İHTAR ÇEKİLEREK ADİ ORTAKLIK SÖZLEŞMESİNİN HAKLI SEBEPLERE DAYANILARAK SONA ERDİRİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


30 Nis
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/11-696
KARAR NO   : 2022/1385

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                         : 24/12/2019
NUMARASI                 : 2019/549 - 2019/862
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
DAVACI                       : O.Ç. vekilleri Av. D.Ç.A., Av. M.K.
DAVALI                       : E.Ç. vekili Av. N.O.Ü.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Asıl ve Birleşen Davada Davacı İstemi:

4. Asıl ve birleşen davada davacı vekili; müvekkili ile dava dışı ruhsat sahibi T. Madencilik Sanayi A.Ş. arasında maden ocağının işletilmesi için 14.07.2011 tarihli adi ortaklık sözleşmesi imzalandığını, daha sonra müvekkilinin bu ortaklıktan doğan hak ve borçlarını 31.12.2012 tarihli ortaklık payı devir ve temlik sözleşmesi ile davalıya 200.000 TL bedel karşılığında devir ve temlik ettiğini, bu bedeli davalının dört eşit taksitte ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, ilk taksitten 37.762,32 TL ödeme yapıldığını, ikinci taksitin ise vadesi gelmesine rağmen ödenmediğini, bunun üzerine birinci taksitten eksik ödenen miktar ve ödenmeyen ikinci taksit için davalı hakkında Antalya 8. İcra Müdürlüğünün 2013/2628 sayılı dosyasında ilamsız icra takibi yaptıklarını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu, birleşen davada son iki taksitin ödenmemesi üzerine Antalya 5. İcra Müdürlüğünün 2013/5983 sayılı dosyasında ilamsız icra takibi yaptıklarını, davalının haksız itirazı üzerine bu takibin de durduğunu ileri sürerek asıl ve birleşen davada itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

Asıl ve Birleşen Davada Davalı Cevabı:

5. Asıl ve birleşen davada davalı vekili; icra takibine dayanak yapılan 31.12.2012 tarihli sözleşmenin geçersiz olduğunu, zira sözleşmeye konu pay devrine adi ortaklığın diğer tarafı olan T. Madencilik Sanayi A.Ş. tarafından onay verilmediğini, öte yandan davacının dava dışı T. Madencilik Sanayi A.Ş. ile yaptığı adi ortaklık sözleşmesinde belirtilen yükümlülüklerinin hiçbirini yerine getirmediğini, bunun üzerine T. Madencilik Sanayi A.Ş. tarafından 19.03.2013 tarihli ihtarname ile adi ortaklık sözleşmesinin feshedildiğini, davacının da feshe itirazda bulunmadığını, davacının feshedilmiş ve hiçbir hükmü yerine getirilmemiş adi ortaklık sözleşmesindeki ortaklık haklarını müvekkiline devrettiğinden bahisle müvekkilinden talepte bulunmasının haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuş ve %20 oranında kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme Kararı:

6. Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.09.2015 tarihli ve 2014/46 E., 2015/694 K. sayılı kararı ile; davacı ile dava dışı T. Madencilik Sanayi A.Ş. arasında 14.07.2011 tarihinde mermer sahasının işletilmesi hususunda bir ortaklık sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede ortakların hisse devrini kısıtlayan bir hüküm bulunmadığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmede devredenin diğer ortağın onayını alması gerektiğine dair bir hüküm bulunmadığı, T. Madencilik Sanayi A.Ş.’nin onayı aransa dahi davalının 12.03.2013 tarihinde bu şirketin hissedarı ve yönetim kurulu başkanı olduğu, davalının hissedarı olduğu şirketin devri onaylamaması için makul bir gerekçe ileri sürmediği, davalının taraflar arasındaki sözleşmenin T. Madencilik Sanayi A.Ş.’nin devri onaylamaması nedeniyle geçersiz olduğunu savunmasının kendi eylemi nedeniyle bir hak elde etme çabası olarak görüldüğü, sözleşmenin geçerli olmadığını ileri sürmesine rağmen davalının sözleşme bedelinin bir kısmını yine ortağı olduğu şirketin elamanı vasıtasıyla ödediği ve şirketin lehtarı olduğu çeki vererek ödeme yaptığı, bunun da pay devrine onay verildiğini gösterdiği, bu nedenlerle geçerli bir sözleşmeye dayalı olarak ödenmesi gereken taksitlerin davalı tarafından ödenmediği gerekçesiyle asıl davada itirazın iptaline, birleşen davada ise faiz talebi hariç olmak üzere itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı, süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.04.2017 tarihli ve 2015/14745 E., 2017/2416 K. sayılı kararı ile; “… Dava, adi ortaklık payının satışına ilişkin bakiye devir bedelinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davası olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak taraflar arasında düzenlenen "Ticari Ortaklık Payı Devir Sözleşmesidir." başlıklı sözleşmeyle davacı Oktay Ç. T. Madencilik San. A.Ş. ile yapmış olduğu adi ortaklıktaki ortaklık payını 200.000 TL bedel mukabilinde davalıya devretmiş ve devredilen ortaklık payı bedelinin 4 eşit taksitle ödenmesi ve ödemeden sonra ortaklıktaki tüm hak ve borçların devralana devir ve temlik edileceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 3-b maddesine göre ödemelerin vadesinde ve belirtilen miktarda yapılması halinde devir eden Oktay Ç.'nun adi ortaklıktaki payı sona erip tüm hak ve borçlar davalı Erdoğan Ç.'a devir ve temlik edilmiş olacaktır. Bu işlemin tamamlanması için de davacı noterden bir istifa beyanı gönderecektir. Ne var ki dava dışı diğer adi ortak T. Madencilik San. A.Ş. tarafından adi ortaklık 19.03.2013 tarihinde davacı Oktay Ç.'nun adi ortaklık payı bedelini sözleşmeye uygun olarak ödememesi nedeniyle feshedilmiştir. Davacı, bu fesih nedeniyle dava açtığını, feshe karşı çıktığını da iddia etmemektedir. Fesih tarihine kadar davalı, davacının beyanına göre ilk taksitten 37.712,32 TL ödemiş, 2., 3. ve 4. taksitleri ise ödememiştir. Bu durumda, adi ortaklık payının devir borcunun doğmasından önce adi ortaklık feshedilip davacının devredebileceği bir payda kalmadığından davacının devir bedelinin tahsilini istemesi mümkün bulunmamaktadır. Davalının, T. Madencilik San. A.Ş.'nin yönetim kurulu başkanı olması, T. Madencilik San. A.Ş. ile davacı arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin davacının 300.000 USD olan pay bedelini ödememesi nedeniyle sözleşmenin feshine etkili bulunmadığı gibi bu davaya da etkisi bulunmamaktadır. Bu durumda, davacının T. Madencilik San. A.Ş.’ne ödemesi gereken ortaklık payını ödememesi nedeniyle aralarındaki adi ortaklık sözleşmesinin feshedildiği ve bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin 3/b maddesi gereğince ödemelerin yapılmasından sonra davalıya devredilecek ortaklık payının da bulunmadığı gözetildiğinde davanın reddine karar verilmesi gerekmekle mahkemece verilen kararın bozulması gerekmiştir…”“…Dava, adi ortaklık payının satışına ilişkin bakiye devir bedelinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davası olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak taraflar arasında düzenlenen "Ticari Ortaklık Payı Devir Sözleşmesidir." başlıklı sözleşmeyle davacı Oktay Ç. T. Madencilik San. A.Ş. ile yapmış olduğu adi ortaklıktaki ortaklık payını 200.000 TL bedel mukabilinde davalıya devretmiş ve devredilen ortaklık payı bedelinin 4 eşit taksitle ödenmesi ve ödemeden sonra ortaklıktaki tüm hak ve borçların devralana devir ve temlik edileceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 3-b maddesine göre ödemelerin vadesinde ve belirtilen miktarda yapılması halinde devir eden Oktay Ç.'nun adi ortaklıktaki payı sona erip tüm hak ve borçlar davalı Erdoğan Ç.'a devir ve temlik edilmiş olacaktır. Bu işlemin tamamlanması için de davacı noterden bir istifa beyanı gönderecektir. Ne var ki dava dışı diğer adi ortak T. Madencilik San. A.Ş. tarafından adi ortaklık 19.03.2013 tarihinde davacı Oktay Ç.'nun adi ortaklık payı bedelini sözleşmeye uygun olarak ödememesi nedeniyle feshedilmiştir. Davacı, bu fesih nedeniyle dava açtığını, feshe karşı çıktığını da iddia etmemektedir. Fesih tarihine kadar davalı, davacının beyanına göre ilk taksitten 37.712,32 TL ödemiş, 2., 3. ve 4. taksitleri ise ödememiştir. Bu durumda, adi ortaklık payının devir borcunun doğmasından önce adi ortaklık feshedilip davacının devredebileceği bir pay da kalmadığından davacının devir bedelinin tahsilini istemesi mümkün bulunmamaktadır. Davalının, T. Madencilik San. A.Ş.'nin yönetim kurulu başkanı olması, T. Madencilik San. A.Ş. ile davacı arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin davacının 300.000 USD olan pay bedelini ödememesi nedeniyle sözleşmenin feshine etkili bulunmadığı gibi bu davaya da etkisi bulunmamaktadır. Bu durumda, davacının T. Madencilik San. A.Ş.’ne ödemesi gereken ortaklık payını ödememesi nedeniyle aralarındaki adi ortaklık sözleşmesinin feshedildiği ve bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin 3/b maddesi gereğince ödemelerin yapılmasından sonra davalıya devredilecek ortaklık payının da bulunmadığı gözetildiğinde davanın reddine karar verilmesi gerekmekle mahkemece verilen kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.12.2019 tarihli ve 2019/549 E., 2019/862 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı ile dava dışı T. Madencilik San. A.Ş. arasında yapılan adi ortaklık sözleşmesi gözetildiğinde davacının davalıya devredilecek ortaklık payının bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre taraflar arasında akdedilen adi ortaklık pay devri sözleşmesinin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle adi ortaklık hakkındaki hükümlere değinilmesi faydalı olacaktır.

13. Adi ortaklık, belli bir amacı gerçekleştirmek isteyen kimselerin bir araya gelerek oluşturdukları, ayrı bir kişiliği bulunmayan, kuruluş ve işleyişlerinde sıkı şekil kurallarına tabi olmamaları ve basit bir yapıya sahip bulunmaları nedeniyle uygulamada sıkça karşılaşılan özel borç ilişkisi mahiyetindeki birlikteliklerdir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1. maddesi gereğince somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 620. maddesinde adi ortaklık; “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır.

14. Adi ortaklık sözleşmelerinin tarafları için borç doğurucu niteliği, şahıs birliği olma yönündeki kurucu unsurundan daha ağır bastığı için borç doğuran sözleşmelerden sayılmakla birlikte, “karşılıklı borç doğuran sözleşme” olarak değerlendirilemez. Zira bu sözleşmelerde sadece ortakların katılma payı borçları arasında bir edimler birleşimi ilişkisi vardır. Dolayısıyla adi ortaklık karşılıklı borçları kapsayan bir sözleşme olmayıp, herkesin belli bir amaca ermek için birtakım borçlar altına girdiği ve fakat bu borçların birbirinin karşılığı olarak değerlendirilemeyeceği sözleşmelerdir.

15. Bu sözleşme ilişkisinde her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla (TBK m. 621/1) ve niteliği gereği ortaklığa ait olan bütün kazançları aralarında paylaşmakla (TBK m. 622) yükümlüdür. Öte yandan adi ortaklığın tüzel kişiliği ve ayrı bir yönetim organı bulunmadığı için ortaklığın yönetiminin ne şekilde sağlanacağı önem taşımaktadır. Bu itibarla adi ortaklığın yönetimi, sözleşme veya kararla yalnızca bir veya birden çok ortağa ya da üçüncü bir kişiye bırakılmış olmadıkça, bütün ortaklar ortaklığı yönetme hakkına sahiptir (TBK m. 625/1). Bu suretle ortaklığın yönetimi bir yöneticiye bırakılmış ise, yönetici ile diğer ortaklar arasındaki ilişkiler, Kanunda veya ortaklık sözleşmesinde aksine hüküm bulunmadıkça, vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlere tabidir (TBK m. 630).

16. Adi ortaklıkta müşterek amaç iktisadî bir amaçtır veya daha dar anlamda kazanç paylaştırma amacıdır. Ancak adi ortaklığın varlığından söz edebilmek için ortakların müşterek bir amaç etrafında toplanmış bulunmaları yetmez. Ortakların ayrıca, ortaklığın amacının gerçekleşmesine yönelik faaliyetlere katılmayı, bu yolda diğer ortaklarla işbirliği yaparak, onlarla birlikte çaba sarf etmeyi de üstlenmiş olmaları gereklidir. Amaç, ortak araç veya güçlerle izlenmeli, taraflar amacın izlenmesinde birlikte etkin olmalıdırlar. Her bir ortak şu veya bu şekilde amacın gerçekleşmesine katkıda bulunmak zorundadırlar. Birlikte çaba yükümlülüğü bir yan edim yükümü olmayıp asli edim yükümü durumundadır ve adi ortaklığın sürekli borç ilişkisi karakterine uygun olarak süreklilik arz etmelidir.

17. Ortaklığın varlık sebebi olan amaç birlikteliğinin bir sonucu olarak, ortaklar arası ilişki karşılıklı güven ve iyi niyet temeline dayanmaktadır. Hukuk Genel Kurulunun 10.04.1991 tarihli ve 1991/13-76 E., 1991/199 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere ortaklar öteki sözleşmelerden tamamen farklı şekilde, emeklerini ve sermayelerini ortak bir amaç için birleştirdiklerinden, aralarında sıkı bir işbirliği kurulur ve güvene dayanan bu işbirliği ilişkisi nedeniyle ortaklar birbirlerinin vekili gibi, ortaklık işlerinden dolayı özenle hareket etmek, ortakları zarara uğratmamak durumundadırlar.

18. Adi ortaklıkta ortaklar arası ilişki karşılıklı güven ve iyi niyet temeline dayandığı için TBK’nın 632/1 maddesi gereğince ortaklığa, yeni bir ortak alınması, bütün ortakların rızasına bağlıdır. Ortaklardan biri tek taraflı olarak bir üçüncü kişiyi ortaklıktaki payına ortak eder veya payını ona devrederse, bu üçüncü kişi ortak sıfatını kazanamaz (TBK m. 632/2). Bu itibarla ortaklardan birisinin payının tamamını ve bir kısmını devredebilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Öncelikle ortaklardan birisinin payının tamamını veya bir kısmını devredebilmesi için devralan ile arasında bir devir sözleşmesi yapılması gerekmektedir. Bu devir sözleşmesi alacağın devri hükümlerine tabi olup TBK’nın 184/1 maddesi gereğince yazılı şekilde yapılması gerekir.

19. Adi ortaklıkta ortaklardan birisinin payının tamamını veya bir kısmını devredebilmesinin ikinci koşulu ise diğer bütün ortakların rızasının bulunmasıdır. Başka bir deyişle adi ortaklıkta payın devrinin ortağa ve ortaklara karşı geçerli olabilmesi için, diğer bütün ortakların pay devrini oy birliği ile onaylaması gerekir. Dolayısıyla payın devri ister tam devir ister kısmi devir olsun, diğer ortakların muvafakati olmadan mümkün olmaz.

20. Adi ortaklıkta ortaklar payın devrine ilişkin olarak açık (sarih) muvafakat verebilecekleri gibi örtülü (zımni) muvafakatte verebilirler. Örneğin, tahakkuk eden kâr payının pay devredildiği kişiye ödenmesi, yine payı devralan kişinin diğer ortak veya ortaklarla birlikte çalışması durumlarında örtülü muvafakatin varlığı kabul edilmelidir. Bütün ortakların payın devrine açık veya zımni muvafakat vermesi hâlinde payı devralan kişi adi ortaklığın ortağı hâline gelir ve ortaklık malvarlığı üzerinde el birliği ile malik olur. Bütün ortaklar tarafından pay devrine muvafakat verilmemesi hâlinde pay devri ortaklığa karşı hüküm ifade etmez; payını devreden kişinin ortaklık sıfatı devam eder. Ancak diğer ortakların muvafakati bulunmamakla birlikte pay devri sözleşmesi yazılı olarak yapılmışsa böyle bir devir kural olarak sadece taraflar arasında geçerlidir.

21. Adi ortaklığın sona ermesi ise TBK’nın 639. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde gereğince adi ortaklık; ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkânsız duruma gelmesiyle; sözleşmede ortaklığın mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa ortaklardan birinin ölmesiyle; sözleşmede ortaklığın devam edeceğine ilişkin bir hüküm yoksa bir ortağın kısıtlanması, iflası veya tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesiyle; bütün ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle; ortaklık için kararlaştırılmış olan sürenin bitmesiyle; ortaklık sözleşmesinde feshi bildirme hakkı saklı tutulmuş veya ortaklık belirsiz bir süre için ya da ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulmuşsa, bir ortağın fesih bildiriminde bulunmasıyla ve haklı sebeplerin bulunması hâlinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla sona ermektedir.

22. Fesih, sürekli borç ilişkisinin tek taraflı bir hukukî işlemle ileriye etkili sona erdirilmesidir. Bu bozucu yenilik doğuran işlemin temelinde ise fesih hakkı bulunmaktadır. Haklı sebeple fesihte bu hak, bir önemli sebebe dayalı olarak yöneltilmesi gereken tek taraflı irade beyanının muhataba varması ile kural olarak derhâl hüküm ve sonuçlarını doğurur. Ancak bu genel kurala yukarıda da belirtildiği üzere adi ortaklıkta haklı sebeple feshin düzenlendiği TBK’nın 639/(1)-7 maddesi ile önemli bir istisna getirilmiştir. Anılan madde gereğince adi ortaklık; haklı sebeplerin bulunması hâlinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla sona ermektedir. Buna göre, adi ortaklıkta ortaklardan biri açısından borç ilişkisinin devam ettirilmesinin çekilmez kılınması durumunda bu ortağın sözleşmeyi buna dayanarak sona erdirebilmesi, ancak mahkemeye yapılacak fesih istemi sonucunda verilecek karar ile gerçekleşecektir. Başka bir deyişle haklı sebebin ileri sürülmesi hâlinde dava açılması ve mahkemeden ortaklığın feshinin istenmesi zorunludur. Örneğin ihtar çekilerek adi ortaklık sözleşmesinin haklı sebeplere dayanılarak sona erdirilmesi mümkün değildir. Zira feshin haklı sebep temelinde gerçekleşebileceği göz önünde bulundurulduğunda TBK’nın 639/(1)-7 maddesi ile hâkime verilen takdir yetkisi, ilgili sona erme imkânı bakımından şartların gerçekleşip gerçekleşmediğine yöneliktir. Hâkimin sona ermeyi meşrulaştıran şartların mevcudiyetine kanaat getirmesi hâlinde fesih kararı verilecektir. Öte yandan haklı sebeple fesih hem belirsiz hem de belirli süreli adi ortaklık sözleşmeleri bakımından başvurulabilecek bir hukukî yoldur.

23. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile dava dışı T. Madencilik Sanayi A.Ş. arasında 14.07.2011 tarihinde mermer sahasının işletilmesi hususunda bir adi ortaklık sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin ortak T. Madencilik Sanayi A.Ş.’ye ait ruhsatın süresinin sonuna kadar geçerli olduğunun belirtildiği, davacının 31.12.2012 tarihli yazılı sözleşme ile anılan adi ortaklıktaki payını davalıya 200.000 TL bedelle devredildiği, adi ortaklık payının devrine ilişkin sözleşmede yer alan muvafakat kısmının diğer ortak T. Madencilik Sanayi A.Ş. tarafından imzalanmadığı anlaşılmaktadır.

24. Adi ortaklık pay devir bedelinin bir kısmının diğer ortak T. Madencilik Sanayi A.Ş.’nin lehtar olduğu 11.250,60USD bedelli çekin davacıya ciro edilerek ödendiği, yine adi ortaklık pay devir bedelinin 17.590 TL’lik kısmının diğer ortak T. Madencilik Sanayi A.Ş.’nin çalışanı tarafından davacıya ödendiği dosya kapsamı ile sabittir. Dolayısıyla diğer ortak T. Madencilik Sanayi A.Ş.’nin pay devrine açık muvafakati olmasa da örtülü olarak pay devrine muvafakat ettiğinin kabulü gerekmektedir. Bu kapsamda pay devrine örtülü muvafakat eden diğer ortak T. Madencilik Sanayi A.Ş.’nin daha sonra devre muvafakat etmediğini bildirmesi çelişkili davranma kapsamında değerlendirilmelidir.

25. Gerçekten de önceki eylemiyle çelişkili davranma yasağı (venire contra factum proprium) açıkça veya davranışlarıyla bir hakkı kullanmak istemediğini ortaya koyan bir kişinin bu davranışı ile bağlı olması, bu hâliyle var olan hukukî durumunu kaybetmesi ve daha sonra bundan cayamaması anlamına gelmektedir (Akyol, Şener: Venire Contra Factum Proprium, Prof. Dr. Fikret Eren’e Armağan, Ankara 2006, s. 77). Önceki eylemiyle çelişkili davranan kişi önceki davranışı ile muhatabında haklı görülen bir güven yaratmış ve gelecekte de bu hakkı kullanmayacağı yolunda bir kanaat uyandırmış ancak daha sonra yarattığı bu güvene aykırı davranarak muhatabın güvenini boşa çıkarmıştır. Bu nedenle önceki eylemiyle çelişkili davranan kişinin uyandırdığı güveni boşa çıkarmasını ve muhatabın zarara uğramasını hukuk düzeninin korumaması gerekmektedir. Çelişkili davranışta bulunan kişi, muhatabının haklı güvenini boşa çıkarması nedeniyle sadece muhatapla sınırlı olarak hakkını kaybedecektir.

26. Öte yandan adi ortaklık payını devralan davalının 12.03.2013 tarihinde diğer ortak T. Madencilik Sanayi A.Ş.’den pay devraldığı ve anılan şirkette yönetim kurulu başkanı olduğu, akabinde hemen diğer ortak T. Madencilik Sanayi A.Ş. tarafından adi ortaklık sözleşmesinin bazı sebepler ileri sürülmek suretiyle tek taraflı olarak feshedildiğine dair ihtarnamenin davacıya gönderildiği anlaşılmaktadır. Oysa yukarıda da belirtildiği üzere adi ortaklıkta ortaklardan biri açısından ortaklık ilişkisinin bazı sebeplerle devam ettirilmesinin çekilmez kılınması durumunda bu ortağın sözleşmeyi buna dayanarak sona erdirebilmesi ancak TBK’nın 639/(1)-7 maddesi gereğince mahkemeye yapılacak fesih istemi sonucunda verilecek karar ile gerçekleşecektir. Dolayısıyla ihtar çekilerek adi ortaklık sözleşmesinin haklı sebeplere dayanılarak sona erdirilmesi mümkün değildir. Bu itibarla davacı ile diğer ortak T. Madencilik Sanayi A.Ş. arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin feshedildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir.

27. O hâlde taraflar arasında yapılan adi ortaklık payının devrine diğer ortak T. Madencilik Sanayi A.Ş. tarafından muvafakat edildiği, diğer ortak T. Madencilik Sanayi A.Ş.’nin adi ortaklık sözleşmesini haklı sebeple feshettiğine ilişkin ihtarnamenin sonuç doğurmayacağı ve neticede davacının davalıya devredilecek ortaklık payının bulunduğu, bu kapsamda dava konusu adi ortaklık payının devrine ilişkin sözleşmenin de geçerli olduğu kabul edilmelidir.

28. Hâl böyle olunca; mahkemece yukarıda açıklanan hususlara değinilerek asıl ve birleşen davada verilen direnme kararı uyuşmazlık noktası itibariyle usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

29. Ne var ki, Özel Dairece asıl ve birleşen davada davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun olduğundan asıl ve birleşen davada davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak asıl ve birleşen davada karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.