İİK 89/3 HÜKMÜ UYARINCA AÇILAN MENFİ TESPİT DAVASININ TAMAMEN VEYA KISMEN KABULÜ HALİNDE YARGILAMA GİDERLERİNDEN DAVALI SORUMLU OLMALIDIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


01 Eyl
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/11-62
Karar No       : 2023/464

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Isparta 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 01.10.2021
SAYISI                          : 2021/426 E., 2021/537 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 03.06.2021 tarihli ve 2020/5174 Esas,
                                        2021/4759 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; Antalya 7. İcra Müdürlüğünün 2011/10.29 Esas sayılı dosyası ile dava dışı B. Turz. Nak. İnş. Gıda ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine icra takibi başlatıldığını, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 89/1-2-3 haciz ihbarnameleri ile müvekkilinin borçlandırılmak istendiğini, aynı Kanun’un 89 uncu maddesi uyarınca üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde eldeki davayı açtıklarını, müvekkilinin borçlu şirketin ortağı olduğunu ve borçlu şirkete göre üçüncü kişi konumunda olmadığından haciz ihbarnamelerinin müvekkiline gönderilemeyeceğini, sermaye borcu dâhil borçlu şirkete hiçbir borcunun bulunmadığını, haciz ihbarnamelerinde davalı şirketçe müvekkili ile borçlu arasındaki hiçbir ilişki dayanak olarak gösterilmediğinden ispat yükümlülüğünün davalıda olduğunu ileri sürerek müvekkilinin Antalya 7. İcra Müdürlüğünün 2011/10.29 Esas sayılı dosyasında davalıya borçlu olunmadığının tespitine, %20 oranından aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; müvekkili şirket tarafından dava dışı borçlu şirket aleyhine üç adet çekin karşılıksız çıkması üzerine Antalya 7. İcra Müdürlüğünün 2011/10.29 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, 2004 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesine istinaden haciz ihbarnamelerinin davacıya tebliğ edildiğini, davacının üçüncü haciz ihbarnamesinden sonra kötüniyetli olarak haciz ihbarnamesine itiraz ettiğini, davacının borçlu şirketin ortağı olduğunu, şirket tüzel kişiliğine göre üçüncü kişi konumunda bulunduğunu, ortaklardan alacağın bulunması hâlinde şirket alacaklarının şirket ortağına üçüncü kişi sıfatıyla haciz ihbarnamesi gönderilebileceğini belirterek davanın reddini savunmuş ve davacı aleyhine %20 oranından aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Isparta 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.10.2018 tarihli ve 2017/34 Esas, 2018/338 Karar sayılı kararı ile; davalının dava dışı şirketten alacağının tahsili için Antalya 7. İcra Dairesinin 2011/10.29 Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığı ve davacıya borçlu şirketin davacıdan doğmuş ve doğacak hak ve alacaklarının haczi yönünden 342.792,07 TL tutarlı haciz ihbarnamesinin gönderildiği, davacının şirket ortağı olduğu ve şirkete karşı ödenmemiş sermaye borcunun bulunmadığı, herhangi hak ve alacağının olmadığının bilirkişi raporuyla tespit edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, Antalya 7. İcra Müdürlüğünün 2011/10.29 Esas sayılı takip dosyasında alacaklı-davalının talebi üzerine davacıya 2004 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesi gereğince birinci ve ikinci haciz ihbarnameleri gönderildiği, ancak ihbarnamelere davacı tarafça süresinde itiraz edilmediğinden ve davalının kötüniyeti ispat edilemediğinden davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine; davacı kendisine gönderilen haciz ihbarnamelerine itiraz etmeyerek davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı yararına vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 30.10.2019 tarihli ve 2019/105 Esas, 2019/2065 Karar sayılı kararı ile; davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “… (1) Davalı vekilinin temyiz itirazları bakımından; Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353-b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.

(2) Davacı vekilinin temyizine gelince; ilk derece mahkemesince davacıya gönderilen haciz ihbarnamelerinden davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Davacı, kendisine gönderilen birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerine itiraz etmese de İİK m. 89 uyarınca menfi tespit davası açabilecektir. Bu madde uyarınca açtığı menfi tespit davası lehine sonuçlandığından davacı yararına yargılama giderleri ve vekalet ücreti takdir edilmemesi ve davacı vekilinin bu yöne ilişen istinaf talebinin Bölge Adliye Mahkemesi’nce reddi yerinde görülmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle (1) numaralı bent uyarınca davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak kaldırılmasına, dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilâveten Yargıtayın çeşitli hukuk dairelerinin kararlarına atıf yapılmak suretiyle ve davacının davaya konu icra takip dosyasındaki birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerine süresinde itiraz etmemiş olması nedeniyle takip dosyasındaki borç zimmetinde sayıldığından eldeki menfi tespit davasını açmaya kendisi sebebiyet verdiğinden davacı yararına yargılama gideri ve vekâlet ücreti takdir edilmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; ilk derece mahkemesince, talep gibi karar verilerek üçüncü şahıs olan müvekkilinin haciz ihbarnameleri sonucu borçlandırılmasının Kanun'a aykırı bulunarak müvekkilin borçlu olmadığına dair hüküm verildiğinden müvekkili yararına vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ve müvekkilinin yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağını belirterek direnme kararının bozulmasına veya düzeltilerek onama kararı verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafça üçüncü haciz ihbarnamesine karşı açılan menfi tespit davasının kabulüne karar verildiği eldeki davada, davacı yararına vekâlet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 312/2, 323, 326, 332 nci maddeleri

2. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 89, 89/3 c.3 üncü maddeleri

2. Değerlendirme

1. Haciz cebri icra organı tarafından yapılan devlete ilişkin bir hakimiyet tasarrufu olup, icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının ödenmesini sağlamak için, bu yolda istemde bulunan alacaklı lehine, söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara, icra memuru tarafından hukuken el konulmasıdır. Borçlu hakkında takibin kesinleşmesinden sonra alacaklının 2004 sayılı Kanun'un 78 ve müteakip maddeleri uyarınca borçlunun hak, alacak ve malları üzerine doğrudan doğruya haciz konulmasını, bu kapsamda “haciz müzekkeresi” yazılmasını isteme hakkı vardır. 2004 sayılı Kanun'un 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre icra dairesince, borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta bulunan menkul malları ile gayrimenkullerinden ve alacak ve haklarından alacaklının ana para, faiz ve masraflar da dâhil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczedilir. 2004 sayılı Kanun'un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası borçluya ait olup da üçüncü kişi elinde olan malların da haczedilebileceğini öngörmektedir.

2. Borçlunun üçüncü kişilerdeki (bankadaki) alacağı menkul (taşınır) hükmündedir (2004 sayılı Kanun md. 106/2). Bu nedenle, bankadaki mevduatın haczi taşınır haczi gibi yapılır. Borçlunun üçüncü kişideki nakit para alacağı taşınır hükmünde olup, bir alacağın gerek 2004 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesinde öngörülen usulle ve gerek taşınır haczinin tâbi olduğu usulle haczedilmesi mümkündür. Ancak, bankadaki mevduat hakkında haciz tutanağı düzenlenmesi için mahalline (2004 sayılı Kanun md. 102/1) yani bankaya gidilmesine gerek yoktur; haciz tutanağı icra dairesinde düzenlenir, borçlunun bankadaki alacağının haczine karar veren icra dairesi, bankaya birinci haciz ihbarnamesi gönderir (2004 sayılı Kanun md. 89/1). Fakat, bankaya (üçüncü kişiye) 2004 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesine göre haciz ihbarnamesi gönderilmesi şart değildir, alacaklı talep ederse, bankaya bir haciz yazısı da (müzekkeresi de) gönderilir veya icra müdürü, borçluya ait paranın fiilî haczi için bankaya da gidebilir. 2004 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesindeki koşulları taşımayan haciz yazısı gönderilmesi hâlinde ise anılan maddedeki sonuçlar doğmaz ve borç bankanın zimmetinde sayılmaz (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 462, 464).

3. 2004 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesine göre üçüncü kişiye çıkarılan haciz ihbarnamelerinde izlenecek usulün irdelenmesi gerekmektedir.

4. Anılan madde uyarınca; borçlunun üçüncü kişilerdeki alacağını haczeden icra dairesince, üçüncü kişiye bir haciz ihbarnamesi gönderilir. Birinci haciz ihbarnamesinde bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödeyebileceği ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığı veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceği, malı takip borçlusuna vermemesi, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağı bildirilir.

5. Birinci haciz ihbarnamesine üçüncü kişinin, borcunun olmadığını veya malın yedinde bulunmadığını veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borcun ödendiğini veya malın istihlak edildiğini veya kusuru olmaksızın telef olduğunu veya malın borçluya ait olmadığını veya malın kendisine rehnedilmiş olduğunu veya alacağın borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğunu iddia ederek haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde yazılı veya sözlü olarak itiraz etme hakkı vardır. Üçüncü kişi, birinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, birinci haciz ihbarnamesi ile istenen borç üçüncü kişinin zimmetinde sayılır. Yani üçüncü kişi, kendisinden birinci haciz ihbarnamesi ile istenen alacak miktarını takip borçlusuna borçlu olduğunu kabul etmiş sayılır (2004 sayılı Kanun md. 89/3, c. 1). Yedi gün içinde birinci haciz ihbarnamesine itiraz etmemiş olan üçüncü kişinin takip borçlusuna borçlu olduğunu kabul etmiş sayılmasına ilişkin bu karine, kesin bir karine değildir. Zira üçüncü kişi, ikinci haciz ihbarnamesini aldıktan sonra da itirazda bulunabilir (2004 sayılı Kanun md. 89/3, c. 2).

6. Alacaklının talebi üzerine icra müdürü birinci haciz ihbarnamesine yedi gün içinde itiraz etmemiş olan üçüncü kişiye, ikinci haciz ihbarnamesi gönderir (2004 sayılı Kanun md. 89/3, c. 2). İkinci haciz ihbarnamesi ile üçüncü kişiye, birinci haciz ihbarnamesine yedi gün içinde itiraz etmediği için borcun zimmetinde sayıldığı, ikinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde 2004 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen sebeplerle ikinci haciz ihbarnamesine itiraz edebileceği bildirilir ve itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi istenir (2004 sayılı Kanun md. 89/3, c. 2).

7. Üçüncü kişi ikinci haciz ihbarnamesine üzerine yeniden itiraz edebilme hakkına sahiptir. Kendisine sanki daha önce haciz ihbarnamesi gönderilmemiş gibi birinci haciz ihbarnamesi tüm sonuçlarıyla tekrar edilmektedir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 2012, s. 304).

8. Üçüncü kişi, ikinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde bu ihbarnameye itiraz edebilir (2004 sayılı Kanun md. 89/3, c. 2). Bu itirazın yapılması da, birinci haciz ihbarnamesine itirazdaki gibidir. Üçüncü kişi, tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci haciz ihbarnamesine de itiraz etmez ise borcun zimmetinde sayılması kesinleşir. Üçüncü kişi yedi gün içinde ikinci haciz ihbarnamesine de itiraz etmemesi nedeniyle zimmetinde sayılması kesinleşen borcu, icra dairesine ödemez ise icra dairesi alacaklının talebi ile üçüncü kişiye üçüncü haciz ihbarnamesi (bildirim) gönderir. Üçüncü haciz ihbarnamesi ile üçüncü kişiye ikinci haciz ihbarnamesine de yedi gün içinde itiraz etmediği için zimmetinde sayılması kesinleşen, borcu (parayı) (üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren) on beş gün içinde icra dairesinin banka hesabına ödemesi veya aynı on beş gün içinde takip alacaklısı aleyhine menfî tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye zorlanacağı bildirilir (2004 sayılı Kanun md. 89/3, c. 3) (Kuru, s. 471 vd.)

9. Üçüncü kişi on beş gün içinde dava açmaz ve zimmetinde sayılan borcu ödemez ise, icra dairesi üçüncü kişinin zimmetinde sayılan borca yetecek kadar mal veya parasını haczeder, satar ve elde edilen para ile takip alacaklısının alacağını öder. 2004 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesinde düzenlenen bu usul tamamlanmadan, üçüncü kişiye tebliğ edilen birinci haciz ihbarnamesine itiraz edilmemesi nedeniyle, icra dairesince ihbarnamede yazılı paranın üçüncü kişiye muhtıra çıkarılarak istenilmesi mümkün değildir.

10. Üçüncü kişi yedi gün içinde birinci haciz ihbarnamesine itiraz ederse ikinci haciz ihbarnamesi gönderilemez. Üçüncü kişi birinci haciz ihbarnamesine itiraz etmemiş olsa bile kendisine gönderilen ikinci haciz ihbarnamesine yedi gün içinde itiraz edebilir. Bu durumda da üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilemez. Üçüncü kişi birinci veya ikinci haciz ihbarnamesine itiraz ederse, istenen paranın üçüncü kişinin elinde (veya borçluya ait) sayılmasına imkân yoktur. Ancak, üçüncü kişi gerçeğe aykırı olarak itirazda bulunmuşsa, alacaklı icra mahkemesinde ceza davası açıp, üçüncü kişinin verdiği cevabın gerçeğe aykırı olduğunu ispat ederek, üçüncü kişinin cezalandırılmasını (2004 sayılı Kanun md. 338/1) ve tazminata mahkûm edilmesini isteyebilir (2004 sayılı Kanun md. 89/4). Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 16.03.2022 tarihli ve 2018/12-90 Esas, 2022/338 Karar sayılı kararında da vurgulanmıştır.

11. Bu aşamada, uyuşmazlığın çözümü için “yargılama giderleri” ve “vekâlet ücreti” kavramlarına değinilmesinde yarar vardır

12. Genel olarak yargılama giderleri, bir davanın açılması, uyuşmazlığın esasını çözmeye yönelik belli bazı işlemlerin yapılması ve sonuçlandırılması için ödenmesi gereken paradır.

13. Yargılama giderlerinin kapsamını düzenleyen 6100 sayılı Kanun'un 323 üncü [1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (1086 sayılı Kanun) md. 423] maddesinde; celse, karar ve ilam harçları; dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri; dosya ve sair evrak giderleri; geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlemesine ilişkin giderler; keşif giderleri; tanık ve bilirkişiye ödenen ücret ve giderler; resmî dairelerden alınan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler; vekil ile takip edilmeyen davalarda tarafların hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karşılık hakimin takdir edeceği miktar; vekili bulunduğu hâlde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap edilmek veya yemin etmek üzere çağrılan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti (ğ bendi); yargılama sırasında yapılan diğer giderler şeklinde sıralanmıştır.

14. 29.05.1957 tarihli ve 1957/4 Esas, 1957/16 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere, yargılama giderleri hakkında karar verilmesi için tarafların dilekçe veya savunmalarında yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmelerine gerek yoktur. Mahkeme, istem olmasa bile yargılama giderlerine, her iki taraf için olmak üzere, kendiliğinden (re'sen) hükmetmeli ve hangi tarafın yargılama giderlerini ödemekle yükümlü olacağını kararında açıkça göstermelidir.

15. Davada yargılama giderleri davanın taraflarına yükletilir. Davanın tarafları dışında üçüncü bir kişiye yargılama giderlerinin yüklenmesi istisnalar dışında söz konusu olmaz.

16. 6100 sayılı Kanun'un “Yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı 326 ncı maddesinde ise;

“(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.

(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.

(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir” hükmüne yer verilmiştir.

17. Yukarıda belirtilen düzenleme uyarınca, yargılama giderleri kural olarak, davada haksız çıkan yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HUMK md. 417, HMK md. 326).

18. Bu yargılama giderleri hem davayı kazanan tarafça daha önce peşin olarak ödenen hem de dava sonunda ödenmesi gereken harç ve masraflar ile yargılama gideri olan vekâlet ücretidir.

19. Vekâlet ücreti de bir yargılama gideridir (HUMK md. 423/6, HMK md. 323/ğ).Davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise vekâlet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir.

20. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Yargılama giderlerine hükmedilmesi" başlıklı 332 nci maddesinde ise; mahkemece yargılama giderlerine resen hükmedileceği; yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm altında gösterileceği; hükümden sonraki yargılama giderlerini hangi tarafın ödeyeceği, miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa yükletileceğinin, mahkemece ilamın altına yazılacağı düzenlenmiştir.

21. 2004 sayılı Kanun'un 89/3 üncü maddesi hükmünde düzenlenen menfi tespit davası bakımından yargılama giderlerinden sorumluluk konusunda yukarıda anılan 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinde öngörülen düzenlemeden farklı bir düzenleme öngörülmediği anlaşılmaktadır.

22. Önemle vurgulamak gerekir ki; alacaklı, menfi tespit davasının ilk duruşmasında üçüncü kişinin iddiasını kabul edecek olursa, yargılama giderlerini ödemekten kurtulacaktır (6100 sayılı Kanun md. 312/2). Zira üçüncü kişi birinci ve ikinci haciz ihbarnamesine itiraz etmemek suretiyle üçüncü haciz ihbarnamesinin gönderilmesine ve menfi tespit davasının açılmasına kendisi neden olmuştur. Buna karşılık, takip alacaklısı, ilk duruşmada davacının iddiasını kabul etmemişse, yargılama giderlerine mahkûm edilir. Davalı ilk duruşmada davayı kabul etmediğini beyan ettikten sonra müteakip duruşmaların birinde davayı kabul etse de, yargılama giderleri ile sorumlu tutulmaktan kurtulamaz (Cenk Akil, Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Mal ve Alacaklarının Haczi, Ankara, 2013, s. 154 vd.).

23. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava 2004 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından kaynaklanan borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne, davacının borçlu olmadığını tespitine, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve davacı yararına vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiş, bölge adliye mahkemesince tarafların istinaf başvuruları esastan reddedilmiştir.

24. Üçüncü kişinin, birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerine süresi içinde ya da usulüne uygun olarak itiraz etmemiş olması hâlinde, kendisine gönderilen üçüncü haciz ihbarnamesine karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde menfi tespit davası açma hakkı bulunmaktadır. Birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerine itiraz etmemiş olması dolayısıyla kendisine üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilen üçüncü kişinin, 2004 sayılı Kanun'un 89/3 üncü maddesi hükmü uyarınca açtığı menfi tespit davasının tamamen ya da kısmen kabulüne karar verilmesi durumunda, sırf birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerine süresi içinde ya da usulüne uygun olarak itiraz etmediği, kendisine üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilmesine ve dava açılmasına sebebiyet verdiği gerekçesiyle yargılama giderlerinden sorumlu olacağı yönünde bir kabul, 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesine aykırı olduğu gibi 2004 sayılı Kanun'un 89/3 üncü maddesi hükmünde açıkça tanınan dava hakkının kullanılmasına bir kısıtlama oluşturacaktır.

25. Böyle bir durumda yargılama giderlerinden sorumlu olmak istemeyen davalının, 2004 sayılı Kanun'un 89/3 üncü maddesi uyarınca aleyhine açılan davada, ön inceleme duruşmasına kadar (ön inceleme duruşmasından önce) davayı tamamen ya da haklı olup olmadığını bildiği kısım yönünden kabul etmesi gerekir. Bu yönde bir kabulü olmadığı sürece davalı, davanın kabulü hâlinde yargılama giderlerinin tamamından, kısmen kabulü hâlinde ise haklılık durumuna belirlenen kısmından sorumlu olacaktır. Eldeki davada da, yapılan yargılama sonucunda davacının menfi tespit istemi mahkemece kabul edilmiş, ancak davalı taraf ilk duruşmada davayı kısmen veya tamamen kabul ettiğine dair bir beyanda bulunmamıştır.

26. O hâlde; menfi tespit davası davacı taraf lehine sonuçlandığından davacı yararına yargılama giderleri ile vekâlet ücreti takdir edilmesi gerekir.

27. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.05.2023 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.