İLK KARARI TEMYİZ ETMEYEN ŞİKAYET OLUNAN İHALE ALICISI, DİRENME KARARINI TEMYİZ EDEMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


31 Ock
2018

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-2251 
KARAR NO   : 2017/1428

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          : 
Erdemli İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                    : 13/05/2016
NUMARASI            : 2016/80 - 2016/149
DAVACILAR           : 1- H.E.
                                  2- O.E. vekili Av. M. İ.Ü.
DAVALILAR           : 1- Y.D. vekili Av. E.D.
                                  2- B. Bank A.Ş. vekili Av. M.T.Ö.

Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” istemli şikayet yargılaması sonunda Erdemli İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin kabulü ile ihalenin feshine dair verilen 28.05.2015 gün ve 2014/166 E., 2015/166 K. sayılı kararının temyizen incelenmesi şikayet olunan alacaklı B. Bank AŞ. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin  04.11.2015 gün ve 2015/24240 E., 2015/26816 K. sayılı kararı ile:  

"... Sair temyiz nedenleri yerinde değil ise de; 

Borçlular Hatice E. ve Osman E. tarafından diğer şikayet sebepleri yanında, satış ilanının kendilerine usulüne uygun tebliğ edilmediği belirtilerek ihalenin feshi talebiyle icra mahkemesine başvurulduğu, Mahkemece satış ilanının borçluların vekiline tebliğ edilmesi gerekirken asillere tebliğ edilmesinin usulsüz olduğu gerekçesiyle istemin kabulüne ve ihalenin feshine karar verildiği anlaşılmaktadır. 

Somut olayda, icra takip dosyası içerisinde bulunan vekaletname incelendiğinde, borçlulardan Hatice E. tarafından vekaletname düzenlenerek vekalet verildiği, diğer borçlu Osman E. tarafından verilmiş bir vekalet bulunmadığı görülmektedir. Satış ilanı borçlu Osman E.'nin bizzat kendisine tebliğ edilmiş olup, tebligat usulüne uygundur.

O halde, borçlu Osman E. adına ihalenin feshini gerektirir başka sebep de bulunmadığından, Mahkemece Osman E. yönüyle istemin reddine ve İİK'nun 134/2. maddesi uyarınca para cezası ile mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, her iki şikayetçinin de isteminin kabulü şeklinde hüküm tesisi isabetsizdir..."

gerekçesi ile karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Şikâyet olunan ihale alıcısı Yıldız D. vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

İstem, ihalenin şikâyet yolu ile iptaline ilişkindir. 

Şikâyet olunan B. Bank AŞ. tarafından şikâyetçiler ve diğerleri aleyhine Adana 12. İcra Dairesinin 2013/92.3 sayılı takip dosyası üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile girişilen icra takibinde, mülkiyeti şikâyetçi Osman E.'ye ait bağımsız bölüm Erdemli İcra Dairesinin 2013/1.77 talimat sayılı dosyasından 14.10.2014 günü diğer şikâyet olunan Yıldız D.'a ihale edilmiştir.

Şikâyetçiler vekili müvekkillerinden aldığı vekâletnameleri icra dosyasına sunduğunu, buna rağmen satış ilanının kendisine değil doğrudan müvekkillerine yapıldığını ileri sürerek ihalenin feshine karar verilmesini talep etmiştir.

Şikâyet olunan alacaklı B. Bank AŞ vekili ihale edilen taşınmazın maliki Osman E. adına icra dosyasına sunulan bir vekâletname olmadığını, Hatice E. adına vekaletname sunulan dosyanın da kıymet takdirine itiraza ilişkin olduğunu; asillere yapılan tebligatlarla ihaleden haberdar olduklarını, artırma tarihinin haricen öğrenilmesine rağmen bunun fesih sebebi yapılmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, eldeki davanın yasal yedi günlük süresinde açılmasından, ihalenin öğrenildiği sonucunun çıktığını savunarak şikâyetin reddini istemiştir.

Şikâyet olunan ihale alıcısı Yıldız D. vekili şikâyetin reddini istemiştir.

Mahkemece şikâyetçiler vekilinin şikâyetçilere ait vekâletnameleri asıl icra dosyasına ibraz ettiği, buna rağmen satış ilanlarının vekile değil doğrudan asillere tebliğ edildiği, bunun da tek başına ihalenin feshi nedeni olduğu gerekçesiyle şikâyetin kabulüne ve ihalenin feshine karar verilmiştir.

Şikâyet olunan alacaklı B. Bank AŞ vekilinin temyiz itirazı üzerine karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçe ile bozulmuştur.

İcra mahkemesince aynı gerekçe ile önceki hükümde direnilmiştir. 

Direnme kararı bu kez şikâyet olunan ihale alıcısı Yıldız D. vekili tarafından temyize getirilmektedir. 

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, şikâyetçi borçlu Osman E. tarafından Av. M.İ.Ü.'a verilen vekâletnamenin takip dosyasına ibraz edilip edilmediği, burada varılacak sonuca göre ihale şartnamesi tebliğinin uygun biçimde yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce ilk kararı temyiz etmeyen şikâyet olunan ihale alıcısının, direnme kararını temyiz hakkı bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.

İcra ve İflas Kanununun cebri icra ihalelerinin feshine ilişkin 134'üncü maddesinde açıkça yazılmamış olmakla birlikte borçlu tarafından yapılan ihalenin feshi istemi şikâyet yolu ile icra mahkemesine yöneltilir (İİK.m.134/II, m.16-18). İcra hukukumuzda şikâyetin karşı tarafının kim olacağı konusundaki tartışmalar daha çok işlemi yapan icra müdürünün hasım gösterilip gösterilmeyeceği noktasında yoğunlaşmaktadır (bkz. Arslan, R.: İhale ve İhalenin Feshi, Ankara 1984, s.183 vd.). Ancak Yargıtay uygulamasında ve bir kısım öğretide işlemle ilgili bulunan kişilerin diğer bir deyişle şikâyet olunan işlem lehine olan taraf veya üçüncü kişinin hasım gösterilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Postacıoğlu, İ.E./Altay, S.: İcra Hukuku Esasları, 5.b., İstanbul 2010, s.79-81; Yıldırım, M.K./Deren-Yıldırım, N.: İcra ve İflas Hukuku, 6.b., İstanbul 2015, s.33). Nitekim somut olayda da ihalenin feshi borçlular tarafından istenmiş ve hasım olarak alacaklı ile ihale alıcısı hasım gösterilmiştir. Bu durumda şikâyet olunanlar bakımından şekli bakımdan mecburi bir şikâyet (dava) arkadaşlığı mevcuttur (Pekcanıtez, H.: İcra ve İflas Hukukunda Şikayet, Ankara 1986, s.113). İhalenin feshine ilişkin şikâyet medeni yargılama hukuku bakımından bir dava sayılamayacağından, Hukuk Muhakemeleri Kanununun dava arkadaşlığına ilişkin hükümleri burada ancak mahiyeti uygun düştüğü ölçüde ve kıyasen uygulanır (HMK.m.57–60). Şekli bakımdan mecburi şikâyet arkadaşları arasında gerek maddi hukuk gerekse usul hukuku açısından sıkı bir ilişki bulunmadığından bunların birlikte hareket etme zorunluluğu olmadığı gibi, mahkeme de bunların hepsi için tek bir hüküm vermek yükümlülüğü altında değildir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.III, İstanbul 2001, s.3311; Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, 7.b., İstanbul 2000, s.361). Somut olayda şikâyet olunan alacaklı B. Bank AŞ. ile ihale alıcısı Yıldız D. arasında bu anlamda bir şikâyet arkadaşlığının mevcut olduğu kabul edilmelidir. 

Hemen belirtmek gerekir ki şekli bakımdan mecburi dava arkadaşları için ihalenin feshi ya da fesih talebinin reddine yönelik icra mahkemesi kararı, müşterek bir hükümden ibarettir. Somut olayda olduğu gibi her bir şikâyet olunan, verilen kararı kendisi açısından temyiz edebilir; bir diğer ifade ile şikâyet olunanlardan birinin temyizi üzerine oluşan hukuki durum, diğeri için sonuç doğurmaz. 

Bu noktada kesin hüküm ve buna bağlanan sonuçlar üzerinde durmak gerekir. Bir karara karşı normal yasayollarına başvurulamıyorsa buna şekli anlamda kesin hüküm denir (Kuru, C.V, s.4981; Üstündağ, Medeni Yargılama, s.693). Şekli anlamda kesin hükmün iki sonucu vardır. Bunlar; artık o karara karşı olağan yasayollarına başvurulamaması ve maddi anlamda kesin hükümden söz edilebilmek için aranan ilk şart olmasıdır. 

Şekli anlamda kesin hüküm Hukuk Muhakemeleri Kanununda tanımlanmamış ise de, maddi anlamda kesin hüküm 303’üncü maddede tanımlanmış ve kesin hükmün diğer şartları, etki ve sonuçları burada gösterilmiştir. Buna göre bir davada maddi anlamda kesin hükümden söz edilebilmesinin ilk şartı o hükmün şekli anlamda kesinleşmiş olmasıdır. Bundan başka her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir (HMK.m.303/1). Hemen belirtmek gerekir ki kesin hüküm kamu düzenindendir (Domaniç, H.: Hukukta Kaziyyei Muhkeme ve Nisbi Kuvveti, İstanbul 1964, s.5) ve dava şartı olarak kabul edilmiştir (HMK.m.114/1-i). 

İcra mahkemesi kararları –kural olarak– maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmezler ise de şekli ya da maddi anlamıyla kesin hükmün bazı sonuçları icra mahkemesi kararları için de söz konusu olur. Bir mahkeme kararının kesin hüküm haline gelmesi, bu kararın bir yandan taraflar için hukuki bir gerçeklik sayılması, bunların kararda gösterilen hakların sahibi ve borçların yükümlüsü haline gelmesi; öte yandan kararla çözümlenen hukuki sebep değişmedikçe taraflar arasında yeni bir dava konusu edilememesi anlamına gelir (Fabreguettes, M.P.: Adalet Mantığı ve Hüküm Verme Sanatı, Ankara 1945, s.62; Çenberci, M.: Hukuk Davalarında Kesin Hüküm –Muhkem Kaziye–, Ankara 1965, s.15; Domaniç, s.4; Kuru, C.V, 4987). 

Bir mahkeme kararına karşı yasayollarına başvurunun çeşitli şartları vardır. Verildiği anda kesin olan kararlar, özellikle yasayollarının kapalı olduğu yasalarda gösterilen kararlarla belirli bir parasal tutarın altında kalan kararlardır. Yasayoluna başvuru süresinin kaçırılması, bir diğer ifade ile bu süre içinde yasayoluna gidilmemesi halinde de karar şekli anlamda kesinleşir. Bundan sonra (olağanüstü yasayolları hariç) bu kararlara karşı yasayoluna gidilemez. Yasayollarının tüketilmesi ile yasayollarına hiç başvurulmaması halinde bu sonuç değişmemektedir. Bu kural mahkeme kararlarına kesinlik, hukuki gerçeklik ve mutlak bir saygınlık sağlanması amacıyla getirilmiştir (Fabreguettes, s.63; Çenberci, s.13). 

Yukarıda da belirtildiği gibi icra mahkemesi kararları –kural olarak– maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmezlerse de (Pekcanıtez, s.179; Domaniç, s.17) şekli anlamda kesinlik, bu kararlar için de söz konusudur. İcra mahkemesi kararını temyiz etmeyen taraf, kararı bu haliyle benimsemiş demektir. Kararın temyiz edilmeyerek şekli anlamda kesin hükme dönüşmesi karar lehine olan için usuli müktesep hak oluştururken, karar aleyhine olan kimse için de bir katlanma yükümlülüğü meydana getirir. Bu katlanma yükümlülüğünün bir görünümü de yerel mahkemenin direnme suretiyle verdiği karara karşı da temyiz yoluna gidemeyecek olmasıdır. Zira hüküm ve sonuçları itibariyle direnme kararı, ilgilisi bakımından, temyiz edilmeyerek benimsenmiş önceki kararın aynısıdır. 

Bu bilgiler ışığında somut olaya dönüldüğünde mahkemece satış ilanlarının, kendilerini vekille temsil ettirdikleri halde borçlu asillere gönderildiği ve bunun da tek başına ihalenin feshi nedeni olduğu gerekçesiyle şikâyetin kabulüne ve ihalenin feshine karar verilmiştir. İhale alıcısı Yıldız D. bu kararı temyiz etmeyerek kendisi için ihalenin feshine ilişkin icra mahkemesi kararını şekli anlamda kesin hükme dönüştürmüştür. Özel Dairenin bozmasından lehine bir sonuç doğmayacağı gibi yerel mahkemenin direnme kararını temyiz etme hakkı da ortadan kalkmıştır. 

Bu durumda ilk kararı temyiz etmeyerek, kendisi için (şekli anlamda) kesin hükme dönüştüren ihale alacaklısının direnme kararına yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmelidir.

S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle şikâyet olunan ihale alıcısı Yıldız D. vekilinin temyiz isteminin REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, İcra ve İflâs Kanunu'nun 366’ncı maddesi uyarınca on gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 22.11.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.

BİLGİ : İcra Hukuku alanında zorunlu takip arkadaşlığı hakkındaki açıklamalar için bkz. PEKCANITEZ, Hakan; SİMİL, Cemil, İcra - İflâs Hukukunda Şikayet, 2. Bası, İstanbul, 2017, s. 268-272; DİŞEL, Buse, İcra Hukukunda Takip Arkadaşlığı, İstanbul, 2014, s. 83-98.