İŞ KAZASI NEDENİYLE GERÇEK ZARAR HESABI YAPILIRKEN MUHTEMEL YAŞAM SÜRESİ TRH 2010 YAŞAM TABLOSUNA GÖRE HESAPLANMALIDIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


03 May
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2021/3-575
KARAR NO   : 2022/1660

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
TARİHİ                         : 27/01/2021
NUMARASI                 : 2021/48 - 2021/188
DAVACI                       : M.G.vekili Av. S.A.
DAVALILAR                : 1- F.O.
                                       2- Y.B. Beton İnşaat Madencilik San. ve Tic. A.Ş. vekilleri Av. A.K.
                                       3- İ.Y.

1. Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ceyhan 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen maddi tazminat istemi yönünden davanın kısmen, manevi tazminat istemi yönünden tam kabulüne ilişkin karara karşı davacı vekili ile davalılardan Faruk O. ve Y.B. Beton İnş. Maden. San. ve Tic. A.Ş. (Y.B. A.Ş.) vekilinin istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince davalılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne dair verilen karar davalılar Faruk O. ve Y.B. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda istinaf kararı bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalılar Faruk O. ve Y.B. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davalılar vekilinin duruşma isteminin reddine oy birliğiyle karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi: 

4. Davacı vekili; duvar ustası olan müvekkilinin davalılardan İbrahim Y.’a ait evde duvar yapım işini üstlendiğini, iş sahibi İbrahim Y.’ın davalı şirketten beton temin ettiğini, 09.02.2014 tarihinde beton dökümü yapılırken davalı şirketin çalışanı olan diğer davalı Faruk O.’nun müvekkilinden duvara çıkarak beton borusunu tutmasını istediğini ancak beton mikserinde yaşanan arıza (tıkanan borunun birden açılmasının yarattığı sarsıntı) nedeniyle müvekkilinin savrulup yere düşerek yaralandığını, bel kemiği ve omurgalarında kırıklar oluştuğunu, yaklaşık bir yıl yatağa bağlı kaldığı bu dönemde maddi ve manevi zarara uğradığını, söz konusu zarardan davalıların birlikte sorumlu olduğunu ileri sürerek 3.100 TL maddi ve 15.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, 14.11.2017 havale tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporunun TRH 2010 cetveli çerçevesinde yaptığı hesaplamayı esas alarak maddi tazminata ilişkin talebini 124.651,80 TL’ye yükseltmiştir.

Davalıların Cevabı:

5. Dava dilekçesi davalılara usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş ise de süresinde davaya cevap verilmemiştir.

6. Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında cevap dilekçesi olarak anılan, bilirkişi raporu ve ıslaha itiraza ilişkin 27.11.2017 tarihli dilekçesinde davalılar Faruk O. ve Y.B. A.Ş. vekili; ceza davası sonucu müvekkillerinden Y.B. A.Ş. nin kusurlu olmadığının tespit edildiğini, 26.12.2016 tarihli raporda davacı tarafa ait kusur oranı %50, müvekkillerinden Faruk O.’nun kusuru %20 olarak belirtilmişken 01.06.2017 tarihli raporda davacı tarafın kusurunun %40, müvekkili Faruk O.’nun %30 oranında kusurlu bulunmasının çelişki yarattığını, müvekkilleri yönünden açılan davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

7. Ceyhan 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.03.2018 tarihli, 2016/104 E., 2018/92 K. sayılı kararı ile; yargılamaya sebep olan olayda (son kusur raporu esas alınarak) davacının %40, davalı İbrahim Y.’ın %30, davalı Faruk O.’nun ise %30 kusurunun bulunduğu, yaşanan kaza nedeniyle davacının meslekte kazanma gücünün %38,2 oranında ve kalıcı olarak azaldığı, tarafların kusur durumu ve davacının maluliyet oranı ve kaza tarihi (09.02.2014) göz önünde bulundurularak alınan aktüerya raporunda Yargıtay’ın kabul ettiği PMF 1931 tablosuna göre yapılan hesaplama sonucu bulunan 107.176,45 TL üzerinden davalıların kusurları oranında sorumluluklarına gidilmesi gerektiği gerekçesiyle, maddi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabulüne, davalılardan İbrahim Y.’dan (%30 kusur oranına göre) 32.152,93 TL’nin; davalılardan Faruk O. ve Y.B. Beton İnşaat Madencilik San. ve Tic. A.Ş. den müştereken ve müteselsilen (%30 kusur oranına göre) 32.152,93 TL tazminatın tahsiline, hastane masrafları olarak 2.000 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin (60.345,94 TL) maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat davasının kabulüne, 15.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:           

8. İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekili ve davalılardan Faruk O. ile Y.B. A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

9. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 28.05.2019 tarihli, 2019/127 E., 2019/923 K. sayılı kararıyla; davalı Y.B. Beton İnş. Şti. A.Ş. vekilinin sorumluluklarının bulunmadığına yönelik istinaf sebebinin ve davalı Faruk ve davalı Y.B. A.Ş. vekilinin kusur oranlarındaki çelişkiye ve manevi tazminata yönelik istinaf sebebinin yerinde olmadığı, davacı vekilinin iki defa kusur indirimi yapıldığına yönelik istinaf sebebinin haklı olduğu, zira dosya içinde mevcut 07.11.2017 havale tarihli hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda PMF yöntemine göre zararın hesaplanması esnasında, davacının %40 oranında kusurlu olduğu dikkate alınarak toplam zarar miktarı hesaplanmışken, mahkemece hüküm verilirken tekrar hesap edilen bu zarardan %40 oranında tekrar kusur indirimi yaparak hatalı sonuca ulaşıldığı, yine talep olmadığı hâlde 2.414,28 TL geçici iş görmezlik tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığı ve bu hususun re’sen gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle davalılar Faruk O. ve Y.B. A.Ş. vekillerinin istinaf başvurularının reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile; tarafların kusur oranları dikkate alınmak suretiyle, 122.237,52 TL sürekli işgörmezlik tazminatının; 61.118,76 TL’sinin davalı İbrahim Y.’dan; 61.118,76 TL'sinin davalılar Faruk O. ve Y.B. Beton İnşaat Madencilik San. ve Tic. A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak davacıya verilmesine, hastane masrafları olarak 2.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat davasının kabulü ile 15.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar Faruk O. ve Y.B. A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 08.12.2020 tarihli, 2019/5969 E., 2020/7461 K. sayılı kararı ile; “... 1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalılar Faruk O. vd. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2) Davalılar vekilinin maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Dava, cismani zarardan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.

Somut olayda, davacının kaza sonucu çalışma gücünde oluşan azalma nedeniyle uğradığı zarar, geleceğe ilişkin olduğundan, davacının muhtemel yaşam süresinin usul ve uygulamaya uygun olarak belirlenmesi önem kazanmaktadır.

Hükme esas alınan 07/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacının %40 oranında kusurlu olduğu dikkate alınarak PMF ve TRH2010 yaşam tablosuna göre zarar miktarı ayrı ayrı hesaplanmış ve davacının PMF yaşam tablosuna göre zarar miktarının 107.176,45 TL; TRH2010 tablosuna göre zarar miktarının ise 124.651,80 TL olduğu belirtilmiştir.

Bölge adliye mahkemesince, bilirkişi tarafından TRH 2010 yaşam tablosuna göre tespit edilen 124.651,80 TL zarar miktarı esas alınmak suretiyle hüküm kurulduğu görülmektedir. Oysa, Dairemiz'in yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et-Feminine (PMF 1931) tablosu esas alınarak davacının muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi ve tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.

Buna göre; bölge adliye mahkemesince yapılacak iş; bilirkişi tarafından, davacının muhtemel bakiye yaşam süresinin PMF 1931 yaşam tablosu esas alınarak belirlenmiş olan tazminat miktarına (geçici işgörmezlik tazminatının mahsubu ve tarafların kusur oranları dikkate alınmak suretiyle) karar vermek olmalıdır…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. Bölge Adliye Mahkemesinin 27.01.2021 tarihli, 2021/48 E., 2021/188 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe yanında, istinaf kanun yolu incelemesinin istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılabileceği, somut olayda istinaf yoluna başvuran davalıların PMF 1931 tablosunun uygulanması gerektiği yönünde aktüerya raporuna yahut ıslah talebine itirazda bulunmadıkları gibi istinaf dilekçelerinde de bu yöne değinilmediği, kamu düzeniyle ilgili bir durumun da bulunmadığı, TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınması konusunda davacı lehine kazanılmış hak doğduğu gerekçesiyle, bu kez manevi tazminat talebi hakkında verilen karar kesinleştiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığı da belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde davalılar Faruk O. ve Y.B. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat davasındaki aktüerya hesabına TRH 2010 ve PMF 1931 tablolarından hangisinin uygulanması gerektiği konusunda bölge adliye mahkemesince re’sen inceleme yapılamayacağı yönünde verilen direnme kararının somut olay bakımından yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. maddesinde öngörülen ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bu başvuruya ilişkin istinaf dilekçesinde taraf başvuru gerekçesi ve sebepleriyle talep sonucunu göstermek zorundadır (HMK, m. 342/2-e,f).

16. İstinaf dilekçesinde yer alan “istinaf sebepleri” bölge adliye mahkemesince yapılacak olan incelemenin sınırlarını çizmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.

17. Zira istinaf incelemesinin kapsamı HMK’nın 355. maddesinde “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir” şeklinde düzenlenmiştir.

18. Bu noktada istinaf sebeplerinin “kamu düzenine aykırılık” ve “taraflarca ileri sürülen” nedenler olmak üzere iki ayrımda incelenmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırılık mutlak istinaf sebebidir ve bölge adliye mahkemesince kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle kamu düzenine aykırı bir sebebin istinaf dilekçesinde ileri sürülüp sürülmemesinin de bir önemi bulunmamaktadır. Buna karşılık kamu düzenine aykırı olmayan istinaf sebeplerinin istinaf dilekçesinde mutlaka gösterilmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırı olmayan bir istinaf sebebi istinaf dilekçesinde gösterilmemiş ise bölge adliye mahkemesince kendiliğinden dikkate alınamaz. Çünkü istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.

19. Somut uyuşmazlıkta Bölge Adliye Mahkemesi, Özel Dairenin bozma kararına konu ettiği aktüerya hesabına esas yöntemle ilgili incelemenin re’sen yapılamayacağını, davalının bu yöndeki rapora ve ıslaha itiraz etmediğini ve bu durumun davacı lehine kazanılmış hak doğurduğunu, bu nedenle konuyla ilgili istinaf incelemesi yapılamadığını direnme kararına gerekçe göstermiştir.

20. Ne var ki bedensel zarar nedeniyle açılan maddi tazminat davalarında kullanılan aktüerya hesabında TRH 2010 ve PMF 1931 tablolarından hangisinin uygulanması gerektiği yönünde istinaf mahkemelerince re’sen inceleme yapılmasının mümkün olup olmadığı konusunun tartışılabilmesi için öncelikle yargılama süreci ve somut olayın özelliği dikkate alındığında bu konunun davalı tarafça istinaf sebebi olarak ileri sürülmesinin mümkün olup olmadığının ortaya konulması gerekir.

21. Yaşadığı kaza sonrasında davacının iş göremezliği nedeniyle uğradığı maddi tazminat miktarının tespiti yönünde Mahkemece alınan 06.11.2017 tarihli aktüerya hesap bilirkişisi raporunda alternatifli olarak her iki hesap yöntemi üzerinden değerlendirme yapılmıştır. Buna göre PMF 1931 tablosunun esas alınması hâlinde tazminat tutarı (geçici ve sürekli iş göremezlik yönünden) 107.176 TL olarak tespit edilirken TRH 2010 tablosu esas alındığında bu değer 124.651 TL olarak bulunmuştur. Nitekim bu tutarların davacının kazadaki kusur oranı dikkate alınarak bu oranda indirim yapılmak suretiyle tespit olunduğu da açıktır. Bilirkişi raporu sonrasında dava TRH 2010 tablosuyla belirlenen değer üzerinden ıslah edilmiştir.

22. Mahkeme ise bilirkişinin PMF 1931 tablosu üzerinden yaptığı hesaplamayı esas alarak ve fakat tekrar davacının kusuru oranında indirim yapmak suretiyle hüküm tesis etmiştir.

23. PMF 1931 tablosunun uygulanması miktar itibarıyla zaten açıkça lehlerine olduğundan, davalıların bu yöne ilişkin istinaf talebinde bulunması beklenemez. Tam tersine bu husus davacı vekili tarafından ıslahla talep ettikleri miktar (TRH 2010 hesabı) üzerinden karar verilmesi gerektiğine işaret edilerek istinaf sebebi olarak gösterilmiştir.

24. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince öncelikle yapılması gereken iş TRH 2010 üzerinden hesap yapılması gerekip gerekmediğini belirlemektir.

25. Ne var ki Bölge Adliye Mahkemesi bu hususa hiç değinmemiş, davacı vekilinin müvekkiline atfedilen kusurunun mahkemece mükerrer şekilde tazminattan indirildiği yönündeki itirazlarıyla ilgili olarak “…Dosya içinde mevcut 07.11.2017 havale tarihli hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda davacı Mustafa'nın PMF yöntemine göre zararın hesaplanması esnasında, davacının %40 oranında kusurlu olduğu dikkate alınarak toplam zarar miktarı hesaplanmışken, mahkemece hüküm verilirken tekrar hesap edilen bu zarardan %40 oranında tekrar kusur indirimi yaparak hatalı sonuca ulaşmıştır…” şeklindeki gerekçeyle davacı tarafın istinaf başvurusunu haklı bulmuş ise de bu doğrultuda yeniden hüküm tesis ederken mahkemenin esas aldığı PMF 1931 tablosundaki değeri değil bilirkişinin TRH 2010 tablosu çerçevesinde tespit ettiği miktarı esas almış ve 124.651 TL tazminattan (geçici iş göremezlik için hesap edilen miktarı da düşmek suretiyle) davalıların sorumlu oldukları miktar belirlenerek hüküm kurulmuştur. Daha açık bir anlatımla, Bölge Adliye Mahkemesi zaten PMF 1931 değil TRH 2010 tablosunu esas alarak karar vermiştir.

26. Temyiz incelemesi sonucunda Özel Daire PMF 1931 tablosunun esas alınması gerektiği şeklinde bozma kararı tesis edince Bölge Adliye Mahkemesi bu kez TRH 2010 üzerinden hesaplama yapılmaması yönünde davalı tarafça bilirkişi raporuna itiraz yahut istinaf talebi olmadığını, dolayısıyla bu yönü kararında tartışamadığını, kamu düzenine ilişkin olmaması nedeniyle bu konunun re’sen incelenemeyeceğini gerekçe göstermiştir.

27. Oysa bilirkişi raporu terditli olarak tesis edilmiş ve ilk derece mahkemesince de PMF 1931 hesabını esas almışken davalıların bu rapora yahut TRH 2010 üzerinden yapılan ıslaha itiraz etmemelerinin karşı taraf lehine kazanılmış hak doğurduğundan bahsedilemeyeceği gibi yukarıda da değinildiği üzere zaten ilk kararın PMF 1931 esas alınarak verilmesi davalılar lehinedir ve davalıların kendi lehlerine olan bu hususu istinafa taşıması beklenemez.

28. Dolayısıyla somut olayda aktüerya hesabında esas alınacak yöntemle ilgili olarak bölge adliye mahkemesince re’sen inceleme yapılıp yapılamayacağının tartışılmasına gerek bulunmamaktadır.

29. Bu tespitten sonra incelenmesi gereken husus, Bölge Adliye Mahkemesinin TRH 2010 tablosunu esas alarak karar vermesinin yerinde olup olmadığıdır.

30. Gerçek zarar hesabı özü itibarıyla varsayımlara dayalı bir hesaplama olması nedeniyle gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu kapsamda olmak üzere zarar ve tazminata doğrudan etkili olan ölen ya da bedensel zarara uğrayanın gerçek kazancı, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş göremezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin bakiye ömrü ve gelirden alacakları pay oranları, kız çocuklarının muhtemel evlenme yaşı, eşin evlenme olasılığı gibi unsurlar gözetilerek hesaplama yapılmaktadır. Bu bağlamda gerçek zararın ne kadar süre için hesaplanacağı önem taşır ve bedensel zararlarda zarar görenin yaşam süresi tazminat hesabının temel taşlarından birini teşkil etmektedir.

31. Zarar görenin gerçek zararının tespitinde esas alınacak muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesinde bazı hayat (yaşam) tabloları kullanılmaktadır. Yaşam tabloları hayatta kalma ve ölüm istatistiklerinden elde edilen sonuçların değerlendirilmesi suretiyle her bir yaşta bir yıl içinde kaç kişinin hayatta kalacağının ve kaç kişinin öleceğinin ve muhtemel yaşam sürelerinin öngörüldüğü tablolardır.

32. Ülkemizde uzun yıllar 1931 tarihli PMF (Population Mesculine et Fèminine) adı verilen Fransa nüfus verisinden oluşturulan ve cinsiyet ayrımı olmayan Fransız Yaşam Tablosu kullanılmışken daha sonra Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesinin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” kadın ve erkekler için ayrı ayrı hazırlanmıştır.

33. Yaşam sürelerinin tespitinde kullanılan tablolar arasında farklılık bulunması tazminat miktarını önemli ölçüde etkilemektedir. Şöyle ki; PMF 1931 yaşam tablosu cinsiyet ayırımı gözetmeyen bir tablo olup, kadın-erkek ayrımı yapılmamıştır. Bu tabloda yeni doğan bir insanın ömrü ortalama 56,64 olarak kabul edilmiştir. Oysa TRH 2010 yaşam tablosunda çok yerinde olarak kadın ve erkekler için ikili bir ayrıma gidilmiştir. TRH 2010 yaşam tablosunda yeni doğan bir insanın ömrü kadınlarda 78,02 erkeklerde ise 71,93 olarak belirlenmiştir. Her iki tablo karşılaştırıldığında başlangıçta yaşam süreleri arasında 15 ilâ 22 yıl arasında değişen sürelerde farklar doğmakta, orta yaşlarda yaşam süreleri birbirine yaklaşmakla birlikte sonuç olarak muhtemel yaşam ve bakiye ömür sürelerinin PMF 1931 tablosunda daha az, TRH 2010 tablosunda daha fazla olduğu anlaşılmaktadır.

34. Hukuk Genel Kurulunda da hangi yaşam tablosunun esas alınması gerektiği yönündeki uyuşmazlık tartışılmış ve gerçek zarar hesabının özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesaplama olması nedeniyle gerçeğe en yakın verilerin kullanılması gerekliliği karşısında bakiye ömür süresinin belirlenmesinde ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınması gerektiği sonucuna varılmıştır (Hukuk Genel Kurulunun 02.12.2021 tarihli, 2017/(21)10-1179 E., 2021/1563 K. ve 21.12.2021 tarihli 2018/10-1027 E., 2021/1708 K. sayılı kararları).

35. Hâl böyle olunca; gerekçesi hatalı olmakla birlikte vardığı sonuç itibarıyla TRH 2010 tablosunu esas alması yönünden direnme kararı haklı ve yerindedir.

36. Ne var ki davalılar vekilinin sair itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle;

Direnme uygun olduğundan, davalılar Faruk O. ve Y.B. Beton İnş. Maden. San. ve Tic. A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 06.12.2022 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.

İÇTİHAT YORUMU : Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve diğer Yargıtay Hukuk Daireleri’nin aksine iş kazalarında PMF 1931 tablosunu dikkate alarak yaşam ve bakiye ömür sürelerini hesaplanması yönünde bozma tesis etmekteydi. Bu yüzden, Yargıtay içtihatlarının birleştirilmesi yoluna gidilebileceği tartışma konusu olmaktaydı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06 Aralık 2022 tarihli kararından sonra Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin vereceği kararlar içtihatların birleştirilmesi yoluna gidilip gidilemeyeceği konusunda belirleyici olacaktır.

BİLGİ : “İş kazası nedeniyle maddi tazminat hesabı yapılırken muhtemel yaşam süresi TRH 2010 yaşam tablosuna göre hesaplanmalıdır” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02 Aralık 2021 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/is-kazasi-nedeniyle-maddi-tazminat-hesabi-yapilirken-muhtemel-yasam-suresi-trh-2010-yasam-tablosuna-gore-hesaplanmalidir