İTİRAZIN İPTALİ DAVASI AÇISINDAN İCRA DAİRELERİNİN YETKİSİ, KESİN YETKİ KAPSAMINDA DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


02 May
2018

Yazdır

T.C.
YARGITAY    
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2016/13218
KARAR NO    : 2018/2456

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ         :
BAKIRKÖY 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ                   : 29/12/2015
NUMARASI            : 2015/553 - 2015/576
DAVACI                  : Ş.G.K. VEK. AV. N.S.N.
DAVALI                  : A.G.K. (E.) VEK. AV. U.S. VD.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y  K A R A R I

Davacı; davalı aleyhine başlatılan icra takibine haksız itiraz nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek, itirazının iptali ile takibin devamına ve alacağın %20’sin den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. 

Davalı, cevap dilekçesi verilmesi için süre uzatım talebinde bulunmuştur.

Mahkemece, yargı çevresi içerisinde usulüne uygun yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle, davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK’ nun 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. 

Dava, davalı aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

Somut olayda; mahkemece, itirazın iptali davasına bakmaya yetkili mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yargı çevresindeki mahkeme olduğu, davacının İstanbul Anadolu 7. İcra Dairesinde takip başlatmış olmakla, o yerin yargı çevresi sınırları dışına çıkarak başka bir yargı çevresi içerisinde itirazın iptali davası açamayacağı, ancak davalının yetkiye yönelik bir itirazı bulunmadığı gözetilerek, usulüne uygun bir takip bulunmadığı gerekçesiyle, dava ön şartı bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir. 

Temyiz incelemesine konu dosyadaki çözümü gereken konu; itirazın iptali davasının, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yargı çevresi dışında bulunan bir mahkemede açılıp açılamayacağı konusudur. Bu nedenle öncelikle itirazın iptali davasında özel bir yetki şartı kuralı getirilip getirilmediği üzerinde durulması gerekmektedir. 

Hukukumuzda borçtan kurtulma davası (İİK. m. 69/II, ) menfi tespit ve istirdat davaları (İİK. m. 72/VIII ve İİK. m. 89/III) için özel yetki hükümleri kabul edilmiş, bu davaların icra takibinin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği düzenlenmiş olmasına karşın, itirazın iptali davası için özel bir yetki kuralı düzenlenmemiştir. Bu nedenle itirazın iptâli davalarında HMK'nun yetkiye ilişkin düzenlemelerinin uygulanması gerekmektedir. Usul yasasında da bu davalar bakımından kesin bir yetki kuralı düzenlenmemiştir. 

İtirazın iptali davalarında kesin olmayan yetki kuralları uygulanacağından, yetki itirazının 6100 sayılı HMK'nun 116/1-a maddesi gereğince taraflarca ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekir. İlk itirazların bir ön sorun gibi incelenerek karara bağlanacağı hususu ise, aynı yasanın 117/3. maddesinde düzenlenmiş olup, mahkemenin takip edeceği süreç anılan yasanın 64. maddelerinde açıklanmıştır. 

Bu nokta da; itirazın iptali davasının ancak usulüne uygun bir takip bulunması koşuluna bağlı olması nedeniyle, icra dairesinin yetkisinin itirazın iptali davası bakımından da değerlendirilmesi gerekmektedir. Öğreti ve uygulamada icra dairelerinin yetkisinin kesin olmadığı kabul edilmektedir. İcra dairelerinin yetkisi bakımından da özel bir düzenleme öngörülmemiş olup, yetki hususunda İİK’nun 50. maddesinde HMK’ya atıf yapılmaktadır. (KURU, B.: İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, 2.b., İstanbul 2013, s.179 ve HGK., 24.04.2013 gün ve 2012/9-1435 E., 2013/569 K.). Bu nedenle itirazın iptali davasında olduğu gibi yetki itirazının taraflarca itiraz olarak ileri sürülmesi gerekmektedir. 

Son olarak yetki itirazında bulunulmasının takip hukuku bakımından değerlendirilmesi gerekirse; sadece icra dairesinin yetkisine itiraz edilmesi halinde bu yöndeki itirazı incelemek İİK'nun 50. maddesi hükmü uyarınca İcra Hukuk Mahkemesi’nin görevine girmektedir. Hem icra dairesinin yetkisine hem de borca itiraz edilmesi halinde ise, itirazın iptali davasında görevli olan genel mahkeme İİK'nun 50. maddesi uyarınca itirazın iptali davasının koşullarından biri olduğundan öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemek ve sonucuna göre bir karar vermek durumundadır. 

Temyizen incelenmesi istenen dosya ve kapsamında yer alan icra dosyası nüshasının yapılan tetkikinden; davalı-borçlu tarafından borca itiraz edildiği ve icra dairesinin yetkisine yönelik bir itirazda bulunulmadığı gibi, mahkemenin yetkisine dair bir ilk itirazda da bulunulmadığı anlaşılmıştır. 

Bu itibarla; her ne kadar icra takibinin başlatıldığı icra dairesi ile itirazın iptali davasının açıldığı mahkemenin yargı çevresi farklı ise de; öncelikle icra dairesinin ve ayrıca mahkemenin yetkisine itiraz edilmediğinden icra takibindeki yetki itirazının öncelikle incelenmesi gerektiğine dair yargılama ön şartından bu dava açısından bahsedilemeyeceği açıktır. Bu nedenle mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, HMK’nun 114/2. ve 115/2. maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. 

Ayrıca; dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmekle, davalı tarafça HMK’nun 127/1. maddesinden yararlanılarak cevap dilekçesi sunmak üzere süre talep edildiği ve mahkemece süre uzatım konusunda olumlu olumsuz herhangi bir karar verilmeksizin ve dolayısıyla davalının davaya vereceği cevap beklenmeksizin dosya üzerinden karar verilmesi 6100 sayılı HMK' nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil etmektedir. Emredici yasa hükümlerine aykırı şekilde davalının savunma hakkının kısıtlanması da doğru olmamış hükmün bu sebeple de bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde her iki taraf yönünden karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan               Üye                          Üye                   Üye                 Üye
M. DUMAN         N. ABACI UTKU      F. PINARCI       M. ÖZER         E. ATEŞ