KAMU DÜZENİNE AYKIRI OLMAYAN BİR İSTİNAF SEBEBİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE GÖSTERİLMEMİŞ İSE BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNCE KENDİLİĞİNDEN DİKKATE ALINAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


18 Kas
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/5-45
Karar No       : 2023/509

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
TARİHİ                          : 17.02.2021
SAYISI                          : 2020/1422 E., 2021/366 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 13.10.2020 tarihli ve 2019/3391 Esas,
                                         2020/8683 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, taraf vekillerinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı gerekçesiyle hükmedilen harç düzeltilerek yeniden karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı taraf vekillerinin temyiz isteminde bulunmaları üzerine karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı idare vekili dava dilekçesinde; Düzce ili Akçakoca ilçesi Davutağa köyü 1.8 ada 8 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak Büyük İstanbul İçme Suyu II. Merhale Projesi kapsamında kamulaştırma kararı alındığını, Melen Barajı inşaatı içerisinde kalan 1.8 ada 8 parsel sayılı 6.989,02 m2 yüzölçümlü taşınmazın 5.518,31 m2’lik bölümünün kamulaştırılacağını, taşınmaz malikinin uzlaşmaya çağrılmasına rağmen uzlaşma görüşmesine katılmadığını belirterek dava konusu taşınmaz hakkında kamulaştırma bedelinin tespiti ile Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; taşınmazın niteliğine uygun kamulaştırma bedelinin tespitini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 12.01.2018 tarihli ve 2017/82 Esas, 2018/19 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulü ile 1.8 ada 8 parsel sayılı 6.989,02 m2 yüzölçümlü taşınmazın 06.07.2017 tarihli raporda B harfi ile gösterilen kırmızı renk ile taralı 5.518,31 m2'lik kısmının 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16/C maddesi uyarınca tapudan terkinine, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin 251.524,57 TL olarak tespitine, tespit edilen bedele 17.06.2017 tarihinden karar tarihi olan 12.01.2018 tarihine kadar yasal faiz işletilmesine, tespit edilen kamulaştırma bedelinin hükmün kesinleşmesi beklenmeksizin hak sahibine derhal ödenmesi için müzekkere yazılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 20.12.2018 tarihli ve 2018/2361 Esas, 2018/2996 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın dosyaya ve bilirkişi raporuna yansıyan özelliklerine ve gelir metoduna göre belirlenen metrekare birim değerine %30 oranında objektif değer arttırıcı unsur oranı uygulanmasının doğru olduğu, keza dava konusu taşınmazın kamulaştırma dışında kalan 1.470,71 m2’lik kısmının tek başına kullanılmaz nitelikte olduğuna dair bilirkişi tespiti bulunsa da bilirkişi raporunun hesap kısmında taşınmazın tamamının değil sadece kamulaştırılan 5.518,31 m2’nin bedelinin hesaplandığı ve mahkemece de bu bedel üzerinden hüküm kurulduğu hâlde, davalı tarafın istinaf dilekçesinde; sadece taşınmaz için belirlenen metrekare değerinin eksik olduğunun belirtildiği, geri kalan kısımdaki değer düşüklüğü bedelinin de ödenmesi gerektiği yönünde istinaf itirazında bulunmadığı, istinaf incelemesinin ancak istinaf itirazları ile sınırlı olarak yapılabileceği genel kuralı gereği, taşınmaz bedelinin az belirlendiğine ilişkin istinaf itirazlarında, ileri sürülsün ya da sürülmesin, taşınmazın zemin metrekare bedelinin tespiti ile ilgili tüm hususların resen incelendiği, taşınmazın geri kalan kısmı yönünden bedele karar verilmemesi hususunun ise istinaf sebebi yapılmaması nedeniyle inceleme dışı tutulduğu, bu itibarla fındıklık nitelindeki taşınmaza net ürün geliri esas alınarak bedel tespit edilmesinde ve tespit edilen miktarın bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine, taşınmaz baraj göl alanı içinde kaldığından Kadastro Kanunu’nun 16/C maddesi uyarınca tapudan terkinine karar verilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, ancak Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü harçtan muaf olduğundan harca karar verilmemesi gerektiği gerekçesiyle hükmedilen harç düzeltilerek davanın kabulü ile her iki taraf lehine ayrı ayrı 2.180,00 TL vekâlet ücreti takdirine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"... Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı, taraf vekilleri tarafından yapılan istinaf başvurusunun Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince esastan reddi ile harca ilişkin bendinin HMK'nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına dair verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Fındıklık niteliğindeki Düzce İli, Akçakoca İlçesi, Davutağa Köyü, 1.8 ada 8 parsel sayılı taşınmaza 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11/1-f maddesi uyarınca gelir metodu esas alınarak değer biçilmesine ilişkin ilk derece mahkemesince verilen karara karşı taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusunun esastan reddedilerek, davacı idarenin harçtan muaf olması nedeniyle 6100 sayılı HMK'nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;

1- Dava konusu taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan ve fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen 1470,71 m²'ik bölümünün yüzölçümü ve geometrik durumu nazara alındığında işe yaramayacağı gözetilerek bu bölümün de bedeline hükmedilmesi,

2- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 numaralı başvuru sonucu verilen 23.10.2018 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı, 01.06.2019 gün 30791 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan kararı da göz önüne alınarak davacı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi,

3- 7139 sayılı Kanunla değişik Kamulaştırma Kanununun 10/8 fıkrası gereğince, bozma sonrası bankaya hak sahibi adına yatırılacak bedelde artış olması halinde bu kısım için; 7139 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik hükümlerine göre işlem yapılması,

Gerektiği,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı vekilinin istinaf dilekçesinde sadece taşınmaz için belirlenen metrekare değerinin düşük olduğunu ayrıntılı bir şekilde ifade ettiği, buna karşılık kamulaştırmadan arta kalan kısmın da bedeline karar verilmesi gerektiği yönünde herhangi bir istemde bulunmadığı, bunu çağrıştıracak nitelikte bir ifadenin dahi istinaf dilekçesinde yer almadığı, ayrıca davacı idare lehine vekâlet ücretine karar verilmemesi yönünde bir istinaf talebinin de bulunmadığı, taşınmazın arta kalan kısmındaki değer kaybı ve karşı taraf lehine vekâlet ücretine ilişkin hususların kamu düzenine ilişkin olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; fındık bahçesi net gelir tablosunu ve bu tabloya dayalı hesaplamayı kabul etmediklerini, ürün desteği ve mazot gübre desteğinin yan gelire eklenmesinin gerektiğini, odun ve kopmostun fındık bahçesinden elde edilen yan gelir iken hesaba katılmayarak eksik bedel tespit edildiğini, gerçek üretimin belgelenemediğini, bilirkişi raporunun soyut ifadeleri yansıttığını, yıllık ortalama net gelir miktarının eksik tespit edildiğini, kapitalizasyon faiz oranının %3 alınması gerektiğini, objektif değer artış oranının daha yüksek esas alınması gerektiğini, kamulaştırma sonrası arta kalan kısmın tek başına kullanılamaz nitelikte olması nedeniyle bu kısmında kamulaştırılmasının gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde; kullanılmayan yerin kamulaştırma bedeline hükmedilmesi için gerekli koşul olan değer kaybının taşınmazın konumu ve yüzölçümü itibariyle oluşmadığını, kapitalizasyon faizi belirlendikten sonra tekrar olumlu ve olumsuz özellikler belirlendikten sonra objektif değer artışı verilmesinin hatalı olduğunu, kamulaştırma bedelinin yüksek hesaplandığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemine ilişkin eldeki davada, davalı vekilinin istinaf dilekçesi göz önüne alındığında; dava konusu taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan ve fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümün bedeline hükmedilmesinin gerekip gerekmediği ve davacı idare lehine vekâlet ücretine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 342 nci maddesi; “(1) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.

(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.

b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.

c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.

ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.

d) Kararın özeti.

e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.

f) Talep sonucu.

g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.

(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır.” hükmünü içermektedir.

2. 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesi; “(1) İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” şeklinde düzenlenmiştir.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle istinaf kanun yolu ile ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.

2. Bilindiği üzere ülkemizde iki dereceli yargı sistemi uygulanmakta iken, 2004 yılında kabul edilen 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ve 6100 sayılı Kanun ile istinaf kanun yolu hükümlerinin düzenlenmesi, bu düzenlemeye uygun olarak 20.07.2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması ile üç dereceli yargı sistemine geçilmiş bulunmaktadır.

3. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” ve “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tâbi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkân veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunumuz dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak resen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi ve yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (Ali Cem Budak: İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, İstanbul 2020, s. 25, 26).

4. İstinaf kanun yolu, 6100 sayılı Kanun'un sekizinci kısmının birinci bölümünün 341 ilâ 360 ıncı maddeleri arasında düzenleme altına alınmıştır.

5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 342 nci maddesinde (§ ilgili hukuk) görüldüğü üzere maddenin son fıkrasında istinaf dilekçesinin maddede belirtilen hususları taşımaması durumunda başvurunun sonucuna ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre; bölge adliye mahkemesince, istinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıyorsa başvuru doğrudan reddedilmeyip, 355 inci madde çerçevesinde kararda “kamu düzenini ilgilendiren hususlarda istemle bağlı olmaksızın re’sen” gerekli incelemenin yapılması öngörülmüştür. Bununla istinaf dilekçesindeki bir usul eksikliği sebebiyle hak kaybının önlenmesi amaçlanmıştır.

6. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun özellikle 353 üncü maddesine bakıldığında istinaf sebebinin “ilk derece mahkemesi kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olmaması” şeklinde düzenlenmiş olduğu söylenebilir. Dolayısıyla istinaf sebepleri, temyiz sebeplerinden çok daha geniş bir çerçeve çizmektedir. Buradan hareketle istinaf dilekçesinde yer alan “istinaf sebepleri” bölge adliye mahkemesince yapılacak olan incelemenin sınırlarını çizmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Nitekim istinaf sebebinin gösterilmemesi hâlinde, hükümde kamu düzenine aykırı bir husus da bulunmuyorsa, istinaf talebi ön inceleme aşamasında reddedileceğinden, doğal olarak istinaf sebebinin bulunmadığı talebin de kamu düzenine aykırı bir yön bulunmaması hâlinde reddedilmesi gerektiği hususu tartışmasızdır.

7. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355 inci maddesine (§ ilgili hukuk) göre; bölge adliye mahkemesi, incelemesini istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapmak zorundadır. Temyiz incelemesinden farklı olarak, bölge adliye mahkemesinde yapılacak incelemede tarafların ileri sürdüğü sebeplerle bağlı kalınmasının nedeni, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararının kanuna aykırılığını tespit etmesi hâlinde, çoğu zaman yeniden yargılama yaparak yeni bir karar verebilmesidir. Ne var ki Yargıtayın temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın kanunun açık hükmüne aykırılık hâllerini inceleyebileceği öngörülmüş ise de, istinaf incelemesinde ileri sürülmediği için bölge adliye mahkemesince incelenmeyen bir konunun temyiz yolunda ileri sürülmesi durumunda Yargıtayın bu temyiz sebebini incelemesi mümkün değildir. Başka bir anlatımla, temyiz incelemesinin sınırlarından biri ve en önemlisi, ileri sürülen temyiz sebebinin istinafta ileri sürülüp sürülmediği ve ileri sürülen sebeple ilgili bölge adliye mahkemesinin yaptığı değerlendirmenin hukuka aykırı olup olmadığı hususudur.

8. Özetle Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenen istinaf sebeplerinin “kamu düzenine aykırılık” ve “taraflarca ileri sürülen” nedenler olmak üzere iki ayrımda incelenmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırılık mutlak istinaf sebebidir ve bölge adliye mahkemesince kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle kamu düzenine aykırı bir sebebin istinaf dilekçesinde ileri sürülüp sürülmemesinin de bir önemi bulunmamaktadır. Buna karşılık kamu düzenine aykırı olmayan istinaf sebeplerinin istinaf dilekçesinde mutlaka gösterilmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırı olmayan bir istinaf sebebi istinaf dilekçesinde gösterilmemiş ise bölge adliye mahkemesince kendiliğinden dikkate alınamaz. Çünkü istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.

9. Somut olay ve dosya kapsamına göre; davalı vekili tarafından sunulan 30.04.2018 havale tarihli istinaf dilekçesi incelendiğinde, istinaf sebebi olarak sadece taşınmaz için belirlenen metrekare değerinin düşük olduğuna ilişkin itirazların ileri sürüldüğü, buna karşılık kamulaştırmadan arta kalan kısmın da bedeline karar verilmesi gerektiğine yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığı, ayrıca davacı idare lehine vekâlet ücretine karar verilmemesine ilişkin olarak da istinaf itirazının olmadığı anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince taraf vekillerinin istinaf itirazları reddedilmek suretiyle kamu düzenine ilişkin olan harç yönünden ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmak suretiyle yeniden karar verilmiştir. Bu itibarla bölge adliye mahkemesince, istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

10. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

11. Ne var ki taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Direnme uygun olduğundan, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazları ile ilgili inceleme yapılması için dosyanın YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

24.05.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.