KAMU DÜZENİNE AYKIRILIK MUTLAK İSTİNAF SEBEBİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


18 Ock
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/5-453
KARAR NO   : 2022/1230

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
TARİHİ                         : 05/02/2020
NUMARASI                 : 2019/2833 - 2020/150
DAVACI                       : DSİ Genel Müdürlüğü vekili Av. A.K.
DAVALILAR                : 1- A.Ş. 2- K.Ş. vekilleri Av. N.C.A.

1. Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince istinaf isteminin kabulü ile HMK'nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine ilişkin hüküm taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı idare vekili dava dilekçesinde; Düzce ili, Cumayeri ilçesi, Dokuzdeğirmen köyü, 551 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak Büyük İstanbul İçme II. Merhale projesi kapsamında kamu yararı kararı alındığını, buna göre taşınmazın kamulaştırılması gerektiğini, taşınmaz malikinin uzlaşmaya çağrılmasına rağmen uzlaşmayı kabul etmediğini belirterek dava konusu taşınmaz hakkında kamulaştırma bedelinin tespiti ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmaz üzerinde bir takım inşai unsurların bulunduğunu, taşınmazın birinci sınıf turizm alanı içerisinde, her geçen gün turizm yönüyle gelişen ve değer kazanan bir alanda yer aldığı gibi arsa vasfında olduğunu, bu nedenle anılan hususlar dikkate alınmak suretiyle kamulaştırma bedelinin tespiti gerektiğini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Kararı:

6. Düzce 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.10.2017 tarihli ve 2017/38 E. 2017/430 K. sayılı kararı ile; ilgili kurumlardan taşınmazın niteliğine ilişkin celp edilen kayıtlar sonrasında bilirkişiler marifeti ile yapılan ve keşif sonucunda düzenlenen raporda; taşınmazın niteliği, bulunduğu yeri, belediye sınırları ve imar planı durumu ile köy yerleşik alanı sınırları, taşınmazın üzerinde bulunan inşai ve zirai unsurlar nazara alınarak taşınmazın ilçeye ve ana yola olan mesafesi baz alınmak suretiyle taşınmazın kamulaştırma bedelinin hesaplandığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, Düzce ili Cumayeri ilçesi Dokuzdeğirmen köyü 551 parsel sayılı taşınmazın tamamının kamulaştırılması nedeniyle bedelinin 284.307,43TL olarak kabul ve tespitine, tespit edilen kamulaştırma bedeline 21.05.2017 tarihinden karar tarihi olan 02.10.2017 tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına, taşınmazın tamamının tapu kaydının iptaline, davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına tapuya tesciline, kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen 284.307,43 TL'nin tapu maliki davalılara hisseleri oranında ödenmesine, ödemenin derhâl yapılması için ilgili bankaya müzekkere yazılmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 31.05.2018 tarihli ve 2018/347 E. 2018/1542 K. sayılı kararı ile; “… Dava konusu taşınmazın dosyaya ve bilirkişi raporuna yansıyan özelliklerine göre gelir metoduna göre belirlenen metrekare birim değerine %300 oranında objektif değer arttırıcı unsur oranı uygulanması doğru olduğu gibi her ne kadar dava konusu taşınmaz bedeli 2016 yılı esas alınarak tespit edilmişse de, istinaf kanun yolu incelemesi sırasında getirtilen Cumayeri İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nün davanın açıldığı 2017 yılına ilişkin resmi rakamları uygulandığında da, bilirkişi tarafından hesaplanan bedelin değişmediğinin anlaşıldığından, rapor zemin bedeli yönünden dairemizce doğru kabul edilmiş, Keza, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; dava konusu taşınmaz üzerindeki yapılara bedel tespit edilirken, yapının konumu ve ticari getirisi nedeniyle resmi birim fiyatları dışında ‘şerefiye’ adı altında ilaveler yapılması doğru olmadığından, bu konuda istinaf incelemesi sırasında bilirkişi kurulundan ek rapor alınmışsa da, davacı idarenin istinaf dilekçesinde; yapı bedelinin tespiti ile ilgili olarak herhangi bir itirazda bulunmadığı, HMK’nın 355. maddesinde ise kamu düzenine ilişkin hususlar dışında istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağının belirtilmesi karşısında, davacı idarece açıkça istinaf konusu yapılmayan bu durum ilk derece mahkemesi kararının değiştirilmesi sonucunu doğurmayacağı dairemizce kabul edilmiş olup, bu itibarla; Arazi nitelindeki taşınmaza net ürün geliri esas alınarak zeminine ve üzerindeki yapılara bedel tespit edilmesinde ve tespit olunan miktarın bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine karar verilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf itirazları yerinde değildir. Ancak; 28.04.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7139 sayılı yasanın 10/6 maddesi gereğince Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü harçtan muaf olup, bu itibarla harca karar verilmemesi gerektiğinden, HMK'nun 353/1-b/2 maddesi gereğince hüküm düzeltilerek…davanın kabulü Düzce ili, Cumayeri İlçesi, Dokuzdeğirmen köyü, 551 parsel sayılı taşınmazın tamamının kamulaştırılma bedelinin 284.307,43TL olarak kabul ve tespitine, tespit edilen kamulaştırma bedeline 21.05.2017 tarihinden, karar tarihi olan 02.10.2017 tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına, dava konusu Düzce ili, Cumayeri ilçesi, Dokuzdeğirmen köyü, 551 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline, davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına tapuya tesciline, kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen 284.307,43TL'nin tapu maliki davalı tarafa ödenmesine, ödemenin derhal yapılması için ilgili bankaya müzekkere yazılmasına, taşınmazın tapu kütüğüne şerh edilmiş haciz, ipotek, intifa hakkı, ihtiyati tedbir gibi her türlü takyidatların kamulaştırma bedeline yansıtılmasına, kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin fen bilirkişisinin 17.05.2017 havale tarihli rapor ve krokisi ekli kararın bir örneğinin tescil işlemi yapılması için Düzce Tapu Sicil Müdürlüğü'ne gönderilmesine, yapılan yargılama giderlerinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 29. maddesi gereğince davacı kurum üzerinde bırakılmasına, davacı idare harçtan muaf olduğundan harca karar verilmesine yer olmadığına, davacı idarece ödenen harçların davacıya iadesine, davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan ve AAÜT'ye göre belirlenen 1.980,00TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, davacı idare kendini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan ve AAÜT'ye göre belirlenen 1.980,00TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacı idareye verilmesine, taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, davacı idare harçtan muaf olduğundan istinaf harcı tahsiline yer olmadığına, davacı tarafça ödenen istinaf harçlarının davacıya iadesine, davalı tarafından alınması gereken 35,90 TL harçtan, ödenen kısmın mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine, duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti yönünden karar verilmesine yer olmadığına,…” karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 06.11.2019 tarihli ve 2018/9427 E. 2019/17661 K. sayılı kararı ile; “… Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı, taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusunun Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 14. Hukuk Dairesince kabulü ile HMK'nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılmak suretiyle yeniden hüküm kurulmuş, bu karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; tarım arazisi niteliğindeki Düzce ili, Cumayeri ilçesi, Dokuzdeğirmen köyü 551 parsel sayılı taşınmazın zemininin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11/1-f maddesi uyarınca olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri üzerinden bilimsel yolla değerinin tespit edilmesine, üzerinde bulunan yapılara ise aynı kanunun 11/1-h maddesi uyarınca resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payı düşülerek değer biçilmesine ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine ilişkin ilk derece mahkemesinden verilen karara karşı taraf vekillerinin istinaf isteminde bulunduğu, yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün idarenin harçtan muaf olduğu halde harca hükmedilmesine ilişkin bendinin HMK'nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;

1- Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan yapı yönünden resmi birim fiyatlarına göre hesaplanan bedelden yıpranma payı düşülerek bulunan miktara hükmedilmesi gerekirken, yapının merkezi konumda ulaşımın kolay olması, bölgenin rafting turizmine açık olması, pansiyon turizmi imkanı gibi yasal olmayan gerekçelerle, dükkan bölümüne %100, konut kısmına ise %25 oranında şerefiye bedeli eklenmek suretiyle fazla bedel tespiti,

2- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 numaralı başvuru sonucu verilen 23/10/2018 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı, 01/06/2019 gün 30791 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan kararı da göz önüne alındığında davacı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğinin düşünülmemesi,

Doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 05.02.2020 tarihli ve 2019/2833 E. 2020/150 K. sayılı kararı ile; hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın arazi niteliğinde olduğu ve yüzölçümünün de çok küçük olması nedeniyle arazi bedeline ne miktarda objektif artış eklenirse eklensin taşınmazın gerçek değerine ulaşılamayacağı için, şerefiye adı altında yapı bedelini arttırmak suretiyle kamulaştırma bedelini tespit etmiş olduğu, idare tespitinde de yapı bedelinin, resmî birim fiyatlarından oldukça yüksek tespit edildiği, davacının yapı yönünden istinaf itirazında bulunmadığı göz önüne alındığında, Yargıtay bozma ilamına uyulması hâlinde, taşınmazın özel durumları göz önüne alınmaksızın ve idare tespitinin çok altında kalacak şekilde bedel tespit edilmesi sonucunu doğuracağı gerekçesiyle bozma kararının 1 numaralı bendi yönünden direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davacı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.     

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemine ilişkin eldeki davada, davacı idare vekilinin istinaf dilekçesi göz önüne alındığında yapının merkezi konumda bulunması, ulaşımın kolay olması, bölgenin rafting turizmine açık olması, pansiyon turizmi imkanı gibi gerekçelerle şerefiye bedeli eklenmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle istinaf kanun yolu ile ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.

15. Bilindiği üzere ülkemizde iki dereceli yargı sistemi uygulanmakta iken, 2004 yılında kabul edilen 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ve 6100 sayılı HMK ile istinaf kanun yolu hükümlerinin düzenlenmesi, bu düzenlemeye uygun olarak 20.07.2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması ile üç dereceli yargı sistemine geçilmiş bulunmaktadır.

16. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tabi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkan veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunumuz dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak re’sen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi ve yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (Ali Cem Budak; İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, Ekim 2020, s. 1-2).

17. İstinaf kanun yolu, 6100 sayılı HMK’nın sekizinci kısmının birinci bölümünün 341 ilâ 360. maddeleri arasında düzenleme altına alınmıştır.

18. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İstinaf dilekçesi” başlıklı 342. maddesi “(1) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.

(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.

b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.

c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.

ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.

d) Kararın özeti.

e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.

f) Talep sonucu.

g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.

(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere maddenin son fıkrasında istinaf dilekçesinin maddede belirtilen hususları taşımaması durumunda başvurunun sonucuna ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre; bölge adliye mahkemesince, istinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıyorsa başvuru doğrudan reddedilmeyip, 355. madde çerçevesinde kararda “kamu düzenini ilgilendiren hususlarda istemle bağlı olmaksızın re’sen” gerekli incelemenin yapılması öngörülmüştür. Bununla istinaf dilekçesindeki bir usul eksikliği sebebiyle hak kaybının önlenmesi amaçlanmıştır.

19. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun özellikle 353. maddesine bakıldığında istinaf sebebinin “ilk derece mahkemesi kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olmaması” şeklinde düzenlenmiş olduğu söylenebilir. Dolayısıyla istinaf sebepleri, temyiz sebeplerinden çok daha geniş bir çerçeve çizmektedir. Buradan hareketle istinaf dilekçesinde yer alan “istinaf sebepleri” bölge adliye mahkemesince yapılacak olan incelemenin sınırlarını çizmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Nitekim istinaf sebebinin gösterilmemesi hâlinde, hükümde kamu düzenine aykırı bir husus da bulunmuyorsa, istinaf talebi ön inceleme aşamasında reddedileceğinden, doğal olarak istinaf sebebinin bulunmadığı talebin de kamu düzenine aykırı bir yön bulunmaması hâlinde reddedilmesi gerektiği hususu tartışmasızdır.

20. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İncelemenin kapsamı” başlıklı 355. maddesi; “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir” şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Buna göre; bölge adliye mahkemesi, incelemesini istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapmak zorundadır. Temyiz incelemesinden farklı olarak, bölge adliye mahkemesinde yapılacak incelemede tarafların ileri sürdüğü sebeplerle bağlı kalınmasının nedeni, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararının kanuna aykırılığını tespit etmesi hâlinde, çoğu zaman yeniden yargılama yaparak yeni bir karar verebilmesidir. Ne var ki Yargıtayın temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın kanunun açık hükmüne aykırılık hâllerini inceleyebileceği öngörülmüş ise de, istinaf incelemesinde ileri sürülmediği için bölge adliye mahkemesince incelenmeyen bir konunun temyiz yolunda ileri sürülmesi durumunda Yargıtayın bu temyiz sebebini incelemesi mümkün değildir. Başka bir anlatımla temyiz incelemesinin sınırlarından biri ve en önemlisi, ileri sürülen temyiz sebebinin istinafta ileri sürülüp sürülmediği ve ileri sürülen sebeple ilgili bölge adliye mahkemesinin yaptığı değerlendirmenin hukuka aykırı olup olmadığı hususudur.

21. Özetle Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenen istinaf sebeplerinin “kamu düzenine aykırılık” ve “taraflarca ileri sürülen” nedenler olmak üzere iki ayrımda incelenmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırılık mutlak istinaf sebebidir ve bölge adliye mahkemesince kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle kamu düzenine aykırı bir sebebin istinaf dilekçesinde ileri sürülüp sürülmemesinin de bir önemi bulunmamaktadır. Buna karşılık kamu düzenine aykırı olmayan istinaf sebeplerinin istinaf dilekçesinde mutlaka gösterilmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırı olmayan bir istinaf sebebi istinaf dilekçesinde gösterilmemiş ise bölge adliye mahkemesince kendiliğinden dikkate alınamaz. Çünkü istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.

22. Somut olay ve dosya kapsamına göre; davacı idare vekili tarafından sunulan 22.12.2017 havale tarihli istinaf dilekçesi incelendiğinde, istinaf sebebi olarak sadece zemin bedelinin yüksek belirlendiğine ilişkin itirazların ileri sürüldüğü, buna karşılık davacı idare vekili tarafından yapı bedeline yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır. Bölge adliye mahkemesince taraf vekillerinin istinaf itirazları reddedilmek suretiyle kamu düzenine ilişkin olan harç yönünden ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmak suretiyle yeniden karar verilmiştir. Bu itibarla bölge adliye mahkemesince, istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

23. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bölge adliye mahkemesinin istinaf sebepleri ile bağlı olduğuna yönelik açık hüküm bulunduğu, ancak temyiz incelemesi yönünden bu yönde bir hükmün mevcut olmadığı, dolayısıyla kanuna aykırılıkların Yargıtay tarafından incelenebileceği, kararın değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

24. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

25. Ne var ki davacı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun olduğundan, davacı idare vekilinin diğer temyiz itirazları ile ilgili inceleme yapılması için dosyanın YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 04.10.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 18 üyenin 17’si DİRENME UYGUN DAİREYE, 1’i ise DEĞİŞİK GEREKÇE İLE BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.