KAT MÜLKİYETİ OLUŞTURULMADIĞI İÇİN TAŞINMAZIN ZEMİN VE ÜZERİNDEKİ YAPILARIN TOPLAM DEĞERİ ÜZERİNDEN MESKENİYET İDDİASI İNCELENMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


17 Mar
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/12-589 
KARAR NO   : 2022/1409

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Uşak İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 18/02/2020
NUMARASI                 : 2019/582 - 2020/149
DAVACI (BORÇLU)    : S.V. vekilleri Av. E.B. - Av. M.B.
DAVALILAR
(ALACAKLILAR)        :
1- M. G. 2- Ö.K. vekilleri Av. A.T.

1. Taraflar arasındaki "şikâyet” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Uşak İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin kabulüne ilişkin karar alacaklılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; alacaklılar vekili tarafından müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinde müvekkili adına kayıtlı Uşak ili, Elmalıdere Mahallesi, 2.36 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerine haciz konulduğunu, haczedilen taşınmazın müvekkilinin hâlen oturmakta olduğu mesken olduğunu, taşınmazın sadece birinci katının ruhsatlı olduğunu, birinci kat dışındaki üst yapıların kaçak yapı durumunda olduğundan dolayı belediye tarafından yıkım kararı alındığını, üst katın zaten yıkılacak olmasından dolayı taşınmazın müvekkilinin hâline münasip mesken durumunda olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklılar Cevabı:

5. Alacaklılar vekili; şikâyetin süresinde olmadığını, haczedilen taşınmazın tek katlı olmayıp, üzerinde borçluya ait çok katlı ev bulunduğunu, borçlunun kendi kusuru nedeniyle ruhsatsız ev yapmış olmasını bahane ederek diğer üst katların ruhsatsız olduğu yönünde bir iddia ile kendi lehine sonuç elde etme gayreti içerisine girdiğini, borçlunun kendi kusuru ile üst katlara ruhsat almamasının hukuk tarafından korunamayacağını, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendinde evin ruhsatının olup olmaması hususunda bir ayrım yapılmadığını, yapılacak keşif ile mevcut somut durum nazara alınarak borçlunun haczedilmezlik şikâyetinin yerinde olmadığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:

 6. Uşak İcra (Hukuk) Mahkemesinin 14.08.2013 tarihli ve 2012/557 E., 2013/424 K. sayılı kararı ile; taşınmazın tapu kaydında Türkiye Emlak Bankası lehine ipotek konulduğu, ilgili bankadan ipoteğe dayanak belgelerin celp edildiği, Fatma Ak lehine 7269 sayılı Umumu Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna binaen ipotek konulduğu ve ipotek borcunun devam ettiğinin görüldüğü, bu ipoteğin zorunlu ipoteklerden olmadığı gerekçesi ile şikâyetin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 15.04.2014 tarihli ve 2013/18100 E., 2014/7224 K. sayılı kararı ile;

“… Borçlunun İcra Mahkemesi'ne başvurusunda, aleyhine yürütülen takipte haczedilen taşınmazı ile ilgili olarak İİK'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendi kapsamında meskeniyet şikayetinde bulunduğu, Mahkemece, taşınmaz üzerine 3. kişi lehine zorunlu olmayan ipotek kurulduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller. Ancak, taşınmazın tapu kaydında ipotek bulunmasına rağmen haciz tarihinden önce ipoteğe konu borcun ödenmiş olması halinde, tapu kaydındaki mevcut ipotek şerhi, borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunma hakkını ortadan kaldırmaz. Aksi takdirde, kurulan bir ipotek borcu ödenmiş olsa dahi, bundan sonraki tüm hacizler yönünden meskeniyet şikayetinin mümkün bulunmadığı gibi kabul edilemeyecek bir sonuç ortaya çıkar.

Bir kimsenin mesken edinmek üzere aldığı borç para bu amaçtan, zirai kredi karşılığı aldığı borç para ise zirai işletmesinin gelişmesini sağlamaktan, ayrıca esnaf kredi için aldığı borç para da geçimini sağlamaktan kaynaklandığından bu borçlara ilişkin kurulan ipoteklerin zorunlu ipotek kapsamında olduğunun kabulü gerekir.

Somut olayda, şikayet konusu taşınmazın üzerinde bulunan 18.06.2001 tarihli Türkiye Emlak Bankası lehine tesis edilmiş ipotekle yükümlü olarak 04.04.2011 tarihinde borçlu tarafından satın alındığı, haczin daha sonra konulduğu, Ziraat Bankası Uşak Şubesi'nin 30.05.2013 tarihli yazısından ipoteğin devam ettiği ve ipotek borcunun ödendiğinin bildirildiği görülmektedir. Bu ipoteğe ilişkin Tapu Müdürlüğü'nden celp edilen belgelerin incelenmesinden; ipoteğin Emlak Bankası'nca Tapu Sicil Müdürlüğüne yazılan 12.06.2001 tarih 1783 sayılı “Marmara depremi hak sahiplerinden şubemizden faizsiz hazır konut kredisi yardımından faydalanmak kaydı ile kullanan Fatma Ak adına… banka lehine 1. derece 1. sırada ipotek tesis edilmesi” talebini içeren yazısına ve Türkiye Emlak Bankası'nca düzenlenen ve Tapu Sicil Müdürlüğü'nce imzalanan “ borçlandırma senedine dayanılarak tesis edildiği, borçlandırma senedinde de; “ Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere Yapılacak yardımlara Dair 7269 sayılı kanun ve bu kanunun bazı maddelerini değiştiren 1051 sayılı Kanuna göre Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından inşa ve tahsis edilen her çeşit taşınmaz malların ipoteği veya binasını kendi inşa edecek olanlara bankaca afetler fonundan açılacak ipotek mukabili kredilere” ilişkin olduğunun belirtildiği, böylece, anılan ipoteğin kişinin serbest iradesiyle oluşturduğu ipoteklerden değil, konut için verilen krediye yönelik zorunlu ipoteklerden olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece, şikayetin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:

9. Uşak İcra (Hukuk) Mahkemesinin 24.02.2015 tarihli ve 2014/276 E., 2015/100 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak, 04.03.2013 tarihli bilirkişi raporunda borçlunun aile birey sayısının kızı ve torunlarıyla beraber toplam beş kişi olduğu, zemin kattaki meskenin 3 oda ve salondan ibaret olup, aile bireylenin barınmalarını sağladığı, ailede sadece borçlunun emekli maaşına sahip olduğu, başkaca çalışanın olmadığı ve sosyal konumu da dikkate alındığında zemin katın borçlunun hâline münasip evi olarak kabul edilmesi gerektiği, borçlunun hâline münasip uygun bir evi 55.000 TL'ye alabileceği, taşınmazın 1 ve 2. kat özellikleri ve hâli hazır durumu itibariyle piyasa değeri incelenerek taşınmazın bir bütün kabul edilmesi hâlinde toplam değerinin 126.325 TL olduğunun bildirildiği, bozma sonrasında yapılan incelemede 04.03.2014 tarihli bilirkişi raporu üzerinden bir yıla yakın bir süre geçtiğinden emlak değerlerinin yeniden hesaplanması amacıyla 21.10.2014 tarihli ek rapor alındığı, ek raporda zemin kattaki meskenin 3 oda ve salondan ibaret olup, aile bireylenin barınmalarını sağladığı, zemin katın borçlunun hâline münasip evi olarak kabul edilmesi gerektiği, borçlunun hâline münasip bir evi 2014 yılı fiyatlarıyla 64.000 TL'ye alabileceği, taşınmazın bir bütün kabul edilmesi hâlinde toplam değerinin 146.875 TL olduğunun bildirildiği, 21.10.2014 tarihli ek raporda şikâyet konusu taşınmazın sadece zemin katın borçlunun hâline münasip evi olduğu gerekçesi ile 21.10.2014 tarihli ek bilirkişi rapor hükme esas alınarak şikâyetin kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

10. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 11.02.2019 tarihli ve 2018/5621 E., 2019/1771 K. sayılı kararı ile;

“… HMK'nin 294/3. maddesi gereğince hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Anılan Kanun'un 297/2. maddesine göre hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Diğer taraftan, HMK'nin 298/2. maddesinde de; gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması, yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa'nın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen emredici nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, re'sen gözetilmesi yasa ile hakime yüklenmiş bir görevdir.

Somut olayda; mahkemece yüze karşı verilen kısa kararda, “Uşak 4. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2462 sayılı dosyasındaki 2.36 ada 8 parsel sayılı taşınmazın zemin kat üzerine konulan haczin kaldırılmasına” karar verildiği, gerekçeli kararda ise, ”Uşak 3. İcra Müdürlüğünün 2013/1341 Esas sayılı dosyasında dava konusu Uşak Merkez Fatih Mah 5057 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılmasına”, karar verilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirilmiştir.

10/04/1992 tarih ve 1991/7 E. - 1992/4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedeni olup, HMK'nin 298/2. maddesi hükmüne uygun şekilde yeniden karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle kararın re’sen bozulmasına, bozma nedenine göre alacaklıların temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı:

12. Uşak İcra (Hukuk) Mahkemesinin 28.05.2019 tarihli ve 2019/154 E., 2019/263 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak, 21.10.2014 havale tarihli ek bilirkişi raporunda taşınmazın değerinin 64.000 TL olduğu, taşınmazın bir bütün olarak kabul edilmesi hâlinde toplam değerinin ise 146.875 TL olduğunun bildirildiği, 04.03.2013 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın 1 ve 2. katlarının tescilli olmaması ve inşaat hâlinde olmaları nedeniyle sadece zemin kat yönünden değerlendirme yapıldığı, borçlunun tespit edilen ekonomik ve sosyal durumuna göre 55,000 TL değerindeki zemin katın borçlunun hâline münasip olduğu gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile Uşak 1. İcra Müdürlüğünün 2017/3336 E. [Uşak (Kapatılan) 4. İcra Müdürlüğünün 2011/2462 E.] sayılı takip dosyasından 2.36 ada 8 parsel sayılı taşınmazın zemin katı üzerine konulan haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.

Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı:

13. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

14. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 23.09.2019 tarihli ve 2019/10183 E., 2019/13256 K. sayılı kararı ile;

“… Alacaklılar tarafından borçlu hakkında yapılan icra takibinde, borçlunun, icra mahkemesine başvurarak, meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu, mahkemece şikayetin kabulü ile taşınmazdaki haczin kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür.

İİK'nın 82/12. maddesi gereğince, borçlunun "haline münasip" evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı, haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki "aile" terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir. Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez.

Somut olayda, meskeniyet iddiası nedeniyle haczedilmezlik şikayetinde bulunulan ve borçluya ait Uşak ili Merkez Elmalıdere mahallesi 2.36 ada 8 parsel sayılı taşınmaz, tapuda bahçeli kagir ev vasfında olup, yapı ve eklentileri ile beraber 205,00 metrekaredir. Mahkemece itibar edilen 21/10/2014 tarihli bilirkişi raporunda; taşınmazın değerinin 64.000 TL olduğu, taşınmazın bir bütün olarak kabul edilmesi halinde ise değerinin 146.875 TL olduğu belirlenmiştir.

Şikayete konu taşınmazın arsa değeri de dikkate alındığında, toplam değerinin 146.875 TL, borçlunun haline münasip alabileceği evin değerinin ise 55.000 TL olduğu anlaşılmaktadır.

O halde; mahkemece, taşınmazın zemin ve üzerindeki yapıların toplam değeri üzerinden meskeniyet iddiasının değerlendirilerek şikayetin kısmen kabulü ile İİK'nun 82/1-12. maddesi uyarınca, taşınmazın, borçlunun haline münasip mesken alabileceği 55.000 TL'den aşağı olmamak üzere satılmasına ve haline münasip evin alınması için gerekli 55.000 TL'nin borçluya, kalanının ise hak sahiplerine ödenmesine karar verilmesi gerekirken, İİK'nun 82. maddesinin 3. fıkrasına aykırı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

15. Uşak İcra (Hukuk) Mahkemesinin 18.02.2020 tarihli ve 2019/582 E., 2020/149 K. sayılı kararı ile; 04.03.2013 tarihli bilirkişi raporunda şikâyet konusu taşınmazın 1 ve 2. katlarının inşaat hâlinde olduğu, tapuya tescilli olmadıkları, kat mülkiyeti ve kat irtifakının kurulmadığı tespitinin yapıldığı, borçlunun şikâyet konusu taşınmazın sadece zemin katını fiilen kullandığı, bağımsız bölümler olarak inşa edilmekte olan 1 ve 2. katların zemin katla bağlantısı olacak şekilde dubleks ya da tripleks tarzda inşa edilmediklerine göre, inşaatın tamamlanması, imara uygun inşa edilmiş iseler kat mülkiyeti tesisi ve haczedilip satılmaları önünde bir engel bulunmadığı, bu koşullar gerçekleşmeden söz konusu yapıların değerinin borçlunun fiilen kullandığı meskenin değerine eklenmek suretiyle değer tespiti yapılmasının hukuka uygun bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

16. Direnme kararı süresi içinde alacaklılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

17. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikâyet konusu taşınmazın borçlunun hâline münasip olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre haczin kaldırılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

18. Haciz, cebri icra organı tarafından yapılan devlete ilişkin bir hakimiyet tasarrufu olup, icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının ödenmesini sağlamak için, bu yolda istemde bulunan alacaklı lehine, söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara, icra memuru tarafından hukuken el konulmasıdır. İİK'nın 85. maddesinin 1. fıkrasına göre icra dairesince, borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta bulunan menkul malları ile gayrimenkullerinden ve alacak ve haklarından alacaklının ana para, faiz ve masraflar da dâhil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczedilir.

19. İcra iflas hukukunda kural olarak borçlunun mal varlığını teşkil eden mal, alacak ve hakları, alacaklılarına karşı bir tür teminat oluşturur. İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre asıl olanın alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Bir malın haczedilememesi için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur. Borçlunun mal varlığını oluşturan mal, alacak ve hakları borç için haczedilebilirse de, borçlunun ve ailesinin yaşama ve ekonomik varlığını sürdürebilmesi için istisnai olarak bazı mal ve haklarının haczedilemeyeceği kabul edilmiştir. İİK’nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendi uyarınca borçlunun "hâline münasip" evi haczedilemez.

20. Kanunda geçen "hâline münasip ev"in ne olduğu, borçlunun aylık geliri, sosyal statüsü, aile fertlerinin sayısı itibariyle küçük veya büyük bir eve ihtiyacı olup olmadığı gibi veriler dikkate alınıp incelenerek tespit edilmelidir (Muşul, Timuçin: İcra ve iflas Hukuku, İstanbul 2008, s. 517). Örneğin borçlu ve ailesi bakımından makul ölçüleri aşan oda ve salona sahip olan ve ikâmet için zorunlu öğeleri aşan yerler maddede belirtilen "hâline münasip ev" kriterinin dışında kalır. Borçlunun görev ve sıfatı da tek başına az önce belirtilen nitelikleri aşan görkemli bir evde ikâmet etmesini gerektirmez (Cenk, Akil: Yargıtay Kararları Işığında Hâline Münasip Evin Haczedilmezliği İddiası, AUHFD 60 (4) 2011, s. 775-808).

21. Bir meskenin borçlunun hâline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir. Buradaki "aile" terimi, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınabileceği hâline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen taşınmazın kıymeti bundan fazla ise İİK’nın 82. maddesinin son fıkrasına göre satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı hak sahiplerine ödenmelidir.

22. İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendinde yer alan evden maksat, yerel geleneklere yani mahalli örf ve adete göre mesken (konut) olarak kullanılmaya elverişli yerlerdir. Bağımsız ev, apartman dairesi, kat mülkiyeti kanununa tabi bağımsız bir bölüm veya bir apartmandaki paylı mülkiyet veya el birliği mülkiyeti payı İİK’nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendi kapsamında mesken sayılır (Kuru: Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 513). Haczedilmezlik şikâyetinde önemli olan meskenin, bina (muhtesat) olarak tapulu ya da tapusuz oluşu değil, borçlunun hâline münasip olup olmadığıdır.

23. Somut olayda; alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan ilamlı icra takibinde 05.07.2012 tarihinde haciz konulan, haczedilmezlik şikâyetine konu Uşak ili, Merkez ilçesi, Elmalıdere Mah. 2.36 ada 8 parselde kayıtlı 205 m2 yüzölçümlü taşınmaz, bahçeli kargir bir katlı ev vasfında olup, tam hisse ile şikâyetçi borçlu adına kayıtlıdır.

24. İcra mahkemesince alınan 04.03.2013 tarihli bilirkişi raporunda, taşınmazın yarım bodrumlu zemin katı iskân hâlinde, bir ve ikinci katları natamam inşaat hâlinde bahçeli betonarme bina olduğu, binada kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmadığı, borçlunun zemin katta hâlen ailesi ile birlikte ikamet ettiği, şikâyet tarihi olan 28.08.2012 itibariyle zemin katın değerinin 55.000 TL, arsa payı dahil taşınmazın toplam değerinin 126.325 TL olduğu, bina kat değerlerinde arsa paylarının da dahil edildiği, zemin katın borçlunun hâline münasip evi olarak kabul edilmesi gerektiği, borçlunun hâline münasip bir evi 55.000 TL’ye alabileceğinin bildirildiği görülmektedir.

25. Şikâyet konusu taşınmazda zemin katı iskân hâlinde bir ve ikinci katları natamam inşaat hâlinde betonarme bina bulunmakta olup, kat mülkiyeti oluşturulmadığı için tamamının hacizli olarak şikâyetçi borçluya ait olduğu dikkate alındığında mahkemece, taşınmazın zemin ve üzerindeki yapıların toplam değeri üzerinden meskeniyet iddiasının değerlendirilerek şikâyetin kısmen kabulü ile İİK’nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendi uyarınca taşınmazın, borçlunun hâline münasip mesken alabileceği 55.000 TL'den aşağı olmamak üzere satılmasına ve hâline münasip evin alınması için gerekli 55.000 TL'nin borçluya, kalanının ise hak sahiplerine ödenmesine karar verilmesi gerekir.

26. Diğer taraftan Özel Dairenin 23.09.2019 tarihli bozma kararında “Şikayete konu taşınmazın arsa değeri de dikkate alındığında, toplam değerinin 146.875 TL, borçlunun haline münasip alabileceği evin değerinin ise 55.000 TL olduğu” belirtilmiş ise de 04.03.2013 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın toplam değeri 126.325 TL belirtilmiş olup, bu husus maddi hataya ilişkin olduğundan sonuca etkili görülmemiştir.

27. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bilirkişi raporunda birinci kat bina değeri borçlunun hâline münasip ev değeri olarak belirtmiş ise de, rapordaki hesaplamaya göre bunun sadece bina bedeli olduğu, arsa payı bedelinin bu miktara eklenmediği, binanın arzın tamamlayıcı parçası olduğu, rayiç bina değeri tespitinde arsa değeri hariç tutularak bir değer belirlemesinin yapılamayacağı, ayrıca mahalli rayice göre bir ev değerinin tespit edilmediği, bilirkişi raporunun hüküm vermeye elverişli olmadığı gerekçesiyle direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

28. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

29. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.10.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunda taşınmazdaki binanın zemin katında davacının oturduğu, diğer katların tam olarak yapılmadığı, buna göre zemin kat bina değerinin 55.000 TL, birinci kat bina değerinin 30.000 TL, ikinci kat bina değerinin 25.000 TL, garaj değerinin 3.000 TL taşınmazın arsa değerinin 13.325 TL olduğu arsa payı dahil taşınmazın toplam değerinin 126.325 TL olduğu davacının hâlen oturduğu zemin katın hâline münasip olduğu ve hâline münasip uygun bir evin 55.000 TL’ ye alınabileceği belirtilmiştir.

Bilirkişi hesapladığı birinci kat bina değerini borçlunun hâline münasip ev değeri olarak belirtmiş ise de rapordaki hesaplamaya göre bu sadece bina bedeli olup rapordaki arsa payı bedeli bu miktara eklenmemiştir. Bina arzın tamamlayıcı parçası olup bir evin değeri yapı yanında yapıya isabet eden arsa payı değerini de içermelidir. Zira yapı taşınabilir bir mal olmadığından içinde bulunduğu arsa ile birlikte satılmış olacağı için rayiç bina değeri tespitinde arsa değeri hariç tutularak bir değer belirlemesi yapılamaz.

Ayrıca rapordaki açıklamalara göre mahalli rayice göre bir ev değeri tespit edilmediği anlaşılmaktadır. Zira ek raporda ilk rapordaki hesaplamaların bina birim fiyatlarını esas aldığı açıkça belirtilmiş olup birim fiyatlar bina maliyetiyle ilgilidir. Bina değeri çevresel koşullara da bağlı olarak ortaya çıkan arsa payı değerini de içeren bir değer olup doğrudan arsa payı dahil rayiç konut fiyatlarını ifade etmez.

Arsa payını dahil etmeyen ve hesaplamalarını birim değerleri esas alarak yapan ve bu hesaplamadaki salt bina birim değerini münasip uygun ev değeri olarak belirleyen bilirkişi raporu hüküm vermeye elverişli yeterlilikte değildir. Bu nedenle gerekirse aynı bilirkişiden arsa payı dahil rayiç fiyatlara göre davacının hâline münasip ev değerini haciz tarihine göre belirleyen rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün değişik nedenle bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan Özel Daire kararı gibi bozma yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

Zeki GÖZÜTOK
Üye