KENDİSİNE İSPAT YÜKÜ DÜŞMEYEN TARAFIN YEMİN TEKLİF ETMESİNİN HİÇBİR HUKUKİ SONUCU OLMAYACAKTIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


30 Ara
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2023/5582
Karar No      : 2023/4231

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
 Kadınhanı Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                                 : 04.11.2021
SAYISI                                 : 2020/33 E., 2021/356 K.

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:         

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde (2005/3 Esas sayılı dava dosyası ile açılan); müvekkilinin Hollanda'da yaşamakta olduğunu, müvekkili ile davalı Hasan'ın 22.07 1996 tarihinde evlendiklerini, diğer davalılardan Raşit'in müvekkilinin kayınbabası (ve amcası), Fadimananın kayınvalidesi (ve yengesi), Hacı Ahmet'in kayınbiraderi (ve amcaoğlu), Hatice'nin görümcesi (ve amca kızı), Selime'nin yengesi (amca oğlu Hacı Ahmet'in eşi) yengesi, Mehmet'in eniştesi (amca kızı Hatice'nin eşi) olduğunu; davalı Hasan'ın Hollanda'da bulunduğu sırada müvekkili ile kendisinin bankalardaki ortak hesaplarından ile ayrıca bunun dışında aile birliği mallarından sayılan yaklaşık 25.000,00 Euroyu (değişik zamanlarda ve meblağlarda) babası Raşit, abisi Hacı Ahmet (ve kısmen eniştelerine) havale ettiğini, bu paralarla davalı Hasan adına, Osmancık Kasabası'nda dava dışı Abdullah Koç'tan (davalı Mehmet'in kardeşi) 1 takım müstakil bahçeli ev (aile birliği mal ortaklığı rejimine tabi), diğer davalı Raşit (ve/veya Hacı Ahmet) adına 1 adet traktör; bu traktöre ait 1 adet büyük römork, 1 adet küçük römork, 1 adet pulluk, 1 adet kazayağı diye tabir edilen çift makinesi, 1 adet su motoru ve bu su motoruna ait sulama borusu takımı, yaklaşık 17 adet sığır (sığırların satın alındıktan sonraki yavruları hariç) ve 1 adet süt sağma makinesi, 2 adet tam otomatik çamaşır makinesi alındığını; davalı Hasan dışında diğer davalıların taraf olma nedenlerinin ise bu eşyalardan; bir kısmının davalı Raşit (ve eşi Fadimana) ile diğer davalı Hacı Ahmet (ve eşi Selime)'nin evinde olduğunu, mallardan yaklaşık 10-12 adet sığır ile süt sağma makinesi davalı Hacı Ahmet (ve eşi Sekme)''in ahırında olduğunu, yaklaşık 5-7 adet sığırın da diğer davalı Hatice (ve eşi Mehmet'in)'nin ahırında olduğunu, çamaşır makinelerinin birisinin davalı Raşit (ve eşi Fadimana)'in evinde, diğerinin de davalı Hacı Ahmet (ve eşi Selime)'in evinde olduğunu; davalı Hasan'ın 28.12.2004 tarihinde hiç kimseye (müvekkile dahi) haber etmeden, adeta kaçarcasına, evden müvekkile ait mihir senedi ile 6 adet 22 ayar altın bileziği (180 gr) de alarak Türkiye'ye babasının yanına döndüğünü, en son edindikleri bilgilere göre de davalı Hasan'ın müvekkili aleyhine boşanma davası açmış olduğunu, davalı Hasan'ın Türkiye'ye döndüğünde 17,600,00 Euro civarında borcu olduğunu, bu borcu da müvekkilinin üzerine yıktığını, bu borcun müvekkilinin olmadığını, söz konusu borcun Hasan'ın yapmış olduğunu, bu borcun müvekkiline ait olmadığını, davalı Hasan'ın ortak hesaplardan çektiği ve bunların yanında ayrıca aile birliği mal ortaklığı rejimine tabi paralan Türkiye'ye göndermiş olduğunu ve bu paralarla belirtilen malların (yine yukarıda belirtilen şahıslar nam ve/veya hesabma) satın alındığını, bu malların hiçbirisini de müvekkiline verilmediği gibi müvekkili namı ve hesabına ya da müvekkili ile davalı Hasan arasında tesis edilen aile nam ve hesabına alınmadığını, ayrıca Hollanda yasalarına göre aile üyeleri tarafından gerçekleştirilen kazanımlar ve edinimler karı koca arasında ortak olduğunu, müvekkilinin bu mağduriyeti yetmezmiş gibi davalı Hasan'ın borçlarını da müvekkilli üzerinde bırakarak (adeta kaçarcasına) Türkiye'ye döndüğünü, zira söz konusu borçları müvekkilinin ödemek zorunda bırakıldığını, davalı Hasan ile ortak hesaplarından otomatik olarak ödenen kira, yakıt vs, giderleri de söz konusu borçlar yüzünden ödenemediğinden ayrıca mağdur edildiğini, diğer taraftan, Hollanda yasalarına göre bir borç vadesinde ödenmediği zamanla faiziyle birlikte cebri icra yolu ile tahsil yoluna gidildiğini, bu yolla da borç ödenmez ise borçlunun (yani Hollanda'da bulunan müvekkilin) hapse girmesi söz konusu olduğunu belirterek Osmancık Kasabası'nda alınan ve aile birliğinin oratk malı sayılan evin davalı Hasan'ın ile birlikte müvekkili adına tescilini, davalı Hasan'ın müvekkili üzerine yıkıp gittiği söz konusu borçların ilgili banka ve kurumlara ödenmesi ve daha sonra müvekkilin diğer mağduriyetlerinin giderilmesini davalı Hasan'ın müvekkili üzerine yıkıp gittiği yukanda bahsi geçen (yaklaşık) 17.600,00 Euro'nun faiziyle birlikte (ilgili banka ve kurumlara ödenmek üzere) davalı Hasan'dan alınarak müvekkile verilmesini, söz konusu paralarla satın alınan mallardan müvekkili hissesine düşenlerin müvekkiline aynen iade edilmesini, aynen iadesi mümkün olmaması halinde bedellerinin faiziyle birlikte davalılardan alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili Hasan'ın Hollanda'ya gidebilmek için ödünç aldığı parayı ailesine gönderdiğini, müvekkili Hasan'ın babası Muammer'in de Hollanda'da yaşadığını, babasının ekonomik durumu iyi olduğu taşınmazlar için gönderilen paraların müvekkilinin babasına ait olduğunu, diğer malların da müvekkillerinin kendi kazançlarıyla alındığını, müvekkili Hasan'ın bu malların edinilmesine katkısının olmadığını, taraflar arasında mihir senedi düzenlenmediğini, davacın ev hanımı olup gelirinin olmadığını, ANWB Visa Card'a olan borcun müşterek, diğer borçların davacıya ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

1. Temyize konu işbu dava, davacının 2005/3 Esas sayılı dava dosyasında açtığı tapu iptal-tescil ve alacak istemine ilişkin olup davacının 2005/3 Esas sayılı dava dosyasında açtığı dava ile davacının 2007/151 Esas, 2007/242 Esas, 2012/19 Esas sayılı dava dosyalarında açtığı davalar birleştirilmiştir.

2. Mahkemenin 29.05.2014 tarih ve 2005/3 Esas, 2014/111 Karar sayılı kararı ile, 2005/3 Esas sayılı dava yönünden; davacının, davalı eşinin babasından ve diğer akrabalarından alacak talebinde bulunduğu; davacının boşandığı eşinin akrabalarına yönelik açmış olduğu davanın aile hukuku kapsamına girmediği ve davalıların da bu davada davalı sıfatı bulunmadığı; bu dava bakımından davalılara husumet düşmeyeceğinden dava dilekçesinde belirtilen evin davacı adına tescilini, 27.600,00 Euro paranın davalı taraftan alınarak kendisine verilmesini, ayrıca dava dilekçesinde belirttiği malların iadesini, olmadığı taktirde bedellerini talep ettiği, davacı taleplerini mal ortaklığı ilkesine dayandırdığı, 01.01.2002 tarihinde kadar mal ayrılığı rejminin 01.01.2002 tarihinden sonra ise edinilmiş mallara katılma hükümleri geçerli olduğu, taraflar arasında mal ortaklığı rejimine ilişkin herhangi bir sözleşme bulunmadığı, taraflar arasındaki mal rejimi 28.05.2007 tarihinde sona erdiği; davacının Hollanda'da kredi borçlarının bulunması nedeniyle davalıdan talep ettiği alacak iddiası yerinde olmadığı; davacının ayrıca Hollanda'da kullanılan krediler nedeni ile 17.600,00 Euro'nun davalıdan tahsilini talep ettiği, davacının bu talebinin de mal rejimi tasfiyesi kuralları arasında değerlendirilemeyeceği, ayrıca mevcut borçların ödendiğine ilişkin herhangi bir belge de dosyaya ibraz edilmediği; davacının ayrıca 2635 sayılı parsel üzerinde bulunan evin mal ortaklığı nedeni ile yarı payının kendi adına tescili isteminin de dinlenebilmesine hukuki imkan bulunmadığı; davacının ayrıca taraflara ait ortak parayla alındığını iddia ettiği malvarlığı değerlerini talep ettiği, davacının buna ilişkin olarak dosyaya herhangi bir belge ibraz etmediğinden bu taleplerininde yerinde olmadığına karar verilmiştir.

3. Birleşen 2005/151 Esas sayılı dava yönünden; davacı tarafından 2635 parsel sayılı taşınmazın alımında kendisini katkıda bulunduğu ve taşınmazın kötü niyetli olarak muvazaalı şekilde Ahmet A.'a devredildiğini belirterek tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde taşınmaza sağladığı maddi katkısının yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ettiği; davacının talebinin mal rejiminin tasfiyesi ve katkı payı alacağı olarak değerlendirildiği, bilirkişi raporunda davacının katılma alacağının 9.541,81 TL olarak hesaplandığı ve bu miktar üzerinden davanın kabulüne; davacının diğer iddiaları yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.

4. Birleşen 2007/242 Esas sayılı dava yönünden; davacının ziynet eşyalarının iadesini, olmadığında bedelini talep ettiği; ancak davacının ziynet ve eşyanın iadesi ve alacağına yönelik açmış olduğu davada dayanak olarak gösterilen mihir senedinin mevcudiyeti ispatlayamadığı, yine davacı dava dilekçesinde belirttiği 6 adet 30 gr bileziğin mevcudiyetine ilişkin herhangi bir kanıt sunamadığından davanın reddine karar verilmiştir.

5. Birleşen 2012/19 Esas sayılı dava yönünden; davacının taleplerinin 2007/151 Esas sayılı dosyadaki talepleri ile aynı olduğundan derdestlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

6. Sonuç olarak, 2005/3 Esas sayılı dava yönünden davacının davasının husumet nedeniyle reddine; 2005/3 Esas ile birleşen 2007/151 Esas sayılı dava yönünden davacının 20.000,00 TL alacak talebinin kısmen kabulü ile, 9.541,81 TL katılma alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının diğer taleplerinin de reddine; 2005/3 Esas ile birleşen 2007/242 Esas sayılı dava yönünden davanın reddine; 2005/3 Esas ile birleşen 2012/19 Esas sayılı dava yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili ve davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 07.11.2018 tarih ve 2016/6087 Esas, 2018/18275 Karar sayılı kararı ile, davacı vekilinin 2012/19 Esas sayılı birleşen davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiştir.

3. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı vekilinin 2005/3 Esas sayılı davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; dava dilekçesindeki açıklamalara ve iddianın ileri sürülüş şekline göre davanın genel hükümlere dayalı tapu iptal- tescil ve alacak isteğine ilişkin olduğu, davacının mal rejimine ilişkin alacak ve taleplerini diğer birleşen dosyada talep ettiği ve Mahkemece bu istekler yönünden karar verildiği, 2005/3 Esas sayılı davadaki talepler yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı gerekçelerle davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi doğru belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

4. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı vekili ve davalılar vekilinin 2007/151 Esas sayılı birleşen davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Mahkemece, tasfiyeye konu taşınmazın devir tarihindeki durumu esas alınarak tasfiye tarihindeki (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihindeki) sürüm (rayiç) değeri belirlenerek bu miktarın yarısı üzerinden katılma alacağına hükmedilerek davalı eş Hasan'dan tahsiline karar verilmesi gerektiği; eşle birlikte eşten kazandırma veya devralan üçüncü kişiye karşı dava açılması durumunda, Mahkemece üçüncü kişiye (davalı Hacı Ahmet'e) karşı açılan dava hakkında “ayırma kararı” verilerek davanın ayrı bir esasa kaydının sağlanması; bu davada eski eşe karşı açılan katılma alacağı davası sonucunun ve alacağa karar verilmiş ise, eşden tahsil edilebilme durumunun “bekletici sorun” yapılması gerektiği; davacının dava dilekçesinde faiz talebi olduğu halde Mahkemece bu hususta olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı belirtilerek hükmün bozulmasına; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekili ile davalılar vekilinin bozma kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

5. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı vekilinin 2007/242 Esas sayılı birleşen davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacının dava konusu ev eşyalarının, ziynet eşyalarının ve mihir senedinin mevcudiyetini ispat edememiştir; ne var ki, davacı dava dilekçesinde yemin deliline de dayandığından, Mahkemece davacı tarafa yemin delili hatırlatılmadan ve yemin deliline dayandığını bildirmesi halinde davalıya usulüne uygun yemin teklif edilmeden yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

6. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, sonuç olarak davacı vekilinin 2012/19 Esas sayılı birleşen dava dosyasına ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile 2012/19 Esas sayılı birleşen davanın reddine ilişkin hükmün onanmasına; davacı vekili ile davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle hükmün 2005/3 Esas sayılı asıl dava, 2007/151 Esas sayılı birleşen dava ve 2007/242 Esas sayılı birleşen dava yönünden bozulmasına, bu dosyalara yönelik davacı vekili ile davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; bozma sebeplerine göre davacı vekili ile davalılar vekilinin yargılama giderleri ve vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

1. Mahkemece bozmaya uyulmasına karar verilerek işbu dava dosyasından 01.09.2020 tarihli (1) nolu celsede davacının 2007/151 Esas sayılı birleşen davasının; 29.12.2020 tarihli (29) nolu celsede davacının 2007/242 Esas sayılı birleşen davasının ayrılmasına, davacının 2005/3 Esas sayılı davası yönünden 23.02.2021 tarihli (3) nolu celsede davaya asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla bakılmasına karar verilmiş; davacının 2012/19 Esas sayılı birleşen davası yönünden de hüküm 20.02.2019 kesinleşmiştir.

2. Mahkemenin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, eldeki dava dosyasında davacının davalı eş Hasan tarafından Hollanda'dan diğer davalılara paralar gönderildiğini iddia ettiği, bu paralar ile dava dilekçesinde belirtilen malvarlıklarının davalı eş Hasan ve diğer davalılar adına edinildiğini, ayrıca davalı eş Hasan'ın Türkiye'ye döndüğünde Hollanda'daki borçların davacının üzerine kaldığını iddia ettiği, bu kapsamda davalı eş Hasan adına kaydedilen taşınmazın davalı Hasan ile birlikte davacı adına tesciline, 17.600,00 Euro civarındaki borçların davalı Hasan'dan tahsiline, ayrıca gönderilen paralarla satın alınan mallardan davacının hissesine düşenlerin aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde bedellerinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ettiği; bahse konu mal varlıkları ile taşınmazın davalılardan Hasan tarafından diğer davalılara gönderilen tarafların ortak paraları ile satın alındığını ispata yarar delil sunulmadığı, tanık beyanlarının ise bahse konu iddiaları ispat yönünden yeterli olmadığı, aynı şekilde dosya kapsamında tarafların müştereken borçlu olduklarını gösterir kredi sözleşmelerinin ve bu kredi sözleşmeleri nedeni ile ödenmemiş borç bakiyesinin bulunduğu, ancak bahse konu kredi ödemelerinin davacı tarafından yapıldığını ispata yarar dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belge de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde, davalı Hasan'ın diğer davalılara para gönderdiğinin makbuz ve dekontlarla sabit olduğunu, davalıların bu belgelere itiraz etmediğini, davalının ortak hesaptan para çektiğinin de sabit olduğunu, tanık beyanlarıyla da bu hususların ispatlandığı, kredi ödeme belgelerinin de dosyaya sunulduğunu, yemin deliline dayanmış olmalarına rağmen hatırlatılmadığını belirterek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, temyize konu 2005/3 Esas sayılı davanın ispatı ve delillerin değerlendirilmesi noktasında toplanmaktadır. Dava, tapu iptal-tescil ve alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 25 inci maddesi, 26 ncı maddesi, 31 nci maddesi, 187 ve devamı maddeleri, 225 ve devamı maddeleri, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 75 inci maddesi, 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Hâkim taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. İspat ise dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir (6100 sayılı Kanun md.187/1).

3. İspat için başvurulan araçları ifade eden deliller ise 6100 sayılı Kanun'da senet, yemin, tanık, bilirkişi, keşif ve uzman görüşü olarak sıralanmıştır. Ancak sayılan bu deliller sınırlayıcı (tahdidi) olmayıp, kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğu getirmediği hâllerde taraflar kanunda düzenlenmemiş diğer delillere de dayanabilirler. Delillerin değerlendirilmesinde ise hâkimin bağlılığı ve her bir delile bağlanan hukuki sonuçlar bakımından “kesin” ve “takdiri” deliller ayrımı esas alınarak incelenme yapılmaktadır. Kesin deliller hâkimin bağlı olduğu ve takdir yetkisine sahip olmadığı delillerdir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki uyuşmazlık konusu olan “yemin delili” de kesin deliller içerisinde yer almakta olup, hâkimi bağlamaktadır (Baki Kuru, Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2013, s. 406-413).

4. Bir ispat vasıtası olan yeminin konusu 6100 sayılı Kanun'un 225 inci maddesine göre, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Görüleceği üzere yemin, tarafın kendisinden kaynaklanan (ondan sadır olan) vakıalar hakkında verilebilir. Kanunda, bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılırken (6100 sayılı Kanun md. 225/2), tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller ve yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıaların yemin konusu olamayacağı (6100 sayılı Kanun md. 226) düzenlenmiştir.

5. Yemini, kendisine ispat yükü düşen taraf teklif edebilir. Kendisine ispat yükü düşmeyen tarafın yemin teklif etmesinin hiçbir hukuki sonucu olmayacağı gibi iddia ve savunmasını yemin dışında ileri sürdüğü delillerle ispat eden tarafın da yemin teklif etmesine gerek yoktur.

6. O halde, davacı kadının iddialarını dosya kapsamındaki delillerle ispatlayamadığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, davacının dava dilekçesinde açıkça 'yemin' deliline dayandığı gözetilerek Mahkemece, davacı tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ve oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

İş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

27.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan V.                 Üye                    Üye                        Üye                 Üye
Sedat Demirtaş        Çetin Durak        M. Kasım Çetin      Harun Can      Erdem Şimşek