KEŞİDECİ İMZALARININ ADLİ TIP KURUMU FİZİK İHTİSAS DAİRESİNİN EN AZ YEDİ UZMANLA OLUŞAN GENİŞLETİLMİŞ UZMANLAR HEYETİNCE İNCELENMESİ GEREKİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


04 Eyl
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/12-1037
Karar No       : 2023/531

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Kastamonu İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 09.06.2022
SAYISI                          : 2022/142 E., 2022/179 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 17.02.2022 tarihli ve 2021/12891 Esas,
                                        2022/1944 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki imzaya itiraz isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince itirazın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın alacaklı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı alacaklı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. TALEP            

Borçlu vekili; alacaklı tarafından müvekkili hakkında Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2018/9.66 Esas sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, takibe dayanak senette bulunan imzaların müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin bahse konu senet nedeniyle herhangi bir borcunun bulunmadığını, senedin lehtarı Serkan Ü.'ın müvekkilinin müteveffa kardeşinin oğlu olduğunu, müvekkilinden 800.000,00 TL alacaklı olmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, imzaların müvekkiline ait olmadığının tespitine, takibin durdurulmasına, alacaklı hakkında takip konusu alacağın % 20'si oranında tazminata ve % 10 oranında para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Temlik eden vekili; cevap dilekçesi sunmamış, duruşmada istemin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 14.07.2020 tarihli ve 2019/134 Esas, 2020/133 Karar sayılı kararı ile; somut olayda, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 17.06.2020 tarihli raporu ile Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığının 01.10.2019 tarihli raporunda senette bulunan imzanın borçlunun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde kesin bir kanaat bildirilemediği, bu durumda bilirkişi raporunda yer alan belirsizliğin borçlu lehine yorumlanmasının zorunlu olduğu, takibe başlayan ve icra dosyasına sunduğu bonodaki imzanın borçluya ait olduğunu iddia edenin alacaklı olduğu, bu iddiayı ispat külfetinin de alacaklıya ait olduğu, alacaklının kötüniyet ve ağır kusurunun ispatlanamadığı gerekçesiyle takibin borçlu yönünden durdurulmasına, yasal şartları oluşmadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddi ile alacaklı aleyhine para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 17.11.2021 tarihli ve 2020/1639 Esas, 2021/2126 Karar sayılı kararı ile; Adli Tıp Kurumu Başkanlığı raporu ile Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığından alınan raporların aynı mahiyette olduğu, aralarında çelişki oluşturacak nitelikte bir tespit içermediği, dosya kapsamı, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesinin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya ve kamu düzenine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

".. Somut olayda; Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen 01/10/2019 tarihli raporda; senetteki imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin belirtildiği, Grafoloji konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 09/12/2019 tarihli raporda; imzanın borçlunun eli ürünü olduğunun bildirildiği, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen 17/06/2020 tarihli raporda; imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilemediğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.

Her ne kadar mahkemece, imzaların aidiyetinin belirlenememesi sebebiyle kesin kanaat bildirilemeyen raporların borçlu lehine yorumlanması gerektiğinden bahisle imzaya itirazın kabulüne ve takibin durdurulmasına karar verilmiş ise de, dosyada mevcut 09/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda imzanın borçlunun eli ürünü olduğu yönünde kesin kanaat bildirildiği, bahsi geçen raporun uzman bilirkişiler tarafından gerekli teknik cihazlar kullanılmak suretiyle, keşide tarihine en yakın mukayeseye esas belgeler üzerinden inceleme yapılarak düzenlendiği, dolayısıyla kesin kanaat içeren bu raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu görülmektedir.

O halde, mahkemece imzaya itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, borçlu lehine değerlendirme yapılmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi isabetsiz olup kararın bozulması gerekmiştir…" gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığınca düzenlenen 01.10.2019 tarihli raporda kişiye atfedilebilecek kaligrafik ve karakteristik özellikler ihtiva etmeyen "N" yapılışından ve çizgisel çekilişlerden ibaret basit tersimli imzalar olduğu, bu nedenle imzaların Nebahat Ü. eli ürünü olup olmadığı hususunda bir kanaat bildirilemediği, alacaklı tarafından rapora itiraz edilmesi üzerine grafoloji uzmanlarınca düzenlenen 09.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda imzanın kişiye atfedilecek karakteristik hususiyetler ihtiva etmediğine ilişkin tespitte bulunduktan sonra uyuşmazlığa konu senetteki imzaların borçluya ait olduğu sonucuna varılmakla raporun kendi içerisinde çelişkili olduğu, raporun sonuç kısmında imzanın basit tersimli olmasına rağmen borçluya ait olduğuna ilişkin kanıya hangi gerekçelerle varıldığının ayrıntılı olarak belirtilmediği, bu nedenle denetime elverişli olmadığı kabul edilerek rapora itibar edilmediği, bunun üzerine Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan 17.06.2020 tarihli raporda; “inceleme konusu senette Nebahat Ü. adına atılı majüskül "N" harfinden ibaret imzalar ile mukayese imzalar açısından biçimsel benzerlik görülmekle birlikte söz konusu imzaların karakteristik tanı unsuru içermeyen tersimi basit, taklidi kolay imzalar olması nedeniyle Nebahat Ü. eli ürünü olup olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilemediği hususlarını bildirir kanaat raporudur” şeklinde tespitte bulunulduğu, bu raporun gerekçeli ve ayrıntılı olduğu göz önünde bulundurularak bu rapora itibar edildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde alacaklı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Alacaklı vekili; İlk Derece Mahkemesinin yersiz ve eksik gerekçelerle 09.12.2019 tarihli raporu çelişkili saydığını, rapordaki inceleme ve tespitlerin dikkate alınmadığını, Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı ve Adli Tıp Kurumu raporlarında imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığının kesin olarak tespit edilemediğine dair raporlar ile 09.12.2019 tarihli rapor arasında çelişki olduğunun kabul edilemeyeceği, çelişki olduğu varsayılsa bile Adli Tıp Kurumu Yüksek Uzmanlar Kurulu tarafından da inceleme yapılması konusundaki taleplerinin reddedilmesinin anlaşılır bir durum olmadığını belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte borçlu tarafından imzaya itiraz edildiği somut olayda, Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı ve Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen raporlarda imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilemediğinin bildirilmesi karşısında, grafoloji konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen ve imzanın borçlunun eli ürünü olduğunu belirten 09.12.2019 tarihli raporun hükme esas alıp alınamayacağı, buradan varılacak sonuca göre imzaya itirazın reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 68/a ve170 inci maddeleri.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 208, 211, 282 nci maddeleri.

3. 15.07.2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin (4 sayılı Kararname) 16 ncı maddesi ile Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nin 23 üncü maddesinin (ı) bendi.

2. Değerlendirme

1. Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, 2004 sayılı Kanun'un 170 inci maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında icra mahkemesince imza incelemesinin aynı Kanun'un 68/a maddesi dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiği düzenlenmiştir. 2004 sayılı Kanun'un 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan hükümde atıf yapılan mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 308 inci ve devamı maddelerinde imza inkârı hâlinde mahkemelerce yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir. 6100 sayılı Kanun'un 447 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince 1086 sayılı Kanun'a yapılan yollamalar 6100 sayılı Kanun'a yapılmış sayılır. Bu hüküm uyarınca 6100 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden sonra icra mahkemesinde 6100 Kanun'un 208, 211 ve 217 nci maddelerine göre imza incelemesi yapılması gerekmektedir.

2. Buna göre, 6100 sayılı Kanun'un 211/a maddesine göre yapılan incelemeye rağmen hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamış ise 6100 sayılı Kanun'un 266 ncı ve devamı maddelerine göre çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. 6100 sayılı Kanun’un 211/b maddesine göre bilirkişi incelemesinden önce mevcutsa o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirilir. Bilirkişi o mahkemede elde edilen yazı ve imzalarla inceleme yapar. Bu husus maddenin gerekçesinde "...Bilirkişi incelemesinde, bu yazı ve imzalarla mahkemece elde edilen yazı ve imzalar esas alınır. Bilirkişi inceleme için gerekli görürse kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir..." şeklinde açıklanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı üzere takibe dayanak senedin sahteliğinin bilirkişi raporu ile ispatlanması gerekir. Bilirkişi incelemesinde kullanılacak belgeler mahkeme veya bilirkişi huzurunda alınan imza örnekleri ve mukayeseye esas belgelerdir.

3. İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtayın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Nitekim bu ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2023 tarihli ve 2022/12-332 Esas, 2023/358 Karar; 08.10.2019 tarihli ve 2017/12-2692 Esas, 2019/1003 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

4. Diğer taraftan 6100 sayılı Kanun'un 282 nci maddesine göre hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Mahkeme bilirkişi raporunun tatmin edici bir nitelik taşımadığı kanaatine ulaşacak olursa, yani raporda bazı belirsizlikler ya da çelişkiler bulunduğu kanısına varırsa taraflardan birinin herhangi bir talebi bulunmasa bile bu belirsizliklerin ya da çelişkilerin giderilmesi için kendiliğinden yeni sorular düzenlemek suretiyle aynı bilirkişiden ek rapor alınmasına yahut raporu tanzim eden bilirkişinin sözlü açıklamalarda bulunmak üzere bir gün tayin ederek duruşmaya davet edilmesine ya da gerçeğin ortaya çıkarılması için gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar bir inceleme yaptırılmasına karar verebilir (6100 sayılı Kanun md. 282, Bilirkişilik Yönetmeliği md. 56).

5. Somut olayda, alacaklı vekili tarafından borçlu şirket aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibine dayanak 800.000,00 TL bedelli ve 05.02.2018 keşide tarihli senette keşideci Nebahat Ü., lehdar ise Serkan Ü. olup, senet Serkan Ü. tarafından takip alacaklısı Uğur Z.'e ciro edilmiştir. Dosya içeriğine göre Uğur Z. icra dosyasındaki alacağını Bursa 5. Noterliğinde 28.02.2020 tarihinde yapılan sözleşme ile Mehmet Gürol A.'ye temlik etmiştir.

6. Borçlu vekilinin takibe dayanak senet üzerindeki imzaların müvekkiline ait olmadığını ileri sürmesi üzerine İlk Derece Mahkemesince alınan ve Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Laboratuvar Amirliği tarafından düzenlenen 01.10.2019 tarihli raporda "...kişiye atfedilebilecek kaligrafik ve karakteristik özellikler ihtiva etmeyen "N" harfinin yapılışından ve çizgisel çekilişlerden ibaret, basit tersimli imzalar olduğu..." açıklandıktan sonra senet üzerindeki imzaların Nebahat Ü. eli ürünü olup olmadığı hususunda bir kanaat bildirmenin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.

7. İlk Derece Mahkemesince yeniden rapor alınmasına karar verilmesi üzerine adli belge inceleme uzmanı üç bilirkişi tarafından düzenlenen 09.12.2019 tarihli raporda "...gerek tetkike konu borçlu imzalarının, gerekse Nebahat Ü.'ın mukayese imzalarının kişilere atfedilebilecek karakteristik hususiyetleri fazlaca ihtiva etmeyen çizgisel yapıda imzalar oldukları, ayrıca Nebahat Ü.'ın mukayese imzalarının kendi içerisinde tam olarak yerleşik bir yapı sergilemediği, bir kısım mukayese imzalarının kısmen titrek bir görünümde olduğu.." belirlendikten sonra "...borçlu imzaları ile Nebahat Ü.'ın bilhassa samimi bazı mukayese imzaları arasında benzerlikler..." görüldüğü belirtmiş, sonuç kısmında ise "...kişilere atfedilebilecek karakteristik hususiyetleri fazlaca ihtiva etmeyen çizgisel yapıdaki borçlu imzalarının Nebahat Ü. elinden çıktığının kabulü gerektiği..." kanaatine varılmıştır.

8. Söz konusu raporlar arasında çelişki bulunduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesince yeniden bilirkişi incelemesine başvurulmuş ve Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından düzenlenen 17.06.2020 tarihli raporda "...İnceleme konusu senette Nebahat Ü. adına atılı majüskül "N" harfinden ibaret imzalar ile Nebahat Ü.'ın mevcut mukayese imzaları arasında biçimsel benzerlik görülmekle birlikte; söz konusu imzaların karakteristik tanı unsuru içermeyen, tersimi basit, taklidi kolay imzalar olması nedeniyle Nebahat Ü.'ın eli ürünü olup olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilemediği.." sonucuna ulaşılmıştır.

9. Öte yandan, borçlu vekilinin son alınan rapora karşı beyanda bulunduğu dilekçe ekinde takibe dayanak senetle ilgili olarak Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/2.69 Soruşturma numaralı dosyasında alınan ve Emniyet Genel Müdürlüğü Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 03.09.2019 tarihli bilirkişi raporu sunulmuştur. Raporda, takibe konu senet üzerinde Nebahat Ü. adına atılı bulunan imzaların kişilere atfedilebilecek karakteristik hususiyetleri yeterince ihtiva etmeyip yalnızca "N" harfinden ibaret olması sebebiyle söz konusu imzaların Nebahat Ü. ve Serkan Ü. elinden çıkıp çıkmadığı hususunda herhangi bir kanaatte bulunulamadığı belirtilmiştir.

10. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Özel Dairece 09.12.2019 tarihli bilirkişi raporunun kesin kanaat içerdiğinden bahisle hükme esas alınabileceği belirtilmiş ise de, yukarıda da açıklandığı üzere bahsi geçen raporda "...gerek tetkike konu borçlu imzalarının, gerekse Nebahat Ü.'ın mukayese imzalarının kişilere atfedilebilecek karakteristik hususiyetleri fazlaca ihtiva etmeyen çizgisel yapıda imzalar oldukları, ayrıca Nebahat Ü.'ın mukayese imzalarının kendi içerisinde tam olarak yerleşik bir yapı sergilemediği, bir kısım mukayese imzalarının kısmen titrek bir görünümde olduğu.." tespit edilmesine karşın raporun sonuç kısmında borçlu imzalarının Nebahat Ü. elinden çıktığının kabul edilmesi çelişki oluşturduğundan bu raporun hükme esas alınamayacağı açıktır.

11. Dosya kapsamında bulunan diğer raporlarda senet üzerindeki imzaların borçlunun eli ürünü olup olmadığı hususunda kanaate varılamadığı gibi 09.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda varılan sonuç ile Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesince düzenlenen 17.06.2020 tarihli rapor arasında çelişki bulunmaktadır. Bu durumda 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen "(2) Fizik İhtisas Dairesi ve Trafik İhtisas Dairesinin raporları Adlî Tıp Üst Kurullarında incelemeye alınamaz. Bu dairelerden birinin verdiği raporlar ile diğer bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması hâlinde mahkeme veya Cumhuriyet savcılıklarınca gerekçesi belirtilmek suretiyle talep edilmesi üzerine raporlar, ilgili ihtisas dairesinin en az yedi uzmanının katılımı ile oluşan genişletilmiş uzmanlar heyetince incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kararlar katılanların oy çokluğuyla alınır, eşitlik hâlinde başkanın bulunduğu taraf oy çokluğunu sağlamış olur" hükmü ile Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 23 üncü maddesinin (ı) bendinde yer alan "Fizik ihtisas dairesi adlî belge inceleme şubesi ve trafik ihtisas dairesinin işleri Adlî Tıp Genel Kurulunda incelemeye alınmaz. Bu dairelerden birinin raporu ile diğer bir bilirkişi raporu arasında çelişki varsa, mahkeme veya Cumhuriyet savcılıklarınca gerekçesi belirtilmek suretiyle ihtisas dairesi en az yedi uzmanın katılımıyla rapor hazırlar. Bu rapora daha önceki raporda imzası bulunan uzmanların, ihtisas dairesindeki görevi devam ettiği sürece, katılımı zorunludur. İhtisas dairesindeki uzman sayısının yediden fazla olduğu durumlarda, bu raporlarda görüş bildirecek uzmanlar her ay ihtisas dairesi başkanı huzurunda çekilecek kura ile belirlenir. Fizik ihtisas dairesinin adlî belge inceleme şubesi dışında kalan şubelerinde de yeterli sayıda uzman olduğu takdirde aynı hükümler geçerlidir. Kararlar oy çokluğu ile alınır. Eşitlik halinde daire başkanının bulunduğu taraf oy çokluğu sağlamış sayılır" şeklindeki düzenleme gereğince, takibe dayanak senet üzerindeki keşideci imzalarının Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin en az yedi uzmanının katılımı ile oluşan genişletilmiş uzmanlar heyetince incelenmesi ve bu suretle alınacak bilirkişi raporu da değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.

12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, 09.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda dosya kapsamında bulunan diğer raporlarda yer alan tespitlere yer vermesine rağmen gerekçe gösterilmeksizin imzanın borçluya ait olduğu sonucuna varıldığını, bu yönüyle de 09.12.2019 tarihli raporun kendi içerisinde çelişkili olduğu, dosya kapsamında bulunan diğer raporlarda takibe konu senet üzerindeki keşideci imzalarının kişiye atfedilebilecek kaligrafik ve karakteristik özellikler ihtiva etmeyip, basit tersimli olması nedeniyle borçlunun eli ürünü olup olmadığının belirlenemediği, bu nedenle 09.12.2019 tarihli rapor ile diğer raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeniden rapor alınsa da sonucun değişmeyeceği, imzanın borçluya ait olduğu ispat edilemediğinden direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

13. Hâl böyle olunca direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun'un 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

31.05.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

"K A R Ş I   O Y"

Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte imzanın borçluya ait olduğunun ispat yükü alıcıya aittir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 tarih ve 2006/12-259 Esas, 2006/231 Karar sayılı kararı ile 06.02.2008 tarihli ve 2008/12-77 Esas, 2008/90 Karar sayılı kararında ispat yükünün alıcıya ait olduğu belirtilmiştir. Alacaklı borçlu aleyhinde kambiyo senetlerine dayalı ilâmsız icra takibinde, takibe dayanak senet altındaki imzanın borçluya ait olduğunu ileri sürmektedir. Alacaklı iddiasını ispatla yükümlüdür. Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takipte imzaya itiraz İİK‘nın 170 inci maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasına göre icra mahkemelerince imza incelemesinin İİK’nın 68/9 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerekmektedir.

Takip borçlusu Nebahat Ü. takibe konu bonoda keşideci sıfatıyla atılı bulunan imzanın kendine ait olmadığını icra mahkemesine verdiği dilekçe ile ileri sürerek takibin durdurulmasını ve alacaklı hakkında takip konusu alacağın % 20’si oranında tazminata ve % 10 oranında para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Takibe konu senetle ilgili olarak Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/2.69 sayılı soruşturma dosyasına sunulan Emniyet Genel Müdürlüğü Ankara Kriminal Polis Laboratuarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen 03.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda “… ancak inceleme konusu imzaların kişilere atfedilebilecek karakteristik hususiyetleri ihtiva etmeyip yalnızca “N” harfinden ibaret olması sebebiyle söz konusu borçlu imzalarına adı geçen şahıslar elinden çıkıp çıkmadığı hususunda herhangi bir kanaat beyanında bulunmak mümkün olmamıştır” şeklinde bir sonuca ulaşılmıştır.

İcra Mahkemesine sunulan Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığının 01.10.2019 tarihli raporunda da;

“1- inceleme konusu senet üzerinde Nebahat Ü. adına atfen atılı bulunan imzalar ve Nebahat Ü.’ın mevcut mukayese imzalarının yapılan incelemesinde; kişiye atfedilebilecek kaligrafik ve karakteristik özellikler ihtiva etmeyen “N” harfinin yapılışında ve çizgisel çekilmesinden ibaret, basit tersimli imzalar olduğu kanaatine varılmıştır.

2- İnceleme konusu senet üzerinde Nebahat Ü. adına atfen atılı bulunan imzalar ve Nebahat Ü.’ın mukayese imzaları arasında yapılan inceleme ve karşılaştırmalarda; yukarıda birinci maddede belirtilen sebeplerden dolayı inceleme konusu senet üzerinde atılı bulunan söz konusu imzaların Nebahat Ü. eli ürünü olup olmadığı konusunda bir kanaat bildirmek mümkün olmamıştır.” denilmektedir.

Alacaklı vekili tarafından yapılan itiraz üzerine grafoloji konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetince rapor aldırılması için takip dosyası ve takibe dayanak bono aslı Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir. Söz konusu mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde düzenlenen 09.12.2009 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak “… senet üzerinde atılı bulunan, kişilere atfedilebilecek hususiyetleri fazlaca ihtiva etmeyen çizgisel yapıdaki borçlu imzalarının Nebahat Ü. elinden çıktığının kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır.” açıklamasına yer verilmiştir. Anılan raporda yapılan açıklama ile çelişecek şekilde gerekçesiz olarak imzanın borçlu elinden çıktığı kanaatine varılmıştır. Mahkemece raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu’ndan alınan 17.06.2020 tarihli raporun sonuç kısmında inceleme konusu senette “Nebahat Ü. adına atılı majiskül “N” hafinden ibaret imzalar ile Nebahat Ü.’ın mevcut mukayese imzaları arasından biçimsel benzerlik görülmekle birlikte; söz konusu imzaların karakteristik tanı unsurunu içermeyen, tersimi basit, taklidi kolay imzalar olması nedeniyle Nebahat Ü.’ın eli ürünü olup olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilmediği hususlarını bildiririr kanaat raporudur” ifadelerine yer verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi, inkâr edilen imzanın borçlu keşideciye ait olduğu belirlenemediğinden imza itirazının kabulüne, takibin İİK’nın 170/3 üncü maddesi gereğince borçlu Nebahat Ü. yönünden durdurulmasına, yasal şartlar oluşmadığından davacının tazminat talebinin reddine karar vermiş olup, kararın alacaklı vekilince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istemin reddine karar verildiği kararın alacaklı vekilince temyizi sonrasında temyiz incelemesi yapan Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin bozma kararında, 09.12.2019 tarihli imzanın borçluya ait olduğu yönünde kesin kanaat bildiren raporun esas alınarak imzaya itirazın reddi kararı verilmesi gerektiği gerekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince kararın bozulmasına karar verildiği ilk derece mahkemesinin direnme kararının alacaklı vekilince temyizi üzerine dosyanın Hukuk Genel Kuruluna geldiği anlaşılmaktadır.

Somut olayda takibe konu senette borçluya atfen atılı bulunan imzanın basit tersimli, taklidi kolay imzalar olması nedeniyle Emniyet ve Jandarma raporlarında imzanın borçlu elinden çıkıp çıkmadığı konusunda bir kanaate ulaşılmazken, 09.12.2019 tarihli raporda ise kendi içinde çelişki oluşturacak şekilde imzanın borçluya ait olduğu sonucuna varılmıştır.

Böylece bu rapor ile diğer raporlar arasındaki çelişki ortaya çıkmıştır. İspat yükünün alacaklıda olup, basit tersimli olması nedeniyle imzanın borçluya ait olup olmadığı konusunda bir kanaate veremeyen raporlara üstünlük tanınır ise imza itirazının kabulüne, imzanın borçluya ait olduğuna dair rapora üstünlük tanınır ise imza itirazının reddine karar verilmesi gerekmektedir. Bilirkişinin imzanın aidiyeti konusundaki kesin bir kanaate varamamış olması hâlinde o rapora bir değer verilmeyeceği bir sonucuna varılmaz.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sonucunda yapılan oylamada imzanın borçluya ait olduğuna ilişkin rapor ile imzanın basit tersimli taklidi kolay olması nedeniyle borçluya ait olup olmadığı konusunda kesin bir karar verilemeyen raporlar arasında çelişki olmadığı, imzanın borçluya ait olduğu yönünde kesin kanaat bildiren raporun hükme esas alınması yönünde bozma gerekçesi yerine raporlar arasında çelişki bulunduğu görüşü benimsenmiştir.

İlk Derece Mahkemesi raporlar arasındaki çelişkiyi gidermek için Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumundan aldığı 20.12.2017 tarihli raporda da imzanın taklidi kolay basit tersimli olması nedeniyle borçluya ait olup olmadığı konusunda tespite gidilemediğine dair kanaat raporu verilmiştir. Bütün raporlarda imzanın basit tesirli olduğu taklidinin kolay olduğu, imzaların karakteristik tanı unsuru içermediği, imzanın çıplak gözle incelenmesinde dair basit tesirli olduğu tespit edildiğinden yeniden çelişkinin giderilmesi için rapor alınsa da sonuç değişmeyecektir. Kaldı ki; incelenen borçluya ait olduğu yönünde kesin kanaat bildiren 09.12.2019 tarihli raporda dahi diğer raporlarda belirtilen tespitlere yer verildiği, ancak hiçbir gerekçe gösterilmeden imzanın borçluya ait olduğu sonucuna varıldığı görülmekte olup bu rapor kendi içinde çelişkilidir. Bu rapora değer verilecek yeniden rapor alınması yargılama sürecini uzatacağı raporlar arasındaki çelişkiyi gidereceği anlaşılmaktadır. Şu hâle göre senet altında borçluya atfen atılı bulunan imzanın borçluya ait olduğu ispatlanamadığından yukarıda belirtilen nedenlerle; imza itirazının kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesince kararın onanması görüşünde olduğundan, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeniden rapor alınması şeklindeki değişik gerekçe ile kararın bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

Üye                               Üye
Dr. Şanver Keleş           Bektaş Kar

BİLGİ : “Adli tıp kurumu genişletilmiş uzmanlar kurulu tarafından düzenlenen rapor kesin niteliktedir” şeklindeki Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 24 Ekim 2019 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/adli-tip-kurumu-genisletilmis-uzmanlar-kurulu-tarafindan-duzenlenen-rapor-kesin-niteliktedir