KURAL OLARAK İSTİNAF İNCELEMESİNDE İLERİ SÜRÜLMEDİĞİ İÇİN İNCELENMEYEN BİR KONUNUN TEMYİZDE İLERİ SÜRÜLMESİ DURUMUNDA TEMYİZDE İNCELENMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


08 Ock
2024

Yazdır

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/10-1182
Karar No       : 2023/979

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
TARİHİ                          : 20.04.2022
SAYISI                          : 2022/976 E., 2022/1093 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 11.01.2022 tarihli ve 2021/1838 Esas,
                                        2022/161 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili asıl davada; müvekkilinin davalıya ait işyerinde çalışmakta iken 06.12.2013 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu gözünden yaralanarak % 29,2 oranında malûl kaldığını, önceki malûliyeti ile birleştirildiğinde toplam malûliyetinin % 33,58 olduğunu, malûliyeti nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını, kazanın oluşumunda kusurun davalı işverene ait olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100,00 TL maddi tazminatın belirsiz alacak davası olarak kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davacı vekili birleşen davada; 214.750,00 TL maddi ve 35.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) vekili asıl davada; açılan davayı kabul etmediklerini, kazanın meydana gelmesinde müvekkili Kurumun kusuru bulunmadığını, olayın tamamen davacının kusurundan kaynaklandığını, maddi ve manevi zararının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı TTK vekili birleşen davada; asıl davadaki beyan ve itirazları aynen tekrar ettiklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 19.07.2018 tarihli ve 2016/1434 Esas, 2018/825 Karar sayılı kararı ile; iş kazası sonucu davacının malûliyetinin Atatürk Devlet Hastanesi ve Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesinin sağlık kurulu raporlarına istinaden düzenlenen Ankara Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezinin raporu ile % 29,2 olarak belirlendiği, itiraz üzerine malûliyet oranının Yüksek Sağlık Kurulunun 17.01.2018 tarihli raporu ile değişmeksizin % 29,2 olarak tespit edildiği, davacının 2011 yılında da iş kazası geçirdiği bu kaza nedeniyle malûliyetinin % 6,20 ve birleştirme kaydıyla toplam % 33,58 olduğu, malûliyet raporları arasında çelişki bulunmaması ve gerekçeli itiraz ileri sürülmemesi nedeniyle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasına gerek görülmediği, öte yandan hükme esas alınan 12.09.2017 tarihli bilirkişi raporunda davalı TTK'nın % 100 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği, birleşen dava ile 214.750,00 TL maddi, 35.000,00 TL manevi tazminat talep edildiği, 18.06.2018 tarihli ek raporda davacının maddi zararının 210.254,33 TL olarak hesaplandığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne, davacının iş kazası sonucu % 29,20 malûliyeti nedeniyle hesaplanan 210.254,33 TL maddi tazminatın ve takdiren 27.500,00 TL manevi tazminatın iş kazası tarihi olan 06.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 17.11.2020 tarihli ve 2020/349 Esas, 2020/549 Karar sayılı kararı ile; davacının iş kazası neticesinde oluşan sürekli iş göremezlik oranının % 29,2 olduğunun Ankara Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından belirlendiği, işveren vekilince yapılan itiraz üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu Yüksek Sağlık Kurulu tarafından aynı oranda malûliyet tespit edildiği, tespit edilen kusur oranının da kazanın oluş şekli ile dosya kapsamındaki delillerle uygunluk gösterdiği, hesap raporunun yerleşik içtihatlara uygun olduğu, ancak tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacının malûliyet oranı ve iş kazası tarihi ile davacıya kusur izafe edilmemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde talep gibi 35.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne, davacının iş kazası sonucu % 29,20 malûliyeti nedeniyle hesaplanan 210.254,33 TL maddi ve takdiren 35.000 TL manevi tazminatın iş kazası tarihi olan 06.12.2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"... 1- Dava 06.12.2013 tarihli iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesine ilişkindir.

Mahkemece hükme esas alınan kusur oranlarının yerinde olmakla beraber taraflar arasında davacı sigortalının iş kazası sonucu tespit olunan sürekli iş göremezlik oranı noktasında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.

Somut olayda olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir.

5510 sayılı Yasa’nın 18 nci maddesinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla; iş kazası nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği, 19 ncu maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık Kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı; iş kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hallerinde meslekte kazanma gücündeki kayıp oranının belirlenmesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasların Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği bildirilmiştir.

5510 sayılı Yasa’nın 95. maddesine göre "Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usûl ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usulüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usûlüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.

Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de, diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.

Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınacak rapor ile Yüksek Sağlık Kurulu Kararı arasında sürekli iş göremezlik oranına yönelik görüş ayrılığı bulunduğu takdirde çelişkinin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp 2. Üst Kuruluna gönderilerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.

Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda davacının geçirdiği iş kazası neticesinde Kurum sağlık kurulunca sürekli iş göremezlik oranının kontrol kaydı kaldırılmak suretiyle %29,2, itiraz üzerine SGK Yüksek Sağlık Kurulundan alınan raporda da %29,2 olarak tespit edilmiş ise de; davalı vekilince bu rapora itiraz dermeyan edildiği dikkate alınarak, bu itirazın karşılanması için yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde öncelikle Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan ve gereği halinde Adli Tıp 2. Üst Kurulundan rapor alınmak suretiyle davacının sürekli iş göremezlik oranının kesinleştirilmesi, kesinleşen bu sürekli iş göremezlik oranının hükme esas alınarak sonucuna göre maddi ve manevi tazminat istemleri hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi hatalı olmuştur.

Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek, bozma sebebine göre davacı ve davalı vekilinin sair temyiz itirazları bu aşamada incelenmeksizin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesinin, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile esas hakkında kısmen kabul ve redde ilişkin kararı bozulmalıdır....." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kamu düzenine aykırılık hâli dışında taraflarca istinaf konusu yapılmayan hususların bozmaya konu edilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili, hesap raporuna yaptıkları itirazların dikkate alınmadığını, müvekkilinin maddi zararının daha fazla olduğunu, bozma sonrası maddi zararın hesaplanmadığını belirterek maddi tazminat yönünden kararın kısmen düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili, malûliyet oranının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğini, hesap raporunun hatalı olduğunu, maddi tazminattan hakkaniyet indirimi yapılmasının gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan eldeki davada taraf vekillerinin istinaf dilekçelerinin içeriği göz önünde tutulduğunda iş göremezlik oranına ilişkin istinaf itirazı bulunup bulunmadığı; buradan varılacak sonuca göre bu hususta temyiz incelemesi yapılarak kararın bozulmasının mümkün olup olmadığı; buna bağlı olarak da davalı vekilinin itirazı bulunduğu dikkate alınarak Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan ve gerektiği takdirde Adli Tıp 2. Üst Kurulundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 343 ilâ 371 inci maddeleri.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemeler ve kavramlar üzerinde kısaca durmak gerekir.

2. Bilindiği üzere ülkemizde iki dereceli yargı sistemi uygulanmakta iken 2004 yılında kabul edilen 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ve 6100 sayılı Kanun ile istinaf kanun yolu hükümlerinin düzenlenmesi, bu düzenlemeye uygun olarak 20.07.2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması ile üç dereceli yargı sistemine geçilmiş bulunmaktadır.

3. Bir davanın talepler ve ileri sürülen sebeplerle sınırlı olarak bir üst derece yargı yerince yeniden görülmesini, gerekiyorsa yeniden hükme bağlanmasını amaçlayan kanun yoluna istinaf denir. Hemen belirtilmelidir ki, istinafta dava bir üst derece yargı yerince tüm boyutları itibari ile değil sadece tarafların talepleri ve ileri sürmüş oldukları sebeplerle sınırlı bir biçimde ikinci kez ele alınıp görülür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 15.02.2023 tarihli ve 2021/2-365 Esas, 2023/74 Karar sayılı kararı).

4. İstinaf ile ilgili dar ve geniş istinaf sistemi olmak üzere iki sistem öngörülmüş olup ülkemizde dar istinaf sistemi kabul edilmiştir. Geniş anlamda istinaf sisteminde ilk derece yargılamasındaki gibi yeniden inceleme yapılmakta, maddi mesele, ortaya çıkan değişiklikler herhangi bir sınırlamaya tâbi olmaksızın ileri sürülen yeni delil ve olaylar yeniden ele alınarak incelenmektedir. Dar anlamda istinaf sisteminde ise ilk yargılamadaki her şey yenilenmemekte ilk yargılama baştan sona aynen tekrarlanmayarak maddi olay incelemesi yapılmakta ve kural olarak özellikle ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen hususlar incelenmemektedir. Yani dar anlamda istinaf sisteminde verilen kararın ileri sürülen hususlar çerçevesinde maddi ve hukuki denetimi yapılmaktadır.

5. İstinaf yolu 6100 sayılı Kanun'un Sekizinci Kısmının Birinci Bölümünün 341 ilâ 360 ıncı maddeleri arasında, temyiz yolu da İkinci Bölümünün 361 ilâ 373 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir.

6. Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereği istinaf başvurusu dilekçe ile yapılmakta olup dilekçede hangi unsurların bulunması gerektiği Kanun'un ''İstinaf dilekçesi" kenar başlıklı 342 nci maddesinde;

(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.

b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.

c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.

ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.

d) Kararın özeti.

e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.

f) Talep sonucu.

g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.

(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır.” şeklinde düzenlenmiştir.

7. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355 inci maddesinde "İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.'' düzenlemesi mevcuttur. Düzenlemeye göre bölge adliye mahkemesi incelemesini istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapmak zorundadır. Temyiz incelemesinden farklı olarak bölge adliye mahkemesinde yapılacak incelemede tarafların ileri sürdüğü sebeplerle bağlı kalınmasının nedeni, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararının kanuna aykırılığını tespit etmesi hâlinde çoğu zaman yeniden yargılama yaparak yeni bir karar verebilmesidir.

8. Görüldüğü üzere 6100 sayılı Kanun’un 342 nci maddesinin son fıkrasında istinaf dilekçesinin maddede belirtilen hususları taşımaması durumunda başvurunun sonucuna ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre bölge adliye mahkemesince istinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıyorsa başvuru doğrudan reddedilmeyip 355 inci madde çerçevesinde kararda kamu düzenini ilgilendiren hususlarda istemle bağlı olmaksızın resen gerekli incelemenin yapılması öngörülmüştür. Bununla istinaf dilekçesindeki bir usul eksikliği sebebiyle hak kaybının önlenmesi amaçlanmıştır.

9. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda düzenlenen istinaf sebeplerinin kamu düzenine aykırılık ve taraflarca ileri sürülen nedenler olmak üzere iki ayrımda incelenmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırılık mutlak istinaf sebebidir ve bölge adliye mahkemesince kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle kamu düzenine aykırı bir sebebin istinaf dilekçesinde ileri sürülüp sürülmemesinin de bir önemi bulunmamaktadır. Buna karşılık kamu düzenine aykırı olmayan istinaf sebeplerinin istinaf dilekçesinde mutlaka gösterilmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırı olmayan bir istinaf sebebi istinaf dilekçesinde gösterilmemiş ise bölge adliye mahkemesince kendiliğinden dikkate alınamaz. Çünkü istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. (YHGK, 15.02.2023 tarihli ve 2021/2-365 Esas, 2023/74 Karar sayılı kararı).

10. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğu tespit edildiğinde bölge adliye mahkemesince yeniden yargılama yapılarak esas hakkında karar verilmektedir. Mahkemenin esas hakkındaki kararında tarafların iradeleri ve tasarrufları belirleyici olmaktadır. İstinafın da öncelikli amacı somut olay adaletini gerçekleştirmek olduğundan tarafların iradesi ve tasarrufuna üstünlük tanınması da bu amacın doğal sonucudur. Resen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda istinaf mahkemesi taraflarca ileri sürülen sebeplerle bağlı değilse de taraflarca hazırlanma ilkesini uygulandığı davalarda istinaf sebepleri ile bağlıdır. Bunun yanında istinaf sebepleri karşı tarafın muvafakati olmadıkça değiştirilemez ve genişletilemez. Ancak bu yolla dahi yani karşı tarafın muvafakati ile dahi ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar ileri sürülemeyeceği gibi yeni delillere dayanılamaz ve karşı dava açılamaz (YHGK, 25.03.2021 tarihli ve 2020/9-6 Esas, 2021/342 Karar sayılı kararı).

11. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 361 inci maddesinde bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabileceği öngörülmüş olup 362 nci maddesinde temyizi mümkün olmayan kararlara ilişkin düzenleme yapılmıştır. 6100 sayılı Kanun'un 366 ncı maddesinde ise düzenleme ile istinaf hükümlerinin kıyas yoluyla temyiz yolunda da uygulanması gerektiği hükme bağlanmıştır.

12. Öte yandan 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında temyiz incelemesinin sınırı belirlenmiştir. Temyiz incelemesinde Yargıtay istinaf incelemesinin aksine tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleri ile bağlı olmayıp kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir. Bu durumda yani temyiz sebepleri ve gerekçelerinin gösterilmemesi hâlinde temyiz incelemesinde istinaf incelemesinden farklı olarak açık kanun hükmüne aykırılık bulunup bulunmadığı hususu da incelenmektedir. 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesindeki hüküm ile bozma sebepleri düzenlenmiş olup Yargıtayın gerekçe göstererek temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen bozabileceği hükme bağlanmıştır. 371 inci madde gerekçesinde de istinaf yolunun hukuk sistemimize girmesi ile zaman zaman maddi vakıa ve delil değerlendirmesi yapan Yargıtayın tamamen hukuki denetim ve içtihat mercii olduğu belirtilmiştir.

13. Tüm yasal düzenlemeler ışığında her ne kadar Yargıtayın temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın kanunun açık hükmüne aykırılık hâllerini inceleyebileceği öngörülmüşse de istinaf incelemesinde ileri sürülmediği için istinaf dairesince incelenmeyen bir konunun temyizde ileri sürülmesi durumunda Yargıtayın bu temyiz sebebini incelemesi mümkün değildir. Diğer bir ifadeyle temyiz incelemesinin sınırlarından biri ve en önemlisi ileri sürülen temyiz sebebinin istinafta ileri sürülüp sürülmediği ve ileri sürülen sebebin istinaf mahkemesince hukuka aykırı olarak değerlendirilip değerlendirilmediği hususudur. (YHGK, 25.03.2021 tarihli ve 2020/9-6 Esas, 2021/342 Karar sayılı kararı).

14. Somut olayda iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemi ile açılan eldeki davada, İlk Derece Mahkemesince verilen karara karşı taraf vekillerinin istinaf başvurusunda bulunduğu, davalı vekili tarafından sunulan 04.09.2018 havale tarihli istinaf dilekçesi incelendiğinde istinaf sebebi olarak kusur oranına, manevi tazminatın fazla ve hesap raporunun hatalı olduğuna ilişkin itirazların ileri sürüldüğü, buna karşılık iş göremezlik oranı ile ilgili bir itirazının bulunmadığı, davacı vekilinin de maddi ve manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf itirazlarının mevcut olduğu, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak manevi tazminat yönünden yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verildiği anlaşılmaktadır.

15. Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile yapılan açıklamalar ışığında dava irdelendiğinde, davalı vekilince sürekli iş göremezlik oranına ilişkin bir istinaf sebebi ileri sürülmediği ve istinaf dilekçesinin tümü bir bütün olarak değerlendirildiğinde de bozma konusu olan sürekli iş göremezlik oranının istinaf sebebi yapılmadığı anlaşılmış olup taraflarca getirilme ilkesine tâbi eldeki davada Bölge Adliye Mahkemesince kamu düzenine aykırılık hâli dışında taraflarca istinaf konusu olarak ileri sürülmeyen hususların incelenmeyeceği dikkate alındığında Özel Dairece taraflarca istinaf sebebi olarak ileri sürülmeyen sürekli iş göremezlik oranı ile ilgili temyiz incelemesi yapılarak bu yönden kararın bozulmasının mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.

16. Hâl böyle olunca direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunmuştur.

17. Ne var ki, taraf vekillerinin bozma nedenine göre incelenmeyen diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Direnme uygun olduğundan, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazları ile ilgili inceleme yapılması için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

18.10.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.