LİMİTED ŞİRKETİN FESİH VE TASFİYESİNE YOL AÇABİLECEK ÖLÇÜDE MAL VARLIĞININ DEVRİ GENEL KURULUN DEVREDİLEMEZ YETKİLERİNDENDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


24 May
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY    
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO            : 2020/2149
KARAR NO         : 2022/1158

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ            : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
TARİHİ                      : 03/02/2020
NUMARASI              : 2019/595 - 2020/116
ASIL VE BİRLEŞEN 
DAVADA DAVACI    :
M. B.       
VEKİLİ                      : AV. DR. Z.A.
ASIL DAVADA
FERİ MÜDAHİL        :
M. EMLAK MADEN TURİZM İNŞAAT REKLAM TANITIM
                                    BİLGİSAYAR SANAYİ TİC.LTD.ŞTİ
VEKİLİ                      : AV. B.K.
ASIL VE BİRLEŞEN
DAVADA DAVALI     :
K.K. (K.K.) 
VEKİLİ                      : AV. T.U. 
BİRLEŞEN DAVA     : ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ'NİN 2017/400 ESAS

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21.11.2018 tarih ve 2017/399 E - 2018/802 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 03/02/2020 tarih ve 2019/595 E - 2020/116 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 15.02.2022 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan asıl ve birleşen davalı vekili Av. T.U. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Esra Can tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, dava dışı M. Emlak Maden Turizm İnşaat Reklam Tanıtım Bilgisayar Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti'nin 20.08.2008 tarihinde kurulduğunu, davalının 20.08.2008 tarihinde tescil edilen şirket ana sözleşmesi ile 10 yıl süre ile şirket müdürlüğüne seçildiğini, TTK.nın 617. maddesi gereğince yapılması gereken genel kurul toplantılarına çağrılmadığından ana sözleşmenin TTK.ya uyarlanamadığını, davalının şirket müdürlüğü görevinden istifasından birkaç gün önce 17/03/2016 tarihinde şirkete ait 3 adet otomobili, kendi şahsına devrettiğini, oysa şirket müdürünün kendisiyle sözleşme yapamayacağından devir sözleşmelerinin geçersiz olduğunu ve ilgili tescillerin iptaline karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, devir sözleşmelerinin ve davalı adına oluşan tescillerin iptali ile araçların şirket adına tescilini; birleşen davada ise ; davalının, şirkete ait bağımsız bölümü kendi adına devrettiğini, bu devir işleminin de geçersiz olduğunu ileri sürerek, taşınmazın davalıya devrinin iptali ile şirket adına tescilini, bu mümkün olmazsa değerinin şirkete ödenmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, husumet itirazı ve zamanaşımı definde bulunmuş, araçları kasko değerinden fazla bedel ödeyerek satın aldığını, taşınmazın ise zaten kendisi tarafından alındığını ve yasal mevzuat izin verince devrini sağladığını savunmuş, şirketin devir işlemleri ile zarara uğramadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Feri müdahil vekili, şirkete kayyum atandığını, menfaat sahibi olduğundan müdahil olarak davaya kabullerine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; TTK hükümlerinde limited şirketlerde şirket müdürlerinin kendileriyle işlem yapmayı yasaklayıcı hüküm bulunmadığı, kaldı ki her üç aracın satışının kasko değerlerinin üzerinde yapıldığı, bedelinin ödendiği, dolayısı ile şirketin herhangi bir zararının oluşmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine; dava konusu taşınmazın 07.01.2013 tarihli ve davacının da imzası bulunan ortaklar kurulu kararı uyarınca davalıya satışının yapıldığı, TTK hükümlerinde limited şirketlerde şirket müdürünün kendileriyle işlem yapmayı yasaklayıcı bir hükme yer verilmediği, şirket zararının oluşmadığı gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Karara karşı taraf vekilleri istinaf yoluna başvurmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince; asıl ve birleşen davada taraf vekillerinin istinaf başvurusunun 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Asıl ve birleşen dava, limited şirket müdürünün şirketle işlem yapma yasağı ve sadakat yükümlüğüne aykırı olarak gerçekleştirdiği şirkete ait taşınmaz ve araçların devrine dair işlemlerin iptali ile yeniden şirket adına tescili, bu mümkün olmazsa değerlerinin şirkete ödenmesi istemine ilişkindir.

Her ne kadar 6102 sayılı TTK 644/1-b. bendinde TTK 395. maddeye atıf bulunmadığından, ortak olan şirket müdürlerinin şirketle işlem yapması açıkça yasaklanmamışsa da TTK'nın 626. maddesi uyarınca şirket müdürleri ve yöneticileri şirkete bağlılık ve özen yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Somut olayda, davacı tarafça, davalı eylemlerinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu ileri sürüldüğüne göre, davalının şirkete ait gayrımenkul ve araçların satışında gösterdiği tutum ve davranışların şirkete karşı bağlılık ve özen yükümlülüğüne aykırı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.

Öte yandan, Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre, 6102 sayılı TTK'nın 643. maddesi yollaması ile TTK'nın 538/2. maddesi uyarınca limited şirketin fesih ve tasfiyesine yol açabilecek ölçüde mal varlığının devri genel kurulun devredilemez yetkileri arasında sayılmış olup, davalı şirket müdürünün yapmış olduğu satışların şirketin tasfiyesine yol açar nitelikte işlem olup olmadığı, devirlerden sonra şirketin bu yüzden fesih ve tasfiyeye girip girmediği de önem arz etmekte olup, bu hususun da ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Nitekim dosya kapsamından da anlaşıldığı üzere, dava konusu edilen devir işlemlerinin hemen akabinde davalı tarafından şirketin feshi istemiyle açılan davada da, şirketin özvarlığını yitirmiş olduğu, borca batık olduğu tespit edilmiş ve şirketin feshine karar verilmiştir. Bu durumda, mahkemece, davalı tarafından şirkete ait gayrımenkul ve araçların satışı ile şirketin özsermayesini yitirip borca batık hale gelmesi ve fesih davasına konu edilmesi arasında bağlantı olup olmadığı, davalı şirket müdürü tarafından gerçekleştirilen hukuki işlemlerin geçersiz olup olmadığının değerlendirilmeksizin, eksik incelemeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin asıl ve birleşen davaya ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden asıl ve birleşen davada davacıya iadesine, 16/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Vekili                        Üye                 Üye                    Üye                 Üye
Ayşe ALBAYRAK DOĞAN    A. TUNCAY     Dr. A. ASLAN     M. CEBECİ     Ş. KAZDAL