MÜTESELSİL KEFİLİN SÖZLEŞMEDE AÇIKÇA TEMİNAT MEKTUBU BEDELİNİ DEPO ETME YÜKÜMLÜLÜĞÜ OLMADIĞINDAN DEPO TALEBİNDEN KEFİL SORUMLU DEĞİLDİR

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


13 Şub
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/11-697
KARAR NO   : 2022/1386

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
TARİHİ                         : 06/07/2020
NUMARASI                 : 2020/595 - 2020/670
DAVACI                       : D. A.Ş. vekili Av. E.Ö.
DAVALILAR                : 1- B.B. 2- U.B.
                                       3- B. Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.
                                       4- B. Maden İnş. ve İnşaat Malzemeleri Turizm Otomotiv Sanayi ve Ticaret
                                            Anonim Şirketi
                                       5- K. Asfalt Beton Mıcır ve İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.
                                       6- T. Alçı ve Dolgu Maddeleri Boya ve Kimya Sanayi ve Ticaret Anonim
                                            Şirketi vekilleri Av. H.A.

1. Taraflar arasındaki “teminat mektubu bedelinin depo edilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararına yönelik davalı asıl borçlu T. Alçı ve Dolgu Maddeleri Boya ve Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, diğer davalı kefiller vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davalı kefiller yönünden açılan davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davalı T. Alçı ve Dolgu Maddeleri Boya ve Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkili ile davalı T. Alçı ve Dolgu Maddeleri Boya ve Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine istinaden adı geçen davalıya nakdi ve gayri nakdi kredi tahsis edildiğini, diğer davalıların ise işbu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, asıl borçlu şirketin kredi taksitlerini ödemede temerrüde düşmesi nedeniyle hesabın kat edildiğini ve hesap kat ihtarnamesi gönderildiğini, bu kapsamda sözleşme gereğince asıl borçlu ve kefillerden iade edilmeyen teminat mektupları bedeli toplamı 1.590.000 TL ile açıkta bulunan çek yapraklarından bankanın sorumluluk tutarı bedeli toplamı 63.210 TL'nin depo edilmesinin talep edildiğini, ancak davalıların belirtilen bedeli depo etmediklerini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, toplam 1.653.210 TL'nin davalılar tarafından müvekkili bankanın faiz getirmeyen hesabına depo edilmesine, dava süresince gayri nakit riskin nakde dönüşmesi hâlinde söz konusu bedellerin; bankanın ödeme tarihinden itibaren sözleşme ile belirlenmiş olan cari kısa vadeli kredilere uygulanan faiz oranının %50 fazlasının ilave edilmesi suretiyle hesap edilecek tutarda temerrüt faizi ve fer'îleri ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5. Davalılar vekili; müvekkili olan asıl borçlu T. Alçı ve Dolgu Maddeleri Boya ve Kimya San. ve Tic. A.Ş. açısından bir temerrüt veya bir muacceliyet durumunun söz konusu olmadığını, davacı bankanın müvekkiline vermiş olduğu teminat mektuplarının tamamının süresinin bitmediğini, müvekkili şirketin davacı bankanın söz konusu riskleri için bankaya temlik ve ipotek verdiğini, kefil olarak davaya taraf olan müvekkillerinin imzaladığı kefalet sözleşmelerinin ise geçersiz olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.03.2018 tarihli ve 2016/916 E., 2018/224 K. sayılı kararı ile; genel kredi sözleşmelerinde bankanın göreceği lüzum üzerine teminat mektubu ve kontrgaranti muhteviyatının nakden ve defaten faiz getirmeyen bir hesapta üç gün içinde bloke edilmek üzere talep etme yetkisi bulunduğu, genel kredi sözleşmelerinin uzantısı olan kefalet sözleşmelerinde de kefillerin nakdi ve gayri nakdi kredilerden doğan tüm borçlardan sorumlu olduğunun öngörüldüğü, ancak kefiller yönünden genel kredi ve kefalet sözleşmelerinde çek karnesi verilmesi ve yasal sorumluluk tutarlarının depo edilmesi konusunda herhangi bir hüküm bulunmadığı, kaldı ki çek karnelerinin asıl borçluya verilmesine ilişkin bankacılık hizmet sözleşmesinin genel kredi sözleşmelerinden yaklaşık iki yıl önce asıl borçlu ile yapıldığı, dava sırasında dava konusu iki adet teminat mektubunun süresi dolduğu ve sistemsel çıkışının yapıldığının bildirildiği, bu nedenle davalıların bu teminat mektuplarından sorumluluğunun kalmadığı, dolayısıyla davalıların 21.930 TL’si çek yapraklarından kaynaklı (davalı kefillerin bundan sorumluluğunun bulunmadığı) 1.095.000 TL’si teminat mektuplarından kaynaklı toplam 1.116.930 TL bedeli davacı bankaya depo etmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 1.116.930 TL'nin (davalı T. Alçı Dolgu Ticaret A.Ş. tamamından, diğer kefiller ise 1.095.000 TL'sinden sorumlu olmak kaydıyla) davalılar tarafından davacı banka nezdinde açılacak faiz getirmeyen hesaba depo edilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 21.02.2019 tarihli ve 2018/1076 E., 2019/205 K. sayılı kararı ile; davacı bankanın imzalanan sözleşmeler uyarınca asıl borçludan, iade edilmeyen teminat mektupları ile çek yapraklarının iadesini veya bedelinin depo edilmesini isteme hakkı bulunduğu, imzalanan genel kredi sözleşmeleri ile kefalet sözleşmelerinde kefillerin gayri nakdi kredilere yönelik depo sorumluluğuna ilişkin herhangi bir özel bir düzenleme bulunmadığı, ayrıca henüz risk gerçekleşmeden alacağın mevcudiyetinden de söz edilemeyeceği gerekçesiyle davalı asıl borçlu T. Alçı ve Dolgu Maddeleri Boya ve Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, diğer davalı kefiller vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının davalı kefiller yönünden kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 1.116.930 TL'nin davalı T. Alçı ve Dolgu Maddeleri Boya ve Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından davacı banka nezdinde açılacak faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmesine, diğer davalı kefiller yönünden açılan davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içinde davalı T. Alçı ve Dolgu Maddeleri Boya ve Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.01.2020 tarihli ve 2019/2440 E., 2020/566 K. sayılı kararı ile; “… 1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, aşağıda belirtilen husus dışında, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Dava teminat mektubu bedellerinin depo edilmesi istemine ilişkindir. Taraflar arasında düzenlenen GKS.ler ve ekleri göz önüne alındığında, teminat mektubu bedellerinin depo edilebileceği açıkça anlaşılmaktadır. Bu belirleme karşısında kefillerin geçerli bir kefaletlerinin bulunduğu göz önüne alınarak, teminat mektupları yönünden kefalet limitlerindeki miktar uyarınca sorumlu olduklarının kabulü ile davanın kefiller yönünden de kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile teminat mektupları yönünden kefiller hakkındaki davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 06.07.2020 tarihli ve 2020/595 E., 2020/670 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, sözleşmedeki asıl borçluya ilişkin hükümlere atıf yapılmasının kefiller için yeterli olmayacağı, kefillerden gayri nakdi alacak için depo talebinde bulunulabilmesi için belirlilik ilkesi kapsamında açık bir hükmün bulunması gerektiği, genel kredi ve kefalet sözleşmelerinde kefillerin gayri nakdi kredilere yönelik depo sorumluluğuna ilişkin özel hüküm bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında yapılan genel kredi ve kefalet sözleşmeleri gözetildiğinde davalı kefillerin teminat mektubu riskine ilişkin depo sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle kefalet sözleşmesine ilişkin kısa bir açıklama yapılması yerinde olacaktır.

15. Kefalet sözleşmesiyle kefil, asıl borçlunun borcunu ödememesi durumunda, söz konusu borçtan kişisel sorumlu olacağını taahhüt etmektedir. Daha yalın bir anlatımla bu sözleşme ile kefil, borçlunun asıl borcu ifa edememesi riskini üzerine almaktadır.

16. Kefalet sözleşmesi, somut olaya uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581 ilâ 603. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi TBK'nın 581. maddesinde; “Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır. TBK’nın 583/1. maddesinde ise kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu düzenlenmiştir.

17. Kefaletin türleri ise TBK’nın 585 vd. maddelerinde düzenlenmiş ve uyuşmazlık konusu müteselsil kefaletle ilgili olarak TBK’nın 586/1. maddesi; “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” hükmünü içermektedir.

18. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) “Teselsül karinesi” başlıklı 7. maddesi;

“(1) İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar. Ancak, kefil ve kefillere, taahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.

(2) Ticari borçlara kefalet hâlinde, hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de birinci fıkra hükmü geçerli olur.” hükmünü haizdir.

19. Adi işlerde birden fazla borçludan her birinin alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olması için bu yönde beyanlarının olması aranırken, ticarî hayatta hız, güven ve kredi düzeninin korunması gibi çeşitli sebeplerle TTK’nın 7/1. maddesinde kural olarak teselsül karinesine yer verilmiş, birlikte borç altına giren kişilerin kanun gereği müteselsil sorumluluğa tâbi tutulmaları esası kabul edilmiştir (Ülgen, Hüseyin/Helvacı, Mehmet/Kendigelen, Abuzer/Kaya, Arslan/Ertan, Nomer Füsun N.: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2015, s. 68).

20. Müteselsil kefalet karinesinin uygulanması için, borcun ayrıca kefil bakımından da ticarî olmasına gerek yoktur. Buna göre ticarî bir borca kefalet hâlinde, dış ilişkideki sözleşmede aksi kararlaştırılmadığı sürece, yani müteselsil kefalet açıkça bertaraf edilmediği takdirde, kefiller borçlu ile birlikte müteselsilen sorumlu olurlar. Eş söyleyişle kefilin birden fazla olması hâlinde gerek kefiller arasında gerekse kefillerle borçlular arasında müteselsil sorumluluk söz konusu olur. Dolayısıyla alacaklı bu durumda önce asıl borçluya başvurmak veya taşınmaz rehnini paraya çevirmek yoluyla takip yapmak zorunda olmaksızın alacağın tamamı için asıl borçlu ve kefillere başvurabilir. Ancak bu durumda kefil veya kefillerden temerrüt faizi istenebilmesi için taahhüdün yerine getirilmediğinin veya ödemenin yapılmadığının ihbar edilmesi gerekir. Müteselsil kefile ihbar gönderilmesi sadece onun takipten önce temerrüde düşürülmesi ile ilgili olup ihbarın yapılmaması, sorumlu olunan anapara için takibe engel değildir (Ülgen /Helvacı/ Kendigelen/ Kaya/Ertan, s. 70, 71).

21. Görüldüğü gibi kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.

22. Gerek öğretide, gerekse uygulamada sınırları belli olmak şartıyla devamlı, değişik içerikli, birden ziyade yükümlülüğü içeren borç ilişkileri için geçerli olarak kefil olunabileceği kabul edilmektedir. Kefaletin asıl borçlunun çeşitli yükümlülüklerinden sadece birisi için verilmesi zorunlu değildir. Azami miktar ile sınırlı olmak üzere kefilin borçlunun belirli birden fazla yükümlülüğünü aynı kefalet sözleşmesinde tekeffül etmesi mümkündür. Ancak kefil olunan yükümlülüklerin neler olduğunun kefalet sözleşmesinden anlaşılması gerekir.

23. Kefalet sözleşmesi ile alacaklının alacağı teminat altına alınmaktadır. Kefilin yükümlülüğü, kefaletin türüne göre alacaklıya ödemede bulunmaktan ibarettir. Buna karşılık alacaklının da kefile karşı yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerden birisi TBK’nın 592/1 maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde; “Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra asıl borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını kefilin zararına olarak azaltırsa, zararın daha az olduğu alacaklı tarafından ispat edilmedikçe, kefilin sorumluluğu da buna uygun düşen bir miktarda azalır. Kefilin fazladan ödediği miktarın geri verilmesini isteme hakkı saklıdır.” hükmünü haizdir. Buna göre alacaklı, asıl borcun temini için kefalet sözleşmesinin kurulmasından önce veya sonra verilen her türlü teminatı kefilin zararına olarak azaltır veya elindeki delilleri elden çıkarırsa kefile karşı sorumlu olur.

24. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalı T. Alçı ve Dolgu Maddeleri Boya ve Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine istinaden adı geçen davalıya nakdi ve gayrinakdi kredi tahsis edildiği, diğer davalıların ise bu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, asıl borçlu şirketin kredi taksitlerini ödemede temerrüde düşmesi nedeniyle hesabın kat edildiği ve hesap kat ihtarnamesi gönderildiği, bu kapsamda sözleşme gereğince asıl borçlu ve kefillerden iade edilmeyen teminat mektupları bedeli toplamı 1.590.000 TL’nin depo edilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.

25. Genel kredi sözleşmesinin imzalanmasından sonra davalı asıl borçlu T. Alçı ve Dolgu Maddeleri Boya ve Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş. lehine davacı banka tarafından gayrinakdi kredi olarak toplam 1.590.000 TL bedelli dört ayrı teminat mektubu verilmiştir. Bununla birlikte dava sırasında davacı vekili tarafından dava konusu iki adet teminat mektubunun süresinin dolduğu ve sistemsel çıkışının yapıldığı, 1.095.000 TL bedelli teminat mektuplarından kaynaklanan riskin ise devam ettiği bildirilmiştir.

26. Bununla birlikte banka ile asıl borçlu müşterisi arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 8.04-g maddesinde, bankanın sebep göstermek zorunda olmaksızın göreceği lüzum üzerine teminat mektubu ve kontrgaranti muhteviyatının o tarihteki ana para, faiz, komisyon, gider vergisi ve diğer masrafları ile birlikte nakden ve defaten, faiz getirmeyen bir hesapta bloke edilmek üzere üç gün içinde bankaya depo edilmesini talep etmeye yetkili olduğu düzenlenmiştir. Ayrıca anılan sözleşmenin eki niteliğindeki kefaletname başlıklı belgelerin “sözleşmenin konusu” başlıklı 2. maddesinde ise kefilin, genel kredi sözleşmesi kapsamında kredi alanın kullandığı ve/veya kullanacağı nakdi ve/veya gayri nakdi kredilerden kaynaklanan tüm borçlara kefil olunduğu belirtilmiştir.

27. Hemen belirtilmelidir ki kefiller tarafından müteselsil kefil sıfatıyla imzalanan kefaletnamede kefilin sorumluluğu genel kredi sözleşmesi kapsamında kredi alanın kullandığı ve/veya kullanacağı nakdi ve/veya gayri nakdi kredilerden kaynaklanan tüm borçlar olarak belirtilmiş ise de kural olarak kefil, asıl borçlunun bankaya karşı tüm yükümlülüklerini değil fakat bankanın teminat mektubu bedelini muhataba tazmin etmesi hâlinde bu bedeli ödemeyi borçlanmaktadır. Zira henüz tazmin edilmeyen mektup bedelinin depo edilmesinin borçlusu kefil değil lehine teminat mektubu verilen asıl kredi borçlusudur (Reisoğlu, Seza: Türk Kefalet Hukuku, Ankara 2013, s. 219).

28. Buna karşılık kefil olunan gayri nakdi kredi nedeniyle asıl borçlunun yükümlülüklerinin kefilin kendi hakkında da uygulanacağını genel bir ifade ile kabul etmesinin, kefili, teminat mektubu bedelini depo etme yükümlülüğü altına soktuğunu da iddia etmek, kanun koyucunun kefili koruma amacı ile çelişmektedir. Zira kefaletin kendisi tıpkı depo gibi bir teminat olduğundan ve kefil açıkça teminat mektubunun bedelini ayrı bir garanti sözleşmesi ile garanti etmedikçe kefilin iradesinin dar olarak yorumlanması uygun olacaktır. Bu durumda müteselsil kefil olarak imzaladığı sözleşmede açıkça teminat mektubunun bedelini depo etme yükümlülüğü bulunmadığından depo talebinden kefilin sorumlu olmadığının kabulü gerekmektedir.

29. Hâl böyle olunca tazmin edilmeyen teminat mektubunun bedelinin depo edilmesinin borçlusunun kefil değil lehine teminat mektubu verilen asıl kredi borçlusu olduğu gözetildiğinde davalı kefiller yönünden davanın reddine dair Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yerindedir.

30. O hâlde, Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;   

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 25.10.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.