ÖZEL DAİRENİN BOZMA KARARLARI ARAŞTIRMAYA YÖNELİK OLUP KESİN BOZMA NİTELİĞİ TAŞIMADIĞINDAN HUMK 429/4 HÜKMÜ KOŞULLARI GERÇEKLEŞMEMİŞTİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


18 Mar
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/(15)6-461
KARAR NO   : 2022/1301

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 07/06/2018
NUMARASI                 : 2017/379 - 2018/218
ASIL DAVADA;
DAVACI                       :
M.Y. vekili Av. S.S.
DAVALILAR                : 1- A.S.2- Ş.G. Mirasçıları:
                                       a) S.G. b) E.G. c) N.G. d) M.G. e) M.A.G. f) A.G.
                                           vekilleri Av. A.D.
DAHİLİ DAVALI           : F.Y. vekili Av. A.T.
BİRLEŞEN DAVADA;
DAVACI                        : M.Y. vekili Av. S.S.
DAVALI                         : A.Y.

1. Taraflar arasındaki “birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonucunda Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne dair 07.06.2018 tarihli ve 2017/379 E., 2018/218 K. sayılı kararın asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Asıl Davada Davacı İstemi:

2. Asıl davada davacı vekili; müvekkili ile davalı arsa sahibi Ali S. arasında noterde düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmelerine göre tüm yükümlülüklerini yerine getirerek inşaatı bitiren müvekkilinin, davalı arsa sahibine güvendiği için ve tapu masraflarından kaçınmak amacıyla kendisine ait bağımsız bölümlerin tapusunu üzerine almadığını, bu durumu bilmesine rağmen davalı arsa sahibinin müvekkiline ait bir kısım bağımsız bölümleri ve arsayı kardeşi Hasan S. ile davalı Şaban G.’e devrettiğini, yapılan devirlerin haksız olduğunu ileri sürerek davalı Şaban G. adına kayıtlı 3972 nolu parsel üzerinde B blok zemin katta bulunan 3 ve 4, birinci katta bulunan 5 ve 6, üçüncü katta bulunan 9 ve 10, dördüncü katta bulunan 11 nolu bağımsız bölümlerin ve 3888 nolu parseldeki arsanın tapusunun iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Asıl Davada Davalı Cevabı:

3. Asıl davada davalı arsa sahibi Ali S. cevap dilekçesinde; davacıya ait daireleri vermek istediğini, ancak davacının dairelerini satacağını belirterek iki kez masraf yapmamak için tapuları üzerine almaktan kaçındığını, diğer davalı Şaban G.’den bir miktar borç aldığını ve borcun teminatı olarak davacının dairelerini ve iki yüz otuz sekiz metrekarelik arsayı Şaban G.’e verdiğini, davacıya ait taşınmazların en kısa zamanda geri verileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

4. Asıl davada davalı Şaban G. vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu bağımsız bölümleri tapu sicilinin aleniyetine güvenerek ve iyi niyetle iktisap ettiğini, davacı ile davalı Ali S. arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesi tapuya şerh edilmediğinden, müvekkilinin sözleşmenin ayrıntılarını bilmesinin mümkün olmadığını, davalı arsa sahibinin sözleşmeye aykırı davranarak ve üçüncü şahısları aldatarak hukuken kendisinin üzerinde olan daireleri satması nedeniyle alıcıların sorumlu tutulamayacağını, davacının davalı arsa sahibine güvenerek hakettiği bağımsız bölümleri kendi üzerine almamasının veya üçüncü şahıslara satmamasının sonuçlarına katlanmak zorunda olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

5. Dahili davalı Feray Y. vekili cevap dilekçesinde; davacının kat karşılığı inşaat sözleşmesini tapuya şerh ettirmediğini, müvekkilinin tapu kaydına güven ilkesi gereğince 4, 5, 6 ve 10 numaralı daireleri bedelini ödeyerek davalı Şaban G.’den satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Birleşen Davada Davacı İstemi:

6. Özel Dairenin birinci bozma kararı üzerine açılan ve birleştirilen Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/269 E. sayılı davasında davacı vekili; müvekkili ile dava dışı arsa sahibi Ali S. arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin ve davanın konusu 3972 nolu parselin kat mülkiyetine 660 ada 4 nolu parsel olarak aktarıldığını, 3888 nolu parselin ise ifraz sonucu 142 ada 1 nolu parsel olduğunu ve kat mülkiyetine de 659 ada 5 nolu parsel olarak aktarıldığını, dava konusu bağımsız bölümlerin bir kısmının dava dışı arsa sahibi tarafından davalı Ali Y.’a, davalı tarafından da dava dışı Şaban G.’e devredildiğini, derdest olan asıl davanın kabulü hâlinde rücu ilişkisi olacağını ileri sürerek eldeki davanın asıl dava ile birleştirmesine, asıl davanın davalısı Şaban G. adına kayıtlı 660 ada 4 nolu parselde B blokta bulunan 3, 4, 5, 6, 9, 10 ve 11 nolu bağımsız bölümlerin ve 659 ada 5 nolu parselde A blokta bulunan 10 ve 12 nolu bağımsız bölümler ile 1 nolu bağımsız bölümün 1/42 hissesinin ve 2 nolu bağımsız bölümün de 1/18 hissesinin tapu kayıtlarının iptal edilerek müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiş; yargılamanın devamı sırasında asıl ve birleşen davada davacı vekili; HUMK’nın 186. maddesi gereğince üçüncü şahıslar Arzu B. ve Hasan Akay’a devredilen bağımsız bölümler yönünden davalılar hakkındaki davayı tazminat davası olarak, üçüncü şahıs Feray Y.’ya devredilen 660 Ada 4 nolu parselde B blokta bulunan 4, 5, 6 ve 10 nolu bağımsız bölümler yönünden ise davayı Feray Y. hakkında tapu iptali ve tescil davası olarak devam ettirmek istediklerini belirterek Feray Y.’nın davaya dahil edilmesini talep etmiştir.

Birleşen Davada Davalı Cevabı:

7. Birleşen davada davalı Ali Y., dava dilekçesi ekli usulüne uygun davetiye tebliğ edilmesine rağmen cevap dilekçesi sunmamış; yargılama aşamasında, dava konusu bağımsız bölümlerin bulunduğu binadan iki adet daire satın aldığını ve bedelini davalı Ali S.’a ödediğini, davalı Ali S.’ın bu daireleri kendi adına sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:

8. Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.09.2004 tarihli ve 1998/307 E., 2004/654 K. sayılı kararı ile; davacının tapu kayıtlarının iptalini istediği arsa ile bağımsız bölümlerin davalı Ali S. tarafından diğer davalı Şaban G.’e danışıklı işlemle devredildiğine dair iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 16.10.2006 tarihli ve 2005/4978 E., 2006/5847 K. sayılı birinci bozma kararı ile;

“… Davada 3972 parsel B bloktaki 3,4,5,6,9,10,11 nolu ve 2928 nolu parseller ifraz edilen 142 ada 1 parseldeki A blok 10 ve 12 nolu dairelerin tapularının iptali istenmektedir. Bu bölümlerden bir kısmının tapusu davalı Ali S. tarafından dava dışı Ali Y.’a satılmış olduğundan davanın kabulü halinde rücu ilişkisi bakımından Ali Y.'ın davada yer alması zorunludur. Bu nedenle mahkemece Ali Y. hakkında dava açılarak bu dava ile birleştirilmesi için davacıya uygun bir mehil verilmesi ve delillerin toplandıktan sonra iptal davası hakkında bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili tamamlanmadan davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:

11. Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.06.2011 tarihli ve 2007/173 E., 2011/758 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu, davacının davalılar Ali S. ile Şaban G. arasında resmî senetle yapılan devirlerin aksini kanıtlayan herhangi bir delil sunamadığı, yargılamanın devamı sırasında Şaban G. tarafından bu dairelerden 4, 5, 6, 10 ve 3 nolu bağımsız bölümlerin dahili davalı Feray Y. ile dava dışı Arzu B.’e satıldığı, satış esnasında taşınmaz kaydında herhangi bir tedbir bulunmadığı, davacının dahili davalı Feray’ın taşınmazları alırken kötü niyetli olduğuna dair hiçbir iddia ve delil ileri sürmediği, Arzu B.’ü de davaya dahil etmediği, dolayısıyla dava konusu bu beş daire yönünden dahili davalı Feray Y. ile dava dışı Arzu B.’ün iktisaplarının korunmasının gerektiği, bunun dışında kalan 9 ve 11 nolu daireler ile arsa bakımından da davacının iddialarını kanıtlayan, muvazaa olgusunun varlığını ispatlayan kesin ve inandırıcı delil sunulamadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

12. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

13. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 26.03.2012 tarihli ve 2011/6576 E., 2012/1878 K. sayılı ikinci bozma kararı ile;

“… Davacı yüklenici ile davalı arsa sahibi Ali S. arasında Alanya 2. Noteriliği'nde 18.01.1994 gün 1643 yevmiye nolu Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Daire Karşılığı İnşaat ve aynı tarih 1651 yevmiye nolu ek Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi imzalanmış, davacı yüklenici davalı arsa sahibine ait Alanya Mahmutlar Cumhuriyet Mahallesi Meydan mevkii 2928 parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşaatı yapımını üstlenmiştir.

Dosya kapsamı ile imzalanan sözleşme ve ek sözleşmelere göre 2928 parselde iki blok halinde inşaat yapılacağı, her blokta 10 daire bulunacağı ve kuzey cepheli blokun tamamı ile güney cepheli bloktan beşinci kat batı cepheli bir dairenin yükleniciye ait olacağı belirtilmiş, bilahare tadilat sözleşme ile 2928 parselden ifraz sonucu artan 238 m2'lik arsanın yükleniciye verileceği ve buna karşılık güney cepheli blok 5. katta yükleniciye kalacak dairenin arsa sahibine bırakılacağı kararlaştırılmıştır. Daha sonra 3888 parsel numarasını alıp tadilat sözleşmesi ile yükleniciye bırakılan 238 m2'lik arsanın başka bir arsa ile tevhidi sonucu oluşan 639 ada 5 parselde yapılan inşaatta 238 m2 karşılığı A blok 10 ve 12 numaralı bağımsız bölümler ile 1 nolu bağımsız bölümün 1/42 2 nolu bağımsız bölümün 1/18 payı verilmiştir.

Yükleniciye isabet eden 2928 parsel iken tevhit ve ifrazlar sonucu oluşup inşaat yapılan ve en son 142 ada 1 ile 143 ada 1 parsel numarasını alan arsalar üzerindeki B blokta 7, 8 ve 12 nolu bağımsız bölümleri dava dışı Zafer K.'e kendisinin sattığı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Keza sözleşme ve ek sözleşmeye göre B blok 1, 2, 3, 4, 5, 6, 9, 10 ve 11 bağımsız bölümler ile 3888 parsel iken tevhit sonucu oluşan 639 ada 5 parselde yapılan inşaattaki 10 ve 12 nolu bağımsız bölümler ve 1 nolu bağımsız bölümün 1/42, 2 nolu bağımsız bölümün 1/18 payının yükleniciye kaldığı da uyuşmazlık konusu değildir. Özellikle davacı yüklenici ile davalı Şaban G. ve Ali Y. ile dahili davalı Feray Y. arasındaki ihtilaf bunlara yapılan devirlerin muvazaalı olup olmadığı, davalılar ile dahili davalıların kötüniyetli bulunup bulunmadıkları ve iyiniyet savunmasında bulunup bulunamayacakları noktalarında toplanmaktadır.

Davalı arsa sahibi Ali S. cevap dilekçesinde davacının hakettiği dairelerin tapusunu iki kez masraf yapmamak için üzerine almadığını, Şaban G.'den 1996 yılında aldığı borcun teminatı için önce 3972 parseli kendisine verdiğini, daha sonra inşaata başlanıp karkası bitince Şaban'ın 3972 parseli iade edip inşaat yapılan parsel ile ifraz sonucu olaşan 238 m2'lik arsayı teminat olarak aldığını kendisine ait evin ve davacıya ait 5 dairenin tapusunun da başkasına olan borçları nedeniyle zarar gelmesin diye Şaban G.'e verdiğini ancak önce Ali Y.'a devir yapıldığını, Ali Y. da ortağı olan Sami'nin petrol yatağını verince bu beş dairenin de boşa çıktığını, davacının dairelerini geri vereceklerini beyan etmiştir. Yeminle dinlenilen davacı tanıkları Mehmet Ç., Süleyman K., Metin B., Remzi Y., davacı iddiasını doğrular şekilde beyanda bulunmuşlardır. Davalı Şaban G. tanıklarından Cevat Ç. da davalı Ali S., Şaban G. ve davalı Ali S.'ın ortağı Sami U. arasındaki ilişkiler konusunda beyanda bulunmuştur. Gerek davalı Şaban G.'e doğrudan Ali S. tarafından yapılan devir sırasında gerekse birleşen dosya davalısı Ali Y., dava dışı Merdan A. ve onlarda da Şaban G.'e yapılan devir sırasında dava konusu bağımsız bölümlerin bulunduğu arsada inşaata başlandığı ve kaba inşaatı aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama sürecinde toplanan deliller ile de davacı yüklenicinin arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi ve ek sözleşme gereği yapı kullanma izin belgesi alınıp alınmadığı araştırılmamış olmakla birlikte tüm edimlerini yerine getirdiği sözleşme ile ek sözleşmedeki bağımsız bölümlerin adına tescilini istemeye hak kazandığı da saptanmıştır.

Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi düzenlendikten ve inşaat yapımına başlanıp kat karşılığı inşaat yapıldığı açıkça belli veya belirlenebilir olduktan sonra, tapuda bağımsız bölüm devri halinde, satın alan ya da bu bağımsız bölümler üzerine haciz ipotek gibi takyidat konulması halinde devralan ya da şerhleri koyduranların iyiniyetli olarak kabul edilmeleri mümkün değildir (Yargıtay 15.H.D'nin 08.03.2012 gün 2011/346 Esas 2012/1403 Karar sayılı ilâmı). Ali Y. ile Şaban G.'e yapılan devirler inşaat başlayıp yapıldığı karkası bittikten ve kat karşılığı inşaat yapıldığı belli olduktan sonra yapıldığından Ali Y. ve Şaban G. ile dahili davalı Feray Y.'nın davalı Şaban G.'in kardeşi olup yakınlığı nedeniyle davalı Şaban'a yapılan devirlerin nedenini ve devraldığı yerlerin yükleniciye ait olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiğinden, onun da iyiniyetli oldukları savunmalarının kabulü mümkün değildir.

Bu durumda sözleşme anahtar teslimi şeklinde yapıldığı, bu halde yapı kullanma izin belgesi alınması mükellefiyeti de yükleniciye ait olduğundan mahkemece öncelikle yapı kullanma izin belgesinin alınıp alınmadığının araştırılması, alınmamış ise bu konuda davacıya yetki ve uygun süre verilerek iskân ruhsatının aldırtılması, davanın açıldığı ve seçimlik hakkı kullanıldığı tarihte yürürlükte bulunan HUMK'nın 186 ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu'nun 125. maddeleri gereğince tazminata dönüştürülen bağımsız bölümlerle ilgili devrin yapıldığı tarihler itibariyle bilirkişi kurulundan alınacak ek raporla bunların değerlerinin tesbit ettirilmesi, yapı kullanma izin belgesinin alınması halinde bedele dönüştürülen bağımsız bölümlerden B blok 3 nolu daire yönünden belirlenecek miktarın davalılar Ali S., Ali Y. ve Şaban G. mirasçılarından ifraz ve tevhit sonucu oluşan 639 ada 5 parsel A blok 1 ve 2 nolu dairelerde devredilen hisselerin karşılığı bulunacak miktarın davalı Ali S. ile Şaban G. mirasçılarından tahsiline karar verilmesi, diğer bağımsız bölümlerle ilgili tapu iptâli ve tescil isteminin kabulü, verilen sürede yapı kullanma izin belgesinin alınamaması durumunda aşamalı devirde bir dairenin iskân ruhsatı alındıktan sonra devredileceği öngörüldüğünden, bir daire teminat olarak bırakılıp diğer bağımsız bölümlerle ilgili tapu iptâli ve tescil taleplerinin kabulü gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme sonucu asıl ve birleşen davanın tümden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı:

14. Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.02.2014 tarihli ve 2013/165 E., 2014/61 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu, davacı yüklenicinin kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince edimlerini yerine getirerek dava konusu bağımsız bölümlerin adına tescilini istemeye hak kazandığı, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi düzenlendikten ve inşaat yapımına başlanıp kat karşılığı inşaat yapıldığı açıkça belli veya belirlenebilir olduktan sonra tapuda bağımsız bölümün devri hâlinde, devralan ya da şerhleri koyduranların iyi niyetli olarak kabul edilmelerinin mümkün olmadığı, davalı Ali Y. ile Şaban G.’e, yine Ali Y., Şaban G. ve Feray Y.’ya yapılan devirlerin, devralınan yerlerin yükleniciye ait olduğunu bildikleri veya bilmeleri gerektiğinden iyi niyetli olduklarının kabul edilemeyeceği ve devir tarihlerindeki bedellerden sorumlu olmaları gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile, dava konusu 660 ada 4 nolu parsel üzerinde bulunan B blok 4, 5, 6, 9, 10 ve 11 nolu bağımsız bölümler ile aynı yerdeki 659 ada 5 nolu parsel üzerinde bulunan A blok 10 ve 12 nolu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline, dava konusu 660 ada 4 nolu parsel üzerinde bulunan B blok 3 nolu bağımsız bölüm ile 659 ada 5 nolu parsel üzerinde bulunan A blok 1 nolu bağımsız bölümün 1/42 hissesine ve A blok 2 nolu bağımsız bölümün 1/18 hissesine yönelik tazmin talebinin kabulü ile 41.000 TL’nin davalılar Ali S. ve Ali Y. ile Şaban G. mirasçılarından devir tarihi olan 27.06.2005 tarihinden, 390 TL’nin de davalılar Ali S. ile Şaban G. mirasçılarından 12.04.2000 devir tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı:

15. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı Şaban G. mirasçıları vekili ile dahili davalı Feray Y. vekili ve birleşen davada davalı Ali Y. temyiz isteminde bulunmuştur.

16. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 03.04.2015 tarihli ve 2014/5507 E., 2015/2224 K. sayılı üçüncü bozma kararı ile;

“… 1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalı Şaban G. mirasçıları ve dahili davalı Feray Y. vekilleri ile davalı Ali Y.'ın aşağıdaki bent dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Mahkemece, bozma ilamına uyulmuşsa da bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeksizin karar verilmiştir. Hükmüne uyulan bozma ilamında, davacının tescil talebi yönünden açıkça; yükleniciye uygun süre verilerek iskân ruhsatının aldırtılması, iskân alınması halinde bedele dönüştürülmeyen diğer bağımsız bölümlerle ilgili tapu iptâli ve tescil isteminin kabulü gerektiği, verilen sürede yapı kullanma izin belgesinin alınamaması durumunda bir dairenin teminat olarak bırakılıp diğer bağımsız bölümlerle ilgili tapu iptâli ve tescil taleplerinin kabulü gerektiği belirtilmiştir. Buna rağmen mahkemece, bozma ilamı öncesinde alınmış bir kısım bağımsız bölümlere ait yapı kullanma izin belgeleri ile "ön izin belgesi"ne dayanılarak, yapı kullanma izin belgesinin alınmış olduğu çıkarımıyla tescil talebinin aynen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Zira, anılan belgeler bozma ilam tarihinden evvel alınmış olduğu gibi "ön izin belgesi"nin iskân belgesi olarak nitelendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Bu durumda mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı gereği, yüklenici tarafından henüz tüm esere ilişkin iskân belgesinin alınmadığı gözetilerek, sözleşme gereğince, temyiz eden üçüncü kişiler adına olan bağımsız bölüm hakkındaki tescil isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Dördüncü Kararı:

17. Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.06.2018 tarihli ve 2017/379 E., 2018/218 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği şekilde, yüklenici tarafından henüz tüm inşaat için iskân belgesi alınmadığından, üçüncü kişiler adına olan bağımsız bölümler hakkındaki tapu iptali ve tescil isteminin reddi gerektiği gerekçesiyle davacının dava konusu 660 ada 4 nolu parsel üzerinde bulunan B blok 4, 5, 6, 9, 10 ve 11 nolu bağımsız bölümler ile aynı yer 659 ada 5 nolu parsel üzerinde bulunan A blok 10 ve 12 nolu bağımsız bölümlere yönelik tapu iptali ve tescil isteminin reddine, tazminat talebinin ise bir önceki karardaki gibi kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin Dördüncü Kararı:

18. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

19. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 09.07.2020 tarihli ve 2020/1434 E., 2020/2210 K. sayılı kararı ile;

“… Zaman bakımından uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK'nın 429/4. maddesinde "Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi herhalde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca yapılır." hükmü bulunmaktadır.

Bu hükme göre temyize konu Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 07.06.2018 tarihli 2017/379 Esas 2018/218 Karar sayılı kararının temyiz incelemesini yapma görevi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na ait olduğundan, dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gönderilmesine karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

II. ÖZÜ

20. Davanın özü; asıl davada davalı muris Şaban G. ile dahili davalı Feray Y. ve birleşen davanın davalısı Ali Y. arasında yapılan tapu devirlerinin muvazaalı olup olmadığı, bu şahısların iyi niyetli üçüncü kişi olduklarına yönelik savunmada bulunup bulunamayacakları noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce ilk derece mahkemesinin son kararına yönelik temyiz itirazlarını inceleme görevinin, Hukuk Genel Kuruluna mı yoksa Özel Daireye mi ait olduğu hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

22. Öncelikle belirtilmelidir ki; 17.04.2013 tarihli ve 6460 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesiyle 18.06.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 439. maddesinin beşinci fıkrasından ve HUMK’nın 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 16. maddesi ile değiştirilmeden önceki 429. maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkra:

“Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır” hükmüne amirdir.

23. Anılan maddenin gerekçesinde ise; “Madde ile, davanın esastan reddi veya kabulünü içeren kesin bozmaya uyularak tesis olunan kararların mevzuatta bir değişiklik olmadığı hâlde, önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine ilk derece mahkemesince verilen hükmün temyiz incelemesinin Yargıtay’ın ilgili dairesi yerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması öngörülmektedir. “Kesin Bozma”, denetim mahkemelerinin yargılama hukukuna kazandırdığı bir kavramdır. Bu kavram, ilk derece mahkemelerinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün reddedilmesini yahut davanın reddine ilişkin hükmünün kabul edilmesini öngören bozmaları içermektedir. Denetim mahkemesinin, aynı dava hakkında, verilerde değişme olmadan, birden fazla ve birbirine zıt kesin bozma kararı vermesi, başlı başına hukuk güvenliği sorununa işaret eder. İkinci kesin bozma kararı üzerine verilen ilk derece mahkemesi kararlarının temyiz incelemesinin, veriler değişmediği hâlde, birbirleriyle çelişen bozma kararlarını veren dairece değil, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması, hem sorunun doğasının, hem de adil yargılama hakkının bir gereğidir…” denilmektedir.

24. Yapılan bu değişiklikle kanun koyucu tarafından Hukuk Genel Kuruluna yeni bir görev verilmiş; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine ilk derece mahkemesince verilen kararın temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda yapılması öngörülmüştür (Hukuk Genel Kurulunun 02.07.2019 tarihli ve 2017/16-3073 E., 2019/844 K. sayılı kararı).

25. Öte yandan Hukuk Genel Kurulunun görevi, davanın esastan reddini veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararlarla sınırlı bulunmaktadır.

26. Bu nedenle “nihai karar” kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.

27. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 294/1. maddesinde mahkemelerin usule veya esasa ilişkin bir nihaî kararla davayı sona erdireceği belirtilmektedir. Bilindiği gibi, hâkimin davadan el çekmesini gerektiren, davayı sonuçlandıran kararlarına nihaî kararlar denilmektedir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekir ise; nihaî karar (son karar); bir anlaşmazlığı sonuca bağlayan ancak, istinaf ve temyiz yoluna başvurma olanağı bulunan yargı kararlarıdır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 661-662).

28. Nihaî kararlar, usule ilişkin nihaî kararlar veya esasa ilişkin nihaî kararlar (hükümler) olmak üzere ikiye ayrılır. Uyuşmazlığı esastan çözmemekle birlikte, davaya görülmekte olan mahkemede son veren kararlar usule ilişkin nihaî karar olarak nitelendirilir. Usule ilişkin nihaî kararlar davanın esasına yönelik olmadığından maddi anlamda kesinleşmeye elverişli değildirler. Bu karar şeklî anlamda kesinleşmiş olsa bile, maddî anlamda kesinleşmeye elverişli olmadığından, söz konusu eksiklikleri gidererek aynı tarafların aynı konuda ve aynı sebeplere dayanarak yeniden bir dava açması mümkündür (Pekcanıtez Hakan/Özekes Muhammet/Akkan Mine/Korkmaz Taş Hülya.: Medenî Usûl Hukuku, İstanbul, Mart 2017, C. III, s. 1973-1974). Mahkemece verilen görevsizlik, yetkisizlik, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararlar usule ilişkin nihaî kararlar olduğu gibi, dava şartı yokluğu nedeni ile verilen usulden ret kararları (HMK m.115/2) da, usule ilişkin nihaî kararlardır.

29. Esasa ilişkin nihaî kararlar (hüküm) ise, hâkimin maddi hukuk kurallarını uygulayarak uyuşmazlığın esasını inceleyerek verdiği kararlardır (HMK m. 294/1). Yani davada ileri sürülen taleplerin maddi hukuk açısından incelenerek esas bakımından kabul veya reddine ya da kısmen kabul ve kısmen reddine ilişkin kararlardır. Esasa ilişkin nihaî karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık esastan sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o dava konusu uyuşmazlık hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir.

30. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece Özel Dairenin birinci bozma kararına uyularak asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen karar, asıl ve birleşen davada davacı yüklenici vekilinin temyiz itirazları üzerine Özel Dairece verilen 26.03.2012 tarihli karar ile, mahkemece öncelikle yapı kullanma izin belgesinin alınıp alınmadığının araştırılması ve iskân ruhsatının alınması ya da alınmaması durumuna göre inceleme yapılması için araştırmaya yönelik olarak ikinci kez bozulmuş, bozma kararından sonra verilen üçüncü karar ise Özel Dairece, hükmüne uyulan bozma kararı gereklerinin yerine getirilmediği belirtilerek asıl ve birleşen davada davacı yüklenici tarafından henüz tüm inşaatla ilgili iskân ruhsatı alınmadığından davalı ve dahili davalı üçüncü kişiler adına kayıtlı bağımsız bölümler hakkındaki tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.

31. Yukarıda da belirtildiği üzere 6460 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesiyle usul yasalarına eklenen fıkra uyarınca davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulunca yapılacaktır. Değişiklik gerekçesinden de anlaşılacağı üzere Hukuk Genel Kurulunca inceleme yapılabilmesi için; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren kesin bozmaya uyularak tesis olunan kararların, mevzuatta bir değişiklik olmadığı hâlde, önceki bozma kararını ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması durumunun söz konusu olması gereklidir.

32. Öte yandan madde gerekçesinde “kesin bozma” kavramından kanun koyucunun neyi kastettiği açıklanmış; bu kavramın “ilk derece mahkemelerinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün reddedilmesini yahut davanın reddine ilişkin hükmünün kabul edilmesini ön gören bozma” olduğu belirtilmiştir.

33. Maddenin farklı şekilde yorumlanması, Yargıtay dairelerinin ilk derece mahkemesini araştırmaya yönelten birden fazla bozma kararı verdiği tüm durumlarda temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı sonucunu doğurur ki, bu da HUMK’nın 429/4. maddesinin ruhuna aykırıdır.

34. Netice itibariyle eldeki davada, Özel Dairece verilen bozma kararları araştırmaya yönelik olup kesin bozma niteliğinde olmadığı gibi birbirleriyle çelişen iki ayrı bozma kararı da bulunmamaktadır. HUMK’nın 429/4. maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmediğinden, mahkemece Özel Dairenin üçüncü bozma kararına uyularak verilen son kararın temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.

35. Hâl böyle olunca mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gereklidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429/4. maddesi gereğince temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.