SOMUT OLAYDA AÇIKLAMADA ESASLI YANILMA YANİ BEYANDA ESASLI HATA HUKUKİ SEBEBİNE DAYALI OLARAK FERAGATİN İPTALİNDE HUKUKA AYKIRILIK BULUNMAMAKTADIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


02 Ağu
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2021/(14)7-462
Karar No       : 2023/247

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
TARİHİ                          : 05.02.2019
SAYISI                          : 2018/3420 E., 2019/209 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 24.10.2018 tarihli ve
                                        2018/72 Esas, 2018/7085 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; Niğde ili, Merkez Şahinali Mahallesi, 6.1 ada, 114 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı olan 10 nolu bağımsız bölümde müvekkilinin hissedar olduğunu, diğer hissedarların taşınmazdaki hisselerini 7.760,00 TL bedelle üçüncü kişi davalıya 2014 yılı bahar aylarında sattığını ve müvekkilinin durumdan haberdar olur olmaz şuf'a hakkını kullanmak istediğini ileri sürerek, müvekkilinin satış bedelini ve tapudaki gideri yatırması koşuluyla davalının Niğde ili, Merkez Şahinali Mahallesi, 6.1 ada, 114 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 10 nolu bağımsız bölümünün tapu kaydındaki hissesinin iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; müvekkilinin Niğde ili, Merkez Şahinali Mahallesi, 6.1 ada, 114 parsel sayılı taşınmazda bulunan 10 nolu bağımsız bölümünün 1/8 payını 11.07.2013 tarihinde, 5/8 payını da 11.04.2014 tarihinde satın aldığını, davada üç aylık hak düşürücü sürenin bulunduğunu, müvekkilinin 11.07.2013 tarihinde Münevver E.'in hissesini aldığını, daha sonra diğer hisseleri satın alıp iyiniyetli olarak mesken edindiği konutta masrafta bulunduğunu, 6.300,00 TL civarında masraf yaptığını, davacının iyiniyetli olmadığını, hisselerin satıldığını dava açıldığı tarihte değil daha önceki tarihlerde öğrendiğini, yapılan görüşmelerden haberdar olduğunu, davalının 11.07.2013 tarihinde Münevver E.'e 8.750,00 TL diğer satın aldığı hisselere de 11.04.2014 tarihinde toplam 50.000,00 TL ödediğini, müvekkilinin Muhterem A. ile de görüşerek hisselerin tamamını 95.000,00 TL karşılığında satın alabileceğini ya da hisselerinin tamamını davacıya 90.000,00 TL’ye satabileceğini teklif ettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 20.04.2017 tarihli ve 2014/809 Esas, 2017/104 Karar sayılı kararı ile; davacı vekilinin mahkemeye ibraz ettiği 13.10.2014 havale tarihli dilekçesi ile davalı Nesibe A. ile anlaştığından davadan feragat ettiğini bildirir dilekçe ibraz ettiği, daha sonra feragat dilekçesinin dosya numarası hatalı yazıldığından geçerli olmaması talebini içerir 14.10.2014 tarihli dilekçe ibraz ederek eldeki dava dosyasında feragatının bulunmadığını belirttiği, Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/810 Esas, 2014/584 Karar sayılı dava dosyasının incelenmesi sonucunda, davacı Muhterem A. vekilinin Av. B.K., davalının ise Mahmut Ş. olduğu, 14.10.2014 tarihinde davanın feragat nedeni ile reddine karar verildiği, hata, hile veya ikrah nedeniyle feragatın feshi (iptali) için dava açılabileceği gibi, bu hususun aynı davada da savunma yoluyla ileri sürebileceği, davacı vekilinin feragat talebini dosya numarasını yanlış yazdığından bahisle ertesi gün 14.10.2014 tarihli dilekçesi ile geri aldığı ve asıl feragat ettikleri dosya numarasının aynı mahkemenin 2014/810 Esas sayılı dosyası olarak belirtildiği mahkemenin 2014/810 Esas sayılı dosyanın incelenmesinde yine aynı taraflar arasında Niğde ili, İ. Kasabası 7301, 1788 ve 1918 parsel sayılı taşınmazlardaki yapılan satışlar nedeniyle önalım hakkının kullanılmasına ilişkin olduğu ve davacı vekilinin 14.10.2014 havale tarihli dilekçesi ile davadan feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiği; mahkemesi, tarafları ve dosya numaraları ardışık olan iki dava dosyasında davacı vekilinin eldeki davada 13.10.2014 tarihinde feragat dilekçesi verdikten sonra 14.10.2014 tarihinde de aynı mahkemenin 2014/810 Esas sayılı dosyasına feragat dilekçesi verdiği anlaşılmakla feragat beyanının hata ile yapıldığı kanaatine varılarak yargılamaya devam edildiği, dava konusu Niğde ili, Merkez ilçesi, Şahinali Mahallesi, 6.1 ada, 114 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kayıtlı bulunan 3 nolu bağımsız bölümde davalının 3/4 oranında hissedar olduğu, hissesinin tamamını dava dışı diğer paylı maliklerden satış yoluyla edindiği, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 732 nci maddesi gereğince paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması hâlinde diğer paydaşların önalım hakkının bulunduğu, önalım hakkının alıcıya karşı açılacak davada kullanılacağı, önalım hakkı sahibinin satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini ödemek koşulu ile satılan payın kendi adına tescilini talep edebileceği, davacı tarafça önalım bedelinin mahkeme veznesine depo edildiği, davacının hukuken yasal önalım hakkının bulunduğu, davalı her ne kadar taşınmaz için daha yüksek fiyat ödediğini iddia etmekte ise de kendi muvazaasına dayanamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne; Niğde ili, Merkez ilçesi, Şahinali Mahallesi, 6.1 ada, 114 parselde kayıtlı bulunan 10 nolu bağımsız bölümde davalı Mustafa Ş. adına kayıtlı 3/4 oranındaki hissenin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı Muhterem A. adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 03.10.2017 tarihli ve 2017/1212 Esas, 2017/1285 Karar sayılı kararı ile; somut olayda, davacı vekilinin 13.10.2014 tarihli dilekçesi ile açıkça dosya numarasını yazıp "davacı Muhterem A. ve vekili Nesibe A. davalı ile anlaştığından davadan feragat ediyoruz" şeklinde belirttikten sonra, 14.10.2014 havale tarihli dilekçesi ile, 2014/810 Esas sayılı dosyadan feragat ettiği, hataen 810 yerine 809 yazdıklarını belirterek bu dosyadan feragatlarının bulunmadığını belirttiği, feragatten dönmek mümkün olmadığı gibi, feragat dilekçesinin hataen verildiğinin de kanıtlanamadığı, davacı vekilinin 2014/810 Esas sayılı dosyaya feragat dilekçesi vermesinin eldeki dosyaya vermeyeceği anlamına gelmeyeceği, feragatın kesin hükmün sonuçlarını doğuracak olup, mahkemece feragat nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulüne, Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/809 Esas, 2017/104 Karar sayılı kararının kaldırılmasına ve davanın feragat nedeni ile reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;            

“… Bilindiği gibi, 6100 sayılı HMK'nin 311. maddesinde, feragat ve kabulün kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı, irade bozukluğu hallerinde feragat ve kabulün iptalinin istenebileceği öngörülmüştür.

Davacı vekili, 13.10.2014 günlü feragat dilekçesini verdikten sonra ertesi gün görülmekte olan davadan feragat edilmediğini, 2014/810 Esas sayılı dosyadan feragat edildiğini, dilekçeyi hataen verdiğini bildirmiştir.

Davacı taraf, davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmeden önce, aynı dava içinde hata, hile veya ikrah nedeniyle feragatin geçersiz olduğunu ileri sürebilir.

O halde görülmekte olan dava ile feragatle sonuçlanan 2014/810 Esas sayılı davanın birbirini takip eden esas almaları, davacı vekilinin feragat dilekçesinin esasen anılan dava dosyasına verilmesi gerekirken hatalı olarak görülmekte olan davaya ibraz edildiği, bu hususta ilk derece mahkemesince deliller değerlendirilmek suretiyle hata edildiğinin hukuka uygun gerekçelerle kabul edildiği anlaşılmakla istinaf talebinin reddi gerekirken, kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş,…” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; irade bozukluğu hallerinden olan hata nedeniyle feragatin geçerli olmadığını ileri sürerek direnme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı vekilinin 13.10.2014 tarihli feragat dilekçesini verdikten sonra, ertesi gün (14.10.2014 tarihinde) görülmekte olan davadan feragat edilmediğini, 2014/810 Esas sayılı davadan feragat edildiğini ileri sürerek dilekçeyi hata sonucunda verdiğini bildirdiği somut olayda, davacı tarafça davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmeden önce, aynı dava içinde hata nedeniyle feragatin geçersiz olduğunun ileri sürülmesinin hukuki sonuç doğurup doğurmayacağı, buradan varılacak sonuca göre bölge adliye mahkemesinin davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun):

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Davaya Son Veren Taraf İşlemleri

Davadan feragat

MADDE 307- (1) Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.

Feragat ve kabulün şekli

MADDE 309- (1) Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.

(2) Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.

(3) Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir.

(4) Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.

Feragat ve kabulün zamanı

MADDE 310- (1) Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.

 (2) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.

(3) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.

Feragat ve kabulün sonuçları

MADDE 311- (1) Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (6098 sayılı Kanun):

G. İrade bozuklukları

I. Yanılma

1. Yanılmanın hükümleri

MADDE 30- Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz.

2. Yanılma hâlleri

a. Açıklamada yanılma

MADDE 31- Özellikle aşağıda sayılan yanılma hâlleri esaslıdır:

1. Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için iradesini açıklamışsa.

2. Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini açıklamışsa.

3. Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden başkasına açıklamışsa.

4. Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir kişi için iradesini açıklamışsa.

5. Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamışsa.

Basit hesap yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez; bunların düzeltilmesi ile yetinilir.

2. Değerlendirme

1. Öncelikle konu ile ilgili hukuki kavramların açıklanmasında yarar vardır.

2. Özel hukuk, taraflara kendi hakları üzerinde tasarruf yetkisi ve imkânı vermiştir. Özel hukuktan kaynaklanan tasarruf yetkisi, uyuşmazlıktan önce başlayıp uyuşmazlığın yargı organına intikal ettiği ve yargı organı önünde görüldüğü anda da devam eder. Hak sahibi, uyuşmazlık konusu hakkını dava edip etmemekte, dava ettikten sonra davalı ile yargılama içinde ya da dışında uzlaşmakta, arabulucuya gitmekte, sulh olmakta veya açtığı davadan feragat etmekte serbesttir.

3. Nitekim 6100 sayılı Kanun'un 307 nci maddesinde feragat tanımlanmış ve davacının talep sonucundan (6100 sayılı Kanun md. 119/1-ğ) kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak ifade edilmiştir. Davadan feragat eden davacı, bununla dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde istemiş olduğu haktan tamamen veya kısmen vazgeçmektedir. Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi (6100 sayılı Kanun md. 24), davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Medeni usul hukukunda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar bazı istisna davalar dışında her davadan feragat edilebilir.

4. Feragat davaya son veren taraf işlemlerinden biri olup, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir ( 6100 sayılı Kanun md. 309/1). Yine feragatin hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir (6100 sayılı Kanun md. 309/2). Ancak feragat, kayıtsız ve şartsız olmalı, kesin ve açık bir irade beyanı ile yapılmalıdır.

5. Davadan feragatin zamanı ise 6100 sayılı Kanun'un 310 uncu maddesinde düzenlenmiş ve feragatin hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği öngörülmüştür. Böyle olunca mahkemece verilen bir kararın temyizi aşamasında, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş bir karar olmadığından davadan feragat edilmesi mümkündür.

6. Davadan feragat, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Diğer bir anlatımla, davadan feragat ile dava konusu uyuşmazlık esastan sona ermiş olur. Bu nedenle mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile davacı feragatten dönemez; feragati ile bağlıdır. Belirtmek gerekir ki feragat, ıslah yolu ile de hükümsüz kılınamaz.

7. Ancak irade bozukluğu hâllerinde feragatin iptali istenebilir (6100 sayılı Kanun md. 311). Çünkü bir hukuki işlemin geçerli ve amacına uygun hukuki sonuç doğurabilmesi için o hukuki işlemi yapan kişi veya kişilerin sağlıklı bir şekilde oluşmuş iradelerinin bulunması ve yine bu iradelerinin istenilen hukuki sonuca uygun şekilde açıklanması gerekmektedir.

8. İrade bozukluğu hâlleri 6098 sayılı Kanun'un 30 ilâ 39 uncu maddeleri arasında “Yanılma, Aldatma ve Korkutma” başlıkları altında düzenlenmiş olup, irade bozukluğu sadece sözleşmelere özgü bir sakatlık hâli olmayıp, tek taraflı hukuki işlemler için de geçerlidir. Türk hukukunda irade bozukluğuna bağlanan yaptırım ise bir kesin hükümsüzlük (butlan) hâli olmayıp, 6100 sayılı Kanun'un 311 inci maddesinde de açıkça belirtildiği gibi iptal hakkıdır. Çünkü, bir hukuki işlemin geçerli ve amacına uygun hukuki sonuç doğurabilmesi için o hukuki işlemi yapan kişi veya kişilerin sağlıklı bir şekilde oluşmuş iradelerinin bulunması ve yine bu iradelerinin istenilen hukuki sonuca uygun şekilde açıklanması gerekmektedir.

9. Davadan feragatin; yanılma, aldatna ve korkutma nedenleriyle iptali ayrı bir dava açılarak ileri sürülebileceği gibi irade bozukluğu nedenleriyle feragatin geçersiz olduğu aynı dava içinde de ileri sürülebilir. Bu durumda mahkemece iddiaya ilişkin deliller toplanarak, feragat beyanının hukuki bir sonuç doğurup doğurmayacağı hakkında karar verilmesi gerekmektedir. Ne var ki, böyle bir inceleme yapılıp karar verilebilmesi için öncelikle feragat beyanının irade bozukluğu nedeniyle geçersiz olduğunun ileri sürülmesi gerekmekte olup, bu konuda mahkemece kendiliğinden inceleme yapılması olanaklı değildir. Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 25.10.2022 tarihli ve 2021/8-284 Esas, 2022/1371 Karar sayılı kararında da vurgulanmıştır.

10. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Kanun'da esaslı yanılma (hatanın) tanımı yapılmamış, 31 inci maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan yanılmanın (hatanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur (Fikret Eren, Ünsal Dönmez, Eren Borçlar Hukuku Şerhi, Ankara 2022, C.1., s. 844).

11. Diğer bir anlatımla (beyanda-açıklamada) yanılma (hata); iç irade ile beyan arasında istemeyerek meydana gelen bir uygunsuzluk hâlidir. İradesini beyan etmek isteyen kimse, kendi dalgınlığı veya yanlış anlaması sonucunda gerçek iradesini istemediği bir şekilde açığa vurmuş olabileceği gibi; yanılma, beyanda bulunan kişinin dışında ortaya çıkan bir takım nedenlerden ötürü de olabilir. Böylelikle kişi, gerçek iradesine uymayan bir beyanda bulunarak iradesini sakatlamaktadır. Yanılgıya düşen kişi karşı tarafın bir etkisi veya kusuru olmaksızın iradesine uygun olmayan bildirimde bulunmaktadır.

12. Beyanda (açıklamada) yanılma iki şekilde ortaya çıkabilir. Bunlar beyan fiilinde yanılma ve beyan içeriğinde yanılmadır. Beyan fiilinde yanılma, beyan sahibi, beyan fiilinde, başka bir deyişle beyan fiilini oluşturan araçlarda, söz, yazı ve işaretlerde yanılmaktadır. Beyan sahibi, beyan fiilini oluşturan söz, yazı ve işaretleri kullanmak istememekte, dolayısıyla beyan fiili, yani söz, yazı ve işaretler gerçek iradeye uymamaktadır. Burada yanlış söyleme, yanlış yazma söz konusu olmaktadır. Beyan içeriğinde yanılma ise, beyan sahibinin gerçekte (beyan fiilini beyan söz, yazı ve işaretlerini) istemesine rağmen, ona doğru bir yorum sonunda verilecek anlamdan başka bir anlam vermesi hâlinde ortaya çıkar (Eren, Dönmez, s. 845).

13. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili mahkemeye sunduğu 13.10.2014 tarihli dilekçe ile 2014/809 Esas sayılı dosya numarasını belirterek "Davacı Muhterem A. ve vekil Nesibe A. davalı ile anlaştığından davadan feragat ediyoruz" şeklinde beyanda bulunduktan sonra, 14.10.2014 havale tarihli dilekçe ile; 2014/810 Esas sayılı dosyadan feragat ettiklerini, hataen 2014/810 Esas yerine 2014/809 Esas yazdıklarını, rakam hatası olduğunu belirterek 2014/809 Esas sayılı davadan feragat iradesinin bulunmadığını bildirmiştir. Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/810 Esas sayılı dosyasının yapılan incelemesinde, davacı vekilince 14.10.2014 tarihli feragat dilekçesinin (13.10.2014 tarihli davacı asılların imzaladığı feragat tutanağı da eklenerek) sunulması üzerine, mahkemece aynı tarihli karar ile davalı Mahmut Ş. aleyhine açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

14. Yukarıda açıklandığı üzere, beyan fiilinde yanılmada; beyan sahibi, beyan fiilinde, başka bir anlatımla beyan fiilini oluşturan araçlarda, söz, yazı ve işaretlerde yanılmakta olup, yanlış söyleme, yanlış yazma söz konusu olmaktadır. Somut olayda da, davacı vekilinin gerçek iradesi Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/810 Esas sayılı dosyada davadan feragat etmek ise de, açıklamada yanılma (beyanda hata) sonucunda 2014/809 Esas sayılı dosyada davadan feragat ettiğini bildirmiştir. Zira, görülmekte olan dava (2014/809 Esas) ile feragatle sonuçlanan 2014/810 Esas sayılı davanın birbirini takip eden esas almaları dikkate alındığında, davacı vekilince feragat dilekçesi anılan dava dosyasına verilmesi gerekirken hatalı olarak görülmekte olan davaya ibraz edilmiştir. Ayrıca, Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/810 Esas sayılı dosyada, davacı vekilince sunulan 14.10.2014 tarihli feragat dilekçesinde, 2014/809 Esas sayılı dosyada hataya dayalı olarak feragat dilekçesinin verildiği, durumun fark edilmesi üzerine de dilekçe verildiği belirtilmiştir.

15. O hâlde, 6100 sayılı Kanun 311 inci maddesine göre irade bozukluğu hâllerinde feragatin iptali istenebileceğinden; somut olayda da 6098 sayılı Kanun'un 30 ve 31 inci maddelerine, dolayısıyla açıklamada esaslı yanılma (beyanda esaslı hata) hukuki sebebine dayalı olarak feragatin iptalinde hukuka aykırılık bulunmadığından ilk derece mahkemesince işin esasının incelenmesi yerinde olmuştur.

16. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacı vekili tarafından düzenlenerek mahkemeye sunulan feragat beyanını içeren dilekçede, dosya numarasının yanlış yazılmış olmasının vekilin işini yaparken özen yükümlülüğüne uymamasından kaynaklanmakta olup, feragatin davalı taraf için oluşturduğu maddi ve usul hukukuna ilişkin sonuçları engellememesi gerektiği, somut olayda 6098 sayılı Kanun'da belirtilen irade bozukluğu hâllerinden olan yanılmaya dayanılamayacağı, davalı isminin dilekçede yer almadığı, sonuç olarak direnme kararının uygun olduğu ve onanması gerektiği görüşü ile yanılma durumunun davacı tarafça usulünce ispat edilemediği, dilekçelerdeki esas numarasının ardışık olmasının ve davacı tarafça sunulan feragat dilekçesinin yanılmaya dayalı olarak verildiğine dair dilekçenin ertesi gün verilmesinin ispat için yeterli olmadığı belirtilerek direnme kararının değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler Kurul çoğunluğunca yukarıda açıklanan nedenlerle benimsenmemiştir.

17. Hâl böyle olunca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

22.03.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

"K A R Ş I   O Y "

Davacı Muhterem A. vekili tarafından mahkemenin 2014/809 Esas sayılı sırasına kaydedilen dava ile Mustafa Ş. aleyhine, 2014/810 Esas sırasına kaydedilen dava ile, Mahmut Ş. aleyhine önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil davası açılmıştır.

Davacı vekili tarafından, 2014/809 Esas sayılı davada; "davalı ile anlaştığımızdan feragat ediyoruz" ibaresi ile 13.10.2014 tarihli dilekçe sunmuştur. Bir gün sonra da (14.10.2014 tarih) feragat dilekçesinde dosya numarasını hatalı yazdığını belirterek feragat beyanını geri almak istemiştir.

Davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm kesinleşinceye kadar kullanılabilen bir hak niteliğindeki feragat, davacının istem sonucundan vazgeçmesi olup, kesin hükmün hukuki sonuçlarını doğurur. Geçerliliği için davalının rızasına veya mahkemenin kabulüne gerek olmayıp, bu konudaki tek taraflı irade beyanının mahkemeye ulaşması yeterlidir.

Maddi hukuk bakımından feragat hakkı sona erdirdiği gibi, davadan feragat öncelikle davayı sona erdirmektedir. Aynı zamanda davadan feragat, dava konusu haktan da feragat sayılır. Bu yüzden davacı dava dilekçesinin talep sonucunda isteyip de feragat ettiği talebi hakkında artık tekrar dava açamaz. Bu sebeple davadan feragat, aleyhine dava açılmış bulunan davalı içinde önemli maddi ve usul hukuna ilişkin sonuçları bulunmaktadır.

Feragatten rücu edilemez ise de, irade sakatlığı hâllerinden biri nedeniyle feragatin iptali mümkündür (HMK m. 311).

İradeyi bozan sebeplerden biri de yanılmadır. Davacı vekilinin feragat beyanına ilişkin dilekçede dosya numarasını yanlış olarak bildirmesi, beyanda yanılmadır. Türk Borçlar Kanununun 30 uncu maddesine göre yalnız esaslı yanılma önem ifade eder.

“Yanılmada dürüstlük kuralları” başlıklı TBK md. 34 hükmü uyarınca; yanılan, yanıldığını dürüstlük kurallarına aykırı olarak ileri süremeyecektir. Olayda olduğu gibi yazım hatası esaslı yanılma değildir.

Somut olayda; davacı vekili, feragat dilekçesini mahkemeye verirken hataya, hileye, ikraha maruz bırakıldığını iddia etmemektedir. Kendi hatası ile feragat beyan dilekçesinde dosya numarasını yanlış yazdığını ifade etmektedir. Davacı vekilinin beyanda hatasına, mahkemenin, davalı tarafın yahut bunların dışında bir unsurun etkisi olmamıştır. Davacı vekili tarafından düzenlenen feragat beyanını içeren dilekçede, davalının adı da yazılmamıştır.

Vekâlet sözleşmesinde çoğu zaman vekâlet veren, vekilin mesleki yeteneklerini ve karakterini esas alarak vekâlet vermektedir. Bunun sonucu olarak vekâlet sözleşmesinin, diğer iş görme sözleşmeleri ile kıyaslandığında daha belirgin bir şekilde güvene dayandığını söyleyebiliriz. Vekilin, vekâlet sözleşmesi ile üstlenmiş olduğu edimini gereği gibi yerine getirebilmesi için, “özen borcuna uygun hareket etmesi” gerekmektedir.

Vekilin özen borcu, TBK 506/II'nci maddede düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.05.2015 tarihli ve 2014/16879 Esas, 2015/15258 Karar sayılı kararına göre; Avukatlık Kanunu ve TBB Meslek Kurallarındaki hükümler, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, TBK’nın 506 ncı maddesinde düzenlenen “vekilin özen borcu’’na göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Yani, avukat için ‘ağırlaştırılmış özen yükümlülüğü’ söz konusudur. Yüksek Mahkemeye göre; avukatın özen borcu objektif sorumluluk olup subjektif nedenler avukatın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

Davacı vekili tarafından düzenlenerek mahkemeye sunulan feragat beyanını içeren dilekçede, dosya numarasının yanlış yazılmış olması, vekilin işini yaparken özen yükümlülüğüne uymamasından kaynaklanmakta olup, feragatın davalı taraf için oluşturduğu maddi ve usul hukukuna ilişkin sonuçları engellememelidir. Bu sebeple Yüksek Kurulun çoğunluk görüşüne katılamamaktayım.

7. H.D. Bşk.                                                            
Hikmet Onat