SÖZLEŞMEDE BORÇLUNUN ÖDEYECEĞİ TAKSİT MİKTARLARI İLE VADE TARİHİ AÇIK VE NET OLDUĞUNDAN BU SÖZLEŞME İİK 68 HÜKMÜNDEKİ BİR BELGEDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


03 Mar
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/12-75
KARAR NO   : 2022/1408

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 19/09/2019
NUMARASI                 : 2019/479 - 2019/455
ALACAKLI (DAVACI)  : A.K.vekili Av. T.Y.
BORÇLU (DAVALI)     : C. Pazarlama Basın Yayın Dağıtım Teks. Day. Tük. Mad. İç ve Dış Tic. A.Ş.
                                       vekili Av. B.A.

1. Taraflar arasındaki "itirazın kaldırılması” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin reddine ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Alacaklı İstemi:

4. Alacaklı vekili istem dilekçesinde; ilamsız icra takibinin konusunun müvekkilinin İhlas Finanstaki alacağının borçlu firmaya temlik edilen alacağı olduğunu, borçlunun alacaklının tek başına icra takibi yapamayacağı itirazının kötü niyetli olduğunu, sözleşmede Ahmet K.’nın tek başına icra takibi yapamayacağı ya da mahkemeye başvuramayacağı gibi bir ibarenin bulunmadığını, Ayşe K.’nın müvekkilinin eşi olup, okuma yazma bilmediğini, sözleşmede alacaklı olarak Ahmet K.’dan başkasının imzasının olmadığını, imzası olmayan Ayşe K.’nın bu sözleşmeye dayanarak icra takibi yapmasının mümkün olmadığını, borçlunun sözleşmeye ve imzaya herhangi bir itirazının bulunmadığını ileri sürerek itirazın kesin olarak kaldırılmasına ve borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Borçlu Cevabı:

5. Borçlu vekili; takibe dayanak belgenin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 68. maddesi anlamında belge olmadığını, takip dayanağı sözleşmede her iki tarafa karşılıklı edimler yüklendiğini ve karşılıklı şartlar içerdiğini, kayıtsız ve şartsız bir borç ikrarını içermediğini, alacağın yargılamaya muhtaç olduğunu belirterek istemin reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 14.04.2016 tarihli ve 2016/141 E., 2016/304 K. sayılı kararı ile; borçlunun takibe dayanak belgenin altındaki imzaya açıkça itiraz etmediği, sadece borçlu olmadığını öne sürdüğüne göre bu belgenin bağlayıcı nitelikte olduğu, takibe dayanak belgenin imzası ikrar edilmiş yani İİK'nın 68/1. maddesi bağlamında bir belge olduğu, borçlunun borcu ödediğini İİK’nın 68. maddesinde belirtilen belgelerle kanıtlamadığı gerekçesiyle itirazın kesin olarak kaldırılmasına, itiraza uğrayan alacağın %20’si oranındaki tazminatın davalıdan (borçludan) alınarak davacıya (alacaklıya) ödenmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 05.12.2016 tarihli ve 2016/16852 E., 2016/24877 K. sayılı kararı ile;

“… Alacaklı tarafından genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine başlandığı, örnek 7 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine, borçlunun yasal sürede icra dairesine verdiği dilekçe ile borca itiraz ettiği, alacaklının itirazın kaldırılması istemiyle 04.02.2016 tarihinde icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, takibe konu belgenin İİK'nun 68/1. maddesinde belirtilen imzası ikrar edilmiş belge olduğundan bahisle itirazın kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

29.10.2016 tarih ve 29872 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin “Dava ve Takip Usulü” başlıklı 16/1. maddesinde; “20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır" hükmü yer almaktadır.

Somut olayda, alacaklı tarafından, borçlu şirket C. Paz. Bas. Yay. Tük. Tic. A.Ş.'nin itirazının kaldırılması istemiyle 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 16/1. maddesi gereğince 17.08.2016 tarihinden önce icra mahkemesine başvurulduğu görülmektedir.

O halde, adı geçen şirketin olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılıp kapatılmadığının araştırılarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar re’sen bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

9. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 15.12.2017 tarihli ve 2017/59 E., 2017/807 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak, taraflar arasındaki icra takibinin dayanağı olan 04.07.2011 tarihli alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi başlıklı belgenin kayıtsız şartsız para borcu ikrarını içermemesi ve taraflara karşılıklı edimler yüklemesi nedeniyle İİK’nın 68/1. maddesinde belirtilen nitelikte belge olmadığı, takip konusu alacağın varlığı, miktarı ve tahsilinin genel mahkemede yargılamayı gerektirdiği gerekçesi ile itirazın kesin olarak kaldırılması isteğinin reddine, yasal koşullar gerçekleşmediğinden borçlunun tazminat isteğinin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

10. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 11.02.2019 tarihli ve 2018/9959 E., 2019/1785 K. sayılı kararı ile;

“… Alacaklı tarafından genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız icra takibinde borçlunun yetkiye ve borca itirazı üzerine takibin durduğu, alacaklının, itirazın kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; alacağın varlığının yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle istemin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK'nin 68/1. maddesi gereğince; talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenit ise, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilir.

Somut olayda icra takibinin dayanağı 04.07.2011 tarihli “Alacağın temliki, Sulh, İbra ve Feragat sözleşmesi” başlıklı belge, kayıtsız şartsız, belirli bir para borcu ikrarını içerdiği gibi, belge altındaki imza açıkça inkar edilmediğinden İİK'nin 68. maddesi kapsamında borç ikrarını içeren belge niteliğindedir.

O halde mahkemece, işin esasının incelenerek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile alacağın varlığının yargılamayı gerektirdiğinden bahisle itirazın kaldırılması isteminin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 19.09.2019 tarihli ve 2019/479 E., 2019/455 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; genel haciz yolu ile ilamsız takibe dayanak belgenin İİK'nın 68. maddesi kapsamında imzası ikrar edilen, kayıtsız, şartsız, belirli bir para borcu ikrarını içerir belge niteliğinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken İİK’nın “İtirazın kesin olarak kaldırılması” başlıklı 68. maddesinin 1. fıkrasında; “Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilamsız takip yapılamaz.” hükmü yer almaktadır.

16. İtirazın kaldırılması borçlunun itirazı ile duran (İİK m. 66) ilamsız icra takibine (ilamsız icra prosedürü içinde) devam edilmesini sağlayan (İİK m. 78) bir yoldur. İtiraz ile duran ilamsız icra takibine devam edilmesini sağlamak için, alacaklının genel mahkemelerde itirazın iptali davası açması mümkündür (İİK m. 67). Para (ve teminat) alacakları için ilamlı icradan başka, ayrı bir ilamsız icra yolu kabul edilmesinin amacı, alacaklının yalnız ilâmsız icra prosedürü içinde genel mahkemeden bu konuda bir ilam almadan, çabuk ve basit bir şekilde alacağına kavuşmasını sağlamaktır. Alacaklıya, borçlunun itirazını hükümden düşürmek için yalnız itirazın iptali davası açma imkânı tanınsa idi, borçlu hiç bir haklı nedene dayanmayan bir itiraz ile alacaklıyı mahkemede dava açmaya zorlayabilir ve bununla ilamsız icra yolunu işlemez hâle getirebilirdi. İşte bu sakıncayı önlemek ve ilamsız icranın amaç edindiği çabukluk ve basitlik ilkelerini gerçekleştirmek için borçlunun itirazının ilamsız icra prosedürü içinde kaldırılmasını sağlamak üzere itirazın iptali davasından başka icra mahkemesinde itirazın kaldırılması yolu kabul edilmiştir (İİK m. 68-70). Alacaklıya, borçlunun itirazını icra mahkemesinde çabuk ve basit bir şekilde kaldırtmak imkânı tanırken, borçlunun hakkının (savunma imkânının) tehlikeye sokulmaması gerekir. Yani, ancak borçlunun gerçekten borçlu olduğu hakkında güçlü delillerin bulunması hâlinde, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilmelidir. Bu nedenle, alacağı İİK’nın 68-68/a maddelerinde sayılan belgelerden birine bağlı olmayan alacaklı, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyemez (yalnız, mahkemede itirazın iptali davası açabilir). Başka bir deyimle, yalnız, takip konusu alacağın İİK’nın 68-68/a maddelerinde sayılan belgelerden birine bağlı olması hâlinde, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 275-276).

17. İcra takibinin dayanağı olan âdi senet altındaki imza borçlu tarafında kabul edilir ve senet belli bir meblâğ (para) için kayıtsız şartsız bir borç ikrarı (borç tanıması) içerirse, alacaklı, bu senede dayanarak itirazın kesin kaldırılmasını isteyebilir ve (icra mahkemesinde) alacaklı olduğunu bu senetle ispat edebilir. Borç ikrarının sebebi, alacaklının kendi borcunu tamamen yerine getirmiş olduğu, iki tarafa borç yükleyen (iki taraflı) bir sözleşme (akit) de olabilir. Örneğin yazılı bir satış sözleşmesinde malın alıcıya teslim edilmiş olduğu (yani, satıcının sözleşmeden doğan borcunu tamamen yerine getirdiği ve alıcının (borçlunun) satış bedelini belli bir tarihte ödeyeceği yazılı ise böyle bir yazılı satış sözleşmesi de borç ikrarıdır, yani İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerdendir (Kuru, s. 280).

18. Borç ikrarının kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Borçlu, senette hiçbir kayıt ve şart ileri sürmeksizin, borçlu olduğunu ikrar (kabul) etmiş olmalıdır. Borç ikrarı belli bir miktar para borcu hakkında olmalıdır. Yani, senette borçlunun borçlu olduğunu kabul ettiği borç miktarı açıkça gösterilmelidir. Borç miktarını göstermeyen ve fakat borçlunun yalnız borçlu olduğunu bildiren belge İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrası anlamında bir belge değildir. Alacaklının belirtilen niteliklere sahip bir âdi senede dayanarak icra mahkemesinden itirazın kesin kaldırılmasını isteyebilmesi için âdi senet altındaki imzanın, takip borçlusu tarafından ikrar edilmiş olması gerekir. Borçlu itiraz ederken imzayı ikrar ettiğini açıkça bildirebilir. İİK’nın 62. maddesinin 5. fıkrası uyarınca borçlu, itirazında imzayı inkâr ettiğini ayrıca ve açıkça bildirmezse, o icra takibi yönünden âdi senetteki imzayı ikrar etmiş sayılır (Kuru, s. 281-282).

19. Somut olayda; alacaklı vekili tarafından borçlu aleyhine 04.07.2011 tarihli “alacağın temliki, sulh, icra ve feragatname sözleşmesi” başlıklı belgeye dayanılarak genel haciz yolu ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlu vekilinin yasal sürede icra dairesine verdiği dilekçe ile borca itiraz ettiği, alacaklı vekilinin duran takibin devamını sağlamak için itirazın kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu anlaşılmaktadır.

20. Takibe dayanak 04.07.2011 tarihli “alacağın temliki, sulh, icra ve feragatname sözleşmesi” başlıklı belgenin incelenmesinde; sözleşmenin 4.1. maddesinde muhatap alacaklının Tasfiye Hâlindeki İhlas Finans Kurumu A.Ş.‘nin 468862 numaralı kâr ve zarar katılım akdi, cari hesaplar ve hesapların eklerinde bulunan 3.693USD’yi bütün hakları ile birlikte temlik alan borçluya temlik ettiği, sözleşmenin 4.2. maddesinde muhatap alacaklının daha evvelce Türk Lirası hesaplarının Amerikan Dolarına, Alman Markı hesapların EURO’ya çevrilmiş olması nedeniyle gerek Türk Lirası, gerekse Alman Markı alacağı kalmadığını kabul ve beyan ettiği, buna ilişkin olarak tarafların tamamını en geniş anlamda gayri kabili rücu ibra ettiği, 4.4. maddesinde muhatap alacaklının bu sözleşmenin imzalanması ile birlikte bütün sonuçları itibari ile hukukî ve cezaî yönden şahsi hakları da kapsar şekilde asıl alacak, ücreti vekalet, faiz, munzam zarar ve sair alacaklarda dahil olmak üzere şikâyet, ceza davaları, hukuk davaları ve icra takibi yönünden kurum ve ilgilileri en geniş anlamda gayri kabili rücu ibra ettiğinin kararlaştırıldığı görülmektedir.

21. Takibe dayanak sözleşmenin 4.3. maddesinde ise temlik alan borçlunun, muhatap alacaklının kendisine temlik ettiği tutarı muhatap alacaklıya belirtilen vadelerde taksitler hâlinde ödeyeceği, her bir taksitin ödeme günündeki TCMB döviz alış kuru karşılığı Türk Lirası olarak ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, temlik alan borçlunun ve muhatap alacaklının bu durumu gayri kabili rücu kabul, beyan ve taahhüt ettikleri anlaşılmaktadır.

22. Şu hâle göre takibe dayanak sözleşme herhangi bir koşul içermemekte olup, sözleşmede muhatap alacaklının temlik ettiği miktar ile temlik alan borçlunun ödeyeceği taksitlerin miktarları ile vade tarihi açık ve nettir. Alacağın varlığı, miktarı ve tahsili genel mahkemede yargılamayı gerektirmemektedir. Bu hâli ile takibe dayanak belge, İİK'nın 68. maddesi kapsamında imzası ikrar edilen, kayıtsız, şartsız, belirli bir para borcu ikrarını içerir belge niteliğindedir.

23. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, muhatap ile Tasfiye Hâlindeki İhlas Finans Kurumu A.Ş. arasındaki cari hesap ilişkisinin belirli olmadığı, alacağın tahsili için muhatap alacaklının alacağı temlik ettiği, ödemenin taksitlere bağlanmış olmasının kayıtsız ve şartsız borç ikrarı anlamına gelmeyeceği, borç ikrarının bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

24. Hâl böyle olunca, mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.10.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 18 üyenin 14’ü BOZMA, 4’ü ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.