TAHKİKATIN AMACI DELİL TOPLAMAK DEĞİL DELİLLERİ İNCELEMEK VE DEĞERLENDİRMEKTİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


12 Şub
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/2-772
KARAR NO   : 2022/1370

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                   :
 Adana 5. Aile Mahkemesi
TARİHİ                             : 19/12/2017
NUMARASI                     : 2017/986 - 2017/921
DAVACI-KARŞI DAVALI : C.Ç. vekili Av. C.A.Y.
DAVALI-KARŞI DAVACI : H.A. vekili Av. D.İ.

1. Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Adana 5. Aile Mahkemesince verilen her iki davanın kabulüne ilişkin karar, davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda önce onanmış, davalı-karşı davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı-Karşı Davalı İstemi:       

4. Davacı-karşı davalı vekili 15.01.2014 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 22.05.2010 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının olduğunu, evlilik süresince eşler arasında fikri ve ruhi uyuşmazlıkların günden güne büyüdüğünü, ortak hayatın çekilmez hâle geldiğini, davalının polis memuru olduğunu, işi nedeniyle yaşadığı stresi eve taşıdığını, öfke nöbetleri geçirdiğini, eşine fiili ve sözlü saldırıda bulunduğunu, tarafların son olarak 13.01.2014 tarihinde tartıştıklarını, davalının davacıya fiziksel şiddet uyguladığını, bu olaydan sonra fiili ayrılığın başladığını ileri sürerek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına aylık 500 TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına aylık 500 TL tedbir-yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı-Karşı Davacı İstemi:

5. Davalı-karşı davacı vekili 11.02.2014 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, boşanmaya sebep olan olaylarda müvekkilinden kaynaklanan kusurlu bir davranışın bulunmadığını, davacının cep telefonunu elinden bırakmadığını, eşinin işte olduğu saatlerde sabahlara kadar WhatsApp, Facebook ve Tango gibi sitelerde gezindiğini, tüm uyarılara rağmen davacının bu hareketlerine devam ettiğini, 2013 yılının Mayıs ve Haziran aylarında davacının Facebook sosyal paylaşım sitesi üzerinde sürekli bir erkekle konuştuğunu, bu sebeple eşler arasında tartışma çıktığını, davacının olaya “şaka yaptık” açıklamasında bulunduğunu, bu olayın müvekkilinin eşinden şüphe etmesine neden olduğunu, davacının telefon kayıtlarını incelediğinde birden fazla erkekle farklı zamanlarda normalin çok üstünde görüşme ve mesajlaşma yaptığını fark ettiğini, davacının Tango adı verilen internet sitesi üzerinden ücretsiz görüntülü görüşme yaptığını, aynı programı kullanan kişilerin mesafesini görerek onlarla bağlantı kurduğunu, bu program sayesinde listeden rastgele kişilerle mesajlaştığını, davacının bu şekilde görüştüğü erkeklere kendisini yalnız yaşayan bir kadın olarak tanıttığını öğrendiğini, bu olaylar nedeniyle tarafların 13.01.2014 tarihinden itibaren ayrı yaşamaya başladıklarını, davacının kusurunu kapatma amacıyla hızlı davranıp boşanma davası açtığını ileri sürerek sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan davacı kadının davasının reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetin babaya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemenin Birinci Kararı:

6. Adana 5. Aile Mahkemesinin 25.11.2014 tarihli ve 2014/40 E., 2014/897 K. sayılı kararı ile; boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı kadın eşin sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla çok sayıda erkekle görüştüğü, tanıştığı bu kişilerin bir kısmı ile buluştuğu, böylece sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu olayları öğrenen davalı-karşı davacı erkeğin eşine bağırıp çağırdığı, üzerine yürüdüğü, evden ayrıldıktan sonra her gün başka bir kız ile çıktığı, hâl böyle olunca evliliğin bu hâle gelmesine eşlerin eşit kusurlarıyla sebep oldukları gerekçesiyle her iki davanın da kabulüne, tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına aylık 200 TL tedbir-iştirak, kadın yararına 200 TL yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Kararları:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı-karşı davacı vekili süresi içinde temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 19.10.2015 tarihli ve 2015/5189 E., 2015/18668 K. sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.

9. Davalı-karşı davacı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 03.03.2016 tarihli ve 2015/26805 E., 2016/4075 K. sayılı kararı ile;

“… 1- Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre davalı-davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme istekleri yersizdir.

2- Mahkemece; davacı-davalı kadının internet üzerinden sosyal paylaşım sitesi aracılığıyla ve çok sayıda erkekle görüşerek daha sonra bu kişilerin bir kısmıyla buluştuğu sadakatsiz ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, olayı öğrenen davalı-davacı erkeğin ise eşine bağırıp çağırıp, üzerine yürüdüğü, evden ayrıldıktan sonra hergün başka bir kızla çıktığını komşusuna söylediği gerekçesiyle eşit kusurlu oldukları kabul edilerek, davacı-davalı kadın yararına yoksulluk nafakası takdir edilmiş ise de; yapılan soruşturma ve taplanan delillerden davalı-davacı erkeğe kusur olarak yüklenen eşi evden ayrıldıktan sonra her gün bir kızla çıktığı şeklindeki kusura davacı-davalı kadın tarafından vakıa olarak dayanılmadığı bu sebeple kusur belirlemesinde esas alınamayacağı, gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin sona ermesinde davacı-davalı kadının, eşine oranla daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmaktadır. Hal böyleyken, mahkemece tarafların eşit kusurlu kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı-davalı kadın lehine yoksulluk nafakası (TMK m. 175) takdiri doğru değildir. Ne var ki, ilk inceleme sırasında bu yön gözden kaçırılarak hükmün onanmasına karar verilmiş olup, davalı-davacı erkeğin kusur belirlemesi ve yoksulluk nafakasına yönelik karar düzeltme isteğinin Hukuk Muhakemeleri Kanununun 440-442. maddeleri gereğince kabulü ile Dairemizin 19.10.2015 gün 2015/5189 esas, 2015/18668 karar sayılı onama kararının kusur belirlemesi ve davacı-davalı kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakasına yönelik kısmının kaldırılarak, hükmün bu bölümünün yukarıda gösterilen gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir,…” gerekçesiyle yoksulluk nafakası yönünden bozma kararı verilmiştir.

Mahkemenin İkinci Kararı:

10. Adana 5. Aile Mahkemesinin 26.05.2016 tarihli ve 2016/329 E., 2016/410 K. sayılı kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; her boşanma davasının kural olarak davanın açıldığı tarihten önce eşler arasında gerçekleşen olaylara dayandığı, ancak eşlerin sadakat yükümlülüğünün dava sırasında da devam ettiği, somut olayda erkek eşin tanık Emine’ye “abla dağınık hayatım var, her gün bir kızla çıkıyorum” dediği, bu olayın yargılama aşamasında davacı-karşı davalı vekilinin görgüye dayalı bilgisi üzerine tanığa soru sorulması sonucunda ortaya çıktığı, dolayısıyla boşanmaya neden olan olaylarda güven sarsıcı ve sadakatsiz davranışlarda bulunan kadın ile eşine şiddet uygulayan ve sadakatsiz davranan erkeğin eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı:

11. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı-karşı davacı vekili süresi içinde temyiz isteminde bulunmuştur.

12. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2017 tarihli ve 2017/2-2645 E., 2017/1338 K. sayılı kararı ile direnme kararının kısa karar-gerekçeli karar çelişkisi nedeniyle usulden bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

13. Adana 5. Aile Mahkemesinin 19.12.2017 tarihli ve 2017/986 E., 2017/921 K. sayılı kararı ile kısa karar-gerekçeli karar çelişkisi giderilerek önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

14. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davacı-karşı davalı eş yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175. maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

16. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

17. Bilindiği üzere TMK’nın “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;

"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.

18. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.

19. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.

20. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve malî olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili malî sonuçlarındandır.

21. Türk Medeni Kanunu’nun “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesi ile “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 1998/688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 2007/275 K.; 20.06.2019 tarihli ve 2017/2-2424 E., 2019/751 K. sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi malî kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.

22. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi” başlıklı 141. maddesi 22.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanun’un 15 maddesi ile değişiklikten önceki hâliyle; “(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri (m. 136) ile serbestçe; ön inceleme aşamasında (m. 137) ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına (m. 140) taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilir (m. 139). Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah (m. 176) ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” değişiklikten sonra ise “- (1) (Değişik:22/7/2020-7251/15 md.) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” şeklinde düzenleme altına alınmıştır. HMK’nın 141. maddesine göre; tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada, herhangi bir sınırlamaya bağlı olmaksızın uyuşmazlığın genel çerçevesi içinde iddia ve savunmalarını değiştirebilecekleri kabul edilmiştir. Dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında bu yasağın uygulanmaması ile uyuşmazlığın daha en başında, karşı tarafın açıklamasını, iddia ve savunmasını tam olarak görmeden, sağlıklı ve tam bir iddia ve savunma örgüsü kurmanın mümkün ve gerçekçi olmadığı gözetilerek; tarafların dilekçelerinde rahat, doğru ve sağlıklı bir iddia ve savunma bütünü oluşturmalarını sağlamak olduğu gibi, maddi ve hukukî nitelendirmeleri uyuşmazlığı çözecek doğrulukta ortaya koymaları amaçlanmaktadır. Şüphesiz ki bu imkân, sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi ile söz konusudur. Bu iki dilekçeden sonra, hangi ad altında olursa olsun verilecek dilekçeler, sınırlama ve yasak kapsamında kabul edilmelidir. Madde gerekçesinde; uyuşmazlığın ön inceleme aşamasında netleşmesi sayesinde, ön inceleme duruşma tutanağının “yargılamanın yol haritası” olma özelliğini güçlendireceği gerekçelerine de yer verilmiştir.

23. Görüldüğü üzere, HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmezden evvel tarafların uyuşmazlık konuları ve bu uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin en başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır. Zira tahkikatın amacı; kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi hâlde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar.

24. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince, Mahkeme ve Özel Dairenin de kabulünde olduğu üzere boşanmaya sebep olan olaylarda; kadının, internet üzerinden sosyal paylaşım sitesi aracılığıyla ve çok sayıda erkekle görüşerek daha sonra bu kişilerin bir kısmıyla buluşması, sadakatsiz ve güven sarsıcı davranışlarda bulunması, olayı öğrenen erkeğin de eşine bağırıp çağırarak üzerine yürümesi şeklinde gerçekleşen kusurlu davranışlar yönünden uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; mahkemece dinlenen tanık Emine A.’ün erkek eş ile dava tarihinden sonra gerçekleştiği anlaşılan bir konuşmasında, erkeğin tanığa “abla dağınık hayatım var her gün bir kızla çıkıyorum” şeklindeki beyanının erkeğe kusur olarak yüklenip yüklenemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Yukarıda açıkça belirtildiği üzere tahkikatın amacı; delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir. Davalı-karşı davacı kadın tarafından sunulan 15.01.2014 tarihli dava ve 12.03.2014 tarihli cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçeleri incelendiğinde tanık tarafından beyan edilen vakıaya dayanılmadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca Özel Daire bozma kararında belirtildiği üzere, ileri sürülmeyen bir vakıanın kusur belirlemesine esas alınmasından söz etme imkânı bulunmamaktadır. Dolayısıyla kabul edilen diğer kusurlu davranışlar ve gerçekleşen olaylara göre, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir.

25. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

26. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.