USULE İLİŞKİN BOZMADAN SONRA ISLAH OLABİLİR KARARI

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


08 Tem
2015

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO            : 2014/12435
KARAR NO         : 2015/6107

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ             :
ŞANLIURFA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ                       : 21/11/2013
NUMARASI                : 2012/13 - 2013/486
DAVACI                      : İ.Ç.
DAVALI                      : F.A.

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y     K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı ile davalı arasında taşınmaz satış sözleşmesi yapıldığını, davalının sözleşme ile, davacıya 30.000.00.-TLsı peşin olmak üzere 54.600.00.-TL karşılığında arsa sattığını, davalının sonradan taşınmazın davacıya devrinden kaçındığını; davalıya farklı tarihlerde toplam 30.000,00 TL sı ödendiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL nın ödeme tarihinden itibaren işletilecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın zamanaşımına uğradığını, bedelin ödenmediğini, belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne, 10.000 TL'nin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmün davalı tarafça temyizi üzerine, Yargıtay 13. H.D kararı ile ve "duruşma gün ve saatinden önce yargılama yapıldığı sabit olduğundan usulüne uygun taraf teşkili yapılmadan karar verildiği" gerekçesiyle, anılan mahkeme kararı bozulmuştur.

Mahkemece, bozmaya uyularak, yeniden yapılan yargılamada, davacı davasını ıslah etmiş ve neticede; davanın kabulüne, 30.000.00.- TL alacağın 4.000 TL sına 17.01.2007, 5.000 TL lık kısmına 22.01.2007, 13.000 TL.lık kısmına 26.01.2007, 8000 TL.lık kısmına 07.02.2007, tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlığın açıklanan bu niteliği karşısında, ıslah konusundaki yasal durum hakkında aşağıdaki açıklamaların yapılmasında yarar görülmüştür.

Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 176. maddesinde (eski HUMK.83.maddesi) ıslah; “taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir" olarak tanımlanmıştır.

Aynı Kanun'un müteakip 177. maddesinde (HUMK.84.mad.) ise, ıslahın yalnızca tahkikat bitinceye ve hüküm verilinceye kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.

Nitekim 04.02.1948 gün ve 1948-3 esas, 1944-10 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen 'ıslah'ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seksendördüncü maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay'ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmıştır.

Birleştirme kararıyla kabul edilen, bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı yönündeki kural, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 177. maddesi hükmüyle birlikte değerlendirildiğinde, bir davadaki istem/istemler hakkında mahkemece tahkikat (tarafların duruşmaya çağrılmaları, çekişmeli yönlere ilişkin delillerin toplanması, toplanan delillerin değerlendirilmesi, bilirkişi incelemesi yaptırılması, tanıkların dinlenmesi vs.) yapılarak, bunların ortaya koyduğu sonuç çerçevesinde bir hükmün kurulduğu ve Yargıtay'ın ilgili Dairesinin de, kurulan bu hükmü, herhangi bir nedenle usul ve yasaya aykırı görerek bozduğu hallerle sınırlı olarak değerlendirmek gerekmektedir.

Nitekim mahkemece tüm deliller toplanıp, bilirkişi incelemesi yaptırılıp ve dosya esas yönünden de karar vermeye hazır hale getirildikten sonra yerel mahkemece verilen karar Yargıtay Dairesince bozulmuş ve bozmadan sonra da herhangi bir tahkikat yapılmamışsa artık ıslahın açıklanan nedenlerle kabulü mümkün değildir. (HGK 15.3.2006 tarih ve 2006/9-21 E. - 2006/72 K. sayılı karar)

Ancak Yargıtayın ilgili Dairesi tarafından sadece “eksik inceleme”, “görevsizlik” “yetkisizlik” "taraf teşkili" gibi esasa ilişkin olmayan sebeplerle yerel mahkeme kararı bozulmuş ise; ortada bozma ilamına uyulmasıyla doğmuş bulunan usuli bir müktesep haktan söz edilemeyeceğinden bozma ilamından sonra ıslah yoluna başvurulması hukuken mümkündür. Zira bu tür kararlar tahkikatın devam ettirilmesi zorunluluğunu doğurduğundan tahkikat devam ettiği müddetçe de ıslahın yapılabilmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 16.03.2005 tarih ve 2005/13-97 E.-2005/150 K. sayılı kararı, bu yöndedir.

Ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre; borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin iyiniyetli ya da kötüniyetli olduğuna bakılmadan bir ihtar ile ya da aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. Somut olayda davacının dava açılmadan önce davalıyı temerrüde düşürdüğü iddia ve ispat edilmediğinden hükmedilen alacağa dava ve ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerekir iken ödeme tarihlerinden itibaren faiz işletilmesi doğru bulunmamıştır.

Ancak, bu yanılgının düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK nun 370/2 maddesi anlamında "Hakimin takdir yetkisi kapsamında" kalmadığından hükmün ilk satırbaşında yeralan; "Davanın KABULÜNE, 30.000,00 tl alacağın 4.000 TL sine 17.01.2007, 5.000 TL lik kısmına 22.01.2007, 13.000 TL.lik kısmına 26.01.2007, 8000 TL.lik kısmına 07.02.2007, tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine," ifadelerinin çıkarılarak yerine; "Davanın KABULÜNE, 30.000,00.- TL alacağın 10.000.00 TL sına dava tarihi olan 27/10/2010 ,20.000.00.- TL sına ıslah tarihi olan 20/06/2012 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine," ifadelerinin yazılması sureti ile hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.04.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

BİLGİ : 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereği BOZMADAN SONRA ISLAH YAPILAMAMAKTAYDI. 7251 sayılı ve 22.07.2020 tarihli HMK değişikliği bu konudaki sorunları gidermiş olup HMK 177/2 hükmü ile "(Ek:22/7/2020-7251/18 md.) Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz."