VASİYET USULÜNCE AÇILIP İLGİLİLERE TEBLİĞ EDİLMEDEN VASİYETNAMENİN İPTALİ VE TENKİS DAVASINDAKİ HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRELER İŞLEMEYE BAŞLAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


04 Mar
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/3-231
KARAR NO   : 2022/1258

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 16/07/2019
NUMARASI                 : 2019/1 - 2019/312
DAVACI                       : N.K. vekili Av. A.K.
DAVALI                       : F.G. vekili Av. A.K.

1. Taraflar arasındaki “vasiyetnamenin iptali-tenkis” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar öncelikle onanmış, davacı vekilince karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkilinin annesi olan Fadime G.'nin İstanbul 21. Noterliği’nce düzenlenen 23.07.2002 tarihli ve 07.99 yevmiye numaralı vasiyetname ile mallarının tamamını torunu olan davalıya bıraktığını ve müvekkilinin saklı payının ihlâl edildiğini ileri sürerek vasiyetnamenin iptali ile tenkisine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; davacının vasiyetnameden Akçaabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/366 E. sayılı dava dosyasında haberdar olduğunu, davanın bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını ve bütün mirasçılar tarafından birlikte açılması gerektiğini, ayrıca murisin ölüme bağlı tasarruf nisabını aşmadığını, saklı paya tecavüzünün bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.01.2015 tarihli ve 2014/5 E., 2015/62 K. sayılı kararı ile; vasiyetnamenin iptali davasının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 559. maddesinde belirtilen şekilde tasarrufun, iptal sebebinin ve hak sahibi olunduğunun öğrenildiği tarihten ve tenkis davasının da TMK’nın 571. maddesine göre saklı payın zedelendiğinin öğrenildiği tarihten başlayarak bir yıl içerisinde açılması gerektiği, aynı vasiyetname nedeniyle tenkis talebiyle açılan Akçaabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/366 E. sayılı dava dosyası vasıtasıyla davacının 21.03.2012 tarihinde vasiyetnameden haberdar olmasına rağmen bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açtığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuş; Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 20.09.2017 tarihli ve 2017/13184 E., 2017/12272 K. sayılı ilk kararı ile; hükmün onanmasına karar verilmiştir.

8. Davalı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 17.09.2018 tarihli ve 2017/17061 E., 2018/8616 K. sayılı kararı ile; “... TMK.nun 595 ve devamı maddeleri gereğince; miras bırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hakimine teslimi zorunlu olup, vasiyetname teslimden başlayarak bir ay içinde açılır ve ilgililere okunur.

TMK. nun 559. maddesi gereğince; iptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer.

TMK'nun 571. maddesine göre ise; tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.

Vasiyetnamenin iptali ve tenkis davasının incelenebilmesi için; öncelikle, dava konusu vasiyetnamenin açılıp açılmadığı konusunda araştırma yapılmalıdır.

Vasiyetnamenin açılıp okunduğunun tespit edilmesinin amacı, mirasçıları ve lehine kazandırma yapılan kişileri bilgilendirme ve yasal haklarını kullanmayı temine yönelik bir işlemdir.

Vasiyetname usulünce açılıp ilgililere tebliğ edilmeden yukarıda anılan maddede gösterilen 1 yıllık zamanaşımı süresi işlemeye başlamaz.

Somut olayda; vasiyetnamenin, Bakırköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/1955 esas ve 2014/2185 karar sayılı ilamı ile açıldığı; bahse konu dosya kapsamında davacı Niyazi K.’a vasiyetnamenin 05.12.2013 tarihinde tebliğ edilip, Beyşehir Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/10 talimat esası ile 08.01.2014 tarihinde okunduğu, davacının bu vasiyetnameye karşı beyanlarının alındığı; vasiyetnamenin, diğer mirasçılara da usulüne uygun tebliğ edildiği, bahse konu kararın 26.05.2017 tarihinde kesinleştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda, davacının, vasiyetnameden 05.12.2013 tarihinde tebliğiyle haberdar olduğu ve dava açma hakkının da vasiyetname içeriğini öğrendiği bu tarihte doğduğunun kabulü gerekir. Davanın, 06.01.2014 tarihinde açılmış olduğu dikkate alındığında, bir yıllık hak düşürücü süre henüz geçmemiştir.

O halde, mahkemece; toplanan taraf delilleri değerlendirilerek uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davaların hakdüşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir.

Mahkeme kararının bu gerekçeyle bozulması gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu onandığı anlaşıldığından, davacı tarafın karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin onama kararının kaldırılmasına ve hükmün açıklanan nedenler ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.07.2019 tarihli ve 2019/1 E., 2019/312 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.          

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; vasiyetnamenin iptali ve tenkis istemine ilişkin eldeki davada, bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “ölüme bağlı tasarruf”, “vasiyetnamenin iptali” ve “tenkis” davaları hakkında açıklama yapılmasında yarar vardır.

13. Miras bırakanın ölümünden sonra meydana gelmesini arzu etmiş olduğu hususlara ilişkin her türlü irade açıklaması, ölüme bağlı tasarruf olarak nitelendirilir (Öztan, Bilge/Öztan Fırat: “Ölüme Bağlı Tasarruflara İlişkin Medeni Kanunu’ndaki ve Noterlik Kanunu’ndaki Şekil Şartları”, AÜHFD, 65 (4), 2016, s. 3586). Kanun koyucu, miras bırakanın irade özgürlüğüne büyük önem verdiğinden, miras bırakanın iradesinin öldükten sonra da ayakta tutulmasını ve değer taşımasını, yapacağı ölüme bağlı tasarrufların hukuk düzenince korunmasına bağlamıştır (Kılıçoğlu, Ahmet: Miras Hukuku, Ankara 2018, s. 32).

14. Bu tür hukukî işlemlerin, ölüme bağlı tasarruf olarak adlandırılmalarının sebebi, bu işlemlerin miras bırakanın terekesine ilişkin olmalarıdır (Serozan, Rona/Engin, Baki İlkay: Miras Hukuku, Ankara 2018, s. 276).

15. Ölüme bağlı tasarruflar, şeklî anlamda ölüme bağlı tasarruflar ve maddi anlamda ölüme bağlı tasarruflar olarak ikiye ayrılır. Şeklî anlamda ölüme bağlı tasarruf, miras bırakanın ölümünden sonra gerçekleşmesini ümit ettiği son arzularını kanunda öngörülen belli şekil şartlarına uygun olarak meydana getirmesidir. Bu tip tasarruflarda sınırlı sayı söz konusu olduğundan yalnızca vasiyetname ve miras sözleşmeleri şeklî anlamda ölüme bağlı tasarruf niteliği taşır. Bunların dışında herhangi bir işlem, şeklî anlamda ölüme bağlı tasarruf olarak kabul edilmez (Serozan /Engin, s. 277).

16. Türk Hukuk Lûgatında vasiyet işlemlerini içeren ve yasada gösterilen biçim koşullarına uyularak yapılan ve miras bırakan tarafından ölünceye kadar tamamından veya bir kısmından dönülebilen yazılı irade beyanı olarak tanımlanan vasiyetname, bir kimsenin (gerçek kişi) bizzat yapacağı ölüme bağlı bir tasarruf olup amacı, gerçek veya tüzel bir şahsa bütün mamelekinin veya muayyen bir malının mülkiyetinin devrinin yapılmasını sağlayan tek taraflı bir hukuksal işlemdir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 1169).

17. Türk Medeni Kanunu’nun 557. maddesinde vasiyetnamenin iptali sebepleri sınırlı olarak sayılmış olup, bunlar; ehliyetsizlik, vasiyetnamenin yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmış olması, tasarrufun içeriğinin bağlandığı koşullar veya yüklemelerin hukuka veya ahlâka aykırı olması ve tasarrufun kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmış olması hâlleridir.

18. Anılan iptal sebepleri dışında herhangi başka bir sebebe dayanarak vasiyetnamenin iptaline ilişkin dava açılması mümkün değildir. Bunun sebebi, kanun koyucunun iptal sebeplerini sınırlı sayı ilkesine (numerus clausus) dayandırmasıdır.

19. Bir ölüme bağlı tasarrufun meydana gelmesine tesir edecek her türlü ikrah, bir iptal sebebi teşkil eder (TMK m. 557/2). Ancak, her iki türünde de ikrahın ciddi olması, ağır bir tehlike teşkil etmesi, tehdidin yaratacağı tehlikenin derhal gerçekleşecek nitelikte olması, tehdidin bizzat akdin tarafına veya yakınlarına yapılması, haksız ve hukuka aykırı olması, şahsa, namusa, cana, mala veya hürriyete yönelmiş bulunması ve nihayet tehdit ile yapılan işlem arasında illiyet bağının varlığı koşulu aranır.

20. Bu aşamada tenkise ilişkin açıklama yapılmasında fayda vardır. Azaltma, eksiltme anlamına gelen tenkis Türk Hukuk Lûgatında indirim, indirme olarak tanımlanmıştır. TMK’nın 560. maddesi ve devamı hükümlerinde düzenleme alanı bulan tenkis davası ise miras bırakanın, saklı payı ihlâl eden sağlar arası veya ölüme bağlı kazandırmalarının yasal sınıra indirilmesini sağlayan yenilik doğurucu nitelikte bir davadır (Nar, Ahmet: Türk Miras Hukukunda Tenkis, İstanbul 2016, s. 14 vd.). Saklı payların karşılığını alamayan mirasçılar miras bırakanın kullanabileceği kısmı aşan işlemlerin tenkisini (eksiltilmesini, indirilmesini) dava edebilirler (Türk Hukuk Lûgatı, s. 1092).

21. Söz konusu hükümden de anlaşılacağı üzere, tenkis davasının konusu, miras bırakanın, saklı paylı mirasçı/mirasçılarının saklı payını ihlâl eden ölüme bağlı ve sağlar arası tasarruflarıdır. Esasında kural olarak miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufları tenkise tabidir. Zira kural olarak miras bırakan, sağlığında kendi mal varlığı değerleri üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunma özgürlüğüne sahiptir. Ne var ki her özgürlükte olduğu gibi, burada da miras bırakanın sınırsız bir özgürlüğü bulunmamaktadır. Bu nedenle TMK’nın 565. maddesinde dört bent hâlinde miras bırakanın tenkise tabi sağlararası tasarrufları belirlenmiştir.

22. Diğer bir anlatımla, miras bırakan sağlığında kendi mal varlığı değerleri üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir. Ancak bu sağlararası tasarruflar, TMK’nın 565. maddesi kapsamındaki tasarruflar ise bu durumda ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tabi olacaklardır.

23. Miras bırakanın saklı payı ihlâl eden bir tek tasarrufu varsa, ihlâl edilen saklı pay miktarı bulunur ve bu oranda tenkis yapılır. Ancak tenkise tabi birden fazla kazandırma varsa, tenkiste sırayı düzenleyen TMK’nın 570. maddesi hükmü gereğince tenkis yapılacaktır. Buna göre tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar önce ölüme bağlı tasarruflardan, bu yetmezse en yeni tarihlisinden en eski tarihlisine doğru geriye gidilmek suretiyle sağlar arası kazandırmalardan yapılır.

24. Ölüme bağlı kazandırmaların aksine, miras bırakanın yaptığı sağlararası kazandırıcı hukukî işlemler kayıtsız, koşulsuz tenkise tabi tutulmamıştır. Burada işlemin tenkise tabi tutulabilmesi için ön koşul; saklı paya el atma, tasarruf edilebilirlik sınırının aşılmasıdır. Ancak bu da yeterli değildir. Sağlararası kazandırmaların tenkise tabi tutulabilmesi için saklı paya el atma yanında TMK’nın 565 ve 567. maddelerinde açıklanan koşulların da gerçekleşmesi gerekmektedir.

25. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.11.2018 tarihli ve 2017/3-1017 E., 2018/1750 K.; 10.06.2020 tarihli ve 2017/3-3101 E., 2020/392 K. sayılı kararlarında da yer verilmiştir.

26. Ayrıca vasiyetnamenin iptali ve tenkis davasının açılabileceği belli süreler vardır: Türk Medeni Kanunu’nun 559. maddesinin 1. fıkrasına göre “İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer”.

Aynı Kanun’un 571. maddesinin 1. fıkrasına göre “Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer”.

27. Bu maddeler “Hak düşürücü süreler” başlığı altında düzenlendiğinden bahsi geçen sürelerin hak düşürücü nitelikte olduğu tartışmasızdır. Ancak bu sürelerin işlemeye başlaması için öncelikli koşul murisin ölmesidir. Muris hayatta olduğu sürece bu davalar açılamayacağı gibi hiçbir süre de işlemeye başlamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.05.2022 tarihli ve 2019/3-178 E., 2022/738 K. sayılı kararı).

28. Anılan yazılı süreler içinde dava açılmazsa ölüme bağlı tasarruf geçerli olarak kalır. Ancak dava olunan, hiçbir süreye bağlı olmaksızın iptal sebebini def’î olarak her zaman ileri sürebilir (TMK m. 559/son).

29. Bir yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı ölüme bağlı tasarrufun ve iptal sebebinin öğrenildiği tarihtir. Şüphesiz, bunun içine miras bırakanın ölümünün ve ilgilinin hak sahibi olduğunun öğrenilmesi de girer. Burada sadece öğrenebilme imkânının bulunması yeterli değildir, iptali mümkün bir tasarruf bulunduğunun davacı tarafından bilinmesi şarttır. İsviçre Federal Mahkemesi içtihatlarına göre, bu öğrenme gerçek ve açık olmalıdır, ölüme bağlı tasarrufun iptal kabiliyetine ilişkin bir takım şüphelerin varlığı bu hususta yeterli değildir (İmre, Zahit/Erman, Hasan: Miras Hukuku, İstanbul 2021, s. 219)

30. Yerleşik Yargıtay uygulamasında, ölüme bağlı tasarrufun ve iptal sebebinin öğrenildiği tarih yani bir yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, vasiyetnamenin açılıp okunduğu tarih veya hazır olmayanlar için tebliğ tarihi kabul edilmektedir. Buradaki amaç, mirasçılar ve lehine kazandırma yapılan kişilerin bilgilendirilme tarihinin tespiti ve yasal haklarının kullanılmasını temine yöneliktir. İlgilinin vasiyetnameden başka bir vesileyle haberdar olduğu iddia edilse dahi, haberdar olunduğu belirtilen vasiyetnamenin aslıyla uyumunun denetimi her zaman sıhhatli olamayacağından anılan kriter benimsenmektedir.

31. Her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinden, miras sözleşmelerinde mirasın geçmesi (miras bırakanın ölümü) tarihinden itibaren on yıl geçmekle iyi niyetli davalılara karşı iptal davası açılamaz.

32. Vasiyetnamenin açılması kavramını mirasın açılması ile karıştırmamak gerekir. Miras, genel olarak miras bırakanın ölümü ile açılır. Vasiyetnamenin açılması ise, sulh hâkiminin ilgilileri davet ederek onların önünde vasiyetnameyi açması ve içindekileri onlara okumasıdır (TMK m. 596-597). Böyle bir hâlde vasiyetnamenin açılmasında hazır bulunan ilgili, aynı zamanda iptal sebebini de böylece öğrenirse bunlar hakkında bir yıllık hak düşürücü sürenin o günden itibaren işlemesi gerekir. Buna karşılık, orada bulunmayan veya ölüme bağlı tasarruftan haberi olmayan veya orada bulunsa bile iptal sebebini bilmeyen ilgililer hakkında vasiyetnamenin açılmasından itibaren on yıllık süre işler.

33. Vasiyetname mahkemeye tevdi edilmezse bu takdirde bunun açılması meydana gelemeyeceğinden süre de işlemeyecektir. Buradaki durum, miras bırakanın ölümünden on yıl veya daha uzun bir zaman sonra ortaya çıkan bir vasiyetnameye benzetilebilir. Nasıl böyle bir hâlde ancak vasiyetname bulunduktan sonra buna ilişkin olan talep ve dava hakları meydana gelerek bu konudaki sürelerin işlemesi söz konusu olacaksa, vasiyetnamenin hukuken açılmaması hâlinde de bu haklar ve süre işlemeyecektir.

34. İptal davaları, dava olunanın kötü niyetli olması hâlinde yirmi yıllık hak düşürücü süreye tabi kılınmıştır. Buradaki iyi niyet, TMK’nın 3. maddesinde düzenlenen iyi niyettir ve dava olunan kişinin ölüme bağlı tasarrufta iptal sebebi bulunduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde, buna rağmen ölüme bağlı tasarruftaki bağış ve menfaatleri kendisine mal etmesidir. Kötü niyetin bulunması için, dava olunan kişinin böyle bir tasarrufun yapılmasına sebebiyet vermiş olması şart değildir. Yirmi yıllık sürenin başlangıcı hakkında da hak düşürücü sürenin başlangıcı hakkındaki esas uygulanır (İmre/Erman, s. 219-221).

35. Açıklanan nedenle, vasiyetnamenin iptali ve tenkis davasının incelenebilmesi için öncelikle dava konusu vasiyetnamenin açılıp açılmadığı konusunda araştırma yapılmalıdır. Vasiyetname usulünce açılıp ilgililere tebliğ edilmeden yukarıda anılan maddede gösterilen hak düşürücü süreler işlemeye başlamaz.

36. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendiğinde; davacının, murisinin düzenlediği vasiyetnamenin iptalini istediği, davalının ise dava açılabilmesi için hak düşürücü sürenin geçtiği yönünde itirazda bulunduğu, vasiyetnamenin iptali talebiyle Bakırköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/1955 E. sayılı dosyasıyla dava açıldığı, bahse konu dosya kapsamında davacı Niyazi K.’a vasiyetnamenin 05.12.2013 tarihinde tebliğ edilip Beyşehir Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/10 Talimat sayılı dosyası ile 08.01.2014 tarihinde okunduğu, davacının bu vasiyetnameye karşı beyanlarının alındığı ve diğer mirasçılara da usulüne uygun tebliğ edildiği, bahse konu kararın 26.05.2017 tarihinde kesinleştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

37. Bu durumda, davacının vasiyetnameden 05.12.2013 tarihindeki tebliğ ile haberdar olduğunun, dava açma hakkının vasiyetname içeriğini öğrendiği bu tarihte doğduğunun kabulü gerekir. O hâlde, eldeki davanın 27.12.2013 tarihinde açıldığı dikkate alındığında, bir yıllık hak düşürücü süre geçmemiştir.

38. Hâl böyle olunca; Mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

39. Diğer taraftan, dava tarihi 27.12.2013 olduğu hâlde direnme kararının başlık kısmında 06.01.2014 olarak hatalı yazılmış ise de bu durum mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.

40. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

BİLGİ : “Vasiyetnamenin, iptal sebebinin ve hak sahibi olunduğunun öğrenildiği tarihten itibaren süre başlar” şeklindeki Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 14 Ocak ve 27 Ekim 2020 tarihli kararları için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/vasiyetnamenin-iptal-sebebinin-ve-hak-sahibi-olundugunun-ogrenildigi-tarihten-itibaren-sure-baslar