YÜKLENİCİLER İŞÇİYE ÖDENEN KIDEM TAZMİNATININ TAMAMINDAN İŞÇİYİ ÇALIŞTIRDIKLARI DÖNEMLE SINIRLI OLARAK İŞVERENE KARŞI SORUMLU OLACAKLARDIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


01 Ock
2024

Yazdır

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/(23)6-1210
Karar No       : 2023/869

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 26.11.2020
SAYISI                          : 2020/228 E., 2020/266 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 16.01.2020 tarihli ve
                                        2019/279 Esas, 2020/179 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

 4. Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile davalılar arasında muhtelif tarihli hizmet alım sözleşmeleri imzalandığını, davalıların işçisi olan dava dışı Halis A.’ın iş mahkemesinde açtığı davanın kısmen kabul edilmesi üzerine müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinde dava dışı işçi Halis A.’a 17.09.2013 tarihinde 20.928,70 TL ödendiğini, müvekkilinin ödediği bu tutardan davalıların müteselsilen borçlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.928,70 TL’nin rücuen davalı şirketlerden ödeme tarihi itibariyle işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı

5. Davalı iş ortaklığı Ç. Grup İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.-O. Grup Sos. Hiz. Pro. Tem. Gıda Sağ. İnş. Tur. Taş. San. Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatları ile ilgili 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun’un (6552 sayılı Kanun) 8 inci maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 112 nci maddesine eklenen fıkra gereğince müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı S. Grup Sos. Hiz. Sağ. Med. Dan. Tem. Teks. İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; dava dışı işçi Halis A.’ın müvekkili şirkette sadece bir ay süre ile çalıştığını, davacının rücuen tahsilini talep ettiği kıdem tazminatından müvekkili şirketin sorumluluğunun işçinin çalıştığı dönem ile sınırlı olduğunu, işçinin müvekkili şirketten sonra diğer davalı şirketlerde çalışmaya devam etmesi nedeniyle yıllık izin alacağından da müvekkilinin sorumlu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

7. Diğer davalı şirketler usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemiş, yargılamaya da katılmamışlardır.

İlk Derece Mahkemesinin Kararı

8. Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.12.2015 tarihli ve 2014/394 Esas, 2015/515 Karar sayılı kararı ile; uyuşmazlığın işçiye ödenen tazminattan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğuna ilişkin olduğu, taraflar arasında tanzim edilen genel ve teknik şartnameler ile sözleşmelerde herhangi bir düzenleme yapılmadığından tarafların ödenen miktardan yarı yarıya sorumlu oldukları, mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun (1475 sayılı Kanun) 14/3 üncü maddesi gereğince son işveren dışındaki önceki alt işverenlerin sorumluluğunun sadece kıdem tazminatı yönünden ve çalıştırdıkları süre-ücretle sınırlı olduğu, her bir alt işverenin kendi çalıştırdığı dönem ile sınırlı olmak üzere üst işverene karşı sorumlu olacağı; yıllık izin ücreti, bu alacağa ilişkin faiz ve oranına isabet eden yargılama gideri, masraf ve vekâlet ücretinden sadece son işveren E. Sosyal Hiz. Bil. Gıda Medikal Turz. İnş. Mad. San. Ltd. Şti.’nin sorumlu olacağı, kıdem tazminatı, kıdem tazminatının faizi ve bu faiz ile asıl alacağa ilişkin yargılama giderlerinden ise her bir işverenin kendi döneminden sorumlu olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 10.464,36 TL’nin 5.662,92 TL’sinin davalı A. Temizlik Ltd. Şti.’den, 294.94 TL’sinin davalı O. Grup Sos. Hiz. Pro. Tem. Gıd. Sağ. İnş. Tur. Taş. San. Tic. A.Ş - A. İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. iş ortaklığından, 4.447,51 TL'nin E. Sosyal Hiz. Bil. Gıda Medikal Turz. İnş. Mad. San. Ltd. Şti.’den, 58,99 TL’nin S. Grup Sos. Hiz. Sağ. Med. Dan. Tem. Teks. İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.’den 20.09.2013 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 16.01.2020 tarihli ve 2019/279 Esas, 2020/179 Karar sayılı kararı ile;

“… Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş aktinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. SGK kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.

İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.

Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır.

İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar.

Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır.

İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.

İşveren tarafından bu ödemelerin feri mahiyetinde yapılan ödemeler de ayrı esasla yüklenicilerden tahsil edilebilecektir.

Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmamaktadır. Bu nedenle alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulmalıdır. Davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise takibin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmelidir.

Bu durumda mahkemece yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile davalıların ödenen bedelin yarısından sorumlu tutulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

11. Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.11.2020 tarihli ve 2020/228 Esas, 2020/266 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, taraflar arasında tanzim edilen sözleşmeler ile genel ve teknik şartnamelerde, işçiye ödenen tazminattan hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olacaklarına dair düzenleme bulunmadığından, tarafların ödenen miktardan yarı yarıya sorumlu oldukları kanaatiyle karar verildiği, yerleşmiş içtihatların da bu yönde olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının dava dışı işçiye ödediği kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretini, davalılar ile imzalanan hizmet alım sözleşmelerine göre rücuen tahsilini talep ettiği somut olayda, davacı işverenin işçiyi çalıştıran davalı yüklenicilerden, yaptığı ödemelerin ve fer’îlerinin tamamını talep etme hakkının bulunup bulunmadığı, davalıların ödemelerin tamamından mı yoksa yarısından mı sorumlu tutulacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.

15. Bilindiği üzere borç ilişkilerinin kaynakları, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte olan ve somut olayda uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) genel hükümlerinde, birinci kısımda ve üç fasılda gösterilmiştir. “Borçların Teşekkülü” başlığı altında, sözleşmeden doğan borçlar (md. 1– 40) ile haksız fiilden doğan borçlar (md. 41– 60) düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak haksız (sebepsiz) iktisaba (md. 61– 66) yer verilmiştir.

16. Bunların dışında bir de kanundan doğan borçlar bulunmaktadır.

17. Böylelikle, hukukumuzda borçların kaynağı; sözleşme, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ya da bir kanun hükmü olarak kabul edilmiştir.

18. Hukuki işlemden doğan borç ilişkilerinin başlıca kaynağı ise sözleşmedir. Her sözleşme, taraflar arasında bir hukuki ilişki meydana getirir, bu ilişkiye “sözleşmeye dayalı=akdî ilişki” denir. Sözleşme; hukuki bir sonuç doğurmak üzere, iki veya daha ziyade kişinin karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının uyuşmasını ifade eder.

19. Bu noktada uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “hizmet sözleşmesi” ile ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin açıklığa kavuşturulmasında fayda vardır.

20. Hizmet sözleşmesi, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan mülga BK’nın 313/1 inci maddesinde;

“Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeği ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder” şeklinde tanımlanmıştır.

21. Aynı düzenlemenin 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunundaki (TBK) karşılığı “Genel Hizmet Sözleşmesi” başlığı altında yer alan 393/1 inci maddesi olup, bu maddede hizmet sözleşmesinin, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşme olduğu belirtilmiştir.

22. Anılan hükümler gereğince hizmet akdinin unsurları; hizmetin belirli veya belirli olmayan bir zaman içinde görülmesi, hizmet akdinin konusu olan edimin işverene ait işyerinde yerine getirilmesi, edimin ifası sırasında işverenin denetim ve gözetimi altında bulunması, edimin ücret karşılığında yapılması ve ücretin zaman esası üzerinden saptanmasıdır. Ücret zaman itibariyle olmayıp yapılan işe göre verildiği takdirde dahi belirli ya da belirli olmayan bir zaman için alınmış veya çalışılmış oldukça hizmet akdi yine mevcuttur. Hizmet akdinin belirleyici ve ayırıcı unsurları zaman ve bağımlılıktır. Zaman ve bağımlılık unsurlarını birlikte gerçekleştirecek biçimde çalışmanın varlığı hâlinde aradaki ilişkinin hizmet akdine dayalı olduğunun kabulü gerekir.

23. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 07.07.2021 tarihli ve 2017/(23)15-1692 Esas, 2021/949 Karar; 09.12.2021 tarihli ve 2017/(23)6-868 Esas, 2021/1646 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

24. İdarece yapılan hizmet alım sözleşmeleri ise, ihale şartları ile belirlenen işin taraflarca sözleşmede belirlenen bedel ile yüklenici tarafından yapılması üstlenilen sözleşme türü olup yüklenici, sözleşme konusu edimi kendi işçisi ile yerine getirmekte, işveren tarafından ise iş bedelinin ödenmesi kararlaştırılmaktadır.

25. Hizmet alımına ilişkin tip sözleşmelerde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi ve sosyal haklarının takibi dışında işçiye karşı bir sorumluluğu bulunmamaktadır. İşveren ve yüklenicinin, İş Kanunu hükümleri uyarınca işçiye karşı müteselsilen sorumluluğu bulunmasına karşın, tarafların kendi aralarındaki rücu ilişkisinde ise imzaladıkları sözleşmenin uygulanması gerekmektedir.

26. Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde, davacı Gazi Üniversitesi tarafından yükleniciler ile farklı dönemlere ilişkin olarak temizlik hizmeti alım işine ait tip sözleşmeler imzalanmış olup, davalı yüklenicilerin işçisi olan dava dışı Halis A. tarafından davacıya karşı işçilik alacaklarının tahsili talebiyle açılan alacak davası sonucunda, Ankara 1. İş Mahkemesinin 17.05.2012 tarihli ve 2010/903 Esas, 2012/502 Karar sayılı kararı ile 9.583,39 TL kıdem tazminatının ve 4.157,40 TL yıllık izin ücretinin üniversiteden tahsiline karar verilmiştir.

27. Dava dışı işçi Halis A. tarafından yukarıda anılan mahkeme kararı uyarınca başlatılan icra takibi nedeniyle, eldeki davanın davacısı olan Gazi Üniversitesi tarafından 20.928,70 TL’nin davalı yüklenicilerin işçisi Halis A.’a ödenmesi üzerine, ödenen bedelin davalı yüklenicilerden rücuen tahsili talep edilmiştir.

28. İşçilik alacakları davacı tarafından ödenen işçinin, yüklenicilerin işçisi olması, taraflar arasında imzalanan sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dâhil olması, davacı işverenin işçilik alacaklarından ayrıca sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması dikkate alındığında, davacı işverenin, işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve fer’îlerinin tamamını talep etme hakkı bulunmaktadır.

29. Bu kapsamda yükleniciler işçiye ödenen kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı-orantılı olarak işverene karşı sorumlu olacaklardır.

30. İşçinin çalıştığı dönemde hak kazandığı yıllık izinler kullanılmadığı taktirde, iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşecektir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerin de bu fesih ile ücrete dönüştüğü göz önüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenicinin sorumlu olması gerekmektedir.

31. Ayrıca fazla mesai ücreti, hafta tatil ücreti, ücret alacağı gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olup, işveren tarafından bu ödemelerin fer’î niteliğinde yapılan ödemeler de yüklenicilerden tahsil edilebilecektir. İhbar tazminatından ise son işveren sorumludur.

32. Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı konumunda değildirler. Borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme de bulunmamaktadır. Bu nedenle alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı ayrı tahsil hükmü kurulmalıdır. Davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise, icra takibinin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmelidir.

33. Bu durumda taraflar arasında imzalanan sözleşme ve şartname hükümlerinde, davacı işverenin, davalı yükleniciler tarafından çalıştırılan işçinin ücretlerinin ödenmemesi hâlinde sorumlu olacağına dair aksine bir düzenleme bulunmadığından, mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile tarafların ödenen bedelin yarısından sorumlu tutulması doğru olmamıştır.

34. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

35. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının da asıl işveren sıfatıyla davalı yüklenicilerin çalıştırdığı işçinin ücretlerinden sorumlu olduğu ve direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

36. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. KARAR        

Açıklanan sebeplerle;    

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,

Aynı Kanun'un 440-III/1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

27.09.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 24’ü BOZMA, 1’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.