ZİYNET EŞYALARININ AYNEN İADESİ İSTENSE BİLE DAVA KONUSUNUN DEĞERİ BELİRTİLMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


05 Ağu
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/2-2414
KARAR NO   : 2021/298

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Erzurum 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ                         : 12/04/2016
NUMARASI                 : 2016/163 - 2016/202
DAVACI                       : B.G. vekili Av. B.B.P.
DAVALI                       : İ.G. vekili Av. G.T.

1. Taraflar arasındaki "boşanma ve ziynet alacağı” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Erzurum 2. Aile Mahkemesince verilen boşanma davasının reddine, ziynet alacağı davasının ise açılmamış sayılmasına ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:  

4. Davacı 17.07.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 06.10.2009 tarihinde evlendiklerini, eşinin kendisine karşı küçük düşürücü davranış ve hareketlerde bulunduğunu, küfür ettiğini, hırsızlık ve namussuzlukla suçladığını, aile mahremiyetini bozduğunu, ailesinin müdahalesine sessiz kaldığını ileri sürerek davalı ile boşanmalarına, çeyiz ve bir çift burma bilezik, bir takım set, bir kalın bilezik ve bir cumhuriyet altınından oluşan ziynet eşyalarının iadesine, ayrıca 300,00 TL yoksulluk nafakası ile 15.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili 01.08.2013 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, boşanma talebini kabul ettiklerini ancak diğer istemlerin haksız ve yersiz olduğunu, taraflar arsında yaşanılan küçük bir sorun nedeniyle davacının kendisini haksız yere terk ederek baba evine gittiğini, geri dön tekliflerinin reddedildiğini, son olarak ailesinin kışkırtmasıyla eldeki davayı açtığını ileri sürerek, boşanma dışındaki taleplerin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Erzurum 2. Aile Mahkemesinin 18.03.2015 tarihli ve 2014/24 E., 2015/198 K. sayılı kararı ile; boşanma davasının ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine, ziynet alacağı davasının ise yargılama sırasında davacıya talep ettiği eşyalara yönelik kalem kalem neler olduğu, miktarları ve fiyatlarını bildirmesi için kesin süre verilmiş ve bu eksikliğin kesin süre içinde giderilmediği gerekçesiyle açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 11.01.2016 tarihli ve 2015/10791 E., 2016/528 K. sayılı kararı ile;

“… Hüküm, davacı kadın tarafından, reddedilen boşanma davası, ziynet ve eşya alacağı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Mahkemece, davacı asile 25/07/2013 tarihli muhtıra ile talep ettiği eşyaların kalem kalem neler olduğu, miktarları ile fiyatlarının ne kadar olduğunu bildirmesi için bir haftalık kesin süre verildiği, davacının bir haftalık kesin süre içerisinde dava etmiş olduğu bu eşyalar yönünden eksikliği gidermediği gerekçesiyle ziynet eşyaları yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davacı kadın, dava dilekçesi ve 29.08.2013 tarihinde ibraz ettiği dilekçesinde talep ettiği ziynet eşyalarının neler olduğunu tek tek saymış sadece değerlerini bildirmemiştir. Mahkemece, ziynet eşyaları konusunda bilirkişi incelemesi yapılmış ve ziynet eşyalarının değerinin 14.135 TL olduğu bildirilmiştir. Dava adli yardımlı açılmıştır. Adli yardımdan yararlanan taraf, karar ve ilam harcının peşin bölümünü yatırmakla yükümlü değildir. Öyleyse, davacının dava dilekçesinde yer alan ziynet alacağına ilişkin talebinin esasıyla ilgili olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurmak gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

8. Erzurum 2. Aile Mahkemesinin 12.04.2016 tarihli ve 2016/163 E., 2016/202 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; davacıya çıkarılan 25.07.2013 tarihli muhtıra ile kesin süre verildiği halde davacının bir haftalık kesin süre içerisinde eksikliği gidermediği, her ne kadar bozma ilamında bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçe olarak gösterilmiş ise de, bilirkişi incelemesinin yargılama giderlerinin tespiti amacıyla yapılmış olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kadın eş tarafından talep edilen ziynet eşyasına yönelik davanın usule uygun olarak açılıp açılmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı eşin ziynet alacağı davası hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ispat hukuku yönünden geçerli kurallara değinmekte yarar vardır.

12. Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır ( Yılmaz, E.: Hukuk Sözlüğü, Ankara 2011, s. 1529). Ziynet eşyasını evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak tanımlamak mümkündür. Bu bağlamda, bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar, ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir (Sağıroğlu, M.Ş.: Ziynet Davaları, İstanbul 2013, s.3).

13. Karine, belli bir vakıadan, belli olmayan diğer bir vakıa için çıkarılan sonuçtur. Karine söz konusu olduğunda karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur, ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Maddi hukukta karineler, kanuni ve fiili karineler olmak üzere ikiye ayrılır. Karineler ispat yükü bakımından önemlidirler. Yaşam deneyi kuralları sonucu oluşan fiili karineyle; kadına özgü ziynet eşyaları; eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 05.05.2004 tarihli ve 2004/4-249 E., 2004/247 K.; 04.03.2020 tarihli ve 2017/3-1040 E., 2020/240 K.; 04.11.2020 tarihli ve 2017/3-1512 E., 2020/835 K.; sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.

14. Bu noktada kişisel mal kavramının yasal olarak nasıl düzenlendiği üzerinde durulmalıdır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Kişisel mallar” başlıklı (TMK) 220. maddesine göre “Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır: 1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, 2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, 3. Manevi tazminat alacakları, 4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.” şeklinde düzenleme altına hükümle kişisel mallar sayılmıştır.

15. Aynı Kanun’un 222/1. maddesi ile de “Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür” hükmü düzenleme altına alınarak, ispat yükünün kime ait olduğu hususu belirlenmiştir. Ziynet eşyası davalarında, ispat hukuku yönünden öncelikli kural; davacı kadın eş tarafından dava konusu edilen ziynet eşyalarının, cins, sayı, nitelik ve miktar olarak varlığının kanıtlanmış olması gerekliliğine ilişkindir. Ziynetlerin varlığını bu şekilde ispatlayan kadın eşin ikinci olarak ispatlaması gereken husus ise; bu ziynetlerin evlilik birliği içinde kendisinden alındığını ve tekrar iade edilmediğini veya bu şekilde elinden alındığına dair bir iddiası yoksa evden ayrılırken bu eşyaları yanında götürmesinin mümkün olmadığını ispat yükü altındadır. Diğer bir ifadeyle ziynet alacağı hakkı olduğunu iddia eden kadın eş, varlığını kanıtladığı dava konusu ziynetlerin kendinde kalmadığını şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanmakla yükümlüdür.

16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Dava dilekçesinin içeriği” başlıklı 119. maddesine göre; “(1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

a) Mahkemenin adı.

b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.

c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.

ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.

d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.

e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.

f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.

g) Dayanılan hukuki sebepler.

ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.

h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.

(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.” hükmü düzenleme altına alınmıştır.

17. Yukarıya alınan HMK’nın 119. maddesinin hükümet gerekçesinde; mülga 1086 sayılı HUMK’nın 179. maddesindeki düzenlemeye karşılık gelen bu madde ile dava dilekçesinde bulunması gereken hususların neler olduğu, ilave unsurlarla birlikte ve daha geniş olarak düzenlendiği açıklanmıştır. Malvarlığı haklarına ilişkin ve konusu para alacağı olmayan davalarda, harca esas miktarın belirlenebilmesi bakımından, dava konusunun değerinin gösterilmesi esası da dava dilekçesinde bulunması gereken zorunlu unsurlardan biri haline getirildiği de ayrıca belirtilmiştir.

18. HMK’nın 119. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine göre; davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda dava konusunun değeri dava dilekçesinde açıkça yazılmalıdır. Diğer bir ifadeyle davacı, malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava dilekçesinde dava konusunun değerini yazmak zorundadır. Zira yargılama aşamasında ödenmesi gereken nispi karar ve ilam harçları bu dava değeri üzerinden hesap ve tahsil edilir. Öyle ki; değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçesinde dava konusunun değerinin gösterilmesi mecburidir. Eğer değer gösterilmemişse, bu değer davacıya tespit ettirilir. Davacının değeri tespit etmekten kaçınması halinde ise dava dilekçesi işleme konmaz (Harçlar Kanunun m. 16/III). Yargılama sırasında dava konusunun değerinin dava dilekçesinde bildirilenden daha fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o oturum için davaya devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamaz, yani dosya işlemden kaldırılır (Harçlar Kanunun m. 16/IV, 30 ve HMK m. 150).

19. HMK’nın 31 maddesi ile “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Buna göre; dava dilekçesinin, talep sonucu veya içeriğinden dava konusunun ne olduğu anlaşılmıyorsa hâkim, davacıya dava konusunun ne olduğunu HMK’nın 31. maddesi uyarınca açıklattırmalıdır.

20. Eldeki davada davacı; dava dilekçesinin “konu” bölümüne boşanma yazmış, “açıklama” başlığı altında bir takım çeyiz eşyalarının ardından “bir çift burma bilezik, bir takım set, bir kalın bilezik ve bir cumhuriyet altını” şeklinde ziynet eşyalarını saymış, dilekçenin “sonuç” bölümünde ise boşanmaya ve yararına nafaka ile tazminat ödenmesine karar verilmesini istemiştir. Açıklama bölümünde yer alan eşyalar hakkında ise açık bir şekilde talep sonucunu belirtmemiştir. Bunun üzerine mahkemece; davacıdan, 25.07.2013 tarihli muhtıra ile HMK’nın 119/2 ve 31. maddeleri uyarınca iadesi talep edilen eşyalara ilişkin, cins, miktar, nitelik ve fiyat yönünden açıklama istendiği, davacı tarafın ise 29.08.2013 tarihli dilekçesi ile ziynetler hakkında yeniden “bir çift burma bilezik, bir takım set, bir kalın bilezik ve bir cumhuriyet altını” şeklinde açıklama yapıldığı, böylece ziynetlere ilişkin cins, miktar, sayı, nitelik ve harca esas değerlerinin ne olduğu konusunda dava dilekçesinde yer alan eksikliğin giderilmediği anlaşılmıştır.

21. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının boşanma davasının yanında malvarlığı hakkına dayalı bir kısım ziynet eşyasının da iadesini talep ettiği, dava dilekçesinde dava konusu edilen ziynetlerin gram olarak ağırlığının ve değerinin belirtilmediği, mahkemece verilen kesin süre içerisinde dava dilekçesinde yer alan bu eksikliğin giderilmediği, hâl böyleyken davacının usule uygun şekilde açılmış bir davasının varlığından bahsetmenin mümkün olmadığı tartışmasızdır.

22. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; dava konusu edilen ziynet eşyalarının aynen iadesinin istendiği, bu durumda değer belirtmesinin zorunlu olmadığı, Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu, direnme kararının Özel Daire bozma kararanda gösterilen nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca yukarıda açıklanan nedenlerle benimsenmemiştir.

23. Hâl böyle olunca yerel mahkemece, Özel Daire bozma kararına karşı önceki kararda direnilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.

24. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.03.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Davacı dava dilekçesinde diğer eşyalar yanında takılar olarak bir çift burma bilezik, bir takım set, bir kalın bilezik ve bir Cumhuriyet altınından oluşan ziynet eşyalarının da iadesini istemiştir.

Tensip tutanağında, “davacı tarafın dava dilekçesinde şahsına ait eşyaların iadesini talep ettiği anlaşılmakla, genel olarak belirttiği eşyalarına kalem kalem neler olduğunu, miktarını ve bedelini ayrı ayrı yazarak mahkememize sunması için davacıya 1 haftalık kesin süre verilmesine, muhtıranın tarafına tebliğinden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde bu eksikliği tamamlamadıkları takdirde, bu taleplerinden vazgeçmiş sayılacağının ve dosyaya mevcut durumu üzerinden karar verilebileceği ihtarını içerir muhtıra yazılmasına” karar verilmiş ve davacı tarafa da tebliğ edilmiştir.

Davacı taraf bu hususun kendisine tebliği üzerine 29.08.2013 havale tarihli dilekçesi ile elişleri ve giyim eşyalarının dökümü ve fiyatlandırması hariç olmak üzere diğer eşyaların dökümünü ve fiyatlandırmasını yapmış ancak takılarla ilgili olarak değer belirtmeksizin bunların bir çift burma bilezik, bir takım set, bir kalın bilezik ve bir Cumhuriyet altını olduğunu tekrar belirtmiştir.

Mahkeme bozmaya konu olan bu takılarla ilgili olarak açılmamış sayılma kararı vermiş ve buna dayanak olarak ise bu muhtırayı esas almıştır.

Oysaki hükmüne bu muhtırayı esas alan mahkeme, takılar için bu muhtıra tebliğini yeterli görmeyerek duruşmada başka ara kararları oluşturmuştur. Bu ara kararları şunlardır:

21.01.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında davacı tarafa talep ettiği ziynet eşyalarına ilişkin tek tek fiyatlandırma yapması ve ziynet eşyalarına dair fotoğraf, cd vs. delillerini sunması için gelecek celseye kadar süre verilmiştir.

10.07.2014 tarihli 4. oturumda; dosyanın kuyumcu bilirkişisi ve eşya bilirkişisine tevdii edilerek rapor tanzim edilmesinin istenmesine, karar verilmiştir.

03.12.2014 tarihli 5. oturumda; davacı tarafa 6100 sayılı HMK'nın 119/1-ğ maddesi gereğince dava dilekçelerinde ki açık bir şekilde talep sonuçları belli olmadığından açık bir şekilde talep sonuçların bildirmesi ve karşı tarafa tebliğ ettirilmek üzere 1 haftalık kesin süre verilmesine, aksi takdirde açık bir şekilde belirtilmemiş olan talepler konusunda davanın açılmamış sayılacağını konusunun ihtarına karar verilmiştir.

Mahkeme açılmamış sayılma kararının nedeni olarak ilk muhtıra tebliğini esas alırken sonrasında bu konuda süreler verilmesi yargılamadaki aşamalar ve davacının ara kararları nedeniyle yaptığı işlemler nedeniyle bu tebliğin açılmamış sayılma kararı için yeterli görülmediğini ortaya koymaktadır.

Ayrıca mahkeme kuyumcu bilirkişiden rapor alınmasına karar vererek talep sonucunun belirlenmiş olduğu sonucunu kabul ettiğini ortaya koyan ara kararı oluşturmuş ve bilirkişi raporu da almıştır. Bir dosyada takılarla ilgili bilirkişi raporu alınıyorsa artık talep sonucunun bildirildiği kabul edilerek tahkikat işlemlerine girişildiğinin kabulü gerekir.

Bir yandan yeterli görülmeyerek yeni süreler verildiği ve talep sonucu belirlenmiş sonucuna uyar biçimde gibi tahkikat işlemlerine girişilip bilirkişi raporu alındığı halde diğer yandan ilk muhtıranın esas alınarak davanın açılmamış sayılması mahkeme işlemleri ile tarafın yanıltılması niteliğinde olup adil yargılanma hakkını da ihlal edecektir.

Davacı da en son verilen süre üzerine çeyiz eşyaları ile ilgili olarak mümkün ise bu eşyaların aynen iadesini, mümkün olmaması durumunda ise 10.12.2014 tarihli bilirkişi raporunda bu eşyalar için belirlenmiş olan 12.310,00 TL bedelin tahsilini isteyerek talep ettiği takıların özelliklerinin raporda belirtildiği şekilde olduğunu da bildirmiş durumdadır.

Kaldı ki davacı ilk muhtıra tebliği üzerine bilebildiği eşyalar için fiyatlandırma yapmış takılar için ise değer ve gram belirtmeksizin özelliklerini göstermiştir. Son ara kararı üzerine de rapordaki miktarın tahsilini isteyerek iadesini istediği takıların bilirkişi raporunda belirtilen şekilde olduğunu da ortaya koymuştur. Davacı tarafın bu beyan dilekçeleri ara kararlarını yerine getirmeye yönelik olup elinde olmayan takıların gram ve değerini tam olarak bilebileceği de düşünülemez. Takıların bir çift burma bilezik, bir takım set, bir kalın bilezik ve bir Cumhuriyet altını şeklinde özellikleri de belirtilmiş olduğundan bu özellikler üzerinden tanık beyanlarının değerlendirilmesi, bilirkişi raporunun taraf beyanlarıyla denetlenmesi mümkün olup talep sonucunun bildirilmediği sonucuna varılamaz.

Bu durumda yapılması gereken iş ispat kuralları çerçevesinde raporda belirtilen bu takılara ilişkin iddianın ispatlanıp ispatlanmadığı takıların bu özellikte olup olmadığı incelenip delillerle değerlendirilerek bir karar vermektir.

Davacı taraf adli yardımdan yararlanmakta olduğundan peşin nispi harç yatırmak zorunda da değildir. Yargılama aşamasında alınacak bilirkişi raporuyla değerin belirlenmesi ile hükümde buna göre yargılama giderlerine hükmedileceği için değerin ilk ara kararıyla bildirilmemesinin yargılamada gecikmeye neden olmayacağı da ortadadır.

İcra İflas Kanunu 24. maddede; Bir taşınırın teslimine dair olan ilâm icra dairesine verilince icra müdürü bir icra emri tebliği suretiyle borçluya yedi gün içinde o şeyin teslimini emredeceği, borçlu, bu emri hiç tutmaz veya eksik bırakır ve hükmolunan taşınır veya misli yedinde bulunursa elinden zorla alınıp alacaklıya verileceği, taşınır yedinde bulunmazsa ilâmda yazılı değerinin alınacağı, vermezse ayrıca icra emri tebliğine hacet kalmaksızın haciz yoluyla tahsil olunacağı, taşınır malın değeri, ilâmda yazılı olmadığı veya ihtilâflı bulunduğu takdirde, icra müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir olunacağı düzenlenmiş olup davacının dava dilekçesindeki isteği de bu takıların iadesine ilişkin olduğundan dava dilekçesinde bunların değerinin bildirilmemesi bir eksiklik olarak da değerlendirilemez. Harç yönünden değer bildirilecek ise de adli yardımdan yararlanan davacı peşin harç yatırmak zorunda olmadığından bu eksikliği hüküm verilinceye kadar tamamlayabilir. Nitekim bilirkişi raporundaki değeri kabul ettiğini belirten dilekçesiyle bu eksiklik de tamamlanmıştır.

Kaldı ki dilekçede belirtilen Cumhuriyet altınının ne anlama geleceği, özelliğinin ne olduğu, kaç gram geleceği standart olup, bu takı yönünden fiyatı dışında bildirilmesi gereken başka bir özelliği de bulunmamaktadır.

Yukarıda açıklandığı şekilde takılarla ilgili olarak talep sonucu bildirildiğinden işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken davanın açılmamış sayılması doğru olmadığından bozma kararı dosya kapsamına uygundur. Bu durumda Özel Dairenin bozma kararı yerinde olduğu için direnme kararının bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan hükmün onanması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

Hafize Gülgün VURALOĞLU     Fadime AKBABA      Ahmet Hamdi GÜLER
Üye                                             Üye                           Üye

Sevinç TÜRKÖZMEN                Battal YILMAZ           Fatma AKYÜZ
Üye                                            Üye                            Üye                                           

Zeki GÖZÜTOK
Üye