BELİRLİ BİR ALACAK İÇİN BELİRSİZ ALACAK DAVASI AÇILMASI DURUMUNDA DAVA HUKUKÎ YARAR YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDEDİLEMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


01 Eyl
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/(21)10-592
KARAR NO   : 2022/706

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Ankara 24. İş Mahkemesi
TARİHİ                         : 13/11/2018
NUMARASI                 : 2018/370 - 2018/632
DAVACI                       : M.A. vekili Av. D.E.
DAVALILAR                : 1- G. Akaryakıt İnş. Hayv. Ürn. Nak. Gıda Mad. Day. Tük. Zirai ve Orm. Ür.
                                           Mad. Tem. Ö. Güv.Taş.Taah.İth.Tur. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekili Av. U.E.
                                       2- E.Ü. Anonim Şirketi (EÜAŞ) vekili Av. E.O.

1. Taraflar arasındaki “Maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 24. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı G. Ltd. Şti. ile davalı E. Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) arasında 05.08.2005 tarihinde imzalanan hizmet alım sözleşmesine göre Kütahya Seyitömer Termik Santral İşletme Müdürlüğünün temizlik hizmetlerinin G. Ltd. Şti tarafından üstlenildiğini, müvekkilinin G. Ltd. Şirketinde 15.08.2005 tarihinde temizlik işçisi olarak çalışmaya başladığını, 03.04.2006 tarihinde gece vardiyasında çalışırken geçirdiği iş kazası neticesinde sağ kolunun kopması nedeniyle %77 oranında malul kaldığını, kaza nedeniyle 30.06.2006 tarihinde maddi, 04.03.2008 tarihinde ise manevi tazminat davası açtıklarını, davaların birleştirilerek Ankara 18. İş Mahkemesinde yargılamasının yapıldığını, davalı G. Ltd. Şirketi tarafından maddi tazminat davasının açılmasından yaklaşık 2,5 yıl sonra maluliyet oranının tespiti amacıyla dava açıldığını ve tazminat davasında bu davanın bekletici mesele yapıldığını, anılan davanın reddi kararının kesinleşmesi sonrası tazminat davasına kaldığı yerden devam edilerek Ankara 18. İş Mahkemesince 02.05.2013 tarihinde yeniden hesap raporu alındığını ve maddi zararın 212.110 TL olarak hesaplandığını, maluliyet oranının tespitine yönelik dava açılmadan önce 16.10.2008 tarihinde müddeabihi ıslah ederek 138.106,13 TL’ye çıkardıklarından ikinci bir ıslah da mümkün olmadığından ek dava açma zorunluluğunun doğduğunu, 02.05.2013 tarihli bilirkişi raporunun maddi tazminat tutarını yansıtmakta olup iki yıldan fazla süre geçmiş olduğundan bilirkişi tarafından yapılacak güncel hesaplama neticesinde gerçek maddi zarar ortaya çıkacağından bu davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını ileri sürerek eldeki ek davanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 107. maddesi hükmü uyarınca belirsiz alacak davası olarak görülmesine, Ankara 18. İş Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 2006/415 E., 2013/982 K. sayılı kararı ile saklı tutulan şimdilik 74.003,87 TL maddi tazminatın davalılardan tahsiline, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı E. Üretim Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde; kesin hüküm itirazında bulunduklarını, yapılan işin anahtar teslimi iş olduğunu, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, dava konusu kazada kusurlarının bulunmadığını, kazanın davacının dikkatsizliği ve tedbirsizliği sonucu meydana geldiğini belirterek davanın usulden ve esastan reddini savunmuştur.

6. Davalı G. Akaryakıt İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; açılan davayı kabul etmediklerini, zamanaşımı def’inde bulunduklarını, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, hesaplamanın yeniden yapılması talebinin hukuka aykırı olduğunu ve davacının belirsiz alacak davası açamayacağını belirterek davanın usulden ve esastan reddini savunmuştur.

Mahkemenin Kararı:

7. Ankara 24. İş Mahkemesinin 14.03.2016 tarihli ve 2016/699 E., 2016/136 K. sayılı kararı ile; davacı tarafından Ankara 18. İş Mahkemesinin 2006/415 E. sırasına kayıtlı dava ile davalılara karşı açılan maddi ve manevi tazminat davasının yargılaması sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verildiği, anılan dosyada alınan bilirkişi raporunda tespit edilen maddi tazminat konusundaki fazlaya ilişkin taleplerin saklı tutulduğu, verilen kararın Yargıtay incelemesinden geçerek onama kararı ile kesinleştiği, eldeki dava ile bahsedilen dosyada saklı tutulan fazlaya dair kısım talep edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne 74.003,87 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı:

8. Ankara 24. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

9. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 10.09.2018 tarihli ve 2016/18209 E., 2018/6113 K. sayılı kararı ile; “… 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle, temyiz kapsamı ve nedenlerine göre davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüne karar vermek gerekmiştir.

Dava, sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının bakiye maddi tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulü ile 74.003,87 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Dosya kapsamının incelenmesinde, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, taraflar arasında, aynı iş kazasına dayalı olarak karara bağlanan Ankara 18. İş Mahkemesi'nin 26/12/2013 tarih, 2006/415 Esas, 2013/982 Karar sayılı kararı ile talep konusu alacağın belirlenmiş olduğu anlaşılmaktadır.

6100 sayılı Kanun'un 107. maddesinde belirsiz alacak ve tespit davası düzenlenmiştir. Buna göre, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

Kategorik olarak, belirli bir tür davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirlenebilir veya belirsiz alacak davası olduğundan söz edilemez ise de, anılan maddenin gerekçesinde alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılamayacağı açıkça belirtilmiştir.

Bu açıklamalardan olarak, şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirildiği durumlarda, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı kabul edilmelidir. Zira, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir.

Somut olayda, Ankara 18. İş Mahkemesi'nin 26/12/2013 tarih, 2006/415 Esas, 2013/982 Karar kararı ile davacının alacağı tam olarak belirlenmiş olduğundan, önceki kararda hüküm altına alınmayan bakiye maddi tazminat alacağı için açılan iş bu davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesinde hukuki yarar bulunmadığından, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

10. Ankara 24. İş Mahkemesinin 13.11.2018 tarihli ve 2018/370 E., 2018/632 K. sayılı kararı ile; HMK’nın 107. maddesine ve madde gerekçesine yer verildikten sonra davacı vekilinin dava dilekçesinin sonuç kısmında davanın belirsiz alacak davası olduğunun belirtilmesine rağmen aslında davanın tam eda davası olarak açıldığının yatırılan harç ve talep edilen miktar itibariyle sabit olduğu, HMK’nın 107. maddesinden bahsedilmesinin bu gerçeği değiştirmeyeceği, ayrıca ek dava açıldıktan sonra asgari ücrette meydana gelen artışlardan dolayı mahkemenin hesap yönünden ek rapor alma ihtimali göz önüne alındığında davacının ek bir alacağının da ortaya çıkma ihtimalinin bulunduğu, bu düşünce ile dava dilekçesinde bu hususun belirtilmesinin davanın belirsiz alacak davası olduğunu göstermeyeceği, kaldı ki hukukî nitelendirmenin hâkime ait bir görev olduğu belirtilerek önceki gerekçe de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iş kazasından kaynaklanan maddi tazminatın Ankara 18. İş Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 2006/415 E. 2013/982 K. sayılı kararı ile hüküm altına alınmayan bakiye kısmı için açılan eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılmadığı, belirsiz alacak davası olarak görülmesinde hukukî yarar bulunup bulunmadığı; buradan varılacak sonuca göre davanın usulden reddine karar verilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.

14. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesi;

"1- Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

2- Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

3- Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." şeklinde düzenlenmiş olup 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un (7251 sayılı Kanun) 7. maddesi ile 2. fıkra değiştirilmiş, 3. fıkra ise yürürlükten kaldırılmıştır. Ayrıca maddenin başlığı “Belirsiz alacak ve tespit davası” iken “Belirsiz alacak davası” olarak değiştirilmiştir.

15. 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik HMK’nın 107. maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir

(2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.

(3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)” şeklindedir.

16. Buna göre belirsiz alacak davası; davanın açıldığı tarihte alacağın tutarının ya da değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin davacıdan beklenemeyeceği ya da bunun olanaksız olduğu durumlarda, alacaklının, hukuksal ilişkiyi ve en az bir tutar ya da değeri belirterek açabileceği dava olarak tanımlanabilir (Türk Hukuk Lûgatı, Ankara 2021, C.1., s. 148).

17. Hükümet tasarısında yer almayan bu madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi ile ihdas edilmiş ve kanunlaşmıştır.

18. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.

19. Madde gerekçesinde; "Bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hâllerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kıstaslar kabul edilmiştir.

20. Bu kıstaslar, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;

i. Davacının kendisinden beklenememesi,

ii. Bunun olanaksız olması,

iii. Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.

21. Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır.

22. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2021 tarihli, 2021/(22)9-629 E., 2021/1334 K. sayılı kararında da aynı hususlara işaret edilmiştir.

23. Gelinen bu noktada hukukî yarar üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

24. Medeni usul hukukunda hukukî yarar, mahkemede bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta ve mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin ilke anlamına gelir. Davacının davayı açtığı tarih itibariyle dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalıdır.

25. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114. maddesinin gerekçesinde de "...Maddenin birinci fıkrasının (h) bendinde ise davacının dava açmakta hukukî yararının bulunmasının bir dava şartı olduğu hususu açıkça vurgulanmıştır. Burada sözü edilen hukukî yarardan maksat, davacının sübjektif hakkına hukukî korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hâli hazırda hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır. Bir başka ifadeyle, davacı hakkına kavuşmak için, hâli hazırda mahkeme kararına muhtaç bir konumda değilse onun hukukî yararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir..." yönünde açıklamalara yer verilmiştir.

26. Öte yandan bu yararın "hukukî ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması da gerekir (Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, s.135).

27. Hukukî yarar dava şartlarından olup HMK'nın 114. maddesine göre, davacının dava açmakta hukuken korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir. Bu şart, dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan, olumlu dava şartları arasında sayılmaktadır. Bu nedenle menfaate, davanın dinlenebilmesi (mesmu olması, kabule şayan olması) şartı da denilmektedir (Hanağası, s.19-21).

28. Bir davada, menfaat (hukukî yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.

29. Bu ilkeden hareketle bir davada hukukî menfaatin bulunup bulunmadığı mahkemece, tarafların dava dosyasına sunduğu deliller, olay veya olgular çerçevesinde yargılamanın her aşamasında ve kendiliğinden gözetilmelidir. Böylelikle kişilerin haksız davalar açmak suretiyle dava hakkını kötüye kullanmasına karşı bir güvence de sağlanmış olmaktadır (Pekcanıtez, Hakan: Medeni Usul Hukuku, C.II, 15. baskı, İstanbul 2017, s.946-949).

30. Dava çeşitleri ise HMK’nın 105 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Bir davanın hangi dava çeşidini oluşturduğu davacının talep sonucunun hangi dava türü tanımına uyduğuna göre belirlenebilir. Davacı dava dilekçesinde dava türünü inşai dava olarak yazsa bile bir miktar alacağın tahsili talebinde bulunmuş ise bu eda davası olup hâkim bu kapsamda karar vermek zorundadır. Bu nedenle eda davası açılması gerekirken inşai dava açılmasında hukukî yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilemez. Hukukî yararı belirleyen davacının gösterdiği dava türü değil, karar verilmesi istenen talep sonucudur.

31. Dava dilekçesinde hiç gösterilmemiş veya yanlış gösterilmiş olsa bile HMK’nın 33. maddesi kapsamında doğru hukukî sebebi bulmak ve uygulamak hâkimin görevidir.

32. Bir davadaki talep sonucu bazı kısımları itibarıyla birden fazla dava türü tanımıyla ilgili, çakışan yani benzer unsurlar içeriyor olabilir. Bu gibi durumlarda hâkim davayı aydınlatma ödevi kapsamında davacıdan açıklama isteyerek doğru dava türünü belirlemelidir.

33. Zira bir miktar belirtilmek sureti ile açılan belirsiz alacak davası da alacak ister belirli ister belirsiz olsun bir eda davasıdır ve eda davalarında hukukî yarar var kabul edilir. Öte yandan davacının dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşması mümkün olmayıp bir mahkeme kararına muhtaç ise dava açmakta hukukî yararının bulunduğu tartışmasızdır.

34. Başka bir anlatımla alacağın belirli veya belirsiz olması başlangıçta var olan hukukî yararı ortadan kaldırmaz.

35. Somut olayda; davacının 03.04.2006 tarihinde geçirdiği iş kazası neticesinde açmış olduğu davada Ankara 18. İş Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 2006/415 Esas, 2013/982 Karar sayılı kararı ile davacı yönünden 50.000 TL manevi, 138.106,13 TL maddi ve eşi için 15.000 TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline, davacının maddi tazminat konusundaki fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş kararın gerekçesinde davacının toplam maddi zararının 212.110 TL olduğu belirtilmiştir. Sözü edilen bu karar davalıların temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 18.02.2015 tarihli 2014/14920 E., 2015/2764 K. sayılı kararı ile onanmış olup davacı vekilince bakiye maddi tazminat alacağının tahsili için eldeki dava açılmıştır.

36. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde davacı vekili Ankara 18. İş Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 2006/415 E. 2013/982 K. sayılı kararı ile hüküm altına alınmayan bakiye kısmı için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle 74.003,87 TL maddi tazminat talep etmiş olup davasını açıkça belirsiz alacak davası olarak nitelendirmiştir. Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına rağmen tazminatın belirli olduğu sonucuna ulaşıldığından somut olayda belirsiz alacak davasının koşulları bulunmamakta ise de davacının, mevcut yasal düzenlemeler karşısında dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşma imkânı olmayıp, bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunması karşısında eldeki eda davasını açmakta hukukî yararının bulunmadığını söylemek mümkün değildir.

37. Hâl böyle olunca direnme kararı usul ve yasaya uygundur.

38. Ne var ki Özel Dairece bozma nedenine göre davalılar vekillerinin diğer temyiz itirazları yönünden inceleme yapılmadığından bu yönde inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun bulunduğundan davalılar E. Üretim Anonim Şirketi ve G. Akaryakıt İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24.05.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : “Belirsiz alacak davasının koşulları bulunmuyorsa davaya mümkünse kısmi dava olarak devam edilmelidir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17 Kasım 2020 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/belirsiz-alacak-davasinin-kosullari-bulunmuyorsa-davaya-mumkunse-kismi-dava-olarak-devam-edilmelidir

“Belirsiz alacak davasında hukuki yarar dava şartı sonradan tamamlanamaz” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14 Mart 2018 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/belirsiz-alacak-davasinda-hukuki-yarar-dava-sarti-sonradan-tamamlanamaz