İCRA TAKİBİNİN KESİNLEŞMESİNDEN ÖNCEKİ DÖNEMDE MİRASIN REDDEDİLMİŞ OLDUĞU HUSUSU MADDİ HUKUKA DAYALI BİR BORCA İTİRAZ SEBEBİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


11 Mar
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/12-731
KARAR NO   : 2022/1317

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
TARİHİ                         : 04/04/2019
NUMARASI                 : 2019/354 - 2019/702
DAVACILAR
(BORÇLULAR)           :
1- Ç.S. (kendi adına asaleten, M.S. adına velâyeten)
                                       2- H.S. vekilleri Av. N.D.
DAVALILAR
(ALACAKLILAR)       :
1- T.O. 2- Ü.A. vekilleri Av. Y.B.

1. Taraflar arasındaki "takibin iptali" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesince verilen istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, şikâyetin kabulü ile takibin iptaline ilişkin verilen karar, alacaklılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlular İstemi:

4. Borçlular vekili şikâyet dilekçesinde; İstanbul Anadolu 5. İcra Müdürlüğünün 2016/21352 E. sayılı takip dosyasında alacaklılar vekili tarafından müteveffa Hüseyin Cahit S. aleyhine 05.10.2016 (doğrusu 06.10.2016) tarihinde icra takibi başlatıldığını, borçlu Hüseyin Cahit S.’in mirasçısı olduğu iddiasıyla mirası reddeden müvekkillerine aynı takip dosyasından ödeme emri gönderildiğini, müvekkillerinin taşındığı adrese 7210 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine aykırı olarak usulsüz tebligat yapıldığını, takibi haricen 30.11.2016 tarihinde öğrendiklerini, muris Hüseyin Cahit S.’in 03.02.2015 tarihinde vefat ettiğini, borçlunun takipten önce ölü olması ve ölü kişi aleyhine başlatılan takibin yok hükmünde olması nedeniyle takibin iptalinin gerektiğini, vefat eden Hüseyin Cahit S.’in mirasçılarının Küçükçekmece 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 01.12.2015 tarihli ve 2015/409 E., 2015/1099 K. sayılı kararıyla takipten önce mirası reddettiklerini, dolayısıyla 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 53. maddesi uyarınca mirası reddeden müvekkilleri aleyhine takip yapılamayacağını ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklılar Cevabı:

5. Alacaklılar vekili cevap dilekçesinde; borçlu Hüseyin Cahit S. aleyhine ilamsız icra takibi başlattıklarını, borçlunun vefat ettiğinin müvekkilleri tarafından haricen öğrenildiğini, borçlunun yasal mirasçıları üzerinden takibe devam edilebilmesi için icra müdürlüğüne talepte bulunmaları üzerine icra müdürlüğünce yetki belgesi verildiğini, 06.10.2016 tarihinde Kartal 23. Noterliğinden 23421 yevmiye numaralı işlemle dosya borçlusu Hüseyin Cahit S.'in mirasçılık belgesinin alındığını, mirasçılık belgesine göre Çiğdem S., Metin S. ve Hasan S. aleyhine icra takibine devam edildiğini ve ödeme emrinin mirasçıların mernis adreslerine usulüne uygun tebliğ edildiğini, Özel Dairenin içtihatlarına göre alacaklı tarafından mirasçısı yerine ölü kişi hakkında takip yapılmasının maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olup, dürüstlük kuralına da aykırı olmadığından alacaklının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 124/3-4. maddesi uyarınca taraf değişikliği yapmak suretiyle bu yanlışlığı düzeltmesinin mümkün olduğu, ölü kişiye karşı takip başlatılmasının yok hükmünde olmayıp, yasal mirasçılarına karşı takibe devam edilmesi gerektiğini belirterek istemin reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İstanbul Anadolu 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 27.02.2017 tarihli ve 2016/1089 E., 2017/198 K. sayılı kararı ile; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, İİK'nın 53. maddesi gereğince borçlunun ölüm tarihi ile beraber üç gün içinde takibin geri bırakılacağı, mirasçı mirası kabul veya reddetmemişse mirası ret süresince mirasçılar hakkında takip yapılamayacağı, bu maddenin uygulanabilmesi için icra takibinin mirasın reddi süresinde yapılması ya da murisin takibe başlandıktan sonra vefat etmesi gerektiği, İİK'nın 53. maddesine aykırı olarak takip yapılması ya da takip işlemlerine devam edilmesi nedenlerine dayalı olarak ilgililerin İİK'nın 16. maddesi uyarınca icra mahkemesine şikâyette bulunabileceği, Özel Dairenin 14.11.2016 tarihli ve 2016/6076 E., 2016/23512 karar sayılı kararında benimsendiği üzere İİK'nın 53. maddesine aykırılık iddiası kamu düzeni ile ilgili olduğundan İİK'nın 16. maddesi uyarınca süresiz şikâyete tabi olduğu, Özel Dairenin 15.09.2015 tarihli ve 2015/17053 E., 2015/21355 K. sayılı kararında da “Borçluların mirası reddetmeleri sebebi ile borçlu olmadıklarına yönelik iddiaları borca itiraz niteliğinde olup icra takip prosedürüne göre ilamsız takipte yasal yedi günlük süre içinde icra dairesine; kambiyo takibinde beş gün içinde icra mahkemesine yapılması halinde sonuç doğurur. Ancak murisin ölümü üzerine üç gün (İİK 53. madde) ve devamında (TMK 606. madde) üç ay süre ile mirasçıları hakkında takip yapılamayacağından, mahkemece şikâyetçi borçluların İİK'nın 53. maddesine dayalı şikâyetlerinin kabulü ile haklarındaki takibin iptaline karar verilmesi” gerektiğinin belirtildiği, Özel Dairenin İİK'nın 53. maddesinin takibin başlamasından sonra murisin ölmesi veya takip başladığı anda üç aylık mirası ret süresi geçmemiş olması hâlinde uygulanabileceğini, bu hâlde takibin iptaline karar verilebileceğini ancak murisin takibin başlamasından önce ölmesi ve üç aylık mirası ret süresinin de takip tarihinden önce sona ermesi durumunda mirası ret sebebi ile ancak borca itiraz edilebileceğini kabul ettiği, somut olayda icra takibinin 06.10.2016 tarihinde başladığı, borçluların murisinin ise bu tarihten önce 03.02.2015 tarihinde vefat ettiği, takip tarihi itibari ile üç aylık mirası ret süresinin geçtiği, hukukî tavsifin hâkime ait olduğu, borçluların mahkemeye başvurusunun borca itiraz mahiyetinde olduğu, borçluların mernis adreslerine çıkartılan tebligatların bila tebliğ iade edilmesi üzerine bu kez aynı adrese Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince ödeme emri tebliğ edildiği, tebligatların usulüne uygun olduğu, borçlular aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip (doğrusu genel haciz yolu ile takip) yapılmakta olup, İİK'nın 168. maddesine göre yasal beş günlük itiraz süresinin geçirildiği gerekçesi ile istemin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlular vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

8. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 17.07.2017 tarihli ve 2017/924 E., 2017/1344 K. sayılı kararı ile; icra dosyasının incelenmesinde; 06.10.2016 tarihinde borçlu Hüseyin Cahit S. aleyhine ilamsız takip başlatıldığı, alacaklı vekilinin aynı tarihte takibin mirasçılara yöneltilmesi talebinde bulunduğu, borçlulara ödeme emirlerinin 03.11.2016 tarihinde tebliğ edildiği, Küçükçekmece 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 01.12.2015 tarihli 2015/409 E. 2015/1099 K. sayılı kararının incelenmesinde; muris Hüseyin Cahit S. in 03.02.2015 tarihinde vefat ettiği, 17.04.2015 tarihinde açılan davanın kabul edilerek davacı borçluların muris Hüseyin Cahit S.’in mirasını kayıtsız ve şartsız olarak reddettiklerinin tespitine karar verildiğinin anlaşıldığı, mirasçı sıfatı ile aleyhlerine icra takibi yapılan borçluların mirası reddettiklerini bildirerek haklarındaki takibin iptalini icra mahkemesinden isteyebilecekleri, mirasçı sıfatı ile hakkında takip yapılan borçluların bu başvurusunun İİK’nın 16. maddesi kapsamında şikâyet olarak kabul edilmesi gerektiği, bu konudaki şikâyetin taraf ehliyetine ilişkin olup kamu düzeni ile ilgili olduğu ve süreye tabi olmadığı, somut olayda istinaf edenlerin dayandığı mirasın reddine ilişkin ilamın dava konusu hak ile borçluların ilişkisini kestiği, ilam aracılığı ile istinaf edenlerin aleyhine iradeleri dışında takibin yapılmasını ve sürdürülmesini önlediği gerekçesi ile borçluların istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, icra takibinin borçlular yönünden iptaline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 19.11.2018 tarihli ve 2017/8971 E., 2018/11649 K. sayılı kararı ile;

“… Alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız takipte, borçluların icra mahkemesine başvurularında; ölü kişi hakkında takip yapılamayacağını, murislerinden kalan mirası reddettiklerini ve ödeme emri tebliğ işlemlerinin usulsüz olduğunu ileri sürerek takibin iptalini talep ettikleri, ilk derece mahkemesince, borçluların icra mahkemesine başvurusunun borca itiraz niteliğinde olduğu ve ödeme emri tebliğ işlemleri usulüne uygun olduğundan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte İİK'nun 168. maddesine göre yasal 5 günlük sürede itiraz edilmediği gerekçesi ile istemin reddine karar verildiği, borçlular tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi'nin 17/07/2017 tarih ve 2017/924 E. 2017/1344 K. sayılı kararı ile borçluların başvurusunun İİK'nun 16/2 maddesine göre süresiz şikayet kapsamında olduğu gerekçesi ile borçluların istinaf talebinin HMK'nun 353/1/b/3 maddesi gereğince kabulü ile İstanbul Anadolu 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2016/1089 Esas - 2017/198 karar sayılı ilamının ortadan kaldırılmasına, şikayetin kabulüne ve İstanbul Anadolu 5. İcra Müdürlüğü'nün 2016/21352 Esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibin davacı borçlular yönünden iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.

Hukuk Genel Kurulu’nun, 19.11.2014 tarih ve 2013/12-2240 Esas 2014/929 Karar sayılı ilamında; borçluların mirası reddetmeleri nedeniyle borçlu olmadıklarına yönelik iddialarının borca itiraz niteliğinde olup, ödeme emrinin tebliği üzerine yasal süre içerisinde yapılması gerektiği kabul edilmiştir. Dairemizce de, anılan karar doğrultusunda içtihat değişikliğine gidilerek, Hukuk Genel Kurulu’nca kabul edilen ilke benimsenmiştir.

“İmzaya itiraz dışındaki diğer bütün itirazlara borca itiraz denir. Anılan itiraz, ödeme, …sıfat itirazı gibi…. borçlunun borcu olmadığı, takip konusu senedin karşılıksız olduğu (veya kaldığı), hatır senedi olduğu, teminat senedi olduğu, anlaşmaya aykırı doldurulduğu, kambiyo senedinde tahrifat yapıldığı, borçlunun senedin düzenlendiği tarihte temyiz kudretine sahip olmadığı, mirası reddetmiş olduğu veya mirasın hükmen reddedilmiş olduğu gibi sebeplere dayanır” (Prof. Dr. Baki KURU; İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, s.197, Kasım 2004-İstanbul).

Öte yandan, İİK.'nun 53. maddesine göre; borçlunun ölüm günü ile beraber üç gün içinde takip geri bırakılır. Mirasçı, mirası kabul veya reddetmemişse, mirası ret süresince mirasçılar hakkında takip yapılamaz. Bu maddenin uygulanabilmesi için, icra takibinin mirasın reddi süresinde yapılması ya da murisin takibe başlandıktan sonra ölmüş olması gerekir. İİK.'nun 53. maddesine aykırı olarak takip yapılması ya da takip işlemlerine devam edilmesi nedenlerine dayalı olarak ilgililer, İİK.'nun 16.maddesi uyarınca icra mahkemesine şikayette bulunabilirler. İİK.'nun 53. maddesine aykırılık iddiası ise; kamu düzeni ile ilgili olduğundan İİK.'nun 16/2.maddesi uyarınca süresiz şikayete tâbidir.

Somut olayda, icra takibinin 05.10.2016 tarihinde borçlu Hüseyin Cahit S. hakkında başlatıldığı, borçlunun takipten önce 03.02.2015 tarihinde öldüğünün anlaşılması üzerine alacaklının 11.10.2016 tarihinde mirasçılar hakkında yeniden takip talebi düzenleyerek ödeme emri gönderilmesini istediği ve mirasçılara (7 örnek) ödeme emri tebliğ edildiği, mirasın reddine ilişkin mahkeme kararının da; icra takibinden önce 01.12.2015 tarihinde alındığı görülmektedir. Öyleyse, icra takibi, mirası ret süresi geçtikten sonra başlatılmış olduğundan, olayda, İİK.'nun 53. maddesinin ve dolayısıyla aynı Kanun’un 16.maddesi hükmünün uygulama yeri olmadığı açıktır.

Diğer taraftan, borçluların başvurusu, bu hali ile borca itiraz niteliğinde olup, borca itirazın ise; takibin şekline göre uygulanması gereken İİK.'nun 62/1. maddesi uyarınca, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal yedi günlük süre içerisinde icra dairesine yapılması zorunludur.

Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince, icra takibinin şekline göre; borçluların borca itirazlarını icra müdürlüğü yerine icra mahkemesine bildirmelerinin gereksiz ve geçersiz bir işlem olduğu ve hukuki sonuç doğurmayacağı nazara alınarak, takibin iptaline yönelik istemin reddi ile karar sonucuna göre borçluların ilk derece mahkemesi kararına yönelik incelenmeyen diğer istinaf nedenleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, istemin kabulü ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir...” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 04.04.2019 tarihli ve 2019/354 E., 2019/702 K. sayılı kararı ile; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 641. maddesi gereğince mirasçıların tereke borçlarından müteselsilen sorumlu olduğu, bu açık hüküm karşısında mirasın reddi kararı ile birlikte mirasçılık sıfatının ortadan kalkması hâlinde artık mirası reddeden mirasçının murisin borçlarından dolayı yasal olarak sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı, mirasın reddi kararı ile birlikte reddeden mirasçının takipte pasif hasım olmaktan çıktığı, bu yöndeki bir şikâyetin borca itiraz nedeni olarak kabul edilmesi yani mirasın reddine ilişkin ilamın icra mahkemesince ya da icra dairesince uygulanmaması ilamın icra kabiliyetini yitirmesi anlamına geleceği, mirasçı sıfatıyla hakkında takip yapılan borçlunun mirasın reddine dayalı olarak icra mahkemesine takibin iptali istemiyle yaptığı başvurunun İİK’nın 16. maddesi kapsamında şikâyet olarak kabulü ve bu yöndeki şikâyetlerin de süreye tabi olmadığının kabulü gerektiği, itirazın gerek İİK’dan gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndan (TBK) kaynaklı olup, borcu sona erdiren sebeplere dayalı olarak ileri sürülen iddialar olduğu, oysa şikâyetin borçtan tamamen bağımsız olarak takip hukukundan kaynaklı ve borçla ilgiyi kesen sebebe dayalı olarak ileri süren bir savunma olduğu, hâl böyle olunca miras ilişkisinden kaynaklı bir durumda somut olayda olduğu gibi mirasçılık ilişkisinin hukuken sonlandırılması hâli takip hukukunda pasif husumet yokluğuna da tekabül edeceğinden bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin icra mahkemesi tarafından re’sen gözetileceği, borçluların mirası reddetmekle takip konusu borçla TMK anlamında mirasçılık ilişkisi üzerinden meydana gelen ilişkiyi de sonlandırdıkları, tüm bu nedenlerle borçluların iddiasının bir şikâyet olup, kaynağını TMK’dan aldığı, dolayısıyla da ortada TBK ve İİK’nın 169. maddesi anlamında bir borca itiraz bulunmadığı gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı alacaklılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçluların isteminin borca itiraza mı yoksa şikâyet yolu ile takibin iptaline mi ilişkin olduğu noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Genel haciz yolu ile ilamsız takipte İİK'nın 60. maddesi uyarınca kendisine ödeme emri gönderilen borçlu borca ve imzaya itirazlarını İİK'nın 62. maddesinin 1. fıkrası gereğince ödeme emri tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine bildirilebilir.

15. İtiraz sebeplerini iki bakımdan sınıflandırmak mümkündür: i) Maddî hukuka veya takip hukukuna dayanan itiraz sebepleri; ii) İleri sürülüş şekli bakımından itiraz sebepleri.

16. İtiraz sebepleri ya maddî hukuka ya da takip hukukuna dayanır. Maddî hukuka dayanan itiraz sebepleri; daha çok takip konusu alacağa ilişkindir. Borçlu, maddî hukuk (meselâ TMK, TBK ve TTK) bakımından, takip konusu alacağı ödemek zorunda olmadığını ancak itiraz yolu ile ileri sürebilir. Burada borçlunun itirazı alacağa ilişkindir. Takip hukukuna dayanan itiraz sebeplerini; alacaklının takip yapma yetkisi (takibat icrası hakkı İİK m. 60/3, c. 3) bulunmadığına ilişkin itirazlar olarak özetlemek mümkündür. Alacaklının takip yapma yetkisi bulunmadığına ilişkin bütün sebepler, itiraz sebebi değildir. Borçlunun ileri sürdüğü sebep, niteliği bakımından icra müdürünün kendiliğinden (re'sen) gözetmesi gereken bir sebep (şikâyet sebebi) değilse, itiraz yolu ile ileri sürülür.

17. İleri sürülüş şekli bakımından itiraz sebepleri ise imzaya itiraz ve borca itiraz olarak ikiye ayrılır. İmzaya itiraz dışındaki diğer bütün itirazlara, borca itiraz denir (İİK m. 60/3; c. 3; m. 60/4; karş: m. 169). Meselâ ödeme, takas, zamanaşımı, borcun müeccel olduğu, borcun şarta bağlı olduğu, icra dairesinin yetkisiz olduğu ve sıfat itirazı gibi (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2013, s. 224 vd.). Borçlunun borcu olmadığına ilişkin itirazı, takip konusu kambiyo senedin karşılıksız olduğu (veya kaldığı), hatır senedi olduğu, anlaşmaya aykırı doldurulduğu, kambiyo senedinde tahrifat yapıldığı, borçlunun senedin düzenlendiği tarihte ayırt etme gücüne sahip olmadığı, mirası reddetmiş olduğu gibi sebeplere dayanır (Kuru, s. 787-788).

18. Diğer taraftan genel haciz yolu ile ilamsız takipte borçlu şikâyetlerini İİK'nın 16. maddesi kapsamında icra mahkemesine bildirebilir.

19. Şikâyet icra ve iflas hukukunda düzenlenmiş, kendisine özgü hukukî bir çaredir. Şikâyet icra hukukuna özgü bir yol olup bir dava ve gerçek anlamda bir kanun yolu değildir. Şikâyet, icra takibinin taraflarına veya hukukî yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna veya olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesini ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukukî bir çaredir (Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özkan, Meral Sungurtekin/ Özekes, Muhammet: İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 2013, s. 125 vd.).

20. Şikâyet, icra mahkemesince incelenir ve karara bağlanır. İcra mahkemesinin şikâyeti inceleyebilmesi için kendisine talepte bulunulması gerekir. Ancak şikâyetin kamu düzenine aykırı olması hâlinde, başka bir sebeple kendisine dosya ulaşan icra mahkemesi, icra memurunun işlemindeki kamu düzenine aykırılığı kendiliğinden nazara alabilir ve işlemi iptal edebilir.

21. Şikâyet ile itiraz arasında önemli farklar vardır. Şikâyet takip hukukunu ilgilendirir ve bununla icra ve iflas memurunun takip hukukuna ilişkin hükümleri uygulamadığı veya yanlış uyguladığı ileri sürülür. İtiraz ise alacağa karşı ve dolayısıyla maddi hukuk hükümlerine dayanmaktadır. Örneğin alacağın mevcut olmadığı, hükümsüz olduğu, alacağın alacaklının talep ettiği miktarda olmadığı, takas gibi bir sebeple sona erdiği gibi maddi hukuka ilişkin sebeplerle ileri sürülür (Pekcanıtez, Hakan/ Simil,Cemil: İcra-İflas Hukukunda Şikâyet, İstanbul 2017, s. 35). İcra müdürünün kendiliğinden gözetmesi gereken hususlar dışında kalan takip hukukuna ilişkin sebepler itiraz sebebi oluşturur (örneğin İİK'nın 50. maddesinde düzenlenen yetki itirazı).

22. Bu noktada belirtmek gerekir ki İİK'nın 53. maddesine göre; borçlunun ölüm günü ile beraber üç gün içinde takip geri bırakılır. Mirasçı mirası kabul veya reddetmemişse TMK'nın 606. maddesinde belirtilen üç aylık mirası ret süresince mirasçılar hakkında takip yapılamaz. İİK'nın 53. maddesine aykırı olarak takip yapılması ya da takip işlemlerine devam edilmesi nedenlerine dayalı olarak ilgililer İİK'nın 16. maddesi uyarınca icra mahkemesine şikâyette bulunabilirler.

23. Taraf ehliyeti yokluğu icra müdürlüğünce kendiliğinden gözetilir ve süreye tabi olmadan icra mahkemesinde şikâyet konusu yapılabilir. Davada taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin medeni usul hukukundaki uzantısını oluşturur. Türk Medeni Kanunu anlamındaki hak ehliyetinden maksat hak sahibi olabilme ve borç altına girebilme ehliyetidir. Hukuk davalarında taraf ehliyetinde (HMK m. 50) olduğu gibi, icra takibinin taraflarının (alacaklı ve borçlunun) da taraf ehliyetine sahip olmaları gerekir. Hak ehliyeti bulunan her gerçek (TMK m. 8) ve tüzel (TMK m. 48) kişi icra takibinde taraf ehliyetine (yeteneğine) de sahiptir. Gerçek kişilerin kişiliği ve bununla hak ehliyeti ölüm ile son bulduğundan (TMK m. 29/1) ölmüş bir kişinin taraf ehliyeti yoktur. Takip talebinde borçlu olarak gösterilen kişinin takip tarihinden önce öldüğü takip devam ederken anlaşılabilir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK) iradi taraf değişikliği hakkında açık bir hüküm bulunmadığından 04.05.1978 tarihli ve 4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre ölü kişi hakkında takip yapılamayacağı ve açılan takibin mirasçılara yöneltilemeyeceği kabul edilmekteydi. Yargıtayın bu yöndeki uygulaması özellikle usul ekonomisi açısından eleştirilere tâbi tutulmuştur. Bu eleştirileri dikkate alan yasa koyucu HMK'da iradi taraf değişikliğine olanak veren bir düzenleme getirmiştir. HMK’nın 124. maddesinin 3. fıkrası uyarınca borçlu aleyhine başlatılan takipte borçlunun takip tarihinden önce öldüğünün anlaşılması hâlinde, takibin ölü kişi aleyhine başlatılması hususunun maddi hatadan kaynaklandığı veya taraf değişikliği talebinin dürüstlük kuralına aykırı olmadığı belirlendiği takdirde takibin mirasçılara yöneltilmesi mümkündür. Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 11.09.2013 tarihli ve 2013/14-612 E., 2013/1297 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.

24. Taraf sıfatına bir başka deyişle husumet ehliyetine gelince, bu kavram takip konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat usule ilişkin olmayıp, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir.

25. Somut olayda ise; alacaklı vekili tarafından muris Hüseyin Cahit S. aleyhine 06.10.2016 tarihinde genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatıldığı, Hüseyin Cahit S.’in takip tarihinden önce 03.02.2015 tarihinde vefat ettiği, alacaklı vekilinin 06.10.2016 tarihinde “Dosyamız borçlusu Hüseyin Cahit S.’in vefat etmiş olduğunu haricen tarafımızca öğrenilmiş olmakla, borçlunun yasal mirasçılarının tespiti ve aleyhine takip başlatabilmek amacıyla veraset ilamı çıkarabilmek için tarafımıza yetki verilmesini…” şeklinde talepte bulunduğu, icra müdürlüğünce verilen 06.10.2016 tarihli yetki belgesi ile Kartal 23. Noterliğinin 06.10.2016 tarihli ve 23421 yevmiye numaralı mirasçılık belgesinin alındığı, alacaklı vekilinin 11.10.2016 tarihinde Hasan S., Metin S. ve Çiğdem S. aleyhinde takip talebinde bulunduğu, örnek (7) nolu ödeme emrinin Hasan S., Metin S. ve Çiğdem S.’e 03.11.2016 tarihinde tebliğ edildiği, adı geçen borçluların icra mahkemesine başvurarak icra takibinden önce alınan Küçükçekmece 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 01.12.2015 tarihli ve 2015/409 E., 2015/1099 K. sayılı kararı ile takipten önce mirası reddettiklerini ileri sürerek takibin iptalini talep ettikleri anlaşılmaktadır.

26. Alacaklı vekili tarafından ölü kişinin mirasçıları yerine ölü kişi hakkında takip yapılması, maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olup, dürüstlük kuralına da aykırı olmadığından alacaklı vekilinin HMK'nın 124. maddesi uyarınca taraf değişikliği yapmak suretiyle bu yanlışlığı düzeltmesi mümkündür. İcra takibinin İİK’nın 53 ve TMK’nın 606. maddelerindeki süreler geçtikten sonra başlatılmış olması karşısında İİK’nın 16. maddesi uyarınca şikâyet yolu ile icra takibinin iptali istenemez.

27. Borçlular mirası reddettiklerinden dolayı borçlu olmadıklarını ileri sürdüklerine göre borçluların bu başvuruları borca itiraz niteliğindedir. Sulh hukuk mahkemesinden TMK’nın 606. maddesine göre mirasın reddine ilişkin karar alan mirasçı hak ehliyetini ve hak ehliyetinin takip hukukundaki yansıması olan takipte taraf olma ehliyetini kaybetmiş olmaz. Sadece bu kararla birlikte mirası red nedeniyle borçlu olmadığına ilişkin borca itiraz hakkını kazanır. Bu itiraz mirasçıya taraf ehliyetini kaybettirmez. İcra takibinin kesinleşmesinden önceki dönemde mirasın reddedilmiş olduğu hususu taraf sıfatına ilişkin olup, hakkın özü ile ilgilidir. Dolayısıyla icra takibinin kesinleşmesinden önceki dönemde mirasın reddedilmiş olduğu hususu maddi hukuka dayalı bir borca itiraz sebebidir. Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 19.11.2014 tarihli ve 2013/12-2240 E., 2014/929 K. ile 10.03.2020 tarihi ve 2017/12-748 E., 2020/282 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

28. Genel haciz yolu ile ilamsız takipte borca itirazın İİK’nın 62. maddesinin 1. fıkrasına göre icra müdürlüğüne yapılması zorunludur. Borçluların borca itirazlarını icra müdürlüğü yerine icra mahkemesine bildirmeleri gereksiz ve geçersiz bir işlem olup, hukukî sonuç doğurmaz.

29. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; mirasın reddi kararı ile birlikte mirasçılık sıfatının kaybedildiği ve bu durumun murisin ölüm anına kadar geriye yürüdüğü, bu nedenle mirasın reddedildiği hususunun taraf ehliyeti ile ilgili olduğu, taraf ehliyeti olmayanlara karşı başlamış ve devam eden takip işlemlerinin gereçsiz olduğu ve her zaman şikâyet yolu ile ileri sürülebileceği gerekçesi ile direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

30. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

31. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddeleri uyarınca BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/2. maddesi uyarınca kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 19.10.2022 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

Şikâyet, icra (ve iflas) dairelerinin, kanuna aykırı olan veya hadiseye uygun bulunmayan işlemlerin iptali veya düzeltilmesi veya yerine getirilmeyen veya sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesi için başvurulan kendine özgü bir kanun yoludur. İşlemden maksat, icra dairesinin somut bir sorun karşısındaki davranış biçimidir. Şikâyet sebepleri İİK 16. maddesinde dört grup altında toplanmıştır. 2. fıkrada yer verilen bir hakkın yerine getirilmemesi veya sebepsiz sürüncemede bırakılması hâli ile kamu düzenine aykırı işlemlerde süreye tabi olunmaksızın icra mahkemesine şikâyet yoluna gidilebileceği kabul olunmuştur. Borçlunun, üçüncü kişilerin ve kamunun (ammenin) menfaatini korumak için konulmuş amir hükümlere aykırı olarak yapılmış olan işlemler kamu düzenine aykırıdır. Kamu düzenine aykırı olan bu işlemlere karşı her zaman (icra takibi bitinceye kadar) şikâyet yoluna gidilebilir. Bu kapsamda ilâma aykırı takip ve infaz işlemlerine yönelik İcra Müdürü işlemleri süresiz şikâyet olarak İcra Mahkemesinde incelenip karar bağlanır (HGK 21.06.2000 tarih 2000/12-1002 K.).

Gerçek kişilerin kişiliği ve bununla hak ehliyeti, ölüm ile son bulduğundan ölmüş bir kişinin taraf ehliyeti yoktur. Taraf ehliyeti olmayanlara karşı başlamış ve devam eden takip işlemleri geçersizdir. Bu işlemlerin geçersizliği her zaman şikâyet yolu ile ileri sürülebilir. İcra Müdürü ve İcra Mahkemesi bu işlemlerin geçersizliğini kendiliğinden (resen) gözetmek zorundadır (Prof. Dr. Baki Kuru el kitabı, sayfa 163). Taraf ehliyetinin yokluğu ile ilgili şikâyet süresizdir (Sayfa 109). İcra Müdürünün mirasın reddi kararını görmeden önce takip hukuku kurallarına göre yaptığı işlemleri, kendiliğinden kaldırma yetkisi bulunmamakta ise de bu işlemleri iptali şikâyet yolu ile İcra Mahkemesinden istenebilir. İcra Mahkemesi takipten önce alınan mirasın reddi kararının taşıdığı hüküm ve bu hükümlerin sonuçlarını (TMK 611.) şikâyetin konusu olması nedeniyle değerlendirebilecektir. Mirasın reddi kararına dayanan takibin iptali talebinin borçlu sıfatına itiraz olarak nitelendirilip borca itiraz müessesesi kapsamında değerlendirilmesi başvurunun borca itiraz süreleri ile sınırlandırılması takip hukukunun bütünlüğü ile uyum sağlamaz. İcra hukuku ilâmlı icrayı da bünyesinde bulundurmaktadır. İlâmlı icrada itiraz “İtfa”, “imhal”, “zamanaşımı” ile sınırlı olup, yasada bir başka nedenle ilamlı takibe itiraz edilebileceğine ilişkin düzenleme bulunmamaktadır. Murisin İlâma bağlanmış bir borcu için takip yapıldığında daha önce mirasın reddi kararı almış kişi, kendisine karşı yapılan takip işlemlerinin iptalini ancak şikâyet yolu ile ileri sürebilir.

Yine mirasın reddi ilâmı ile hakkındaki takip işlemlerinin iptalini isteyen şahsın başvurusunun borca itiraz olarak nitelendirilebileceği ve süreyle sınırlandırılacağına dair açık bir hüküm bulunmamasına rağmen yorum yolu ile ve hakkın özünü etkileyecek şekilde (mirasın reddi kararı ile şahsi mallarının elinden çıkmasını engelleme, mülkiyet hakkı) içtihat oluşturulamaz.

Kaldı ki İİK 170/a maddesinde yer verilen “Borçlu, alacaklının bu fasıl hükümlerine göre takip hakkı olmadığını 168. maddenin 3. Bendine göre şikâyeti yolu ile ileri sürebilir” düzenlemesi, sıfata yönelik iddianın dahi, şikâyeti yolu ile ileri sürülmesinin kanunun sistematiğine uygun olacağını göstermektedir.

Ayrıca İİK 53/1, 68/4 maddeleri devam eden takipte mirasçıların mirasın reddi davası açabilmeleri için takibin durması, İcra Mahkemesinde bekletici mesele yapılabilmesi imkânı tanıyarak mirası reddetmek isteyen mirasçıyı korumaya aldığı hâlde icra takibinin mirasın reddi kararından sonra açılması hâlinde itiraz süresi gibi bir süre sınırı getirmek kanunun bu amacına da uygun düşmemektedir. Bu nedenlerle mahkemenin başvuruya şikâyet olarak değerlendirmesi ve borca itiraz olarak niteleme yapan özel daire bozma kararına uymama yönündeki görüşleri yerindedir.

Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın doğru olduğu ve direnme kararının onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.

Nurten ABACI UTKU
Üye

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 15 üyenin 11’i BOZMA, 4’ü ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.

BİLGİ : “TMK 606 hükmüne dayalı alınan mirası red kararı borca itiraz süresi içerisinde ibraz edilmelidir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10 Mart 2020 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/tmk-606-hukmune-dayali-alinan-mirasi-red-karari-borca-itiraz-suresi-icerisinde-ibraz-edilmelidir