AİLE KONUTU, ÖLEN EŞİN KİŞİSEL MALI İSE SAĞ KALAN EŞ ÖZGÜLEME DAVASI AÇAMAZ.
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1375
KARAR NO : 2016/13579
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bakırköy 3. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 10/11/2015
NUMARASI : 2010/756 - 2015/787
DAVACI : N.K.
DAVALI : H.H.K.
DAVA TÜRÜ : Alacak
Davacı-davalı Necla K. ile davalı-davacı Hüseyin Hebun K. aralarındaki alacak davasının asıl dava yönünden tapu iptal ve tescil isteğinin reddine katılma alacağının kabulü, birleşen davanın ise kabulüne dair Bakırköy 3. Aile Mahkemesi'nden verilen 10.11.2015 gün ve 756/787 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı-davalı Necla vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 11.10.2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden Necla K. vekili Avukat M.S. geldi ve karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı-davalı Necla K. vekili, müvekkili ile muris Mustafa K.'nın 2001 tarihinde evlendiklerini, 05.07.2010 tarihinde Mustafa K.'nın vefat ettiğini belirterek, muris adına kayıtlı 142 nolu taşınmazın tapu kaydının tamamının iptali ile davacı adına tescil edilmesini, bu mümkün olmadığı taktirde taşınmaz evlilik birliği içerisinde edinildiğinden ve edinilmiş mal kapsamında olduğundan 1/2 payının iptali ile davacı adına tesciline ve davacının kişisel mallarının karşılığı olarak 223.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ölen eşin payından tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
18.09.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı-davalı vekili fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak TMK 240. maddesi uyarınca 142 nolu bağımsız bölüm üzerinde mülkiyet hakkı tanınması ve taşınmazın tamamının davacı-davalı adına tapuya tescili bu talep yerinde görülmez ise bilirkişilerce hesap edilen 653.325,00 TL değer artış payı alacağı ve 48.377,5 TL katılma alacağı olmak üzere toplam 701.662,50 TL alacağın, bu talepte yerinde görülmez ise katkı miktarı 223.300,00 TL ve 263.350,00 TL'nin, değer artış payı alacağının kabul edilmemesi durumunda 375.000,00 TL katılma alacağının yasal faizleriyle birlikte davalı-davacıdan tahsili şeklinde talep miktarını arttırmıştır.
Davalı-davacı Hüseyin Hebun K. vekili, asıl davanın yersiz açılması nedeniyle reddine karar verilmesini savunmuş, birleşen davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak muris Mustafa K. ile davalı arasında 01/01/2002 tarihinden itibaren geçerli olan yasal mal rejimi gereğince edinilen malların tasfiyesi ve murisin katılma alacağı olarak 5.000,00 TL'nin faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş, 13.01.2015 tarihli usulüne uygun harcını yatırdıkları ıslah dilekçesi ile talep miktarını 8.377,00 TL olarak arttırmışlardır.
Mahkemece, asıl dava yönünden tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, katılma alacağına ilişkin davanın kabulü ile 223.300,00 TL'nin karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı-davacıdan alınarak, davacı-davalıya ödenmesine, birleşen dava yönünden davanın kabulü ile 8.337,00 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-davalıdan alınarak, davalı-davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Hüküm süresi içerisinde asıl dava ve birleşen dava yönünden davacı-davalı Necla K. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinden:
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK'nun 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katılma alacağına mahsuben aile konutu üzerinde mülkiyet hakkı tanınması, mümkün görülmediği takdirde katılma ve değer artış payı alacağı isteğine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Aile konutu ve ev eşyası" başlıklı 240. Maddesin de aynen; " Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır. Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir. Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz..." hükmüne yer verilmiştir.
Aile konutu, resmi evli eşlerin birlikte seçtikleri ve ortak aile yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantılarını buna göre düzenlemeyi amaçladıkları konuttur (TMK'nun 186 m, HGK 28.09.2011 tr 2011/556 K.).
Katılma alacağı, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren TMK uyarınca; eklenecek değerlerden (TMK'nun 229.m) ve denkleştirmeden (TMK'nun 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK'nun 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK'nun 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK'nun 236/1.m). 01.01.2002 tarihinden önce yürürlükte bulunan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 170. maddesi uyarınca geçerli olan mal ayrılığı rejiminde katılma alacağına yer verilmemiştir. Dairemiz uygulamalarına göre, aile konutu ölen eşin kişisel malı ise sağ eş lehine mülkiyet hakkı tanınmamaktadır.
Bu açıklamalara göre; sağ eş ya da ölen eşin yasal mirasçıları lehine konut üzerinde mülkiyet hakkının tanınması için; aile konutu olması, mal rejiminin ölümle sona ermesi ve sağ eşin katılma alacağının olması ve haklı sebeplerin bulunması gerekir. Mahsuba esas alınacak katılma alacak miktarı, iddia ve savunma doğrultusunda, aynı mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde belirlenmelidir. Haklı sebep, her somut olaydaki tarafların ekonomik ve sosyal yaşantılarına, meslek ve sanatlarına, miras ve tapu sicilindeki pay oranlarına vs göre belirlenmelidir.
Aile konutu üzerine, mülkiyet hakkının tanınmasını gerektiren yasal koşulların gerçekleştiğinin kanıtlanması durumunda, katılma alacağına mahsuben, yetmezse belirlenecek ilave bedelin davacı tarafça mahkeme veznesine depo ettirilmesi sağlandıktan sonra mahkemece tapu kaydının iptali ile tesciline karar verilmelidir.
Söz konusu değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olayda; eşler, 26.09.2001 tarihinde evlenmiş, 05.07.2010 tarihinde Mustafa K.nın ölümüyle geride eşi Necla K.yı ve önceki evliliğinden olma oğlu Hüseyin Hebun K.'yı mirasçı bırakmıştır. Mal rejimi ölüm tarihi itibarıyla sona ermiştir (TMK'nun 225/1. m). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM'nun 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK'nun 202/1.m). Aile konutu, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 31.12.2004 tarihinde satın alınarak, ölen eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK'nun 179.m).
Mahkemece, asıl davaya ilişkin değerlendirmede eşlerden birine ait edinilmiş mallar üzerinde, diğer eşin mülkiyet veya diğer bir ayni hak talebinin söz konusu olamayacağı ve eşlere tanınan hakkın, bir ayni hak olmayıp, şahsi bir hak olduğu belirtilerek dava dilekçesi ile davacı vekilinin 23/10/2010 tarihli celsedeki talep sonucunu açıklamaya ilişkin beyanının kapsamı da dikkate alınarak, davacı-davalının tapu iptal ve tescili davasının reddine karar verilmiştir. Ne var ki davacı-davalı tarafın dava dilekçesinde aile konutu olan taşınmazın davacı-davalının evlilik öncesi sahip olduğu kişisel malvarlığının satımından gelen para ile alındığına ilişkin anlatımı, 03.01.2011 tarihli cevaba cevap dilekçesinde "TMK 230,239 ve 240. maddeleri gereği yasalarımız tapu iptal ve tescil talebini müvekkile tanımaktadır" ifadesi ve 18.09.2015 tarihli ıslah dilekçeleri birlikte değerlendirildiğinde davacı-davalı tarafın mülkiyet hakkı taleplerinin TMK 240. maddesine dayandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, söz konusu talep hakkında yukarıda belirtilen ilkeler dikkate alınıp bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken hatalı hukuki nitelendirme ile talebin reddi bozmayı gerektirmiştir.
2- Birleşen davaya yönelik temyiz itirazları incelendiğinde;
2-a. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı-davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-b. Birleşen davaya yönelik diğer temyiz itirazlarına gelince; Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak (4721 s.lı TMK 599/2 m) ve müteselsilen (TMK 641 m) sorumludurlar. Her ne kadar, davalı-davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davalı-davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan Mustafa K.'nın mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK 495), alacaklı ve borçlu sıfatı davalı-davacı sağ altsoyda birleşmiştir.
Taraflarca, mirasçılardan her hangi birinin mirasçılık sıfatını yitirdiği (4721 s.lı TMK 511 vd, 578 vd, 605 vd m.leri) iddia edilip kanıtlanmamıştır.
Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davalı-davacı mirasçı Hüseyin'in mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davalı-davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, tahsiline karar verilen tereke borcundan davalı-davacının miras payı oranında sorumlu olduğu miktarın hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek tasfiye alacağının tamamından davacı-davalı Necla K.'yı sorumlu tutmak doğru olmamıştır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda (1) nolu ve (2-b) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davacı-davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.350,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davalı-davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacı-davalıya verilmesine, davacı-davalının asıl davaya yönelik sair temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, birleşen davaya yönelik diğer temyiz itirazlarının yukarıda (2-a) numaralı bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 11.844,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı-davalı Necla K.'ya iadesine 11.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
F. AKÇİN N. BEYAZITOĞLU KUŞÇUOĞLU İ. ŞİMŞEK N. TAŞ F. EROĞLU
İÇTİHAT YORUMU : Y. 8. HD. 11.10.2016, 1375/13579 sayılı Kararı’na katılmak mümkün değildir. Çünkü, TMK. m. 240 hükmüne konu olacak ölen eşe ait aile konutunun, KİŞİSEL VEYA EDİNİLMİŞ MAL OLMASININ BİR ÖNEMİ YOKTUR. (Detaylı bilgi için bkz. KARAMERCAN, Fatih, Katkı - Değer Artış Payı & Katılma Alacağı Davaları, Güncellenmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara, 2016, s. 356-359).
AİLE KONUTU, ÖLEN EŞİN KİŞİSEL MALI İSE SAĞ KALAN EŞ ÖZGÜLEME DAVASI AÇAMAZ.
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1375
KARAR NO : 2016/13579
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bakırköy 3. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 10/11/2015
NUMARASI : 2010/756 - 2015/787
DAVACI : N.K.
DAVALI : H.H.K.
DAVA TÜRÜ : Alacak
Davacı-davalı Necla K. ile davalı-davacı Hüseyin Hebun K. aralarındaki alacak davasının asıl dava yönünden tapu iptal ve tescil isteğinin reddine katılma alacağının kabulü, birleşen davanın ise kabulüne dair Bakırköy 3. Aile Mahkemesi'nden verilen 10.11.2015 gün ve 756/787 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı-davalı Necla vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 11.10.2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden Necla K. vekili Avukat M.S. geldi ve karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı-davalı Necla K. vekili, müvekkili ile muris Mustafa K.'nın 2001 tarihinde evlendiklerini, 05.07.2010 tarihinde Mustafa K.'nın vefat ettiğini belirterek, muris adına kayıtlı 142 nolu taşınmazın tapu kaydının tamamının iptali ile davacı adına tescil edilmesini, bu mümkün olmadığı taktirde taşınmaz evlilik birliği içerisinde edinildiğinden ve edinilmiş mal kapsamında olduğundan 1/2 payının iptali ile davacı adına tesciline ve davacının kişisel mallarının karşılığı olarak 223.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ölen eşin payından tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
18.09.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı-davalı vekili fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak TMK 240. maddesi uyarınca 142 nolu bağımsız bölüm üzerinde mülkiyet hakkı tanınması ve taşınmazın tamamının davacı-davalı adına tapuya tescili bu talep yerinde görülmez ise bilirkişilerce hesap edilen 653.325,00 TL değer artış payı alacağı ve 48.377,5 TL katılma alacağı olmak üzere toplam 701.662,50 TL alacağın, bu talepte yerinde görülmez ise katkı miktarı 223.300,00 TL ve 263.350,00 TL'nin, değer artış payı alacağının kabul edilmemesi durumunda 375.000,00 TL katılma alacağının yasal faizleriyle birlikte davalı-davacıdan tahsili şeklinde talep miktarını arttırmıştır.
Davalı-davacı Hüseyin Hebun K. vekili, asıl davanın yersiz açılması nedeniyle reddine karar verilmesini savunmuş, birleşen davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak muris Mustafa K. ile davalı arasında 01/01/2002 tarihinden itibaren geçerli olan yasal mal rejimi gereğince edinilen malların tasfiyesi ve murisin katılma alacağı olarak 5.000,00 TL'nin faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş, 13.01.2015 tarihli usulüne uygun harcını yatırdıkları ıslah dilekçesi ile talep miktarını 8.377,00 TL olarak arttırmışlardır.
Mahkemece, asıl dava yönünden tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, katılma alacağına ilişkin davanın kabulü ile 223.300,00 TL'nin karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı-davacıdan alınarak, davacı-davalıya ödenmesine, birleşen dava yönünden davanın kabulü ile 8.337,00 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-davalıdan alınarak, davalı-davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Hüküm süresi içerisinde asıl dava ve birleşen dava yönünden davacı-davalı Necla K. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinden:
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK'nun 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katılma alacağına mahsuben aile konutu üzerinde mülkiyet hakkı tanınması, mümkün görülmediği takdirde katılma ve değer artış payı alacağı isteğine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Aile konutu ve ev eşyası" başlıklı 240. Maddesin de aynen; " Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır. Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir. Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz..." hükmüne yer verilmiştir.
Aile konutu, resmi evli eşlerin birlikte seçtikleri ve ortak aile yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantılarını buna göre düzenlemeyi amaçladıkları konuttur (TMK'nun 186 m, HGK 28.09.2011 tr 2011/556 K.).
Katılma alacağı, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren TMK uyarınca; eklenecek değerlerden (TMK'nun 229.m) ve denkleştirmeden (TMK'nun 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK'nun 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK'nun 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK'nun 236/1.m). 01.01.2002 tarihinden önce yürürlükte bulunan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 170. maddesi uyarınca geçerli olan mal ayrılığı rejiminde katılma alacağına yer verilmemiştir. Dairemiz uygulamalarına göre, aile konutu ölen eşin kişisel malı ise sağ eş lehine mülkiyet hakkı tanınmamaktadır.
Bu açıklamalara göre; sağ eş ya da ölen eşin yasal mirasçıları lehine konut üzerinde mülkiyet hakkının tanınması için; aile konutu olması, mal rejiminin ölümle sona ermesi ve sağ eşin katılma alacağının olması ve haklı sebeplerin bulunması gerekir. Mahsuba esas alınacak katılma alacak miktarı, iddia ve savunma doğrultusunda, aynı mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde belirlenmelidir. Haklı sebep, her somut olaydaki tarafların ekonomik ve sosyal yaşantılarına, meslek ve sanatlarına, miras ve tapu sicilindeki pay oranlarına vs göre belirlenmelidir.
Aile konutu üzerine, mülkiyet hakkının tanınmasını gerektiren yasal koşulların gerçekleştiğinin kanıtlanması durumunda, katılma alacağına mahsuben, yetmezse belirlenecek ilave bedelin davacı tarafça mahkeme veznesine depo ettirilmesi sağlandıktan sonra mahkemece tapu kaydının iptali ile tesciline karar verilmelidir.
Söz konusu değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olayda; eşler, 26.09.2001 tarihinde evlenmiş, 05.07.2010 tarihinde Mustafa K.nın ölümüyle geride eşi Necla K.yı ve önceki evliliğinden olma oğlu Hüseyin Hebun K.'yı mirasçı bırakmıştır. Mal rejimi ölüm tarihi itibarıyla sona ermiştir (TMK'nun 225/1. m). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM'nun 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK'nun 202/1.m). Aile konutu, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 31.12.2004 tarihinde satın alınarak, ölen eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK'nun 179.m).
Mahkemece, asıl davaya ilişkin değerlendirmede eşlerden birine ait edinilmiş mallar üzerinde, diğer eşin mülkiyet veya diğer bir ayni hak talebinin söz konusu olamayacağı ve eşlere tanınan hakkın, bir ayni hak olmayıp, şahsi bir hak olduğu belirtilerek dava dilekçesi ile davacı vekilinin 23/10/2010 tarihli celsedeki talep sonucunu açıklamaya ilişkin beyanının kapsamı da dikkate alınarak, davacı-davalının tapu iptal ve tescili davasının reddine karar verilmiştir. Ne var ki davacı-davalı tarafın dava dilekçesinde aile konutu olan taşınmazın davacı-davalının evlilik öncesi sahip olduğu kişisel malvarlığının satımından gelen para ile alındığına ilişkin anlatımı, 03.01.2011 tarihli cevaba cevap dilekçesinde "TMK 230,239 ve 240. maddeleri gereği yasalarımız tapu iptal ve tescil talebini müvekkile tanımaktadır" ifadesi ve 18.09.2015 tarihli ıslah dilekçeleri birlikte değerlendirildiğinde davacı-davalı tarafın mülkiyet hakkı taleplerinin TMK 240. maddesine dayandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, söz konusu talep hakkında yukarıda belirtilen ilkeler dikkate alınıp bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken hatalı hukuki nitelendirme ile talebin reddi bozmayı gerektirmiştir.
2- Birleşen davaya yönelik temyiz itirazları incelendiğinde;
2-a. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı-davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-b. Birleşen davaya yönelik diğer temyiz itirazlarına gelince; Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak (4721 s.lı TMK 599/2 m) ve müteselsilen (TMK 641 m) sorumludurlar. Her ne kadar, davalı-davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davalı-davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan Mustafa K.'nın mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK 495), alacaklı ve borçlu sıfatı davalı-davacı sağ altsoyda birleşmiştir.
Taraflarca, mirasçılardan her hangi birinin mirasçılık sıfatını yitirdiği (4721 s.lı TMK 511 vd, 578 vd, 605 vd m.leri) iddia edilip kanıtlanmamıştır.
Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davalı-davacı mirasçı Hüseyin'in mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davalı-davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, tahsiline karar verilen tereke borcundan davalı-davacının miras payı oranında sorumlu olduğu miktarın hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek tasfiye alacağının tamamından davacı-davalı Necla K.'yı sorumlu tutmak doğru olmamıştır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda (1) nolu ve (2-b) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davacı-davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.350,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davalı-davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacı-davalıya verilmesine, davacı-davalının asıl davaya yönelik sair temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, birleşen davaya yönelik diğer temyiz itirazlarının yukarıda (2-a) numaralı bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 11.844,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı-davalı Necla K.'ya iadesine 11.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
F. AKÇİN N. BEYAZITOĞLU KUŞÇUOĞLU İ. ŞİMŞEK N. TAŞ F. EROĞLU
İÇTİHAT YORUMU : Y. 8. HD. 11.10.2016, 1375/13579 sayılı Kararı’na katılmak mümkün değildir. Çünkü, TMK. m. 240 hükmüne konu olacak ölen eşe ait aile konutunun, KİŞİSEL VEYA EDİNİLMİŞ MAL OLMASININ BİR ÖNEMİ YOKTUR. (Detaylı bilgi için bkz. KARAMERCAN, Fatih, Katkı - Değer Artış Payı & Katılma Alacağı Davaları, Güncellenmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara, 2016, s. 356-359).