KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

ALACAK MİKTARI KAT MALİKLERİ KURULU KARARINA DAYALI AİDAT VE ŞEHİR SUYU TOPLAMINDAN KAYNAKLANDIĞINDAN LİKİT NİTELİKTEDİR.

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2018/(18)5-1119
KARAR NO   : 2022/92

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Büyükçekmece 1. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 24/12/2014
NUMARASI                 : 2014/913 - 2014/1172
DAVACI                       : A. 2000 Y. Sitesi İcra Komitesi vekili Av. E.E.
DAVALI                       : A.Y. vekili Av. M.Ö.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Büyükçekmece 1. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi: 

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili site yönetiminin toplu yapı statüsünde bulunduğunu, yönetim alacağının sağlanması amacı ile borçlu hakkında ilamsız icra yolu ile takip yapıldığını, bu takip dosyasından çıkan ödeme emrine borçlunun itiraz ederek takibi durdurduğunu, borçlunun ileri sürdüğü soyut itirazların haklı ve yerinde olmadığını, ödemeye dair bir belge sunmadığını, itiraz edilen alacağın, borçlunun kendi payına düşen aidatlar olduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %40’tan az olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu yerin site olmayıp mahalle olduğunu, toplu yapı uygulamasına geçilmediğini, takip talebinde alacağın varlığının net bir şekilde kalem kalem gösterilmediğini, ayrıca dava dilekçesinde su ve güvenlik, temizlik, sosyal tesis harcamaları, sokak aydınlatma harcamaları, sağlık harcamalarından bahsedilmediğini, anılan harcamaların Devletin resmî kuruluşları tarafından yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuş, ayrıca davacı tarafın %40 tazminata mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme Kararı:

6. Büyükçekmece 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 01.07.2013 tarihli ve 2010/3759 E. 2013/702 K. sayılı kararı ile; somut olayda icra takibinde belirtilen alacakların doğum tarihinde birden fazla parsel üzerine kurulu bulunan sitede toplu yapı uygulamasına geçilmediği, bu nedenle Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinin uygulanamayacağı, genel hükümler çerçevesinde dava konusu alacağın talep edilebileceği, bu durumda dava konusu ihtilafın çözümünde taraflar arasında müşterek sözleşme niteliğinde olan tapuda tescilli eski yönetim planı hükümlerinin uygulanması gerektiği, alacağın doğduğu tarihte yürürlükte bulunan yönetim planında davacının talep etmiş olduğu ortak gider ve diğer ortak tesis giderlerinin tanımlandığı, ayrıca "bağımsız bölümler" başlığı altında bulunan 7. maddesinde yönetim planına konu alanda mevcut tüm bağımsız bölümlere ait arsa payı oranlarının listelendiği, buna göre dava konusu alacağın doğumuna esas teşkil eden davalıya ait bağımsız bölümün arsa payı oranının da yönetim planında açıkça bildirildiği, aynı yönetim planının 34/a, 41, 42/f ve 46/a maddelerinde maliklerin yönetim planına ve kat malikleri kurulunca alınmış kararlara tam olarak uymak zorunda oldukları, ortak yer ve şeylerin kullanılması, bakımı, onarımı gibi nedenlerden doğan borç ve yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirmekle yükümlü tutuldukları, yönetimin uygulamaya koyduğu işletme projesinde belirtilen bu bedellerin yine yönetim planında öngörülen esaslara göre kat maliklerine dağılımının yapıldığı, bilirkişi raporuna göre mahallinde incelenen defter kayıt ve belgelere göre, davacı yönetimin uygulamaya koymuş olduğu işletme projesinde belirtilen miktarda harcamalar yapıldığı ve böylece tahmini olan bütçenin fiilen uygulandığı, harcamaların da yönetim planına uygun olduğu hususunun tespit edildiği, ilgili yönetimin tapuda tescilli yönetim planına dayalı olarak hizmet verdiği, kısmi ödemeler yaptığı için işletme projesinden haberdar olduğu anlaşılan davalının bu projenin iptali için dava açmadığı nazara alındığında takibe itirazının haksız olduğu, buna karşın icra takibinde asıl alacak tutarına gecikme tazminatı ilave edilerek belirlenen rakamın yine asıl alacak olarak belirtildiği ve takip sonrası dönemde bu toplam tutar üzerinden faiz istendiği, bu durumun faize faiz uygulaması yasağına aykırı olduğu, ayrıca genel hükümlere göre sebepsiz zenginleşme ve/veya vekâletsiz iş görme hükümlerine dayalı olarak talep edilebilecek bu alacaklar için yasal faiz istenebileceği, takip tarihi itibarı ile davalının davacıya yönetim planında zikredilen arsa payına göre 4148,96 TL asıl alacak, 139,50 TL işlemiş yasal faiz olmak üzere toplam 4288,46 TL borçlu bulunduğu, bu alacağın asıl alacağa işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsilinin istenebileceği, ayrıca dava konusu asıl alacağın yapılan fiili giderlerden davalının maliki olduğu taşınmazın arsa payına düşen miktara göre yönetim tarafından belirlendiği, bu belirleme yapılırken anılan harcamaların yönetim planına uygunluğunun ayrıca denetlendiği, dolayısıyla alacağın yargılamayı gerektirdiği ve likit olmadığı, reddedilen bölüm için de davalı tarafın kötü niyetli olduğu hususunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davalının Büyükçekmece 2. İcra Müdürlüğünün 2010/47.4 E. sayılı dosyası ile yürütülen takibe yönelik itirazının kısmen iptaline, bu takibin 4148,96 TL asıl alacak ve 139,50 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 4288,46 TL alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren uygulanacak değişken oranlı yasal faizi yönünden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı tarafın icra inkâr, davalı tarafın kötü niyet tazminatına yönelik taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 16.06.2014 tarihli ve 2014/9115 E. 2014/10548 K. sayılı kararı ile; “… Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak;

Davaya konu asıl alacak miktarı kat malikleri kurulu kararları ile belirlendiğine ve likit nitelikte olduğuna göre icra inkar tazminatına da hükmedilmesi gerektiği halde alacağın likit bir alacak olmadığı gerekçesiyle icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

9. Büyükçekmece 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 24.12.2014 tarihli ve 2014/913 E. 2014/1172 K. sayılı kararı ile, önceki karardaki gerekçe ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; itirazın iptali istemine ilişkin eldeki davada, davaya konu asıl alacak miktarının likit nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacı lehine icra-inkâr tazminatına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle, davaya konu uyuşmazlığın niteliği (icra-inkâr tazminatı) bakımından direnme kararının miktar itibariyle temyizinin mümkün olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış, yapılan görüşmelerde ön sorunun bulunmadığı oy birliği ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

IV. GEREKÇE

13. Konunun açıklığa kavuşturulması için öncelikle icra inkâr tazminatına ilişkin genel bir açıklama yapmakta yarar bulunmaktadır.

14. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı, itirazın iptali davasında, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 251).

15. Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.

16. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.

17. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada icra takibine dayanak alacak miktarı kat malikleri kurulu kararına dayalı aidat ve şehir suyu toplamından kaynaklanmakta olup, asıl alacak miktarı davalı tarafından belirlenebilir ve likit nitelikte olduğundan davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.

18. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında alacağın niteliğinin ve miktarının tartışmalı olması nedeniyle likit olmadığı, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

19. Hâl böyle olunca Hukuk Genel kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

20. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.02.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

İtirazın iptali davası alacak talebine itiraz edilen alacaklının takip borçlusuna karşı itirazın tebliğinden itibaren bir yıl içinde mahkemeye başvurarak genel hükümlere göre alacağın varlığını ispat ederek itirazın iptalini talep niteliğindedir.

İİK 67. maddesinde düzenlenen itirazın iptali davalarında borçlunun itirazının haksız ve kötü niyetli görülmesi hâlinde karşı tarafın talebi üzerine hükmedilen meblağın %20'sinden az olmamak üzere uygun bir tazminata hükmedilir.

İcra inkâr tazminatına hükmedebilmek için icra takibinin ilamsız olması, ödeme emrine itiraz edilmiş olması, davanın süresinde açılması, tazminat talebinin olması ve borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi gerekir.

Takibe konu olan alacak likit değil ise icra inkâr tazminatına hükmedilemez. Takibe konu alacak tüm unsurlarıyla borçlu tarafından bilinebilir ve hesap edilebilir nitelikte ise alacak likittir.

Borçlunun yalnız başına borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması; alacağın ve miktarının borçlu tarafından bütün unsurları ile bilinebilir olması ve alacağın tespiti için ayrıca yargılama yapılmasına gerek olmaması anlamındadır.

Bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir.

Davacı A. 2000 Y. Sitesi icra komitesi tarafından bağımsız bölüm maliki Adnan Yıldırım’a aidat, şehir suyu ve aylık %5 gecikme tazminatı adı altında 4.958.33 TL’nin tahsili için ilamsız takip yapıldığını görüyoruz.

A. sitesinde toplu yapıya geçişin 2012 yılında olduğunu, takibin ise bundan önce 2010 yılında yapıldığını, takip ve ödeme emrinden anlıyoruz.

2010 yılında toplu yapı hükümlerine göre yönetilmeyen, gerek tapu kaydı ile gerekse davacı vekilinin 02.04.2014 havale tarihli dilekçesi ile davacı sitenin birden fazla parsel üzerine kurulu olup, yönetim planı oluşturulduğu anlaşılmaktadır.

Mahkeme tarafından birden fazla parsel üzerine kurulu site yönetimi tarafından oluşturulan yönetimin açtığı davanın toplu yapıya geçilmediğinden ve birden fazla parsel üzerine kurulu yönetim tarafından açılan davanın genel hükümler ve yönetim planının sözleşme niteliğinde görülerek vekâletsiz iş görme ve sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ihtilafı çözerek kabul kararı oluşturduğunu, alacak miktarına KMK 20. maddesi gereği Kat Mülkiyeti Kanunu uygulanmayıp, genel hükümler uygulanacağından gecikme tazminatı uygulanmayıp yasal faiz uygulanacağı belirtilmiştir.

Yargıtay Özel Daire esasa ilişkin bu kabule ilişkin temyiz itirazlarını reddetmiştir.

Bu durumda gerek mahkeme gerekse Özel Daire tarafından KMK hükümleri yerine genel hükümler uygulanarak ihtilafın çözüleceği noktasında aynı görüştedir. Bu durumda toplu yapının kurulmadığı, birden fazla parsel üzerinde kurulu davacı icra komitesinin yönetim planı çerçevesinde oluşturduğu işletme projesine göre ilamsız takipteki alacağın likit olmasından söz edilemez.

Takip konusu aidat, şehir suyu ve gecikme tazminatını kapsamaktadır. Aidat belirlenebilir nitelikte olsa da şehir suyu miktarı değişkenlik arz etmekte yine gecikme tazminatı talebinin haksızlığı ve yasal dayanağı olmadığı ortadadır.

Davalının itirazından ve cevap dilekçelerinden su bedellerinin ödendiğini işletme projesine göre talep edilen alacak dayanaklarının açıklanmadığı yolunda itirazları olduğu görülmektedir.

Bilirkişi raporunda takibe konu alacağın dayanağı olan 2010 yılı tahmini toplam harcama miktarını gösterir işletme projesindeki hesapların tahmini hazırlandığı belirtilmiştir. Bilirkişi incelemesi sonucu tahmini bütçenin fiilen tatbik olunduğu anlaşılmış, mahkeme rapor alarak sonuca varmıştır.

Bu durumda takibe konu alacak miktarının, tahmini bütçenin fiilen uygulanıp bu harcamaların yapılmadığının bilirkişi incelemesi ile tespit edilip, asıl alacağa dahil edilen %5 gecikme tazminatı alınmaması yoluna gidilerek, genel hükümlere göre alacağın varlığı ve gerçekliği tespit edilmesine, yargılama yoluyla sonuca ulaşılmasına ve mahkemenin sebepsiz zenginleşme/vekaletsiz iş görme hükümlerine göre araştırma yaparak sonuca ulaşması nedeniyle alacağın niteliğinin ve miktarının tartışmalı olması nedeniyle likit olmadığı açıktır.

Bu nedenlerle alacağın likit olmamasından dolayı çoğunluğun görüşüne katılmayıp, onama kararı verilmesi düşüncesindeyim.

Fatma AKYÜZ
Üye

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 21 üyenin 15’i BOZMA, 6’sı ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.