KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

AVUKATLIK ÜCRET SÖZLEŞMESİNİN SON KISMI KISMİ BUTLANLA GEÇERSİZ İSE DE AÇIKÇA RAKAM BELİRLENEN KISMI GEÇERLİDİR.

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2022/7573
Karar No      : 2023/2029

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       : 
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 09.09.2022
SAYISI                                 : 2022/1329 E., 2022/1277 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacılar ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından duruşma istemli ve dahili davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.07.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davalı vekili Avukat H.Ç.'nın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davalı avukata Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. ve Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dosyalarında davacıyı temsil etmek üzere vekaletname verildiğini, taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı hareket edilmesi nedeniyle davalının vekaletten azledildiğini, vekalet ilişkisinin devam ettiği süre içerisinde hiçbir suretle müvekkilini bilgilendirmediğinden davacının davalıya karşı güveninin sarsıldığını ve bu nedenle azlinin haklı olduğunu, taraflar arasında imzalanan avukatlık ücret sözleşmesinde ücret olarak 350.000,00 TL değerinde bir adet daire verileceği, davanın kazanılmaması halinde hiçbir ücret ödenmeyeceğinin kararlaştırılması nedeniyle sözleşmenin geçersiz olduğunu, davalının takibini üstlendiği Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dosyasının karara çıktığını, bu davada davacının müdahil sıfatının bulunduğunu, Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesindeki 2012/1790 E. sayılı dosyasının ise halen derdest olduğunu, davanın tapu kaydının düzeltilmesine ilişkin maktu harca ve maktu vekalet ücretine tabi bir dava olduğu, davaların niteliği ve müvekkilinin sözleşme tarihinde 81 yaşında olduğu dikkate alındığında, hukuki işlemlere ilişkin konulardaki bilgisizliği, tecrübesizliği ve düşüncesizliğinden faydalanarak davalının ücreti yüksek belirlediğini, edimler arasında açık orantısızlık bulunduğunu, bu nedenlerle sözleşmede gabinin varlığının kabulünün gerektiğini, davalı avukatın taraflar arasındaki sözleşme geçersiz olmasına rağmen davacı hakkında Kahramanmaraş 3. İcra Müdürlüğünün 2015/11284 sayılı dosyasıyla takibe başladığı belirterek, azlin haklı olduğunun kabulü ile davalının avukatlık ücretini hak etmediğinin tespitine, taraflar arasında imzalanan avukatlık ücret sözleşmesi gereğince davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, asıl alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, azlin haksız olduğunun kabulü halinde ise vekalet ücretinin %10 oran üzerinden hesaplanmasına, hesaplama yapılırken Asliye Hukuk Mahkemesindeki harcı yatırılmış dava değerinin 10.000,00 TL ve Sulh Hukuk Mahkemesindeki davanın maktu harca tabi olduğu, her iki dosyada da davalıdan başka iki vekilin daha bulunduğunun dikkate alınmasını ve buna göre ücrete hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davacının davalıya verdiği vekaletnamede tevkil yetkisini de verdiğini, Avukatlık Kanunu'nun 171 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre başka bir avukata yetki vererek davayı takip ettirebileceklerini, sözleşmede tevkil yetkisini kullanmamak gibi aksine açık bir hükmün bulunmadığını, dosyanın Yargıtay'da bir başka dosyayı beklediğini, hakim değişikliği nedeniyle geçici hakim tarafından bakıldığını, sonuçta yargılamanın uzamasına neden olunmadığı, Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasının yasal süre içinde davalı tarafından temyiz edildiğini ve 09.06.2015 tarihinde Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'ne gittiğini, Yargıtay'da duruşma günü beklerken ücretten yoksun bırakma amacıyla tarafına azilname gönderildiğini, Avukatlık Kanunu gereği ücret sözleşmesi geçerli olduğundan davanın reddini, İİK'nın 72 nci maddesinin dördüncü fıkra hükmünce dava konusu miktarın %20'si oranında tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1. İlk Derece Mahkemesinin 05.03.2018 tarihli ve 2017/117 E., 2018/193K. sayılı kararıyla; taraflar arasında 17.03.2015 tarihinde Avukatlık Ücret Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeye konu işin Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. ve Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dosyaları olduğunun anlaşıldığı, davacı tarafından Kahramanmaraş 1. Noterliğinin 17.03.2015 tarih ve 3437 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı avukat N.S.'ın vekil tayin edildiği, 15.10.2015 tarih ve 15610 yevmiye numaralı azilnamesi ile söz konusu vekaletten ve vekaletnamedeki tüm yetkilerden azledildiği, hesap bilirkişisinin 22.12.2017 tarihli raporunda özetle; davalı avukatın azlinin haklı nedene dayandığı, azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen dava bulunmadığı, mahkemenin azlin haksız olduğu kanaatinde olması halinde davalı avukatın, Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dosyası için 1.500,00 TL ve Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dosyası için 750,00 TL olmak üzere toplam 2.250,00 TL vekalet ücreti talep edebileceğinin belirtildiği, Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dosyasının incelenmesinde; işbu dava dışı müteveffa Rıza Kurtsatar mirasçıları tarafından 08.01.2013 tarihinde Maliye Hâzinesi aleyhine 519 parsel sayılı taşınmazın zilyetliğe dayalı tapu iptal ve tescil davası açıldığı, davacı Celalettin G.'in feri müdahil olarak davayı takip ettiği, Mahkemenin 2015/84 K. sayılı 10.02.2015 tarihli kararıyla davanın reddine, dava konusu taşınmazın Hazine adına tesciline karar verildiği, temyiz incelemesi için dosya gönderme formu düzenlendiği, temyiz dilekçesinin evraklar içerisinde bulunmadığının anlaşıldığı, davalı avukatın kararı temyiz ettiğini ileri sürdüğü ancak bu hususu ispatlayacak delil ibraz etmediği, Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dosyasının incelenmesinde; davalının Tapu Müdürlüğü olduğu, davanın tapu kaydı düzeltim davası olduğu ve dosyanın halen derdest olduğunun sistem üzerinden yapılan incelemeden anlaşıldığı, yapılan yargılamada toplanan tüm deliller, dosya kapsamı, bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davaya konu avukatlık ücret sözleşmesinde tüm hukuki işlemlerin Celalettin G. vekili olarak Av. N.S. tarafından yapılacağı hükmünün mevcut olduğu, sözleşme tarihi 17.03.2015 olup, sözleşmeye konu Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/17 E. sayılı dosyasıyla yürütülmekte olan davanın sözleşmeden önce 10.02.2015 tarihinde sonuçlandığı, davalı avukatın bu dosya ile ilgili herhangi bir hukuki yardımına ilişkin bilgi belge dosya içerisinde mevcut olmadığının anlaşıldığı, davacının dosyada mevcut dilekçelerinde asli müdahil olduğu belirtilmiş ise de, mahkeme gerekçeli kararında fer'i müdahil olarak gösterildiği, davalı avukatın kararı temyiz ettiğini belirttiği ancak usul hukukuna göre fer'i müdahilin temyiz hakkının bulunmadığı, tüm bu nedenlerle bilirkişi raporu ve değerlendirmeleri de dikkate alınmakla, davacının davalıyı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. nolu dosyasındaki azlinin haklı olduğu kanaatine varıldığı, Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dosyası incelenmesinde, duruşmanın talik edileceği dosyanın uzamasında vekile bir kusur atfedilemeyeceği, davacının sözleşmede tevkil yetkisinin bulunduğu, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 171 inci maddesi gereğince ve vekaletnamede tevkil yetkisi bulunması nedeniyle bir başka avukata yetki vermesinin azli haklı göstermeyeceği, tüm bu nedenlerle azlin haksız olduğu kanaatine varılmakla, davanın kısmen kabulü ile, Kahramanmaraş 3. İcra Müdürlüğünün 2015/11284 E. sayılı dosyasında takibe konu edilen 350.000,00 TL alacaktan dolayı Sulh Hukuk Mahkemesi vekalet ücreti olan 750,00 TL'den davacıların borçlu olduğu, 349.250,00 TL'den borçlu olmadığının tespitine, bu miktar yönüyle takibin iptaline karar verilmiş, hükmün dahili davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 05.11.2018 tarihli ve 2018/2153 E., 2018/2614 K. sayılı ilamı ile; mahkemece, eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulduğu, alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli görülmediği, nitekim mahkemece bilirkişi raporunun kısmen benimsendiği, Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. ve Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dosya asıllarının getirtilip incelenmediği, bu dosyalar mahkemece tensip zaptıyla mahkemesinden istenmiş ise de dosya asıllarının gönderilmediği, 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin bir kısım belgelerinin 13.02.2017 tarihli yazı ile UYAP üzerinden gönderildiği, bu yazıda dosyanın Yargıtayda olduğunun belirtildiği, Sulh Hukuk Mahkemesi dosyasının ise mahkemesince 02.03.2017 tarihli yazı ekinde gönderildiğinin belirtildiği ancak duruşma zabıtlarında Sulh Hukuk Mahkemesinin dosyasının gönderilmiş olduğundan bahsedilmediği ve duruşmada incelenmediği, dosyanın bu haliyle bilirkişiye gönderildiği ve bilirkişi tarafından düzenlenen 22.12.2017 tarihli raporda da Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2017/1790 E. sayılı dosyasının mevcut olmadığından inceleme yapılamadığı, 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/17 E. sayılı dosyasında temyiz dilekçesinin evraklar içerisinde bulunmadığı, davalı avukatın kararı temyiz ettiğini ileri sürdüğü ancak bu hususu ispatlayacak delil ibraz etmediğinin belirtildiği, temyize konu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/17 E. sayılı dosyası hakkında Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2015/11243 E., 2017/73118 K. sayılı ilamı ile yapılan inceleme sonucunda, davacılar vekili ile müdahil vekillerinin temyiz itirazlarının açıklanan gerekçeyle yerinde olduğundan kabulü ile kararın bozulmasına karar verildiği, oysaki bilirkişi raporunda ve mahkeme gerekçesinde davalının fer'i müdahil olarak kararı temyiz ettiği ve temyiz hakkının bulunmadığının belirtildiği, bu durumda Yargıtay bozma ilamı da dikkate alınarak, davalının belirtilen Asliye Hukuk ve Sulh Hukuk dosyalarındaki hukuki yardımlarının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti için dosya asıllarının getirtilerek incelenmesi ile konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümleri de incelenmek suretiyle azlin haklı olup olmadığı ile sonucuna göre değerlendirme yapılması gerekirken, itiraza uğramış ve yetersiz görülen bilirkişi raporu kısmen benimsenerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmadığı, ayrıca raporda her iki dosya için azlin haklı olduğu belirtilmiş ise de, mahkemece Sulh Hukuk Mahkemesi dosyasındaki azlin haksız olduğu, Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasındaki azlin ise haklı olduğu kabul edilerek hüküm kurulduğu, davalının belirtilen Asliye Hukuk ve Sulh Hukuk dosyalarındaki hukuki yardımlarının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti için dosya asıllarının getirtilerek incelenmesi, delillerin eksiksiz toplanması ile azlin haklı olup olmadığı, sözleşme hükümleri, bu sözleşmede belirtilen şart ile sözleşmenin geçerliliği ve azil gerekçeleri dikkate alınarak konusunda uzman üçlü bilirkişiden taraf, mahkeme, istinaf ve Yargıtay denetimine elverişli, itirazları karşılar nitelikte rapor alınarak yapılacak değerlendirme sonucunda esas hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile taraf vekillerinin istinaf talebinin açıklanan gerekçeyle kabulüne; inceleme konusu karar usul ve yasaya uygun olmadığından HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, gerekçede belirtilen nedenlerle dosyanın yeniden yargılama yapılması için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

2. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin işbu kararına muhalif olan Başkanı Duran Demir'in muhalefet şerhinde ise; taraflar arasında vekaletnamenin düzenlendiği 17.03.2015 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi de düzenlendiği, dolayısıyla vekil avukatın vekaletname kapsamında karara çıkmış dosya için temyiz dilekçesi yazma ve derdest olan Sulh Hukuk dosyasında ise sadece 30.04.2015 tarihli duruşmaya katılma gibi iki kalem işlemi bulunması karşısında, takip edilen dosyalarda dava konusu uyuşmazlık kapsamında incelenecek kayda değer bir hususun bulunmadığının ortada olduğu, kaldı ki incelenmesi gereken vekaletname, vekalet ücret sözleşmesi, azilname, mahkeme kararı, temyiz dilekçesi, Yargıtay bozma kararı gibi deliller de dosyada mevcut olup bu halde uyuşmazlığın çözümü konusunda önem arz eden noktalar, azlin haklı olup olmadığı ile ücret sözleşmesinin geçerli olup olmadığı ve geçerli ise talep edebilecek vekalet ücreti miktarının belirlenmesi şeklinde ortaya çıktığı, bu hususların hepsi de hukuki değerlendirmeye bağlı olarak hakimlik mesleği kapsamında çözülebilecek nitelikte olup, özel ve teknik bilgi gerektiren konular olmadığı, bu nedenle dosyada bilirkişi incelemesine de gerek duyulmayarak, mevcut deliller karşısında azlin haklı olup olmadığı tartışılmak ve taraflarca imzalanan vekalet ücreti sözleşmesinin yorumlanmak suretiyle sonuca ulaşılmasının mümkün olduğu, hatta bunun HMK'nın 30 uncu maddesinde yer alan usul ekonomisi ilkesi ile hedeflenen davanın makul sürede sonuçlandırılması amacına uygun bir yöntem olarak benimsenmesi gerektiği düşünceleri ile eksik araştırma ve inceleme gerekçesiyle kararın kaldırılması ve dosyanın mahkemesine gönderilmesi yönündeki çoğunluk görüşüne katılmadığını belirtmiştir.

3. İlk Derece Mahkemesinin 09.10.2019 tarihli ve 2018/891 E., 2019/1010 K. sayılı kararıyla; Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dosyasının dosya içerisine alındığı, dosyanın incelenmesinde; dosyanın halen derdest olduğu, duruşmasının 09.04.2019 tarihine atılı olduğu, Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dosyasının istendiği, alınan bilirkişi raporunda; davacının vekalet ücretine hak kazanıp kazanmadığı hususundaki değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu, mahkemece ücret sözleşmesinde belirtilen tutarın geçerli olduğunun kabulü halinde ücret sözleşmesinde 2 dosya için belirleme yapıldığından, avukatlık ücretinin 350.000,00 TL olduğu, davacının fahiş ücret ve gabin iddiası hususundaki değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğu yönünde rapor sunulduğu, yapılan yargılama toplanan tüm deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde; somut olayda davacı tarafça davalı avukata vekaletname ile davalıya tevkil yetkisi verilmişse de taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 1 inci maddesinde açıkça "…tüm hukuki işlemler Celalettin G. vekili olarak Av. N.S. tarafından yapılacaktır." denilerek dosyaların takibinin bizzat davalı avukat tarafından yürütüleceğinin hüküm altına alındığının görüldüğü, vekaletnameden sonra düzenlenen bu sözleşmeyle tevkil yetkisinin kaldırıldığı, keza davalının avukatlık mesleğindeki tecrübesi nedeniyle özellikle tercih edildiği, bu nedenle de dosyaları bizzat takip etmesinin istenildiği, bu hususun sözleşme ile hüküm altına alındığı, 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. nolu dosyasının karara çıktığı, bu kararın temyiz ile bozulmasına istinaden bilinçli olarak sözleşme yapıldığı, başkaca avukatları olmasına rağmen Av. N.S.'a güvenerek ona vekalet verildiği, sözleşme uyarınca özellikle bu avukatın talep edildiğinin anlaşıldığı ancak davalının bu hükme aykırı davranarak 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dosyasının 30.04.2015 tarihli duruşmasına bizzat katılmadığı, bu celsede davalı tarafından yetkilendirilen başkaca bir avukat tarafından yetki belgesi ve mazeret dilekçesi sunulduğu, avukatın kusurundan değil güven ilişkisinden kaynaklı azledildiği, davalının işleri bizzat takip edeceğini taahhüt etmesine rağmen yetkilendirme ile başka bir avukatı görevlendirdiğinin görüldüğü, vekil eden tarafından bilgilendirme yapılmadığı anlaşılmakla, vekil edilenin davalıya karşı güveni sarsıldığı ve azlin haklı olduğu gerekçesiyle davacı tarafından açılan davanın kısmen kabul, kısmen reddine, Kahramanmaraş 3. İcra Müdürlüğünün 2015/11284 E. sayılı takibe konu edilen 350.000,00 TL alacaktan dolayı Kahramanmaraş Sulh Hukuk Mahkemesi vekalet ücreti olan 750,00 TL ve Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dosyasındaki vekalet ücreti olan 1.500,00 TL olmak üzere toplam 2.250,00 TL borçlu olduğu ve bu miktar itibariyle itirazın iptali talebinin reddine, Kahramanmaraş 3. İcra Müdürlüğünün 2015/11284 E. sayılı dosyasındaki 347.750,00 TL ücret alacağı yönüyle davacının borçlu olmadığının tespitine, bu miktar olan 347.750,00 TL yönüyle takibin iptaline karar verilmiş, hükmün dahili davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 14.10.2021 tarihli ve 2020/80 E., 2021/1476 K. sayılı ilamı ile; mahkemece vekil edenin davalıya karşı güveni sarsıldığı ve azlin haklı olduğu kanaatine varıldığı, azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkilin avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü olmadığı, haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebileceği, buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahip olduğu, o halde mahkemece azlin haklı olduğu belirtilmesine rağmen vekil edenin vekalet ücreti ödemekle sorumlu olduğu kararının kendi içerisinde çelişki oluşturduğu, mahkemece Kahramanmaraş Sulh hukuk Mahkemesi'nde görülen dava için 750,00 TL, Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesindeki dava için 1.500,00 TL vekalet ücreti belirlendiği ancak sözleşmenin geçersiz olduğu yönünde bir gerekçe bulunmadığının anlaşıldığı, kabule göre de esasen davanın menfi tespit istemine yönelik olmasına karşın mahkemece gerekçeli kararda dava, vekalet sözleşmesinden doğan alacağın tahsili yönündeki takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğu belirlenmiş, hüküm fıkrasında da hem itirazın iptali hem de menfi tespit istemine yönelik hüküm kurulduğu, açıklanan nedenlerle kararın usul ve yasaya uygun bulunmadığı anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle; istinaf incelemesine konu edilen kararın usul ve yasaya uygun bulunmaması nedeni ile HMK'nın 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın, mahkemece yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

4. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2012/1790 E. sayılı tapu kaydında düzeltim davasında davalının bir başka avukata yetki belgesi verdiği, bu avukatın ise 30.04.2015 ve 01.09.2015 tarihli celselere mazeret dilekçesi sunduğu, sonraki celselerde de davacının işbu davada vekillik görevini ifa eden Av. S.K.'in, bağlantılı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dava dosyasının, davalının sunmuş olduğu 24.04.2015 tarihli temyiz dilekçesi ve dosyanın davacıları olan işbu davada dava dışı olan şahıslar vekilinin sunmuş olduğu temyiz dilekçesi ile bozularak ortadan kaldırıldığı, Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dava dosyasında Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dava dosyasının kesinleşmesinin beklenilmesine karar verildiği, davalının aslen mazeret dilekçesi sunması ile tevkilen görevlendirdiği avukatın mazeret dilekçesi sunması arasında Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dosyasının takibi açısından davacılar murisi ile aralarındaki vekalet akdine aykırı davranıldığı noktasında bir farkın bulunmadığı, keza sırf bu sebeple davalının vekalet akdine aykırı davrandığı ve bu sebeple azlin haklı olduğunun kabulünün aşırı şekilciliğe sebep olacağı, bu sebeplerle azlin haksız olduğu, taraflar arasındaki ücret sözleşmesinin 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesine aykırı olduğu, ücret sözleşmesinde kararlaştırılan bedelin kesin, belirli ya da belirlenebilir mahiyette bulunmaması sebebi ile geçersiz olduğu, bu sebeple davacının vekalet ücreti alacağının hem Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dava dosyası için, hem de Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dava dosyası için azil tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca davalı avukatın sarf ettiği emeğe göre belirlenecek bedelin %10'u ile %20'si arasında bir ücret takdiri yapılması suretiyle belirlenebileceği, Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dava dosyasının niteliği itibari ile konusunun para ile değerlendirilebilir bir dava olması, 10.000,00 TL üzerinden harçlandırılmış olması ve davalının harcadığı emek ve mesainin %10 olarak belirlenen alt sınırdan uzaklaşmayı gerektirir nitelikte bulunmamasına rağmen azil tarihi olan 2015 yılında Asliye Hukuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için 1.500,00 TL asgari sınır getirilmesi sebebi ile davalının 1.500,00 TL ücrete hak kazanacağı, Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dava dosyası için ise maktu harç yatırıldığı, dolayısıyla davalının azil tarihi olan 2015 yılı itibari ile Sulh Hukuk Mahkemeleri için öngörülen 600,00 TL ücrete hak kazanabileceği, bu kapsamda davalının toplam alacağının 2.100,00 TL olmasına rağmen Kahramanmaraş 3. İcra Dairesi’nin 2015/11284 E. sayılı takip dosyası ile 350.000,00 TL üzerinden takip başlattığı, tüm bu açıklamalar ışığında davacılar murisi Celalettin G.'in bu takip dosyası nedeniyle davalıya 347.900,00 TL borçlu olmadığının tespitinin yapılmasının gerektiği, her ne kadar davacı ve davalı kötü niyet tazminatı talep etmiş ise de, mahkemece verilen 09.10.2019 tarihli karara karşı davacının katılma yolu ile istinaf yoluna başvurması, bu sebeple davalının istinaf gerekçesi olarak ileri sürdüğü vakıalar dışında kalan istemleri noktasında davalı yararına usuli kazanılmış hak doğacağı, mahkemenin 09.10.2019 tarihli kararında davacının kötü niyet tazminatına ilişkin bir karar verilmediği, bu sebeple de davacının bu talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi gerektiği, davalının kötü niyet tazminatı talebinin ise borcu fazlasıyla temin edecek şekilde davacılar murisinin taşınmazlarına ihtiyati tedbir uygulanması sebebi 2004 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinin dördüncü fıkrası karşısında reddinin gerektiği kanaati ile davacılar murisi Celalettin G.’in Kahramanmaraş (kapatılan) 3. İcra Dairesi'nin 2015/11284 E. sayılı takip dosyası için davalıya 347.900,00 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya dair istemin reddine, davacının kötü niyet tazminatı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalının kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde dahili davacılar vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Dahili davacılar vekili; her ne kadar ilk derece mahkemesince azlin haksız olduğu kabul edilmiş ise de bu değerlendirmenin hatalı olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 1 inci maddesinde açıkça; “…tüm hukuki işlemler Celalettin G. vekili olarak Av. N.S. tarafından yapılacaktır.” düzenlemesi ile dava dosyalarının takibinin bizzat davalı avukat tarafından yürütüleceğinin hüküm altına alındığını ancak davalının bu hükme aykırı davranarak 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dosyanın duruşmalarına bizzat katılmadığını, başka bir avukatı yetkilendirdiğini, yetkili avukatın da duruşmalara mazeret dilekçeleri sunduğunu, ayrıca vekillik ilişkisinin devam ettiği süre içerisinde, davalının bilgilendirme yükümlülüğüne uyarak dosyalar hakkında bilgilendirme yapmadığını, belirtilen nedenlerle azlin haklı olduğunu, ilk derece mahkemesince avukatlık sözleşmesinin geçersizliğine karar verildiğini ancak gerekçesinin yeterli olmadığını, gerekçenin genişletilerek gabin nedeni ile sözleşmenin geçersiz olduğunun kabulünün gerektiğini, davalının takibi üstlendiği Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan davanın lehe sonuçlanması ile birlikte taşınmazın murise ait olduğu belirlenecek olup tapu kaydının düzeltileceğini, ayrıca bir tescil işlemine gerek bulunmadığını, yine Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan tapu kaydının düzeltilmesi istemli davanın lehe sonuçlanması ile birlikte, tapu maliki kütükten anlaşılır hale geleceğinden müdahil olunan Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dosyasında başkaca bir iş ve işleme gerek kalmaksızın hukuki sürecin lehe sonuçlanacağını, her iki dava dosyası da derdest bulunduğundan vekalet ücretine hak kazanılmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

2. Davalı vekili; azlin haksız olduğunu, ücret sözleşmesinin geçerli olduğunu, bu durum bilirkişi kurulunun raporunda da belirtilmiş olduğundan kararın kaldırılarak sözleşme hükmüne göre davanın reddine karar verilmesini, ayrıca icra takibinin tedbir kararı üzerine durdurulmuş olması nedeniyle de lehlerine %20 oranında tazminata hükmedilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik bulunmadığından davacılar vekilinin tüm (azlin haksız olduğuna dair gerekçeye ve reddedilen miktara yönelik), davalı vekilinin ise aşağıdaki husus dışında esasa ilişkin (sözleşmenin geçerli olduğu konusundaki) istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerektiği belirtilerek, somut olayda, mahkemece menfi tespit davası sonuçlanıncaya kadar icra dairesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine dair tedbir kararı verildiği ve bu kararın infaz edildiğinin anlaşıldığı, bu nedenle mahkemece davalının icra inkar tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğundan bu yöne ilişkin davalı vekilinin istinafının kabulüne karar vermek gerektiğinden bu açıdan kararın kaldırılmasına ancak dosyada yeniden duruşma yapılmasına ihtiyaç bulunmadığından kesinleşen hususlar ve kazanılmış haklar gözetilerek, ki bu hususun davacılar lehine hükmedilecek vekalet ücretinin belirlenmesinde hakkaniyete aykırı bir durumun ortaya çıkmasını engelleyeceği, zira istinaf taleplerinden sadece davalı tarafın Yerel Mahkemece reddedilen 2.100,00 TL üzerinden icra inkar tazminatı verilmesi gerektiği yönündeki istinaf talebinin kabul edilmiş olması karşısında tüm dava değeri üzerinden istinaf karar tarihi itibariyle davacılar yararına vekalet ücretinin hesaplanması halinde, yeni hüküm tesis edilmesini zorunlu kılan HMK'nın 353/1/b-2 maddesinin uygulanmasını sağlayan ve kabul edilen istinaf talebinin davalı tarafa ait olduğu dikkate alındığında, istinaf talebinde kısmen haklı çıkmış bulunan davalı aleyhine hükmedilen 32.803,00 TL olan vekalet ücretinin 51.706,00 TL olarak belirlenmesi şeklinde istinaf eden aleyhine hüküm tesisi gibi bir sonucun ortaya çıkacağı, bunun ise usuli kazanılmış hakka ve hakkaniyete aykırı düşeceği gözetilerek, istinaf talepleri reddedilen yönlere ilişkin vekalet ücretlerinde değişiklik yapılmaksızın davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere incelenen mahkeme kararının kaldırılmasına, davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin, davacı vekilinin tüm istinaf nedenlerinin reddine, dosyada yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından, HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca; davacılar murisi Celalettin G.’in Kahramanmaraş (Kapatılan) 3. İcra Dairesinin 2015/11284 E. sayılı takip dosyası için davalıya 347.900,00 TL'sinden borçlu olmadığının tespitine, fazlaya dair istemin reddine, davacının tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalının icra inkar tazminat isteminin kabulüne, reddedilen miktarın %20 oranındaki 420 TL icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde dahili davacılar vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Dahili davacılar vekili; istinaf sebeplerini tekrarlayarak, müvekkilinin davalıya karşı güveninin sarsıldığını ve haklı olarak azlettiğini, davalı avukat azil tarihine kadar da herhangi bir davayı sonuçlandırmadığından ücreti hak etmediğini, her ne kadar BAM Hukuk Dairesince, aleyhlerine icra inkar tazminatına hükmedilmiş ise de bu hususun hatalı olduğunu, yine ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm tesis edilmiş olmasına rağmen karar tarihindeki AAÜT dikkate alınarak vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmekte iken ilk derece mahkemesince daha önce hüküm altına alınan vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ifade ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; ücret sözleşmesinde kararlaştırılan bedelin kesin ve belirli olduğunu, mahkemece istinaf nedeni olarak ileri sürdükleri hiç bir nedenin karar gerekçesinde değerlendirilmediğini, özellikle Avukatlık Kanununun 163 üncü maddesinin ikinci fıkrası "....sözleşmenin bir hükmünün geçersizliği, sözleşmenin tümünü geçersiz kılmaz." hükmüne göre, daire verilmesi geçersiz ise "350.000 TL olarak verilecektir." hükmünün geçerli olduğunu, mahkemece kabul edilen bilirkişi kurulu raporunda da; "Sözleşmenin 350.000 TL'lik kısmı geçerlidir." denildiğini, karar gerekçesinde, bilirkişi raporu ve Avukatlık Kanununun 163/son maddesinin yazılmadığını ve değerlendirilmediğini, aynı şekilde Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında hüküm altına alınan, "......ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar ücret olarak belirlenir." açık hükmü de karar gerekçesine yazılmadığını ve değerlendirilmediğini, dava konusu Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dosyasının, N.S. tarafından asli müdahil olarak temyiz edildiğini, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2017/13118 K. sayılı kararıyla müvekkili lehine bozulduğunu, bozmadan sonra davanın 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/624 E. nosu ile derdest olduğunu, gerekçede sanki bu temyizi başkaları yapmış gibi yazıldığını, sonuçta müddeabihin karar kesinleşmediğinden belli olmadığını, yani avukatlık ücretiyle ilgili tartışmalarda nazara alınması gereken değerin ilâmın kesinleştiği tarihteki değer olduğunu, 2019/624 E. sayılı dosyada yatırılması gerekli harç için dava konusu taşınmazın değerinin tespit edildiğini, Ali Rıza Y. (Ziraat Mühendisi) imzalı bilirkişi raporunda; 3.560.000TL (Üç milyon beş yüz altmış bin TL) olduğunun saptandığı, davacılar tarafından da bu miktar üzerinden harç yatırıldığını, davanın derdest olduğunu, istinaf dilekçelerindeki 1, 2 ve 3 üncü madde olarak yazdıkları istinaf nedenlerinin hiçbirinin karara ve karar gerekçesine yazılmadığını, neden kabul edilmediğinin de karar gerekçesinde değerlendirilmediğini, bu nedenle, istinaf dilekçelerinin 2 ve 3 üncü maddelerini yinelemek zorunda kaldıklarını, avukatlık ücret sözleşmesinin Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 E. sayılı dosyasıyla, 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dosyalarıyla ilgili olarak yapıldığını, sözleşmenin yapıldığı tarihteki dava konusu taşınmazın değerinin 5.356.480 TL (Beş milyon üç yüz elli altı bin dört yüz seksen Türk lirası) olduğunu, uzman görüşü olarak verilen bu raporun adliye bilirkişi listesinde yer alan ziraat mühendisi ve inşaat mühendisi tarafından verildiğini, daha önce dosyaya ibraz etmelerine rağmen davacı vekilince itiraz edilmediğini, her iki dava dosyasındaki ilgili dava konusu taşınmazın değerinin çok yüksek olduğunu, Sulh Hukuk Mahkemesinin davasıyla ilgili avukatlık ücretinin maktu olduğunu, belli bir para olarak kararlaştırılan vekalet ücreti için bir üst sınır olmadığını, Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki %25'i geçmemekle ilgili hükmün, maktu vekalet ücreti anlaşmaları için geçerli olmadığını, yani maktu vekalet ücreti olan davalarda sınır konmadığını, sınırın yalnızca yüzde üzerine yapılan anlaşmalar için geçerli olduğunu, avukatlık ücret sözleşmesinin geçerli olduğunu, davacının ücretin fahiş olduğunu, gabin iddiasını ve azilnamenin haklı olduğu iddiasını kanıtlayamadığını, davanın icra takibinin kesinleşmesinden uzun zaman sonra açıldığını, davacı borçlunun ağır kusuru olduğundan yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesi gerektiğini, ihtiyati tedbir kararıyla takibin durdurulduğunu, %20 tazminat taleplerinin olduğunu, usul ve yasaya açıkça aykırı karar verildiğini ifade ederek kararın bozulmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; haksız azle dayalı vekalet ücreti alacağının tahsili için başlatılan icra takibi dolayısıyla vekil eden tarafından açılan borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

2. 6098 sayılı "Şahsen ifa, sadakat ve özen gösterme" alt başlıklı Türk Borçlar Kanunu'nun 506 ncı maddesinin ikinci fıkrasında; "Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür." denilmiştir.

3. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 34 üncü maddesinde; "Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler." şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunu’nun 506 ncı maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.

4. Avukatlık Kanunu’nun "Avukatlık sözleşmesinin kapsamı" başlıklı 163 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında; "Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukukî yardımı ve meblâğı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler geçerlidir.

Avukatlık ücret tavanını aşan sözleşmeler, bu Kanunda belirtilen tavan miktarında geçerlidir. İfa edilmiş sözleşmenin geçersizliği ileri sürülemez. Yokluk halleri hariç, avukatlık sözleşmesinin bir hükmünün geçersizliği, bu sözleşmenin tümünü geçersiz kılmaz.", 164 üncü maddesinin bir, iki ve üçüncü fıkrasında ise; “Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.

Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.

İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz..." düzenlemesi mevcuttur.

5. Avukatlık Kanunu'nun "Avukatın işi takipten vazgeçmesi, azli ve ücretin gününde ödenmemesi" başlıklı 174 üncü maddesinin ikinci fıkrasında; "Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez." hükmü mevcuttur. Bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriğine göre, dahili davacılar yönünden reddedilen miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalmaktadır.

2. Taraflar arasında imzalanan 17.03.2015 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinde, işin konusu olarak; Kahramanamaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/17 E. sayılı dosyası ve Kahramanmaraş 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1790 E. sayılı dosyası gösterilmiş olup, "Dava ve Ödenecek Avukatlık Ücreti" başlıklı 1 inci maddesinde; "2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/17 E. ve 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2012/1790 E. sayılı dosyalarında mülkiyeti Celalettin G.'e ait dava konusu 519 parselin mülkiyet tartışması yapılmaktadır. Bu davalar sonuçlandığında, 519 parsel; Celalettin G. adına kayıt ve tescil edilecektir. Bu sonucun alınabilmesi için tüm hukuki işlemler, Celalettin G. vekili olarak Av. N.S. tarafından yapılacaktır. Sonuçta, tapu dava sahibi adına kayıt ve tescil edildiğinde avukata ücretinin tamamı 350.000,00 TL olup bu nakit olarak ödenecektir, ödenemediği taktirde yukarıda yazılı parselin kat karşılığı müteahhite verildikten sonra bu ücretin karşılığı 350.000,00 TL değerinde 1 adet daire verilecektir." denilmiştir.

3. Avukatlık ücreti belli bir miktarı kapsamalıdır. Şu kadar ki hasılı davaya iştirak olmamak, davada gösterilen başarıya göre değişmek ve yüzde yirmibeşi aşmamak kaydıyla dava olunan veya hükmolunan şeyin belli bir yüzdesinin de avukatlık ücreti olarak kararlaştırılması mümkündür. Bu durumda dava olunan veya hüküm altına alınan şeyin değeri ile avukatlık ücreti arasında herhangi bir bağlantı kurulmamaktadır. Bu koşullar altında avukatlık ücreti belli bir miktarı kapsamak üzere serbestçe kararlaştırılabilir. Somut olaya bakıldığında, taraflar arasında imzası inkar edilmeyen "Avukatlık Ücret Sözleşmesi" başlıklı sözleşmenin az yukarıda zikredilen maddesinde kararlaştırıldığı üzere, dava konusu edilen parselin kat karşılığı müteahhide verildikten sonra bu ücretin karşılığı 350.000,00 değerinde 1 adet dairenin davalıya avukatlık ücreti olarak ödeneceğine ilişkin kısmı, hasılı davaya iştirak niteliğinde olup geçersizdir. Ancak aynı maddenin devamında "...tapu dava sahibi adına kayıt ve tescil edildiğinde avukata ücretinin tamamı 350.000,00 TL olup bu nakit olarak ödenecektir." şeklinde avukatlık ücretinin belirlendiği açıktır. O halde, sözleşmenin 1. maddesinin son kısmı kısmi butlanla geçersiz ise de açıkça rakam belirlenen kısmı geçerlidir. Davalı avukatın, haksız olarak azledildiği kabul edildiğine göre, avukatlık ücretinin de bu miktar esas alınarak hesaplanması ve davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir. O halde mahkemece, bu husus değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı gerekçe ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Dahili Davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,

2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA,

8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde temyiz eden davalıya iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan              Üye                             Üye                     Üye                           Üye
Ömer Kerkez      Nurten Abacı Utku      Hikmet Kanık      Muzaffer Gürkanlı      Ferhan Temel