KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

BOŞANMA PROTOKOLÜNÜN TASDİK EDİLDİĞİ TARİHLE DAVA TARİHİ ARASINDA ÖNEMLİ BİR DEĞİŞİKLİK OLDUĞU KANITLANAMADIĞINDAN UYARLAMA İSTEMİ REDDEDİLMELİDİR.

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2023/113
Karar No      : 2023/3376

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
 İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 28.09.2022
SAYISI                                 : 2022/131 E., 2022/1335 K.

Taraflar arasındaki anlaşmalı boşanma protokolünün uyarlanması, yoksulluk nafakasının kaldırılması davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulü ile birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş, incelemenin duruşmalı olarak yapılması davalı kadın vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 20.06.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen 20.06.2023 gününde duruşmalı temyiz eden davalı Hande R. vekilleri Av. A. A. ile Av. K.A. ve karşı taraf temyiz eden davacı Ahmet Faik B. ile vekili Av. Ö.E. geldiler. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı erkek vekili asıl dava dilekçesinde özetle; tarafların 12.06.2014 kesinleşme tarihli kararla anlaşmalı olarak boşandıklarını, taraflar arasındaki protokol hükmü gereği davacı erkeğin ortak konutta oturmaya devam etmesi sebebiyle davalı kadına aylık 4.000,00 Dolar kira yardımı, ve 10.000,00 Dolar yoksulluk nafakası ödemesine, yoksulluk nafakasının her yıl TÜİK tarafından belirlenen ÜFE oranında arttırılmasına karar verildiğini, her ne kadar protokol hükmü gereği nafakanın ve kira yardımının Dolar üzerinden ödenmesine karar verilmişse de Doların öngörülemez şekilde arttığını ve davacı erkeğin mağduriyetine sebep olduğunu, davalı kadının, boşanmakla yoksulluğa düşmediğini hatta maddî durumunun daha da iyileştiğini iddia ederek davanın kabulü ile öncelikle tarafların anlaşmalı boşanmalarına dair protokolün 5 inci ve 6 ncı maddelerinde yer alan yoksulluk nafakası ve kira yardımına ilişkin hükümlerin kaldırılmasına, kabul edilmediği takdirde; yoksulluk nafakasının Türk Lirasına uyarlanarak aylık 21.000,00 TL'ye indirilmesine, kira yardımı yönünden ise aylık 8.400,00 TL'ye uyarlanmasına, bu yöndeki talebinde de kabul edilmemesi durumunda aylık yoksulluk nafakası ve kira yardım bedelinin boşanma kararının kesinleştiği tarihteki Türk Lirasına çevrilmesine ve o tarihten itibaren ÜFE artışı uygulanarak Türk Lirası cinsinden yeniden uyarlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2. Davacı erkek vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; tarafların 2014 yılında anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma ilamı gereği kadın yararına aylık 10.000,00 Dolar yoksulluk nafakasına karar verildiğini, davalı kadının evlilik birliği dışında ilişkisi olduğunu ve bu kişi ile birlikte yaşadığını, yoksulluk nafakası şartlarının ortadan kalktığını iddia ederek davanın kabulü ile davalı kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı kadın vekili asıl davada sunduğu cevap dilekçesinde özetle; tarafların 1990 yılında evlendiğini, bu evliliklerinden ortak çocukları olduğunu, erkeğin, evlilik birliği süresi içerisinde sürekli olarak birlik görevini ihmal ettiğini, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını, kadının tüm çabalarına rağmen evlilik birliğini kurtaramadığını ve boşanma davası açtığını, boşanma davası açılmadan önce çekişmeli olarak dava açılmaması halinde davacı erkeğin yoksulluk nafakası ve kira yardımı yapacağına dair söz verdiğini, kadının bu sebeple katılma alacağı talebinden vazgeçtiğini, anlaşmalı boşanma protokolünün davacı erkek lehine düzenlendiğini, ancak davacı erkeğin boşanma kararı gereği yükümlülüklerini yerine getirmediğini, evlilik birliği içerisinde davalı kadının harcamalarının yabancı para üzerinden olması ve Türk Lirasının yabancı para karşısında değer kaybetmesi sebebiyle protokolün Dolar üzerinden düzenlendiğini, evlilik birliği içerisinde erkeğin, kadının çalışmasını engellediğini, boşanma ile ortak konuttan ayrılanın ve kendisine yeni bir düzen kuran tarafın kadın olduğunu, davacı erkeğin, boşanma sonrasından maddî durumunda bir eksilme olmadığını, aksine önemli anlamda bir yükselme olduğunu, davacı erkeğin, P. Holding isimli şirketin ve P. Holding'in iştiraki olan şirketlerin tamamının yaklaşık yüzde on üçlük hissesine sahip olduğunu, ilgili şirketin yönetim kurulu üyesi olduğunu, bunun yanında çeşitli şirketlerin de yönetim kurulunda olduğunu, tarafların boşanmasından sonra davacı erkeğin kendisine ait taşınmazları yüksek meblağlarla sattığını ve kişisel mal varlığı edinmek yerine ortağı olduğu şirketler aracılığıyla malvarlığı edindiğini, yine döviz kuru üzerinden kira geliri de bulunduğunu, davacı erkeğin işbu davayı kötü niyetle açtığını ve haksız olduğunu, boşanma kararından sonra yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmediğini, davacı erkeğin iş adamı olduğunu ve protokol düzenlendiği zaman Dolar kurundaki artışı tahmin edebilecek durumda olduğunu, uyarlama şartlarının oluşmadığını, davalı kadının sürekli ve sabit bir ücret almadan ders saatine göre ücret aldığını, bu miktarın asgari ücretin de altında olduğunu iddia ederek asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı kadın vekili birleşen davada sunduğu cevap dilekçesinde özetle; birleşen dava dilekçesinde dayanılan vakaların gerçeği yansıtmadığını, tarafların boşanmaları sırasında kadının 30 milyon Dolarlık katılma alacağından feragat ettiğini, geçen zaman içinde erkeğin daha da zenginleştiğini, nafakanın kaldırılması şartlarının oluşmadığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları ve boşanmaya ilişkin protokol düzenledikleri ve protokolün mahkemece onaylandığı, davacı erkeğin sözleşmede yer alan yükümlülüğü uzun süre yerine getirdiği, böylelikle sözleşmenin benimsendiğinin kabulü gerektiği, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, tanık ifadeleri birlikte değerlendirildiğinde, yoksulluk nafakasının kaldırılması koşullarının oluşmadığı, ancak tarafların serbest iradeleri ile belirlenen anlaşma doğrultusunda kesinleşen boşanma davasından yaklaşık 4 yıl sonra açılan eldeki davada, davacı erkeğin ekonomik durumunda, nafakanın döviz cinsinde belirlenmesi nedeniyle anlaşma ile kabul edilmiş olan edimin uyarlanmasını gerektirecek şekilde öngörülemez ve katlanılamaz nitelikte olağanüstü değişiklik meydana geldiği ve edimler arasındaki dengenin umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulduğunun kabulü gerektiği, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, evlilik birliği sırasında ve sonrasındaki yaşam tarzları ve sosyal ilişkileri, eşlerin dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün kısmen devamı niteliğinde sözleşme ile öngörülen yoksulluk nafakasının niteliğine göre aradan geçen süre zarfında ülkenin içinde bulunduğu şartlara göre olumsuz yönde oluşan ekonomik göstergeler dikkate alınarak dava tarihinde ÜFE oranında artırım ile 14.667,30 USD dolar bazındaki nafakanın davanın açılış tarihindeki kur üzerinden hesap edilen miktar doğrultusunda TL'ye uyarlanarak aylık 40.060,00 TL üzerinden yoksulluk nafakası olarak aynen devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, işbu nafakanın gelecek yıllar için her dönem başında TÜİK tarafından açıklanacak ÜFE oranında artırıma tabi tutulmasına ilişkin hükmün aynen devamına, taraflar arasında düzenlenen protokol uyarınca iki tarafın yarı yarıya hissedar olduğu ve davacı erkeğin oturduğu taşınmazdan kaynaklı aylık 4.000,00 Dolar kira yardımının kaldırılmasına ilişkin davada ise davacı erkeğin bu konutta oturmaya devam ettiği, usulüne uygun şekilde kira sözleşmesinin sonlandırılmadığı, bu haliyle kiracının yükümlülüğü devam ettiğinden kira yardımının kaldırılmasına ilişkin koşulların oluşmadığı, Dolar cinsinden belirlenen kira ücretinin uyarlanması koşullarının da tıpkı Dolar cinsinden belirlenen nafaka iradının uyarlanması gibi dosyada mevcut olduğu, somut olayda; taraflar arasında 12.06.2014 tarihinden itibaren geçerli olan kira sözleşmesinde belirlenen ücretin dava tarihinden itibaren değişen hal ve şartlara göre kira bedelinin uyarlanmasının talep dildiği, alanında uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan, kiralananın niteliği, kullanma alanı, konumu, bölgedeki kira parasını da etkileyecek normalin üstündeki imar ve ticaret değişiklikleri, emsal kira paraları, vergi ve amortisman giderlerindeki artışlar, döviz kurlarındaki ani ve aşırı iniş ve çıkışlara bağlı ödeme esaslarının yeniden düzenlenmesini gerektirecek olayların varlığı araştırılıp değerlendirilmek suretiyle rapor aldırıldığı ve sunulan rapor doğrultusunda, taşınmazın 1/2 payı için aylık 20.000,00 TL kira bedelinin belirlendiği, bu doğrultuda, "İstanbul İli, Eyüpsultan İlçesi G.M. Mahallesi, K.Y. Caddesi, K. Sitesi, No:11 adresinde bulunan Zemin Kat- 1 Normal Kat- Çatı Katı şeklinde olan villanın" kira bedelinin davanın açıldığı tarih itibariyle taşınmazın tamamı için net 40.000,00 TL olduğunun tespiti ile erkeğin kadına taşınmazın 1/2 payı için aylık 20.000,00 TL kira yardımı ödemesine, işbu kira yardımının gelecek yıllar için her dönem başında TÜİK tarafından açıklanacak ÜFE oranında artırıma tabi tutulmasına ilişkin hükmün aynen devamına, birleşen dava yönünden is davacı erkeğin, birleşen dava tarihi itibariyle davalı kadının başka bir erkekle fiilen birlikte yaşadığı bu nedenle davacının ödediği yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep etmişse de dinlenilen tanık beyanlarından, davalı kadının başka bir erkekle fiilen yaşadığı onun maddî gücünden faydalandığını ispata yarayacak herhangi bir beyan ve bilgi bulunmadığından bu davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi tarafından asıl davanın kısmen kabulü ile birleşen davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, her iki davanın da kabulüne karar verilmesi gerektiği, kira yardımı ve nafaka miktarının davacı erkek için katlanılmaz hale geldiğini, kadının çalıştığını, kendisini yoksulluktan kurtaracak gelirinin olduğunu, aynı zamanda miras yolu ile intikal eden taşınmazları da olduğunu, kadının evli gibi bir erkekle birlikte yaşadığı ve yoksulluk nafakası kaldırma şartlarının oluştuğu belirtilerek; her iki dava yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi tarafından taleple bağlı kalınmayarak karar verildiği, maddî durumu her geçen gün iyileşen davacı erkeğin uyarlama talebinin kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu, davacı erkeğin ekonomik ve sosyal durumu dikkate alındığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği, Türkiye'nin en zengin 30 iş adamı arasında olduğu, yurt içi ve yurt dışında banka hesapları bulunduğu, yine taşınmazlarının ve bu taşınmazlardan kira gelirleri olduğu, tarafların boşanmaları sırasında kadının bu dava konusu alacaklarına karşılık katılma alacağı talebinden feragat ettiği ve bu davanın kötü niyetle açıldığı belirtilerek asıl davanın kısmen kabulü yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların İstanbul 5. Aile Mahkemesinin 2014/220 Esas, 2014/248 Karar sayılı kararı ile anlaşmalı olarak boşandıkları ve kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiği, davalı erkeğin, anlaşmalı boşanma protokolü gereğince yoksulluk nafakası ödemeyi kabul etmesi sonrasında aradan geçen süre içerisinde, dolar kurunda olağanüstü artış ile tarafların ekonomik durumlarında öngörülemeyen ve katlanılamayan bir halin de yaşanması ile bu miktarın borçluyu ekonomik olarak zor duruma sokacağı, davacı erkeğin yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep etmesinin kötü niyet olarak değerlendirmesinin mümkün olmadığı, ancak davalı kadının tarafların boşanmalarından sonra sosyal güvencesi olan bir işte çalıştığının da belirlenmesi karşısında çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince yoksulluk nafakasının dövizde yaşanan olağan üstü artış da dikkate alınarak dava tarihi itibariyle Türk Lirası karşılığı miktar belirlenerek Türk Lirası üzerinden TÜİK tarafından açıklanan yıllık ÜFE artışıyla artırım yapılmasına devam edilerek protokolün bu maddesinin hali münasip bir miktar nafaka olarak düzenlenmesi; davacı erkek tarafından davalı kadına protokol gereğince yapılan kira yardımının da emsal taşınmazların kiraları ile orantılı olacak şekilde dava tarihi itibariyle kira yardımının Türk Lirası karşılığı olarak tespiti ile boşanma protokolünün uyarlanmasına ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin birleşen dava yönünden ise her davanın açıldığı şartlarla değerlendirileceği, davalı kadının boşanma kararının kesinleşmesinden sonra sosyal güvencesi olan bir işte çalışmaya başladığı, intikalen ve kendi edindiği taşınmazları bulunduğu belirlenmiş ise de ; eldeki yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin dava tarihinde çalışması karşılığı elde ettiği gelirin kadını yoksulluktan kurtardığı kabul edilemeyeceği gibi kadının adına kayıtlı taşınmazların da dava tarihinden sonra mal varlığı edindiği tespit edilmiş ise de; dava tarihi itibariyle kadının yoksulluktan kurtulacak miktarda geliri olmadığının belirlenmesi karşısında İlk Derece Mahkemesince yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin davanın reddine karar verilmesinin de usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı erkek vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararının hatalı olduğu belirtilerek istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle hükmün tamamı yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

2. Davalı kadın vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararının hatalı olduğu belirtilerek istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle asıl davanın kısmen kabulü yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, anlaşmalı boşanma protokolünün aşırı ifa güçlüğü nedeniyle uyarlanması ve birleşen dava yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, boşanma kararına esas anlaşmalı boşanma protokolü ile belirlenen ve ödenmekte olan yoksulluk nafakası ve kira bedellerinin uyarlanması, yoksulluk nafakasının kaldırılması için gerekli ve yeterli koşulların oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 2 nci, 4 üncü ve 6 ncı maddeleri, 175 inci maddesi, 176 ıncı maddesi; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'un (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu, 370 inci ve 371 inci maddeleri; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 138 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı erkek vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Davalı kadın vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Asıl davada talep; 4721 sayılı Kanunu'nun 166 ıncı maddesinin üçüncü fıkrası hükmündeki koşullara uygun olarak yapılan ve ilk derece mahkemesince tasdik edilen protokolde, kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası ve kira yardımına ilişkin maddelerinin davacı erkeğin gelir durumu dikkate alınarak uyarlanmasına ilişkindir. Uyarlama talebinin kabul edilebilmesi için işlemin yapıldığı tarihteki koşulların borçludan kaynaklanmayan bir sebeple olağanüstü derecede değişmesi, bu değişimin sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmemesi ve öngörülmesinin de beklenmemesi ve ayrıca bu değişim nedeniyle gerçekleşen yeni durumun işlemin taraflarından biri için kendisinden ifasının istenmesinin dürüstlük kuralına aykırı düşecek ölçüde katlanılamaz hale gelmiş olması gereklidir. Somut davada, uyarlanması istenilen protokol 12.06.2014 tarihinde kesinleşmiş, uyarlama davası ise 26.04.2018 tarihinde açılmıştır. Davacı erkek gösterdiği delillerle protokolün tasdik edildiği tarih ile dava tarihi arasında durumunda önemli bir değişiklik olduğu ve bu nedenle protokol hükümlerinin katlanılamaz hale geldiğini kanıtlayamamıştır. Tarafların durumunda önemli bir değişiklik meydana gelmemiştir. O halde uyarlama koşullarının gerçekleşmemesi nedeniyle davacı erkeğin, kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası ve kira yardımının uyarlanması istemine ilişkin asıl davasının da reddine karar verilmesi gerektiği halde, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının asıl dava yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının asıl dava yönünden BOZULMASINA,

3.Davacı erkek vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Duruşma için takdir olunan 8.400,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davacıya yükletilmesine,

Peşin harcın istek halinde yatıran davalıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan V.                     Üye                    Üye                       Üye                        Üye
A. Albayrak Doğan       Rıza Sarıtaş       Sedat Demirtaş     M. Kasım Çetin      Hatıran Alper

BİLGİ : “Nafakanın uyarlanmasında sözleşmenin yapıldığı tarihteki kur miktarının altında bir miktara hükmedilmesi doğru olmamıştır” şeklindeki Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 01 Kasım 2021 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/nafakanin-uyarlanmasinda-sozlesmenin-yapildigi-tarihteki-kur-miktarinin-altinda-bir-miktara-hukmedilmesi-dogru-olmamistir

“Davalının ekonomik durumunda öngörülmeyen bir hal yaşanmadığı için döviz cinsindeki nafaka indirilemez” şeklindeki 25 Mayıs 2021 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/davalinin-ekonomik-durumunda-ongorulemeyen-bir-hal-yasanmadigi-icin-doviz-cinsindeki-nafaka-indirilemez