KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

BOZMADAN SONRA BOŞANMANIN FER'ÎSİ NİTELİĞİNDEKİ TAZMİNATLAR YÖNÜNDEN YAPILAN YARGILAMA SONUNDA YENİDEN KURULAN HÜKÜMDE AYRICA VEKÂLET ÜCRETİNE HÜKMEDİLEMEZ.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/2-715
Karar No       : 2023/1190

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Ankara 11. Aile Mahkemesi
TARİHİ                          : 19.10.2020
SAYISI                          : 2020/339 E., 2020/557 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.03.2020 tarihli ve 2020/1024 Esas,
                                        2020/1862 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 11. Aile Mahkemesince verilen karar, davalı-birleşen davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı-Birleşen Davalı İstemi

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 16.12.2011 tarihinde evlendiklerini, ortak çocuklarının bulunmadığını, erkeğin ailesinin evliliğe müdahale ettiğini, erkek eşi kışkırtarak eşler arasında kavga çıkmasına sebep olduklarını, davalı eşin aşırı derecede kıskanç ve kompleksli davranışlar sergilediğini, cimrilik derecesinde elinin sıkı olduğunu, maddiyata çok önem verdiğini, eşine aşağılayıcı telefon mesajları gönderdiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 1.000,00 TL yoksulluk nafakası ile 75.000,00 TL maddi, 75.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

5. Davalı vekili asıl davaya verdiği cevap dilekçesinde davanın reddini savunmuştur.

Davalı-Birleşen Davacı İstemi

6. Davalı-birleşen davacı vekili birleşen dava dilekçesinde; eşlerin nikâhlarının düğünden önce yapıldığını, nikâh ve düğün için Balıkesir'e gidildiğini, orada düğün hazırlıklarının yapılması sırasında kadın eşin erkeğin ailesine karşı hakaret içeren sözler söylediğini, bunun üzerine davacı-birleşen davalının babasının “kızımla konuşacağız, özür dileyeceğiz, bekleyin” dediğini, bu sözlerine rağmen Balıkesir'i terk ederek düğünün iptal edilmesine sebep olduklarını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

7. Davacı-birleşen davalı vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde birleşen davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı

8. Ankara 11. Aile Mahkemesinin 19.11.2014 tarihli ve 2012/943 Esas, 2014/1424 Karar sayılı kararı ile; toplanan delillere göre boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı, buna karşılık kadın eşin düğünü yapmaktan vazgeçerek Balıkesir'i terk ettiği, otelde yaşananları abarttığı, eşine ve babasına yönelik hakaret içeren sözler söylediği, böyle olunca evlilik birliğinin kadın eşin tam kusurlu davranışları nedeniyle sarsıldığı gerekçesiyle, davacı-birleşen davalı kadının davasının reddine, davalı-birleşen davacı erkeğin davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, erkek yararına 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

10. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 11.11.2015 tarihli ve 2015/6183 Esas, 2015/20967 K. sayılı kararı ile;

“… Toplanan delillerden; mahkemece davacı-karşı davalı kadının kabul edilen kusurlu davranışları yanında, davalı-karşı davacı erkeğin de "bu iş bitmiştir artık Ayşe gelip annemin, babamın ayağının altını öpse dahi bu iş olmaz" dediği, kadın ve ailesinin düğün için geldikleri Balıkesir'den gitmelerini istediği anlaşılmaktadır. Boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkek de kusurludur. Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Bu durumda, davacı-karşı davalı kadının boşanma davasının da kabulü gerekirken, yazılı şekilde reddi doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma sebebine göre sair temyiz itirazları incelenmemiştir.

Mahkemenin İkinci Kararı

11. Ankara 11. Aile Mahkemesinin 23.03.2016 tarihli ve 2016/39 Esas, 2016/473 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

12. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

13. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 27.04.2017 tarihli ve 2016/17935 Esas, 2017/4947 Karar sayılı kararı ile;

“… Mahkemece verilen ilk hüküm, Dairemizin 11.11.2015 gün ve 2015/6183 esas, 2015/20967 karar sayılı ilamıyla "boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkek de kusurludur. Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Bu durumda, davacı-karşı davalı kadının boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak davacı-karşı davalı kadının boşanma davasının kabulüne karar verilmiş, erkeğin boşanma davası hakkında hüküm kurulmamıştır. Bozma ilamında, bozma sebebine göre tarafların boşanma davalarına yönelik temyiz itirazları incelenmediğine göre bozulan ilk hükümdeki bu yönün kesinleştiğinden söz edilemez. İlk hüküm bozulmakla tamamen ortadan kalkmıştır. Hükmün sonuç kısmında her bir dava hakkında verilen hükmün gösterilmesi gerekir (HMK m. 297/2). Bu durum kanunun ağır ihlali niteliğinde olup, taraflarca temyiz edilmese dahi re'sen bozma nedenidir. Öyleyse, davalı-karşı davacı erkeğin davası hakkında da yeniden hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamış, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma sebebine göre sair temyiz itirazları incelenmemiştir.

Mahkemenin Üçüncü Kararı

14. Ankara 11. Aile Mahkemesinin 18.04.2018 tarihli ve 2017/1249 Esas, 2018/766 Karar sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin düğünü yapmaktan vazgeçerek Balıkesir'i terk ettiği, otelde yaşananları abarttığı, eşine ve babasına yönelik hakaret içeren sözler söylediği, buna karşılık erkeğin de “bu iş bitmiştir artık, Ayşe gelip annemin babamın ayağının altını öpse dahi bu iş olmaz” dediği, dolayısıyla eşinin ve ailesinin düğün için geldikleri Balıkesir'den gitmelerini istediği, böyle olunca kadının ağır erkeğin ise az kusurlu gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına, erkek yararına 7.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı

15. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

16. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 07.02.2019 tarihli ve 2018/7172 Esas, 2019/755 Karar sayılı kararı ile;

“… 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davacı-davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Mahkemece, boşanmaya neden olan olaylarda, davacı-davalı kadının, davalı-davacı erkeğe nazaran daha ağır kusurlu olduğu kabul edilerek her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına ve davalı-davacı erkek yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş ise de; tarafların mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarına göre, boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata (TMK m. 174/1-2) hükmedilemez. Somut olayda erkek yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2 maddesi koşulları oluşmamıştır. Bu husus nazara alınmadan yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak erkek yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer yönler onanmıştır.

Mahkemenin Dördüncü Kararı

17. Ankara 11. Aile Mahkemesinin 08.10.2019 tarihli ve 2019/308 Esas, 2019/772 Karar sayılı kararı ile bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda gerçekleşen olaylara göre tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesi ile eşlerin tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Dördüncü Bozma Kararı

18. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı-birleşen davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

19. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.03.2020 tarihli ve 2020/1024 Esas, 2020/1862 Karar sayılı kararı ile;

“… Mahkemece verilen ilk hüküm Dairemizin 07.02.2019 tarihli ilamı ile davalı-davacı erkek yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmemesi gerektiği yönünden bozulmuştur. Hükmün bozma kapsamı dışında kalan kısımları ise kesinleşmiştir. Mahkemece bu durum gözetilmeden kesinleşen yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücreti yönünden yeniden hüküm kurulması doğru olmayıp bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

20. Ankara 11. Aile Mahkemesinin 19.10.2020 tarihli ve 2020/339 Esas, 2020/557 Karar sayılı kararı ile; bozma ilâmında her ne kadar yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücretinin bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği belirtilmiş ise de bozma nedeniyle yargılamanın devam ettiği, yargılama devam etmekteyken yargılama giderlerinin kesinleştiğinden söz edilemeyeceği, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 326/1 inci maddesi gereğince yargılama giderinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınması gerektiği, 297/1-ç maddesi gereğince hükümde yargılama giderlerinin yazılmasının zorunlu olduğu, 323 üncü maddesi gereğince yargılama giderlerinin harç ve avukatlık ücretini içerdiği, Avukatlık Kanunu'nun 168/son maddesi gereğince avukatlık ücretinin hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihteki tarifeye göre hükmedilmesi gerektiği, davacı kadın yönünden bu konuda daha önce temyiz yoluna gidilmemiş olmasının davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşturacağı, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda 6100 sayılı Kanun’un 326/1 inci maddesi gereğince aleyhine hüküm verilen taraftan yargılama giderinin tahsili gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

21. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı-birleşen davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

22. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda Özel Dairenin 07.02.2019 tarihli bozma ilâmı ile hükmün bozma kapsamı dışında kalan “yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücreti” yönlerinden kesinleşip kesinleşmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

23. Uyuşmazlığın çözümü bakımından “yargılama giderleri” ve “vekâlet ücreti” kavramlarının açıklanmasında yarar görülmektedir.

24. Doktrinde en genel tabirle; bir davanın açılmasından sonuçlanmasına kadar ödenen paraların tümüne yargılama giderleri denilmektedir. Yargılama giderlerinin kapsamı 6100 sayılı Kanun’un 323 üncü maddesi ile;

“…(1) Yargılama giderleri şunlardır:

a) Celse, karar ve ilam harçları.

b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri.

c) Dosya ve sair evrak giderleri.

ç) Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler.

d) Keşif giderleri.

e) Tanık ile bilirkişiye ödenen ücret ve giderler.

f) Resmî dairelerden alınan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler.

g) Vekil ile takip edilmeyen davalarda tarafların hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karşılık hâkimin takdir edeceği miktar; vekili bulunduğu hâlde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere çağrılan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri.

ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.

h) Yargılama sırasında yapılan diğer giderler,…” şeklinde düzenlenmiştir.

25. Görüldüğü üzere, 6100 sayılı Kanun’un yukarıya alınan maddesi ile yargılama giderleri tek tek sayılmış olup; yargılama giderlerinin kural olarak, davada haksız çıkan yani aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir (610 sayılı Kanun md. 326/1). Yargılama giderlerinden sorumluluğun temeli, dava açmakta veya savunma yapmakta kusurlu olmak değil, dava sonunda haksız çıkmaktır.

26. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323/1-ğ maddesi uyarınca, vekâlet ücreti de bir yargılama gideridir. Yeri gelmişken hemen belirtmek gerekir ki; burada bahsedilen vekâlet ücreti; davada haklı çıkan tarafın davasını vekille takip etmesi durumunda, diğer yargılama giderleri dışında, yararına hükmedilmesi gereken ve hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine (AÜTT) göre hesaplanması gereken vekâlet ücretine ilişkindir. Bu hususlar; Avukatlık Kanunu’nun (1136 sayılı Kanun) 164 üncü maddesinde avukatlık ücretinin avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblâğı ifade ettiği ve 168 inci maddesinin son bendinde avukatlık ücretinin hesaplanmasında hüküm verildiği tarihte yürürlükte bulunan tarifenin esas alınacağını düzenleyen maddelerden anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle; mahkemelerde, tüm hukuki yardımlarda, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sonlandıran her türlü merci kararlarında ve ayrıca kanun gereği mahkemelerce karşı tarafa yükletilmesi gereken avukatlık ücretinin tayin ve takdirinde, 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Kanun ve bu Tarife hükümleri uygulanır (AÜTT Genel Hükümler md. 1/1).

27. Gerekçesi açısından bugün de geçerliliğini koruyan 07.02.1945 tarihli ve 4/19 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; dava dilekçesinde talep sonucu bölümünde davacı neye karar verilmesini başka bir ifadeyle davalının neye mahkûm edilmesini istediğini açıkça yazar. Kuşkusuz talebin birden fazla istemleri kapsaması hâlinde davacının talep sonucu, asıl talep ve fer'î talepler olmak üzere iki bölümden oluşur. Davacının birden fazla davasını aynı dava dilekçesi ile açması hâlinde bu durum “objektif dava birleşmesi” olarak tanımlanır ve davacının her davaya ait talep sonucunu açıkça ve ayrı ayrı göstermesi gerekir. Davanın esasına ilişkin bu taleplerin yanı sıra davacı talep sonucu bölümünde eğer mevcutsa fer'î nitelikte taleplerde de bulunabilir. Dava dilekçesinin, talep sonucu açısından özetlenen bu niteliklerine paralel olarak yapılan yargılama sonucu verilen kararın hüküm fıkralarında; davacının esasa ilişkin asıl talep ve fer'î talepleri iki bölüm hâlinde değerlendirilir ve bu taleplerin tamamı hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gereklidir (HMK md. 297).

28. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 23.06.1993 tarihli ve 1993/2-133 Esas, 1993/481 Karar sayılı kararında; boşanma hükmünün asıl hüküm olan boşanma kararı yanında boşanmaya bağlı fer'î hükümlerden oluşan adeta bir kombine hüküm mahiyetine haiz olduğu, bu fer'î hükümlerin ise bozucu inşai nitelikte ve evlilik birliğini sona erdiren boşanma kararına bağlı ancak ondan bağımsız bir karakterinin ve işleyişinin bulunmadığı, yine bu fer'î hükümlerin bir kısmının inşaya yönelik olabileceği gibi bir kısmının tespit veya edime ilişkin olabileceği açıklanmıştır. Sonuç olarak boşanma kararı ile eşler arasında evlilik bağını çözen ve evlilik birliğini sona erdiren boşanma unsurunun yanı sıra fer'î unsurlarla da eşlerin boşanma nedeniyle uğrayacakları kişisel ve malî sonuçlar da hüküm altına alınmaktadır.

29. Yargıtayın yerleşik ve istikrar kazanmış içtihatlarına göre; boşanma davalarında vekâlet ücreti, asıl talep olan boşanmanın kabul veya reddine göre maktu olarak belirlenmekte olup, fer'îlerin kabulü veya reddi hâlinde ayrıca bir ücret takdir edilmemektedir. Yargıtay; boşanma davalarında asıl talep olan boşanma ve boşanmanın eki niteliğindeki velâyet, kişisel ilişki, nafaka ve tazminat gibi talepler yönünden, gerek hükme karşı taraflarca kanun yoluna başvurulmaması gerekse kanun yolu denetimi sonucu temyiz itirazının reddi ve bu ret kararının kesinleşmesinin sonucu olarak kısmi kesinleşmenin mümkün olduğunu kabul etmiştir. Belirtilen uygulamalar dolayısıyla boşanma ve boşanmanın eki niteliğindeki istemlerin birlikte ileri sürüldüğü bu davalarda, ilâmın kanun yoluna konu edilmeyen bölümlerine ilişkin olarak kararın kısmen onanmasına ve kısmen bozulmasına karar verilebilmektedir.

30. Eldeki davada; tarafların 16.12.2011 tarihinde evlendikleri, birleştirilerek görülmesine karar verilen boşanma davalarından asıl davanın 16.07.2012 tarihinde kadın eş tarafından, birleşen davanın ise 17.07.2012 tarihinde erkek eş tarafından açıldığı, Mahkemece verilen “asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne” ilişkin 19.11.2014 tarihli ilk kararın Özel Dairenin 11.11.2015 tarihli ilâmı ile bozulduğu ve bozma nedenine göre sair yönlerin incelenmediği, Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda 23.03.2016 tarihli ikinci kararda “asıl davanın kabulüne” dair verilen kararın Özel Dairenin 27.04.2017 tarihli ilâmı ile bozulduğu ve bozma nedenine göre sair yönlerin yine incelenmediği, dolayısıyla bu aşamaya kadar kesinleşmiş bir boşanma davası ve buna ilişkin kesinleşmiş yargılama giderinin bulunmadığı hususu kuşkusudur. Ne var ki bu aşamadan sonra Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda verilen 18.04.2018 tarihli üçüncü kararda; “boşanmaya sebep olan olaylarda kadının ağır, erkeğin az kusurlu olduğu gerekçesi ile her iki davanın da kabulüne” karar verilmiş ve kabul edilen her iki davaya ilişkin yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönlerinden hüküm kurulmuştur. Bu karara karşı davacı birleşen davalı kadın vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmuş, Özel Daire 07.02.2019 tarihli üçüncü bozma ilâmında boşanmaya sebep olan olaylarda eşlerin eşit kusurlu olduklarını belirterek eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceği gerekçesi ile kararı bozmuş, sair yönlerden kararın onanmasına karar vermiş, dolayısıyla her iki davada verilen boşanma hükmü ve bu hükme bağlı yargılama gideri ve vekâlet ücretine ilişkin Mahkemenin 18.04.2018 tarihli kararındaki yönler, bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiştir. Özel Dairenin 07.02.2019 tarihli bozma kararından sonra devam eden yargılama artık boşanmanın eki niteliğindeki istemlerden olan tazminat taleplerine yönelik devam etmektedir.

31. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda verilen 18.10.2019 tarihli dördüncü kararda; eşit kusur nedeniyle tazminat talepleri hakkında ret kararı verildiği ve devamında “birleşen dava yönünden bozma öncesi yapılan yargılama gideri de dâhil olmak üzere yeniden vekâlet ücretine hükmedildiği, buna karşılık asıl dava yönünden bozma öncesi yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedildiğinden yeniden hükmedilmesine yer olmadığına” karar verildiği, hükmün davalı-birleşen davacı tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır. Özel Dairece yapılan incelemede Dairenin 07.02.2019 tarihli kısmen bozma ve kısmen onama ilâmına işaret edilerek, Mahkemenin 18.04.2018 tarihli kararında yer alan boşanma hükmü ve bu hükme bağlı yargılama gideri ve vekâlet ücretine ilişkin yönlerin kesinleştiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiş, Mahkemece bu karara karşı direnilmiştir. Gerçekten de yukarıda özellikle vurgulandığı üzere, boşanma davalarında vekâlet ücretine boşanma talebinin kabul veya ret durumuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, boşanma davası içinde istenen boşanmanın eki niteliğindeki talepler yönünden devam edilen dava da ayrıca vekâlet ücretine hükmedilemez.

32. Hâl böyle olunca bozmadan sonra boşanmanın fer'îsi niteliğindeki maddi-manevi tazminatlar yönünden yapılan yargılama sonunda yeniden kurulan hükümde ayrıca vekâlet ücretine hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir.

33. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

34. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı-birleşen davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

29.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.