DAVALI ARSA SAHİPLERİNİN YAZILI MUVAFAKATININ ALINMASI KAYDININ, TBK 170 HÜKMÜNDE BELİRTİLEN KOŞUL OLARAK KABULÜ MÜMKÜN DEĞİLDİR.
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/3565
KARAR NO : 2025/1730
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 30.05.2023
NUMARASI : 2021/499 E., 2023/1151 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.02.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili Avukat N.A. ve şirket yetkilisi Reşat A. ile asıl davada davalılar-birleşen davada davacılar vekili Avukat M.D. ve davalı asıl Alparslan K.'nin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında Erzurum 5. Noterliği'nin 20.07.2012 tarihli ve 11632 sayılı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin, Erzurum Palandöken Harput Mahallesi, 72 pafta, 5938 ada, 1 parsel 5230 m² miktarındaki arsa ve yine aynı yerde 72 pafta, 5939 ada, 1 parselde kayıtlı 12,185 m² miktarındaki arsa vasfındaki gayrimenkuller için düzenlendiğini, 5230 m² miktarındaki arsa üzerine yapılan inşaatın, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca tamamlanmak suretiyle hak sahiplerine teslim edildiğini, ancak hal böyle olmasına rağmen davalıların sözleşmede belirtilen inşaatın 2. ayağı olan 12.185 m² miktarındaki taşınmaz için düzenlenen aynı inşaat sözleşmesini tapuya şerh ettirmekten imtina ettiklerini, vekâletname vermekten de kaçındıklarını, sözleşmenin 9. maddesinde tapuya şerh hususunun düzenlendiğini, bu sözleşmede 5939 ada, 1 parsel için müştereken tapuya şerh olunabileceğinin belirtildiğini, buna rağmen davalıların sözleşmeyi tapuya şerh etmekten imtina ettiklerinden Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/52 Esas sayılı dosyası ile dava ikame ettiklerini, sözleşmenin ancak birlikte tapuya şerh olunabileceği gerekçesiyle mahkemece davanın reddine karar verildiğini, verilen bu kararın taraflarca temyiz edilmeyerek 13.01.2016 günü kesinleştiğini, böylece taraflar arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tapuya şerh imkânı kalmadığını, müvekkili şirketin yapıp bitirdiği l. etabın 5938 ada, 1 parsel üzerinde 5.230,00 m² alanlı kısım olduğunu, yapılması planlananın ise 12.185,00 m² miktarındaki alan olduğunu, müvekkili şirketin bütün kâr hesabının 2. etaba göre yapıldığını, bunun için birinci etapta her türlü fedakârlığı yaptığını, müvekkili şirketin her iki parsel için de arsa üzerinde şantiye tesis ettiğini, makine ikmal ettiğini ve elemanlarını bulundurduğunu, ikinci etaba ait temel düzeltme kazısı, şantiye elektrik direkleri, elektrik panosu, arsanın etrafının ahşap çit ile çevrilmesi, ön proje etüt çalışmalarının da müvekkili tarafından yapıldığını, çünkü taraflar arasındaki sözleşmenin 2. etabın yapılmasını da öngördüğünü, davalıların birkaç puan daha fazla veren müteahhide ikinci etabın yapımını vermeyi tercih ederek, müvekkiliyle yapılan sözleşmeyi bozduklarını, her iki parselin müvekkili şirket tarafından yapılacağı inancı ile ruhsat, imâr işlemlerinin müvekkili tarafından yapıldığını, arsanın kat irtifasının 3 kattan 6 kata yükseltildiğini, bunun için müvekkilinin yüksek oranda bedeller ödediğini, ancak davalı tarafın müvekkili şirkete işten el çektirdiğini, davalıların davranışları sonucu müvekkili şirketin büyük zarara uğradığını, kardan mahrum edildiğini, ayrıca ikinci etaba devam edilmeyerek şirketin itibarına büyük darbe indirildiğini ve Erzurumdaki faaliyet alanının kısıtlandığını, hatta iş yapamaz duruma düştüğünü belirterek, taraflar arasında düzenlenen Erzurum 5. Noterliği'nin 20.07.2012 tarih ve 11632 sayılı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği, 72 pafta, 5939 ada, 1 parselde kayıtlı 12.185 m² miktarındaki arsa vasfındaki gayrimenkul için ikinci etaba devam izni verilmediğinden şimdilik ve fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydı ile 100.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde, Erzurum 3. Noterliği'nin 03.09.2014 tarihli ve 12065 yevmiye no'lu feshi ihbar ihtarnamesi ile sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini, üçüncü şahıslarla derhal yeni sözleşmenin imzalanması için başlatılan çalışmaların, davalı yanın aldırdığı tedbir kararı nedeniyle bir yıl geciktiğini, asıl davanın mahkeme tarafından karara bağlanıp kesinleşmesinin beklendiğini, davanın reddine ilişkin karar kesinleştikten sonra ise yeni sözleşmenin bir yıl gecikmeli olarak imzalandığını belirterek bu nedenle uğranılan 100.000,00 TL zararın davalıdan alınarak hisseleri oranında davacılara verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin müvekkillerine sözleşmede belirtilen tarihte ve sözleşmede belirtilen koşullarda inşaatı oturulabilecek bir durumda yapıp tamamlayarak, daireleri teslim etmediğini, bundan dolayı müvekkillerinin daireleri, teslim tarihinden sonra 23.09.2014 tarihinde, teslim aldıklarını, davacı şirketin sözleşmede belirtildiği şekilde, fitness ve yüzme havuzunu yapmadığını, bu nedenle müvekkillerinin fitness ve yüzme havuzunu işletme gelirinden yoksun kaldıklarını, sözleşme yapıldıktan sonra şirket ortakları S. Gökhan Genç’i şirketten çıkardıklarını, sözleşmeye aykırı proje yaptırdıklarını ve bu hususta müvekkillerine bilgi vermediklerini, sözleşmenin müvekkillerince tek taraflı ve haklı olarak feshedildiğini, kabul anlamında olmamak kaydıyla, yine sözleşmenin 10/c maddesinde tarafların sözleşme koşullarına tam uymaması durumunda diğer tarafın haklı olarak fesih yoluna gideceğinin yazılı olduğunu, davacı tarafın başta sözleşmeye aykırı proje yaptığını ve müvekkillerin onayını almadığını, süresinde birinci etabı teslim etmediğini, yüzme havuzu ve fitness merkezi kurmadığını, alman marka asansör taktırmadığını ve garaj ve çevre düzenlemesini ve süs havuzunu standartlara uygun yapmadığını, bu nedenle temerrüde düştüğünü, zira, inşaat bilirkişisi raporunda açıkça ve delilleriyle ortaya konulduğu üzere davacı tarafın, 5938 ada, 1 no'lu parsele ilişkin inşaatı sözleşme koşullarına göre yapmadığını, davacının ekonomik durumunun kötüleşmiş olduğunu ve müvekkilleri nezdinde güvenirliğininin kalmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "Taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre ilk parsel yönünden inşaatın tamamlanma oranı %75 oranına geldiğinde, davacı yüklenici davaya konu parselde inşaata başlamaya hak kazanacaktır. Gerek mahkeme dosyasında gerekse Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde, hem mahkemece yapılan tespitler hem de tarafların karşılıklı beyanları, davacı yüklenicinin ilk parsele ilişkin inşaatı %75 oranında, hatta daha yüksek bir oranda tamamladığı, ancak buna rağmen davalı arsa sahiplerinin sözleşmenin tapuya şerhine ve yüklenicinin inşaata başlamasına izin vermedikleri tartışmasızdır. Taraflarda bu hususu kabul etmişlerdir. Dosyamıza konu 5939 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda davacı yüklenicinin inşaata başlamasının ön şartı 5938 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın eksiksiz olarak yapılarak teslim edilmesi değil %75 oranında inşaatın tamamlanmasıdır. Tespit dosyasından da anlaşılacağı üzere, yüklenicinin inşaatı bitirme süresi dolmadan önce bu oran tamamlanmış olup, davacı yüklenici 5939 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda inşaata başlamaya hak kazanmıştır. Buna rağmen davacının 5939 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda inşaata başlamasına ve kat karşılığı inşaat sözleşmesini tapuya şerh ettirmesine izin vermeyerek davalılar temerrüde düşmüştür. Taraflarca sözleşme hükümleri ayakta tutulmamış her iki taraf da sözleşmenin ifasından vazgeçmişlerdir. Hal böyle iken yani özetle tarafların ayakta tutmadığı bir sözleşmeyi sırf geçerli bir fesih olmadığından tarafların iradesine aykırı olarak ayakta tutmak ve geçerli bir fesih olmadığından müspet zararın talep edilemeyeceğini ileri sürmek sözleşme serbestisi ilkesine aykırıdır. Yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere sözleşme davalı tarafça tek taraflı olarak feshedilmiştir. İlk önce davacıya inşaat ve şerh izni verilmeyerek temerrüde düşülmüş, devamında 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde tespit yaptırılmış, 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada sözleşmenin kendileri tarafından haklı nedenle feshedildiğini ileri sürmüşlerdir. Burada davacı feshin geçersizliğini ileri sürebileceği gibi bunu ileri sürmeyerek müspet zararını da talep edebilir. Davacı taraf da sözleşmeyi ayakta tutmak için elinden geleni yapmış, 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde sözleşmenin sicile şerhi için dava açmış ancak davanın reddine karar verilmiştir. Davalı taraf başka bir şirket ile anlaşarak sözleşmeyi fiili olarak da feshetmiş, davacı yüklenicinin edimini ifa etmesi fiilen de imkansız hale gelmiştir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki sözleşmenin davalılarca haksız olarak feshedildiği sonucuna varılmış olup, hal böyle olunca haksız fesih nedeni ile davacının müspet zararını talep edebileceği kanaatine varılmıştır." gerekçesiyle davacının davasının kabulüne,
Birleşen davanın ise, "...tedbir tarihi itibariyle dava konusu edilen taşınmaz üzerine imalata/inşaata başlanıp başlanmadığı, inşaat ruhsat başvurusu veya ruhsatının alınıp alınmadığı, tedbir nedeniyle inşaatın durdurulup durdurulmadığı hususunda ilgili belediye başkanlığına müzekkere yazılmış ve davacı vekiline dava dışı müteahhitle varsa sözleşmeyi ibraz etmek üzere süre verilmiştir. Davacı tarafça dosyamıza herhangi bir sözleşme ibraz edilmemiştir. Mahkememizce Palandöken Belediyesine yazılan müzekkereye verilen cevapta davaya konu taşınmaz ile ilgili 30.03.2016 tarihinde ruhsat için başvurulduğu ve herhangi bir şekilde inşaatın tedbiren durdurulmasına karar verilmediği, buna ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı yönünde cevap verilmiştir. Ayrıca yazı ekinde gönderilen belgeden anlaşılacağı üzere dava dışı üçüncü kişi şirket tarafından inşaat ruhsatının verilmesi için belediyeye 30.03.2016 tarihinde başvurulmuştur. Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kesinleşme tarihinin 11.01.2016 tarihi olduğu, davacı vekilinin de 13.01.2016 tarihinde kararı istinaf etmeyeceklerinden bahisle teminatın iadesine karar verilmesini talep ettiği, 13.01.2016 tarihinde davalı vekilinin tedbirin kaldırılmasını talep ettiği ve mahkemece de bu tarihte talebin kabul edilerek tedbirin kaldırılmasına karar verdiği anlaşılmıştır. Yani, tedbir kararının verildiği tarihten kaldırıldığı tarihe kadar davaya konu taşınmaz üzerine herhangi bir inşaat başlandığına dair bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi inşaat ruhsatı alınmasına ilişkin ilk başvuru 30.03.2016 tarihinde yani tedbir kararının kaldırılmasından sonra yapılmıştır. Kaldı ki, verilen tedbir kararı taşınmaz üzerinde yapılacak inşaatların engellenmesine, durdurulmasına yönelik olmayıp taşınmazın üçüncü kişilere temlikinin önlenmesi bakımındandır. Yani tedbir nedeni ile durdurulan bir inşaat bulunmamaktadır." gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, asıl dava yönünden, "taraflar arasında imza edilen kat karşılığı inşaat sözleşmesi incelendiğinde; 5938 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapımı kararlaştırılan binaya yönelik ifa kaydı herhangi bir şarta ya da ön koşula bağlanmamışken, davalıların kayden maliki olduğu 5939 ada, 1 parsel sayılı taşınmazdaki 12185 m² büyüklüğünde arsa vasfındaki gayrımenkulün üzerinde, mevcut imar mevzuatına, tasdikli projesine ve inşaat ruhsatına göre yapılacak konut tarzındaki bağımsız bölümlerin arsa maliklerinin yazılı muvafakati alınması kaydıyla ve daire paylaşımları yapıldıktan sonra inşaata başlanacağı öngörülmüştür.
6098 sayılı TBK'nın 170. maddesine göre; bir sözleşmenin hüküm ifade etmesi, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir olguya bırakılmışsa, sözleşme geciktirici koşula bağlanmış olur.
Aksi kararlaştırılmamışsa, geciktirici koşula bağlı sözleşme, ancak koşulun gerçekleştiği andan başlayarak hüküm ifade eder. Somut olayda bu yönüyle 5939 ada, 1 parseldeki binanın yapımı koşula bağlanmıştır. Şarta bağlı bir hukuki ilişkinin hüküm ifade edebilmesi öngörülen şartın gerçekleşmesine bağlıdır. Davalı arsa maliklerinin anılan madde kapsamında davacı yükleniciye vermiş oldukları yazılı bir muvafakat bulunmamakla sözleşmenin 2-A maddesinde yer alan koşulun gerçekleşmediği, 5939 ada, 1 parsele ilişkin olarak sözleşmenin henüz hüküm ifade etmiş sayılamayacağı, bu meyanda davacı yüklenicinin asıl davada kâr yoksunluğuna ilişkin müspet zarar tazmini isteminin yasal şartları oluşmadığından haklı ve kabul edilebilir nitelikte olmadığı ve asıl davada başkaca bir talepte bulunulmadığı görülmekle asıl davanın reddine karar verilmesi gerekliyken yanılgılı değerlendirmeyle kabul kararına hükmedilmesinin yerinde olmadığı" gerekçesiyle istinaf itirazının kabulüne, hükmün kaldırılmasına, yeniden hüküm tesis edilerek asıl davadaki tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Birleşen dava yönünden ise ilk derece mahkemesi kararında, tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle asıl dava dosyasında davalı- birleşen dava dosyasında ise davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davacı- birleşen davada davalı vekili temyiz dilekçesinde,
a. Davacı şirketin birinci etapta, ikinci etapta kâr edeceği inancı ile zarar ettiğini, basiretli bir tüccarın düşüneceği ve davranacağı şekilde hareket ederek birinci etapta masraflarını ve fedakarlığını yaptığını, birinci etabın 3,5 katı olan ikinci etap inşaatta kâr edeceğini umarak ve buna göre makine, donanım ve ekipmanlarınını hazır tutarak bunların da maliyetine katlandığını,
b. Sözleşmenin 9. maddesi ile ikinci etaba yönelik sözleşmenin kurulmasının arsa sahiplerinin rızasına bağlandığını, arsa sahiplerinin rızası elde edilemediği için Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/52 Esas sayılı dosyasında sözleşmenin tapuya şerhinin dava edildiğini, ancak mahkemenin tarafların ortak rızasını aradığından davanın reddine karar verdiğini, hal böyle olmasına rağmen, açılan bu davada mahkemenin müvekkili şirketi sözleşmeden dönen taraf olarak vasıflandırmasının büyük hata ve çelişki olduğunu,
c. Davalı tarafın yüz küsür dairelik bir inşaatta fitness salonu ve yüzme havuzu yapılmadığı gerekçesine sığındığını, müvekkili şirketin fitness salonunu tahsis ettiğini ve yüzme havuzunu da site gerçeklerine uygun olarak inşa ettiğini, bunun donanımı, işletmeciliği, kuralları ve tefrişinin site sakinlerinin ortak kararı ile site yönetiminin üstleneceği bir durum olduğunu, tefriş, donanım ve işletme ile müvekkili şirketin hiçbir alakası olmadığını, fitness salonu ve yüzme havuzu olarak tahsis edilen alana belediyenin izin verip vermeyeceği hususunun da müvekkilin sorumluluğu değil davalılar ile belediye arasındaki bir konu olduğunu beyan etmektedir.
2. Davalı- birleşen dosya davacıları vekili temyiz dilekçesinde,
a. Birleşen dosya ile talep edilen tazminatın, davalı tarafın Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, 2015/52 Esas sayılı dosyası ile mülkiyeti arsa sahibi birleşen dava davacılarına ait, 5939 ada, 1 no'lu parselin tapu kaydına tedbir konulması ve bu nedenle tedbir süresince müvekillerinin 3. kişilerle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapma imkanlarının ortadan kalkması nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin olduğunu,
b. Kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması için tapunun yükleniciye devri gerekli olup, konulan devir yasağı nedeniyle tapu devrinin mümkün olmadığını, bu durumun sözleşme yapmayı engellediğini, müvekkillerinin ancak Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/52 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın reddedilip kararın kesinleşmesi ve tedbir şehrinin tapudan terkin edilmesi sonucunda, dava dışı Bulutlar inşaat ile kat karşılığı arsa satış vaadi sözleşmesi yapabildiklerini, Palandöken Belediye Başkanlığı tarafından mahkemeye gönderilen yazının da bu durumu teyit ettiğini,
c. Erzurum 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/52 Esas sayılı dosyası incelendiğinde, dava tarihi olan 26.01.2015 tarihinden, kararın kesinleştiği tarih olan 13.01.2016 tarihine kadar tedbirin devam ettiğinin görüleceğini,
d. Hem Asliye Hukuk Mahkemesinin hem de İstinaf Mahkemesinin iddialarını irdelemeden, delilleri toplamadan ve irdelemeden birleşen davanın reddine karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan etmektedir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, asıl davada, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı alacak istemine, birleşen davada ise ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
1. Birleşen davada verilen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davalı-birleşen dava davacıları vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
2. Davacı-birleşen dosyada davalı vekilinin asıl dava dosyasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Bölge Adliye Mahkemesince asıl davanın, 5939 ada, 1 parseldeki binanın yapımının koşula bağlandığı, şarta bağlı bir hukuki ilişkinin hüküm ifade edebilmesinin öngörülen şartın gerçekleşmesine bağlı olduğu, davalı arsa maliklerinin anılan madde kapsamında davacı yükleniciye vermiş oldukları yazılı bir muvafakat bulunmamakla, sözleşmenin 2-A maddesinde yer alan koşulun gerçekleşmediği, 5939 ada, 1 parsele ilişkin olarak sözleşmenin henüz hüküm ifade etmiş sayılamayacağı, bu meyanda davacı yüklenicinin asıl davada kâr yoksunluğuna ilişkin müspet zarar tazmini isteminin yasal şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmiştir. Şart, bir sözleşmenin varlığının veya hukuki sonuçlarının gerçekleşeceği kesin olmayan gelecekteki bir olaya bağlanmasıdır. Şayet sözleşmenin hukuki sonuçlarının doğması şarta bağlanmışsa erteleyici (taliki) şart, sona ermesi şarta bağlanmışsa bozucu “infisahi” şart söz konusu olur. Şartın gerçekleşmesi tarafların iradesine, taraflarla birlikte üçüncü şahsın iradesine veya dış olaylara bağlanabilir. Somut olayda, sözlemenin 2-A maddesinde, TBK'nın 170 ve devamı maddelerinde tanımlandığı şekilde bir koşula yer verilmemiştir. Sözleşmenin 2-A maddesi şarta bağlı bir hüküm içermemektedir. Davalı arsa sahiplerinin yazılı muvafakatının alınması kaydının TBK'nın 170. maddede belirtilen koşul olarak kabulü mümkün değildir.
Eser sözleşmeleri karşılıklı borç doğuran sözleşmelerdir. Eser sözleşmelerinde, yüklenicinin öncelikli edimi, eseri, sözleşmesine, fen ve sanat kurallarına uygun olarak ifa etmektir. TBK'nın 97. maddesi uyarınca, karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde bir tarafın, diğer tarafın edimini yerine getirmesini isteyebilmesi için önce kendi edimini ifa etmesi gerekir. Dosya kapsamı, alınan bilirkişi raporları ile taraflar arasında görülüp karara bağlanan dava dosyaları içeriğinden, davacı yüklenicinin 5938 ada, 1 parsel üzerindeki inşaata ilişkin edimini sözleşme koşullarına uygun olarak yerine getirmediği, inşaatta eksik ve ayıplı işler bulunduğu anlaşılmakta olup, bu nedenle davacının asıl davadaki talebi yerinde değildir. Bu gerekçeyle asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile asıl davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. Ne var ki; bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden sonucu itibariyle doğru bulunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/4 hükmü gereğidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Birleşen davada davacı olan arsa sahiplerinin, birleşen davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının reddi ile birleşen Erzurum 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/121 Esas sayılı dosyasında verilen karara ilişkin, Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
2. Asıl davada, davacı yüklenici şirket vekilinin Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmeye yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile, sonucu itibarıyla doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin, davalı ve birleşen davada davacı olan arsa sahiplerinden alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı ve birleşen davada davalı olan yükleniciye verilmesine,
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı H. Yapı İnşaat Taahhüt Madencilik Turizm Enerji Tic. ve San. Ltd. Şti. peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
Aşağıda yazılı harcın temyiz eden birleşen davada davacılardan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
29.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mahmut Coşkun Belkıs Karakaş Mehmet Aksu Mehmet Özdemir Doğan Ağırman
DAVALI ARSA SAHİPLERİNİN YAZILI MUVAFAKATININ ALINMASI KAYDININ, TBK 170 HÜKMÜNDE BELİRTİLEN KOŞUL OLARAK KABULÜ MÜMKÜN DEĞİLDİR.
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/3565
KARAR NO : 2025/1730
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 30.05.2023
NUMARASI : 2021/499 E., 2023/1151 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.02.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili Avukat N.A. ve şirket yetkilisi Reşat A. ile asıl davada davalılar-birleşen davada davacılar vekili Avukat M.D. ve davalı asıl Alparslan K.'nin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında Erzurum 5. Noterliği'nin 20.07.2012 tarihli ve 11632 sayılı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin, Erzurum Palandöken Harput Mahallesi, 72 pafta, 5938 ada, 1 parsel 5230 m² miktarındaki arsa ve yine aynı yerde 72 pafta, 5939 ada, 1 parselde kayıtlı 12,185 m² miktarındaki arsa vasfındaki gayrimenkuller için düzenlendiğini, 5230 m² miktarındaki arsa üzerine yapılan inşaatın, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca tamamlanmak suretiyle hak sahiplerine teslim edildiğini, ancak hal böyle olmasına rağmen davalıların sözleşmede belirtilen inşaatın 2. ayağı olan 12.185 m² miktarındaki taşınmaz için düzenlenen aynı inşaat sözleşmesini tapuya şerh ettirmekten imtina ettiklerini, vekâletname vermekten de kaçındıklarını, sözleşmenin 9. maddesinde tapuya şerh hususunun düzenlendiğini, bu sözleşmede 5939 ada, 1 parsel için müştereken tapuya şerh olunabileceğinin belirtildiğini, buna rağmen davalıların sözleşmeyi tapuya şerh etmekten imtina ettiklerinden Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/52 Esas sayılı dosyası ile dava ikame ettiklerini, sözleşmenin ancak birlikte tapuya şerh olunabileceği gerekçesiyle mahkemece davanın reddine karar verildiğini, verilen bu kararın taraflarca temyiz edilmeyerek 13.01.2016 günü kesinleştiğini, böylece taraflar arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tapuya şerh imkânı kalmadığını, müvekkili şirketin yapıp bitirdiği l. etabın 5938 ada, 1 parsel üzerinde 5.230,00 m² alanlı kısım olduğunu, yapılması planlananın ise 12.185,00 m² miktarındaki alan olduğunu, müvekkili şirketin bütün kâr hesabının 2. etaba göre yapıldığını, bunun için birinci etapta her türlü fedakârlığı yaptığını, müvekkili şirketin her iki parsel için de arsa üzerinde şantiye tesis ettiğini, makine ikmal ettiğini ve elemanlarını bulundurduğunu, ikinci etaba ait temel düzeltme kazısı, şantiye elektrik direkleri, elektrik panosu, arsanın etrafının ahşap çit ile çevrilmesi, ön proje etüt çalışmalarının da müvekkili tarafından yapıldığını, çünkü taraflar arasındaki sözleşmenin 2. etabın yapılmasını da öngördüğünü, davalıların birkaç puan daha fazla veren müteahhide ikinci etabın yapımını vermeyi tercih ederek, müvekkiliyle yapılan sözleşmeyi bozduklarını, her iki parselin müvekkili şirket tarafından yapılacağı inancı ile ruhsat, imâr işlemlerinin müvekkili tarafından yapıldığını, arsanın kat irtifasının 3 kattan 6 kata yükseltildiğini, bunun için müvekkilinin yüksek oranda bedeller ödediğini, ancak davalı tarafın müvekkili şirkete işten el çektirdiğini, davalıların davranışları sonucu müvekkili şirketin büyük zarara uğradığını, kardan mahrum edildiğini, ayrıca ikinci etaba devam edilmeyerek şirketin itibarına büyük darbe indirildiğini ve Erzurumdaki faaliyet alanının kısıtlandığını, hatta iş yapamaz duruma düştüğünü belirterek, taraflar arasında düzenlenen Erzurum 5. Noterliği'nin 20.07.2012 tarih ve 11632 sayılı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği, 72 pafta, 5939 ada, 1 parselde kayıtlı 12.185 m² miktarındaki arsa vasfındaki gayrimenkul için ikinci etaba devam izni verilmediğinden şimdilik ve fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydı ile 100.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde, Erzurum 3. Noterliği'nin 03.09.2014 tarihli ve 12065 yevmiye no'lu feshi ihbar ihtarnamesi ile sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini, üçüncü şahıslarla derhal yeni sözleşmenin imzalanması için başlatılan çalışmaların, davalı yanın aldırdığı tedbir kararı nedeniyle bir yıl geciktiğini, asıl davanın mahkeme tarafından karara bağlanıp kesinleşmesinin beklendiğini, davanın reddine ilişkin karar kesinleştikten sonra ise yeni sözleşmenin bir yıl gecikmeli olarak imzalandığını belirterek bu nedenle uğranılan 100.000,00 TL zararın davalıdan alınarak hisseleri oranında davacılara verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin müvekkillerine sözleşmede belirtilen tarihte ve sözleşmede belirtilen koşullarda inşaatı oturulabilecek bir durumda yapıp tamamlayarak, daireleri teslim etmediğini, bundan dolayı müvekkillerinin daireleri, teslim tarihinden sonra 23.09.2014 tarihinde, teslim aldıklarını, davacı şirketin sözleşmede belirtildiği şekilde, fitness ve yüzme havuzunu yapmadığını, bu nedenle müvekkillerinin fitness ve yüzme havuzunu işletme gelirinden yoksun kaldıklarını, sözleşme yapıldıktan sonra şirket ortakları S. Gökhan Genç’i şirketten çıkardıklarını, sözleşmeye aykırı proje yaptırdıklarını ve bu hususta müvekkillerine bilgi vermediklerini, sözleşmenin müvekkillerince tek taraflı ve haklı olarak feshedildiğini, kabul anlamında olmamak kaydıyla, yine sözleşmenin 10/c maddesinde tarafların sözleşme koşullarına tam uymaması durumunda diğer tarafın haklı olarak fesih yoluna gideceğinin yazılı olduğunu, davacı tarafın başta sözleşmeye aykırı proje yaptığını ve müvekkillerin onayını almadığını, süresinde birinci etabı teslim etmediğini, yüzme havuzu ve fitness merkezi kurmadığını, alman marka asansör taktırmadığını ve garaj ve çevre düzenlemesini ve süs havuzunu standartlara uygun yapmadığını, bu nedenle temerrüde düştüğünü, zira, inşaat bilirkişisi raporunda açıkça ve delilleriyle ortaya konulduğu üzere davacı tarafın, 5938 ada, 1 no'lu parsele ilişkin inşaatı sözleşme koşullarına göre yapmadığını, davacının ekonomik durumunun kötüleşmiş olduğunu ve müvekkilleri nezdinde güvenirliğininin kalmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "Taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre ilk parsel yönünden inşaatın tamamlanma oranı %75 oranına geldiğinde, davacı yüklenici davaya konu parselde inşaata başlamaya hak kazanacaktır. Gerek mahkeme dosyasında gerekse Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde, hem mahkemece yapılan tespitler hem de tarafların karşılıklı beyanları, davacı yüklenicinin ilk parsele ilişkin inşaatı %75 oranında, hatta daha yüksek bir oranda tamamladığı, ancak buna rağmen davalı arsa sahiplerinin sözleşmenin tapuya şerhine ve yüklenicinin inşaata başlamasına izin vermedikleri tartışmasızdır. Taraflarda bu hususu kabul etmişlerdir. Dosyamıza konu 5939 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda davacı yüklenicinin inşaata başlamasının ön şartı 5938 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın eksiksiz olarak yapılarak teslim edilmesi değil %75 oranında inşaatın tamamlanmasıdır. Tespit dosyasından da anlaşılacağı üzere, yüklenicinin inşaatı bitirme süresi dolmadan önce bu oran tamamlanmış olup, davacı yüklenici 5939 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda inşaata başlamaya hak kazanmıştır. Buna rağmen davacının 5939 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda inşaata başlamasına ve kat karşılığı inşaat sözleşmesini tapuya şerh ettirmesine izin vermeyerek davalılar temerrüde düşmüştür. Taraflarca sözleşme hükümleri ayakta tutulmamış her iki taraf da sözleşmenin ifasından vazgeçmişlerdir. Hal böyle iken yani özetle tarafların ayakta tutmadığı bir sözleşmeyi sırf geçerli bir fesih olmadığından tarafların iradesine aykırı olarak ayakta tutmak ve geçerli bir fesih olmadığından müspet zararın talep edilemeyeceğini ileri sürmek sözleşme serbestisi ilkesine aykırıdır. Yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere sözleşme davalı tarafça tek taraflı olarak feshedilmiştir. İlk önce davacıya inşaat ve şerh izni verilmeyerek temerrüde düşülmüş, devamında 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde tespit yaptırılmış, 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada sözleşmenin kendileri tarafından haklı nedenle feshedildiğini ileri sürmüşlerdir. Burada davacı feshin geçersizliğini ileri sürebileceği gibi bunu ileri sürmeyerek müspet zararını da talep edebilir. Davacı taraf da sözleşmeyi ayakta tutmak için elinden geleni yapmış, 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde sözleşmenin sicile şerhi için dava açmış ancak davanın reddine karar verilmiştir. Davalı taraf başka bir şirket ile anlaşarak sözleşmeyi fiili olarak da feshetmiş, davacı yüklenicinin edimini ifa etmesi fiilen de imkansız hale gelmiştir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki sözleşmenin davalılarca haksız olarak feshedildiği sonucuna varılmış olup, hal böyle olunca haksız fesih nedeni ile davacının müspet zararını talep edebileceği kanaatine varılmıştır." gerekçesiyle davacının davasının kabulüne,
Birleşen davanın ise, "...tedbir tarihi itibariyle dava konusu edilen taşınmaz üzerine imalata/inşaata başlanıp başlanmadığı, inşaat ruhsat başvurusu veya ruhsatının alınıp alınmadığı, tedbir nedeniyle inşaatın durdurulup durdurulmadığı hususunda ilgili belediye başkanlığına müzekkere yazılmış ve davacı vekiline dava dışı müteahhitle varsa sözleşmeyi ibraz etmek üzere süre verilmiştir. Davacı tarafça dosyamıza herhangi bir sözleşme ibraz edilmemiştir. Mahkememizce Palandöken Belediyesine yazılan müzekkereye verilen cevapta davaya konu taşınmaz ile ilgili 30.03.2016 tarihinde ruhsat için başvurulduğu ve herhangi bir şekilde inşaatın tedbiren durdurulmasına karar verilmediği, buna ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı yönünde cevap verilmiştir. Ayrıca yazı ekinde gönderilen belgeden anlaşılacağı üzere dava dışı üçüncü kişi şirket tarafından inşaat ruhsatının verilmesi için belediyeye 30.03.2016 tarihinde başvurulmuştur. Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kesinleşme tarihinin 11.01.2016 tarihi olduğu, davacı vekilinin de 13.01.2016 tarihinde kararı istinaf etmeyeceklerinden bahisle teminatın iadesine karar verilmesini talep ettiği, 13.01.2016 tarihinde davalı vekilinin tedbirin kaldırılmasını talep ettiği ve mahkemece de bu tarihte talebin kabul edilerek tedbirin kaldırılmasına karar verdiği anlaşılmıştır. Yani, tedbir kararının verildiği tarihten kaldırıldığı tarihe kadar davaya konu taşınmaz üzerine herhangi bir inşaat başlandığına dair bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi inşaat ruhsatı alınmasına ilişkin ilk başvuru 30.03.2016 tarihinde yani tedbir kararının kaldırılmasından sonra yapılmıştır. Kaldı ki, verilen tedbir kararı taşınmaz üzerinde yapılacak inşaatların engellenmesine, durdurulmasına yönelik olmayıp taşınmazın üçüncü kişilere temlikinin önlenmesi bakımındandır. Yani tedbir nedeni ile durdurulan bir inşaat bulunmamaktadır." gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, asıl dava yönünden, "taraflar arasında imza edilen kat karşılığı inşaat sözleşmesi incelendiğinde; 5938 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapımı kararlaştırılan binaya yönelik ifa kaydı herhangi bir şarta ya da ön koşula bağlanmamışken, davalıların kayden maliki olduğu 5939 ada, 1 parsel sayılı taşınmazdaki 12185 m² büyüklüğünde arsa vasfındaki gayrımenkulün üzerinde, mevcut imar mevzuatına, tasdikli projesine ve inşaat ruhsatına göre yapılacak konut tarzındaki bağımsız bölümlerin arsa maliklerinin yazılı muvafakati alınması kaydıyla ve daire paylaşımları yapıldıktan sonra inşaata başlanacağı öngörülmüştür.
6098 sayılı TBK'nın 170. maddesine göre; bir sözleşmenin hüküm ifade etmesi, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir olguya bırakılmışsa, sözleşme geciktirici koşula bağlanmış olur.
Aksi kararlaştırılmamışsa, geciktirici koşula bağlı sözleşme, ancak koşulun gerçekleştiği andan başlayarak hüküm ifade eder. Somut olayda bu yönüyle 5939 ada, 1 parseldeki binanın yapımı koşula bağlanmıştır. Şarta bağlı bir hukuki ilişkinin hüküm ifade edebilmesi öngörülen şartın gerçekleşmesine bağlıdır. Davalı arsa maliklerinin anılan madde kapsamında davacı yükleniciye vermiş oldukları yazılı bir muvafakat bulunmamakla sözleşmenin 2-A maddesinde yer alan koşulun gerçekleşmediği, 5939 ada, 1 parsele ilişkin olarak sözleşmenin henüz hüküm ifade etmiş sayılamayacağı, bu meyanda davacı yüklenicinin asıl davada kâr yoksunluğuna ilişkin müspet zarar tazmini isteminin yasal şartları oluşmadığından haklı ve kabul edilebilir nitelikte olmadığı ve asıl davada başkaca bir talepte bulunulmadığı görülmekle asıl davanın reddine karar verilmesi gerekliyken yanılgılı değerlendirmeyle kabul kararına hükmedilmesinin yerinde olmadığı" gerekçesiyle istinaf itirazının kabulüne, hükmün kaldırılmasına, yeniden hüküm tesis edilerek asıl davadaki tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Birleşen dava yönünden ise ilk derece mahkemesi kararında, tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle asıl dava dosyasında davalı- birleşen dava dosyasında ise davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davacı- birleşen davada davalı vekili temyiz dilekçesinde,
a. Davacı şirketin birinci etapta, ikinci etapta kâr edeceği inancı ile zarar ettiğini, basiretli bir tüccarın düşüneceği ve davranacağı şekilde hareket ederek birinci etapta masraflarını ve fedakarlığını yaptığını, birinci etabın 3,5 katı olan ikinci etap inşaatta kâr edeceğini umarak ve buna göre makine, donanım ve ekipmanlarınını hazır tutarak bunların da maliyetine katlandığını,
b. Sözleşmenin 9. maddesi ile ikinci etaba yönelik sözleşmenin kurulmasının arsa sahiplerinin rızasına bağlandığını, arsa sahiplerinin rızası elde edilemediği için Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/52 Esas sayılı dosyasında sözleşmenin tapuya şerhinin dava edildiğini, ancak mahkemenin tarafların ortak rızasını aradığından davanın reddine karar verdiğini, hal böyle olmasına rağmen, açılan bu davada mahkemenin müvekkili şirketi sözleşmeden dönen taraf olarak vasıflandırmasının büyük hata ve çelişki olduğunu,
c. Davalı tarafın yüz küsür dairelik bir inşaatta fitness salonu ve yüzme havuzu yapılmadığı gerekçesine sığındığını, müvekkili şirketin fitness salonunu tahsis ettiğini ve yüzme havuzunu da site gerçeklerine uygun olarak inşa ettiğini, bunun donanımı, işletmeciliği, kuralları ve tefrişinin site sakinlerinin ortak kararı ile site yönetiminin üstleneceği bir durum olduğunu, tefriş, donanım ve işletme ile müvekkili şirketin hiçbir alakası olmadığını, fitness salonu ve yüzme havuzu olarak tahsis edilen alana belediyenin izin verip vermeyeceği hususunun da müvekkilin sorumluluğu değil davalılar ile belediye arasındaki bir konu olduğunu beyan etmektedir.
2. Davalı- birleşen dosya davacıları vekili temyiz dilekçesinde,
a. Birleşen dosya ile talep edilen tazminatın, davalı tarafın Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, 2015/52 Esas sayılı dosyası ile mülkiyeti arsa sahibi birleşen dava davacılarına ait, 5939 ada, 1 no'lu parselin tapu kaydına tedbir konulması ve bu nedenle tedbir süresince müvekillerinin 3. kişilerle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapma imkanlarının ortadan kalkması nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin olduğunu,
b. Kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması için tapunun yükleniciye devri gerekli olup, konulan devir yasağı nedeniyle tapu devrinin mümkün olmadığını, bu durumun sözleşme yapmayı engellediğini, müvekkillerinin ancak Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/52 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın reddedilip kararın kesinleşmesi ve tedbir şehrinin tapudan terkin edilmesi sonucunda, dava dışı Bulutlar inşaat ile kat karşılığı arsa satış vaadi sözleşmesi yapabildiklerini, Palandöken Belediye Başkanlığı tarafından mahkemeye gönderilen yazının da bu durumu teyit ettiğini,
c. Erzurum 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/52 Esas sayılı dosyası incelendiğinde, dava tarihi olan 26.01.2015 tarihinden, kararın kesinleştiği tarih olan 13.01.2016 tarihine kadar tedbirin devam ettiğinin görüleceğini,
d. Hem Asliye Hukuk Mahkemesinin hem de İstinaf Mahkemesinin iddialarını irdelemeden, delilleri toplamadan ve irdelemeden birleşen davanın reddine karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan etmektedir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, asıl davada, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı alacak istemine, birleşen davada ise ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
1. Birleşen davada verilen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davalı-birleşen dava davacıları vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
2. Davacı-birleşen dosyada davalı vekilinin asıl dava dosyasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Bölge Adliye Mahkemesince asıl davanın, 5939 ada, 1 parseldeki binanın yapımının koşula bağlandığı, şarta bağlı bir hukuki ilişkinin hüküm ifade edebilmesinin öngörülen şartın gerçekleşmesine bağlı olduğu, davalı arsa maliklerinin anılan madde kapsamında davacı yükleniciye vermiş oldukları yazılı bir muvafakat bulunmamakla, sözleşmenin 2-A maddesinde yer alan koşulun gerçekleşmediği, 5939 ada, 1 parsele ilişkin olarak sözleşmenin henüz hüküm ifade etmiş sayılamayacağı, bu meyanda davacı yüklenicinin asıl davada kâr yoksunluğuna ilişkin müspet zarar tazmini isteminin yasal şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmiştir. Şart, bir sözleşmenin varlığının veya hukuki sonuçlarının gerçekleşeceği kesin olmayan gelecekteki bir olaya bağlanmasıdır. Şayet sözleşmenin hukuki sonuçlarının doğması şarta bağlanmışsa erteleyici (taliki) şart, sona ermesi şarta bağlanmışsa bozucu “infisahi” şart söz konusu olur. Şartın gerçekleşmesi tarafların iradesine, taraflarla birlikte üçüncü şahsın iradesine veya dış olaylara bağlanabilir. Somut olayda, sözlemenin 2-A maddesinde, TBK'nın 170 ve devamı maddelerinde tanımlandığı şekilde bir koşula yer verilmemiştir. Sözleşmenin 2-A maddesi şarta bağlı bir hüküm içermemektedir. Davalı arsa sahiplerinin yazılı muvafakatının alınması kaydının TBK'nın 170. maddede belirtilen koşul olarak kabulü mümkün değildir.
Eser sözleşmeleri karşılıklı borç doğuran sözleşmelerdir. Eser sözleşmelerinde, yüklenicinin öncelikli edimi, eseri, sözleşmesine, fen ve sanat kurallarına uygun olarak ifa etmektir. TBK'nın 97. maddesi uyarınca, karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde bir tarafın, diğer tarafın edimini yerine getirmesini isteyebilmesi için önce kendi edimini ifa etmesi gerekir. Dosya kapsamı, alınan bilirkişi raporları ile taraflar arasında görülüp karara bağlanan dava dosyaları içeriğinden, davacı yüklenicinin 5938 ada, 1 parsel üzerindeki inşaata ilişkin edimini sözleşme koşullarına uygun olarak yerine getirmediği, inşaatta eksik ve ayıplı işler bulunduğu anlaşılmakta olup, bu nedenle davacının asıl davadaki talebi yerinde değildir. Bu gerekçeyle asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile asıl davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. Ne var ki; bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden sonucu itibariyle doğru bulunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/4 hükmü gereğidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Birleşen davada davacı olan arsa sahiplerinin, birleşen davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının reddi ile birleşen Erzurum 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/121 Esas sayılı dosyasında verilen karara ilişkin, Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
2. Asıl davada, davacı yüklenici şirket vekilinin Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmeye yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile, sonucu itibarıyla doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin, davalı ve birleşen davada davacı olan arsa sahiplerinden alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı ve birleşen davada davalı olan yükleniciye verilmesine,
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı H. Yapı İnşaat Taahhüt Madencilik Turizm Enerji Tic. ve San. Ltd. Şti. peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
Aşağıda yazılı harcın temyiz eden birleşen davada davacılardan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
29.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mahmut Coşkun Belkıs Karakaş Mehmet Aksu Mehmet Özdemir Doğan Ağırman

