EŞİ İLE DOĞAL OLMAYAN YOLLARDAN CİNSEL İLİŞKİ GERÇEKLEŞTİRMEK CİNSEL ŞİDDETE YÖNELİK BİR DAVRANIŞ OLUP BOŞANMA SEBEBİ TEŞKİL EDER.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/2-131
KARAR NO : 2022/1452
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 11/10/2019
NUMARASI : 2019/2398 - 2019/2833
DAVACI-DAVALI : G.A. vekili Av. E.K.M.
DAVALI-DAVACI : S.A. vekili Av. Ö.F.K.
1. Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince verilen İlk Derece Mahkemesinin asıl dava yönünden verdiği kararın kaldırılarak, asıl davanın reddine ilişkin karar, davacı-birleşen davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı-Birleşen Davalı İstemi:
4. Davacı-birleşen davalı vekili 08.04.2016 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 14.08.2015 tarihinde evlendiklerini, ortak çocuklarının bulunmadığını, eşlerin iki aydır fiilen ayrı yaşadıklarını, erkeğin eşine bağımsız konut temin etmediğini, erkeğin ailesinin davacıya “deli” şeklinde hitap etmeleri yanında hakaret ve küfür de ettiklerini, davalının tüm bunlara sessiz kaldığını, erkeğin eşine fiziksel ve cinsel şiddet uyguladığını, buna ilişkin olarak davalı hakkında Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmekte olan 2016/4.0 ve 2016/5.8 sayılı soruşturma sayılı dosyaların bulunduğunu, erkeğin verdiği ifadesinde eşi ile uygunsuz ilişkiye girdiğini kabul ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına müvekkili yararına 600 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-Birleşen Davacı İstemi:
5. Davalı-birleşen davacı vekili 03.05.2016 tarihli cevap ve birleşen dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, eşlerin görücü usulü ile evlendiklerini, evlilik öncesinde birbirlerini fazla tanıyamadıklarını, evliliğin bu hâle gelmesinde kadın eşin kusurlu olduğunu, davacının birlik görevlerini yerine getirmediğini, ev işlerini yapmadığını, müvekkilinin annesinin hastalığı ile ilgilenmediği gibi müvekkiliyle iletişim kurmadığını ileri sürerek asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Vakfıkebir Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 07.06.2017 tarihli ve 2016/236 E., 2017/253 K. sayılı kararı ile; Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/4.1 soruşturma sayılı dosyasında erkeğin eşine karşı ters ilişkide bulunduğunu kabul ettiği, buna karşılık kadın eşten kaynaklanan kusurlu bir davranışın ispatlanamadığı, hâl böyle olunca erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle birleşen karşı davanın reddine, asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına 300 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 3.000 TL maddi, 3.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı-birleşen davacı vekili tarafından istinaf isteminde bulunmuştur.
8. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 21.11.2018 tarihli ve 2018/2272 E., 2018/2780 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesince yapılan yargılamada erkeğin davasının reddine yönelik kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, ne var ki kadının kabul edilen davasına yönelik yapılan incelemede boşanmaya karar verebilmek için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılması gerektiği, dosyada dinlenen davacı tanık beyanlarının davacıdan duyuma dayalı aktarma beyanlar olduğu, erkeğin eşini ters ilişkiye zorladığına ilişkin bir delilin ortaya konulamadığı, konuyla ilgili yapılan soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildiği gözetilmeksizin asıl davanın kabulünün doğru olmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Kararı:
9. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 26.06.2019 tarihli ve 2019/2079 E., 2019/7685 K. sayılı kararı ile;
“… Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, ilk derece mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere, davacı-karşı davalı kadının eşinin kendisini, ters ilişkiye zorladığına ilişkin iddiasının kanıtlandığı Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2016/4.1 soruşturma sayılı dosyasındaki davalı-karşı davacı erkeğin kabul beyanından anlaşılmaktadır. O halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akış karşısında davacı-karşı davalı kadın dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kadının davasının kabulüne yönelik davalı-karşı davacı erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilecek yerde, yazılı şekilde yetersiz gerekçe ile davalı-karşı davacı erkeğin istinaf başvurusunun kabulü ile davacı-karşı davalı kadının davasının reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Direnme Kararı:
11. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 11.10.2019 tarihli ve 2019/2398 E., 2019/2833 K. sayılı kararı ile; Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itiraz edilmeksizin kesinleşen ve sonuç olarak kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen 2016/4.1 soruşturma sayılı dosyasında erkeğin eşini ters ilişkiye zorladığına ilişkin herhangi bir kabul beyanının bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2016/4.1 soruşturma sayılı dosyasında erkeğin “eşini doğal olmayan yolla cinsel ilişkiye zorladığına” ilişkin kabul beyanın bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre erkeğin soruşturma dosyasında mevcut bulunan 28.03.2016 tarihli sorgulama tutanağında yer alan beyanlarının boşanma hükmüne esas alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
15. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
16. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır.
17. Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m. 2). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.
18. Yargıtay boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, ferileri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusurluluk durumlarını ise “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların kusurluluk durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
19. Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiasıyla boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz, az kusurlu veya eşit kusurlu (TMK m. 166/1) olmaya gerek olmayıp, ağır kusurlu tarafın dahi (TMK m. 166/2) dava hakkı vardır. Maddenin ikinci fıkrası uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Tarafların TMK’nın 166/2. maddesine göre boşanmalarına karar verilirken dikkat edilmesi gereken husus; az kusurlu durumda olan davalı eşin açılan davaya itiraz hakkı olduğudur. Böyle bir durumda hâkim “ileri sürülen itirazın, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna ve ayrıca evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı” kanaatine vardığı takdirde boşanmaya karar verilebilecektir.
20. Bu açıklamalar kapsamında eldeki davaya gelince; İlk Derece Mahkemesince, kadın eşten kaynaklanan kusurlu bir davranışın ispatlanamadığı, erkeğin ise hakkında yürütülen savcılık dosyasına verdiği ifadesinde “eşi ile ters ilişkide bulunduğunu” kabul ettiği gerekçesi ile boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de istinaf talebi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda, erkeğin eşini ters ilişkiye zorladığına ilişkin bir delilin ortaya konulamadığı gerekçesiyle asıl davanın da reddine karar verilmiştir. Özel Daire tarafından ise erkeğin eşini ters ilişkiye zorladığına ilişkin iddianın Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/4.1 soruşturma sayılı dosyasında yer alan 28.03.2016 tarihli sorgulama tutanağındaki beyanından anlaşıldığı, böyle olunca taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar bozulmuştur.
21. Şiddet; bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesi ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı veya özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik her türlü tutum ve davranış olarak açıklanmaktadır. Gerçekten de “şiddet” kavramının sözlük anlamına bakılması dahi ne denli yaygın bir alanda etkin olduğunu göstermektedir. Şiddeti genelde algılandığı gibi yalnızca “fiziksel zarar” ile açıklamak yeterli değildir. Evlilik birliği içerisinde eşler arasında cinsel ilişki kurulamaması veya kurulmasına rağmen cinsellikle ilgili aykırı davranışlar sergilenmesi, cinsel şiddete yönelik davranışlardan olup, evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında kusur belirlemesi bakımından hükme esas alınabilir.
22. Somut olaya gelince; tarafların 14.08.2015 tarihinde evlendikleri, evlilik birliği devam ederken kadının 24.03.2016 tarihinde nitelikli cinsel saldırı suçlamasıyla eşi hakkında şikâyetçi olduğu, erkeğin yapılan soruşturma uyarınca savcılık tarafından alınan 28.03.2016 tarihli ifadesinde, "eşim ile çok sayıda cinsel ilişkiye girdim yine anal yolla da ilişkiye girdiğim olmuştur. Tahminen üç kez anal yoldan cinsel ilişkiye girdik, bunların birincisi eşimin isteği ile ikinci benim isteğimle üçüncüsü ise ortak kararımız ile olmuştur. 2015 yılında da bu şekilde ilişkiye girdiğimizi hatırlıyorum" “üç kez anal yoldan cinsel ilişkiye girdiğini” ifade ettiği, hâl böyle olunca eldeki davada olduğu gibi eşi ile doğal olmayan yollardan cinsel ilişki gerçekleştirmek, cinsel şiddete yönelik bir davranış olup, evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında kusurlu davranışlardan sayılır.
23. Hâl böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı-birleşen davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 373/2. maddesi uyarınca dosyanın Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 08.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
EŞİ İLE DOĞAL OLMAYAN YOLLARDAN CİNSEL İLİŞKİ GERÇEKLEŞTİRMEK CİNSEL ŞİDDETE YÖNELİK BİR DAVRANIŞ OLUP BOŞANMA SEBEBİ TEŞKİL EDER.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/2-131
KARAR NO : 2022/1452
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 11/10/2019
NUMARASI : 2019/2398 - 2019/2833
DAVACI-DAVALI : G.A. vekili Av. E.K.M.
DAVALI-DAVACI : S.A. vekili Av. Ö.F.K.
1. Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince verilen İlk Derece Mahkemesinin asıl dava yönünden verdiği kararın kaldırılarak, asıl davanın reddine ilişkin karar, davacı-birleşen davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı-Birleşen Davalı İstemi:
4. Davacı-birleşen davalı vekili 08.04.2016 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 14.08.2015 tarihinde evlendiklerini, ortak çocuklarının bulunmadığını, eşlerin iki aydır fiilen ayrı yaşadıklarını, erkeğin eşine bağımsız konut temin etmediğini, erkeğin ailesinin davacıya “deli” şeklinde hitap etmeleri yanında hakaret ve küfür de ettiklerini, davalının tüm bunlara sessiz kaldığını, erkeğin eşine fiziksel ve cinsel şiddet uyguladığını, buna ilişkin olarak davalı hakkında Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmekte olan 2016/4.0 ve 2016/5.8 sayılı soruşturma sayılı dosyaların bulunduğunu, erkeğin verdiği ifadesinde eşi ile uygunsuz ilişkiye girdiğini kabul ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına müvekkili yararına 600 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-Birleşen Davacı İstemi:
5. Davalı-birleşen davacı vekili 03.05.2016 tarihli cevap ve birleşen dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, eşlerin görücü usulü ile evlendiklerini, evlilik öncesinde birbirlerini fazla tanıyamadıklarını, evliliğin bu hâle gelmesinde kadın eşin kusurlu olduğunu, davacının birlik görevlerini yerine getirmediğini, ev işlerini yapmadığını, müvekkilinin annesinin hastalığı ile ilgilenmediği gibi müvekkiliyle iletişim kurmadığını ileri sürerek asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Vakfıkebir Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 07.06.2017 tarihli ve 2016/236 E., 2017/253 K. sayılı kararı ile; Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/4.1 soruşturma sayılı dosyasında erkeğin eşine karşı ters ilişkide bulunduğunu kabul ettiği, buna karşılık kadın eşten kaynaklanan kusurlu bir davranışın ispatlanamadığı, hâl böyle olunca erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle birleşen karşı davanın reddine, asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına 300 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 3.000 TL maddi, 3.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı-birleşen davacı vekili tarafından istinaf isteminde bulunmuştur.
8. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 21.11.2018 tarihli ve 2018/2272 E., 2018/2780 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesince yapılan yargılamada erkeğin davasının reddine yönelik kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, ne var ki kadının kabul edilen davasına yönelik yapılan incelemede boşanmaya karar verebilmek için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılması gerektiği, dosyada dinlenen davacı tanık beyanlarının davacıdan duyuma dayalı aktarma beyanlar olduğu, erkeğin eşini ters ilişkiye zorladığına ilişkin bir delilin ortaya konulamadığı, konuyla ilgili yapılan soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildiği gözetilmeksizin asıl davanın kabulünün doğru olmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Kararı:
9. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 26.06.2019 tarihli ve 2019/2079 E., 2019/7685 K. sayılı kararı ile;
“… Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, ilk derece mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere, davacı-karşı davalı kadının eşinin kendisini, ters ilişkiye zorladığına ilişkin iddiasının kanıtlandığı Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2016/4.1 soruşturma sayılı dosyasındaki davalı-karşı davacı erkeğin kabul beyanından anlaşılmaktadır. O halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akış karşısında davacı-karşı davalı kadın dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kadının davasının kabulüne yönelik davalı-karşı davacı erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilecek yerde, yazılı şekilde yetersiz gerekçe ile davalı-karşı davacı erkeğin istinaf başvurusunun kabulü ile davacı-karşı davalı kadının davasının reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Direnme Kararı:
11. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 11.10.2019 tarihli ve 2019/2398 E., 2019/2833 K. sayılı kararı ile; Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itiraz edilmeksizin kesinleşen ve sonuç olarak kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen 2016/4.1 soruşturma sayılı dosyasında erkeğin eşini ters ilişkiye zorladığına ilişkin herhangi bir kabul beyanının bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2016/4.1 soruşturma sayılı dosyasında erkeğin “eşini doğal olmayan yolla cinsel ilişkiye zorladığına” ilişkin kabul beyanın bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre erkeğin soruşturma dosyasında mevcut bulunan 28.03.2016 tarihli sorgulama tutanağında yer alan beyanlarının boşanma hükmüne esas alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
15. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
16. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır.
17. Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m. 2). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.
18. Yargıtay boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, ferileri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusurluluk durumlarını ise “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların kusurluluk durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
19. Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiasıyla boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz, az kusurlu veya eşit kusurlu (TMK m. 166/1) olmaya gerek olmayıp, ağır kusurlu tarafın dahi (TMK m. 166/2) dava hakkı vardır. Maddenin ikinci fıkrası uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Tarafların TMK’nın 166/2. maddesine göre boşanmalarına karar verilirken dikkat edilmesi gereken husus; az kusurlu durumda olan davalı eşin açılan davaya itiraz hakkı olduğudur. Böyle bir durumda hâkim “ileri sürülen itirazın, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna ve ayrıca evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı” kanaatine vardığı takdirde boşanmaya karar verilebilecektir.
20. Bu açıklamalar kapsamında eldeki davaya gelince; İlk Derece Mahkemesince, kadın eşten kaynaklanan kusurlu bir davranışın ispatlanamadığı, erkeğin ise hakkında yürütülen savcılık dosyasına verdiği ifadesinde “eşi ile ters ilişkide bulunduğunu” kabul ettiği gerekçesi ile boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de istinaf talebi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda, erkeğin eşini ters ilişkiye zorladığına ilişkin bir delilin ortaya konulamadığı gerekçesiyle asıl davanın da reddine karar verilmiştir. Özel Daire tarafından ise erkeğin eşini ters ilişkiye zorladığına ilişkin iddianın Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/4.1 soruşturma sayılı dosyasında yer alan 28.03.2016 tarihli sorgulama tutanağındaki beyanından anlaşıldığı, böyle olunca taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar bozulmuştur.
21. Şiddet; bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesi ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı veya özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik her türlü tutum ve davranış olarak açıklanmaktadır. Gerçekten de “şiddet” kavramının sözlük anlamına bakılması dahi ne denli yaygın bir alanda etkin olduğunu göstermektedir. Şiddeti genelde algılandığı gibi yalnızca “fiziksel zarar” ile açıklamak yeterli değildir. Evlilik birliği içerisinde eşler arasında cinsel ilişki kurulamaması veya kurulmasına rağmen cinsellikle ilgili aykırı davranışlar sergilenmesi, cinsel şiddete yönelik davranışlardan olup, evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında kusur belirlemesi bakımından hükme esas alınabilir.
22. Somut olaya gelince; tarafların 14.08.2015 tarihinde evlendikleri, evlilik birliği devam ederken kadının 24.03.2016 tarihinde nitelikli cinsel saldırı suçlamasıyla eşi hakkında şikâyetçi olduğu, erkeğin yapılan soruşturma uyarınca savcılık tarafından alınan 28.03.2016 tarihli ifadesinde, "eşim ile çok sayıda cinsel ilişkiye girdim yine anal yolla da ilişkiye girdiğim olmuştur. Tahminen üç kez anal yoldan cinsel ilişkiye girdik, bunların birincisi eşimin isteği ile ikinci benim isteğimle üçüncüsü ise ortak kararımız ile olmuştur. 2015 yılında da bu şekilde ilişkiye girdiğimizi hatırlıyorum" “üç kez anal yoldan cinsel ilişkiye girdiğini” ifade ettiği, hâl böyle olunca eldeki davada olduğu gibi eşi ile doğal olmayan yollardan cinsel ilişki gerçekleştirmek, cinsel şiddete yönelik bir davranış olup, evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında kusurlu davranışlardan sayılır.
23. Hâl böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı-birleşen davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 373/2. maddesi uyarınca dosyanın Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 08.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.