KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

EŞİN EVLİLİK BİRLİĞİNDEN KAYNAKLI YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRMEMEK AMACIYLA EVDEN AYRILDIĞI VE GERİ DÖNMEDİĞİ SABİT OLUP BOŞANMAYA KARAR VERİLMESİ GEREKMEKTEDİR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/2-653
Karar No       : 2025/25

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ                          : 08.02.2023
SAYISI                          : 2022/2144 E., 2023/184 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 08.11.2022 tarihli ve 2022/6468 Esas,
                                        2022/8951 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 05.10.2017 tarihinde evlendiklerini, davalı eşin evlendikten beş gün sonra 10.10.2017 tarihinde Ankara’da olan ortak konutu terk ederek evde bulunan 7.300,00 TL ile Kastamonu’da yaşayan ailesinin yanına gittiğini, tüm aramalara rağmen telefonunu açmadığını, mesaj yolu ile davacıya asılsız ithamlarda bulunduğunu, yapılan araştırma sonucunda "davalı ve ailesinin evlenme vaadiyle dolandırıcılık yaptıklarının" öğrenildiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 30.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, davacı ile sosyal medya üzerinden tanıştıklarını, ailesinin gelip kendisini istemesi üzerine evlendiklerini, davacının önceki evliliğinden olan çocuğunu kendisinden sakladığını, evliliğin ikinci gününde davacının kendisine zorla içki içirdiğini, sarhoş olmasından faydalanarak eşinin kendisini doğal olmayan cinsel ilişkiye zorladığını, söylediklerini yapmadığı takdirde kendisini öldürmekle tehdit ettiğini, bu nedenle korkup ailesinin yanına döndüğünü, ailesi ve kendisi hakkında ileri sürülen dolandırıcılık iddialarının asılsız olduğunu belirterek boşanmayı kabul etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 18.10.2018 tarihli ve 2017/1000 Esas, 2018/880 Karar sayılı kararı ile; toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, davalının evlendikten beş gün sonra hiçbir sebep yokken düğün takıları ile evden ayrıldığı, kadın eşin memleketine gidildiğinde muhtarın dahi "davalının ailesinin davalıyı bu şekilde pek çok kez evlendirdiğini, bu yolla dolandırıcılık yaptıklarını" ifade ettiği, tanık olarak dinlenen davalı eşin üvey babasının bu hususu doğrular nitelikte beyanda bulunduğu, ceza dosyası dikkate alındığında kadının evlenme niyetiyle hareket etmediği ve ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, erkek eş yararına 25.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 19.04.2022 tarihli ve 2022/187 Esas, 2022/820 Karar sayılı kararı ile; eldeki boşanma hükmüne esas alındığı anlaşılan dosya içerisinde mevcut Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.09.2018 tarihli duruşmasında ifade veren tanık İsmail D.’nın beyanlarının kadın eşin evlilik öncesi yaşantısına ilişkin olduğu, evlilik birliği kurulmadan önceki olaylara dayanılarak boşanma davası açılamayacağı, taraflar arasındaki evlilik sonrası döneme ilişkin olarak ise davalının dolandırıcılık ve hırsızlık eylemlerinin kanıtlanamadığı, Yargıtayın yerleşik içtihatları uyarınca ortak evi terk etmenin 4721 sayılı Kanun’un 166/1. maddesine dayalı olarak açılan davalarda tek başına boşanma nedeni olarak nitelendirilemeyeceği, kaldı ki kadının erkek hakkında ceza davası açılmasını gerektirecek bir takım iddialar nedeniyle evi terk ettiği, bunun dışında mahkemece dinlenen davacı tanık beyanlarından da davalının boşanmaya sebep olan kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

 2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... Eşlerin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri, Türk Medeni Kanununda açıkça düzenlenmiştir. Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar. (TMK m. 185) Birbirlerine yardım etmek, saygı ve anlayış göstermek ve aile onurunu gözetmekle yükümlüdürler. (TMK m.322) Bölge adliye mahkemesince her ne kadar “Bu ceza dosyası içerisinde tanık olarak dinlenilen (Ankara 10.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 20/09/2018 tarihli duruşması) ve eldeki boşanma dosyasında beyanının hükme esas alındığı anlaşılan İsmail D.’nın beyanlarının, davalının evlilikten önceki yaşantısına ilişkin olduğu” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de davalı kadın evlilik öncesinde gerçekleştirdiği olaylar nedeniyle evlilik sırasında da yaygın söylentiye neden olmakla evliliğin onurunu gözetmeyerek birlik görevlerini ihmal etmiştir. Kaldı ki, çıkar amacıyla evlilik yapma iradesinin halen devam ettiği, önceki olayların da bu evliliğinde karine teşkil edeceği, birlik görevlerini yerine getirmemek üzere evi terk edip gittiği, erkeğin usulüne uygun şekilde dayandığı ceza dosyası ve tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde kadının evlenmeyi kazanç sağlamak üzere yaptığı anlaşılmaktadır. Hal böyle iken ilk derece mahkemesinin davanın kabulü kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; boşanma davalarında evliliğin hangi saikle yapıldığının değil evlilik birliği içerisinde tarafların kusurlu davranışlarının kanıtlanıp kanıtlanmadığının önemli olduğu, eldeki davada ilk derece mahkemesince kadın eşe yüklenen ortak evi terk etmesi vakıasının Yüksek Yargıtay tarafından 4721 sayılı Kanun’un 166/1. maddesine dayalı davada tek başına boşanma nedeni olarak kabul edilmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dosya kapsamı ve toplanan delillere göre davalı kadın eşten kaynaklanan kusurlu bir davranışın ispatlanıp ispatlanamadığı, buradan varılacak sonuca göre erkek eş tarafından açılan boşanma davasının kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ve 185. maddeleri.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

2. Bilindiği üzere 4721 sayılı Kanun'un "Evlilik birliğinin sarsılması" başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;

"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

 Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir" hükmünü taşımaktadır.

3. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır.

4. Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay içtihatları uyarınca bu hüküm tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlanmaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki "birlik artık sarsılmıştır" diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (4721 sayılı Kanun md. 2). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 Esas, 2015/2795 Karar sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (4721 sayılı Kanun md. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.

5. Boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, ferileri ve boşanmanın mali sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusurluluk durumlarını ise "kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş" şeklinde belirlenmesi gerekmektedir. Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da "kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine" karar vererek her bir boşanma davasında tarafların kusurluluk durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.

6. Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiasıyla boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz, az kusurlu veya eşit kusurlu (4721 sayılı Kanun md. 166/1) olmaya gerek olmayıp, ağır kusurlu tarafın dahi (4721 sayılı Kanun md. 166/2) dava hakkı vardır. Maddenin 2. fıkrası uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166/2. maddesine göre boşanmalarına karar verilirken dikkat edilmesi gereken husus; az kusurlu durumda olan davalı eşin açılan davaya itiraz hakkı olduğudur. Böyle bir durumda hâkim "ileri sürülen itirazın, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna ve ayrıca evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı" kanaatine vardığı takdirde boşanmaya karar verilebilecektir.

7. Eldeki davaya gelince; İlk Derece Mahkemesince, davalının evlendikten beş gün sonra hiçbir sebep yokken düğün takıları ile evden ayrıldığı, kadın eşin ve ailesinin evlilik yoluyla doladırıcılık yaptıkları gerekçesiyle boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de davalının istinaf istemi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince fiili ayrılığın tek başına boşanma sebebi olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Daire, yapılan yargılama ve toplanan delillerden; kadının evlenmeyi kazanç sağlamak üzere yaptığının anlaşıldığı, böyle olunca davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar bozulmuştur.

8. Türk Medeni Kanunu'nun 185. maddesi uyarınca; evlenmeyle, eşler arasında evlilik birliğinin kurulduğu kabul edilmiştir. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Taraflar birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar. Bu birliktelik; duygusal, ekonomik, sosyal, fiziksel ve görsel tüm birliktelikleri kapsar. Belirtilen hususlar, yasal düzenleme bulunmasa dahi evliliğin doğasından kaynaklanan en tabii sonuçlardandır.

9. Somut olaya gelince; tarafların 05.10.2017 tarihinde evlenerek Ankara'da yaşamaya başladıkları, kadının 10.10.2017 tarihinde ortak konutu terk ederek Kastamonu'da yaşayan ailesinin yanına gittiği, eşi ve ailesi tarafından yapılan aramalara cevap vermediği, bunun üzere davacının ailesi ile birlikte davalının yaşadığı yere gittikleri, burada davalının ailesi ile birlikte hareket etmek suretiyle kazanç amaçlı evlilikler gerçekleştirdiği yönünde bilgi sahibi oldukları, davalının ortak konuta dönmemesi üzerine 01.11.2017 tarihinde erkeğin eldeki boşanma davasını açtığı, kadının ise eşi hakkında tehdit ve nitelikli cinsel saldırı suçlamalarından şikayette bulunduğu anlaşılmıştır.

10. Davalının Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.09.2020 tarihli ve 2018/. Esas, 2020/2.4 Karar sayılı dosyasında vermiş olduğu 05.10.2018 tarihli ifadesinde; eşinin kendisine zorla içki içirmeye çalıştığını, içmediği takdirde kendisini öldüreceğini söylediğini, korktuğu için içki içmek zorunda kaldığını, sonrasında eşinin kendisini doğal olmayan cinsel ilişkiye zorladığını, direnmesi üzerine normal yoldan cinsel ilişkiye girdiklerini, yaşanan olay nedeni ile 10.10.2017 tarihinde eşine haber vermeden evden ayrıldığını, otobüs bulamadığı için yoldan tesadüfen geçen bir tıra binerek ailesinin yanına gittiğini, kayın pederi aradığında yaşadıklarını anlatmadığını ve bir daha da eve dönmediğini beyan etmiştir. Aynı dosyada tanık olarak dinlenen Ferdi D. aynen "Erkan K.'nu tanımam, Hanım K.'nun tanırım, Hanım K. mahalleden komşumuz aynı zamanda uzaktan akrabamızdır, Hanım'ın Erkan beyle evlendiğini dahi bilmiyorum, ben orman işçisiyim. Mahalleye geldiğimde mahalle halkından Hanım'ın evlenip en fazla iki gün sonra geri geldiğini, aradan bir süre geçtikten sonra başka biriyle evlenip iki gün sonra yine döndüğünü duyardım, Hanım'ı mahallede görürdüm ancak yanında hiç bir erkekle gezdiğini görmedim, bütün mahalle Hanım'ın evlenip bıraktığını, evlendiği kişilerden para istediğini iftira attığını bilir, Hanım şuanda da benim öz teyzemin oğlu Hasan G. oğlu ile imam nikahı ile birlikte yaşamaktadırlar, 2-3 ay önce imam nikahı kıydılar, Hanım D. K.'nun annesi ile benim annem teyze çocuklarıdır, ben doğduğumdan beri aynı mahallede otururuz. Hanım'ın 4-5 kere evlenip döndüğünü bilirim, Hanım ve annesi Sevgi başlık parası altında dolandırıcılık yapmayı alışkanlık haline getirmişlerdir" şeklinde, davalının öz babası İsmail D. ise "Hanım K. benim öz kızımdır, kendisiyle beraber oturmuyorduk, Erkan K. ile evlenmiş, evlendiğinden benim bilgim yoktur, daha sonrasında da Erkan'dan ayrılmış, ayrıldığından bilgim yoktur, ben kızım ile konuşmuyorum, bu nedenle bu evlilikle ilgili herhangi bir bilgim yoktur, daha önce de birkaç kez Hanım'ı kocaya vermişlerdi, her defasında kocadan ayrılıp geliyor, bu sefer de resmi nikah yapmışlar, kızım annesi Sevgi ile birlikte yaşıyorlar, Sevgi benden ayrıldıktan sonra Ümit D. ile evlenmiştir. Hanım, Sevgi ve Ümit birlikte kalıyorlar, Hanım'ı kocaya veren de Ümit'dir, bu şekilde kocaya gittiği yerlerden para alıyorlar, para karşılığında benim kızımı satıyorlar, Hanım'ı Sevgi bu şekilde 18 yaşından beri kocaya verip alır" şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.

11. Belirtmek gerekir ki; 4721 sayılı Kanun'un 185. maddesi kapsamında eşlerin karşılıklı hak ve yükümlülükleri değerlendirilirken "içten bağlılık" ilkesi gözetilmelidir. Bu ilkeye göre "eşine içten bağlı kişinin yapmayacağı davranışlar" evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin ihlali olarak kabul edilir. Dosya kapsamı yukarıda yer verilen tanık beyanları ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, evliliğin beşinci gününde ortak konutu terk eden, terk sebebini soyut iddialar dışında ortaya koyamayan, evliliğin kurtarılması yönünde eşinin ve özellikle kayın pederinin girişimlerine dahi cevap vermeyen davalının; gerçekten de 4721 sayılı Kanun'un 185. maddesi ile düzenleme altına alınan evlilik birliğinden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla evden ayrıldığı ve geri dönmediği şeklindeki kusurlu davranışı sabit olup, boşanmaya karar verilmelidir.

12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararının yerinde olduğu, evlilik sonrası yaşanan olaylarda davalıdan kaynaklanan kusurlu bir davranışın ispatlanamadığı, fiili ayrılığın tek başına evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulüne elverişli bir kusurlu davranış olmadığı, böyle olunca direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

13. Hâl böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 maddesinin 2. fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

12.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 17’si BOZMA, 8’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.