KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

FAİZ ALACAĞI İSTEMİ, BELİRSİZ ALACAK DAVASI ŞEKLİNDE TALEP EDİLEBİLİR.

T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2023/3357
Karar No      : 2024/3407

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 06.03.2023
SAYISI                                 : 2022/1607 E., 2023/337 K.

Taraflar arasındaki faiz alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili tarafından açılan Boyabat Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/709 Esas, 2021/831 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde müteveffadan intikal eden miras payları sebebiyle davalılardan 121.180,00 TL'nin tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, müvekkili asil tarafından sehven faiz talep edilmediğini, Boyabat Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/709 Esas, 2021/831 Karar sayılı dosyasında davalılardan tahsiline karar verilen 121.180,00 TL’nin 16.04.2013 tarihinden itibaren işleyecek faizin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacı tarafa faiz miktarının açıklattırılması ve harcın tamamlattırılması gerektiğini, 2020/709 Esas sayılı dosyasında verilen karar henüz kesinleşmediğinden bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının faiz talebinin zamanaşımına uğradığını, 2020/709 Esas sayılı dosyada fazlaya dair haklarını saklı tutmadığını, kararın kesinleşmesi yapılmadan icraya konulamayacağı için karar kesinleşmeden faiz de talep edilemeyeceğini, davacı haklı olsa bile ıslah yaptığı tarihten itibaren faiz alabileceğini, açılan davanın ve talebin hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının gerekli tüm özeni göstermesine rağmen alacağın miktarını veya değerini davanın açıldığı anda tam ve kesin olarak belirlemesinin imkânsız olduğu bir durum bulunmadığı, davacının alacak miktarını belirlemeyi sağlayan bilgi ve belgelere sahip olduğu, eldeki davayı belirsiz alacak davası olarak açmakta hukuki yararı bulunmadığı, dava açılmasında hukuki yararın bulunmasının dava şartı olduğu, belirli bir alacak için belirsiz alacak davası açılmasında ise hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle HMK'nın 115/2 nci maddesi gereği belirsiz alacak talepli açılan davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

 İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde; faiz alacağının belirsiz alacak davasına konu edilmesinde hukuki bir engelin bulunmadığını, faiz alacağının teknik bir konu olduğu bu nedenle uzman bir bilirkişi tarafından hesaplattırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarlayarak kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, faiz alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “belirsiz alacak davası” ve “kısmi dava” ile ilgili açıklama yapılmasında yarar vardır.

2. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107 nci maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.

3. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107 nci maddesi;

"1- Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

2- Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

3- Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." şeklinde düzenlenmiş olup 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un (7251 sayılı Kanun) 7 nci maddesi ile 107 nci maddenin ikinci fıkrası değiştirilmiş, üçüncü fıkrası ise yürürlükten kaldırılmıştır. Ayrıca maddenin başlığı “Belirsiz alacak ve tespit davası” iken “Belirsiz alacak davası” olarak değiştirilmiştir.

4. Daha sonra 7251 sayılı Kanun’un 7 nci maddesiyle değişikliğe uğrayan 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir

(2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.

(3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)” şeklini almıştır.

5. Buna göre belirsiz alacak davası davanın açıldığı tarihte alacağın tutarının ya da değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin davacıdan beklenemeyeceği ya da bunun olanaksız olduğu durumlarda, alacaklının, hukuksal ilişkiyi ve en az bir tutar ya da değeri belirterek açabileceği dava olarak tanımlanabilir (Türk Hukuk Lûgatı, Ankara 2021, C.1., s. 148).

6. Hükümet tasarısında yer almayan belirsiz alacak davasını düzenleyen 107 nci madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi ile ihdas edilmiş ve kanunlaşmıştır.

7. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.

8. Madde gerekçesinde; "Bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hâllerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kıstaslar kabul edilmiştir.

9. Bu kıstaslar, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;

i. Davacının kendisinden beklenememesi,

ii. Bunun olanaksız olması,

iii. Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.

10. Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır.

11. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2021 tarihli, 2021/(22)9-629 Esas, 2021/1334 Karar ile 24.05.2022 tarihli ve 2019/10(21)-592 Esas, 2022/706 Karar sayılı kararlarında da aynı hususlara işaret edilmiştir.

12. Belirsiz alacak davasının düzenlenme nedeni, davacının dava açarken alacağının tümü için dava açmak istediği hâlde, alacağının miktarını belirlemesi imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek olmasıdır. Davacının belirsiz alacak davası açarken amacı alacağının tümünü dava etmek ve tümü hakkında karar verilmesini sağlamaktır. Kısmi dava açmakta olduğu gibi, alacağının bir kısmını dava etmek değildir. Dava dilekçesinde belirttiği talep sonucu da geçicidir, dava açarken asıl amacı alacağının belirlenir belirlenmez bu miktar üzerinden karara bağlanmasıdır. Belirsiz alacak davasında davacıya alacağını belirlemesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek olduğu istisnai bir durumda böyle bir dava açma olanağı tanınmıştır. Kanun koyucu alacağın belirlenmesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek durumda olması hâlinde belirsiz alacak davası açma imkânı tanıdığına göre, böyle bir davanın sonuçlarının da amaca uygun olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle talep sonucu hangi tarihte kesin olarak belirtilirse belirtilsin, dava açıldığı tarihte kesin talep sonucu miktarınca zamanaşımı süresi kesilmiş sayılmalıdır (Hakan Pekcanıtez, Belirsiz Alacak Davası (HMK md.107), Ankara 2011, s. 59).

13. Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya ise kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukukî ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir.

14. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6100 sayılı Kanun'un 109 uncu maddesi “Kısmi dava” başlığı ile;

“1- Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.

2- Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz.

3- Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” şeklindeki hüküm ile düzenlenmiş, daha sonra 11.04.2015 tarihli ve 29323 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6644 sayılı Yargıtay Kanunu İle Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 4 üncü maddesi ile ikinci fıkra yürürlükten kaldırılmıştır.

3. Değerlendirme

1. Davacı tarafından açılan Boyabat Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/709 Esas, 2021/831 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde davalılardan 121.180,00 TL tazminatın tahsili ile davacıya ödenmesine karar verildiği, ancak davada sehven faiz talep edilmediği gerekçesiyle 01.02.2022 tarihli dava dilekçesi ile davanın belirsiz alacak davası olduğu belirtilmek suretiyle 5.000,00 TL istemi ile fazlaya ilişkin haklar açıkça saklı tutularak eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; alacağın ancak tam ve kesin olarak belirlenebilir olması durumunda belirli bir alacağın varlığından söz edilebileceği davacı vekili dava dilekçesinde açıkça belirtmek sureti ile belirsiz alacak davası açtığı, alacak talebinde bulunanın hukuki yararının bulunmadığından söz edilemeyeceği alacağın belirli bir alacak olduğu kabul edilse dahi harç tamamlattırılarak işlem yapma olanağının bulunduğu açıktır.

3. Kaldı ki somut olayda; davacının talep konusu olan faiz alacağının hesaplanması uzman bir bilirkişi tarafından yapılması gereken teknik bir konu olup davacının bu alacağın miktarını tam ve kesin olarak bilmesi mümkün olmadığından davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında bir engel bulunmamaktadır.

4. O hâlde mahkemece tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delilleri toplanarak sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.06.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.

Başkan             Üye                      Üye                            Üye                Üye 
Hikmet Onat      Gülfem Saygılı     Sevinç Türközmen     Suat Arslan    Cengiz Balıkçı

İÇTİHAT YORUMU : Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 12 Haziran 2024 tarihli kararındaki, “… davacının talep konusu olan faiz alacağının hesaplanması uzman bir bilirkişi tarafından yapılması gereken teknik bir konu olup davacının bu alacağın miktarını tam ve kesin olarak bilmesi mümkün olmadığından davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında bir engel bulunmamaktadır.” şeklindeki ifadeye katılmak mümkün değildir. Nitekim, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bu yöndeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01 Mart 2023 tarihli kararı için bkz.

https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/bir-davada-bilirkisi-incelemesine-gidilmesi-belirsiz-alacak-davasinin-acilabilmesi-icin-yeterli-degildir

Devamında ise Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 12 Haziran 2024 tarihli kararında, “01.02.2022 tarihli dava dilekçesi ile davanın belirsiz alacak davası olduğu belirtilmek suretiyle 5.000,00 TL istemi ile fazlaya ilişkin haklar açıkça saklı tutularak eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.” şeklinde bir ifade de mevcuttur.

Belirsiz alacak davası, davacının, alacağının tümünün hüküm altına alınması amacıyla açtığı bir davadır. (PEKCANITEZ, Hakan, Belirsiz Alacak Davası (HMK m. 107), Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2011, s. 59; SİMİL, Cemil, Belirsiz Alacak Davası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2013, s. 23, 111, 299, 343; AKİL, Cenk, Kısmî Dava, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2013, s. 105; BAHADIR, Zeynep, Medenî Usûl Hukukunda Kısmî Karar, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2018, s. 155)

Doktrindeki katıldığımız hâkim görüşe göre belirsiz alacak davası, hukukî niteliği itibarı ile tam bir eda davasıdır. (PEKCANITEZ, s. 31; SİMİL, s. 23, 111, 299, 343; KİRAZ, Taylan Özgür, “Belirsiz Alacak Dâvası”, Çatı Dergisi, S: 30, Y: 2012, s. 16; AKİL, s. 105; ASLAN, Kudret/ AKYOL ASLAN, Leyla/ KİRAZ, Taylan Özgür, “Koşulları Oluşmadan Açılan Belirsiz Alacak Davasında Mahkemece Verilecek Karar”, DEÜHFD, C: 16, Özel Sayı (Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez’e Armağan), Y: 2014, s. 998, 999; TANRIVER, Süha, Medenî Usûl Hukuku, C: I, Tümüyle Gözden Geçirilmiş, Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3. Bası, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 597; KARAASLAN, Varol, “Belirsiz Alacak Davası/Kısmi Dava - Bir Madalyonun İki Yüzü Mü?”, YÜHFD, C: VIII, Özel Sayı (Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin Kuruluşunun 20. Yılı Armağanı), Y: 2016, s. 214, 217; PEKCANITEZ, Hakan, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, 15. Bası, C: II, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017, s. 1025; YILMAZ, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Genişletilmiş 4. Baskı, C: 2, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s. 2378; BAHADIR, s. 153, 154; BUDAK, Ali Cem/ KARAASLAN, Varol, Medenî Usul Hukuku, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, s. 148; ERCAN ÖZLER, Meltem, Medenî Usûl Hukuku’nda Dava Konusu, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2019, s. 318; EROĞLU, Orhan, Islah, Güncelleştirilmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 228; DURAN, Osman, Medeni Usul Hukukunda Taleple Bağlılık İlkesi, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 116. Doktrinde İYİLİKLİ, belirsiz alacak davasının nitelik itibarı ile tespit davasından çok eda davasına yakın olduğu görüşündedir. (İYİLİKLİ, Ahmet Cahit, Hukuk Yargılamasında Kesin Hüküm, 2. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 604). İsviçre ve Alman hukukunda belirsiz alacak davası ile ilgili yazılan monografik eserlerde de, belirsiz alacak davası, eda davası olarak kabul edilmektedir. (BAUMANN WEY, Sabine, Die unbezifferte Forderungsklage nach Art. 85 ZPO, Schulthess Verlag, Zürich, 2013, s. 7; GUT, Nicolas, Die unbezifferte Forderungsklage nach der Schweizerischen Zivilprozessordnung, Helbing Lichtenhahn Verlag, Basel, 2014, s. 4; KURTOĞLU, Bahar Tuna, Die unbezifferte Forderungsklage Analyse, Problemstellungen und Lösungsansätze, bezogen auf das türkische, schweizerische und deutsche Recht, Peter Lang Verlag, Berlin, 2019, s. 46, 122, 312)

Kısmî dava ise davacının aynı hukukî ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı dava şeklinde tanımlanabilir. (PEKCANITEZ (Pekcanıtez Usûl), s. 990; AKİL, s. 63; ARSLAN, Ramazan/ YILMAZ, Ejder/ TAŞPINAR AYVAZ, Sema/ HANAĞASI, Emel, Medenî Usul Hukuku, Güncellenmiş ve 7251 sayılı Kanun Değişiklikleri İşlenmiş 6. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 290; GÖRGÜN, L. Şanal/ BÖRÜ, Levent/ TORAMAN, Barış/ KODAKOĞLU, Mehmet, Medenî Usûl Hukuku, 28.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanunla Değiştirilmiş, Güncellenmiş 9. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 287; BUDAK/KARAASLAN, s. 146)

Belirsiz alacak davası, TAM BİR EDA DAVASI olduğu için kısmî davanın aksine sonradan EK DAVA AÇILAMAZ.

Bu yüzden, belirsiz alacak davasında, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulamaz. Zira, belirsiz alacak davası, davacının, alacağının tümünün hüküm altına alınması amacıyla açtığı TAM BİR EDA davasıdır. Belirsiz alacak davasının, alacağın tümünün hüküm altına alınmasını amaçlayan TAM BİR EDA DAVASI olduğu gözden kaçırılmayarak, en azından “fazlaya ilişkin hakların saklı” tutulduğu dava dilekçelerinde, açılan davanın belirsiz alacak davası niteliği taşıması durumunda bile açılan davanın kısmî dava olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Böyle bir durumda, hâkimin HMK m. 31 hükmü doğrultusunda aydınlatma ödevi gereğince açıklama isteyebileceği düşünülse bile katı teksif ilkesinin benimsendiği HMK sistematiği ve uygulama açısından en erken ön incelemede bu ödevin yerine getirildiği göz önüne alındığında ve davacının kendi ihmâli veya kusuru ile üstün körü hazırlamış olduğu dilekçe ve talep sonucu nedeniyle, davalının savunmasını genişletmesi ve değiştirmesi gelinen aşama itibarı ile elinden alındığı için tekrar ifade etmek gerekirse “silahların eşitliği” ilkesi zarar görecektir.

Son zamanlarda, belirsiz alacak davası ile ilgili olarak davacı tarafların, bireysel başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğuna ve Anayasa Mahkemesi’nin de belirsiz alacak davası ile ilgili verdiği kararlara şahit olunmaktadır. Ancak, davalı taraflar, Yargıtay’ın vermiş olduğu bu gibi kararlara karşı bireysel başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunda, Anayasa Mahkemesi’nin “silahların eşitliği” ve “taleple bağlılık” ilkesi çerçevesinde hak ihlâli kararı verip veremeyeceği ise tam anlamı ile merak uyandırmaktadır.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden bugüne kadar 10 yılı aşkın bir süre geçmiştir. Bu süre zarfında, HMK hükümlerinin eğilip bükülerek her somut olaya özgü uygulamasından dolayı, HMK’nın bazı hükümleri uygulan(a)mamaktadır. Örneğin, dava dilekçelerinde HMK m. 119/1-e) bendi hükmüne aykırı şekilde numaralandırma yapılmadan dava ve cevap dilekçeleri hazırlanmaktadır. Taraflar, haklı olarak sıra numarası belirtilmediği için sıra numarası karşılıkları ile birbirlerine cevap verememektedir. Yargılamayı yürüten hâkim de, her iki dilekçenin analizini sağlıklı olarak yapamamaktadır.

Bu nedenle, kanımızca, dava dilekçesinde niyet okumak yerine davacının kendi ihmâli veya kusuru ile hazırladığı dilekçesinin sonuçlarına katlanması, “silahların eşitliği” ilkesine uygun olacaktır.

Bu konudaki daha detaylı açıklamaların yer aldığı internet erişimine açık çalışma için bkz. KARAMERCAN, Fatih, Belirsiz Alacak Davasından Sonra Ek Dava Açılabilir Mi?, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: 7, S: 12, Y: 2022, s. 83-107.

İlgili makale için bkz.

https://bit.ly/3PLXHhh