FİRMANIN SATIN ALINMASI DÜŞÜNÜLEN BU GÜÇLERDE HERHANGİ BİR REFERANSI VE TECRÜBESİ YOKTUR ŞEKLİNDEKİ BEYAN HAKSIZ REKABET TEŞKİL EDECEK NİTELİKTEDİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/11-286
KARAR NO : 2022/1697
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 20/12/2019
NUMARASI : 2019/775 - 2019/1274
DAVACI : A. Jenaretör A.Ş. vekili Av. İ.H.Y.
DAVALI : M. Makine Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (Eski Unvanı: T. Güç Sistemleri
San. ve Tic.A.Ş.) vekili Av. S.Ö.
1. Taraflar arasındaki “haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’i ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkilinin İstanbul Anadolu Adliyesi revizyon işi kapsamında alınacak jeneratörlerin tedariki konusunda İdare ile anlaşma sağladığını, aynı alanda faaliyet gösteren bir başka firma olan davalının T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına göndermiş olduğu bir yazı ile müvekkili hakkında "herhangi bir referansı ve tecrübesi yoktur" şeklinde gerçeğe uymayan yanlış, yanıltıcı ve incitici beyanlarda bulunduğunu, müvekkilini kötüleyerek haksız rekabete neden olduğunu, ayrıca bakım ve kontrolü müvekkiline ait olmayan başka bir kurumdaki sorunların müsebbibi olarak müvekkilinin gösterildiğinin öğrenildiğini ileri sürerek haksız rekabetin tespitine, yanlış ve yalan beyanların düzeltilmesi ile 10.000TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; davacının Türk Standartları Enstitüsü (TSE) belgesinin yalnızca 155 KVA ve 710 KVA jeneratör setlerini kapsadığını, müvekkilinin gerçeğe aykırı beyanda bulunmadığını, davacının adliyenin revizyon işi kapsamında alımı yapılacak olan jeneratör güçlerinde daha önce herhangi bir tecrübe ya da referansının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.12.2015 tarihli ve 2015/500 E., 2015/941 K. sayılı kararı ile; davacının 709,2, 155, 48, 35, 715 ve 850 jeneratör guruplarının modelleri kapsamında KVA belgeli olduğu, ihaleye konu güçleri kapsamadığı, davalının Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne hitaben yazdığı dilekçenin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 55/1-a-1 maddesi kapsamında yanlış veya yanıltıcı olmadığı, İstanbul Anadolu Adliyesinin inşasından kısa bir süre sonra jeneratörden kaynaklı çıkan yangın sonucu meydana gelen hasar da göz önüne alındığında böyle bir dilekçenin gereksiz yere verildiğinden de bahsedilemeyeceği, somut olayda haksız rekabet şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
6. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
7. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 31.10.2017 tarihli ve 2016/3835 E., 2017/5898 K. sayılı kararı ile; “… Davacı tarafça haksız rekabetin tespiti, men’i, yanlış ve yanıltıcı beyanların düzeltilmesi, hükmün ilanı ve manevi tazminat istemi ile açılan işbu davada mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak, 6102 sayılı TTK'nın 54. maddesi uyarınca, haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. Aynı Yasa'nın 55/1.a.1 maddesinde ''Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek '' ve yine, 55/1.b maddesinde de '' Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek'' halleri haksız rekabet teşkil eden eylemlerden sayılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, dosya içerisinde bulunan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gönderilen müzekkere cevabı ekinde yer alan, davalının dava konusu yazısı kapsamında yaptırılan araştırma sonucu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün Bakanlık’a göndermiş olduğu 21/11/2014 tarihli yazıda, davalının iddialarının yersiz ve dayanaksız olduğu, iş kapsamında yapılacak olan 4 adet dizel jeneratörün orta gerilim jeneratörü olup, TSE ile yapılan görüşmede orta gerilim jeneratörleri ile ilgili bir belgelendirme yapılmadığının belirtildiği, bu konuda şikayetçi firma dahil hiçbir firmanın orta gerilim jeneratörleri için TSE belgesi bulunmadığından dosya incelemelerinde TSE belgesinin dikkate alınmadığı bildirilmiştir.
Bir başka deyişle, bizzat ihale makamı tarafından TSE belgesi aranmadığı gibi, davalı tarafça Bakanlık’a gönderilen yazıda belirtilen “ ...Ayrıca firmanın satın alması düşünülen bu güçlerde herhangi bir referansı ve tecrübesi yoktur...” şeklindeki beyanın da bizatihi gereksiz yere incitici nitelikte bir beyan olduğu, kaldı ki karar gerekçesinde adliyede çıkan yangın konusuna yer verilmesinin de bu yönde yapılmış bir tespit bulunmadığından yerinde olmadığı anlaşılmakla, yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.12.2019 tarihli ve 2019/775 E., 2019/1274 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gönderilen müzekkere cevabı ekinde yer alan, davalının dava konusu yazısı kapsamında yaptırılan araştırma sonucu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün Bakanlığa göndermiş olduğu 21.11.2014 tarihli yazıda, davalının iddialarının yersiz ve dayanaksız olduğunun ve iş kapsamında yapılacak olan dört adet dizel jeneratörün orta gerilim jeneratörü olup, TSE ile yapılan görüşmede orta gerilim jeneratörleri ile ilgili bir belgelendirme yapılmadığının belirtildiği, bu konuda şikayetçi firma dahil hiçbir firmanın orta gerilim jeneratörleri için TSE belgesi bulunmadığından TSE belgesinin dikkate alınmadığı bildirilmiş ise de, davacının dava dilekçesinde TSE uygunluk belgesiyle çalışan itibarlı bir firma olduğundan bahsettiği, davacı ile davalı şirketin doğrudan başvurunun yapıldığı kurumdan iş almadıkları ve ihalenin tarafı olmadıkları, ihalenin tarafı olan B. Teknik Yapı Sis. San. Tic. Ltd. Şti.'den jeneratör temini için imalatçı firma olarak teklif götürdüklerinden olaya dâhil oldukları, İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 21.11.2014 tarihli yazısında söz konusu iş kapsamında yapılacak olan dört adet jeneratörün orta gerilim jenaratörü olduğu, TSE ile yapılan görüşmede orta gerilim jeneratörleriyle ilgili bir belgelendirme yapılmadığının belirtildiği, bu konuda şikâyetçi firma dâhil hiçbir firmanın orta gerilim jeneratörleriyle ilgili TSE belgesi bulunmadığından TSE belgelerinin dikkate alınmadığının bildirildiği, davalının ihale dosyasının tarafı olmadığı, bu nedenle TSE belgesi aranmayacağına ilişkin bir bilgisinin olmamasının hayatın olağan akışına uygun düştüğü, kaldı ki ihale dosyasında dahi TSE belgesi aranmayacağının belirtilmediği, 21.11.2014 tarihli yazı içeriğine göre Bakanlığın da bu konuda bilgi sahibi olmadığı, TSE ile yaptıkları görüşme sonucu orta gerilimli jenaratörler ile ilgili belgelendirme yapılmamasına ve hiçbir firmanın TSE belgesi bulunmamasına istinaden TSE belgesinin dikkate alınmadığının açıkça görüldüğü, davalı tarafça Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderilen ve dava konusunu teşkil eden dilekçeye istinaden Çevre ve Şehircilik Bakanlığının talebi incelemeye değer gördüğü ve İstanbul Valiliğine gönderilen 03.11.2014 tarihli yazı ile gerekli araştırmanın yapılarak bakanlığa bilgi verilmesinin istenildiği ve buna istinaden yapılan araştırma sonucunda 21.11.2014 tarihli yazı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bilgi verildiği, davaya konu işin binlerce insanın görev yaptığı ve yine binlerce insanın her gün ziyaret ettiği İstanbul Anadolu (Kartal) Adliyesinin revizyon işi kapsamında satın alınacak jeneratörlere ilişkin olduğu, her ne kadar bozma ilamında tenkit konusu yapılmış ise de adliyede daha sonra çıkan yangının herkesçe bilindiği, menfaatler arasındaki denge dikkate alındığında bir tarafta can güvenliği, diğer tarafta eksik olduğu belirtilen işlere ilişkin araştırma yapılması nedeniyle incitildiğinin iddia edilmesi nedeniyle oluşan haksız rekabet istemine ilişkin olduğu, Bakanlık tarafından da incelemenin kayda değer görülerek dikkate alındığı hususları bir arada değerlendirildiğinde davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına göndermiş olduğu 20.10.2014 tarihli yazıda mevcut davacı hakkındaki beyanların 6102 sayılı TTK’nın 55/1-a-1. maddesi kapsamında yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalar olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre davalı eyleminin haksız rekabet teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
11. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
12. Serbest piyasa ekonomilerinin temel prensibi olan serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğü 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın (Anayasa) 48/1. maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır. Ancak ticaret serbestîsi ve rekabet özgürlüğü, sınırsız rekabet hakkının bulunduğu anlamına da gelmemektedir. Bu nedenle haksız rekabeti düzenleyen kuralların amacı ve içeriği de rekabet özgürlüğünün sınırlarını göstermek ve bu sınırların aşılması durumunda başvurulabilecek hukuki yolları tespit etmektir.
13. Haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilmiştir. Bu kurallar genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2018, s. 350).
14. Hem 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6762 sayılı TTK) hem de 6102 sayılı TTK’da haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Olay ve dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 54/(1) maddesinde haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacının “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” olduğu belirtildikten sonra; 6102 sayılı TTK’nın 54/(2) maddesinde ise haksız rekabete ilişkin genel ilke “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” şeklinde belirtilmiştir. Buna göre genel ilke belirlenirken haksız rekabetin varlığı için taraflar arasında rekabet ilişkisinin mevcudiyeti, failin yarar sağlamış olması, failin kusurlu olması ve haksız rekabete uğrayanın zarar görmüş olması aranmamıştır. Bununla birlikte failin kusurlu olması ve haksız rekabete uğrayanın zarar görmüş olması sadece haksız rekabet nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında rol oynamaktadır.
15. Türk Ticaret Kanunu’nun 54. maddesinde haksız rekabetin amacı ve genel ilkesi belirtildikten sonra, aynı Kanun’un 55. maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, s. 350). Bu çerçevede bir davranış veya uygulamanın haksız rekabet teşkil edip etmediği belirlenirken öncelikle özel hüküm niteliğindeki 6102 sayılı TTK’nın 55. maddesinde sayılan hâllerden birinin var olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Bu maddede sayılan hâllerden birisi söz konusu ise haksız rekabetin varlığı kabul edilecek, somut davranış veya uygulama bu maddede sayılan haksız rekabet hâllerine tam olarak uymuyorsa veya bu hâllerin kapsamına örnekseme yoluyla dolaylı olarak da dâhil edilemiyorsa, ancak bu takdirde genel hüküm niteliğindeki 6102 sayılı TTK’nın 54/2. maddesinin uygulanması mümkün olacaktır.
16. Bu aşamada uyuşmazlığın kapsamı itibariyle 6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-1 maddesinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
17. Türk Ticaret Kanunu’nun 55/(1)-a-1 maddesi gereğince; “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” haksız rekabet olarak düzenlenmiştir. Buradaki “kötüleme” kavramı, genel bir ifade ile bir kişinin ticari hayatı hakkında olumsuz intiba yaratılmasını ifade etmektedir.
18. Kötüleme yoluyla haksız rekabette, doğrudan mağdura yönelik bir hareket yer almamakta, dürüstlük kurallarına aykırı davranılarak mağdurun dışında yer alan kişilere, mağdurla ilgili yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici bilgiler verilerek bu kişilerin mağdur hakkında yanlış kanaat edinmeleri sağlanarak mağdur kötülenmektedir. Bu haksız rekabet türünde, konu mağdur veya onun ticari işletmesi ya da buna dâhil değerler, muhatap ise mağdurun müşterileridir. 6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-1 maddesi anlamında kötülemeden bahsedilebilmesi için ortada sözlü, yazılı veya resimli şekilde bir açıklama (beyan) olmalıdır. Susma ise bu madde kapsamına girmemekle birlikte bilgilendirme yükümlülüğünün söz konusu olduğu yerde susmanın haksız rekabet sayılması ancak 6102 sayılı TTK’nın 54/2. maddesindeki genel ilke kapsamında mümkün olmaktadır.
19. Görüldüğü üzere kötülemenin haksız rekabet olarak nitelendirilebilmesi için öncelikle bir açıklamanın (beyanın) olması; bu açıklamanın başkalarının şahsı, emtiası, iş mahsulleri, faaliyetleri yahut ticari işleri hakkında olması; nihayet bu beyanın yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici olması gerekmektedir.
20. Yanlış açıklama (beyan), içeriği gerçekle bağdaşmayan, belirli bir vakıa veya olay ya da durum hakkında içeriği objektif olarak yanlış olan açıklamalardır. Yanıltıcı beyan, mahiyeti, tarzı ve içeriği birlikte değerlendirildiğinde açıklamanın muhatabının hataya düşmesine sebep olabilecek, yanlış izlenim bırakabilecek açıklamalardır. Gereksiz yere incitici beyan ise içeriği doğru olmakla birlikte ölçüsüz bir şekilde ve amacını aşarak kişi, faaliyetleri, iş ürünleri vb. hakkında olumsuz intiba yaratan açıklamalardır (Suluk, Cahit/Karasu, Rauf/Nal, Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2017, s. 428).
21. Açıklamanın “yanlış” olup olmadığını tespit bakımından yegâne ölçüt gerçekle bağdaşıp bağdaşmadığıdır. Gerçeğe uygun olmayan açıklamalar objektif olarak doğruluğu ve yanlışlığı tespit edilebilen açıklamalardır. Olaylar/olgular hakkındaki her türlü kötüleyici nitelikteki yanlış açıklamalar haksız rekabet olarak değerlendirilecektir. Açıklama gerçek ise bu durumda haksız rekabetten bahsedilemez. Yanıltıcı açıklamadan kastedilen ise açıklamanın takdim ediliş tarzının, seçilen sözcüklerin resimlerin veya yapılan karşılaştırmanın hedef kitlede veya kişilerde bıraktığı genel izlenim neticesinde açıklama konusunun olduğundan değişik ve olumsuz algılanmasıdır. Öte yandan gereksiz yere incitici beyanlar, amacını aşan değer yargılarını ifade etmektedir. Açık gerçek olsalar bile amacın aşılmasıyla birlikte gerçek dışı veya gerçeğe uymayan, gerçekle bağdaşmayan veya gerçeğe ters hâle gelmektedir. Zira burada gerçek olmasına rağmen açıklama amacını aşan bir durum ortaya çıktığından bu açıklama (beyan) gereksiz yere incitici olmaktadır. Örneğin bir kişinin “taklit” ve “korsan” mal ürettiğini anlatan ifadeler; tüketiciyi uyarmanın ötesinde, somut olayın özelliğine göre teamülün kabul ettiği toleransı aşması durumunda gereksiz yere incitici bir nitelik ve amaç taşımaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.04.1994 tarihli ve 1993/11-965 E., 1994/252 K. sayılı kararı). Başka bir deyişle somut olayın özelliklerine göre genel olarak toplumda ve özellikle hedef alınan muhatabın algılama seviyesi dikkate alındığında gerçek dahi olsa teamülün kabul ettiği tolerans sınırı aşılması hâlinde açıklama; 6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-1 maddesi gereğince haksız rekabet teşkil edecektir.
22. Hemen belirtilmesi gerekir ki, bir açıklamanın “yanlış” olup olmadığı tespit edilirken yegâne ölçüt gerçekle bağdaşıp bağdaşmadığı iken, “yanıltıcı” olup olmadığı veya “gereksiz yere incitici” olup olmadığı tespit edilirken kullanılacak ölçüt açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabıdır. Başka bir anlatımla açıklama hangi kişi grubuna yapılıyor ise o kişi grubuna mensup orta yetenekteki bir kişinin açıklamayı algılama biçimi esas alınacaktır. Dolayısıyla bir açıklamanın belirli kişi veya kişiler tarafından ne şekilde algılandığı değil, açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabının algılama şekli önemlidir (Ülgen, Hüseyin/Helvacı, Mehmet/Kendigelen, Abuzer/Kaya, Aslan/Nomer Ertan, Füsun: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 2015, s. 540).
23. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün denetiminde gerçekleştirilen İstanbul Anadolu Yakası Adalet Binası Jeneratör ve Chiller Mahallerinin Yenilenmesi işinde yüklenici olarak dava dışı B. Teknik Yapı Sis. San. Tic. Ltd. Şti.’nin belirlendiği, ihale olunan iş kapsamında dört adet dizel orta gerilim jeneratörün temini için yüklenici şirket tarafından imalatçı firma olarak davacının belirlendiği ve bu belirlemenin de iş sahibi idare tarafından uygun görülerek gereken onayın verildiği dosya kapsamı itibariyle sabittir.
24. Davalı tarafından T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına hitaben gönderilen 20.10.2014 tarihli yazıda; yukarıda bahsi geçen İstanbul Anadolu Yakası Adalet Binası Jeneratör ve Chiller Mahallerinin Yenilenmesi işi kapsamında satın alınacak dört adet 2200kVA 6,3 KV çıkışlı orta gerilim jeneratörler için onay verilmiş olan davacının TSE belgesinin sadece 155kVA ve 710kVA jeneratör setlerini kapsadığı, satın alınması düşünülen güçleri kapsamadığı, bunun yanında jeneratörlerin satın alınacağı davacının anılan güçlerde herhangi bir referans ve tecrübesinin bulunmadığı, bu şartlar altında daha önce jeneratör sistemindeki arıza nedeniyle oluşan yangın sonucu kullanılmaz hâle gelen bir sistemin yenilenmesi için anılan güçlerde TSE belgesi ile referans ve tecrübesi bulunmayan davacıya verilen onayın gözden geçirilmesi gerektiği beyan edilmiştir. Davacı tarafından ise bu dilekçedeki beyan ve açıklamaların haksız rekabet niteliğinde olduğu ifade edilerek eldeki davanın ikame edildiği anlaşılmaktadır.
25. Gelinen aşamada haksız rekabetten bahsedilebilmesi için davalının 20.10.2014 tarihli dilekçesindeki beyanlarının 6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-1 maddesi gereğince; davacının faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötüleme niteliğinde olup olmadığı hususu tespit edilip sonucuna göre bir karar verilmelidir.
26. Bu kapsamda davalının 20.10.2014 tarihli dilekçeyi sunmasını müteakip T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne gönderilen 03.11.2014 tarihli yazı ile davalının iddialarının araştırılması istenilmiştir. Bu kapsamda yapılan araştırma sonrasında T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderilen 21.11.2014 tarihli cevabi yazıda; davalının 20.10.2014 tarihli dilekçesindeki beyan ve iddiaların yersiz ve dayanaksız olduğu, ihale olunan iş kapsamında davacıdan temin edilecek dört adet orta gerilim jeneratörünün TSE tarafından belgelendirilmediği, bu konuda davalı dahil hiçbir firmanın orta gerilim jeneratörleri ile ilgili TSE belgesinin bulunmadığından uygunluk incelemesinde TSE belgelerinin dikkate alınmadığı, ihale olunan iş kapsamında anılan jeneratörlerin temininin davacıdan sağlanacağının belirtilmesinden sonra imalatta kullanılacak malzemeler ile aşamaların takip edilip denetlendiği, son denetimlerde imalatların sorunsuz olarak ilerlediği bildirilmiştir.
27. Mevcut durum itibariyle davalının 20.10.2014 tarihli dilekçedeki beyanlarının davacının, İstanbul Anadolu Yakası Adalet Binası Jeneratör ve Chiller Mahallerinin Yenilenmesi işi kapsamında davacıdan temin edeceği jeneratör imalat ve faaliyetlerine ilişkindir. Her ne kadar temin edilecek jenaratör güç grupları hakkında davacının TSE belgesinin bulunmadığı belirtilmiş ise de; anılan güç gruplarında TSE tarafından herhangi bir belgelendirme yapılmamakta olup ihaleyi gerçekleştiren idare tarafından dahi bu hususta TSE belgesi aranmamıştır. Ayrıca idare tarafından uygun görülen davacı ve davalı dahil hiçbir firmanın da anılan güç gruplarındaki jeneratörlerle ilgili TSE belgesi de bulunmamaktadır.
28. Buradan hareketle davalının 20.10.2014 tarihli dilekçesindeki; davacıdan temin edilecek güç gruplarındaki jeneratörlerle ilgili TSE belgesinin bulunmadığına dair beyanın, muhatabı idareyi hataya düşürerek davacı hakkında yanlış bir izlenime neden olabilecek nitelikte olduğu, ayrıca anılan beyanın devamında yer alan “...Ayrıca firmanın satın alınması düşünülen bu güçlerde herhangi bir referansı ve tecrübesi yoktur...” şeklindeki beyanın da, ölçüsüz olarak davacının işi, üretimi ve faaliyetleri hakkında olumsuz intiba yaratacak niteliği haiz bir açıklama olması nedeniyle davacıyı incitici unsurları bünyesinde barındıran bir beyan olduğu açıktır.
29. Belirtilen tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalının T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına göndermiş olduğu 20.10.2014 tarihli dilekçede mevcut davacı hakkındaki beyanlarının, 6102 sayılı TTK’nın 55/1-a-1. maddesi kapsamında haksız rekabet teşkil edecek nitelikte beyanlar olduğu kabul edilerek yapılacak değerlendirme sonrasında hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
30. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
31. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
FİRMANIN SATIN ALINMASI DÜŞÜNÜLEN BU GÜÇLERDE HERHANGİ BİR REFERANSI VE TECRÜBESİ YOKTUR ŞEKLİNDEKİ BEYAN HAKSIZ REKABET TEŞKİL EDECEK NİTELİKTEDİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/11-286
KARAR NO : 2022/1697
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 20/12/2019
NUMARASI : 2019/775 - 2019/1274
DAVACI : A. Jenaretör A.Ş. vekili Av. İ.H.Y.
DAVALI : M. Makine Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (Eski Unvanı: T. Güç Sistemleri
San. ve Tic.A.Ş.) vekili Av. S.Ö.
1. Taraflar arasındaki “haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’i ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkilinin İstanbul Anadolu Adliyesi revizyon işi kapsamında alınacak jeneratörlerin tedariki konusunda İdare ile anlaşma sağladığını, aynı alanda faaliyet gösteren bir başka firma olan davalının T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına göndermiş olduğu bir yazı ile müvekkili hakkında "herhangi bir referansı ve tecrübesi yoktur" şeklinde gerçeğe uymayan yanlış, yanıltıcı ve incitici beyanlarda bulunduğunu, müvekkilini kötüleyerek haksız rekabete neden olduğunu, ayrıca bakım ve kontrolü müvekkiline ait olmayan başka bir kurumdaki sorunların müsebbibi olarak müvekkilinin gösterildiğinin öğrenildiğini ileri sürerek haksız rekabetin tespitine, yanlış ve yalan beyanların düzeltilmesi ile 10.000TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; davacının Türk Standartları Enstitüsü (TSE) belgesinin yalnızca 155 KVA ve 710 KVA jeneratör setlerini kapsadığını, müvekkilinin gerçeğe aykırı beyanda bulunmadığını, davacının adliyenin revizyon işi kapsamında alımı yapılacak olan jeneratör güçlerinde daha önce herhangi bir tecrübe ya da referansının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.12.2015 tarihli ve 2015/500 E., 2015/941 K. sayılı kararı ile; davacının 709,2, 155, 48, 35, 715 ve 850 jeneratör guruplarının modelleri kapsamında KVA belgeli olduğu, ihaleye konu güçleri kapsamadığı, davalının Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne hitaben yazdığı dilekçenin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 55/1-a-1 maddesi kapsamında yanlış veya yanıltıcı olmadığı, İstanbul Anadolu Adliyesinin inşasından kısa bir süre sonra jeneratörden kaynaklı çıkan yangın sonucu meydana gelen hasar da göz önüne alındığında böyle bir dilekçenin gereksiz yere verildiğinden de bahsedilemeyeceği, somut olayda haksız rekabet şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
6. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
7. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 31.10.2017 tarihli ve 2016/3835 E., 2017/5898 K. sayılı kararı ile; “… Davacı tarafça haksız rekabetin tespiti, men’i, yanlış ve yanıltıcı beyanların düzeltilmesi, hükmün ilanı ve manevi tazminat istemi ile açılan işbu davada mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak, 6102 sayılı TTK'nın 54. maddesi uyarınca, haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. Aynı Yasa'nın 55/1.a.1 maddesinde ''Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek '' ve yine, 55/1.b maddesinde de '' Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek'' halleri haksız rekabet teşkil eden eylemlerden sayılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, dosya içerisinde bulunan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gönderilen müzekkere cevabı ekinde yer alan, davalının dava konusu yazısı kapsamında yaptırılan araştırma sonucu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün Bakanlık’a göndermiş olduğu 21/11/2014 tarihli yazıda, davalının iddialarının yersiz ve dayanaksız olduğu, iş kapsamında yapılacak olan 4 adet dizel jeneratörün orta gerilim jeneratörü olup, TSE ile yapılan görüşmede orta gerilim jeneratörleri ile ilgili bir belgelendirme yapılmadığının belirtildiği, bu konuda şikayetçi firma dahil hiçbir firmanın orta gerilim jeneratörleri için TSE belgesi bulunmadığından dosya incelemelerinde TSE belgesinin dikkate alınmadığı bildirilmiştir.
Bir başka deyişle, bizzat ihale makamı tarafından TSE belgesi aranmadığı gibi, davalı tarafça Bakanlık’a gönderilen yazıda belirtilen “ ...Ayrıca firmanın satın alması düşünülen bu güçlerde herhangi bir referansı ve tecrübesi yoktur...” şeklindeki beyanın da bizatihi gereksiz yere incitici nitelikte bir beyan olduğu, kaldı ki karar gerekçesinde adliyede çıkan yangın konusuna yer verilmesinin de bu yönde yapılmış bir tespit bulunmadığından yerinde olmadığı anlaşılmakla, yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.12.2019 tarihli ve 2019/775 E., 2019/1274 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gönderilen müzekkere cevabı ekinde yer alan, davalının dava konusu yazısı kapsamında yaptırılan araştırma sonucu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün Bakanlığa göndermiş olduğu 21.11.2014 tarihli yazıda, davalının iddialarının yersiz ve dayanaksız olduğunun ve iş kapsamında yapılacak olan dört adet dizel jeneratörün orta gerilim jeneratörü olup, TSE ile yapılan görüşmede orta gerilim jeneratörleri ile ilgili bir belgelendirme yapılmadığının belirtildiği, bu konuda şikayetçi firma dahil hiçbir firmanın orta gerilim jeneratörleri için TSE belgesi bulunmadığından TSE belgesinin dikkate alınmadığı bildirilmiş ise de, davacının dava dilekçesinde TSE uygunluk belgesiyle çalışan itibarlı bir firma olduğundan bahsettiği, davacı ile davalı şirketin doğrudan başvurunun yapıldığı kurumdan iş almadıkları ve ihalenin tarafı olmadıkları, ihalenin tarafı olan B. Teknik Yapı Sis. San. Tic. Ltd. Şti.'den jeneratör temini için imalatçı firma olarak teklif götürdüklerinden olaya dâhil oldukları, İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 21.11.2014 tarihli yazısında söz konusu iş kapsamında yapılacak olan dört adet jeneratörün orta gerilim jenaratörü olduğu, TSE ile yapılan görüşmede orta gerilim jeneratörleriyle ilgili bir belgelendirme yapılmadığının belirtildiği, bu konuda şikâyetçi firma dâhil hiçbir firmanın orta gerilim jeneratörleriyle ilgili TSE belgesi bulunmadığından TSE belgelerinin dikkate alınmadığının bildirildiği, davalının ihale dosyasının tarafı olmadığı, bu nedenle TSE belgesi aranmayacağına ilişkin bir bilgisinin olmamasının hayatın olağan akışına uygun düştüğü, kaldı ki ihale dosyasında dahi TSE belgesi aranmayacağının belirtilmediği, 21.11.2014 tarihli yazı içeriğine göre Bakanlığın da bu konuda bilgi sahibi olmadığı, TSE ile yaptıkları görüşme sonucu orta gerilimli jenaratörler ile ilgili belgelendirme yapılmamasına ve hiçbir firmanın TSE belgesi bulunmamasına istinaden TSE belgesinin dikkate alınmadığının açıkça görüldüğü, davalı tarafça Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderilen ve dava konusunu teşkil eden dilekçeye istinaden Çevre ve Şehircilik Bakanlığının talebi incelemeye değer gördüğü ve İstanbul Valiliğine gönderilen 03.11.2014 tarihli yazı ile gerekli araştırmanın yapılarak bakanlığa bilgi verilmesinin istenildiği ve buna istinaden yapılan araştırma sonucunda 21.11.2014 tarihli yazı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bilgi verildiği, davaya konu işin binlerce insanın görev yaptığı ve yine binlerce insanın her gün ziyaret ettiği İstanbul Anadolu (Kartal) Adliyesinin revizyon işi kapsamında satın alınacak jeneratörlere ilişkin olduğu, her ne kadar bozma ilamında tenkit konusu yapılmış ise de adliyede daha sonra çıkan yangının herkesçe bilindiği, menfaatler arasındaki denge dikkate alındığında bir tarafta can güvenliği, diğer tarafta eksik olduğu belirtilen işlere ilişkin araştırma yapılması nedeniyle incitildiğinin iddia edilmesi nedeniyle oluşan haksız rekabet istemine ilişkin olduğu, Bakanlık tarafından da incelemenin kayda değer görülerek dikkate alındığı hususları bir arada değerlendirildiğinde davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına göndermiş olduğu 20.10.2014 tarihli yazıda mevcut davacı hakkındaki beyanların 6102 sayılı TTK’nın 55/1-a-1. maddesi kapsamında yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalar olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre davalı eyleminin haksız rekabet teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
11. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
12. Serbest piyasa ekonomilerinin temel prensibi olan serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğü 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın (Anayasa) 48/1. maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır. Ancak ticaret serbestîsi ve rekabet özgürlüğü, sınırsız rekabet hakkının bulunduğu anlamına da gelmemektedir. Bu nedenle haksız rekabeti düzenleyen kuralların amacı ve içeriği de rekabet özgürlüğünün sınırlarını göstermek ve bu sınırların aşılması durumunda başvurulabilecek hukuki yolları tespit etmektir.
13. Haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilmiştir. Bu kurallar genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2018, s. 350).
14. Hem 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6762 sayılı TTK) hem de 6102 sayılı TTK’da haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Olay ve dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 54/(1) maddesinde haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacının “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” olduğu belirtildikten sonra; 6102 sayılı TTK’nın 54/(2) maddesinde ise haksız rekabete ilişkin genel ilke “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” şeklinde belirtilmiştir. Buna göre genel ilke belirlenirken haksız rekabetin varlığı için taraflar arasında rekabet ilişkisinin mevcudiyeti, failin yarar sağlamış olması, failin kusurlu olması ve haksız rekabete uğrayanın zarar görmüş olması aranmamıştır. Bununla birlikte failin kusurlu olması ve haksız rekabete uğrayanın zarar görmüş olması sadece haksız rekabet nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında rol oynamaktadır.
15. Türk Ticaret Kanunu’nun 54. maddesinde haksız rekabetin amacı ve genel ilkesi belirtildikten sonra, aynı Kanun’un 55. maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, s. 350). Bu çerçevede bir davranış veya uygulamanın haksız rekabet teşkil edip etmediği belirlenirken öncelikle özel hüküm niteliğindeki 6102 sayılı TTK’nın 55. maddesinde sayılan hâllerden birinin var olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Bu maddede sayılan hâllerden birisi söz konusu ise haksız rekabetin varlığı kabul edilecek, somut davranış veya uygulama bu maddede sayılan haksız rekabet hâllerine tam olarak uymuyorsa veya bu hâllerin kapsamına örnekseme yoluyla dolaylı olarak da dâhil edilemiyorsa, ancak bu takdirde genel hüküm niteliğindeki 6102 sayılı TTK’nın 54/2. maddesinin uygulanması mümkün olacaktır.
16. Bu aşamada uyuşmazlığın kapsamı itibariyle 6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-1 maddesinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
17. Türk Ticaret Kanunu’nun 55/(1)-a-1 maddesi gereğince; “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” haksız rekabet olarak düzenlenmiştir. Buradaki “kötüleme” kavramı, genel bir ifade ile bir kişinin ticari hayatı hakkında olumsuz intiba yaratılmasını ifade etmektedir.
18. Kötüleme yoluyla haksız rekabette, doğrudan mağdura yönelik bir hareket yer almamakta, dürüstlük kurallarına aykırı davranılarak mağdurun dışında yer alan kişilere, mağdurla ilgili yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici bilgiler verilerek bu kişilerin mağdur hakkında yanlış kanaat edinmeleri sağlanarak mağdur kötülenmektedir. Bu haksız rekabet türünde, konu mağdur veya onun ticari işletmesi ya da buna dâhil değerler, muhatap ise mağdurun müşterileridir. 6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-1 maddesi anlamında kötülemeden bahsedilebilmesi için ortada sözlü, yazılı veya resimli şekilde bir açıklama (beyan) olmalıdır. Susma ise bu madde kapsamına girmemekle birlikte bilgilendirme yükümlülüğünün söz konusu olduğu yerde susmanın haksız rekabet sayılması ancak 6102 sayılı TTK’nın 54/2. maddesindeki genel ilke kapsamında mümkün olmaktadır.
19. Görüldüğü üzere kötülemenin haksız rekabet olarak nitelendirilebilmesi için öncelikle bir açıklamanın (beyanın) olması; bu açıklamanın başkalarının şahsı, emtiası, iş mahsulleri, faaliyetleri yahut ticari işleri hakkında olması; nihayet bu beyanın yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici olması gerekmektedir.
20. Yanlış açıklama (beyan), içeriği gerçekle bağdaşmayan, belirli bir vakıa veya olay ya da durum hakkında içeriği objektif olarak yanlış olan açıklamalardır. Yanıltıcı beyan, mahiyeti, tarzı ve içeriği birlikte değerlendirildiğinde açıklamanın muhatabının hataya düşmesine sebep olabilecek, yanlış izlenim bırakabilecek açıklamalardır. Gereksiz yere incitici beyan ise içeriği doğru olmakla birlikte ölçüsüz bir şekilde ve amacını aşarak kişi, faaliyetleri, iş ürünleri vb. hakkında olumsuz intiba yaratan açıklamalardır (Suluk, Cahit/Karasu, Rauf/Nal, Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2017, s. 428).
21. Açıklamanın “yanlış” olup olmadığını tespit bakımından yegâne ölçüt gerçekle bağdaşıp bağdaşmadığıdır. Gerçeğe uygun olmayan açıklamalar objektif olarak doğruluğu ve yanlışlığı tespit edilebilen açıklamalardır. Olaylar/olgular hakkındaki her türlü kötüleyici nitelikteki yanlış açıklamalar haksız rekabet olarak değerlendirilecektir. Açıklama gerçek ise bu durumda haksız rekabetten bahsedilemez. Yanıltıcı açıklamadan kastedilen ise açıklamanın takdim ediliş tarzının, seçilen sözcüklerin resimlerin veya yapılan karşılaştırmanın hedef kitlede veya kişilerde bıraktığı genel izlenim neticesinde açıklama konusunun olduğundan değişik ve olumsuz algılanmasıdır. Öte yandan gereksiz yere incitici beyanlar, amacını aşan değer yargılarını ifade etmektedir. Açık gerçek olsalar bile amacın aşılmasıyla birlikte gerçek dışı veya gerçeğe uymayan, gerçekle bağdaşmayan veya gerçeğe ters hâle gelmektedir. Zira burada gerçek olmasına rağmen açıklama amacını aşan bir durum ortaya çıktığından bu açıklama (beyan) gereksiz yere incitici olmaktadır. Örneğin bir kişinin “taklit” ve “korsan” mal ürettiğini anlatan ifadeler; tüketiciyi uyarmanın ötesinde, somut olayın özelliğine göre teamülün kabul ettiği toleransı aşması durumunda gereksiz yere incitici bir nitelik ve amaç taşımaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.04.1994 tarihli ve 1993/11-965 E., 1994/252 K. sayılı kararı). Başka bir deyişle somut olayın özelliklerine göre genel olarak toplumda ve özellikle hedef alınan muhatabın algılama seviyesi dikkate alındığında gerçek dahi olsa teamülün kabul ettiği tolerans sınırı aşılması hâlinde açıklama; 6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-1 maddesi gereğince haksız rekabet teşkil edecektir.
22. Hemen belirtilmesi gerekir ki, bir açıklamanın “yanlış” olup olmadığı tespit edilirken yegâne ölçüt gerçekle bağdaşıp bağdaşmadığı iken, “yanıltıcı” olup olmadığı veya “gereksiz yere incitici” olup olmadığı tespit edilirken kullanılacak ölçüt açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabıdır. Başka bir anlatımla açıklama hangi kişi grubuna yapılıyor ise o kişi grubuna mensup orta yetenekteki bir kişinin açıklamayı algılama biçimi esas alınacaktır. Dolayısıyla bir açıklamanın belirli kişi veya kişiler tarafından ne şekilde algılandığı değil, açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabının algılama şekli önemlidir (Ülgen, Hüseyin/Helvacı, Mehmet/Kendigelen, Abuzer/Kaya, Aslan/Nomer Ertan, Füsun: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 2015, s. 540).
23. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün denetiminde gerçekleştirilen İstanbul Anadolu Yakası Adalet Binası Jeneratör ve Chiller Mahallerinin Yenilenmesi işinde yüklenici olarak dava dışı B. Teknik Yapı Sis. San. Tic. Ltd. Şti.’nin belirlendiği, ihale olunan iş kapsamında dört adet dizel orta gerilim jeneratörün temini için yüklenici şirket tarafından imalatçı firma olarak davacının belirlendiği ve bu belirlemenin de iş sahibi idare tarafından uygun görülerek gereken onayın verildiği dosya kapsamı itibariyle sabittir.
24. Davalı tarafından T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına hitaben gönderilen 20.10.2014 tarihli yazıda; yukarıda bahsi geçen İstanbul Anadolu Yakası Adalet Binası Jeneratör ve Chiller Mahallerinin Yenilenmesi işi kapsamında satın alınacak dört adet 2200kVA 6,3 KV çıkışlı orta gerilim jeneratörler için onay verilmiş olan davacının TSE belgesinin sadece 155kVA ve 710kVA jeneratör setlerini kapsadığı, satın alınması düşünülen güçleri kapsamadığı, bunun yanında jeneratörlerin satın alınacağı davacının anılan güçlerde herhangi bir referans ve tecrübesinin bulunmadığı, bu şartlar altında daha önce jeneratör sistemindeki arıza nedeniyle oluşan yangın sonucu kullanılmaz hâle gelen bir sistemin yenilenmesi için anılan güçlerde TSE belgesi ile referans ve tecrübesi bulunmayan davacıya verilen onayın gözden geçirilmesi gerektiği beyan edilmiştir. Davacı tarafından ise bu dilekçedeki beyan ve açıklamaların haksız rekabet niteliğinde olduğu ifade edilerek eldeki davanın ikame edildiği anlaşılmaktadır.
25. Gelinen aşamada haksız rekabetten bahsedilebilmesi için davalının 20.10.2014 tarihli dilekçesindeki beyanlarının 6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-1 maddesi gereğince; davacının faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötüleme niteliğinde olup olmadığı hususu tespit edilip sonucuna göre bir karar verilmelidir.
26. Bu kapsamda davalının 20.10.2014 tarihli dilekçeyi sunmasını müteakip T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne gönderilen 03.11.2014 tarihli yazı ile davalının iddialarının araştırılması istenilmiştir. Bu kapsamda yapılan araştırma sonrasında T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderilen 21.11.2014 tarihli cevabi yazıda; davalının 20.10.2014 tarihli dilekçesindeki beyan ve iddiaların yersiz ve dayanaksız olduğu, ihale olunan iş kapsamında davacıdan temin edilecek dört adet orta gerilim jeneratörünün TSE tarafından belgelendirilmediği, bu konuda davalı dahil hiçbir firmanın orta gerilim jeneratörleri ile ilgili TSE belgesinin bulunmadığından uygunluk incelemesinde TSE belgelerinin dikkate alınmadığı, ihale olunan iş kapsamında anılan jeneratörlerin temininin davacıdan sağlanacağının belirtilmesinden sonra imalatta kullanılacak malzemeler ile aşamaların takip edilip denetlendiği, son denetimlerde imalatların sorunsuz olarak ilerlediği bildirilmiştir.
27. Mevcut durum itibariyle davalının 20.10.2014 tarihli dilekçedeki beyanlarının davacının, İstanbul Anadolu Yakası Adalet Binası Jeneratör ve Chiller Mahallerinin Yenilenmesi işi kapsamında davacıdan temin edeceği jeneratör imalat ve faaliyetlerine ilişkindir. Her ne kadar temin edilecek jenaratör güç grupları hakkında davacının TSE belgesinin bulunmadığı belirtilmiş ise de; anılan güç gruplarında TSE tarafından herhangi bir belgelendirme yapılmamakta olup ihaleyi gerçekleştiren idare tarafından dahi bu hususta TSE belgesi aranmamıştır. Ayrıca idare tarafından uygun görülen davacı ve davalı dahil hiçbir firmanın da anılan güç gruplarındaki jeneratörlerle ilgili TSE belgesi de bulunmamaktadır.
28. Buradan hareketle davalının 20.10.2014 tarihli dilekçesindeki; davacıdan temin edilecek güç gruplarındaki jeneratörlerle ilgili TSE belgesinin bulunmadığına dair beyanın, muhatabı idareyi hataya düşürerek davacı hakkında yanlış bir izlenime neden olabilecek nitelikte olduğu, ayrıca anılan beyanın devamında yer alan “...Ayrıca firmanın satın alınması düşünülen bu güçlerde herhangi bir referansı ve tecrübesi yoktur...” şeklindeki beyanın da, ölçüsüz olarak davacının işi, üretimi ve faaliyetleri hakkında olumsuz intiba yaratacak niteliği haiz bir açıklama olması nedeniyle davacıyı incitici unsurları bünyesinde barındıran bir beyan olduğu açıktır.
29. Belirtilen tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalının T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına göndermiş olduğu 20.10.2014 tarihli dilekçede mevcut davacı hakkındaki beyanlarının, 6102 sayılı TTK’nın 55/1-a-1. maddesi kapsamında haksız rekabet teşkil edecek nitelikte beyanlar olduğu kabul edilerek yapılacak değerlendirme sonrasında hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
30. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
31. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.