HAKARET EDİP SADAKATSİZ DAVRANAN EŞİN KUSURU İLE HAKARET EDİP TEHDİT EDEN VE BİRLİK GÖREVLERİNİ YAPMAYAN EŞİN KUSURU BİRBİRİNE EŞİTTİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/2-764
KARAR NO : 2022/1294
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Balıkesir 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 25/06/2019
NUMARASI : 2019/342 - 2019/623
DAVACI-KARŞI DAVALI : G.A. (K.)
DAVALI-KARŞI DAVACI : M.A. vekili Av. M.C.D.
1. Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Balıkesir 1. Aile Mahkemesince verilen asıl ve karşı davanın kabulüne ilişkin karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı-Karşı Davalı İstemi:
4. Davacı-karşı davalı vekili 05.09.2014 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 07.07.1999 tarihinde evlendiklerini, ortak iki çocuklarının bulunduğunu, eşlerin her ikisinin de Balıkesir Askeri Hastanesinde sivil memur olarak çalıştıklarını, davalının birlik görevlerini yerine getirmediğini, davalıda anksiyete bozukluğu bulunduğunu, bu nedenle tedavi gördüğünü, hastalığın da etkisiyle aşırı kıskanç, takıntılı, paranoid ve saplantılı davranışlar sergilediğini, bu durumun müvekkili için çekilmez hâle geldiğini, müvekkilini sürekli aldatma ile suçladığını, bunu iş arkadaşları ve çocukların yanında da dile getirdiğini, eşini ortak çocuklara takip ettirmeye başladığını, müvekkilinin iş arkadaşlarını evliliklerini bitirmeyi istemekle suçladığını, davalının dengesiz ve saldırgan tavırları nedeniyle çevresindeki herkesi uzaklaştırdığını, müvekkilini tehdit ederek sindirmeye çalıştığını, bu durumun davacı ve çocuklara zarar verdiğini, 6284 sayılı Kanun uyarınca verilen tedbir kararlarını ihlâl ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyetlerin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına 500 TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 500 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-Karşı Davacı İstemi:
5. Davalı-karşı davacı vekili 30.09.2014 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkilinin birlik görevlerini eksiksiz yerine getirdiğini, tarafların Ankara’da yaşadıkları yedi yıl boyunca ek iş olarak taksi şoförlüğü dahi yaptığını, Balıkesir'e geldikten sonra da ek gelir sağlamak için para karşılığı arkadaşlarının nöbetini tuttuğunu, müvekkilinde herhangi bir psikolojik rahatsızlığın bulunmadığını, davacının sadakatsiz davranışları nedeniyle bir dönem psikolojik destek aldığını, bu sebeple gördüğü tedavinin başarı ile sonuçlandığını, davalının iş hayatında başarılı olduğunu, çok sayıda takdir ve teşekkür belgesi aldığını, boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin tamamen kusurlu olduğunu, sadakat yükümlülüğünü ihlâl ettiğini, eşlerin Ankara'da yaşadığı dönemde kadının Murat Keskin isimli şahısla ilişki yaşadığını, bunun üzerine müvekkilinin boşanmak istediğini, karşı tarafın intihar etmekle eşini tehdit ettiğini, çocukların annesiz büyümesini istemediği için tüm bu olumsuz duruma karşın erkek eşin evliliği sürdürmeye çalıştığını, buna rağmen kadının hâlen bu şahısla ilişkisine devam ettiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetin babaya verilmesine, her bir çocuk yararına 500 TL tedbir-iştirak nafakası ile müvekkili yararına 40.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Balıkesir 1. Aile Mahkemesinin 02.06.2016 tarihli ve 2014/651 E., 2016/493 K. sayılı kararı ile; tarafların 07.07.1999 tarihinde evlendikleri, ortak iki çocuklarının bulunduğu, eşlerin Ankara'da yaşadıkları dönemde kadının başka bir erkekle duygusal ilişkiye girdiği, ancak her iki tarafın da bu dönemi geride bıraktıkları, Balıkesir'e tayin isteyerek yeni bir hayata başladıkları, ne var ki kısa bir süre sonra taraflar arasında yine sorun çıktığı ve bu dönemde kadın eşin ortak çocukları başka bir erkekle tanıştırarak “baba yerine koyup koyamayacakları” hakkında soru sorduğu, erkeğin bu durumu çocuklardan öğrendiği, tarafların karşılıklı şekilde birbirlerine hakaret ettikleri, bundan dolayı ceza aldıkları, erkeğin hakaret yanında aynı zamanda eşini tehdit suçundan da cezalandırıldığı, evlilik birliğinin yaşanan bu olaylar nedeniyle temelinden sarsıldığı, boşanmaya sebep olan olaylarda sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan ve eşine hakaret eden kadının, kendisine hakaret edip, tehdit eden eşine göre ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetlerin babaya verilmesine, ortak çocuklardan Eren yararına aylık 150 TL, Erdem yararına 100 TL tedbir-iştirak nafakası ile erkek eş yararına 5.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 07.11.2018 tarihli ve 2016/24692 E., 2018/12692 K. sayılı kararı ile;
“… 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarının yanında ayrıca davalı-karşı davacı erkeğin birlik görevlerini ihmal ettiği ve eşinin ailesine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu davacı-karşı davalı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamıştır.
3- Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda taraflar eşit kusurludur. Boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata karar verilemez. Erkek yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2 madde koşulları oluşmamıştır. O halde davalı-karşı davacı erkeğin maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddine karar vermek gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
4- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre velayeti davalı-karşı davacı babaya verilen ortak çocukların ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır,…” gerekçesiyle karar 2, 3 ve 4. bentlerdeki sebeplerle bozulmuş, diğer yönlerden ise onanmıştır.
Direnme Kararı:
9. Balıkesir 1. Aile Mahkemesinin 25.06.2019 tarihli ve 2019/342 E., 2019/623 K. sayılı kararı ile bozma ilamının 4. bendine uyularak, ortak çocuklardan Eren yararına 250 TL, Erdem yararına 300 TL iştirak nafakası ödenmesine karar verilmiş, 2. ve 3. bentlerde yazılı bozma nedenlerine karşı ise önceki karar gerekçesi tekrar edilerek direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davalı-karşı davacı eş yararına TMK’nın 174. maddesinde yazılı maddi-manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
13. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
14. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
15. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
16. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve malî olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili malî sonuçlarındandır.
17. Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174. maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
18. Maddi tazminat, kişinin malvarlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
19. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesinde düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlâl edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak TMK’nın 174/2. maddesi genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlâl edilen eşe “uygun bir tazminat” verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.
20. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; tarafların 07.07.1999 tarihinde evlendikleri, ortak iki çocuklarının bulunduğu, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen olaylara göre kadının eşine hakaret ettiği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, buna karşılık erkeğin de eşine hakaret ettiği ve tehdit eyleminde bulunduğu, hükmün temyiz edilmesi üzerine Özel Daire tarafından mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışların yanında ayrıca erkeğin birlik görevlerini ihmal ettiği ve eşinin ailesine hakaret ettiğinin de anlaşıldığı gerekçesine yer verildiği, yapılan yargılamada dinlenen tanık beyanlarına göre eşlerin Ankara’da yaşadıkları olay sonrasında Balıkesir'e tayin isteyerek yeni bir hayata başladıkları, ne var ki kısa bir süre sonra erkeğin işyerinde ve lojmanda bulunan herkese “karısının kendisini aldattığını” anlatmaya başladığı, eşlerin 25.08.2014 tarihinde gerçekleşen olay nedeniyle Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.06.2015 tarihli ve 2014/5.0 E., 2015/5.7 K. sayılı kararı ile yargılandıkları, yargılama sonucunda kadının eşine hakaret etmesi buna karşılık erkeğin de eşine hakaret ve tehdit etmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, davacının kız kardeşi olan tanık Hülya’nın beyanına göre erkeğin “eşi ve kendisi hakkında gayriahlaki tavır ve davranışlarda bulunduklarına dair çevrede laflar çıkardığı, insanlara bu şekilde olmayan olayları olmuş gibi anlattığı” yine tanık Hülya ve Hatice’nin bizzat görgüye dayalı bilgilerine göre erkeğin “evin ihtiyaçları ile ilgilenmediği, gelirini kendi özel ihtiyaçlarına harcadığı, kredi çekmek suretiyle borçlandığı bu sebeple eve haciz geldiği”, hâl böyle olunca, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının eşine hakaret ettiği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, buna karşılık erkeğin de eşine hakaret edip ve tehdit ettiği ve ayrıca Özel Daire bozma kararında işaret edildiği üzere birlik görevlerini ihmal ettiği gibi eşinin ailesine hakaret ettiğinin anlaşılması karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda eşlerin eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir.
21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; Mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin ağır kusurlu olduğuna dair verilen direnme kararının yerinde olduğu, ne var ki bu kusur belirlemesine bağlı olarak erkek eş yararına hükmedilen tazminat miktarlarına yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
22. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı-karşı davalının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.10.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 17 üyenin 14’ü BOZMA, 3’ü ise DİRENME UYGUN DAİREYE yönünde oy kullanmışlardır.
HAKARET EDİP SADAKATSİZ DAVRANAN EŞİN KUSURU İLE HAKARET EDİP TEHDİT EDEN VE BİRLİK GÖREVLERİNİ YAPMAYAN EŞİN KUSURU BİRBİRİNE EŞİTTİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/2-764
KARAR NO : 2022/1294
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Balıkesir 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 25/06/2019
NUMARASI : 2019/342 - 2019/623
DAVACI-KARŞI DAVALI : G.A. (K.)
DAVALI-KARŞI DAVACI : M.A. vekili Av. M.C.D.
1. Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Balıkesir 1. Aile Mahkemesince verilen asıl ve karşı davanın kabulüne ilişkin karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı-Karşı Davalı İstemi:
4. Davacı-karşı davalı vekili 05.09.2014 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 07.07.1999 tarihinde evlendiklerini, ortak iki çocuklarının bulunduğunu, eşlerin her ikisinin de Balıkesir Askeri Hastanesinde sivil memur olarak çalıştıklarını, davalının birlik görevlerini yerine getirmediğini, davalıda anksiyete bozukluğu bulunduğunu, bu nedenle tedavi gördüğünü, hastalığın da etkisiyle aşırı kıskanç, takıntılı, paranoid ve saplantılı davranışlar sergilediğini, bu durumun müvekkili için çekilmez hâle geldiğini, müvekkilini sürekli aldatma ile suçladığını, bunu iş arkadaşları ve çocukların yanında da dile getirdiğini, eşini ortak çocuklara takip ettirmeye başladığını, müvekkilinin iş arkadaşlarını evliliklerini bitirmeyi istemekle suçladığını, davalının dengesiz ve saldırgan tavırları nedeniyle çevresindeki herkesi uzaklaştırdığını, müvekkilini tehdit ederek sindirmeye çalıştığını, bu durumun davacı ve çocuklara zarar verdiğini, 6284 sayılı Kanun uyarınca verilen tedbir kararlarını ihlâl ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyetlerin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına 500 TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 500 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-Karşı Davacı İstemi:
5. Davalı-karşı davacı vekili 30.09.2014 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkilinin birlik görevlerini eksiksiz yerine getirdiğini, tarafların Ankara’da yaşadıkları yedi yıl boyunca ek iş olarak taksi şoförlüğü dahi yaptığını, Balıkesir'e geldikten sonra da ek gelir sağlamak için para karşılığı arkadaşlarının nöbetini tuttuğunu, müvekkilinde herhangi bir psikolojik rahatsızlığın bulunmadığını, davacının sadakatsiz davranışları nedeniyle bir dönem psikolojik destek aldığını, bu sebeple gördüğü tedavinin başarı ile sonuçlandığını, davalının iş hayatında başarılı olduğunu, çok sayıda takdir ve teşekkür belgesi aldığını, boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin tamamen kusurlu olduğunu, sadakat yükümlülüğünü ihlâl ettiğini, eşlerin Ankara'da yaşadığı dönemde kadının Murat Keskin isimli şahısla ilişki yaşadığını, bunun üzerine müvekkilinin boşanmak istediğini, karşı tarafın intihar etmekle eşini tehdit ettiğini, çocukların annesiz büyümesini istemediği için tüm bu olumsuz duruma karşın erkek eşin evliliği sürdürmeye çalıştığını, buna rağmen kadının hâlen bu şahısla ilişkisine devam ettiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetin babaya verilmesine, her bir çocuk yararına 500 TL tedbir-iştirak nafakası ile müvekkili yararına 40.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Balıkesir 1. Aile Mahkemesinin 02.06.2016 tarihli ve 2014/651 E., 2016/493 K. sayılı kararı ile; tarafların 07.07.1999 tarihinde evlendikleri, ortak iki çocuklarının bulunduğu, eşlerin Ankara'da yaşadıkları dönemde kadının başka bir erkekle duygusal ilişkiye girdiği, ancak her iki tarafın da bu dönemi geride bıraktıkları, Balıkesir'e tayin isteyerek yeni bir hayata başladıkları, ne var ki kısa bir süre sonra taraflar arasında yine sorun çıktığı ve bu dönemde kadın eşin ortak çocukları başka bir erkekle tanıştırarak “baba yerine koyup koyamayacakları” hakkında soru sorduğu, erkeğin bu durumu çocuklardan öğrendiği, tarafların karşılıklı şekilde birbirlerine hakaret ettikleri, bundan dolayı ceza aldıkları, erkeğin hakaret yanında aynı zamanda eşini tehdit suçundan da cezalandırıldığı, evlilik birliğinin yaşanan bu olaylar nedeniyle temelinden sarsıldığı, boşanmaya sebep olan olaylarda sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan ve eşine hakaret eden kadının, kendisine hakaret edip, tehdit eden eşine göre ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetlerin babaya verilmesine, ortak çocuklardan Eren yararına aylık 150 TL, Erdem yararına 100 TL tedbir-iştirak nafakası ile erkek eş yararına 5.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 07.11.2018 tarihli ve 2016/24692 E., 2018/12692 K. sayılı kararı ile;
“… 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarının yanında ayrıca davalı-karşı davacı erkeğin birlik görevlerini ihmal ettiği ve eşinin ailesine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu davacı-karşı davalı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamıştır.
3- Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda taraflar eşit kusurludur. Boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata karar verilemez. Erkek yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2 madde koşulları oluşmamıştır. O halde davalı-karşı davacı erkeğin maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddine karar vermek gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
4- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre velayeti davalı-karşı davacı babaya verilen ortak çocukların ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır,…” gerekçesiyle karar 2, 3 ve 4. bentlerdeki sebeplerle bozulmuş, diğer yönlerden ise onanmıştır.
Direnme Kararı:
9. Balıkesir 1. Aile Mahkemesinin 25.06.2019 tarihli ve 2019/342 E., 2019/623 K. sayılı kararı ile bozma ilamının 4. bendine uyularak, ortak çocuklardan Eren yararına 250 TL, Erdem yararına 300 TL iştirak nafakası ödenmesine karar verilmiş, 2. ve 3. bentlerde yazılı bozma nedenlerine karşı ise önceki karar gerekçesi tekrar edilerek direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davalı-karşı davacı eş yararına TMK’nın 174. maddesinde yazılı maddi-manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
13. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
14. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
15. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
16. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve malî olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili malî sonuçlarındandır.
17. Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174. maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
18. Maddi tazminat, kişinin malvarlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
19. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesinde düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlâl edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak TMK’nın 174/2. maddesi genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlâl edilen eşe “uygun bir tazminat” verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.
20. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; tarafların 07.07.1999 tarihinde evlendikleri, ortak iki çocuklarının bulunduğu, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen olaylara göre kadının eşine hakaret ettiği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, buna karşılık erkeğin de eşine hakaret ettiği ve tehdit eyleminde bulunduğu, hükmün temyiz edilmesi üzerine Özel Daire tarafından mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışların yanında ayrıca erkeğin birlik görevlerini ihmal ettiği ve eşinin ailesine hakaret ettiğinin de anlaşıldığı gerekçesine yer verildiği, yapılan yargılamada dinlenen tanık beyanlarına göre eşlerin Ankara’da yaşadıkları olay sonrasında Balıkesir'e tayin isteyerek yeni bir hayata başladıkları, ne var ki kısa bir süre sonra erkeğin işyerinde ve lojmanda bulunan herkese “karısının kendisini aldattığını” anlatmaya başladığı, eşlerin 25.08.2014 tarihinde gerçekleşen olay nedeniyle Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.06.2015 tarihli ve 2014/5.0 E., 2015/5.7 K. sayılı kararı ile yargılandıkları, yargılama sonucunda kadının eşine hakaret etmesi buna karşılık erkeğin de eşine hakaret ve tehdit etmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, davacının kız kardeşi olan tanık Hülya’nın beyanına göre erkeğin “eşi ve kendisi hakkında gayriahlaki tavır ve davranışlarda bulunduklarına dair çevrede laflar çıkardığı, insanlara bu şekilde olmayan olayları olmuş gibi anlattığı” yine tanık Hülya ve Hatice’nin bizzat görgüye dayalı bilgilerine göre erkeğin “evin ihtiyaçları ile ilgilenmediği, gelirini kendi özel ihtiyaçlarına harcadığı, kredi çekmek suretiyle borçlandığı bu sebeple eve haciz geldiği”, hâl böyle olunca, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının eşine hakaret ettiği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, buna karşılık erkeğin de eşine hakaret edip ve tehdit ettiği ve ayrıca Özel Daire bozma kararında işaret edildiği üzere birlik görevlerini ihmal ettiği gibi eşinin ailesine hakaret ettiğinin anlaşılması karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda eşlerin eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir.
21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; Mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin ağır kusurlu olduğuna dair verilen direnme kararının yerinde olduğu, ne var ki bu kusur belirlemesine bağlı olarak erkek eş yararına hükmedilen tazminat miktarlarına yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
22. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı-karşı davalının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.10.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 17 üyenin 14’ü BOZMA, 3’ü ise DİRENME UYGUN DAİREYE yönünde oy kullanmışlardır.