KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

HAKSIZ TAHRİKE İLİŞKİN 26 OCAK 2016 TARİHLİ CGK. KARARI

T.C.       
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas No  :                    Karar No:                İtirazname  :                  TUTUKLU                          
2015/1-1077                  2016/27                   2013/111581

Y A R G I T A Y     K A R A R I

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi     :
1. Ceza Dairesi
Mahkemesi            : Üsküdar 1. Ağır Ceza
Günü                     : 30.09.2009
Sayısı                    : 383 - 287
Davacı                   : K.H.
Ölen                      : Yakup Y.
Katılanlar               : 1- Nazım Y., 2- Nezaket Y., 3- Neylan Y.
Sanıklar                 : 1- Kadir Ş., 2- Cemal Ş.

Kasten öldürme suçundan sanıkların TCK'nun 81/1, 62/1, 53/1, 54 ve 63. maddeleri uyarınca yirmibeş yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin, Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.09.2009 gün ve 383-287 sayılı resen temyize tâbi olan hükmün, sanıklar müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince 02.02.2011 gün ve 3835-396 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 30.05.2013 gün ve 111581 sayı ile;

"Sanıkların internet kafeye giderek camını kırdıkları ve olayın ilk aşamasında haksız hareketin kendilerinden kaynaklandığı konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak ikinci aşamada maktulün sanıkların evinin önüne gidip sanıklarla tartıştığı, araca binip kendisi ile kafeye gelmelerini söylediği, silah alıp sanıklara saldırdığı, ikinci saldırıyı başlatanın maktul olduğu, taraflar arasındaki tahrik dengesinin sanıklar lehine bozulduğu göz önüne alınarak, haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kasten öldürme suçu yönünden kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

CMK'nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 27.06.2013 gün ve 2665-4679 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş, 04.02.2014 gün ve 538-29 sayı ile;

"Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yaptığı sırada, 'sanıkların tutukluluk hallerinin devamına' ilişkin karara yapılan itirazı inceleyip; 'sanıklara atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu ve hükmün gerekçesine göre, tutukluluk hallerinin devamına' şeklinde görüş açıklayan Hâkim Meryem Üstüner'in, Yargıtay Üyesi seçilmesinin ardından, hükmün temyiz incelemesini gerçekleştiren Yargıtay 1. Ceza Dairesi heyetinde de yer alarak, Özel Dairenin 02.02.2011 gün ve 3835-396 sayılı kararına katılması, CMK'nun 23. maddesine aykırılık oluşturduğu gibi, Anayasanın 90. maddesi uyarınca iç hukuk normu haline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da ihlali niteliğindedir.

Bu itibarla, itirazın değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına, dosyanın Yargıtay Üyesi Meryem Üstüner'in katılımı olmaksızın oluşturulacak heyetle temyiz incelemesi yapılması için 1. Ceza Dairesine gönderilmesine" karar verilmiştir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.05.2014 gün ve 2425-3077 sayı ile;

"... Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Kadir'in kasten öldürme, tehdit; Cemal'in ise kasten öldürme ve ruhsatsız silah bulundurma suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin temyiz dilekçelerinde ve duruşmalı incelemede eksik incelemeye, suç vasfına, yasal savunma şartlarının oluştuğuna, sanıklar hakkında meşru müdafaada sınırın aşılmasının uygulanması gerektiğine, tahrikin varlığına vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, kısmen resen de temyize tâbi bulunan hükümlerin onanmasına" karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 25.06.2014 gün ve 111581 sayı ile;

"Sanıkların internet kafeye giderek camlarını kırdıkları olayda, ilk haksız hareketin kendilerinden kaynaklandığı konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak ikinci aşamasında maktulün sanıkların evinin önüne giderek sanıklarla tartışması, sanıklara araca binerek kendisi ile kafeye gelmeleri gerektiğini söylemesi, aracından silah alarak sanıklara saldırması, ikinci saldırıyı başlatanın maktul olduğu, meşru savunmanın tartışılması gerektiği noktasına varan eylemin tarafları arasındaki tahrik dengesinin sanıklar lehine bozulduğu ve TCK'nun 29. maddesi gereğince asgari hadden indirim yapılması gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK'nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.09.2014 gün ve 3732-3874 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş, 25.11.2014 gün ve 614-523 sayı ile;

"CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 318. maddesine göre, ağır cezaya müteallik işlerde temyiz incelemesi, temyiz dilekçesindeki istem üzerine duruşmalı yapılmalıdır. Ağır cezalık işler 5235 sayılı Kanunun 12. maddesinde, 'on yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işler' olarak tanımlanmıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 299. maddesinde de, 1412 sayılı Kanunun 318. maddesine benzer bir biçimde; on yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, temyiz başvurusundaki istem üzerine temyiz mercii tarafından incelemenin duruşma yoluyla yapılmasının zorunlu bulunduğu hükme bağlanmıştır.

Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;

Sanıkların kasten öldürme suçundan yirmibeş yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükme yönelik, müdafilerinin yasal süresinde verdiği dilekçesinde duruşma isteminde bulunması karşısında, temyiz incelemesinin duruşma açılarak gerçekleştirilmesi gerekirken, evrak üzerinden inceleme yapılarak karar verilmek suretiyle sanıkların savunma haklarının kısıtlandığı anlaşılmaktadır. Savunma hakkının kısıtlanması, CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte olan 308. maddesinde sayılan mutlak bozma nedenlerindendir.

Bu itibarla; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire onama kararının, sanıklar müdafiinin duruşmalı temyiz incelemesi yapılmasına ilişkin talebi konusunda karar verilmemesi isabetsizliğinden kaldırılmasına, dosyanın temyiz incelemesinin duruşmalı yapılabilmesi için, Özel Daireye gönderilmesine" karar verilmiştir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.05.2015 gün ve 945-3165 sayı ile;

"Sanıkların maktule ait iş yerine zarar verip oğlunu tehdit ederek ilk haksız hareketi gerçekleştirmeleri, daha sonra bu olayı görüşmek üzere yanlarına gelip iş yerine davet eden maktule saldırarak haksız zeminde bulunmaya devam etmeleri, kendisinden yaşça genç olan iki kişinin saldırısına uğrayan maktulün başlangıçta kullanmadığı silahına davranmasının, kamayla saldıran sanıklar tarafından dövülmesinden sonra vuku bulması karşısında maktulün meşru savunma koşulları altında tabanca ile ateş etmesinin haksız tahrik olarak kabul edilemeyeceği, bu şekilde gelişen olayda her defasında etki-tepki dengesinin sanıklar lehine bozulduğundan söz edilemeyeceği, ayrıca meşru müdafaaya karşı meşru müdafaa veya haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla sanıklar hakkında TCK'nun 29. maddesinin uygulanmamasına dair gerekçe ve kabulde herhangi bir isabetsizlik bulunmamıştır.

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Kadir'in kasten öldürme ve tehdit, Cemal'in kasten öldürme ve ruhsatsız silah taşıma suçlarının sübutu kabul, oluşa, soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçlarının niteliğini tayin, takdire ilişen cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin temyiz dilekçeleri ve duruşmalı incelemede eksik incelemeye, suç vasfına, yasal savunma şartlarının oluştuğuna, sanıklar hakkında meşru müdafaada sınırın aşılması maddesinin uygulanması gerektiğine, tahrikin varlığına vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, kısmen resen de temyize tâbi bulunan hükümlerin onanmasına" karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 08.07.2015 gün ve 111581 sayı ile;

"Sanıkların internet kafeye giderek camlarını kırdıkları olayda, ilk haksız hareketin kendilerinden kaynaklandığı konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak ikinci aşamasında maktulün sanıkların evinin önüne giderek sanıklarla tartışması, sanıklara araca binerek kendisi ile kafeye gelmeleri gerektiğini söylemesi, aracından silah alarak sanıklara saldırması, ikinci saldırıyı başlatanın maktul olduğu, meşru savunmanın tartışılması gerektiği noktasına varan eylemin tarafları arasındaki tahrik dengesinin sanıklar lehine bozulduğu ve TCK'nun 29. maddesi gereğince asgari hadden indirim yapılması gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK'nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Daire tarafından 16.09.2015 gün ve 4047-4573 sayı ile, itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

İtirazın kapsamına göre inceleme, kasten öldürme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

Sanıkların kasten öldürme suçundan mahkûmiyetlerine karar verilen ve suçun sübutu ile fiilin vasıflandırılmasında isabetsizlik, bu kabulde de dosya muhtevası itibarıyla herhangi bir hukuka aykırılık bulunmayan olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların kasten öldürme suçunu haksız tahrik altında işleyip işlemediklerinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Olay yeri tutanağına göre, sanıkların olaydan önce gittikleri kafenin kapı camlarının kırık olduğu, öldürme eyleminin, camların kırılmasından on onbeş dakika sonra gerçekleştiği,

Ekspertiz raporunda, olayda kullanılan bıçağın, kırk santimetre uzunluğunda, oluksuz ve sivri uçlu, namlusunun sırt kısmına uçtan geriye doğru altı santimetrelik bölüme ikinci bir ağız açılmış, ağaç kabzalı bulunduğu, yasak niteliğini haiz ve kama benzerlerinden mütalaa edilmesi gerektiğinin belirtildiği,

Otopsi raporuna göre; maktulün kanında ve mesane yıkama sıvısında alkol, uyutucu ya da uyuşturucu madde bulunmadığı, sağ uyluğunda en az bir kesici delici alet yarası mevcut olup, cerrahi müdahale uygulandığı, tıbbi belgelerde yeterli bilgiler bulunmadığından, hangi yaranın cerrahi müdahale ile oluşturulduğu, müdahale öncesi kaç adet kesici delici alet yarası bulunduğunun belirlenemediği, ölümün kesici ve delici alet yaralanmasına bağlı büyük damar kesilmesiyle gelişen dış kanama sonucunda meydana geldiği,

Adli Tıp Kurumu Birinci İhtisas Kurulu Raporunda; "otopsisinde kişinin vücudunda olay sırasında oluşmuş yaralanmaların yanında, tıbbi müdahaleye bağlı girişimsel yaraların tarif edilmiş olduğu, olaydan sonra başvurduğu sağlık kuruluşunda adına düzenlenen geçici raporda, sağ uyluk bölgesinde bir, karın sağ üst kadranında da bir adet olmak üzere, iki adet kesici delici alet yarasının tarif edildiği, ameliyatta yaralanmalarından sağ uyluk bölgesinde olanın üç büyük damarda yaralanma oluşturduğunun saptandığı anlaşılmakla, yaralanmanın tek başına ölüm meydana getirir nitelikte olduğu, karın bölgesinde tarif edilen yaralanma ile ilgili olarak, sağlık kuruluşunda uygulanan tanısal laparotomide batın içinde herhangi bir organ veya büyük damar yaralanması tespit edilmediğinin bildirildiği, otopsisinde bu bölgede herhangi bir iç organ yaralanmasından bahsedilmediği, omentum majus bölgesinin kanamalı olduğu bildirilmekle, söz konusu yaralanmanın batın boşluğuna nafiz olduğu, ancak herhangi bir organ ya da büyük damar yaralanmasına neden olmadığı, kısa sürede ölümü meydana getirir nitelikte olmadığı, yaşamını tehlikeye sokacak nitelikte bulunduğu, otopsi raporunda; dış muayenesinde kafada parietooksipital solda üçbuçuk ve iki santimlik sütüre künt travmatik yaralar, oksipital üstte birbuçuk ve yarım santimlik sütüre künt travmatik yaralar olmak üzere dört adet künt travma yarası tarif edildiği, kafa bölgesi gibi geniş kemik yüzeylerinin cilt ile sıkı temas halinde olduğu bölgelere düşme, düşürülme ya da sert ve künt cisimle vurma gibi travma uygulandığında cildin patlama tarzında açılması nedeniyle, ilk bakışta düzgün kenarlı bir kesi şekilde algılanan ve bu nedenle kesi olarak da tanımlanabilen yaralanmalar meydana gelebildiği tıbben bilinmekle, tıbbi evrakında kesi, otopsi raporunda ise künt travmatik yara olarak tanımlanan yaranın bu bölgelere silahın kazasıyla vurulması sonucunda oluşabileceği gibi, kaldırım taşı gibi sert ve künt bir cismin vurulması sırasında da meydana gelebileceği, aralarında tıbben ayrım yapılamadığı, otopsisinde bu bölgede kafa kemiklerinde kırık ya da kafa içi travmatik değişim tarif edilmediğinden, kafa bölgesinde tarif edilen künt travmatik yaralanmanın hayatını tehlikeye sokacak nitelikte olmadığı" mütalaasına yer verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan Neylan Y.; olay tarihinde işletmekte olduğu internet kafede bulunduğu sırada müşterisi olan çocuğun dayısı ve bir akrabası ile birlikte geldiğini, dayısının; "neden bu çocuğa sahip çıkmıyorsun, parasını ödediği halde başkasını oynatıyorsun, bu yaştaki çocuğu internet kafeye sokuyorsun" dediğini, gelen şahsa oniki yaşından büyüklerin girmesinin yasak olmadığını, yeğeninin oniki yaşında olduğunu, sorunu kendisine iletmesi halinde müdahale edeceğini söylediğini, çocuğun da olayları kendisine anlatmadığını belirttiğini, gelen şahsın; "burada küçük çocuklar var, neden içeriye alıyorsun, seni polise şikâyet edeceğim" dediğini, "kaçacak durumum yok, suçluysam şikâyet edebilirsin" şeklinde karşılık verdiğini, ardından sanıkların üzerine saldırıp kendisini yumrukla darp etmeye başladıklarını, camları kırdıklarını, çevredekilerin araya girerek sanıkları uzaklaştırdığını, durumu telefonla babasına ve amcasına bildirdiğini, babasının camların kırık, kendisinin de dövülmüş olduğunu gördüğünü, etraftaki çocuklardan sanıkların adresini öğrenip gittiğini, ardından amcasının dükkâna geldiğini, olayı anlattığı esnada önce iki, on onbeş saniye sonra iki silah sesi daha geldiğini, koşarak tabanca sesinin geldiği yere gittiğini, amcasının da aracıyla geldiğini, olay yerine vardığında babası ile Cemal isimli sanığın kanlar içinde yerde olduğunu gördüğünü, diğer sanığın elinde babasına ait tabanca bulunduğunu, kendisini görünce silahı doğrultarak; "yaklaşma vururum" dediğini, amcasının arabasıyla babasını hastaneye götürdüklerini, sanıklardan şikâyetçi olduğunu beyan etmiş,

Katılan Nazım Y.; olay günü yeğeninin telefonla arayıp kendisini çağırdığını, işyerine geldiğinde camların kırılmış, yeğeninin darp edilmiş olduğunu gördüğünü, dükkânı kontrol edeceği sırada yeğeninin, babasının gittiği taraftan silah sesleri geldiğini söyleyerek o istikamete doğru koşmaya başladığını, kendisinin de arabasıyla ardından gittiğini, olay yerine vardığında ağabeyi ile daha önceden tanımadığı bir kişinin kanlar içinde yerde bulunduğunu gördüğünü ve ağabeyini hastaneye götürdüğünü belirtmiş,

Tanık Ömer C.; olay tarihinde internet kafeye giderek oyun oynadığını, mahalleden tanıdığı ondört yaşlarındaki bir çocuğun "bizim eve git, annem bir şeyler aldıracak" dediğini, kabul etmeyerek dışarı çıktığını, çocuğun peşinden gelip kendisini sıkıştırdığını, evine gitmek zorunda kaldığını ancak annesinin bir şey aldırmadığını, ardından kendi evine gidip alt kattaki dayısına olayı anlattığını, dayısı ve amcasının oğlu olan sanıklarla birlikte kafeye gittiklerini, kafenin sahibi ile tartıştıklarını, bu sırada kafenin camlarının kırıldığını, kafenin sahibinin de babasını çağırdığını, dayısı ve amcasının oğlu ile eve döndüklerini, balkona çıktığını, yaklaşık beş dakika sonra maktulün gelip dayısıyla tartışmaya başladığını, dayısının "parasını öderiz" diyerek ellerini kaldırdığını, maktulün "el kol hareketi yapma, ananı avradını sinkaf ederim" dediğini, arabasından tabanca alarak dayısına sıktığını, ancak silahın patlamadığını, dayısının kafasına silahla vurduğunu, aşağıya inmek için koşmaya başladığını, evin içerisinde iken beş adet silah sesi duyduğunu söylemiş,

Tanık Vezir Ş.; olay tarihinde evinde bulunduğunu, silah sesleri üzerine balkona çıktığında maktulün, oğlu ve yeğeninin üzerine silahla ateş ettiğini gördüğünü, hemen aşağıya indiğini, maktul ile oğlunun yerde yattığını, maktulün kanını durdurmaya çalıştığı sırada oğlu Cemal'in de yaralı olduğunu söylediklerini, bir taksi çağırıp oğlunu hastaneye götürdüklerini, ardından maktulü de bir araca bindirdiklerini anlatmış,

Tanık Ayşe Y.; sanıkların kiracısı olduğunu, olay günü dışarıdan küfürleşmeler duyduğunu, balkondan baktığında maktulün elinde silah bulunduğu halde yaklaşık iki metre mesafeden ateş ettiğini gördüğünü dile getirmiş,

Tanık Çetin B.; sanıkları aynı mahallede ikamet etmeleri nedeniyle tanıdığını, maktulü tanımadığını, olay günü balkonunda bulunduğunu, sanıkların evin önünde oturmakta olduklarını, bir otomobilin kendilerine yanaştığını, şoförün sanıklarla konuşmaya başladığını, Cemal'in "tamam öderiz" dediğini, maktulün "neden el hareketi yapıyorsun" şeklinde karşılık verdiğini, akabinde aracına gittiğini ve silahını alarak kabzasıyla sanığın ensesine vurduğunu, sonrasını göremediğini, çocuklarına bakmak üzere eve girdiğini, içeride iken önce bir, binanın dışına çıktığında da üç veya dört el daha silah sesi duyduğunu ifade etmiş,

Sanık Cemal Ş. hastane polisine verdiği ifadesinde; olay tarihinde yeğeninin eve gelip ağlayarak internet kafede sorun olduğunu söylediğini, kafeye gidip kasada oturan kişiye; "küçük yaştaki çocukları neden alıyorsun, polise haber vereceğim" dediğini, şahsın da; "kime şikâyet edersen et" şeklinde karşılık verdiğini, o sırada amcasının oğlunun geldiğini, kafedeki şahsın "babamı arıyorum bekleyin" dediğini, yüksek sesle konuşmaya devam edince kendisini uyardıklarını, devam edince aralarında münakaşa çıktığını ve dükkânın camlarının kırıldığını, orada bulunanların kendilerini ayırdıklarını, ardından evlerine gittiklerini, bir süre sonra aracı ile yanlarına gelen maktulün; "kafenin camlarını siz mi kırdınız" diye sorduğunu, "biz kırdık, parasını öderiz" şeklinde karşılık verdiğini, o sırada başka bir arabanın daha geldiğini, araçtan inen bu şahsın; "el kol hareketi yapma" dediğini, kendisini sakinleştirmek isterken maktulün aracından aldığı silahı amcasının oğluna doğrultarak tetiğe bastığını, ancak silahın ateş almadığını, amcasının oğlunun engel olmak istediği sırada yeniden tetiğe bastığını ve silahın ateş alması sonucunda yaralandığını, maktulü durdurmak isterken tetiğe basıp yine kendisini yaraladığını, amcasının oğlu ile maktulün yere düştüklerini, amcasının oğlunun maktulün silahını aldığını, maktulün kavga sırasında yaralandığını, kendisinin de kolundan ve göğsünden olmak üzere üç yerden yaralandığını,

Cumhuriyet savcılığında; olay tarihinde yeğeninin kafede kendisini oynatmadıklarını söylediğini, kafenin sahibi ile konuşmak üzere elbisesini giyindiği sırada amcasının oğlu olan Kadir'in kendisinin ilgileneceğini söyleyerek yeğeni ile gittiğini, bir süre sonra geri geldiğini, kendisinin de konuşmak amacıyla kafeye gittiğini, sahibine küçük çocukları içeri almamasını, aksi takdirde polise ihbar edeceğini söylediğini, aralarında tartışma çıktığını, şahsın babasını çağıracağını söylediğini, bu sırada amcasının oğlunun geri geldiğini ve tekme vurarak kapının camını kırdığını, masanın üzerindeki plastik malzemelerin hasar gördüğünü, araya girenlerin kendilerini ayırdıklarını, kafeden çıkarak evlerinin önüne geldiklerini, evleri ile kafe arasında yüzelli ikiyüz metre mesafe bulunduğunu, amcasının oğlu ile sigara içmekte iken tanımadıkları bir aracın sokağa girdiğini, çocuğu indirip ileriden dönerek yanlarına geldiğini, arabanın içinde bulunan maktulün; "internet kafede kavga eden siz misiniz" diye sorduğunu, camı kırdıklarını kabul edip parasını ödeyeceklerini söylediklerini, maktulün; "sizin kapınıza geldim, siz de benim kapıma geleceksiniz" dediğini, gelemeyeceklerini söyleyince bağırmaya başladığını, o sırada kim olduğunu bilmediği başka bir aracın daha geldiğini, şoförünün; "niye bağırıyorsunuz" diyerek müdahale ettiğini, maktulün aracına giderek kapısını açtığını, silahını alıp geldiğini ve kendisine doğru sıktığını, ancak silahının tutukluk yaptığını, sesi duyduğunu fakat patlamadığını, silahı elinden almak için maktulün üzerine doğru gittiğini, tabancanın bu kez ateş aldığını, beş altı kez patladığını, ikisinin sol koluna, birinin karın boşluğuna, birinin sol kasık bölgesine isabet ettiğini, olayın sıcaklığıyla önce vurulduğunu anlamadığını, maktulü engellemek için üzerine atlayıp boğuşmaya başladığını, olay yerinin rampa olduğunu, maktul ile yere düşerek yuvarlandıklarını, o sırada yerde bir bıçak bulduğunu ve maktulün bacağına sapladığını, elinden silahı alıp kenara fırlattığını, amcasının oğlunun ne yaptığını görmediğini, polise ifade verdiği sırada yaralı olduğunu ve narkozun etkisi altında bulunduğunu, bıçağın yerini amcasının oğlunun da bildiğini, maktulün gelip kendileriyle tartıştıktan sonra aracına giderek tabancasını aldığını ve kendilerine doğrultarak ateş etmek istediğini, silahın tutukluk yaptığını, olay yeri ile bıçağın bulunduğu yer arasında dört metre mesafe bulunduğunu, silah patlamayınca amcasının oğlunun koşarak bıçağı alıp geldiğini, bu sırada maktulün tabancanın kabzasıyla ensesine vurduğunu, amcasının oğlunun maktulün üzerine yürüdüğünü, birbirine sarılarak yuvarlanmaya başladıklarını, maktulün ateş etmeye devam ettiğini, amcasının oğlu Kadir'in; "bıçak yerde, al bacağına vur" diye bağırdığını, bıçağı alarak maktulün bacağına bir kez vurduğunu, başka bir eylemi olmadığını, diğer yaralarının ne şekilde meydana geldiğini bilmediğini, bıçağı demircilik yaptığı dönemden itibaren evde bulundurduğunu, hırsız geldiği zaman kullanmayı düşündüğünü,

Sorguda; Kadir'in kafenin camlarını kırdığını, parasını vereceklerini söylemelerine rağmen maktulün akrabası olduğunu zannettiği bir kişinin; "neden bağırıp çağırıyorsunuz" dediğini, maktulün de arabasından aldığı tabancayla kendisini hedef alıp dört el ateş ettiğini, kurşunlardan ikisinin koluna, birinin karnına, birinin kasığına isabet ettiğini, amcasının oğlu Kadir'in maktulün elindeki tabancayı tuttuğunu, her ikisinin de eli silahta olacak şekilde yere düştüklerini, amcasının oğlunun; "bıçağı al bacağına vur" dediğini, kendisinin de bıçağı alıp bacağına bir kez sapladığını, amcasının oğlunun tabancayı maktulün elinden aldığını, kurşun yaraları sonucunda kendisinden geçtiğini, sonrasını hatırlamadığını, maktulün kendi vurduğu bıçak darbeleriyle ölüp ölmediğini bilemediğini, suçsuz olduğunu,

Duruşmada; olay günü yeğeninin eve gelip internet kafede dövüldüğünü söylediğini, kafeye gideceği sırada amcasının oğlunun; "ben giderim, sana gerek yok" dediğini, yeğeni ile birlikte gittiklerini, kendisinin de peşlerinden gittiğini, yolda karşılaştıklarını, amcasının oğlu Kadir'in olayı hallettiğini söylediklerini, "bir kez de ben konuşayım" diyerek kafeye gittiğini, işletmeciye yeğenini kimin dövdüğünü sorduğunu, "yaşı tutmuyor, neden içeri alıyorsun, seni polise ihbar edeceğim" dediğini, kafenin sahibinin de; "çocuğunuza sahip çıkın, kime haber verirsen ver, seni ilgilendirmez" şeklinde karşılık verdiğini, dışarı çıkacağı sırada bağırmaya başladığını, "ağzına sıçarım" diye küfür edip yakasını tuttuğunu, kendisinin de onun yakasına yapıştığını, amcasının oğlunun içeriye girdiğini, kavga esnasında ayağının kapıya geldiğini ve camın kırıldığını, birkaç kişinin kendilerini ayırdıklarını, ardından evinin önüne geldiklerini, elinin ayağının titremekte olduğunu, "babasını aradı, birazdan gelebilir" dediğini, amcasının oğlunun "camın parasını öderiz" şeklinde cevap verdiğini, daha önce kömürlükte bulunan bir bıçağı amcasının oğluna göstererek "bir şey olursa kullanırız" dediğini, bu sırada bir aracın geldiğini, maktulün arabasından inmeden "kafenin camlarını siz mi kırdınız" diye sorduğunu, yanına yaklaşıp "evet biz kırdık" dediklerini, maktulün; "sizin kapınızın önüne kadar geldim, siz de kafeye geleceksiniz" diye karşılık verdiğini, "gerek yok, camın parası ne ise vereceğiz" dediklerini, maktulün sinirlendiğini, arabadan inip kendilerine bağırdığını, "ayıptır, bağırma" dediklerini, maktulün daha fazla bağırmaya başladığını, bu sırada başka bir aracın geldiğini, araçtan inen şahsın "el kol hareketi yapma" dediğini ve eline vurduğunu, maktulün arabasına gittiğini, silahını görmediğini, sonradan gelen şahısla tartışmakta olduklarını, amcasının oğlu Kadir'in eve koştuğunu, maktulün sert bir cisimle ensesine vurduğunu, iki kişinin kendisini zorla araca bindirmeye çalıştıklarını, amcasının oğlunun "bırakın" dediğini, elinde bıçak olup olmadığını göremediğini, maktulün kendisini bırakıp amcasının oğluna ateş ettiğini, "tık" diye bir ses geldiğini, ikinci defa ateş ettiğinde yerden ses geldiğini, amcasının oğlunun bıçağı atıp maktulün elini tuttuğunu, boğuşmaya başladıklarını, silahın ateş aldığını, amcasının oğlu ile maktulün yere yuvarlandıklarını, bıçağı alıp peşlerinden gittiğini, maktulün bir el daha ateş ettiğini, son ateşi kendisine yaptığını, ancak kurşunun isabet edip etmediğini hatırlamadığını, aralarında yarım metre mesafe bulunduğunu, maktulün bir kere daha ateş ettiğini, kurşunun bu kez karnına geldiğini, gazeteye sarılı bıçağı çıkarıp maktule vurduğunu, neresine geldiğini bilmediğini, bıçağı beş altı kez salladığını, maktulün yere düştüğünü, kendisinin de kaldırımın kenarına oturup bıçağı yere attığını ve "ambulans" diye bağırdığını, önceki ifadelerini kabul etmediğini savunmuş,

Sanık Kadir Ş. kollukta; olay tarihinde amcasının torununun ağlayarak eve gelip kafede tartıştıklarını söylediğini, çocuğu da yanına alıp kafeye gittiklerini, sahibine yeğeninin oyun saatinin başkalarına aktarıldığının doğru olup olmadığını sorduğunu, şahsın bilmediğini söylediğini, "çocuğa sahip çıkın" diyerek kafeden ayrıldığını, ardından amcasının oğlu olan Cemal'in internet kafeye girdiğini, bir süre sonra yeğeninin gelerek amcasının oğlunun kavga ettiğini söylediğini, kafeye geri döndüğünde amcasının oğlu ile kafenin sahibinin tartıştığını gördüğünü, amcasının oğlunun şahsın maket bıçağı çektiğini söylediğini, bıçağı görmediğini, şahsa tekme atarken kafenin camının kırıldığını, içeridekilerin kendisini dışarı çıkardıklarını, Cemal ile birlikte evlerinin önüne gidip oturduklarını, bir süre sonra maktulün aracıyla gelip kendilerine baktığını, yanındaki çocuğu indirdikten sonra "kafede siz mi kavga ettiniz, camları kırmışsınız" diye sorduğunu, oğlunun maket bıçağı ile kendilerine saldırdığını söylediklerini, aracını yolun ortasına park ettiğini, yanlarına gelip; "arabaya binin, internet kafeye gideceğiz" dediğini, "camın parasını verelim, bağırma" şeklinde karşılık verdiklerini, o sırada başka bir aracın geldiğini, gelen kişiye "aracını kenara çek konuşalım" dediğini, maktul ile amcasının oğlunun birbirlerine vurduklarını, maktulün arabasına koştuğunu, kendisinin de eve giderek internet kafede tartıştıktan sonra amcasının oğlunun "uzun süredir kullanmıyordum" diyerek merdivene koyduğu bıçağı aldığını, maktulün tabancasını çıkararak kendisine doğrultup tetiği çektiğini, ancak ateş almadığını, ikinci defa ateş edince silahın patladığını, kuru sıkı olduğunu zannederek maktulün boynundan tuttuğunu, tabancayı doğrultunca bulundukları yer yamaç olduğu için yuvarlandıklarını, bu sırada bıçağı düşürdüğünü, amacının silahı almak olduğunu, ardından ayağa kalktıklarını, maktulün elindeki silahın patladığını, maktulün silahı amcasının oğluna yönelttiği, silahın ateş aldığını ve amcasının oğlunun yaralandığını, ardından elindeki bıçağı maktule sapladığını, o sırada maktulü tutmakta olduğunu, bu nedenle neresine geldiğini bilemediğini, maktulün yere düştüğünü, silahını düşürdüğünü, silahı yerden alıp kabzası ile maktulün kafasına vurduğunu, amcasının oğlunun "ambulans çağırın" diye bağırdığını, silahı olay yerine gelenlere doğrulttuğunu, ardından kaçıp çalılığa gizlediğini, daha sonra hastaneye giderek polise teslim olduğunu, maktulü amcasının oğlunun bıçakladığını,

Cumhuriyet savcılığında; olay günü nişanlısıyla amcasının binasında bulunan evinde temizlik yaptıkları sırada, amcasının onbir yaşlarındaki torununun ağlayarak internet kafede kendi oyun saatinin başkasına aktarıldığını söylediğini, internet kafeye giderek maktulün oğlu ile konuştuğunu, yeğenine sahip çıkması gerektiğini söylediğini, olayın mahiyetini öğrenmek için taksi durağının yanındaki çocuklarla konuştuğu sırada amcasının oğlunun internet kafeye girdiğini, yeğeninin gelip amcasının oğlunun içeride kavga ettiğini söylediğini, içeri girdiğini, Cemal ile kafenin sahibinin birbirlerine girmiş vaziyette bulunduklarını, amcasının oğlunun şahsın boynunu sıktığını, amcasının oğlunu aldığını, kafede bulunanların üzerlerine gelmeye başladıklarını, attığı tekmenin kapının camına isabet ettiğini ve camın kırıldığını, olay yerine gelenlerin kendilerini uzaklaştırdıklarını, evinin önüne döndüklerinde amcasının oğlunun, kafede tartışırken şahsın babasına haber verdiğini ve gelebileceğini anlatarak, merdivenin bulunduğu yerden el yapımı olduğunu tahmin ettiği otuz kırk santimetre uzunluğundaki bıçağı çıkararak, gerekirse kullanacağını söylediğini, kendisini yatıştırdığını, bıçağı örtünün altına koyduğunu, sigara içerken bir aracın geldiğini, çocuğu indirip az ileriden dönerek evin önünde durduğunu, şoförün araçtan inmeden; "kafede kavga edip camı siz mi kırdınız" dediğini, önce şahsı polis zannettiğini, "biz kırdık zararı neyse öderiz" dediğini, amcasının oğlunun; "oğlun bana bıçak çekti" dediğini, gelenin kafenin sahibinin babası olduğunu anladığını, maktulün; "araca binin, gideceğiz" dediğini, bu sırada başka bir aracın daha geldiğini, gelen kişiye; "arabayı yana çek görüşelim" dediğini, amcasının oğlu ile maktul arasında "elini kaldırdın, indir" şeklinde bir tartışma başladığını, şahsın araçtan tabanca aldığını, kendisinin de koşarak amcasının oğlunun bıraktığı gazeteye sarılı bıçağı aldığını, maktulün gördüğü kadarıyla siyah, toplu bir tabancayı kılıfından çıkardığını, elindeki bıçağı gördüğü için önce kendisine doğrulttuğunu ve bir el ateş ettiğini ancak patlamadığını, daha sonra bir iki metre mesafeden yere ateş ettiğini, bıçağı atıp maktulün üzerine atlayarak silahını almaya çalıştığını, yanında amcasının oğlu dışında kimse bulunmadığını, amcasının oğlunun maktule vurup vurmadığını bilmediğini, maktul ile birlikte yere düştüklerini, silahını almaya çalıştığı sırada bir kez daha patladığını, kendisini üzerinden attığını, yerden kalkıncaya kadar amcasının oğluna ateş ettiğini ve karnından isabet aldığını, Cemal'in bıçakla maktulün üzerine atladığını, tekrar ateş etmemesi için tabancasını tutmaya çalıştığını, amcasının oğlunun bıçağı maktulün göğsüne sapladığını, maktul ile birlikte yere düştüğünü, bu nedenle kaç bıçak darbesi vurduğunu göremediğini, maktulün elinden silahını düşürdüğünü, silahı aldığı sırada maktulün oğlu ile tanımadığı birisinin geldiğini, tabancayı bu şahıslara doğrultup; "yaklaşmayın" dediğini, gelen şahısların da maktul ile ilgilendiklerini, amcasının oğlunun "ambulans" diye bağırdığını, silahı alarak olay yerinden uzaklaştığını ve çalılığa sakladığını, daha sonra akrabalarına telefon açıp hastaneye giderek teslim olduğunu, konuştukları sırada gelen ikinci araçtaki şahsın olaya karışmadığını, maktulü kendisinin değil amcasının oğlunun yaraladığını,

Sorguda; maktulün tabancayla üzerine doğru geldiğini, silahı elinden almak amacıyla bileğine sarıldığını, aralarında arbede çıkınca silahın toplam dört kez patladığını, ancak kime isabet ettiğini göremediğini, ardından kurşunlardan birinin amcasının oğluna denk geldiğini anladığını, amcasının oğlunun acıyla bağırarak maktule saldırdığını, bıçağı göğüs nahiyesine vurduğunu, maktul ile birlikte yere düştükten sonra silahı aldığını, o sırada elinde taş bulunan iki kişinin geldiğini, tabancayı gelenlere doğrulttuğunu, bu kişilerin maktul ile ilgilendiklerini, olayın şokuyla kaçıp silahı sakladığını, amcasının oğlunun bulunduğu hastaneyi öğrendiğini, aynı hastaneye gidip polise teslim olduğunu ve silahın yerini gösterdiğini,

Duruşmada; olay günü yeğeninin eve gelip kafede kendisine oyun oynatmadıklarını, oyun oynarken başka birinin kendisine ait oyunu aldığını söylediğini, amcasının oğluna; "ben konuşurum, senin gelmene gerek yok" dediğini ve yeğeniyle birlikte kafeye gittiğini, yeğeninin oyununu alan çocuğu aradığını, ancak bulamadığını, internet kafenin sahibine sorduğunda haberi olmadığını söylediğini, "çocuğu bir daha buraya alma" dediğinde; "çocuğunuza sahip olun" şeklinde karşılık verdiğini, yeğenini alıp çıktığını, eve gelirken yolda amcasının oğlu ile karşılaştığını ve hallettiğini söylediğini, amcasının oğlunun kafeye yöneldiğini, yeğeninin de arkasından gittiğini, mahallenin gençleriyle konuşmakta olduğu sırada yeğeninin geldiğini ve amcasının oğlunun kafenin sahibiyle tartıştığını anlattığını, kafeye döndüğünü, kafenin sahibi ile amcasının oğlunun birbirinin yakasından tuttuğunu gördüğünü, amcasının oğlunu dışarıya çıkarmak istediği sırada olay yerine gelenlerin üzerlerine yürüyüp küfür ettiklerini ve tekme attıklarını, kendisini korumak için attığı tekmenin kapının camına geldiğini, camın kırıldığını, kafenin sahibinin; "babama söyleyeceğim" dediğini, evlerinin önüne geldiklerinde amcasının oğlunun merdivenin altından gazeteye sarılı bıçağı çıkarıp; "gelebilirler, kendimizi koruruz" dediğini, gerek olmadığını söyleyince yerine koyduğunu, onbeş dakika sonra evin önüne bir aracın yaklaştığını, çocuğu indirerek biraz ileriye gidip döndüğünü, maktulün; "kafede siz mi kavga ettiniz" diye sorduğunu, "özür dileriz parasını veririz" dediklerini, maktulün ise; "binin araca, kafeye gideceğiz" dediğini, binmek istemediklerini, bu sırada başka birisinin geldiğini, amcasının oğlunun maktule; "sakin ol, bağırma" dediğini, maktulün; "indir elini lan" diye bağırdığını, kendisini itelediğini, "sizi öldüreceğim, orospu çocukları, ananızı avradınızı sinkaf edeceğim" diyerek aracına gittiğini, tabancasını alıp kendisine doğrulttuğunu, silah almaya gidince kendisinin de koşarak merdivenin altından bıçağı aldığını, silahtan "tık" diye bir ses geldiğini, ateş etmeyeceğini düşünerek bıçağını attığını, maktulün silahı kendisine doğrultup ateş ettiğini, bu kez patladığını, maktulün tabanca bulunan elini tuttuğunu, boğuşma sırasında silahın iki üç kez patladığını, ancak yaralanmadığını, ayağa kalktığında maktul ile amcasının oğlunu karşı karşıya gördüğünü, maktulün elinde tabanca, amcasının oğlunun elinde ise bıçak bulunduğunu, birbirlerine yakın olduklarını, maktulün amcasının oğluna bir el ateş ettiğini, Cemal'in de bıçağını maktule salladığını, ancak neresine geldiğini bilmediğini, maktulün yere düştüğünü, tabancasını alıp kafasına vuracağı sırada kan boşalmaya başladığını, kanı görünce vurmadığını, bu sırada iki kişinin üzerine doğru geldiğini, silahı gelenlere doğrultup; "durun" dediğini, amcasının oğlunun sendeleyerek kaldırıma oturup ambulans istediğini, olayın şoku ile kaçtığını, tabancayı çalılığa attığını, telefon açıp amcasının oğlunun durumunu sorduğunu, daha sonra hastaneye gidip teslim olduğunu savunmuştur.

Türk Ceza Kanununun 29. maddesinde tahrik; "haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir, diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmiştir.

Tahrik, failin haksız fiilin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder ki, bu durumda fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruh yapısında meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak suç işlemeye yönelmektedir.

Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;

a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,

b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,

c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumun tepkisi olmalı,

d) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.

1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, 765 sayılı Kanunda yer verilen ağır "tahrik–hafif tahrik" ayırımına son verilmiş; tahriki oluşturan eylemin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi yapılıp, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurularak, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Olay tarihinde sanıkların küçük yaştaki yeğeninin, maktulün oğlunun işlettiği kafede oyun oynadığı sırada arkadaşları ile anlaşmazlık yaşadığı, ardından kafeden ayrılıp yakındaki evine geldiği ve ağlayarak durumu sanıklara anlattığı, sanıkların sorunun maktulün oğlundan kaynaklandığını düşünerek birlikte kafeye geldikleri, maktulün oğlunun herhangi bir kabahati bulunmadığını öğrenmelerine rağmen kendisine bağırdıkları, üzerine saldırıp kafenin camını kırdıkları ve masaların üzerinde bulunan eşyalara zarar verdikleri, işletmecinin olayı babasına bildireceğini söylemesi ve gelenlerin de araya girmesi üzerine kafeden ayrılıp evlerinin önüne geldikleri, kırk santimetre uzunluğunda olan, taşınması ve bulundurulması suç teşkil eden bir bıçağı alıp herhangi bir olay çıkması halinde rahatça ulaşabilecekleri yere koyarak tartıştıkları şahsın babasını beklemeye başladıkları, bir süre sonra maktulün olay yerine geldiği, internet kafenin camlarını kendilerinin kırıp kırmadığını sorduğu, sanıkların camları kırdıklarını kabul ettikleri, aralarında meydana gelen tartışma esnasında maktule vurdukları, o sırada olay yerine gelen ve kimliği tespit edilemeyen bir kişinin sanıkları engellemeye çalıştığı, ancak başarılı olamadığı, kendisinden yaklaşık yirmi yaş daha genç olan sanıkların üzerine geldiğini, sanık Kadir'in de bıçağını çıkardığını gören maktulün, aracında bulunan silahını alıp yere ateş ettiği, ancak tabancanın patlamadığı, kırk santimetre uzunluğundaki bıçakla üzerine gelmeye devam eden sanıkları engellemek amacıyla, ayak uçlarına gelecek şekilde bir el daha ateş ettiği, sanık Kadir'in maktule sarıldığı, aralarında bir boğuşma yaşandığı, ardından yere yuvarlandıkları ve Kadir'in elindeki bıçağın düştüğü, bu sırada maktule saldırmak amacıyla peşinden gelen sanık Cemal'e seslenerek bıçağı almasını ve maktule vurmasını söylediği, bu sanığın da bıçağı alıp maktulün karnına beş altı kez sapladığı, maktulün elindeki silahın ateş aldığı ve kurşunların Cemal'e isabet ettiği, aldığı bıçak darbeleri üzerine maktulün yere yığıldığı, elinden silahı alan Kadir'in, kabzasıyla maktulün kafasına vurduğu sabit olan somut olayda, ilk haksız hareketin, maktulün oğlunun işletmekte olduğu internet kafeye giderek, maktulün oğlundan kaynaklanan herhangi bir sorun olmadığını öğrenmelerine rağmen, kavga çıkaran ve camları kırıp eşyalara zarar veren, daha sonra kendileriyle konuşarak zararı karşılamalarını istemek amacıyla yalnız başına evlerinin bulunduğu sokağa gelen ve kendilerinden yaşlı olan maktule önce yumrukla, ardından kullanmak üzere hazırlayarak sakladıkları bıçakla saldıran, bıçak darbeleri üzerine yere düşen maktulün tabancasını alıp kabzasıyla kafasına vuran ve akabinde olay yerine gelen katılanları da silahla tehdit eden sanıklardan kaynaklandığının anlaşılması karşısında, sanıklar lehine haksız tahrik hükümlerini uygulamayan yerel mahkeme ile söz konusu hükmü onayan Özel Daire ilamında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Beş Genel Kurul Üyesi; "sanıkların öldürme eylemlerini, maktulden kaynaklanan haksız tahrik altında işledikleri, bu nedenle itirazın kabul edilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.