HÜKMÜN GEREKÇE KISMINDA FOTOĞRAFLARA VE ŞEKİLLERE YER VERİLEMEZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/11-75
KARAR NO : 2017/637
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/03/2014
NUMARASI : 2014/55 - 2014/62
DAVACI : B..n I.E. AG vekili Av. E.E.K.
DAVALILAR : 1- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı vekili Av. T.B.
2- S.H. vekili Av. A.A.
Taraflar arasındaki “Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Fikri ve Sinaî Haklar Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 02.07.2012 gün ve 2011/167 E., 2012/138 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24.06.2013 gün ve 2012/15320 E., 2013/13189 K.sayılı kararı ile;
"... Davacı vekili, davalı şirketin 25. sınıfta, 2008/61570 sayılı ve ''b..n'' ibareli marka başvurusuna, müvekkilinin önceden tescilli 2006/36943 sayılı ''B..N'' ve 2006/5...0 sayılı ''b..n'' unsurlu markalarını mesnet göstererek yaptığı itirazın TPE YİDK kararıyla reddedildiğini, müvekkilinin iştigal konusu bahis ve şans oyunları olan ve tüm dünyada ve Türkiye'de tanınan bir şirket olduğunu, sadece kendi piyasasında değil genel olarak diğer piyasalarda da ayırt ediciliği yüksek ve tanınmış bir marka olduğunu, Real Madrid ve AC Milan gibi dünya çapındaki futbol kulüplerinin forma sponsoru olması sebebiyle, davalının bu marka ile kendine haksız kazanç sağlama amacı olduğunu, müvekkil markasının ayırt ediciliğini zedelendiğini, ve itibarına zarar verdiğini, davalı markasının müvekkilinin ticaret ünvanına da tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek, YİDK kararının iptaline ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlüğüne karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili markasının farklı sınıflarda tescilli olduğunu, tüketici nezdinde bahis oyunlarında kullanılan bir marka ile tekstil sektöründe başörtüsü üreten ve pazarlayan bir firmanın markasının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının marka kullanımının kamu düzenine aykırı ve suç niteliğinde olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı TPE vekili, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı şirketin itiraza gerekçe markalarının 2006 yılından bu yana tescilli olduğu halde Türkiye içerisinde hiçbir kullanımının bulunmadığı, tanıtım ve reklamının yapılmadığı, markasının tanınmışlığına gerekçe olarak sadece ünlü futbol kulüplerine forma sponsoru ve yüksek cirosunun bulunduğu iddiasına ilişkin herhangi bir lisans sözleşmesi veya delil sunulmadığı, sadece kendi internet sitesine ait çıktıların ibraz olunduğu, ancak bu delillerin doğrulanabilir yanının bulunmadığı, forma reklamının tek başına tanınmışlık kriteri olarak kabul edilemeyeceği, davacının bir bahis şirketi olduğu, davalının ise giyim sektöründe hizmet verdiği, aralarındaki sektörel farklılık nedeniyle KHK'nın 8/4 ve 7/1 (i) maddesi kapsamında ilave koruma sağlamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda, davacı adına tescilli "b..n" markalarının, 556 sayılı KHK'nın 7/1-(i) ve 8/4. maddeleri kapsamında tanınmış marka olduğu ve davalının anılan ibareyi farklı sınıflarda kullanılması halinde, markanın ayırtedici karakterinin zarar göreceği mütaala olunduğu halde, kararda yazılı gerekçelerle tanınmışlık bakımından bilirkişi raporuna itibar olunmayarak davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, işbu davada aynı zamanda tanınmışlığa ilişkin olarak İstanbul 4. FSHHM'nin 29.12.2010 tarih 2009/9. Esas, 2010/1..8 Karar sayılı ilamına da dayanmış olup, bu kararda davacı markasının 556 Sayılı KHK'nin 7/1-(i) ve 8/4. maddeleri anlamında tanınmış marka olduğundan bahisle davalı adına tescilli 2007/1...8 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacının dayandığı anılan kararın Dairemiz'in incelemesinden de geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. (Dairemizin 24.05.2012 tarih 1947/8811 sayılı ve 2013/651 Esas, 2013/2521 sayılı kararları) davacının "b..n" markasına tanınmışlığıyla ilgili olarak dosyaya sunduğu uluslararası tescil belgeleri, reklam ve sponsorluk anlaşmaları ile bu anlaşmalar uyarınca, "b..n" markasının spor giysiler üzerinde de tanıtım amaçlı kullanımının bulunduğu göz önüne alındığında, 556 sayılı KHK'nın 7/1-(i) ve 8/4. maddelerinde sayılan tanınmışlık Dairemiz incelemesinde de geçen İstanbul 4. FSHHM'nin 29.12.2010 tarihli kesinleşmiş kararı ile de anlaşıldığı halde, bu yöndeki bilirkişi raporuna aykırı olarak, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (TPE YİDK) kararının iptali ile markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davacı vekilince temyize getirilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda uyuşmazlığın esasının görüşülmesinden önce, davaya konu marka ile dava dışı başka kişilere ait marka görünümlerine ilişkin şekillere direnme kararında yer verilmesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) “hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesine aykırı olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre yerel mahkeme direnme kararının usule uygun bir gerekçe taşıyıp taşımadığı, ayrıca dava dosyasında fiziki olarak bulunan ve hakim imzalı şekilde taraflara tebliğe çıkarılan direnme kararı ile UYAP ortamında elektronik imzalı olarak kayıtlı bulunan direnme kararının birbirinden farklı olmasının HMK'nın "elektronik işlemler" başlıklı 445. maddesine aykırı olup olmadığı hususları ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle mahkeme kararlarının niteliği ile gerekçeli kararın hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenleme irdelenmelidir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın “hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi: Hüküm Türk Milleti Adına verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” şeklinde düzenleme getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, hükümler davayı esastan halleden ve taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardır (HMK, m. 294).
Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Hâkim, hükmün gerekçesini hazırlarken yargısal içtihat ve bilimsel görüşlerden yararlanabilir. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bulmalı ve hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve nedenlerini gerekçede açıklamalıdır. Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, 22. Bası, s. 472).
Bu açıklamalar ışığında ön sorun incelendiğinde; mahkemece direnme kararının gerekçe kısmında davacı ve davalı adına tescilli markalar ile dava dışı kişilere ait markalara ilişkin görünümlere (fotoğraf ve şekillere) yer verilmiştir.
Mahkemece, gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere kararın ekinde yer verebilir ise de hükmün gerekçe kısmında, yukarıda anılan yasal düzenlemelere uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüt yaşanmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 14.11.2012 gün ve 2012/11–417 E., 2012/791 K.; 14.01.2015 gün ve 2013/11-1316 E., 2015/34 K.; 01.04.2015 gün ve 2013/11-1572 E., 2015/1133 K. sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
Bu durumda, mahkemece direnme kararının gerekçesinde davaya konu taraf markaları ile dava dışı kişilere ait markaların görsel unsurlarına yer verilmiş olması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun değildir.
Diğer taraftan, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) HMK'nın "elektronik işlemler" başlıklı 445. maddesinin 1. fıkrasında "adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir" şeklinde tanımlandıktan sonra dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hallerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır denilmiştir. Anılan maddenin gerekçesinde, UYAP kapsamındaki tüm birimlerde her türlü yargısal, idari ve denetim faaliyetlerinin bu sistemle elektronik ortamda yürütüleceği belirtilmiştir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin "UYAP'ın kullanılması" başlıklı 5. maddesi:
"(1) Mahkemeler ve hukuk dairelerinin iş süreçlerindeki her türlü veri, bilgi ve belge akışı ile dokümantasyon işlemleri, bu işlemlere ilişkin her türlü kayıt, dosyalama, saklama ve arşivleme işlemleri ile uyum ve işbirliği sağlanmış dış birimlerle yapılacak her türlü işlemler UYAP ortamında gerçekleştirilir.
(2) Daire başkanı, hâkim, üye, yazı işleri müdürü ve diğer personel iş listesini günlük olarak kontrol etmek ve yargılamanın bulunduğu aşamanın gereklerini yerine getirmekle yükümlüdür.
(3) Mahkemelere ve hukuk dairelerine fizikî olarak verilen ve gönderilen her türlü evrak, elektronik ortama aktarılarak UYAP'a kaydedilir ve ilgili birime gönderilir.
(4) Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer güvenli elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla mahkemeler veya hukuk dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge gönderebilirler.
(5) Gelen evraktan sorumlu personel, UYAP üzerinden mahkeme veya hukuk dairelerine gönderilen ve iş listesine düşen belgeleri derhal ilgili kişiye ya da doğrudan dosyasına aktarır. Hâkimin onayını gerektiren evrak hâkimin iş listesine yönlendirilir.
(6) Tutanak, belge ve kararlar elektronik ortamda düzenlenir ve gerekli olanlar ilgilileri tarafından güvenli elektronik imza ile imzalanır. Elektronik ortamda düzenlenen ve güvenli elektronik imza ile imzalanan evrak UYAP kapsamındaki birimlere elektronik ortamda gönderilir. Ayrıca fizikî olarak gönderilmez.
(7) Teknik nedenlerle fizikî olarak düzenlenen belge veya kararlar, engelin ortadan kalkmasından sonra derhal elektronik ortama aktarılır, yetkili kişilerce güvenli elektronik imza ile imzalanarak UYAP'a kaydedilir ve gerektiğinde UYAP vasıtasıyla ilgili birimlere iletilir. Bu şekilde elektronik ortama aktarılarak ilgili birimlere iletilen belge ve kararların asılları mahallinde saklanır, ayrıca fizikî olarak gönderilmez. Ancak, belge veya kararın aslının incelenmesinin zorunlu olduğu hâller saklıdır. Elektronik ortama aktarılması imkânsız olan belgeler ise fiziki ortamda saklanır ve gerektiğinde fizikî olarak gönderilir.
(8) UYAP üzerinden hazırlanmış ve güvenli elektronik imza ile imzalanmış evrakın dış birimlere elektronik ortamda gönderilememesi halinde; belge veya kararın fizikî örneği alınır, güvenli elektronik imza ile imzalanmış aslının aynı olduğu belirtilerek altı hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanmak sureti ile gönderilir.
(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter. Elektronik ortamda yapılacak işlemlerin, ertesi güne sarkmaması açısından saat 00:00'a kadar yapılması zorunludur.
(10) Fizikî ortamda yapılan işlemlerde süre mesai saati sonunda biter." hükmünü içermektedir.
Tüm bu düzenlemeler açık bir biçimde göstermektedir ki, mahkemelerce dava ve yargılama işlemlerine ilişkin olarak fiziki ortamda yapılan tüm işlemler elektronik ortamda UYAP kullanılarak gerçekleştirilir ve elektronik veriler UYAP'a kaydedilerek burada saklanır. Elektronik ortamdan fiziki olarak örnek çıkartılması gereken hallerde ise tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek altı hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve mühürlenir (HMK'nın 445/3).
Dava dosyasında ise fiziki olarak hazırlanıp, elle imzalanarak taraflara tebliğe çıkarılan direnme kararı ile UYAP ortamında elektronik imzalı olarak kayıtlı bulunan direnme kararının hüküm fıkraları aynı ise de gerekçe bölümleri birbirinden farklıdır. Bu durumda, yasal düzenlemelere uygun şekilde oluşturulmuş bir direnme kararı da bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan nedenlerle ve salt bu usulü eksikliklere dayalı olarak direnme kararının bozulmasına, bozma nedenine göre davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen usulü nedenlerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 05.04.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.
BİLGİ : İsviçre Federal Mahkemesi’nin 05.04.2012 tarihli (BGE 138 III 304) ve 07.09.2021 (ATF 147 III 517) Kararı'nda da görüldüğü üzere, İsviçre Federal Mahkemesi kanun yolu merci olmasına rağmen kararında fotoğraflara yer vermiştir.
Hatta, İsviçre Federal Mahkemesi'nin 25.07.2021 tarihli (BGE 148 I 65) Kararı'nda hesap tablolarına da yer verilmiştir.
HÜKMÜN GEREKÇE KISMINDA FOTOĞRAFLARA VE ŞEKİLLERE YER VERİLEMEZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/11-75
KARAR NO : 2017/637
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/03/2014
NUMARASI : 2014/55 - 2014/62
DAVACI : B..n I.E. AG vekili Av. E.E.K.
DAVALILAR : 1- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı vekili Av. T.B.
2- S.H. vekili Av. A.A.
Taraflar arasındaki “Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Fikri ve Sinaî Haklar Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 02.07.2012 gün ve 2011/167 E., 2012/138 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24.06.2013 gün ve 2012/15320 E., 2013/13189 K.sayılı kararı ile;
"... Davacı vekili, davalı şirketin 25. sınıfta, 2008/61570 sayılı ve ''b..n'' ibareli marka başvurusuna, müvekkilinin önceden tescilli 2006/36943 sayılı ''B..N'' ve 2006/5...0 sayılı ''b..n'' unsurlu markalarını mesnet göstererek yaptığı itirazın TPE YİDK kararıyla reddedildiğini, müvekkilinin iştigal konusu bahis ve şans oyunları olan ve tüm dünyada ve Türkiye'de tanınan bir şirket olduğunu, sadece kendi piyasasında değil genel olarak diğer piyasalarda da ayırt ediciliği yüksek ve tanınmış bir marka olduğunu, Real Madrid ve AC Milan gibi dünya çapındaki futbol kulüplerinin forma sponsoru olması sebebiyle, davalının bu marka ile kendine haksız kazanç sağlama amacı olduğunu, müvekkil markasının ayırt ediciliğini zedelendiğini, ve itibarına zarar verdiğini, davalı markasının müvekkilinin ticaret ünvanına da tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek, YİDK kararının iptaline ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlüğüne karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili markasının farklı sınıflarda tescilli olduğunu, tüketici nezdinde bahis oyunlarında kullanılan bir marka ile tekstil sektöründe başörtüsü üreten ve pazarlayan bir firmanın markasının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının marka kullanımının kamu düzenine aykırı ve suç niteliğinde olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı TPE vekili, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı şirketin itiraza gerekçe markalarının 2006 yılından bu yana tescilli olduğu halde Türkiye içerisinde hiçbir kullanımının bulunmadığı, tanıtım ve reklamının yapılmadığı, markasının tanınmışlığına gerekçe olarak sadece ünlü futbol kulüplerine forma sponsoru ve yüksek cirosunun bulunduğu iddiasına ilişkin herhangi bir lisans sözleşmesi veya delil sunulmadığı, sadece kendi internet sitesine ait çıktıların ibraz olunduğu, ancak bu delillerin doğrulanabilir yanının bulunmadığı, forma reklamının tek başına tanınmışlık kriteri olarak kabul edilemeyeceği, davacının bir bahis şirketi olduğu, davalının ise giyim sektöründe hizmet verdiği, aralarındaki sektörel farklılık nedeniyle KHK'nın 8/4 ve 7/1 (i) maddesi kapsamında ilave koruma sağlamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda, davacı adına tescilli "b..n" markalarının, 556 sayılı KHK'nın 7/1-(i) ve 8/4. maddeleri kapsamında tanınmış marka olduğu ve davalının anılan ibareyi farklı sınıflarda kullanılması halinde, markanın ayırtedici karakterinin zarar göreceği mütaala olunduğu halde, kararda yazılı gerekçelerle tanınmışlık bakımından bilirkişi raporuna itibar olunmayarak davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, işbu davada aynı zamanda tanınmışlığa ilişkin olarak İstanbul 4. FSHHM'nin 29.12.2010 tarih 2009/9. Esas, 2010/1..8 Karar sayılı ilamına da dayanmış olup, bu kararda davacı markasının 556 Sayılı KHK'nin 7/1-(i) ve 8/4. maddeleri anlamında tanınmış marka olduğundan bahisle davalı adına tescilli 2007/1...8 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacının dayandığı anılan kararın Dairemiz'in incelemesinden de geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. (Dairemizin 24.05.2012 tarih 1947/8811 sayılı ve 2013/651 Esas, 2013/2521 sayılı kararları) davacının "b..n" markasına tanınmışlığıyla ilgili olarak dosyaya sunduğu uluslararası tescil belgeleri, reklam ve sponsorluk anlaşmaları ile bu anlaşmalar uyarınca, "b..n" markasının spor giysiler üzerinde de tanıtım amaçlı kullanımının bulunduğu göz önüne alındığında, 556 sayılı KHK'nın 7/1-(i) ve 8/4. maddelerinde sayılan tanınmışlık Dairemiz incelemesinde de geçen İstanbul 4. FSHHM'nin 29.12.2010 tarihli kesinleşmiş kararı ile de anlaşıldığı halde, bu yöndeki bilirkişi raporuna aykırı olarak, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (TPE YİDK) kararının iptali ile markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davacı vekilince temyize getirilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda uyuşmazlığın esasının görüşülmesinden önce, davaya konu marka ile dava dışı başka kişilere ait marka görünümlerine ilişkin şekillere direnme kararında yer verilmesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) “hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesine aykırı olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre yerel mahkeme direnme kararının usule uygun bir gerekçe taşıyıp taşımadığı, ayrıca dava dosyasında fiziki olarak bulunan ve hakim imzalı şekilde taraflara tebliğe çıkarılan direnme kararı ile UYAP ortamında elektronik imzalı olarak kayıtlı bulunan direnme kararının birbirinden farklı olmasının HMK'nın "elektronik işlemler" başlıklı 445. maddesine aykırı olup olmadığı hususları ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle mahkeme kararlarının niteliği ile gerekçeli kararın hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenleme irdelenmelidir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın “hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi: Hüküm Türk Milleti Adına verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” şeklinde düzenleme getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, hükümler davayı esastan halleden ve taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardır (HMK, m. 294).
Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Hâkim, hükmün gerekçesini hazırlarken yargısal içtihat ve bilimsel görüşlerden yararlanabilir. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bulmalı ve hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve nedenlerini gerekçede açıklamalıdır. Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, 22. Bası, s. 472).
Bu açıklamalar ışığında ön sorun incelendiğinde; mahkemece direnme kararının gerekçe kısmında davacı ve davalı adına tescilli markalar ile dava dışı kişilere ait markalara ilişkin görünümlere (fotoğraf ve şekillere) yer verilmiştir.
Mahkemece, gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere kararın ekinde yer verebilir ise de hükmün gerekçe kısmında, yukarıda anılan yasal düzenlemelere uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüt yaşanmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 14.11.2012 gün ve 2012/11–417 E., 2012/791 K.; 14.01.2015 gün ve 2013/11-1316 E., 2015/34 K.; 01.04.2015 gün ve 2013/11-1572 E., 2015/1133 K. sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
Bu durumda, mahkemece direnme kararının gerekçesinde davaya konu taraf markaları ile dava dışı kişilere ait markaların görsel unsurlarına yer verilmiş olması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun değildir.
Diğer taraftan, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) HMK'nın "elektronik işlemler" başlıklı 445. maddesinin 1. fıkrasında "adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir" şeklinde tanımlandıktan sonra dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hallerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır denilmiştir. Anılan maddenin gerekçesinde, UYAP kapsamındaki tüm birimlerde her türlü yargısal, idari ve denetim faaliyetlerinin bu sistemle elektronik ortamda yürütüleceği belirtilmiştir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin "UYAP'ın kullanılması" başlıklı 5. maddesi:
"(1) Mahkemeler ve hukuk dairelerinin iş süreçlerindeki her türlü veri, bilgi ve belge akışı ile dokümantasyon işlemleri, bu işlemlere ilişkin her türlü kayıt, dosyalama, saklama ve arşivleme işlemleri ile uyum ve işbirliği sağlanmış dış birimlerle yapılacak her türlü işlemler UYAP ortamında gerçekleştirilir.
(2) Daire başkanı, hâkim, üye, yazı işleri müdürü ve diğer personel iş listesini günlük olarak kontrol etmek ve yargılamanın bulunduğu aşamanın gereklerini yerine getirmekle yükümlüdür.
(3) Mahkemelere ve hukuk dairelerine fizikî olarak verilen ve gönderilen her türlü evrak, elektronik ortama aktarılarak UYAP'a kaydedilir ve ilgili birime gönderilir.
(4) Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer güvenli elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla mahkemeler veya hukuk dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge gönderebilirler.
(5) Gelen evraktan sorumlu personel, UYAP üzerinden mahkeme veya hukuk dairelerine gönderilen ve iş listesine düşen belgeleri derhal ilgili kişiye ya da doğrudan dosyasına aktarır. Hâkimin onayını gerektiren evrak hâkimin iş listesine yönlendirilir.
(6) Tutanak, belge ve kararlar elektronik ortamda düzenlenir ve gerekli olanlar ilgilileri tarafından güvenli elektronik imza ile imzalanır. Elektronik ortamda düzenlenen ve güvenli elektronik imza ile imzalanan evrak UYAP kapsamındaki birimlere elektronik ortamda gönderilir. Ayrıca fizikî olarak gönderilmez.
(7) Teknik nedenlerle fizikî olarak düzenlenen belge veya kararlar, engelin ortadan kalkmasından sonra derhal elektronik ortama aktarılır, yetkili kişilerce güvenli elektronik imza ile imzalanarak UYAP'a kaydedilir ve gerektiğinde UYAP vasıtasıyla ilgili birimlere iletilir. Bu şekilde elektronik ortama aktarılarak ilgili birimlere iletilen belge ve kararların asılları mahallinde saklanır, ayrıca fizikî olarak gönderilmez. Ancak, belge veya kararın aslının incelenmesinin zorunlu olduğu hâller saklıdır. Elektronik ortama aktarılması imkânsız olan belgeler ise fiziki ortamda saklanır ve gerektiğinde fizikî olarak gönderilir.
(8) UYAP üzerinden hazırlanmış ve güvenli elektronik imza ile imzalanmış evrakın dış birimlere elektronik ortamda gönderilememesi halinde; belge veya kararın fizikî örneği alınır, güvenli elektronik imza ile imzalanmış aslının aynı olduğu belirtilerek altı hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanmak sureti ile gönderilir.
(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter. Elektronik ortamda yapılacak işlemlerin, ertesi güne sarkmaması açısından saat 00:00'a kadar yapılması zorunludur.
(10) Fizikî ortamda yapılan işlemlerde süre mesai saati sonunda biter." hükmünü içermektedir.
Tüm bu düzenlemeler açık bir biçimde göstermektedir ki, mahkemelerce dava ve yargılama işlemlerine ilişkin olarak fiziki ortamda yapılan tüm işlemler elektronik ortamda UYAP kullanılarak gerçekleştirilir ve elektronik veriler UYAP'a kaydedilerek burada saklanır. Elektronik ortamdan fiziki olarak örnek çıkartılması gereken hallerde ise tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek altı hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve mühürlenir (HMK'nın 445/3).
Dava dosyasında ise fiziki olarak hazırlanıp, elle imzalanarak taraflara tebliğe çıkarılan direnme kararı ile UYAP ortamında elektronik imzalı olarak kayıtlı bulunan direnme kararının hüküm fıkraları aynı ise de gerekçe bölümleri birbirinden farklıdır. Bu durumda, yasal düzenlemelere uygun şekilde oluşturulmuş bir direnme kararı da bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan nedenlerle ve salt bu usulü eksikliklere dayalı olarak direnme kararının bozulmasına, bozma nedenine göre davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen usulü nedenlerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 05.04.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.
BİLGİ : İsviçre Federal Mahkemesi’nin 05.04.2012 tarihli (BGE 138 III 304) ve 07.09.2021 (ATF 147 III 517) Kararı'nda da görüldüğü üzere, İsviçre Federal Mahkemesi kanun yolu merci olmasına rağmen kararında fotoğraflara yer vermiştir.
Hatta, İsviçre Federal Mahkemesi'nin 25.07.2021 tarihli (BGE 148 I 65) Kararı'nda hesap tablolarına da yer verilmiştir.