İKRAR NİTELİĞİNDE OLAN BEYANLAR KARŞISINDA YAZILI DELİLE VE YEMİN DELİLİNE GEREK OLMAKSIZIN İŞLEM BULUNDUĞU HUSUSU TARTIŞMASIZ HÂLE GELMİŞTİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2022/1-1102
Karar No : 2024/354
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 27.05.2022
SAYISI : 2022/1272 E., 2022/1425 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 23.02.2022 tarihli ve 2022/626 Esas,
2022/1453 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince gerekçe yönünden başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davalılar vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ekonomik sıkıntı içinde olması ve kredi çekmek istemesi üzerine 198 parsel sayılı bağ vasıflı taşınmazını dava dışı Faruk S.’ın kendisine verdiği kredi borcuna teminat teşkil etmesi için satış suretiyle devrettiğini, tarafların dava dışı kişi tarafından verilen borç ödendiğinde çekişmeli taşınmazın iadesinin kararlaştırdıklarını, müvekkilinin krediyi ödediğini, ancak yeniden paraya ihtiyacı olması bankanın da kısa aralıklarla devir işlemine şüpheli yaklaşması nedeniyle dava konusu taşınmazın dava dışı Faruk S. aracılığı ile bu kez de onun yakın arkadaşı olan davalıların miras bırakanı Aptil A.’ya devrinin sağladığını, Aptil’in kullandığı toplam 30.000,00 TL krediyi aldığını, bu kredinin tamamı bankaya ödemesine karşın Aptil’in anlaşmaya aykırı olarak taşınmazı iade etmediğini, arada küçük miktarlı bir takım kredilerin de kendisi ve Aptil için çekildiğini, ancak bunlara ek olarak Aptil ve eşinin müvekkilinin bilgisi dışında kendi adlarına 35.000,00 TL ve 26.000,00 TL olmak üzere toplam 61.000,00 TL kredi kullandıklarını, müvekkilinin taşınmazın devrini talep ettiğinde ise Aptil’in kötüniyetli olarak bu kredilerin de ödemesini istediğini, davalı Ayşe’nin daha sonra vefat eden miras bırakanları Aptil A. ile birlikte çektikleri krediden dolayı taşınmazın bankaca icrai işleme muhatap olmaması için müvekkili ile kardeşi Hamza'nın 26.000,00 TL’yi 15.01.2016 tarihinde ilgili bankaya ödediği gibi ödenmesi gündemde olan 20.000,00 TL'yi de mecburen ödeme gayreti içine girdiğini, yine 2014 yılının Ocak ayında bu kez Rukiye K.'nın bankadaki eski bir kefilliği kullanılarak bilgisi dışında Aptil A. tarafından çekilen 7.800,00 TL kredi borcuna karşılık olarak bankaya müvekkil tarafından 11.235,00 TL ödeme yapıldığını, tüm bu aşamalarda taşınmazın aralıksız olarak yalnızca müvekkili tarafından kullanıldığını ileri sürerek dava konusu 198 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin miras bırakanı Aptil A.’nun dava konusu taşınmazı dava dışı Faruk S.’dan gerçek bedeli üzerinden satın aldığını, iyiniyetli üçüncü kişi konumunda bulunduğunu, öte yandan miras bırakan Aptil’in davacı ve yakınları için çektiği krediler nedeniyle davacıdan alacaklı olduklarını, bu kredilerin ödenmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 14.11.2016 tarihli ve 2016/142 Esas, 2016/253 Karar sayılı kararıyla; davanın geri alım hakkına dayalı olarak açıldığı, geri alım sözleşmesinin taraflar arasında sözlü olarak yapıldığının davacı tarafından açıkça kabul edildiği, geri alım sözleşmelerinin resmî şekilde yapılması kurucu şekil şartı olduğu ve taraflar arasında geçerli bir sözleşme bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesinin 08.02.2017 tarihli ve 2017/111 Esas, 2017/112 Karar sayılı kararıyla; hukuki nitelendirmede yanılgıya düşüldüğü, davanın inançlı işleme dayalı tapu iptali tescil davası olduğu, bu nedenle tarafların ve muris Aptil A.' nun savcılık ve ceza mahkemesinde verdiği ifade ve beyanlar değerlendirilerek davacının bildirdiği tanıklar da dinlenilmek suretiyle inançlı işlem gereği, davacının kendi edimlerini tam olarak yerine getirip getirmediği hususları araştırılarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
4. İlk Derece Mahkemesinin 01.11.2017 tarihli ve 2017/40 Esas, 2017/248 Karar sayılı kararıyla; somut olayda davacı ile davalıların murisi Aptil A. arasında yazılı olarak yapılmış bir inanç sözleşmesinin bulunmadığı, taraflar arasındaki çekişmeli hususun sözlü olduğu noktasında taraflar arasında bir uyuşmazlık da olmadığı, anlaşmazlığın söz konusu inançlı işlem anlaşmasına uygun olarak davalılar murisi Aptil A.’ya devredilen taşınmaz teminat gösterilerek alınmış olan kredi borcunun davacı tarafından ödenip ödenmediği noktasında toplandığı, inançlı işlem gereği, davacının kendi edimlerini tam olarak yerine getirip getirmediğini ancak yazılı belge ile ispat edebileceği, davacı tarafça dava konusu taşınmaz teminat gösterilerek alınmış olan kredinin yine davacı tarafından ödendiğine ilişkin bir yazılı belge sunulmayıp, sadece davalılar murisi Aptil A.’nun Salihli 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/654 Esas sayılı dosyasında kredinin davacılar tarafından ödendiğine ilişkin ifadesi bulunduğu, inançlı işlemlerde sözleşmenin yazılı olması kurucu şart olarak belirlenmiş olmasa da yazılı ispat koşulunun aranıyor alması nedeniyle sadece ceza mahkemesindeki ifadeye dayanılarak tapu iptali ve tesciline karar verilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 31.01.2018 tarihli ve 2018/6 Esas, 2018/165 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmesi sonucu itibariyle yerinde ise de, dinlenen ve birbirini doğrulayan tanık anlatımları ve davacının zımni kabulüne göre inanç sözleşmesi uyarınca davacının davalı tarafa ödemesi gereken 71.000,00 TL tutarında bir bedel olduğu anlaşıldığından kendi edimini yerine getirmeyen tarafın karşı taraftan edimini yerine getirmesini talep edemeyeceği gözetilerek davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiği, vekâlet ücretine yönelik itirazın ise yerinde olmadığı gerekçesiyle; ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
2. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
3. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 16.05.2019 tarihli ve 2018/2754 Esas, 2019/3048 Karar sayılı kararıyla;
"... Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı Hüseyin K.’nın dava konusu 198 sayılı parselin tamamını 31.03.2010 tarihinde dava dışı Faruk S.’a, Faruk’un da 03.02.2011 tarihinde davalıların mirasbırakanı Aptil A.’ya satış göstererek temlik ettiği, Aptil’in ölümü üzerine de mirasçıları olan davalılar Ayşe, Bilgehan ve Gamzehan’a 23.03.2016 tarihinde intikal ettiği kayden sabittir.
Dosyada davacı tanığı olarak dinlenen ara malik Faruk S.; ‘’ davacı Hüseyin K. bankadan kredi çekemiyordu, bankadan kredi çekemediği için kendi adına kayıtlı taşınmazı tapuda bana devretti, ben de bu taşınmazı teminat göstererek Şekerbanktan kredi çektim, çektiğim bu krediyi Hüseyin K.ya verdim, 20.000 TL nin üzerinde kredi çektim, (sorulması üzerine 28.000 TL olabileceğini söyledi) , daha sonra Hüseyin K. bu krediyi tamamen ödedi, daha sonra Hüseyin K. tekrar kredi çekmemi istedi, ben de ölmem durumunda çocuğuma borç kalır korkusu ile istemedim, çünkü kredi çekilirken ben de bir kısım arazilerimi ipotek yaptırmıştım, ben arazilerini kendilerine devretmek için teklifte bulundum, bunun kabul etmediler, bunun yerine davalı merhum Abdil A.’yu bana getirdiler, taşınmazı bunu üzerine devretmemi söylediler, ben de tapuda Abdil A. üzerine devrettim, bu devir karşılığında ben Abdil A’dan para almadım … ‘’ şeklinde beyanda bulunduğu, davacı Hüseyin K. ile davalıların mirasbırakanı Aptil A. arasında geçen bir olay nedeniyle yapılan ceza soruşturması kapsamında Aptil A.’nun müşteki sıfatıyla 28.06.2015 tarihinde kollukta verdiği ifadesinde; ‘’ … yaklaşık 4 yıl önce Hamza K., Mestan K., Hüseyin K.’ya rızam ile kredi çekip verdim. Çünkü maddi durumları kötüydü. Buna karşılık kendilerine ait olan ve Kabzalı mahallesinde bulunan 9 dönüm bağın tapusunu benim üzerime yaptılar. Yani krediyi kendi adıma onlar için çektim. Taksitleri de onlar ödediler. Ancak Kasım 2014 ayından bu yana kredi taksitlerini ödemiyorlar … ‘’ şeklinde beyanda bulunduğu tespit edilmiştir.
Bilindiği üzere, bu tür iddialar 05.02.1947 tarih ve 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca yazılı delil ya da yemin delili ile kanıtlanır.
Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanunun (HMK) 188/1 maddesinde “Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda, ara malik Faruk S. ile davalıların mirasbırakanı Aptil A. yukarıda yer verilen beyanları ile maddi vakayı kabul etmiş, bir başka deyişle kendilerine temlikin bedelsiz olarak kredi kullanılması amacıyla yapıldığını ifade etmişlerdir. Bu beyanlar HMK’nin 188. maddesi uyarınca ikrar niteliğindedir. Böyle bir durumda yazılı delile ve yemin deliline gerek olmaksızın davacı ile Faruk ve Aptil arasında inançlı işlem bulunduğu hususu tartışmasız hale gelmiştir.
Bu aşamada çözümlenecek sorun inançlı temlik nedeniyle davalıların mirasbırakanı Aptil A.’nun ne miktarda kredi çektiği, davacıya ne kadarını verdiği, davacının da kendisine verileni hangi ölçüde geri ödediği hususudur.
6098 sayılı TBK’nun 97. maddesinde de; ‘’ Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir. ‘’ hükmüne yer verilmiştir.
Davacı taraf, dava açmak ile kendi edimini yerine getirmek istediğini karşı tarafa bildirmiştir. Dava açmadan önce varsa borcunu yerine getirmemiş olması tek başına inançlı işleme dayalı bir davanın ret sebebini teşkil etmez.
O halde yapılacak iş, davacı ile davalıların mirasbırakanı Aptil A. arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-verecek miktarının saptanması, bu kapsamda ilgili bankadan Aptil A. tarafından temin edilen kredi borcunun kim veya kimler tarafından ödendiği hususları üzerinde durulması, buna ilişkin kayıtların getirtilmesi, varsa davacının davalıların mirasbırakanı Aptil A.’ya olan borç miktarının kayda dayalı saptanarak mahkeme veznesine depo etmesi için davacı tarafa süre verilmesi, yatırdığı takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
4. Bölge Adliye Mahkemesinin 08.04.2021 tarihli ve 2019/1801 Esas, 2021/819 Karar sayılı kararıyla bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda; hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davacı tarafın davalı tarafa 112.100,00 TL ödeme yapması gerektiği, davacı tarafa süre verilerek bu miktarı mahkeme veznesine depo etmesi için süre verildiği, davacı tarafça süresinde bu miktarın mahkeme veznesine depo edildiği, bu durumda davacı tarafın davasını ispatladığı, kendi üzerine düşen edimi yargılama aşamasında yerine getirdiği gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu 198 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, karar kesinleştiğinde depo kararı verilen 112.100,00 TL bedelin işlemiş yasal faizi ile birlikte davalılara ödenmesine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;
"... 3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı Hüseyin K.’nın dava konusu 198 sayılı parselin tamamını 31.03.2010 tarihinde dava dışı Faruk S.’a, Faruk’un da 03.02.2011 tarihinde davalıların mirasbırakanı Aptil A.’ya satış göstererek temlik ettiği, Aptil’in ölümü üzerine de mirasçıları olan davalılar Ayşe, Bilgehan ve Gamzehan’a 23.03.2016 tarihinde intikal ettiği, davalıların mirasbırakanı Abdil A. tarafından taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle ve teminat gösterilmeksizin farklı bankalardan çok sayıda kredi çekildiği kayden sabittir.
3.3.2. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda inançlı işlemin varlığı kabul edilmiştir. Bu husus, taraflarca temyiz konusu da yapılmadığından artık inançlı işlemin varlığı konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
3.3.3. Çözümlenmesi gereken husus, taraflar arasındaki inançlı işlem gereğince, dava konusu taşınmazın iadesinin gerekip gerekmediği ve davacı tarafın taşınmazların iadesini isteyebilmesi için taraflar arasındaki alacak-borç miktarının saptanması yönündedir. Esasen bu hususun gözetilmesi gerektiğine hükmüne uyulan bozma ilamında da işaret edilmiştir. Ne var ki, Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu halde, bozma gerekleri yerine getirilmemiş, TBK’nin 97. maddesi uyarınca taraflar arasındaki alacak-borç miktarı ispat kuralları çerçevesinde belirlenmeden ve hangi kredilerin inançlı işlem çerçevesinde çekildiği tespit edilmeden, alacak-borç durumunun farazi verilere dayanarak tespit edildiği bilirkişi kurulu raporunda belirlenen bedel depo ettirilmek suretiyle davanın kabulü yoluna gidilmiştir.
3.3.4. Bilindiği üzere TMK’nın 6. ve 6100 sayılı HMK’nın 190. maddeleri gereğince herkes iddiasını ispat ile mükelleftir. Davalılar, mirasbırakanları tarafından taşınmazın teminat gösterilmek suretiyle çekilen krediler ve hatta taşınmaz teminat gösterilmeksizin aynı bankadan ve başka bankalardan kullanılan kredilerin inançlı işlem kapsamında çekildiğini iddia ettiğine göre, bu kredilerin inançlı işlem çerçevesinde kullanıldığını ve bedellerinin davacıya teslim edildiğini ispat yükü davalı taraftadır. Davalıların iddialarını ispatlaması halinde ise, davacı kendisine ödenen bedeli bankaya ödediğini ispatla mükelleftir.
3.3.5. Öte yandan, davacı dava dilekçesinde taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle toplamda 30.000,00 TL kredinin kendisi için çekildiğini kabul etmiş, dava dilekçesinin devamında ise arada ufak tefek bazı kredilerin de kendisi için çekildiği beyanında bulunmuştur. Bu nedenle, davacının isticvap edilmek suretiyle kabullendiği kredilerin hangi kredilerden oluşuğunun somutlaştırılması gerekir.
3.3.6 Ayrıca, öngörülen alacak-borç miktarının tanıkla ispatı mümkün olmadığı gibi davanın tarafları dışında üçüncü kişi Rukiye K. tarafından kullanılıp, davalılar mirasbırakanı Apdil’in kefil olduğu kredilerin inançlı işlem kapsamında kullanıldığının kabulü de mümkün değildir.
3.3.7 O halde yapılacak iş, HMK’nın 169-175. maddeler kapsamında davacının isticvap edilmek suretiyle kabullendiği kredilerin hangileri olduğunun somutlaştırılması, ardından ispat kuralları çerçevesinde davacı ile davalıların mirasbırakanı Aptil A. arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-borç miktarının saptanması, bu kapsamda ilgili bankadan Aptil A. tarafından temin edilen kredi borcunun kim veya kimler tarafından ödendiği hususları üzerinde durulması, tarafların maddi olguya ilişkin ikrar ve kabullerinin değerlendirilmesi, varsa davacının davalıların mirasbırakanı Aptil A.’ya olan borç miktarının kayda dayalı saptandıktan sonra, daha önce depo edilen bedel gözetilmek suretiyle eksik olan bedeli depo etmesi için davacı tarafa süre verilmesi, yatırdığı takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay bozma kararı doğrultusunda bilirkişi incelemeleri yaptırılarak son olarak alınan 15.02.2021 tarihli rapor ile davacı tarafın 112.100,00 TL davalı tarafa ödeme yapması gerektiği belirlenmesi üzerine bu rapora itibar edilip davacı tarafa verilen süre içerisinde bu miktarın mahkeme veznesine depo edildiği, davacı tarafın davasını ispatladığı ve kendi üzerine düşen edimi yargılama aşamasında yerine getirdiği, Yargıtay bozma ilâmında belirtildiği şekilde davacının isticvap edilmesini gerektirir bir hususun kalmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili; direnme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalıların maddi olarak mağdur olmasına sebebiyet verdiğini, dosyaya sunulan belgeler ile mağduriyetlerinin 287.395,00 TL olduğunu, dosyaya sunulan davalıların ödemelerini gösterir banka kayıtları, icra dosyaları, 22.01.2016 tanzim tarihli 100.000,00 TL bedelli bono sureti ve dinlenen tanık beyanları ile davacının üzerine düşen edimlerini yerine getirmediği ve miras bırakan Abdil A.’yu değişik bankalardan kredi çektirmek suretiyle borçlandırarak ve kredileri ödemediğinin sabit olduğunu, daha sonra borçların katlanarak arttığını ve davalılar tarafından kapatıldığını, tüm bu hususlara ilişkin ödeme belgeleri ve 100.000,00 TL’lik bono sureti dosyaya sunulduğu hâlde bilirkişi raporunda davalıların yaptığı ödemelerden bahsedilmeden eksik inceleme ile rapor tanzim edildiğini,depo kararı verilmesi gereken miktarın 287.395,00 TL olması gerektiğini, ayrıca borcun doğum tarihinden davalılar tarafından ödemelerin yapıldığı tarihlere kadar olan sürelere ilişkin faizlerin hesap edilmediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, davanın açılmasına davacının kendi kusuru sebebiyet verdiği için de yargılama gideri ve vekâlet ücretinden davacının sorumlu olması gerektiğini ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Bölge Adliye Mahkemesince uyulan bozma kararı gereklerinin yerine getirilip getirilmediği, bu kapsamda davacı tarafın taşınmazların iadesini isteyebilmesi için taraflar arasındaki alacak-borç miktarının saptanması bakımından yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı, davacının isticvap edilmek suretiyle kabullendiği kredilerin hangileri olduğunun somutlaştırılması, ardından ispat kuralları çerçevesinde davacı ile davalıların miras bırakanı arasında inançlı işlem ile devir nedeniyle oluşan alacak-borç miktarının saptanması, bu kapsamda ilgili bankadan davalıların miras bırakanı tarafından temin edilen kredi borcunun kim veya kimler tarafından ödendiği hususları üzerinde durulup sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 97 nci maddesi
3. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 169 ilâ 175 inci ve 190 ıncı maddeleri
2. Değerlendirme
1. Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
3. Somut olayda ara malik Faruk S. ile davalıların miras bırakanı Aptil A. yukarıda yer verilen beyanları ile maddi vakayı kabul etmiş, bir başka deyişle kendilerine temlikin bedelsiz olarak kredi kullanılması amacıyla yapıldığını ifade etmişlerdir. Genel bilgi ve belgelerden davalıların miras bırakanı tarafından taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle ya da teminat gösterilmeksizin farklı bankalardan çok sayıda kredi çekildiği kayden sabittir. İkrar niteliğinde olan beyanlar karşısında yazılı delile ve yemin deliline gerek olmaksızın davacı ile Faruk ve Aptil arasında inançlı işlem bulunduğu hususu tartışmasız hâle gelmiş, taraflar arasında inanç sözleşmesinin bulunup bulunmadığı hususu uyuşmazlık kapsamından çıkmıştır. Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasındaki uyuşmazlık özetle 6098 sayılı Kanun'un 97 nci maddesi kapsamında taraflar arasındaki alacak borç miktarının saptanması bakımından mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Dinlenen ve birbirini doğrulayan tanık anlatımları ve davacının zımni kabulüne göre davacının davalı tarafa ödemesi gereken harici anlaşma içeriğinde belirtilen miktar, davanın temelini oluşturan vakıalar ile bu vakıaya yönelik olarak davayı aydınlatma yükümlülüğü kapsamında mahkemece alınan beyanlar ve özellikle davacı tarafça bu yönde sunulan dilekçeler ve hükme esas alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, davacının isticvap edilmesini gerektirir bir hususun kalmadığı, tüm delillerin toplanmış olduğu, Bölge Adliye Mahkemesince uyulan ilk bozma kararının gerekleri yerine getirilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapıldığı, ispat kuralları çerçevesinde davacı ile davalıların miras bırakanı Aptil A. arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-borç miktarının son olarak alınan 15.02.2021 tarihli bilirkişi raporu ile dosya kapsamı ve ödeme belgelerine uygun olarak saptandığı ve davacı tarafın 112.100,00 TL davalı tarafa ödeme yapması gerektiğinin belirlendiği, dolayısıyla davacı tarafça süresinde bu miktarın mahkeme veznesine depo edildiği, davacı tarafın kendi üzerine düşen edimi yargılama aşamasında yerine getirdiği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı uygun olup, yerinde bulunmuştur.
4. Ne var ki, yargılama gider ve vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazları da bulunduğundan, bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme uygun olduğundan davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
03.07.2024 tarihinde yapılan görüşmede oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
İKRAR NİTELİĞİNDE OLAN BEYANLAR KARŞISINDA YAZILI DELİLE VE YEMİN DELİLİNE GEREK OLMAKSIZIN İŞLEM BULUNDUĞU HUSUSU TARTIŞMASIZ HÂLE GELMİŞTİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2022/1-1102
Karar No : 2024/354
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 27.05.2022
SAYISI : 2022/1272 E., 2022/1425 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 23.02.2022 tarihli ve 2022/626 Esas,
2022/1453 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince gerekçe yönünden başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davalılar vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ekonomik sıkıntı içinde olması ve kredi çekmek istemesi üzerine 198 parsel sayılı bağ vasıflı taşınmazını dava dışı Faruk S.’ın kendisine verdiği kredi borcuna teminat teşkil etmesi için satış suretiyle devrettiğini, tarafların dava dışı kişi tarafından verilen borç ödendiğinde çekişmeli taşınmazın iadesinin kararlaştırdıklarını, müvekkilinin krediyi ödediğini, ancak yeniden paraya ihtiyacı olması bankanın da kısa aralıklarla devir işlemine şüpheli yaklaşması nedeniyle dava konusu taşınmazın dava dışı Faruk S. aracılığı ile bu kez de onun yakın arkadaşı olan davalıların miras bırakanı Aptil A.’ya devrinin sağladığını, Aptil’in kullandığı toplam 30.000,00 TL krediyi aldığını, bu kredinin tamamı bankaya ödemesine karşın Aptil’in anlaşmaya aykırı olarak taşınmazı iade etmediğini, arada küçük miktarlı bir takım kredilerin de kendisi ve Aptil için çekildiğini, ancak bunlara ek olarak Aptil ve eşinin müvekkilinin bilgisi dışında kendi adlarına 35.000,00 TL ve 26.000,00 TL olmak üzere toplam 61.000,00 TL kredi kullandıklarını, müvekkilinin taşınmazın devrini talep ettiğinde ise Aptil’in kötüniyetli olarak bu kredilerin de ödemesini istediğini, davalı Ayşe’nin daha sonra vefat eden miras bırakanları Aptil A. ile birlikte çektikleri krediden dolayı taşınmazın bankaca icrai işleme muhatap olmaması için müvekkili ile kardeşi Hamza'nın 26.000,00 TL’yi 15.01.2016 tarihinde ilgili bankaya ödediği gibi ödenmesi gündemde olan 20.000,00 TL'yi de mecburen ödeme gayreti içine girdiğini, yine 2014 yılının Ocak ayında bu kez Rukiye K.'nın bankadaki eski bir kefilliği kullanılarak bilgisi dışında Aptil A. tarafından çekilen 7.800,00 TL kredi borcuna karşılık olarak bankaya müvekkil tarafından 11.235,00 TL ödeme yapıldığını, tüm bu aşamalarda taşınmazın aralıksız olarak yalnızca müvekkili tarafından kullanıldığını ileri sürerek dava konusu 198 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin miras bırakanı Aptil A.’nun dava konusu taşınmazı dava dışı Faruk S.’dan gerçek bedeli üzerinden satın aldığını, iyiniyetli üçüncü kişi konumunda bulunduğunu, öte yandan miras bırakan Aptil’in davacı ve yakınları için çektiği krediler nedeniyle davacıdan alacaklı olduklarını, bu kredilerin ödenmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 14.11.2016 tarihli ve 2016/142 Esas, 2016/253 Karar sayılı kararıyla; davanın geri alım hakkına dayalı olarak açıldığı, geri alım sözleşmesinin taraflar arasında sözlü olarak yapıldığının davacı tarafından açıkça kabul edildiği, geri alım sözleşmelerinin resmî şekilde yapılması kurucu şekil şartı olduğu ve taraflar arasında geçerli bir sözleşme bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesinin 08.02.2017 tarihli ve 2017/111 Esas, 2017/112 Karar sayılı kararıyla; hukuki nitelendirmede yanılgıya düşüldüğü, davanın inançlı işleme dayalı tapu iptali tescil davası olduğu, bu nedenle tarafların ve muris Aptil A.' nun savcılık ve ceza mahkemesinde verdiği ifade ve beyanlar değerlendirilerek davacının bildirdiği tanıklar da dinlenilmek suretiyle inançlı işlem gereği, davacının kendi edimlerini tam olarak yerine getirip getirmediği hususları araştırılarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
4. İlk Derece Mahkemesinin 01.11.2017 tarihli ve 2017/40 Esas, 2017/248 Karar sayılı kararıyla; somut olayda davacı ile davalıların murisi Aptil A. arasında yazılı olarak yapılmış bir inanç sözleşmesinin bulunmadığı, taraflar arasındaki çekişmeli hususun sözlü olduğu noktasında taraflar arasında bir uyuşmazlık da olmadığı, anlaşmazlığın söz konusu inançlı işlem anlaşmasına uygun olarak davalılar murisi Aptil A.’ya devredilen taşınmaz teminat gösterilerek alınmış olan kredi borcunun davacı tarafından ödenip ödenmediği noktasında toplandığı, inançlı işlem gereği, davacının kendi edimlerini tam olarak yerine getirip getirmediğini ancak yazılı belge ile ispat edebileceği, davacı tarafça dava konusu taşınmaz teminat gösterilerek alınmış olan kredinin yine davacı tarafından ödendiğine ilişkin bir yazılı belge sunulmayıp, sadece davalılar murisi Aptil A.’nun Salihli 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/654 Esas sayılı dosyasında kredinin davacılar tarafından ödendiğine ilişkin ifadesi bulunduğu, inançlı işlemlerde sözleşmenin yazılı olması kurucu şart olarak belirlenmiş olmasa da yazılı ispat koşulunun aranıyor alması nedeniyle sadece ceza mahkemesindeki ifadeye dayanılarak tapu iptali ve tesciline karar verilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 31.01.2018 tarihli ve 2018/6 Esas, 2018/165 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmesi sonucu itibariyle yerinde ise de, dinlenen ve birbirini doğrulayan tanık anlatımları ve davacının zımni kabulüne göre inanç sözleşmesi uyarınca davacının davalı tarafa ödemesi gereken 71.000,00 TL tutarında bir bedel olduğu anlaşıldığından kendi edimini yerine getirmeyen tarafın karşı taraftan edimini yerine getirmesini talep edemeyeceği gözetilerek davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiği, vekâlet ücretine yönelik itirazın ise yerinde olmadığı gerekçesiyle; ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
2. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
3. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 16.05.2019 tarihli ve 2018/2754 Esas, 2019/3048 Karar sayılı kararıyla;
"... Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı Hüseyin K.’nın dava konusu 198 sayılı parselin tamamını 31.03.2010 tarihinde dava dışı Faruk S.’a, Faruk’un da 03.02.2011 tarihinde davalıların mirasbırakanı Aptil A.’ya satış göstererek temlik ettiği, Aptil’in ölümü üzerine de mirasçıları olan davalılar Ayşe, Bilgehan ve Gamzehan’a 23.03.2016 tarihinde intikal ettiği kayden sabittir.
Dosyada davacı tanığı olarak dinlenen ara malik Faruk S.; ‘’ davacı Hüseyin K. bankadan kredi çekemiyordu, bankadan kredi çekemediği için kendi adına kayıtlı taşınmazı tapuda bana devretti, ben de bu taşınmazı teminat göstererek Şekerbanktan kredi çektim, çektiğim bu krediyi Hüseyin K.ya verdim, 20.000 TL nin üzerinde kredi çektim, (sorulması üzerine 28.000 TL olabileceğini söyledi) , daha sonra Hüseyin K. bu krediyi tamamen ödedi, daha sonra Hüseyin K. tekrar kredi çekmemi istedi, ben de ölmem durumunda çocuğuma borç kalır korkusu ile istemedim, çünkü kredi çekilirken ben de bir kısım arazilerimi ipotek yaptırmıştım, ben arazilerini kendilerine devretmek için teklifte bulundum, bunun kabul etmediler, bunun yerine davalı merhum Abdil A.’yu bana getirdiler, taşınmazı bunu üzerine devretmemi söylediler, ben de tapuda Abdil A. üzerine devrettim, bu devir karşılığında ben Abdil A’dan para almadım … ‘’ şeklinde beyanda bulunduğu, davacı Hüseyin K. ile davalıların mirasbırakanı Aptil A. arasında geçen bir olay nedeniyle yapılan ceza soruşturması kapsamında Aptil A.’nun müşteki sıfatıyla 28.06.2015 tarihinde kollukta verdiği ifadesinde; ‘’ … yaklaşık 4 yıl önce Hamza K., Mestan K., Hüseyin K.’ya rızam ile kredi çekip verdim. Çünkü maddi durumları kötüydü. Buna karşılık kendilerine ait olan ve Kabzalı mahallesinde bulunan 9 dönüm bağın tapusunu benim üzerime yaptılar. Yani krediyi kendi adıma onlar için çektim. Taksitleri de onlar ödediler. Ancak Kasım 2014 ayından bu yana kredi taksitlerini ödemiyorlar … ‘’ şeklinde beyanda bulunduğu tespit edilmiştir.
Bilindiği üzere, bu tür iddialar 05.02.1947 tarih ve 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca yazılı delil ya da yemin delili ile kanıtlanır.
Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanunun (HMK) 188/1 maddesinde “Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda, ara malik Faruk S. ile davalıların mirasbırakanı Aptil A. yukarıda yer verilen beyanları ile maddi vakayı kabul etmiş, bir başka deyişle kendilerine temlikin bedelsiz olarak kredi kullanılması amacıyla yapıldığını ifade etmişlerdir. Bu beyanlar HMK’nin 188. maddesi uyarınca ikrar niteliğindedir. Böyle bir durumda yazılı delile ve yemin deliline gerek olmaksızın davacı ile Faruk ve Aptil arasında inançlı işlem bulunduğu hususu tartışmasız hale gelmiştir.
Bu aşamada çözümlenecek sorun inançlı temlik nedeniyle davalıların mirasbırakanı Aptil A.’nun ne miktarda kredi çektiği, davacıya ne kadarını verdiği, davacının da kendisine verileni hangi ölçüde geri ödediği hususudur.
6098 sayılı TBK’nun 97. maddesinde de; ‘’ Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir. ‘’ hükmüne yer verilmiştir.
Davacı taraf, dava açmak ile kendi edimini yerine getirmek istediğini karşı tarafa bildirmiştir. Dava açmadan önce varsa borcunu yerine getirmemiş olması tek başına inançlı işleme dayalı bir davanın ret sebebini teşkil etmez.
O halde yapılacak iş, davacı ile davalıların mirasbırakanı Aptil A. arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-verecek miktarının saptanması, bu kapsamda ilgili bankadan Aptil A. tarafından temin edilen kredi borcunun kim veya kimler tarafından ödendiği hususları üzerinde durulması, buna ilişkin kayıtların getirtilmesi, varsa davacının davalıların mirasbırakanı Aptil A.’ya olan borç miktarının kayda dayalı saptanarak mahkeme veznesine depo etmesi için davacı tarafa süre verilmesi, yatırdığı takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
4. Bölge Adliye Mahkemesinin 08.04.2021 tarihli ve 2019/1801 Esas, 2021/819 Karar sayılı kararıyla bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda; hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davacı tarafın davalı tarafa 112.100,00 TL ödeme yapması gerektiği, davacı tarafa süre verilerek bu miktarı mahkeme veznesine depo etmesi için süre verildiği, davacı tarafça süresinde bu miktarın mahkeme veznesine depo edildiği, bu durumda davacı tarafın davasını ispatladığı, kendi üzerine düşen edimi yargılama aşamasında yerine getirdiği gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu 198 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, karar kesinleştiğinde depo kararı verilen 112.100,00 TL bedelin işlemiş yasal faizi ile birlikte davalılara ödenmesine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;
"... 3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı Hüseyin K.’nın dava konusu 198 sayılı parselin tamamını 31.03.2010 tarihinde dava dışı Faruk S.’a, Faruk’un da 03.02.2011 tarihinde davalıların mirasbırakanı Aptil A.’ya satış göstererek temlik ettiği, Aptil’in ölümü üzerine de mirasçıları olan davalılar Ayşe, Bilgehan ve Gamzehan’a 23.03.2016 tarihinde intikal ettiği, davalıların mirasbırakanı Abdil A. tarafından taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle ve teminat gösterilmeksizin farklı bankalardan çok sayıda kredi çekildiği kayden sabittir.
3.3.2. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda inançlı işlemin varlığı kabul edilmiştir. Bu husus, taraflarca temyiz konusu da yapılmadığından artık inançlı işlemin varlığı konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
3.3.3. Çözümlenmesi gereken husus, taraflar arasındaki inançlı işlem gereğince, dava konusu taşınmazın iadesinin gerekip gerekmediği ve davacı tarafın taşınmazların iadesini isteyebilmesi için taraflar arasındaki alacak-borç miktarının saptanması yönündedir. Esasen bu hususun gözetilmesi gerektiğine hükmüne uyulan bozma ilamında da işaret edilmiştir. Ne var ki, Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu halde, bozma gerekleri yerine getirilmemiş, TBK’nin 97. maddesi uyarınca taraflar arasındaki alacak-borç miktarı ispat kuralları çerçevesinde belirlenmeden ve hangi kredilerin inançlı işlem çerçevesinde çekildiği tespit edilmeden, alacak-borç durumunun farazi verilere dayanarak tespit edildiği bilirkişi kurulu raporunda belirlenen bedel depo ettirilmek suretiyle davanın kabulü yoluna gidilmiştir.
3.3.4. Bilindiği üzere TMK’nın 6. ve 6100 sayılı HMK’nın 190. maddeleri gereğince herkes iddiasını ispat ile mükelleftir. Davalılar, mirasbırakanları tarafından taşınmazın teminat gösterilmek suretiyle çekilen krediler ve hatta taşınmaz teminat gösterilmeksizin aynı bankadan ve başka bankalardan kullanılan kredilerin inançlı işlem kapsamında çekildiğini iddia ettiğine göre, bu kredilerin inançlı işlem çerçevesinde kullanıldığını ve bedellerinin davacıya teslim edildiğini ispat yükü davalı taraftadır. Davalıların iddialarını ispatlaması halinde ise, davacı kendisine ödenen bedeli bankaya ödediğini ispatla mükelleftir.
3.3.5. Öte yandan, davacı dava dilekçesinde taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle toplamda 30.000,00 TL kredinin kendisi için çekildiğini kabul etmiş, dava dilekçesinin devamında ise arada ufak tefek bazı kredilerin de kendisi için çekildiği beyanında bulunmuştur. Bu nedenle, davacının isticvap edilmek suretiyle kabullendiği kredilerin hangi kredilerden oluşuğunun somutlaştırılması gerekir.
3.3.6 Ayrıca, öngörülen alacak-borç miktarının tanıkla ispatı mümkün olmadığı gibi davanın tarafları dışında üçüncü kişi Rukiye K. tarafından kullanılıp, davalılar mirasbırakanı Apdil’in kefil olduğu kredilerin inançlı işlem kapsamında kullanıldığının kabulü de mümkün değildir.
3.3.7 O halde yapılacak iş, HMK’nın 169-175. maddeler kapsamında davacının isticvap edilmek suretiyle kabullendiği kredilerin hangileri olduğunun somutlaştırılması, ardından ispat kuralları çerçevesinde davacı ile davalıların mirasbırakanı Aptil A. arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-borç miktarının saptanması, bu kapsamda ilgili bankadan Aptil A. tarafından temin edilen kredi borcunun kim veya kimler tarafından ödendiği hususları üzerinde durulması, tarafların maddi olguya ilişkin ikrar ve kabullerinin değerlendirilmesi, varsa davacının davalıların mirasbırakanı Aptil A.’ya olan borç miktarının kayda dayalı saptandıktan sonra, daha önce depo edilen bedel gözetilmek suretiyle eksik olan bedeli depo etmesi için davacı tarafa süre verilmesi, yatırdığı takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay bozma kararı doğrultusunda bilirkişi incelemeleri yaptırılarak son olarak alınan 15.02.2021 tarihli rapor ile davacı tarafın 112.100,00 TL davalı tarafa ödeme yapması gerektiği belirlenmesi üzerine bu rapora itibar edilip davacı tarafa verilen süre içerisinde bu miktarın mahkeme veznesine depo edildiği, davacı tarafın davasını ispatladığı ve kendi üzerine düşen edimi yargılama aşamasında yerine getirdiği, Yargıtay bozma ilâmında belirtildiği şekilde davacının isticvap edilmesini gerektirir bir hususun kalmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili; direnme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalıların maddi olarak mağdur olmasına sebebiyet verdiğini, dosyaya sunulan belgeler ile mağduriyetlerinin 287.395,00 TL olduğunu, dosyaya sunulan davalıların ödemelerini gösterir banka kayıtları, icra dosyaları, 22.01.2016 tanzim tarihli 100.000,00 TL bedelli bono sureti ve dinlenen tanık beyanları ile davacının üzerine düşen edimlerini yerine getirmediği ve miras bırakan Abdil A.’yu değişik bankalardan kredi çektirmek suretiyle borçlandırarak ve kredileri ödemediğinin sabit olduğunu, daha sonra borçların katlanarak arttığını ve davalılar tarafından kapatıldığını, tüm bu hususlara ilişkin ödeme belgeleri ve 100.000,00 TL’lik bono sureti dosyaya sunulduğu hâlde bilirkişi raporunda davalıların yaptığı ödemelerden bahsedilmeden eksik inceleme ile rapor tanzim edildiğini,depo kararı verilmesi gereken miktarın 287.395,00 TL olması gerektiğini, ayrıca borcun doğum tarihinden davalılar tarafından ödemelerin yapıldığı tarihlere kadar olan sürelere ilişkin faizlerin hesap edilmediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, davanın açılmasına davacının kendi kusuru sebebiyet verdiği için de yargılama gideri ve vekâlet ücretinden davacının sorumlu olması gerektiğini ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Bölge Adliye Mahkemesince uyulan bozma kararı gereklerinin yerine getirilip getirilmediği, bu kapsamda davacı tarafın taşınmazların iadesini isteyebilmesi için taraflar arasındaki alacak-borç miktarının saptanması bakımından yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı, davacının isticvap edilmek suretiyle kabullendiği kredilerin hangileri olduğunun somutlaştırılması, ardından ispat kuralları çerçevesinde davacı ile davalıların miras bırakanı arasında inançlı işlem ile devir nedeniyle oluşan alacak-borç miktarının saptanması, bu kapsamda ilgili bankadan davalıların miras bırakanı tarafından temin edilen kredi borcunun kim veya kimler tarafından ödendiği hususları üzerinde durulup sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 97 nci maddesi
3. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 169 ilâ 175 inci ve 190 ıncı maddeleri
2. Değerlendirme
1. Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
3. Somut olayda ara malik Faruk S. ile davalıların miras bırakanı Aptil A. yukarıda yer verilen beyanları ile maddi vakayı kabul etmiş, bir başka deyişle kendilerine temlikin bedelsiz olarak kredi kullanılması amacıyla yapıldığını ifade etmişlerdir. Genel bilgi ve belgelerden davalıların miras bırakanı tarafından taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle ya da teminat gösterilmeksizin farklı bankalardan çok sayıda kredi çekildiği kayden sabittir. İkrar niteliğinde olan beyanlar karşısında yazılı delile ve yemin deliline gerek olmaksızın davacı ile Faruk ve Aptil arasında inançlı işlem bulunduğu hususu tartışmasız hâle gelmiş, taraflar arasında inanç sözleşmesinin bulunup bulunmadığı hususu uyuşmazlık kapsamından çıkmıştır. Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasındaki uyuşmazlık özetle 6098 sayılı Kanun'un 97 nci maddesi kapsamında taraflar arasındaki alacak borç miktarının saptanması bakımından mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Dinlenen ve birbirini doğrulayan tanık anlatımları ve davacının zımni kabulüne göre davacının davalı tarafa ödemesi gereken harici anlaşma içeriğinde belirtilen miktar, davanın temelini oluşturan vakıalar ile bu vakıaya yönelik olarak davayı aydınlatma yükümlülüğü kapsamında mahkemece alınan beyanlar ve özellikle davacı tarafça bu yönde sunulan dilekçeler ve hükme esas alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, davacının isticvap edilmesini gerektirir bir hususun kalmadığı, tüm delillerin toplanmış olduğu, Bölge Adliye Mahkemesince uyulan ilk bozma kararının gerekleri yerine getirilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapıldığı, ispat kuralları çerçevesinde davacı ile davalıların miras bırakanı Aptil A. arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-borç miktarının son olarak alınan 15.02.2021 tarihli bilirkişi raporu ile dosya kapsamı ve ödeme belgelerine uygun olarak saptandığı ve davacı tarafın 112.100,00 TL davalı tarafa ödeme yapması gerektiğinin belirlendiği, dolayısıyla davacı tarafça süresinde bu miktarın mahkeme veznesine depo edildiği, davacı tarafın kendi üzerine düşen edimi yargılama aşamasında yerine getirdiği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı uygun olup, yerinde bulunmuştur.
4. Ne var ki, yargılama gider ve vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazları da bulunduğundan, bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme uygun olduğundan davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
03.07.2024 tarihinde yapılan görüşmede oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.