
İŞ SAATLERİ DIŞINDA DAVALI ŞİRKET ÇALIŞANLARININ OTELDE KALDIKLARI DÖNEMDE İŞİN YAPILMASI İLE İLGİLİ OLMAYAN ZAMAN DİLİMİNDE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ FİİLLERDEN DAVALI SORUMLU TUTULAMAZ.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/6-963
Karar No : 2025/230
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sarayköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12.04.2023
SAYISI : 2023/68 E., 2023/116 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 27.12.2022 tarihli ve 2021/6129 Esas,
2022/6112 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin otel hizmeti, davalı şirketin ise elektrik üretim hizmeti verdiğini, davalı şirketin davacıya başvurarak işletmesinde çalışan işçilerini otelde konaklatmak istediğini bildirdiğini, müvekkili tarafından da bu talebin kabul edilmesi üzerine işçilerin otelde konakladıklarını, bu kişilerin konaklama ve yemek bedellerinin davalı şirket tarafından ödendiğini, davalı şirket çalışanlarının konaklama sırasında oteldeki eşyalara zarar verdiklerini, hasar listesinin davalıya gönderildiğini, ancak davalının ödeme yapmadığını ileri sürerek şimdilik 1.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; otelde kaldığı bildirilen işçilerin hiçbirisinin davalı şirketin bordrolu çalışanları olmadığını, işçiler ile müvekkili şirket arasında iş sözleşmesinin bulunmadığını, davacının zararın tespitine yönelik bilgi ve belgeleri dosyaya ibraz etmediğini, otele verildiği iddia olunan zararın şahsen ve ayrı ayrı işçiler tarafından gerçekleştirildiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun söz konusu olmadığını ve müvekkili şirkete husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 02.11.2020 tarihli ve 2019/113 Esas, 2020/364 Karar sayılı kararı ile; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 66/1. maddesinde adam çalıştıranın kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararla yükümlü olduğu, iddia olunan zararın işçilerin konaklamaları esnasında meydana geldiği, dava konusu olayda iddia olunan zararın davalı şirketin işyerindeki çalışma sırasında veya çalışma süresinden sayılan hâller kapsamında meydana gelmediği, bu nedenle davalının işçilerin çalışma saatleri dışında oluşan ve işin yapılması sırasında gerçekleşmeyen zarardan TBK'nın 66. maddesine göre sorumluluğunun söz konusu olamayacağı, husumetin bizzat zarar verene yöneltilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 25.03.2021 tarihli ve 2021/294 Esas, 2021/428 Karar sayılı kararı ile; davalı şirket çalışanlarının neden oldukları zararın çalışma saatlerinden sonra işyeri dışında kendilerine herhangi bir iş verilmediği sırada meydana geldiği, buna göre davalının bu zarardan TBK'nın 66. maddesince sorumlu olmayacağı, İlk Derece Mahkemesince davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 27.12.2022 tarihli ve 2021/6129 Esas, 2022/6112 Karar sayılı kararı ile,
".... Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davasıdır.
Adam çalıştıranın sorumluluğu 6098 sayılı TBK’nın 66. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde gereğince, adam çalıştıranlara genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü yüklenmiş ve adam çalıştıranın bir özel hukuk ve bağımlılık ilişkisi içerisinde çalışanlarının kendilerine bırakılan işleri gördükleri sırada hukuka aykırı bir fiille üçüncü kişilere vermiş oldukları zarardan sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre adam çalıştıranın sorumluluğu, kusursuz sorumluluk türlerinden özen sorumluluğudur. Başka bir deyişle adam çalıştıranın sorumluluğunun kaynağı, adam çalıştıranın çalışanlarını seçerken ve onları çalıştırırken çalışanlar üzerindeki denetim ve gözetim ödevini yerine getirmemesine, kanun tarafından kendisine yükletilen bu tür objektif bir ödevi ihlal etmesine dayanmaktadır (Eren, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2017, s. 643).
Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmadığı için sorumluluk, kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlâliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir (Eren, s. 644).
6098 sayılı TBK’nın 66. maddesinde ayrıca adam çalıştırana sorumluluğu kaldıracak nitelikte bir kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmıştır. Buradaki kurtuluş kanıtı, niteliği itibariyle bir kusursuzluk kanıtı olmayıp, sorumluluktan kurtulma kanıtıdır. Bu nedenle, adam çalıştıran; zararın meydana gelmemesi için somut durumun gerektirdiği her türlü objektif dikkat ve özeni göstermiş olduğunu ispat ederse, sorumluluktan kurtulacaktır.
Sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Maddi tazminatın amacı, zarar verici olay meydana gelmese idi, zarar gören hangi durumda bulunacak idiyse o durumun yeniden kurulmasıdır. Başka bir deyişle maddi tazminat zarar görenin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi karşılamalı ve zararın tamamını gidermelidir.
Somut olaya bakıldığında, her ne kadar davalı konaklama sırasında zarar veren işçilerin kendisinin bordrolu çalışanı olmadığını iddia etmiş ise de tanık anlatımları ve dosya kapsamına göre işçilerin davalının şirketindeki iş bünyesinde çalışırken davacı şirket ile davalı şirket arasında yapılan konaklama sözleşmesi çerçevesinde davacı şirketin otelinde konaklama yaptığı hususu sabittir. Davalı-çalıştıran şirket, zarar veren işçileri seçerken, işi yapabilmeleri için otelde barındırırken özen, gözetleme ve denetleme yükümlülüğü vardır. Davalı, çalışanları seçerken ve barındırırken zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini, ispat edemediğine göre çalışanların barınma yerinde de davalının etki alanında, denetimi ve gözetiminde olduğu kabul edilerek zarardan, çalışanlarla birlikte müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilmelidir. Bu durumda davalı şirketin, bünyesinde çalışan işçilerin konaklama sırasında verdikleri zarardan TBK 66. maddesi gereğince adam çalıştıran sıfatıyla sorumlu olduğundan, işin esasına girilerek inceleme yapılması gerekirken mahkemece pasif husumetten ret kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerektirmiştir,..." gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; TBK'nın 66. maddesine göre işverenin sorumluluğuna gidilebilmesi için zararın işin görülmesi sırasında ve işle ilgili olması gerektiği, somut olayda iddia edilen zararın işin görüldüğü esnada meydana gelmediği, her ne kadar Özel Dairenin bozma kararında çalışanların barınma yerinin davalının etki alanında, denetiminde ve gözetiminde olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtilmiş ise de Yargıtay içtihatlarında, işçinin özel işlerini görmek için işyerine ait aracı ile kaza yapması eyleminin işin görülmediği sırada ve işle ilgisi olmaması sebebiyle işverenin TBK'nın 66. maddesine göre sorumlu tutulmadığı, TBK'nın 66. maddesine göre adam çalıştıranın çalışanı seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmayacağı, bu düzenlemeye göre adam çalıştıranın kurtuluş kanıtı getirerek sorumluluktan kurtulma ihtimali olduğu, ancak bu ihtimalin de imkânsız olmaması gerektiği, somut olayda otelde kalan kişilerin oteldeki eşyalara zarar verdiği iddiasına ilişkin, davalının kurtuluş kanıtı getirmesinin imkânsız olduğu, davalının çalışanını seçerken çalışanın kaldığı oteldeki eşyalara zarar verip vermeyeceğini bilemeyeceği gibi bilmesinin de mümkün olmadığı, bu iddiaya ilişkin özen gösterdiğini de ispatlayacak olgu bulunmadığı, işverenin sorumlu tutulabilmesi için işin görüldüğü esnada ve işle bağlantılı olarak oluşan bir zararın olması gerektiği, somut olayda hem iş sahası ve iş saatleri dışında hem de işle alakalı olmayan bir zarardan işverenin TBK'nın 66. maddesine göre sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, tanık anlatımları ve dosya kapsamına göre, işçilerin davalı şirketin bünyesinde çalışırken taraflar arasında yapılan konaklama sözleşmesi uyarınca davacı şirketin otelinde konaklama yapıldığının sabit olduğunu, davalı şirketin zarar veren işçileri seçerken ve işi yapabilmeleri için otelde barındırırken özen, gözetleme ve denetleme yükümlüğünün olduğunu, davalı şirketin çalışanlarını seçerken ve barındırırken zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat edemediğine göre çalışanların barınma yerinde de davalının etki alanında, denetiminde ve gözetiminde bulunduğu kabul edilerek zarardan çalışanlarla birlikte müteselsilen sorumlu olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıya ait otelde kalan işçilerin verdikleri iddia edilen zarar nedeniyle davalı şirketin TBK'nın 66. maddesinde düzenlenen adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında sorumlu olup olmadığı buradan varılacak sonuca göre ilk derece mahkemesince davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49 ve 66. maddeleri
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.
2. Borçların kaynakları sorumluluk hukuku olarak da adlandırılan borçlar hukukunda düzenlenmiştir.
3. Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı, bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır. Hukuki anlamda sorumluluk ise taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi (tazmin edilmesi) yükümlülüğünü içerir.
4. Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde, kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir. Sorumluluk türlerinden en yaygın ve en geniş olanı kusur sorumluluğudur. Kusur sorumluluğu, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışla sözleşme dışında diğer bir kimseye vermiş olduğu zararın giderilmesini düzenleyen sorumluluk türüdür. Bu sorumlulukta kusur, sorumluluğun kurucu unsuru olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle sorumluluğun doğması için zarar, uygun illiyet bağı ve hukuka aykırılık unsularından başka zarar verenin davranışının kusurlu olması da gerekir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2024, s. 564). Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür (Haluk Tandoğan, Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara 1967, s. 89). Kusur sorumluluğuna doktrin ve uygulamada eş anlamda olmak üzere haksız fiil sorumluluğu veya sübjektif sorumluluk da denilmektedir.
5. Türk Borçlar Kanunu'nun Borç İlişkisinin Kaynakları başlığı altında, sözleşmeden doğan borçlar (md.1–48) ile haksız fiilden doğan borçlar (md.49–76) düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak sebepsiz zenginleşmeye (md.77–82) yer verilmiştir. Bunların dışında bir de kanundan doğan borçlar bulunmaktadır.
6. Özetle, hukukumuzda borçların kaynağı; sözleşme, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ya da bir kanun hükmü olarak kabul edilmiştir.
7. Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Böylece haksız fiilden sorumluluk, tazminat borcunun kaynağını oluşturmaktadır. Özel bir sorumluluk hükmüyle düzenlenmemiş bütün hâllerde bir kimse için haksız fiil sorumluluğunun söz konusu olması, TBK'nın 49. maddesindeki şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Bir başka ifadeyle, ayrık bir düzenleme bulunmayan kusur sorumluluğu hâllerinde, aynı Kanun'un 49. maddesi ve devamında yer alan esaslar uygulanır.
8. Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinde ifadesini bulan haksız fiilden söz edilebilmesi için şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmalıdır. İkinci unsur, fiili işleyenin kusurudur. Üçüncü olarak, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalıdır. Nihayet, dördüncü olarak doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda, haksız fiilin varlığından söz edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 30.09.2021 tarihli ve 2017/4-1455 Esas, 2021/1117 Karar sayılı kararı).
9. Adam çalıştıranın sorumluluğu ise TBK'nın 66. maddesinde Özen Sorumluluğu başlığı altında Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz... şeklinde düzenlenmiştir.
10. Anılan madde gereğince adam çalıştıranlara genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü yüklenmiş ve adam çalıştıranın bir özel hukuk ve bağımlılık ilişkisi içerisinde çalışanlarının kendilerine bırakılan işleri gördükleri sırada hukuka aykırı bir fiille üçüncü kişilere vermiş oldukları zarardan sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre adam çalıştıranın sorumluluğu, kusursuz sorumluluk türlerinden özen sorumluluğudur. Başka bir deyişle adam çalıştıranın sorumluluğunun kaynağı, adam çalıştıranın çalışanlarını seçerken ve onları çalıştırırken çalışanlar üzerindeki denetim ve gözetim ödevini yerine getirmemesine, kanun tarafından kendisine yükletilen bu tür objektif bir ödevi ihlâl etmesine dayanmaktadır (Fikret Eren, s. 706).
11. Adam çalıştıran, yapılacak iş için uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlüdür. Seçeceği yardımcı kişinin yapacağı iş için vasıflı, yeterli eğitim görmüş, yeni bilgi, yöntem ve tekniği özümsemiş ve izlemiş olmasını arayacaktır.
12. Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmadığı için sorumluluk, kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlâliyle meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir (Eren, s. 709).
13. Türk Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinde ayrıca adam çalıştırana sorumluluğu kaldıracak nitelikte bir kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmıştır. Buradaki kurtuluş kanıtı niteliği itibariyle bir kusursuzluk kanıtı olmayıp, sorumluluktan kurtulma kanıtıdır. Bu nedenle adam çalıştıran zararın meydana gelmemesi için somut durumun gerektirdiği her türlü objektif dikkat ve özeni göstermiş olduğunu ispat ederse sorumluluktan kurtulacaktır (Eren, s. 715,716).
14. Adam çalıştıranın sorumluluğunda TBK'nın 66. maddesinin uygulanması için çalışanın üçüncü kişiye sözleşme dışı sorumluluk çerçevesinde zarar vermesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle zarar gören üçüncü kişi ile adam çalıştıran arasında hiçbir hukuki, özellikle de sözleşmeye dayalı ilişki bulunmaması gerekir.
15. Tüm bu maddi ve hukuki olgular ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirket çalışanlarının davalıya ait jeotermal elektrik üretimine ilişkin işyerinde çalıştıkları dönemde davacı şirkete ait otelde konakladıkları, çalışanların konaklama ve yemek bedellerinin davalı şirket tarafından ödendiği, ancak davalı şirket çalışanlarının konaklama sırasında otel odalarına zarar verdikleri iddiası ile oluşan zararın davalı şirketten tahsilinin talep edildiği, davalının ise söz konusu işçilerin kendi çalışanları olmadığını, otele verildiği iddia edilen zararın ayrı ayrı işçiler tarafından gerçekleştirildiğini, zarardan sorumlu olmadığını savunduğu görülmektedir.
16. Dosya içerisinde yer alan fatura ve dekont örnekleri ile taraf vekillerinin beyanlarına göre, taraflar arasından konaklama hizmetine dair sözleşme ilişkisi bulunduğu konusunda ihtilaf bulunmamakta, davacı tarafından, davalı şirket çalışanlarının otelde konakladıkları sırada meydana getirdikleri iddia edilen zararın tahsili talep edilmektedir.
17. İlk Derece Mahkemesi ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık dikkate alındığında, davalı şirket çalışanlarının iddia edilen zarardan sorumlu olup olmadıklarının az yukarıda açıklanan TBK'nın 66. maddesinde düzenlenen adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
18. Türk Borçlar Kanunu'nun 66/1. maddesi uyarınca adam çalıştıranın sorumluluğuna gidilebilmesi için çalışanın verdiği iddia edilen zararın, işle ilgili ve işin görülmesi sırasında gerçekleşmesi gerekmektedir. Çalışan kimsenin kendisine verilen işin yapılması dışında ve işle ilgisi olmayan bir zaman diliminde, verilen işle ilgili olmayan bir davranışı nedeniyle meydana getirilen zararın giderilmesi noktasında adam çalıştıranın sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.
19. Somut olayda meydana geldiği iddia edilen zararın işin yapılması sırasında değil, iş saatleri dışında davalı şirket çalışanlarının otelde konakladıkları dönemde işin yapılması ile ilgili olmayan zaman diliminde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bir başka anlatımla, davalı şirket çalışanlarının yaptıkları işle meydana geldiği iddia edilen zarar arasında illiyet bağı bulunmamaktadır.
20. Bu durumda davalı şirket çalışanlarının otelde konaklama sırasında verdikleri iddia edilen zararın haksız fiil kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Haksız fiilden doğduğu iddia edilen zarar nedeniyle de TBK'nın 66/1. maddesi uyarınca adam çalıştıranın sorumluluğuna dayanarak davacıya husumet yöneltilmesi yerinde değildir.
21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; taraflar arasında konaklama hizmetine dair sözleşme ilişkisi bulunduğu, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinden dolayı otelde kalan işçilerin verdiği iddia edilen zararlar nedeniyle sözleşmeye dayanarak davalıya husumet yöneltilebileceği, açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen direnme kararının değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
22. Hâl böyle olunca İlk Derece Mahkemesince verilen direnme kararı yerinde olup onanmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ile ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.04.2025 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
''K A R Ş I O Y''
Davacı otel işletmecisi şirketle, davalı enerji şirketi arasında, davalının işçilerinin davacının otelinde barınması ve yemek yemeleri hususunda sözleşme yapılmıştır. Otelde barınan işçiler otelin demirbaşlarına zarar verdikleri ve bu zararın 05.10.2018 tarihli bilirkişi raporuna göre 10.460,00 TL olduğu sabittir. Davacı, dava dilekçesinde sözleşme gereğince otelde barınan davalı işçilerinin verdikleri zararı talep etmiştir. Davalı zararın işçilerden talep edilmesini, kendisi açısında davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesi, davalı açısında pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermiş, İstinaf Mahkemesi istinaf isteminin esastan reddine karar vermiştir. Davacının temyizi üzerine, 6. Hukuk Dairesi, davalının “adam çalıştıran” olarak sorumlu olduğunu belirterek kararı bozmuş, İlk Derece Mahkemesi, “adam çalıştıranın sorumluluğunu düzenleyen TBK. Md. 66'daki koşulların bulunmadığını” belirterek önceki kararında direnmiştir. Hukuk Genel Kurulunca, “zarardan haksız fiili işleyen işçilerin sorumlu olduğu” belirtilerek direnme kararının onanmasına karar verilmişse de, bu karara katılmam mümkün değildir.
Şöyle ki;
Somut olayda, davalı iş sahibi, davacı otel işletmecisiyle yaptığı otel-konaklama sözleşmesine istinaden, davalının işçileri otelde barınacak ve davacı sözleşme gereğince işçilere yemek verecektir. Sözleşmenin diğer tarafı işveren şirket ise; kendine bağlı, emir ve talimatı altındaki işçileri, sözleşme gereği otele zarar vermeden kullanmalarını sağlayacak ve kontrol edecektir. Zira davacının işçilerle hukuki bir ilişkisi bulunmamakta, zarar veren işçilerin otelde bulunmalarının tek nedeni davalı şirketle yapılan otel-konaklama sözleşmesine dayanmaktadır. Otel-konaklama sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen Kanunda düzenlenmeyen kendine özgü bir sözleşmedir. Dolayısıyla davalı şirkete bağımlı işçilerin sözleşmeden kaynaklanan “otele zarar vermeme yükümlülüğünü” ihlâl ettiklerinden sözleşmenin tarafı olan davalı şirketin, sözleşme gereğince bu zarardan sorumlu tutulması gerekir. Elbette davalının zararı ödedikten sonra işçilere rücu hakkı olacaktır.
Aslında, söz konusu zarardan sözleşme gereğince davalı şirketle birlikte haksız fiil nedeniyle zarar veren işçilerde sorumludur. Davacı, muhtemelen zararın işçilerden tahsil imkânı bulunmadığından (iki ayrı nedenden sorumlu olanlardan) sadece sözleşme nedeniyle sorumlu olan davalı şirkete başvurmuştur. Bu nedenle davalı şirketin “sözleşmeden kaynaklanan sorumluluğu” göz ardı edilerek zararın sadece işçilerden talep edilebileceği gerekçesiyle pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine dair direnme kararının onanması yerine; “davalının sözleşme nedeniyle sorumlu olduğu” belirtilerek değişik gerekçeyle bozulması gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun kararına muhalifim.
6. H.D. Başkanı
Mahmut Coşkun
''K A R Ş I O Y''
Davacı otel sahibi, davalı şirketin işçilerinin otelinde konaklaması yönünde anlaşma yapıldığını ve işçilerin otelde konakladığını ancak otelin demirbaş eşyalarına zarar verdiğini beyanla kısmi dava ile zararını talep etmiştir.
Yerel mahkeme, TBK 66. maddede düzenlenen adam çalıştıranın sorumluluğunun şartları oluşmadığından davanın reddine karar vermiş Yargıtay 6. Hukuk Dairesi tarafından davalı şirketin işçilerini denetleme ve özen yükümlülüğü bulunduğundan davanın kabulü gerektiği yönünde bozulmuştur.
Hukuk Genel Kurulu ile aramızdaki ihtilaf, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin nitelendirilmesi ve taraflar arasında sözleşmeye dayalı sorumluluk bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davalı şirket elektrik üretim hizmeti vermekte ve işyerinde çalışan 64 işçisini davacının otelinde konaklama imkânı sağlamıştır. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmasa da konaklama sözleşmesinin geçerli olduğu ve işçilerin otelde konakladığı yönünde ihtilaf yoktur.
TBK 66/1. maddesine göre “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.” Madde 66’da adam çalıştıranın, bir özel hukuk ve bağımlılık ilişkisi içerisinde çalışanlarının kendilerine bırakılan işleri gördükleri sırada hukuka aykırı bir fiille üçüncü kişilere vermiş oldukları zarardan sorumluluğu düzenlemiştir. Zarar, çalışanın işi gördüğü sırada hukuka aykırı bir davranışıyla meydana gelmelidir. (Eren, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Ankara 2019, s. 702)
Somut olayda işçilerin verdiği zarar, kendisine verilen işin yapılması sırasında meydana gelmediğinden 66. maddenin uygulama yeri yoktur. İşçilerin otelde konakladıkları sırada işverene ait herhangi bir iş de yürütülmediğinden işçi işveren ilişkisi de yoktur. Davalı şirketin işçilerine otelde konaklama imkânı sağladığı olayda otel, işverenin hakimiyet alanında olmadığından işyerinin eklentisi de sayılamaz. İşveren sadece işçilerine konaklama yardımı yapmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesine göre hâkim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hâkime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapma zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile hâkim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
TBK’da “üçüncü kişi yararına sözleşme” başlığı altında 129/1. maddede; “Kendi adına sözleşme yapan kişi, sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir.” Düzenlemesi vardır. Burada, sözleşmenin alacaklı ve borçlu tarafı, sözleşmeye taraf olmayan üçünü bir kişi yararına bir edim kararlaştırmaktadır. Üçüncü kişi yararına sözleşme ilişkisinde üç kişi vardır. Bunlar vaad ettiren, vaad eden ve üçüncü kişi yani yararlanan lehtardır. Sözleşmeye katılmayan kişilere üçüncü kişi denir. Üçüncü kişi yararına sözleşme vaad ettiren ile vaad eden arasında kurulur. (Eren, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Ankara 2019, s. 1279)
TBK 26. maddeye göre, “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” Somut olayda TBK madde 129 kapsamında üçüncü kişi yararına konaklama hizmet sözleşmesi vardır. Konaklama sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Otel sahibi, müşterinin talebi üzerine otelde konaklama ve yemek hizmetini sunmakla yükümlü; müşteri de odasında ve genel alanlarda verilen hasarlardan, tahribatlardan ve/veya kaybolmuş parçalardan dolayı oluşan zararları tazmin etmekle yükümlüdür.
Yukarıda belirtildiği gibi, olayda sözleşmenin tarafları davacı ve davalıdır. 129. maddede Kendi adına sözleşme yapan kişiden bahsedildiğine göre, konaklama sözleşmesi davalı ile kurulmuştur. Dolayısıyla davacı taraf, üçüncü kişi yararına yapılan konaklama sözleşmesi kapsamında üçüncü kişilerin otele verdiği zararları sözleşme kapsamında kendi akidine başvurma hakkına sahiptir.
Davacı tarafın, otel demirbaşlarına zarar veren işçilere TBK madde 49 haksız fiil sorumluluğu kapsamında müracaat hakkı olduğu gibi konaklama hizmet sözleşmesinin tarafı olan davalıya TBK madde 129 kapsamında sözleşmeye dayalı müracaat hakkı olduğu, bu nedenle davanın açıklanan bu gerekçe ile kabulü gerektiği düşüncesinde olduğumdan Sayın Çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
Üye
Halil Özdemir
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 14’ü ONAMA, 11’i DEĞİŞİK BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.
İŞ SAATLERİ DIŞINDA DAVALI ŞİRKET ÇALIŞANLARININ OTELDE KALDIKLARI DÖNEMDE İŞİN YAPILMASI İLE İLGİLİ OLMAYAN ZAMAN DİLİMİNDE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ FİİLLERDEN DAVALI SORUMLU TUTULAMAZ.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/6-963
Karar No : 2025/230
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sarayköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12.04.2023
SAYISI : 2023/68 E., 2023/116 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 27.12.2022 tarihli ve 2021/6129 Esas,
2022/6112 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin otel hizmeti, davalı şirketin ise elektrik üretim hizmeti verdiğini, davalı şirketin davacıya başvurarak işletmesinde çalışan işçilerini otelde konaklatmak istediğini bildirdiğini, müvekkili tarafından da bu talebin kabul edilmesi üzerine işçilerin otelde konakladıklarını, bu kişilerin konaklama ve yemek bedellerinin davalı şirket tarafından ödendiğini, davalı şirket çalışanlarının konaklama sırasında oteldeki eşyalara zarar verdiklerini, hasar listesinin davalıya gönderildiğini, ancak davalının ödeme yapmadığını ileri sürerek şimdilik 1.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; otelde kaldığı bildirilen işçilerin hiçbirisinin davalı şirketin bordrolu çalışanları olmadığını, işçiler ile müvekkili şirket arasında iş sözleşmesinin bulunmadığını, davacının zararın tespitine yönelik bilgi ve belgeleri dosyaya ibraz etmediğini, otele verildiği iddia olunan zararın şahsen ve ayrı ayrı işçiler tarafından gerçekleştirildiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun söz konusu olmadığını ve müvekkili şirkete husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 02.11.2020 tarihli ve 2019/113 Esas, 2020/364 Karar sayılı kararı ile; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 66/1. maddesinde adam çalıştıranın kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararla yükümlü olduğu, iddia olunan zararın işçilerin konaklamaları esnasında meydana geldiği, dava konusu olayda iddia olunan zararın davalı şirketin işyerindeki çalışma sırasında veya çalışma süresinden sayılan hâller kapsamında meydana gelmediği, bu nedenle davalının işçilerin çalışma saatleri dışında oluşan ve işin yapılması sırasında gerçekleşmeyen zarardan TBK'nın 66. maddesine göre sorumluluğunun söz konusu olamayacağı, husumetin bizzat zarar verene yöneltilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 25.03.2021 tarihli ve 2021/294 Esas, 2021/428 Karar sayılı kararı ile; davalı şirket çalışanlarının neden oldukları zararın çalışma saatlerinden sonra işyeri dışında kendilerine herhangi bir iş verilmediği sırada meydana geldiği, buna göre davalının bu zarardan TBK'nın 66. maddesince sorumlu olmayacağı, İlk Derece Mahkemesince davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 27.12.2022 tarihli ve 2021/6129 Esas, 2022/6112 Karar sayılı kararı ile,
".... Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davasıdır.
Adam çalıştıranın sorumluluğu 6098 sayılı TBK’nın 66. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde gereğince, adam çalıştıranlara genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü yüklenmiş ve adam çalıştıranın bir özel hukuk ve bağımlılık ilişkisi içerisinde çalışanlarının kendilerine bırakılan işleri gördükleri sırada hukuka aykırı bir fiille üçüncü kişilere vermiş oldukları zarardan sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre adam çalıştıranın sorumluluğu, kusursuz sorumluluk türlerinden özen sorumluluğudur. Başka bir deyişle adam çalıştıranın sorumluluğunun kaynağı, adam çalıştıranın çalışanlarını seçerken ve onları çalıştırırken çalışanlar üzerindeki denetim ve gözetim ödevini yerine getirmemesine, kanun tarafından kendisine yükletilen bu tür objektif bir ödevi ihlal etmesine dayanmaktadır (Eren, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2017, s. 643).
Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmadığı için sorumluluk, kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlâliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir (Eren, s. 644).
6098 sayılı TBK’nın 66. maddesinde ayrıca adam çalıştırana sorumluluğu kaldıracak nitelikte bir kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmıştır. Buradaki kurtuluş kanıtı, niteliği itibariyle bir kusursuzluk kanıtı olmayıp, sorumluluktan kurtulma kanıtıdır. Bu nedenle, adam çalıştıran; zararın meydana gelmemesi için somut durumun gerektirdiği her türlü objektif dikkat ve özeni göstermiş olduğunu ispat ederse, sorumluluktan kurtulacaktır.
Sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Maddi tazminatın amacı, zarar verici olay meydana gelmese idi, zarar gören hangi durumda bulunacak idiyse o durumun yeniden kurulmasıdır. Başka bir deyişle maddi tazminat zarar görenin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi karşılamalı ve zararın tamamını gidermelidir.
Somut olaya bakıldığında, her ne kadar davalı konaklama sırasında zarar veren işçilerin kendisinin bordrolu çalışanı olmadığını iddia etmiş ise de tanık anlatımları ve dosya kapsamına göre işçilerin davalının şirketindeki iş bünyesinde çalışırken davacı şirket ile davalı şirket arasında yapılan konaklama sözleşmesi çerçevesinde davacı şirketin otelinde konaklama yaptığı hususu sabittir. Davalı-çalıştıran şirket, zarar veren işçileri seçerken, işi yapabilmeleri için otelde barındırırken özen, gözetleme ve denetleme yükümlülüğü vardır. Davalı, çalışanları seçerken ve barındırırken zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini, ispat edemediğine göre çalışanların barınma yerinde de davalının etki alanında, denetimi ve gözetiminde olduğu kabul edilerek zarardan, çalışanlarla birlikte müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilmelidir. Bu durumda davalı şirketin, bünyesinde çalışan işçilerin konaklama sırasında verdikleri zarardan TBK 66. maddesi gereğince adam çalıştıran sıfatıyla sorumlu olduğundan, işin esasına girilerek inceleme yapılması gerekirken mahkemece pasif husumetten ret kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerektirmiştir,..." gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; TBK'nın 66. maddesine göre işverenin sorumluluğuna gidilebilmesi için zararın işin görülmesi sırasında ve işle ilgili olması gerektiği, somut olayda iddia edilen zararın işin görüldüğü esnada meydana gelmediği, her ne kadar Özel Dairenin bozma kararında çalışanların barınma yerinin davalının etki alanında, denetiminde ve gözetiminde olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtilmiş ise de Yargıtay içtihatlarında, işçinin özel işlerini görmek için işyerine ait aracı ile kaza yapması eyleminin işin görülmediği sırada ve işle ilgisi olmaması sebebiyle işverenin TBK'nın 66. maddesine göre sorumlu tutulmadığı, TBK'nın 66. maddesine göre adam çalıştıranın çalışanı seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmayacağı, bu düzenlemeye göre adam çalıştıranın kurtuluş kanıtı getirerek sorumluluktan kurtulma ihtimali olduğu, ancak bu ihtimalin de imkânsız olmaması gerektiği, somut olayda otelde kalan kişilerin oteldeki eşyalara zarar verdiği iddiasına ilişkin, davalının kurtuluş kanıtı getirmesinin imkânsız olduğu, davalının çalışanını seçerken çalışanın kaldığı oteldeki eşyalara zarar verip vermeyeceğini bilemeyeceği gibi bilmesinin de mümkün olmadığı, bu iddiaya ilişkin özen gösterdiğini de ispatlayacak olgu bulunmadığı, işverenin sorumlu tutulabilmesi için işin görüldüğü esnada ve işle bağlantılı olarak oluşan bir zararın olması gerektiği, somut olayda hem iş sahası ve iş saatleri dışında hem de işle alakalı olmayan bir zarardan işverenin TBK'nın 66. maddesine göre sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, tanık anlatımları ve dosya kapsamına göre, işçilerin davalı şirketin bünyesinde çalışırken taraflar arasında yapılan konaklama sözleşmesi uyarınca davacı şirketin otelinde konaklama yapıldığının sabit olduğunu, davalı şirketin zarar veren işçileri seçerken ve işi yapabilmeleri için otelde barındırırken özen, gözetleme ve denetleme yükümlüğünün olduğunu, davalı şirketin çalışanlarını seçerken ve barındırırken zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat edemediğine göre çalışanların barınma yerinde de davalının etki alanında, denetiminde ve gözetiminde bulunduğu kabul edilerek zarardan çalışanlarla birlikte müteselsilen sorumlu olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıya ait otelde kalan işçilerin verdikleri iddia edilen zarar nedeniyle davalı şirketin TBK'nın 66. maddesinde düzenlenen adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında sorumlu olup olmadığı buradan varılacak sonuca göre ilk derece mahkemesince davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49 ve 66. maddeleri
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.
2. Borçların kaynakları sorumluluk hukuku olarak da adlandırılan borçlar hukukunda düzenlenmiştir.
3. Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı, bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır. Hukuki anlamda sorumluluk ise taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi (tazmin edilmesi) yükümlülüğünü içerir.
4. Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde, kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir. Sorumluluk türlerinden en yaygın ve en geniş olanı kusur sorumluluğudur. Kusur sorumluluğu, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışla sözleşme dışında diğer bir kimseye vermiş olduğu zararın giderilmesini düzenleyen sorumluluk türüdür. Bu sorumlulukta kusur, sorumluluğun kurucu unsuru olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle sorumluluğun doğması için zarar, uygun illiyet bağı ve hukuka aykırılık unsularından başka zarar verenin davranışının kusurlu olması da gerekir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2024, s. 564). Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür (Haluk Tandoğan, Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara 1967, s. 89). Kusur sorumluluğuna doktrin ve uygulamada eş anlamda olmak üzere haksız fiil sorumluluğu veya sübjektif sorumluluk da denilmektedir.
5. Türk Borçlar Kanunu'nun Borç İlişkisinin Kaynakları başlığı altında, sözleşmeden doğan borçlar (md.1–48) ile haksız fiilden doğan borçlar (md.49–76) düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak sebepsiz zenginleşmeye (md.77–82) yer verilmiştir. Bunların dışında bir de kanundan doğan borçlar bulunmaktadır.
6. Özetle, hukukumuzda borçların kaynağı; sözleşme, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ya da bir kanun hükmü olarak kabul edilmiştir.
7. Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Böylece haksız fiilden sorumluluk, tazminat borcunun kaynağını oluşturmaktadır. Özel bir sorumluluk hükmüyle düzenlenmemiş bütün hâllerde bir kimse için haksız fiil sorumluluğunun söz konusu olması, TBK'nın 49. maddesindeki şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Bir başka ifadeyle, ayrık bir düzenleme bulunmayan kusur sorumluluğu hâllerinde, aynı Kanun'un 49. maddesi ve devamında yer alan esaslar uygulanır.
8. Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinde ifadesini bulan haksız fiilden söz edilebilmesi için şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmalıdır. İkinci unsur, fiili işleyenin kusurudur. Üçüncü olarak, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalıdır. Nihayet, dördüncü olarak doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda, haksız fiilin varlığından söz edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 30.09.2021 tarihli ve 2017/4-1455 Esas, 2021/1117 Karar sayılı kararı).
9. Adam çalıştıranın sorumluluğu ise TBK'nın 66. maddesinde Özen Sorumluluğu başlığı altında Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz... şeklinde düzenlenmiştir.
10. Anılan madde gereğince adam çalıştıranlara genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü yüklenmiş ve adam çalıştıranın bir özel hukuk ve bağımlılık ilişkisi içerisinde çalışanlarının kendilerine bırakılan işleri gördükleri sırada hukuka aykırı bir fiille üçüncü kişilere vermiş oldukları zarardan sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre adam çalıştıranın sorumluluğu, kusursuz sorumluluk türlerinden özen sorumluluğudur. Başka bir deyişle adam çalıştıranın sorumluluğunun kaynağı, adam çalıştıranın çalışanlarını seçerken ve onları çalıştırırken çalışanlar üzerindeki denetim ve gözetim ödevini yerine getirmemesine, kanun tarafından kendisine yükletilen bu tür objektif bir ödevi ihlâl etmesine dayanmaktadır (Fikret Eren, s. 706).
11. Adam çalıştıran, yapılacak iş için uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlüdür. Seçeceği yardımcı kişinin yapacağı iş için vasıflı, yeterli eğitim görmüş, yeni bilgi, yöntem ve tekniği özümsemiş ve izlemiş olmasını arayacaktır.
12. Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmadığı için sorumluluk, kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlâliyle meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir (Eren, s. 709).
13. Türk Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinde ayrıca adam çalıştırana sorumluluğu kaldıracak nitelikte bir kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmıştır. Buradaki kurtuluş kanıtı niteliği itibariyle bir kusursuzluk kanıtı olmayıp, sorumluluktan kurtulma kanıtıdır. Bu nedenle adam çalıştıran zararın meydana gelmemesi için somut durumun gerektirdiği her türlü objektif dikkat ve özeni göstermiş olduğunu ispat ederse sorumluluktan kurtulacaktır (Eren, s. 715,716).
14. Adam çalıştıranın sorumluluğunda TBK'nın 66. maddesinin uygulanması için çalışanın üçüncü kişiye sözleşme dışı sorumluluk çerçevesinde zarar vermesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle zarar gören üçüncü kişi ile adam çalıştıran arasında hiçbir hukuki, özellikle de sözleşmeye dayalı ilişki bulunmaması gerekir.
15. Tüm bu maddi ve hukuki olgular ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirket çalışanlarının davalıya ait jeotermal elektrik üretimine ilişkin işyerinde çalıştıkları dönemde davacı şirkete ait otelde konakladıkları, çalışanların konaklama ve yemek bedellerinin davalı şirket tarafından ödendiği, ancak davalı şirket çalışanlarının konaklama sırasında otel odalarına zarar verdikleri iddiası ile oluşan zararın davalı şirketten tahsilinin talep edildiği, davalının ise söz konusu işçilerin kendi çalışanları olmadığını, otele verildiği iddia edilen zararın ayrı ayrı işçiler tarafından gerçekleştirildiğini, zarardan sorumlu olmadığını savunduğu görülmektedir.
16. Dosya içerisinde yer alan fatura ve dekont örnekleri ile taraf vekillerinin beyanlarına göre, taraflar arasından konaklama hizmetine dair sözleşme ilişkisi bulunduğu konusunda ihtilaf bulunmamakta, davacı tarafından, davalı şirket çalışanlarının otelde konakladıkları sırada meydana getirdikleri iddia edilen zararın tahsili talep edilmektedir.
17. İlk Derece Mahkemesi ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık dikkate alındığında, davalı şirket çalışanlarının iddia edilen zarardan sorumlu olup olmadıklarının az yukarıda açıklanan TBK'nın 66. maddesinde düzenlenen adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
18. Türk Borçlar Kanunu'nun 66/1. maddesi uyarınca adam çalıştıranın sorumluluğuna gidilebilmesi için çalışanın verdiği iddia edilen zararın, işle ilgili ve işin görülmesi sırasında gerçekleşmesi gerekmektedir. Çalışan kimsenin kendisine verilen işin yapılması dışında ve işle ilgisi olmayan bir zaman diliminde, verilen işle ilgili olmayan bir davranışı nedeniyle meydana getirilen zararın giderilmesi noktasında adam çalıştıranın sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.
19. Somut olayda meydana geldiği iddia edilen zararın işin yapılması sırasında değil, iş saatleri dışında davalı şirket çalışanlarının otelde konakladıkları dönemde işin yapılması ile ilgili olmayan zaman diliminde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bir başka anlatımla, davalı şirket çalışanlarının yaptıkları işle meydana geldiği iddia edilen zarar arasında illiyet bağı bulunmamaktadır.
20. Bu durumda davalı şirket çalışanlarının otelde konaklama sırasında verdikleri iddia edilen zararın haksız fiil kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Haksız fiilden doğduğu iddia edilen zarar nedeniyle de TBK'nın 66/1. maddesi uyarınca adam çalıştıranın sorumluluğuna dayanarak davacıya husumet yöneltilmesi yerinde değildir.
21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; taraflar arasında konaklama hizmetine dair sözleşme ilişkisi bulunduğu, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinden dolayı otelde kalan işçilerin verdiği iddia edilen zararlar nedeniyle sözleşmeye dayanarak davalıya husumet yöneltilebileceği, açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen direnme kararının değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
22. Hâl böyle olunca İlk Derece Mahkemesince verilen direnme kararı yerinde olup onanmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ile ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.04.2025 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
''K A R Ş I O Y''
Davacı otel işletmecisi şirketle, davalı enerji şirketi arasında, davalının işçilerinin davacının otelinde barınması ve yemek yemeleri hususunda sözleşme yapılmıştır. Otelde barınan işçiler otelin demirbaşlarına zarar verdikleri ve bu zararın 05.10.2018 tarihli bilirkişi raporuna göre 10.460,00 TL olduğu sabittir. Davacı, dava dilekçesinde sözleşme gereğince otelde barınan davalı işçilerinin verdikleri zararı talep etmiştir. Davalı zararın işçilerden talep edilmesini, kendisi açısında davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesi, davalı açısında pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermiş, İstinaf Mahkemesi istinaf isteminin esastan reddine karar vermiştir. Davacının temyizi üzerine, 6. Hukuk Dairesi, davalının “adam çalıştıran” olarak sorumlu olduğunu belirterek kararı bozmuş, İlk Derece Mahkemesi, “adam çalıştıranın sorumluluğunu düzenleyen TBK. Md. 66'daki koşulların bulunmadığını” belirterek önceki kararında direnmiştir. Hukuk Genel Kurulunca, “zarardan haksız fiili işleyen işçilerin sorumlu olduğu” belirtilerek direnme kararının onanmasına karar verilmişse de, bu karara katılmam mümkün değildir.
Şöyle ki;
Somut olayda, davalı iş sahibi, davacı otel işletmecisiyle yaptığı otel-konaklama sözleşmesine istinaden, davalının işçileri otelde barınacak ve davacı sözleşme gereğince işçilere yemek verecektir. Sözleşmenin diğer tarafı işveren şirket ise; kendine bağlı, emir ve talimatı altındaki işçileri, sözleşme gereği otele zarar vermeden kullanmalarını sağlayacak ve kontrol edecektir. Zira davacının işçilerle hukuki bir ilişkisi bulunmamakta, zarar veren işçilerin otelde bulunmalarının tek nedeni davalı şirketle yapılan otel-konaklama sözleşmesine dayanmaktadır. Otel-konaklama sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen Kanunda düzenlenmeyen kendine özgü bir sözleşmedir. Dolayısıyla davalı şirkete bağımlı işçilerin sözleşmeden kaynaklanan “otele zarar vermeme yükümlülüğünü” ihlâl ettiklerinden sözleşmenin tarafı olan davalı şirketin, sözleşme gereğince bu zarardan sorumlu tutulması gerekir. Elbette davalının zararı ödedikten sonra işçilere rücu hakkı olacaktır.
Aslında, söz konusu zarardan sözleşme gereğince davalı şirketle birlikte haksız fiil nedeniyle zarar veren işçilerde sorumludur. Davacı, muhtemelen zararın işçilerden tahsil imkânı bulunmadığından (iki ayrı nedenden sorumlu olanlardan) sadece sözleşme nedeniyle sorumlu olan davalı şirkete başvurmuştur. Bu nedenle davalı şirketin “sözleşmeden kaynaklanan sorumluluğu” göz ardı edilerek zararın sadece işçilerden talep edilebileceği gerekçesiyle pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine dair direnme kararının onanması yerine; “davalının sözleşme nedeniyle sorumlu olduğu” belirtilerek değişik gerekçeyle bozulması gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun kararına muhalifim.
6. H.D. Başkanı
Mahmut Coşkun
''K A R Ş I O Y''
Davacı otel sahibi, davalı şirketin işçilerinin otelinde konaklaması yönünde anlaşma yapıldığını ve işçilerin otelde konakladığını ancak otelin demirbaş eşyalarına zarar verdiğini beyanla kısmi dava ile zararını talep etmiştir.
Yerel mahkeme, TBK 66. maddede düzenlenen adam çalıştıranın sorumluluğunun şartları oluşmadığından davanın reddine karar vermiş Yargıtay 6. Hukuk Dairesi tarafından davalı şirketin işçilerini denetleme ve özen yükümlülüğü bulunduğundan davanın kabulü gerektiği yönünde bozulmuştur.
Hukuk Genel Kurulu ile aramızdaki ihtilaf, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin nitelendirilmesi ve taraflar arasında sözleşmeye dayalı sorumluluk bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davalı şirket elektrik üretim hizmeti vermekte ve işyerinde çalışan 64 işçisini davacının otelinde konaklama imkânı sağlamıştır. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmasa da konaklama sözleşmesinin geçerli olduğu ve işçilerin otelde konakladığı yönünde ihtilaf yoktur.
TBK 66/1. maddesine göre “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.” Madde 66’da adam çalıştıranın, bir özel hukuk ve bağımlılık ilişkisi içerisinde çalışanlarının kendilerine bırakılan işleri gördükleri sırada hukuka aykırı bir fiille üçüncü kişilere vermiş oldukları zarardan sorumluluğu düzenlemiştir. Zarar, çalışanın işi gördüğü sırada hukuka aykırı bir davranışıyla meydana gelmelidir. (Eren, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Ankara 2019, s. 702)
Somut olayda işçilerin verdiği zarar, kendisine verilen işin yapılması sırasında meydana gelmediğinden 66. maddenin uygulama yeri yoktur. İşçilerin otelde konakladıkları sırada işverene ait herhangi bir iş de yürütülmediğinden işçi işveren ilişkisi de yoktur. Davalı şirketin işçilerine otelde konaklama imkânı sağladığı olayda otel, işverenin hakimiyet alanında olmadığından işyerinin eklentisi de sayılamaz. İşveren sadece işçilerine konaklama yardımı yapmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesine göre hâkim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hâkime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapma zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile hâkim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
TBK’da “üçüncü kişi yararına sözleşme” başlığı altında 129/1. maddede; “Kendi adına sözleşme yapan kişi, sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir.” Düzenlemesi vardır. Burada, sözleşmenin alacaklı ve borçlu tarafı, sözleşmeye taraf olmayan üçünü bir kişi yararına bir edim kararlaştırmaktadır. Üçüncü kişi yararına sözleşme ilişkisinde üç kişi vardır. Bunlar vaad ettiren, vaad eden ve üçüncü kişi yani yararlanan lehtardır. Sözleşmeye katılmayan kişilere üçüncü kişi denir. Üçüncü kişi yararına sözleşme vaad ettiren ile vaad eden arasında kurulur. (Eren, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Ankara 2019, s. 1279)
TBK 26. maddeye göre, “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” Somut olayda TBK madde 129 kapsamında üçüncü kişi yararına konaklama hizmet sözleşmesi vardır. Konaklama sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Otel sahibi, müşterinin talebi üzerine otelde konaklama ve yemek hizmetini sunmakla yükümlü; müşteri de odasında ve genel alanlarda verilen hasarlardan, tahribatlardan ve/veya kaybolmuş parçalardan dolayı oluşan zararları tazmin etmekle yükümlüdür.
Yukarıda belirtildiği gibi, olayda sözleşmenin tarafları davacı ve davalıdır. 129. maddede Kendi adına sözleşme yapan kişiden bahsedildiğine göre, konaklama sözleşmesi davalı ile kurulmuştur. Dolayısıyla davacı taraf, üçüncü kişi yararına yapılan konaklama sözleşmesi kapsamında üçüncü kişilerin otele verdiği zararları sözleşme kapsamında kendi akidine başvurma hakkına sahiptir.
Davacı tarafın, otel demirbaşlarına zarar veren işçilere TBK madde 49 haksız fiil sorumluluğu kapsamında müracaat hakkı olduğu gibi konaklama hizmet sözleşmesinin tarafı olan davalıya TBK madde 129 kapsamında sözleşmeye dayalı müracaat hakkı olduğu, bu nedenle davanın açıklanan bu gerekçe ile kabulü gerektiği düşüncesinde olduğumdan Sayın Çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
Üye
Halil Özdemir
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 14’ü ONAMA, 11’i DEĞİŞİK BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.