KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

İSTİNAF SEBEBİ OLARAK SADECE ZEMİN BEDELİNİN YÜKSEK BELİRLENDİĞİNE İLİŞKİN İTİRAZLAR İLERİ SÜRÜLDÜĞÜNDEN YAPI BEDELİNE İLİŞKİN BİR İNCELEME YAPILAMAZ.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2021/5-338
Karar No       : 2023/285

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
TARİHİ                          : 23.09.2020
SAYISI                          : 2019/3005 E., 2020/1042 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 06/11/2019 tarihli ve 2018/9449 Esas,
                                        2019/17658 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı idare vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı idare vekilinin tüm, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının yerinde olmadığı gerekçesiyle hükmedilen harç ve vekalet ücreti düzeltilerek yeniden karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı davacı idare vekili ve davalı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı idare vekili dava dilekçesinde; Düzce ili Cumayeri ilçesi Dokuzdeğirmen köyü 5.5 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak Büyük İstanbul İçme II. Merhale projesi kapsamında kamu yararı kararı alındığını, buna göre taşınmazın kamulaştırılması gerektiğini, taşınmaz malikinin uzlaşmaya çağrılmasına rağmen uzlaşmayı kabul etmediğini belirterek dava konusu taşınmaz hakkında kamulaştırma bedelinin tespiti ile Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmaz üzerinde bir takım inşai unsurların bulunduğunu, taşınmazın birinci sınıf turizm alanı içerisinde ve her geçen gün turizm yönüyle gelişen ve değer kazanan bir alanda ve arsa vasfında olduğunu belirterek taşınmazın niteliğine uygun bedel tespit edilmesini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 02.10.2017 tarihli ve 2017/51 Esas, 2017/414 Karar sayılı kararıyla; ilgili kurumlardan taşınmazın niteliğine ilişkin celp edilen kayıtlar sonrasında bilirkişiler marifeti ile yapılan keşif sonucunda alınan raporda; taşınmazın niteliği, bulunduğu yeri, belediye sınırları, imar planı durumu, köy yerleşik alanı sınırları, taşınmazın üzerinde bulunan inşai ve zirai unsurlar ile ilçeye ve ana yola olan mesafesi baz alınmak suretiyle taşınmazın kamulaştırma bedelinin hesaplandığı gerekçesiyle davanın kabulüne; 5.5 parsel sayılı taşınmazın bedelinin 273.104,29 TL olarak kabul ve tespitine, tespit edilen kamulaştırma bedeline 21.05.2017 tarihinden karar tarihi olan 02.10.2017 tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına, taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı DSİ Genel Müdürlüğü adına tapuya tesciline, kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen 273.104,29 TL'nin tapu maliki davalıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı idare vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 31.05.2018 tarihli ve 2018/354 Esas, 2018/1537 Karar sayılı kararıyla; zemin bedeli ve objektif değer artış uygulamasının doğru olduğu, dava konusu taşınmaz üzerindeki yapılara bedel tespit edilirken, yapının konumu ve ticari getirisi nedeniyle resmi birim fiyatları dışında ‘şerefiye’ adı altında ilave yapılmışsa da, davacı idarenin istinaf dilekçesinde yapı bedelinin tespiti ile ilgili olarak herhangi bir itirazda bulunmadığı, davacı idare vekilinin tüm, davalı vekilinin ise sair istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, keza davanın niteliği gereğince davacı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığı gibi DSİ Genel Müdürlüğü harçtan muaf olduğundan harca karar verilmesinin de isabetli olmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı Kanun'un 353/1-b/2 maddesi gereğince hüküm vekalet ücreti ve harç yönünden düzeltilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

 V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı idare vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"... Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı, taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusunun Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 14. Hukuk Dairesince kabulü ile HMK'nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılmak suretiyle yeniden hüküm kurulmuş, bu karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; tarım arazisi niteliğindeki Düzce ili, Cumayeri ilçesi, Dokuzdeğirmen köyü 5.1 (doğrusu 5.5) parsel sayılı taşınmazın zemininin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11/1-f maddesi uyarınca olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri üzerinden bilimsel yolla değerinin tespit edilmesine, üzerinde bulunan yapılara ise aynı kanunun 11/1-h maddesi uyarınca resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payı düşülerek değer biçilmesine ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine ilişkin ilk derece mahkemesinden verilen karara karşı taraf vekillerinin istinaf isteminde bulunduğu, davacı idare vekilinin istinaf isteminin esastan reddi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün idare yararına vekalet ücreti takdiri,yargılama giderlerinden idarenin sorumlu tutulması gerektiği ve idarenin harçtan muaf olduğu halde harca hükmedilmesine ilişkin bendlerinin HMK'nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Ancak;

Aşağıda açıklanan gerekçelerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesinde ilişkin kararı kaldırıldıktan sonra Düzce 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/51 esas ve 2017/414 karar sayılı kararının incelenmesinde;

Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan yapı yönünden resmi birim fiyatlarına göre hesaplanan bedelden yıpranma payı düşülerek bulunan miktara hükmedilmesi gerekirken, yapının merkezi konumda, ulaşımın kolay olması bölgenin rafting turizmine açık olması, pansiyon turizmi imkanı gibi yasal olmayan gerekçelerle, dükkan bölümüne %100, konut kısmına ise %25 (doğrusu %15) oranında şerefiye bedeli eklenmek suretiyle fazla bedel tespiti,   

Doğru görülmemiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı idare vekili istinaf dilekçesinde taşınmazın zemin bedelinin düşük belirlendiğini, bu bağlamda zemin bedelinin tespiti sırasında objektif artış oranının yüksek, kapitalizasyon faiz oranının düşük alındığını ve resmi tarım verilerine uyulmadığını ileri sürdüğü, yapı bedelinin tespiti konusunda ise hiç bir itirazda bulunmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın arazi niteliğinde olduğu ve yüzölçümün de çok küçük olması nedeniyle arazi bedeline ne miktarda objektif artış eklenirse eklensin taşınmazın gerçek değerine ulaşma imkânı bulunmadığından şerefiye adı altında yapı bedelini artırmak suretiyle kamulaştırma bedelini tespit ettiği, idare tespitinde de yapı bedelinin, resmi birim fiyatlarından oldukça yüksek belirlendiği, davacının yapı yönünden istinaf itirazının olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde; gerekçede yer alan kamulaştırma bedelinin tespiti yapılırken davacı idarece tespit edilen bedelin üzerinde bir bedele hükmedilmesi gerekliliğinin yasal dayanağının bulunmadığını, taşınmaza şerefiye bedeli eklenmesini kabul etmediklerini, kapitalizasyon faiz oranının müvekkili idare aleyhine uygulandığını, objektif değer artış oranının fahiş derecede yapıldığını, objektif değer artış oranının parselde % 50’yi geçemeyeceğini, kapitalizasyon faiz oranı belirlenirken dikkate alınması gereken unsurların tekrardan objektif değer artışı ile bedele yansıtılmasının mükerrer bedel artırımına yol açtığını ileri sürerek direnme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemine ilişkin eldeki davada, davacı idare vekilinin istinaf dilekçesi göz önüne alındığında yapıların merkezi konumda ulaşımın kolay olması, bölgenin rafting turizmine açık olması, pansiyon turizmi imkânı gibi gerekçelerle şerefiye bedeli eklenmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

 1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 342 nci maddesi; “(1) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.

(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.

b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.

c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.

ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.

d) Kararın özeti.

e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.

f) Talep sonucu.

g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.

(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır.” hükmünü içermektedir.

2. 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesi; “(1) İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” şeklinde düzenlenmiştir.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle istinaf kanun yolu ile ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.

2. Bilindiği üzere ülkemizde iki dereceli yargı sistemi uygulanmakta iken, 2004 yılında kabul edilen 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ve 6100 sayılı Kanun ile istinaf kanun yolu hükümlerinin düzenlenmesi, bu düzenlemeye uygun olarak 20.07.2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması ile üç dereceli yargı sistemine geçilmiş bulunmaktadır.

3. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” ve “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tabi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkân veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunumuz dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak resen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi ve yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (Ali Cem Budak: İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, İstanbul 2020, s. 25, 26).

4. İstinaf kanun yolu, 6100 sayılı Kanun'un sekizinci kısmının birinci bölümünün 341 ilâ 360 ıncı maddeleri arasında düzenleme altına alınmıştır.

5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 342 nci maddesinde (§ ilgili hukuk) görüldüğü üzere maddenin son fıkrasında istinaf dilekçesinin maddede belirtilen hususları taşımaması durumunda başvurunun sonucuna ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre; bölge adliye mahkemesince, istinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıyorsa başvuru doğrudan reddedilmeyip, 355 inci madde çerçevesinde kararda “kamu düzenini ilgilendiren hususlarda istemle bağlı olmaksızın re’sen” gerekli incelemenin yapılması öngörülmüştür. Bununla istinaf dilekçesindeki bir usul eksikliği sebebiyle hak kaybının önlenmesi amaçlanmıştır.

6. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun özellikle 353 üncü maddesine bakıldığında istinaf sebebinin “ilk derece mahkemesi kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olmaması” şeklinde düzenlenmiş olduğu söylenebilir. Dolayısıyla istinaf sebepleri, temyiz sebeplerinden çok daha geniş bir çerçeve çizmektedir. Buradan hareketle istinaf dilekçesinde yer alan “istinaf sebepleri” bölge adliye mahkemesince yapılacak olan incelemenin sınırlarını çizmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Nitekim istinaf sebebinin gösterilmemesi hâlinde, hükümde kamu düzenine aykırı bir husus da bulunmuyorsa, istinaf talebi ön inceleme aşamasında reddedileceğinden, doğal olarak istinaf sebebinin bulunmadığı talebin de kamu düzenine aykırı bir yön bulunmaması hâlinde reddedilmesi gerektiği hususu tartışmasızdır.

7. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355 inci maddesine (§ ilgili hukuk) göre; bölge adliye mahkemesi, incelemesini istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapmak zorundadır. Temyiz incelemesinden farklı olarak, bölge adliye mahkemesinde yapılacak incelemede tarafların ileri sürdüğü sebeplerle bağlı kalınmasının nedeni, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararının kanuna aykırılığını tespit etmesi hâlinde, çoğu zaman yeniden yargılama yaparak yeni bir karar verebilmesidir. Ne var ki Yargıtayın temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın kanunun açık hükmüne aykırılık hâllerini inceleyebileceği öngörülmüş ise de, istinaf incelemesinde ileri sürülmediği için bölge adliye mahkemesince incelenmeyen bir konunun temyiz yolunda ileri sürülmesi durumunda Yargıtayın bu temyiz sebebini incelemesi mümkün değildir. Başka bir anlatımla temyiz incelemesinin sınırlarından biri ve en önemlisi, ileri sürülen temyiz sebebinin istinafta ileri sürülüp sürülmediği ve ileri sürülen sebeple ilgili bölge adliye mahkemesinin yaptığı değerlendirmenin hukuka aykırı olup olmadığı hususudur.

8. Özetle Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenen istinaf sebeplerinin “kamu düzenine aykırılık” ve “taraflarca ileri sürülen” nedenler olmak üzere iki ayrımda incelenmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırılık mutlak istinaf sebebidir ve bölge adliye mahkemesince kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle kamu düzenine aykırı bir sebebin istinaf dilekçesinde ileri sürülüp sürülmemesinin de bir önemi bulunmamaktadır. Buna karşılık kamu düzenine aykırı olmayan istinaf sebeplerinin istinaf dilekçesinde mutlaka gösterilmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırı olmayan bir istinaf sebebi istinaf dilekçesinde gösterilmemiş ise bölge adliye mahkemesince kendiliğinden dikkate alınamaz. Çünkü istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.

9. Somut olay ve dosya kapsamına göre; davacı idare vekili tarafından sunulan 22.12.2017 havale tarihli istinaf dilekçesi incelendiğinde, istinaf sebebi olarak sadece zemin bedelinin yüksek belirlendiğine ilişkin itirazların ileri sürüldüğü, buna karşılık davacı idare vekili tarafından yapı bedeline yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince davacı idare vekilinin tüm, davalı vekilinin sair istinaf itirazları reddedilerek kamu düzenine ilişkin olan harç ile davalı vekili tarafından istinaf sebebi olarak gösterilen idare lehine vekalet ücreti takdir edilmesi yönünden ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmak suretiyle yeniden karar verilmiştir. Bu itibarla bölge adliye mahkemesince, istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

10. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

11. Ne var ki davacı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Direnme uygun olduğundan, davacı idare vekilinin diğer temyiz itirazları ile ilgili inceleme yapılması için dosyanın YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

29.03.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.