KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

KADININ EVDEN AYRILMIŞ OLMASI VEYA GELİRİNİN BULUNMASI TEDBİR NAFAKASI VERİLMESİNE ENGEL DEĞİLDİR.

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/2-1578
KARAR NO   : 2018/791

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           : 
Ankara 11. Aile Mahkemesi
TARİHİ                     : 08/05/2013
NUMARASI              : 2013/353 - 2013/567
DAVACI                    : V.S.S. vekili Av. A.S.
DAVALI                    : S.S.

Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 11. Aile Mahkemesince "boşanma davasının kabulü ile davalının tedbir nafakası talebinin reddine" dair verilen 12.05.2011 gün ve 2009/1675 E., 2011/653 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 07.11.2012 gün ve 2012/6407 E., 2012/26447 K. sayılı kararı ile:

"... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 

2- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK. md.186/1), geçimine (TMK md.185/3), malların yönetimine (TMK.m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK.m.185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (resen) almak zorundadır (TMK.m.169). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur..."

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı 

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 166/1. maddesi uyarınca açılan evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı boşanma istemine ilişkindir. 

Davacı erkek vekili, tarafların evlilik sonrası kısa bir süre İstanbul'da yaşadıklarını ancak davalının sosyal, kültürel vb. farklılıkları bahane ederek 3 ay sonra Antalya'ya gittiğini, müvekkilinin de daha sonra Ankara'ya ailesinin yanına yerleştiğini ve müvekkilinin bir araya gelme çabalarının davalı tarafça kabul edilmediğini, tarafların 2006 yılı Eylül ayından beri görüşmediklerini, bu süre içinde davalının müvekkiline sürekli küfür mesajları attığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı kadın, İstanbul’da var olan işletmelerinin mali durumunun kötüye gitmesi, iş imkânlarının daralması ve kendisinin önceki evliliğinden olan çocuğunun okul hayatının bölünmemesi için birlikte karar alarak Antalya iline taşındıklarını, evlilik sebebiyle işten ayrıldığını, davacının daha sonra annesinin bulunduğu Ankara iline gittiğini, birleşme çabalarına rağmen davacının işlerini bahane ederek Antalya'ya dönmediğini, 2006 yılı Eylül ayından beri görüşmedikleri iddiasının da doğru olmadığını, 15.02.2008 tarihinde Denizli'de bir otelde konakladıklarını, boşanmak istemediğini beyanla davanın reddine karar verilerek, dava tarihinden itibaren 500,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece tarafların evlilik sonrası kısa bir süre beraber yaşadıkları, daha sonra davacının Ankara'da, davalının Antalya'da yaşamaya başladığı, ayrı yaşama sırasında boşanma konusunda birbirleri ile haberleştikleri, bu haberleşme sırasında birbirlerine kinayeli sözler söyledikleri, davalının davacının annesinin evine başka bir erkekle giderek davacı aleyhinde aşağılayıcı ve hakaret içeren sözler söylediği, davalının bu kusurlu davranışları sonucu evlilik birliğinin sarsıldığı gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, müşterek haneden ayrılan kişinin davalı olması ve kendisine yetecek gelirinin bulunması nedeniyle tedbir nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel mahkemece, fiili evlilik birliğini sebepsiz olarak müşterek haneden ayrılmak suretiyle sonlandıran eş lehine tedbir nafakası hükmedilmesinde zorunluluk bulunmadığı, davalı kadının iş ve gelir sahibi olması ve başka bir kişiyle birlikte olduğuna dair izlenim edinilecek şekilde yaşaması sebebiyle hak ve nesafet kuralları gereğince davalı lehine boşanma davası süresince tedbir nafakası hükmedilmediği belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

Davalı kadın temyiz dilekçesinde, asılsız iddialar sonucu maddi ve manevi zarara uğradığını, mağdur edilmiş bir kadın olduğunu, işten evlilik sebebiyle ayrıldığını, çalışmadığını, sağlığının müsaade etmemesi ve yaşının ileri olması sebebiyle eski mesleğine geri dönemediğini, daha önceki dosyada sunduğu delillerin tekrar incelenmesini istediğini, tam kusurlu olmadığının dosya kapsamı ile anlaşıldığını, eşini hâlâ sevdiğini, boşanma kararının onanmasının kendisi için hayli ızdırap verici olduğunu, mahkemenin tedbir nafakası ve yoksulluk nafakası taleplerini reddetmesinin hatalı olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasını istemiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davalı kadın yararına TMK'nın 169. maddesi uyarınca tedbir nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Geçici önlemler” başlıklı 169. maddesi:

“Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.” hükmünü içermektedir.

Bu madde, yasal gerekçesinde de işaret olunduğu üzere, yürürlükten kaldırılan 743 sayılı Medeni Kanunu’nun 137. maddesinin sadeleştirilmiş şekli olup, mahiyeti itibariyle herhangi bir değişikliğe uğramamıştır. Böylece, öteden beri uygulanagelen bu hükme göre hâkimin, bu konuda bir talebin varlığını aramaksızın, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, mallarının yönetimine ilişkin geçici önlemleri resen alması gerekir.

Bu geçici önlemlerden birisi de tedbir nafakasıdır.

Tedbir nafakası, talebe bağlı olmaksızın (resen) takdir edilir ve geçici bir önlem olarak davanın başından itibaren karar kesinleşene kadar hüküm altına alınır. 

Dolayısıyla tedbir nafakası takdirine ilişkin kararın, davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına ilişkin araştırma sonuçlarının dosyaya gelişini takiben hemen verilmesi gerekir. 

Boşanma ve ayrılık davalarında, tarafların kusur durumu hiçbir şekilde tedbir nafakasının takdirine etkili bir unsur değildir. Kusurlu eş yararına dahi, bu tedbirlerin alınması mümkündür. Yine, her iki tarafın da gelirinin bulunması tedbir nafakası verilmesini engelleyici bir hâl değildir. Ancak eşlerin ekonomik güçlerinin birbirine yakın olması durumu söz konusu ise bu durumda geçici tedbir nafakası verme zorunluluğunun ortadan kalkacağı söylenebilir. 

Ayrıca belirtilmelidir ki, Yargıtay içtihatları ile bir başkası ile evlilik dışı birliktelik yaşayan eşe tedbir nafakası verilmeyeceği hususu benimsenmiştir.

TMK'nın 169. maddesi uyarınca takdir edilen tedbir nafakası, açılan boşanma davası kapsamında alınan geçici nitelikteki bir önlem olarak hâkim tarafından yargılama sırasında kaldırılmadığı takdirde boşanma davasında verilen kararın kesinleşmesi ile sona erer.

Yukarıda açıklanan ilkeler kapsamında somut olay değerlendirildiğinde, tarafların 16.06.2007 tarihinde evlendikleri, kısa bir süre birlikte yaşadıktan sonra çeşitli sebeplerle ayrı yaşamaya başladıkları anlaşılmaktadır. Mahkemece açılan davada tarafların ayrı yaşama sırasında birbirlerine kinayeli sözler söyledikleri, davalının davacının annesinin evine başka bir erkekle birlikte giderek davacı aleyhinde aşağılayıcı ve hakaret içeren sözler söylediği, davalının bu kusurlu davranışları sonucu evlilik birliğinin sarsıldığı gerekçesiyle tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Davalı kadının temyizi üzerine Özel Dairece yapılan incelemede mahkemenin boşanma ve kusur belirlemesine ilişkin gerekçesi onanmak suretiyle kesinleşmiş, karar sadece "tedbir nafakasına" ilişkin olarak bozulmuştur. Ancak mahkeme gerekçesinde belirtildiğinin aksine davalı kadının evden ayrılmış olması veyahut gelirinin bulunması hususları tedbir nafakası verilmesine engel olmadığı gibi davalının başka bir erkekle evlilik dışı birliktelik yaşadığı hususu da kanıtlanmamıştır.

Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. 

S O N U Ç : Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca tebliğden itibaren on beş günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.04.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.