KARAR, YARGITAY TARAFINDAN DAVALI LEHİNE BOZULDUĞUNDAN MÜRAFAA TALEBİNDEN VAZGEÇİLMESİ NEDENİYLE DAVALININ ZARARA UĞRAMADIĞI AÇIKTIR.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/5558
Karar No : 2023/1909
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 28.04.2022
SAYISI : 2019/3303 E., 2022/1228 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurularının esastan reddine, karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşmasız, davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 13.06.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat M.B. ile davalı vekili Avukat R.K.'un sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin avukat olduğunu, davalı ile 13.11.2013 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi yapıldığını, sözleşme gereği avukat olarak işinin, davalı borçlu aleyhine karara çıkmış olan İstanbul 10. Aile Mahkemesinin 201./9 E - 201./653 K. sayılı kararının temyiz aşaması ile ilgili yasal işlemlerin yapılması ve dosyanın takibi olduğu, tarafların dosyanın Yargıtay incelemesi neticesi yerel mahkeme kararının iş sahibi lehine bozulması halinde, avukata net 350.000,00 TL'den az olmamak üzere, temyiz edilecek davaya konu edilen icra dosyasındaki alacağın ferileri ile birlikte toplamının net %10'nun (KDV ve sair vergiler hariç) vekalet ücreti olarak ödeneceği hususunda anlaştıklarını, avukatlık ücret sözleşmesinde belirtilen Aile Mahkemesi kararını temyiz ettiğini, temyiz itirazlarının Yargıtay tarafından kabul edildiğini ve yerel mahkeme kararının davalı borçlu lehine bozulduğunu, karar düzeltme aşamasında da karşı tarafın karar düzeltme taleplerinin reddedildiğini, dolayısı ile işini tam olarak yerine getirdiğini ve ücret alacağının muaccel hale geldiğini, davalı borçlu tarafından da ücret sözleşmesindeki ücretin 125.000,00 TL'sinin ödendiğini, ancak bakiyesinin defalarca istenmiş olmasına rağmen ödenmediğini, bunun üzerine, borçlu aleyhine bakiye alacağın tahsili amacıyla icra takibi yapıldığını, davalının haksız yere itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptaline, takibin devamına, % 20'den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacı avukatın belirtilen dosyanın temyiz aşaması ile ilgili işlemleri ve dosya takibini yapmadığını, avukatın, haberi olmadan 12.06.2014 tarihinde mürafaa talebinden vazgeçmiş olduğunu, murafaa talebinden vazgeçilmesinin akdedilen avukatlık sözleşmesine aykırılık teşkil edeceğini, davacının mesleğin gereği olan özen ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalının davacı avukata iyiniyetli olarak 03.12.2014 tarihinde 125.000,00 TL'lik ödeme yaptığını, ancak dosyasının takip edilmediğini ve mürafaa talebinden vazgeçtiğini öğrendiğini, bu durumların öğrenilmesinden sonra bakiye kısmı ödemediğini, davacının mesleki becerisi ile kendisini yanıltarak ve iradesini sakatlayarak davaya konu sözleşmeyi akdettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; sözleşmeye konu kararın Yargıtay aşamasında davalı lehine bozulduğu, bu nedenle doğmuş bir zararın olmadığı dolayısı ile davacının görevini ihmalinden bahsedilemeyeceği, ortada davacı vekilin azlinin söz konusu olmadığı, davacının davalının vekilliğinden istifa ettiği, her ne kadar ücret sözleşmesinin davalı asilin tecrübesizliğinden faydalanılarak ve davalı asilin iradesi sakatlanarak yapıldığı iddia edilmiş ise de, bu iddiaların dosya kapsamında ispat edilmediği, vekalet sözleşmesinin ücrete ilişkin maddeleri incelendiğinde; madde metninde görüldüğü üzere dava konusu alacağın ferileri ile birlikte toplam değerinin ne olduğu, ferilerinin neler olduğu açık ve net bir şekilde sözleşmede belirtilmemiş olup sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktarın avukatlık ücreti olarak belirleneceği, bu yasal düzenleme dikkate alındığında ve davacının harcamış olduğu emek ve mesai bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının dava değerinin %10'u mukabilinde vekalet ücretine hak kazandığı, vekalet sözleşmesine konu dava değerinin, kaldırılması talep edilen ipotek bedeli olan 3.500.000,00 TL olduğu, bu tutarın % 10'unun 350.000,00 TL'ye tekabül ettiği, davalı tarafından daha önce davacıya ödenen 125.000,00TL'sinin mahsubu ile davacının 225.000,00 TL alacaklı olduğu, davacının davalıyı takip tarihinden önce temerrüte düşürdüğüne dair dosyaya yansıyan herhangi bir delil olmadığından davalının temerrüt tarihinin icra takip tarihi olduğu, davalı borçlunun itirazının haklı olmaması, alacağın belirlenebilir nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, İstanbul 13. İcra Dairesinin 2014/36760 Esas sayılı dosyasında takibe yapılan itirazın 225.000,00 TL asıl alacak yönünden iptaline, 225.000,00 TL asıl alacak üzerinden % 20 oranında hesap edilen 45.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; İlk Derece Mahkemesinin davacının haksız olduğuna karar vermiş olmakla vekalet alacağının miktarı açısından ücret sözleşmesindeki "ferileri" kısmında ferilerin neler olduğu açık ve net bir şekilde sözleşmede belirtilmediği ve sözleşmenin belirgin olmadığı, tartışmalı olduğu hallerde davanın kazanılan bölümü için %10 uygulanmak sureti ile vekalet ücretine karar verilmiş ise de bunun yerinde olmadığını, davalının birçok davası olan bir kişi olduğunu, avukatlık sözleşmesinin içeriği ve tanzimi hususunda bilgi sahibi olduğunu, birçok avukat ile çalıştığını, anlaşmanın davaya konu miktarın asıl alacak ve faizi ve olur ise icra inkar tazminatı ile birlikte toplam miktar üzerinden % olarak belirlendiğini, davanın davalısı ile aynen bu şekilde anlaşma yapıldığını, sözleşmeye ferileri kelimesi ile kısaca bir izah ile yetindiğini, kaldı ki davalının bu kelimenin ne anlama geldiğini bilmediği gibi bir itiraz ve savunmasının bulunmadığını, davalının sözleşmenin içeriğine amacına tamamı ile vakıf olduğunu, bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının aleyhe olan kısımlarının kaldırılması gerektiğini, ilk derece mahkemesi kararında KDV ve gelir vergisi borcunun dikkate alınmadığını, avukatlık sözleşmesinde vekalet ücreti miktarının net miktar olduğu KDV vs. vergilerin net vekalet ücreti dışında ayrıca ödeneceği konusunda mutabakata varıldığını, kısmen kabul edilen miktarı kabul manasında olmamak üzere İlk Derece Mahkemesi tarafından dava miktarının % 10'u olan 350.000,00 TL vekalet ücretine hak kazandığı kabul edildiğinden anlaşma gereği bu miktarın % 18'i olan 63.000,00 TL'nin ayrıca ödenmesi gerektiğini, SMM kesmek zorunda olması karşısında vekalet ücreti miktarının KDV ile birlikte 413.000,00 TL olduğunu, davalı tarafından icra takibi öncesi yapılmış olan kısmi ödemenin mahsubu halinde 288.000,00 TL alacağın bulunduğunu, sözleşmede sair vergilerinde müvekkil tarafından ödeneceği belirtildiğinden toplam 413.000,00 TL'nin kısmi ödeme nedeni ile ödenmiş olan ve ödenecek olan % 35 gelir vergisi 14.455,00 TL'nin de mevcut hesaba dahil edilerek toplam alacağın 302.455,00 TL olacağını, davalı borçlunun ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek olmadığından icra takibindeki faiz talebinin yerinde olduğunu, davalı tarafın gerek yargılama gerekse ceza yargılaması içerisinde bir kez olsun "ferileri" kelimesinin anlamını bilmediği ya da vekalet ücreti anlaşmasının sadece dava miktarı üzerinden olduğu ve KDV ile vergi borçları olmadığını iddia etmediğini, aksine tüm beyanlarında her daim asıl alacak, faizler vb. olarak toplu bahsedildiğini, KDV ve vergiler açısından da davalının borçlu olduğunun sabit olduğunu, davalının savunmasının değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağına aykırı beyanlarını kabul etmediklerini, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının aleyhe olan kısmının kaldırılarak davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline ve icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacı avukatın müvekkiline haber vermeden Yargıtay'daki dosyada murafaa talebini geri alması sebebi ile Avukatlık Kanunu gereğince müvekkilinin haklı olarak avukatı azlettiğini, haklı azil işlemi gereğince avukata ödeyeceği hiçbir ücret bulunmamasına rağmen avukatın haksız olarak icra takibi başlattığını, avukat Meral Aslan'ın bir haktan vazgeçme işlemi olan murafaa talebinden vazgeçme işlemini müvekkile haber verdiğini ve yazılı talimatını aldığı, istifasında haklı olduğunu, İstanbul 3. Tüketici Mahkemesi'nde yapılan yargılama esnasında ispat edemediğini, sözleşme konusu işlemin müvekkil lehine sonuçlanmış olmasının, avukatın müvekkilin yazılı talimatını almadan ve bilgisi dışında murafaa talebinden vazgeçtiği ve yazılı talimatını aldığını ispatlayamadığı ve bu nedenle haklı azil gerçekleştirildiği, bu sebeple de müvekkilinin davacı avukata ücret ödemeyeceği gerçeğini ve davacı avukatın istifasında haksız olduğu gerçeğini ortadan kaldırmayacağını, bu hususların ilk derece mahkemesince yanlı ve hatalı değerlendirmeler ve sadece davalının beyanlarına itibar edilerek değerlendirildiğini, davanın reddi yerine kısmen kabul kararı verildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; sözleşmede; dava konusu alacağın ferileri ile birlikte toplam değerinin ne olduğu, ferilerinin neler olduğunun açık ve net bir şekilde sözleşmede belirtilmemiş olduğu, bu nedenle sözleşmesinin belirgin olmadığı kabul edilerek Avukatlık Kanunu'nun 164/4 maddesi gereğince taraflar arasındaki vekalet sözleşmesine konu dava değerinin, kaldırılması talep edilen ipotek bedeli olan 3.500.000,00 TL olduğu, bu tutarın % 10'unun 350.000,00 TL'ye tekabül ettiği, davalı tarafından daha önce davacıya ödenen 125.000,00 TL'sinin mahsubu ile davacının 225.000,00 TL alacaklı olduğu, davacı tarafça davalının temerrüte düşürülmediği bu nedenle takip tarihinden önce işlemiş faizin bulunmadığı, davalı tarafın her ne kadar ücret sözleşmesinin davalı asilin tecrübesizliğinden faydalanılarak, iradesi sakatlanarak yapıldığını iddia etmiş olsa da bu iddialarını dosya kapsamında ispat edemediği, murafaadan vazgeçilmesinin davalı aleyhine bir sonuç oluşturmadığı, davacının vekil olarak murafaadan vazgeçmesi nedeni ile kusuru ve davalının bir zararının ispatlanmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Taraf vekilleri temyiz başvuru dilekçelerinde, istinaf dilekçelerinde bildirdikleri sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, avukatlık ücret sözleşmesinde kararlaştırılan bakiye vekalet ücretinin ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun Avukatlık Ücreti başlıklı 164 üncü maddesi şöyledir:
"Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.
Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir.(Değişik üçüncü ve dördüncü cümle:13/1/2004 – 5043/5 md.) Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez."
2. İcra İflas Kanunun 67/2 nci maddesi "(Değişik: 9/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir." şeklindedir.
3. Değerlendirme
1. Dava taraflar arasında imzalanan 13.11.2013 tarihli sözleşme kapsamında bakiye vekalet ücretinin tahsili istemiyle açılmıştır. Sözleşmenin incelenmesinde; hizmetin konusu bölümünde "İş sahibinin İstanbul 10. Aile Mahkemesi 201./9 E sayılı davasının temyiz aşaması ile ilgili gerekli yasal işlemlerin yapılması dosyanın takip edilmesidir. Söz konusu dava yerel mahkemede iş sahibi aleyhine neticelenmiş olmakla, iş sahibinin avukattan talebi temyiz aşamasındaki gerekli yasal işlemlerin yapılmasıdır." denildiği, ücret bölümünde ise "iş sahibi avukata yukarıda yer alan ihtilafın Yargıtay incelemesi neticesinde, iş sahibinin lehine herhangi bir nedenle bozma olması halinde avukata KDV hariç net 350.000,00 TL'den az olmamak üzere, Yargıtay'a temyiz edilecek olan dava konusu alacağın ferileri ile birlikte toplamı üzerinden net %10 'unu ( KDV vs vergiler hariç ) net vekalet ücreti olarak ödemeyi kabul ve taahhüt etmektedir. Avukat söz konusu ücreti Yargıtay kararının verildiği tarihte almaya hak kazanacaktır." düzenlemesinin yer aldığı görülmektedir. Bu sözleşme gereğince de davacı avukatın İstanbul 10. Aile Mahkemesinin 201./9 E sayılı dosyasına temyiz aşamasında vekalet sunarak temyiz dilekçesi verdiği görülmektedir. Her ne kadar davalı tarafından davacının Yargıtayda yapılacak mürafaadan vazgeçme dilekçesi vermesi nedeniyle sözleşme ile üstlenilen edimin yerine getirilmediği iddia edilmiş ise de kararın Yargıtay tarafından davalı lehine bozulduğu, murafaa talebinden vazgeçilmesi nedeniyle davalının zarara uğramadığı açıktır. O halde davacının ücrete hak kazandığı kabul edilmelidir. Bununla birlikte sözleşmede ücret ile ilgili kısmın açık ve net olmaması nedeniyle İlk Derece Mahkemesinin de kabulün de olduğu gibi Avukatlık Kanununun 164/4 maddesi gereğince ücret tatbik edilmesi gerekmektedir. O halde sözleşme maddesi geçersiz kabul edilmekle takipten önce davalı temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faiz talebinin reddedilmesinde ve yine KDV ile sair vergilere hükmedilmemesinde bir hukuka aykırılık da bulunmamaktadır. Hal böyle olunca davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2. İİK’nın 67 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması ve alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında kabul edilen alacak değerlendirildiğinde, davaya konu vekalet ücreti alacağı Avukatlık Kanununun 164/4 hükmü gereğince, müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar olarak belirlendiği, alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olmaması nedeniyle davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerekir. Hal böyle olunca, Mahkemece davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerekirken, değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı İstinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 1/b bendinin hükümden çıkartılarak yerine, ''Şartları oluşmadığından icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına" ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Ömer Kerkez Halil Özdemir Mustafa Özer Battal Yılmaz Ferhan Temel
KARAR, YARGITAY TARAFINDAN DAVALI LEHİNE BOZULDUĞUNDAN MÜRAFAA TALEBİNDEN VAZGEÇİLMESİ NEDENİYLE DAVALININ ZARARA UĞRAMADIĞI AÇIKTIR.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/5558
Karar No : 2023/1909
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 28.04.2022
SAYISI : 2019/3303 E., 2022/1228 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurularının esastan reddine, karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşmasız, davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 13.06.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat M.B. ile davalı vekili Avukat R.K.'un sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin avukat olduğunu, davalı ile 13.11.2013 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi yapıldığını, sözleşme gereği avukat olarak işinin, davalı borçlu aleyhine karara çıkmış olan İstanbul 10. Aile Mahkemesinin 201./9 E - 201./653 K. sayılı kararının temyiz aşaması ile ilgili yasal işlemlerin yapılması ve dosyanın takibi olduğu, tarafların dosyanın Yargıtay incelemesi neticesi yerel mahkeme kararının iş sahibi lehine bozulması halinde, avukata net 350.000,00 TL'den az olmamak üzere, temyiz edilecek davaya konu edilen icra dosyasındaki alacağın ferileri ile birlikte toplamının net %10'nun (KDV ve sair vergiler hariç) vekalet ücreti olarak ödeneceği hususunda anlaştıklarını, avukatlık ücret sözleşmesinde belirtilen Aile Mahkemesi kararını temyiz ettiğini, temyiz itirazlarının Yargıtay tarafından kabul edildiğini ve yerel mahkeme kararının davalı borçlu lehine bozulduğunu, karar düzeltme aşamasında da karşı tarafın karar düzeltme taleplerinin reddedildiğini, dolayısı ile işini tam olarak yerine getirdiğini ve ücret alacağının muaccel hale geldiğini, davalı borçlu tarafından da ücret sözleşmesindeki ücretin 125.000,00 TL'sinin ödendiğini, ancak bakiyesinin defalarca istenmiş olmasına rağmen ödenmediğini, bunun üzerine, borçlu aleyhine bakiye alacağın tahsili amacıyla icra takibi yapıldığını, davalının haksız yere itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptaline, takibin devamına, % 20'den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacı avukatın belirtilen dosyanın temyiz aşaması ile ilgili işlemleri ve dosya takibini yapmadığını, avukatın, haberi olmadan 12.06.2014 tarihinde mürafaa talebinden vazgeçmiş olduğunu, murafaa talebinden vazgeçilmesinin akdedilen avukatlık sözleşmesine aykırılık teşkil edeceğini, davacının mesleğin gereği olan özen ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalının davacı avukata iyiniyetli olarak 03.12.2014 tarihinde 125.000,00 TL'lik ödeme yaptığını, ancak dosyasının takip edilmediğini ve mürafaa talebinden vazgeçtiğini öğrendiğini, bu durumların öğrenilmesinden sonra bakiye kısmı ödemediğini, davacının mesleki becerisi ile kendisini yanıltarak ve iradesini sakatlayarak davaya konu sözleşmeyi akdettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; sözleşmeye konu kararın Yargıtay aşamasında davalı lehine bozulduğu, bu nedenle doğmuş bir zararın olmadığı dolayısı ile davacının görevini ihmalinden bahsedilemeyeceği, ortada davacı vekilin azlinin söz konusu olmadığı, davacının davalının vekilliğinden istifa ettiği, her ne kadar ücret sözleşmesinin davalı asilin tecrübesizliğinden faydalanılarak ve davalı asilin iradesi sakatlanarak yapıldığı iddia edilmiş ise de, bu iddiaların dosya kapsamında ispat edilmediği, vekalet sözleşmesinin ücrete ilişkin maddeleri incelendiğinde; madde metninde görüldüğü üzere dava konusu alacağın ferileri ile birlikte toplam değerinin ne olduğu, ferilerinin neler olduğu açık ve net bir şekilde sözleşmede belirtilmemiş olup sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktarın avukatlık ücreti olarak belirleneceği, bu yasal düzenleme dikkate alındığında ve davacının harcamış olduğu emek ve mesai bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının dava değerinin %10'u mukabilinde vekalet ücretine hak kazandığı, vekalet sözleşmesine konu dava değerinin, kaldırılması talep edilen ipotek bedeli olan 3.500.000,00 TL olduğu, bu tutarın % 10'unun 350.000,00 TL'ye tekabül ettiği, davalı tarafından daha önce davacıya ödenen 125.000,00TL'sinin mahsubu ile davacının 225.000,00 TL alacaklı olduğu, davacının davalıyı takip tarihinden önce temerrüte düşürdüğüne dair dosyaya yansıyan herhangi bir delil olmadığından davalının temerrüt tarihinin icra takip tarihi olduğu, davalı borçlunun itirazının haklı olmaması, alacağın belirlenebilir nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, İstanbul 13. İcra Dairesinin 2014/36760 Esas sayılı dosyasında takibe yapılan itirazın 225.000,00 TL asıl alacak yönünden iptaline, 225.000,00 TL asıl alacak üzerinden % 20 oranında hesap edilen 45.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; İlk Derece Mahkemesinin davacının haksız olduğuna karar vermiş olmakla vekalet alacağının miktarı açısından ücret sözleşmesindeki "ferileri" kısmında ferilerin neler olduğu açık ve net bir şekilde sözleşmede belirtilmediği ve sözleşmenin belirgin olmadığı, tartışmalı olduğu hallerde davanın kazanılan bölümü için %10 uygulanmak sureti ile vekalet ücretine karar verilmiş ise de bunun yerinde olmadığını, davalının birçok davası olan bir kişi olduğunu, avukatlık sözleşmesinin içeriği ve tanzimi hususunda bilgi sahibi olduğunu, birçok avukat ile çalıştığını, anlaşmanın davaya konu miktarın asıl alacak ve faizi ve olur ise icra inkar tazminatı ile birlikte toplam miktar üzerinden % olarak belirlendiğini, davanın davalısı ile aynen bu şekilde anlaşma yapıldığını, sözleşmeye ferileri kelimesi ile kısaca bir izah ile yetindiğini, kaldı ki davalının bu kelimenin ne anlama geldiğini bilmediği gibi bir itiraz ve savunmasının bulunmadığını, davalının sözleşmenin içeriğine amacına tamamı ile vakıf olduğunu, bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının aleyhe olan kısımlarının kaldırılması gerektiğini, ilk derece mahkemesi kararında KDV ve gelir vergisi borcunun dikkate alınmadığını, avukatlık sözleşmesinde vekalet ücreti miktarının net miktar olduğu KDV vs. vergilerin net vekalet ücreti dışında ayrıca ödeneceği konusunda mutabakata varıldığını, kısmen kabul edilen miktarı kabul manasında olmamak üzere İlk Derece Mahkemesi tarafından dava miktarının % 10'u olan 350.000,00 TL vekalet ücretine hak kazandığı kabul edildiğinden anlaşma gereği bu miktarın % 18'i olan 63.000,00 TL'nin ayrıca ödenmesi gerektiğini, SMM kesmek zorunda olması karşısında vekalet ücreti miktarının KDV ile birlikte 413.000,00 TL olduğunu, davalı tarafından icra takibi öncesi yapılmış olan kısmi ödemenin mahsubu halinde 288.000,00 TL alacağın bulunduğunu, sözleşmede sair vergilerinde müvekkil tarafından ödeneceği belirtildiğinden toplam 413.000,00 TL'nin kısmi ödeme nedeni ile ödenmiş olan ve ödenecek olan % 35 gelir vergisi 14.455,00 TL'nin de mevcut hesaba dahil edilerek toplam alacağın 302.455,00 TL olacağını, davalı borçlunun ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek olmadığından icra takibindeki faiz talebinin yerinde olduğunu, davalı tarafın gerek yargılama gerekse ceza yargılaması içerisinde bir kez olsun "ferileri" kelimesinin anlamını bilmediği ya da vekalet ücreti anlaşmasının sadece dava miktarı üzerinden olduğu ve KDV ile vergi borçları olmadığını iddia etmediğini, aksine tüm beyanlarında her daim asıl alacak, faizler vb. olarak toplu bahsedildiğini, KDV ve vergiler açısından da davalının borçlu olduğunun sabit olduğunu, davalının savunmasının değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağına aykırı beyanlarını kabul etmediklerini, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının aleyhe olan kısmının kaldırılarak davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline ve icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacı avukatın müvekkiline haber vermeden Yargıtay'daki dosyada murafaa talebini geri alması sebebi ile Avukatlık Kanunu gereğince müvekkilinin haklı olarak avukatı azlettiğini, haklı azil işlemi gereğince avukata ödeyeceği hiçbir ücret bulunmamasına rağmen avukatın haksız olarak icra takibi başlattığını, avukat Meral Aslan'ın bir haktan vazgeçme işlemi olan murafaa talebinden vazgeçme işlemini müvekkile haber verdiğini ve yazılı talimatını aldığı, istifasında haklı olduğunu, İstanbul 3. Tüketici Mahkemesi'nde yapılan yargılama esnasında ispat edemediğini, sözleşme konusu işlemin müvekkil lehine sonuçlanmış olmasının, avukatın müvekkilin yazılı talimatını almadan ve bilgisi dışında murafaa talebinden vazgeçtiği ve yazılı talimatını aldığını ispatlayamadığı ve bu nedenle haklı azil gerçekleştirildiği, bu sebeple de müvekkilinin davacı avukata ücret ödemeyeceği gerçeğini ve davacı avukatın istifasında haksız olduğu gerçeğini ortadan kaldırmayacağını, bu hususların ilk derece mahkemesince yanlı ve hatalı değerlendirmeler ve sadece davalının beyanlarına itibar edilerek değerlendirildiğini, davanın reddi yerine kısmen kabul kararı verildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; sözleşmede; dava konusu alacağın ferileri ile birlikte toplam değerinin ne olduğu, ferilerinin neler olduğunun açık ve net bir şekilde sözleşmede belirtilmemiş olduğu, bu nedenle sözleşmesinin belirgin olmadığı kabul edilerek Avukatlık Kanunu'nun 164/4 maddesi gereğince taraflar arasındaki vekalet sözleşmesine konu dava değerinin, kaldırılması talep edilen ipotek bedeli olan 3.500.000,00 TL olduğu, bu tutarın % 10'unun 350.000,00 TL'ye tekabül ettiği, davalı tarafından daha önce davacıya ödenen 125.000,00 TL'sinin mahsubu ile davacının 225.000,00 TL alacaklı olduğu, davacı tarafça davalının temerrüte düşürülmediği bu nedenle takip tarihinden önce işlemiş faizin bulunmadığı, davalı tarafın her ne kadar ücret sözleşmesinin davalı asilin tecrübesizliğinden faydalanılarak, iradesi sakatlanarak yapıldığını iddia etmiş olsa da bu iddialarını dosya kapsamında ispat edemediği, murafaadan vazgeçilmesinin davalı aleyhine bir sonuç oluşturmadığı, davacının vekil olarak murafaadan vazgeçmesi nedeni ile kusuru ve davalının bir zararının ispatlanmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Taraf vekilleri temyiz başvuru dilekçelerinde, istinaf dilekçelerinde bildirdikleri sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, avukatlık ücret sözleşmesinde kararlaştırılan bakiye vekalet ücretinin ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun Avukatlık Ücreti başlıklı 164 üncü maddesi şöyledir:
"Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.
Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir.(Değişik üçüncü ve dördüncü cümle:13/1/2004 – 5043/5 md.) Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez."
2. İcra İflas Kanunun 67/2 nci maddesi "(Değişik: 9/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir." şeklindedir.
3. Değerlendirme
1. Dava taraflar arasında imzalanan 13.11.2013 tarihli sözleşme kapsamında bakiye vekalet ücretinin tahsili istemiyle açılmıştır. Sözleşmenin incelenmesinde; hizmetin konusu bölümünde "İş sahibinin İstanbul 10. Aile Mahkemesi 201./9 E sayılı davasının temyiz aşaması ile ilgili gerekli yasal işlemlerin yapılması dosyanın takip edilmesidir. Söz konusu dava yerel mahkemede iş sahibi aleyhine neticelenmiş olmakla, iş sahibinin avukattan talebi temyiz aşamasındaki gerekli yasal işlemlerin yapılmasıdır." denildiği, ücret bölümünde ise "iş sahibi avukata yukarıda yer alan ihtilafın Yargıtay incelemesi neticesinde, iş sahibinin lehine herhangi bir nedenle bozma olması halinde avukata KDV hariç net 350.000,00 TL'den az olmamak üzere, Yargıtay'a temyiz edilecek olan dava konusu alacağın ferileri ile birlikte toplamı üzerinden net %10 'unu ( KDV vs vergiler hariç ) net vekalet ücreti olarak ödemeyi kabul ve taahhüt etmektedir. Avukat söz konusu ücreti Yargıtay kararının verildiği tarihte almaya hak kazanacaktır." düzenlemesinin yer aldığı görülmektedir. Bu sözleşme gereğince de davacı avukatın İstanbul 10. Aile Mahkemesinin 201./9 E sayılı dosyasına temyiz aşamasında vekalet sunarak temyiz dilekçesi verdiği görülmektedir. Her ne kadar davalı tarafından davacının Yargıtayda yapılacak mürafaadan vazgeçme dilekçesi vermesi nedeniyle sözleşme ile üstlenilen edimin yerine getirilmediği iddia edilmiş ise de kararın Yargıtay tarafından davalı lehine bozulduğu, murafaa talebinden vazgeçilmesi nedeniyle davalının zarara uğramadığı açıktır. O halde davacının ücrete hak kazandığı kabul edilmelidir. Bununla birlikte sözleşmede ücret ile ilgili kısmın açık ve net olmaması nedeniyle İlk Derece Mahkemesinin de kabulün de olduğu gibi Avukatlık Kanununun 164/4 maddesi gereğince ücret tatbik edilmesi gerekmektedir. O halde sözleşme maddesi geçersiz kabul edilmekle takipten önce davalı temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faiz talebinin reddedilmesinde ve yine KDV ile sair vergilere hükmedilmemesinde bir hukuka aykırılık da bulunmamaktadır. Hal böyle olunca davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2. İİK’nın 67 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması ve alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında kabul edilen alacak değerlendirildiğinde, davaya konu vekalet ücreti alacağı Avukatlık Kanununun 164/4 hükmü gereğince, müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar olarak belirlendiği, alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olmaması nedeniyle davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerekir. Hal böyle olunca, Mahkemece davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerekirken, değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı İstinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 1/b bendinin hükümden çıkartılarak yerine, ''Şartları oluşmadığından icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına" ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Ömer Kerkez Halil Özdemir Mustafa Özer Battal Yılmaz Ferhan Temel