KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

KEŞİDECİNİN ANCAK KENDİ İMZASININ SAHTELİĞİ İDDİASINDA BULUNABİLECEĞİ VE LEHTARIN İMZASININ SAHTELİĞİ İDDİASINDA BULUNARAK MENFİ TESPİT TALEP EDEMEYECEĞİ GÖZETİLMELİDİR.

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2024/2465
Karar No      : 2025/707

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
 Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 14.02.2024
SAYISI                                 : 2023/654 Esas, 2024/418 Karar

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:                                        

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından müvekkil aleyhine 50.000,00 euro miktarlı bonoya dayalı olarak icra takibine girişildiğini, müvekkilin takip alacaklısına böyle bir borcu bulunmadığını, müvekkilinin davalı ve senedin lehtarı olan davalının babası müteveffa Şükrü G. ile birlikte Hollanda ülkesinde bir takım gayri resmi işler yaptıklarını, müvekkilinin davalının babası Şükrü G. ile birlikte bir bono arkasına akit yaptıklarını, bu akitten açıkça görüldüğü üzere icra takibine konu senedin şarta bağlı olarak tanzim edildiğini ve özellikle de bir zaman belirlendiğini, davalının babası Şükrü G. tarafından söz konusu senedin uzun yıllar işleme alınmadığını ancak Şükrü G.’nin (24.11.2020) vefatından 3 ay sonra takibe konu senedin davalı tarafından babasının cirosunu taklit edilmek suretiyle ve senedin vade kısmı sonradan 30.10.2018 tarihi olarak doldurularak işleme konulduğunu, senedin zamanaşımına uğradığını, söz konusu para borcu bir an kabul edilse dahi, o dönemde müvekkilinin üzerinde yakalanan ve yargılaması yapılan suç niteliğinde devlet tarafından müsaderesi gereken paranın eksik borç niteliği taşıdığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespitine, haksız ve kötüniyetli takibin iptaline, takip nedeniyle davalının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; takip konusu evrakın kambiyo senedi niteliği taşıdığını, kambiyo vasfını kaldırıp teminat senedi olduğunun kabul edilmesi için senet üzerinde buna ilişkin ibareye yer verilmesi gerektiğini, davacının sunmuş olduğu evrakın hiçbir hukuki vasfı bulunmadığını, ayrıca yazı altındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin ülke dışında elde ettiği gelirlerle çevresindekilere zaman zaman yabancı para birimleri üzerinden borç verip senet aldığını, dava konusu senedin de bunlardan biri olduğunu, müvekkilinin davacıya borç verdiğini ancak uzun süre alacağını alamayan müvekkilinin ortaya çıkan kur farkı dolayısıyla da alacağına kavuşmak için senedi takibe koyduğunu savunarak davanın reddi ile alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere lehlerine tazminata hükmedilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tüm dosya kapsamına göre, bononun teminat bonosu olması için ya bonoda açıkça hangi işlemin teminatı olduğunun açıkça yazılması ya da ayrı bir belgede bonoya tanzim tarihi, bedel vs. gibi somut unsurlar ile atıf yapılarak hangi işlemin teminatı olduğunun belirtilmesi gerektiği, davacı tarafın sunduğu 05.08.2010 tarihli belgenin bir an için bonoyu teminat bonosu haline getirdiği kabul edilse dahi, davacı Mustafa Karapınar’ın sanık olarak yargılandığı davada davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği, kararın kesinleştiği, davacı tarafın bu suçtan dolayı devlete herhangi bir para cezası ödemediği, bu nedenle 05.08.2010 tarihli belgeye rağmen bononun teminat fonksiyonunun sona ererek sözleşmedeki tarafların beyanına göre geçerli bir bono haline geldiği, her ne kadar dava ve takip konusu bonodaki lehtar cirosunun Şükrü G.'e ait olmadığı anlaşılmış ise de; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 677. maddesi gereği her imza sahibinin kendi imzasından sorumlu olacağı, davalı Mustafa G.'in, vefat eden dava dışı lehtar Şükrü G.'in oğlu olup, dava konusu bonodaki lehtar imzasının Şükrü G.'e ait olmadığını bilebilecek veya kendisinden bilmesi beklenecek bir kişi olduğu, imzanın sahteliğini bilerek bu bonoya dayalı icra takibi yapmakla hakkı kötüye kullandığı, takibin kötüniyetli olarak başlatıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüyle, Konya 5. İcra Müdürlüğünün 2021/951 E. sayılı dosyasına dayanak teşkil eden; dava konusu bonodan dolayı davacı Mustafa Karapınar'ın takip alacaklısı davalı Mustafa G.'e borçlu olmadığının tespitine, takip konusu 587.828,84 TL alacağın %20'si olan 117.565,77 TL fer’i nitelikteki tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, takibin durdurulmasına, takibin iptali talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davaya konu senetteki lehtar/1.ciranta imzasının lehtara ait olmadığının ve sahteliğinin kesin olarak tespit edildiği, davalının lehtarın cirosuyla bonoyu devralan hamil olarak cironun sahteliğini bildiğinin veya bilebilecek durumda olduğunun kabulü gerektiği, lehtarın cirosunun sahteliği nedeniyle davalının meşru hamil olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip ve takibe dayanak bono nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Bono ve bonoya dayalı takipte menfi tespit istemli davada davacı keşideci, dava konusu bononun lehtarla aralarındaki işlemin teminatı olduğunu, lehtarın oğlu olan davalı hamilin lehtar adına atılan sahte imza ile bonoda yetkili hamil olarak göründüğünü ileri sürerek, davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş, Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda yazılı şekilde, bononun teminat bonosu olarak kabul edilmesi halinde dahi davacı keşidecinin ileri sürdüğü sözleşmeye göre İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesi dosyasında bir para cezası ödenmediği anlaşılmakla bononun teminat fonksiyonunun sona ererek geçerli bir bono halinde geldiği, ancak lehtarın cirosunun sahte olduğunun anlaşıldığı ve lehtarın oğlu olan davalı hamilin bu imzanın sahteliğini bilmesi gerektiği, buna rağmen bonoya dayalı takip başlatan davalının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca hakkını kötüye kullandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararı istinaf edilmesi üzerine inceleyen Bölge Adliye Mahkemesince de davalı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.

6102 sayılı TTK'nın 778. maddesinin atfıyla bonolar hakkında da uygulama alanı bulan aynı Kanun'un 677. maddesi gereği, bononun borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içermesi halinde dahi diğer imzaların geçerliliği bu durumdan etkilenmeyecektir. Anılan hükümden hareketle birbirinden bağımsız her imza, eğer ki geçersizse, sadece imzanın sahibi yönünden hükümsüzlük sonucu doğuracaktır.

İmzaların bağımsızlığı ilkesi, atılı her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzaların sahiplerinin sorumlu tutulmamasına rağmen poliçenin geçerliliğinin ortadan kalkmayacağını ifade eder. Eş anlatımla, geçerli imzaların sahiplerinin başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulmaları mümkün değildir.

Somut olayda, keşidecinin ancak kendi imzasının sahteliği iddiasında bulunabileceği, lehtarın imzasının sahteliği iddiasında bulunarak menfi tespit talep edemeyeceği gözetilerek, bu doğrultuda yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

VI. SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1 hükmü uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan V.        Üye                         Üye                       Üye                            Üye  
Ali Orhan          Dudu İrem Toros     Mehmet Durgun    Dr. Orhan Sekmen     Mikail Özdemir