ÖZEL VE TEKNİK BİLGİYİ GEREKTİREN KONULARDA HÂKİM ŞAHSÎ BİLGİSİ İLE SONUCA GİDEMEZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/(13)3-340
KARAR NO : 2022/1195
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bursa (Kapatılan) 6. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 19/07/2019
NUMARASI : 2019/188 - 2019/293
DAVACI : S.K. vekili Av. M.B.
DAVALI : N. Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. vekili Av. G.A.
FER'Î MÜDAHİL : G.M.T. Ltd. Şti. vekili Av. N.T.
1. Taraflar arasındaki “ayıpsız misli ile değişim-bedel iadesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bursa 7. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı istemi:
4. Davacı vekili, 16.03.2012 tarihinde davalıdan satın alınan aracın bagaj kapağının, tavanının, sol arka kapısının ve ön kaputunun boya işlemi görmüş ya da değiştirilmiş olduğunun sonradan öğrenildiğini, aracın ayıplı olduğunu ve davalı nezdinde yapılan girişimlerin neticesiz kaldığını ileri sürerek ayıpsız misli ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması hâlinde ise bedelinin iadesi ile birlikte 3.500 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabı:
5. Davalı vekili, dava konusu araçta bir ayıp bulunmadığını, iddianın ispata muhtaç olup var ise dahi boya özürlerinin kullanıcı elinde iken oluşup oluşmadığının tespitinin gerektiğini, aracın boya kalınlıklarının standart ölçüler içinde bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Bursa 7. Tüketici Mahkemesinin 18.12.2015 tarihli ve 2014/1134 E., 2015/815 K. sayılı kararı ile; alınan bilirkişi heyet raporuna itibar edilerek davaya konu aracın ayıplı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 29.01.2019 tarihli ve 2016/11852 E., 2019/760 K. sayılı kararı ile; “… Davacı, bu davasında, davalıdan sıfır olarak tabir edilen kullanılmamış durumda aldığı aracın kaportasının farklı bölümlerinde satın alınmazdan evvel boyama/değişim işlemi yapıldığını, bu konuda Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2014/104 D. İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, bu tespit raporuna göre, dava konusu aracın arka bagaj kapağındaki civataların sökülmüş ve yeniden sıkılmış olduğu, ayrıca bazı bölgelerinde asıl boya kazındıktan sonra sacın orijinal halde gri renkte olması gerektiği halde siyah veya mat antipas boyalı olduğu göz önüne alındığında aracın sol ön çamurluğunun, sol arka kapısının, arka bagaj kapağının ve ön kaput sacının değişmiş ve boyalı olduğu, üst tavan sacında boya kalınlıklarının olmasına rağmen daha sonra yapılan vernik ve pasta polisaj işlemlerinden dolayı boya ölçüm kalınlığı olabileceği yönünde kanaat bildirildiğini ileri sürerek, dava konusu aracın ayıplı olduğu savıyla dava yoluna gitmiş, davalı davanın reddinin gerektiğini savunmuş; mahkeme ise, aldırılan kök ve ek bilirkişi raporlarında, bilirkişilerin aracın kaza sonucu değişen veya işlem gören iki kaporta aksamı dışında boyasının orijinal olduğu yer yer boya kalınlığının olmasının doğal ve ön görülen tolerans değerleri arasında olduğunu ve davaya konu aracın ayıplı olmadığını rapor etmiş olmalarını gerekçe göstermek suretiyle, davanın reddine karar vermiştir.
Yukarıda da açıklandığı üzere, dosya içerisinde bulunan değişik iş tespit raporu ile yargılama sırasında görüşüne başvurulan bilirkişilerce dosyaya sunulmuş olan raporlar arasında açık çelişki bulunmaktadır. Hal böyleyken, mahkemece yapılacak iş, öncelikle bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi giderici, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bilirkişi heyetinden, tarafların sorumluluğu ile ilgili, davalıya atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Bursa 6. Tüketici Mahkemesinin 19.07.2019 tarihli ve 2019/188 E., 2019/293 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, tespit dosyasında hukukî gereklere uyulmadan keşif yapıldığı ve bilirkişi raporu alındığı, bu şekilde tek bilirkişiden alınan rapor karşısında Mahkemece itina ile seçilen heyetten alınan bilirkişi raporuna itibar etmekte sakınca olmadığı, bu durumda iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için üçüncü bir rapor alınmasına gerek bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu ile mahkemece seçilen heyetten alınan bilirkişi raporları arasında çelişki bulunmasına rağmen heyetten alınan rapora üstünlük tanınmak suretiyle başkaca bilirkişi raporu alınmaksızın hüküm tesisinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
13. Bilindiği üzere, “Delil tespiti” ile ilgili yasal düzenleme dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 400 ilâ 406. maddelerinde yer almaktadır.
14. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 400. maddesinin 1. fıkrası; “Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir” şeklinde düzenlenmiştir.
15. Aynı maddenin ikinci fıkrası ise delillerin tespiti için gerekli şartları ortaya koymaktadır. Bu fıkra içeriğinde aynen; “Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen haller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi halinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dahilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır” denilmektedir.
16. Anılan Kanun’un 405. maddesinde; “Delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir. Asıl davanın taraflarından her biri, iddia veya savunmasını ispat için bu tutanak ve raporlara dayanabilir” denilmek suretiyle de delil tespiti dosyasının esas dava dosyasının eki sayıldığı kabul edilmiştir. Anılan hükümlere benzer düzenlemeler mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 368 ilâ 374 maddelerinde yer almakta idi.
17. Kanuni düzenlemelerden hareketle delil tespitinin, görülmekte olan bir davada inceleme sırası gelmemiş ya da ileride açılacak davada ileri sürülecek bir durumun saptanması amacıyla taraflardan birinin bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık anlatımının alınması için keşif yapılmasına yönelik başvuru istemi olduğunu söylemek mümkündür (Türk Tarih Kurumu: Türk Hukuk Lûgatı, C. I, 2021, s. 273).
18. Delil tespitinde bulunulabilmesi için; öncelikle, henüz ikame olunmamış ve fakat ikame olunması düşünülen bir davada delil olarak ileri sürülecek bir vakıa bulunmalıdır. Sonradan ikame edilecek olan dava ile hiçbir ilgisi ve ilişkisi bulunmayan bir vakıa tespit ettirilemeyeceği gibi, ayrıca tespiti talep olunan delillerin hemen tespitine gidilmediği takdirde delillerin kaybolacağından ciddi bir surette endişe edilmesi gerekmektedir.
19. Delil tespiti tek başına bir dava olmadığından bu talebe karşı üçüncü kişiler müdahale edemez ve karşı dava da açılamaz.
20. Kural olarak delil tespiti karşı taraf da hazır olmak üzere (her iki tarafın huzurunda) yapılır. Fakat karşı taraf, usulüne uygun biçimde davet edildiği hâlde gelmezse delil tespiti gıyabında yapılır. Mahkeme, delil tespitinin karşı tarafın yokluğunda yapılmasına da karar verebilir. Delil tespitinin karşı tarafın yokluğunda yapılmış olması hâlinde, mahkeme, dilekçeyi ve delil tespiti tutanağı ile varsa bilirkişi raporunun bir suretini derhal karşı tarafa tebliğ etmek zorundadır (HMK m. 403). Aksi hâlde, karşı tarafa tebliğ edilmemiş olan delil tespiti tutanağı, davada delil olarak kullanılamaz.
21. Delil tespiti kararı, nihai bir karar olmadığından temyiz edilemez. Fakat karşı taraf, delil tespiti kararı icra edilinceye (delil tespiti yapılıncaya) kadar delil tespiti kararına itiraz edebilir. Delil tespiti kararı icra edildikten sonra, hem delil tespiti kararına hem de delil tespiti işlemine itiraz edilebilir (HMK m. 404). İtiraz, delil tespitini yapmış olan mahkemeye yapılır. Delil tespitine itiraz bir süreye bağlı değildir. Delil tespitine itirazdan önce dava açılmış ise itiraz davanın açılmış olduğu mahkemeye yapılır ve bu mahkeme tarafından incelenir.
22. Bu aşamada delil tespitinin asıl davaya etkisine değinmekte yarar bulunmaktadır.
23. Delil tespiti, ilerde açılacak (veya açılmış olan) davada sırası geldiğinde kullanılmak üzere yaptırılır. Bu nedenle, yaptırılmış olan bir delil tespitine, taraflardan her biri, davada sırası geldiğinde dayanabilir; yani delil tespiti yolu ile tespit edilen delile dayanarak iddiasını veya savunmasını ispat edebilir. Bu husus, delil tespiti dosyasının esas dava dosyasının eki sayılmasının da doğal sonucudur. Karşı taraf olan davalı da davacının yaptırmış olduğu delil tespitine dayanabilir. Bu durumda kendi yaptırdığı delil tespitine delil tespiti sırasında itiraz etmemiş olan davacının, davalının o delil tespitine dayanması hâlinde kendi yaptırdığı delil tespitinin aksini iddia ve ispat etmesine imkân yoktur (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt IV, s. 4464-4465).
24. Tespit edilen delilin değerlendirilmesi de o delilin niteliğine göre yapılır. Örneğin, delil tespiti, keşif ve bilirkişi yoluyla yapılmışsa bu takdiri delil olarak değerlendirilir. Tespit edilen delilin ispat kuvvetini taraflar, asıl davadaki tahkikat aşamasında inceleme sırasında tartışma konusu yapabilir ve bu konuda haklı itirazlarını veya karşı delillerini ileri sürebilirler. Örneğin, delil tespiti yoluyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış, rapordaki eksiklik veya belirsizlikler ek raporda da karşılanmamışsa davaya bakan hâkim yeni bilirkişi incelemesi yaptırabilir (Pekcanıtez, Hakan/Özekes, Muhammet/Akkan, Mine/ Taş Korkmaz, Hülya: Medeni Usul Hukuku Cilt III, İstanbul 2017, s. 2573).
25. Nitekim aynı ilkelere Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.03.2022 tarihli ve 2018/4-1043 E., 2022/367 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
26. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı vekili, müvekkilinin davalıdan sıfır kilometre aldığı aracın ayıplı olduğunu ileri sürerek ayıpsız misli ile değişimini istemiştir. Davada, araçta ayıp bulunduğunun ve bu ayıbın satış esnasında da var olduğunun davacı tarafça ispatı gerekmektedir.
27. Davacı vekili davada, diğer delillerinin yanında Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/104 D. İş sayılı dosyasını ve anılan tespit dosyasında alınan bilirkişi raporunu da delil olarak göstermiştir.
28. Delil tespit dosyasında makine mühendisi teknik bilirkişiden rapor alınmış, alınan raporda; davaya konu aracın sol ön çamurluğunun, sol ön kapısının, sol arka kapısının, arka bagaj kapağının ve ön kaput sacının değişmiş ve boyalı olduğu, üst tavan sacında boya kalınlıklarının olmasına rağmen daha sonra yapılan vernik ve pasta-polisaj işlemlerinden dolayı boya ölçüm kalınlığı olabileceği, diğer kapı sacları ile çamurluk saclarının orijinal olduğunun gözlemlendiği belirtilmiştir.
29. Mahkemece yapılan keşif sonucunda makine yüksek mühendisi, kimya mühendisi, oto boyacısından oluşan bilirkişi kurulundan alınan raporda ise; dava konusu aracın sol ön çamurluğunun değiştiği ve boyandığı, sol ön kapı sacının değiştiği, onarıldığı ve boyama işlemi yapıldığı, sol arka çamurluğun boyandığı, kaza tespit tutanakları ve servis kayıtlarında belirtildiği şeklinde olduğu, arka bagaj kapağı bağlantı civatalarının ayar amacı ile gevşetilip sıkıldığı, boya izinin bundan kaynaklandığı, arka bagaj kapağının boyasının orijinal olduğu, sol ön çamurluğun, sol ön kapının ve sol arka çamurluğun dışındaki diğer bölgelerdeki boyanın orijinal fabrikasyon olduğu, aracın işlem gören kısımları hariç boyasının ayıplı olmadığı belirtilmiştir. Yine alınan ek raporda da önceki kanaat tekrarlanmıştır. Bu hâliyle alınan bilirkişi heyeti raporuyla tespit raporu çelişmektedir.
30. Her ne kadar dosyada alınan bilirkişi raporunu değerlendirme yetkisi hâkime ait olsa da, bu durum hâkime bilirkişinin yerine geçerek hâkimlik mesleği dışında özel ve teknik bilgi gerektiren bir durumda şahsi bilgisi ile karar verebilme yetkisi vermemektedir. Hâkim kendisini bilirkişi veya bilirkişi kurulu yerine koyamaz. Özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda şahsî bilgisi ile sonuca gidemez. O konuda bilirkişi incelemesi yaptırması gerekir.
31. Mahkemece, çelişki ve farklılıklar üzerinde durularak raporlar arasındaki çelişkiler açık ve net şekilde giderilmemiş olup bu duruma itiraz eden davacı vekilinin itirazları da mahkemece kuşkuya yer bırakmayacak şekilde karşılanmamıştır.
32. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
ÖZEL VE TEKNİK BİLGİYİ GEREKTİREN KONULARDA HÂKİM ŞAHSÎ BİLGİSİ İLE SONUCA GİDEMEZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/(13)3-340
KARAR NO : 2022/1195
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bursa (Kapatılan) 6. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 19/07/2019
NUMARASI : 2019/188 - 2019/293
DAVACI : S.K. vekili Av. M.B.
DAVALI : N. Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. vekili Av. G.A.
FER'Î MÜDAHİL : G.M.T. Ltd. Şti. vekili Av. N.T.
1. Taraflar arasındaki “ayıpsız misli ile değişim-bedel iadesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bursa 7. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı istemi:
4. Davacı vekili, 16.03.2012 tarihinde davalıdan satın alınan aracın bagaj kapağının, tavanının, sol arka kapısının ve ön kaputunun boya işlemi görmüş ya da değiştirilmiş olduğunun sonradan öğrenildiğini, aracın ayıplı olduğunu ve davalı nezdinde yapılan girişimlerin neticesiz kaldığını ileri sürerek ayıpsız misli ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması hâlinde ise bedelinin iadesi ile birlikte 3.500 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabı:
5. Davalı vekili, dava konusu araçta bir ayıp bulunmadığını, iddianın ispata muhtaç olup var ise dahi boya özürlerinin kullanıcı elinde iken oluşup oluşmadığının tespitinin gerektiğini, aracın boya kalınlıklarının standart ölçüler içinde bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Bursa 7. Tüketici Mahkemesinin 18.12.2015 tarihli ve 2014/1134 E., 2015/815 K. sayılı kararı ile; alınan bilirkişi heyet raporuna itibar edilerek davaya konu aracın ayıplı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 29.01.2019 tarihli ve 2016/11852 E., 2019/760 K. sayılı kararı ile; “… Davacı, bu davasında, davalıdan sıfır olarak tabir edilen kullanılmamış durumda aldığı aracın kaportasının farklı bölümlerinde satın alınmazdan evvel boyama/değişim işlemi yapıldığını, bu konuda Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2014/104 D. İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, bu tespit raporuna göre, dava konusu aracın arka bagaj kapağındaki civataların sökülmüş ve yeniden sıkılmış olduğu, ayrıca bazı bölgelerinde asıl boya kazındıktan sonra sacın orijinal halde gri renkte olması gerektiği halde siyah veya mat antipas boyalı olduğu göz önüne alındığında aracın sol ön çamurluğunun, sol arka kapısının, arka bagaj kapağının ve ön kaput sacının değişmiş ve boyalı olduğu, üst tavan sacında boya kalınlıklarının olmasına rağmen daha sonra yapılan vernik ve pasta polisaj işlemlerinden dolayı boya ölçüm kalınlığı olabileceği yönünde kanaat bildirildiğini ileri sürerek, dava konusu aracın ayıplı olduğu savıyla dava yoluna gitmiş, davalı davanın reddinin gerektiğini savunmuş; mahkeme ise, aldırılan kök ve ek bilirkişi raporlarında, bilirkişilerin aracın kaza sonucu değişen veya işlem gören iki kaporta aksamı dışında boyasının orijinal olduğu yer yer boya kalınlığının olmasının doğal ve ön görülen tolerans değerleri arasında olduğunu ve davaya konu aracın ayıplı olmadığını rapor etmiş olmalarını gerekçe göstermek suretiyle, davanın reddine karar vermiştir.
Yukarıda da açıklandığı üzere, dosya içerisinde bulunan değişik iş tespit raporu ile yargılama sırasında görüşüne başvurulan bilirkişilerce dosyaya sunulmuş olan raporlar arasında açık çelişki bulunmaktadır. Hal böyleyken, mahkemece yapılacak iş, öncelikle bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi giderici, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bilirkişi heyetinden, tarafların sorumluluğu ile ilgili, davalıya atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Bursa 6. Tüketici Mahkemesinin 19.07.2019 tarihli ve 2019/188 E., 2019/293 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, tespit dosyasında hukukî gereklere uyulmadan keşif yapıldığı ve bilirkişi raporu alındığı, bu şekilde tek bilirkişiden alınan rapor karşısında Mahkemece itina ile seçilen heyetten alınan bilirkişi raporuna itibar etmekte sakınca olmadığı, bu durumda iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için üçüncü bir rapor alınmasına gerek bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu ile mahkemece seçilen heyetten alınan bilirkişi raporları arasında çelişki bulunmasına rağmen heyetten alınan rapora üstünlük tanınmak suretiyle başkaca bilirkişi raporu alınmaksızın hüküm tesisinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
13. Bilindiği üzere, “Delil tespiti” ile ilgili yasal düzenleme dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 400 ilâ 406. maddelerinde yer almaktadır.
14. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 400. maddesinin 1. fıkrası; “Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir” şeklinde düzenlenmiştir.
15. Aynı maddenin ikinci fıkrası ise delillerin tespiti için gerekli şartları ortaya koymaktadır. Bu fıkra içeriğinde aynen; “Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen haller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi halinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dahilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır” denilmektedir.
16. Anılan Kanun’un 405. maddesinde; “Delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir. Asıl davanın taraflarından her biri, iddia veya savunmasını ispat için bu tutanak ve raporlara dayanabilir” denilmek suretiyle de delil tespiti dosyasının esas dava dosyasının eki sayıldığı kabul edilmiştir. Anılan hükümlere benzer düzenlemeler mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 368 ilâ 374 maddelerinde yer almakta idi.
17. Kanuni düzenlemelerden hareketle delil tespitinin, görülmekte olan bir davada inceleme sırası gelmemiş ya da ileride açılacak davada ileri sürülecek bir durumun saptanması amacıyla taraflardan birinin bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık anlatımının alınması için keşif yapılmasına yönelik başvuru istemi olduğunu söylemek mümkündür (Türk Tarih Kurumu: Türk Hukuk Lûgatı, C. I, 2021, s. 273).
18. Delil tespitinde bulunulabilmesi için; öncelikle, henüz ikame olunmamış ve fakat ikame olunması düşünülen bir davada delil olarak ileri sürülecek bir vakıa bulunmalıdır. Sonradan ikame edilecek olan dava ile hiçbir ilgisi ve ilişkisi bulunmayan bir vakıa tespit ettirilemeyeceği gibi, ayrıca tespiti talep olunan delillerin hemen tespitine gidilmediği takdirde delillerin kaybolacağından ciddi bir surette endişe edilmesi gerekmektedir.
19. Delil tespiti tek başına bir dava olmadığından bu talebe karşı üçüncü kişiler müdahale edemez ve karşı dava da açılamaz.
20. Kural olarak delil tespiti karşı taraf da hazır olmak üzere (her iki tarafın huzurunda) yapılır. Fakat karşı taraf, usulüne uygun biçimde davet edildiği hâlde gelmezse delil tespiti gıyabında yapılır. Mahkeme, delil tespitinin karşı tarafın yokluğunda yapılmasına da karar verebilir. Delil tespitinin karşı tarafın yokluğunda yapılmış olması hâlinde, mahkeme, dilekçeyi ve delil tespiti tutanağı ile varsa bilirkişi raporunun bir suretini derhal karşı tarafa tebliğ etmek zorundadır (HMK m. 403). Aksi hâlde, karşı tarafa tebliğ edilmemiş olan delil tespiti tutanağı, davada delil olarak kullanılamaz.
21. Delil tespiti kararı, nihai bir karar olmadığından temyiz edilemez. Fakat karşı taraf, delil tespiti kararı icra edilinceye (delil tespiti yapılıncaya) kadar delil tespiti kararına itiraz edebilir. Delil tespiti kararı icra edildikten sonra, hem delil tespiti kararına hem de delil tespiti işlemine itiraz edilebilir (HMK m. 404). İtiraz, delil tespitini yapmış olan mahkemeye yapılır. Delil tespitine itiraz bir süreye bağlı değildir. Delil tespitine itirazdan önce dava açılmış ise itiraz davanın açılmış olduğu mahkemeye yapılır ve bu mahkeme tarafından incelenir.
22. Bu aşamada delil tespitinin asıl davaya etkisine değinmekte yarar bulunmaktadır.
23. Delil tespiti, ilerde açılacak (veya açılmış olan) davada sırası geldiğinde kullanılmak üzere yaptırılır. Bu nedenle, yaptırılmış olan bir delil tespitine, taraflardan her biri, davada sırası geldiğinde dayanabilir; yani delil tespiti yolu ile tespit edilen delile dayanarak iddiasını veya savunmasını ispat edebilir. Bu husus, delil tespiti dosyasının esas dava dosyasının eki sayılmasının da doğal sonucudur. Karşı taraf olan davalı da davacının yaptırmış olduğu delil tespitine dayanabilir. Bu durumda kendi yaptırdığı delil tespitine delil tespiti sırasında itiraz etmemiş olan davacının, davalının o delil tespitine dayanması hâlinde kendi yaptırdığı delil tespitinin aksini iddia ve ispat etmesine imkân yoktur (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt IV, s. 4464-4465).
24. Tespit edilen delilin değerlendirilmesi de o delilin niteliğine göre yapılır. Örneğin, delil tespiti, keşif ve bilirkişi yoluyla yapılmışsa bu takdiri delil olarak değerlendirilir. Tespit edilen delilin ispat kuvvetini taraflar, asıl davadaki tahkikat aşamasında inceleme sırasında tartışma konusu yapabilir ve bu konuda haklı itirazlarını veya karşı delillerini ileri sürebilirler. Örneğin, delil tespiti yoluyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış, rapordaki eksiklik veya belirsizlikler ek raporda da karşılanmamışsa davaya bakan hâkim yeni bilirkişi incelemesi yaptırabilir (Pekcanıtez, Hakan/Özekes, Muhammet/Akkan, Mine/ Taş Korkmaz, Hülya: Medeni Usul Hukuku Cilt III, İstanbul 2017, s. 2573).
25. Nitekim aynı ilkelere Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.03.2022 tarihli ve 2018/4-1043 E., 2022/367 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
26. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı vekili, müvekkilinin davalıdan sıfır kilometre aldığı aracın ayıplı olduğunu ileri sürerek ayıpsız misli ile değişimini istemiştir. Davada, araçta ayıp bulunduğunun ve bu ayıbın satış esnasında da var olduğunun davacı tarafça ispatı gerekmektedir.
27. Davacı vekili davada, diğer delillerinin yanında Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/104 D. İş sayılı dosyasını ve anılan tespit dosyasında alınan bilirkişi raporunu da delil olarak göstermiştir.
28. Delil tespit dosyasında makine mühendisi teknik bilirkişiden rapor alınmış, alınan raporda; davaya konu aracın sol ön çamurluğunun, sol ön kapısının, sol arka kapısının, arka bagaj kapağının ve ön kaput sacının değişmiş ve boyalı olduğu, üst tavan sacında boya kalınlıklarının olmasına rağmen daha sonra yapılan vernik ve pasta-polisaj işlemlerinden dolayı boya ölçüm kalınlığı olabileceği, diğer kapı sacları ile çamurluk saclarının orijinal olduğunun gözlemlendiği belirtilmiştir.
29. Mahkemece yapılan keşif sonucunda makine yüksek mühendisi, kimya mühendisi, oto boyacısından oluşan bilirkişi kurulundan alınan raporda ise; dava konusu aracın sol ön çamurluğunun değiştiği ve boyandığı, sol ön kapı sacının değiştiği, onarıldığı ve boyama işlemi yapıldığı, sol arka çamurluğun boyandığı, kaza tespit tutanakları ve servis kayıtlarında belirtildiği şeklinde olduğu, arka bagaj kapağı bağlantı civatalarının ayar amacı ile gevşetilip sıkıldığı, boya izinin bundan kaynaklandığı, arka bagaj kapağının boyasının orijinal olduğu, sol ön çamurluğun, sol ön kapının ve sol arka çamurluğun dışındaki diğer bölgelerdeki boyanın orijinal fabrikasyon olduğu, aracın işlem gören kısımları hariç boyasının ayıplı olmadığı belirtilmiştir. Yine alınan ek raporda da önceki kanaat tekrarlanmıştır. Bu hâliyle alınan bilirkişi heyeti raporuyla tespit raporu çelişmektedir.
30. Her ne kadar dosyada alınan bilirkişi raporunu değerlendirme yetkisi hâkime ait olsa da, bu durum hâkime bilirkişinin yerine geçerek hâkimlik mesleği dışında özel ve teknik bilgi gerektiren bir durumda şahsi bilgisi ile karar verebilme yetkisi vermemektedir. Hâkim kendisini bilirkişi veya bilirkişi kurulu yerine koyamaz. Özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda şahsî bilgisi ile sonuca gidemez. O konuda bilirkişi incelemesi yaptırması gerekir.
31. Mahkemece, çelişki ve farklılıklar üzerinde durularak raporlar arasındaki çelişkiler açık ve net şekilde giderilmemiş olup bu duruma itiraz eden davacı vekilinin itirazları da mahkemece kuşkuya yer bırakmayacak şekilde karşılanmamıştır.
32. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.