KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

SOMUT OLAY AÇISINDAN SONRADAN SUNULAN SÖZLEŞMEYE GÖRE ISLAH KABUL EDİLEMEZ.

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2023/1058
Karar No      : 2024/613

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       : 
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 30.11.2022
EK KARAR TARİHİ             : 13.01.2023
SAYISI                                 : 2021/470 E., 2022/2771 K.

Taraflar arasındaki vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine ve 13.01.2023 tarihli ek karar ile de davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı ve 13.01.2023 tarihli ek kararı davacılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 14.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacılar vekili Avukat B.K. ile davalı vekili Avukat A.G.K.Ç.'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; müvekkillerin avukat olduğunu, bugüne kadar davalıyı hiç görmedikleri gibi telefonla dahi konuşmadıklarını, yalnızca müvekkillerden avukat Hikmet S.'in davalının Demir K. isimli kardeşiyle tanıştığını, bu kişinin murislerinden intikal eden taşınmazla ilgili kamulaştırmasız el atmadan kaynaklı tazminat davası açılmasını istemesi üzerine, Demir K.'ın kendisi de dahil 10 kişi adına düzenlenmiş 02.04.2013 tarihli vekaletnameleri ofise getirerek bahse konu davanın açılmasını istediğini, sadece Demir K. isimli şahısla görüşülmesi nedeniyle doğal olarak sadece onunla vekalet sözleşmesi imzalandığını, geriye kalan 9 kişi ile herhangi bir sözleşme akdedilemediğini, davalı asilden almış oldukları vekaletnameye istinaden Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/182 esas ve 2016/402 karar sayılı dosyasını, Ankara 17. İdare Mahkemesinin 2013/1530 esas ve 2014/118 karar sayılı dosyasını, Ankara 16.İcra Dairesinin 2014/17618 esas sayılı dosyasını ve Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/251 esas sayılı dosyasını ve sair dosyaları takip ettiklerini, kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davası sonucu toplam 10 mirasçı lehine 740.025,00 TL tazminata hükmedildiğini ve kararın 07.12.2005 tarihinde kesinleştiğini, müvekkili Özkent Ş. tarafından her bir mirasçının alacağı için ayrı ayrı ilamlı icra takipleri başlatıldığını, davalının payına tekabül eden alacak yönünden ise Ankara 16.İcra Dairesinin 2014/17618 esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, icra dosyasında dava dışı borçlu belediyenin alacaklarına haciz konularak 10.11.2015-11.10.2017 tarihleri arasında 12 adet tahsilat makbuzuyla toplam 153.460,53 TL tahsilat yapılması üzerine, davalı tarafından sırf avukatlık ücretinin ödenmemesi amacıyla gerçeğe aykırı şekilde ''icra dosyasından yapılan tahsilatların bildirilmediği'' şeklindeki gerekçeyle haksız olarak 03.11.2017 tarihinde azledildiklerini, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile akdi ve hasma yöneltilen vekalet ücretleri ve ödenmeyen masraflardan doğan alacaklarının tespiti/belirlenmesi suretiyle şimdilik 1.000,00 TL'nin yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; vekalet ilişkisi gereği gerekli bilgilendirmenin yapılmadığını, dosyalarda yapılan tahsilatların müvekkiline verilmediğini, müvekkilinin alacaklı olduğu icra dosyasının infazen kapatıldığını öğrendiklerini, bu nedenle haklı sebeple 03.11.2017 tarihli ihtarname ile davacıların azledildiğini, ayrıca davacılar ile müvekkili arasında herhangi bir yazılı ücret sözleşmesi akdedilmediğini belirterek davacıların HMK'nın 329 uncu maddesi gereğince müvekkille kararlaştırılan vekalet ücreti olan 6.540,00 TL vekalet ücretini ödemeye mahkum edilmesine, kötüniyet sahibi davacıların HMK'nın 329/2 inci maddesi gereğince 5.000,00 TL disiplin cezasına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1. Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.2017 tarihli, 2017/729 Esas, 2017/601 Karar sayılı ilamı ile davaya bakmakla Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, Ankara 13. Tüketici Mahkemesinin 06.02. 2018 tarihli karşı görevsizlik kararı sonrasında görev uyuşmazlığının çözümü için dosya Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. Dairenin 10.05.2018 tarihli 2018/655 E. 2018/612 K. Sayılı kararı ile Ankara 13. Tüketici Mahkemesi yargı yeri olarak belirlenmiş, kararın kesinleşmesi ve talep üzerine dosya Tüketici Mahkemesine gelmiştir.

2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tüm dosya kapsamı, 22.10.2020 tarihli denetime elverişli bilirkişi raporundaki tespitler de dikkate alınmak üzere, davacıların eski müvekkili davalıya, tahsilatlarla ilgili gereken bildirim ve ödemeleri gereği gibi ifa etmemiş olduğundan davacıların haklı sebeble azledilmiş olduğu kanaatine varılmakla davacıların davalılardan alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, 13.01.2021 tarihli ek karar ile de miktar itibari ile kesin olan karara karşı davacıların istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına ve 13.01.2021 tarihli ek kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacılar vekili; davalı da dahil 10 iş sahibinin imzasını taşıyan avukatlık sözleşmesinin 1. maddesinde bütün iş sahiplerini Demir K.’ın temsil edeceği, dava ve icra takibi süreciyle ilgili her türlü bilgilendirmenin sadece Demir K.'a yapılacağı, 4 üncü maddesinde davalı da dahil olmak üzere toplam 10 iş sahibinin açılacak kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davası nedeniyle ödenmesine karar verilen toplam tazminatın karar tarihinde ulaştığı bedelin % 20’sini dava vekalet ücreti, % 10’unu ise icra vekalet ücreti olarak ödeyeceği, davalı dahil toplam 10 iş sahibinin avukatlara karşı yapılan masraflar ve ödenecek vekalet ücretlerinin tamamından müşterek ve müteselsilen sorumlu olacağı, icra takibi aşamasında kısmi tahsilatlar yapılması halinde, avukatın iş sahiplerinden olan toplam alacağı tahsil edilinceye kadar hapis hakkını kullanabileceği, hapis hakkı dışındaki kısımların ise iş sahipleri adına Demir K.’a ödeneceğinin kararlaştırıldığını, yargılama sırasında alınan bütün bilirkişi raporlarında, dosyaya sunulan avukatlık ücret sözleşmesine göre azlin haksız olduğuna kanaat getirilmesi halinde, avukatların hala bakiye alacaklarının bulunduğu belirtilmesine ve dosyada mevcut bu sözleşmeye göre de kısmi tahsilatları davalıya bildirme yükümlülüklerinin bulunmadığı ve kısmi tahsilatların da öncelikle masraf ve vekalet ücretine mahsup edileceği açıkça düzenlenmesine rağmen soyut ve ilgisiz gerekçelerle davanın reddine karar verildiğini, bütün iş sahiplerine imzalatılan ücret sözleşmesinin HMK'nın 145. maddesine göre delil olarak değerlendirilmesi gerektiğini, kaldı ki dava sebeplerinin ıslah edilmesi nedeniyle yeni dava sebeplerine göre delil sunulmasının da her zaman mümkün olduğunu, davanın sebeplerinde yapılan ıslahın dikkate alınarak dosyaya sonradan sunulan avukatlık sözleşmesinin esas alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, sadece davalıdan olan toplam alacaklarının 55.252,97 TL olduğunu, dolayısıyla daha önce hapis hakkı kullanılan 39.140,98 TL'nin mahsubu halinde bakiye 16.111,99 TL alacaklarının kaldığının kolaylıkla anlaşılabileceğini, davalı adına başlatılan icra takibinin azil tarihi itibariyle neticelendiğini, dolayısıyla azil tarihi itibariyle neticelenen icra takibi açısından azlin haklı ya da haksız olmasının bir öneminin de kalmadığını, bu nedenle akdi ve karşı yan vekalet ücretine hak kazandıkların ileri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Davacılar vekili istinaf talebinin reddine dair ek karara karşı; alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kısmi davada kesinlik sınırının dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenmesi gerektiğini, davalı aleyhine belirsiz alacak ve kısmi eda davası açıldığını, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL'nin tahsilinin istendiğini, alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kısmi davada kesinlik sınırının dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenmesi gerektiği dikkate alındığında, davanın reddine dair verilen kararın kesin olmadığını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf yolu ile kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Davacıların ek karara yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde; Mahkemece, davacıların dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttukları dikkate alınmaksızın, dava dilekçesinde talep edilen miktara göre kararın kesin olduğu gerekçesi ile istinaf talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesinin ek kararının kaldırılmasına karar vermek gerektiği,

Davacıların esasa yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde; davacı avukatların icra dosyasına taksitler halinde ödenen alacağın tamamını(153.761,98 TL) 07.09.2017 tarihi itibariyle tahsil etmelerine rağmen, tahsil ettikleri paranın 114.621,00 TL'sini azil tarihinden sonra 09.11.2017 tarihinde ödedikleri ve azil tarihine kadar uhdelerinde tuttukları, hapis hakkının usul ve yasaya uygun olarak kullanılmadığı, bu nedenle davacı avukatların azlinin haklı olduğu yönündeki mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı, dosya kapsamı, mevcut delil durumu, hükme esas alınan 22.10.2020 tarihli bilirkişi raporunun yeterli, denetime ve somut olayın özelliklerine uygun olması, kamulaştırmasız el atma tazminatı kararının tüm miraçıları kapsayacak şekilde değil, davalı adına ayrı bir icra takibine konu edilmesi nedeni ile davacılar tarafından dosyaya sonradan sunulan sözleşme gereğince davacıların Demir K.'a ödeme yaparak hapis hakkını kullanamayacaklarının anlaşılması, zira davacıların her mirasçının hissesini ayrı bir icra takibine konu ederek, davalı da dahil her mirasçıya karşı ödeme yükümlülüğü altına girdiklerini bilirkişi tarafından haklı azil nedenine dayalı olarak davacı avukatın azilden önce bitirmiş olduğu dava dosyaları yönünden avukatlık ücretine hak kazanacağı, azle neden olan icra dosyası ile azil tarihinde devam eden dava dosyaları yönünden ücrete hak kazanamayacağı yönünde yapılan hesaplama sonucu, davacı avukatların davalıdan tahsil ettiği avukatlık ücreti ve masraf alacağının, tahsil etmesi gerekenden fazla olduğundan, davacı avukatların davalıdan talep edebileceği avukatlık ücretinin bulunmadığının belirlenmesi ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacıların ek karara yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile, Ankara 13. Tüketici Mahkemesinin 13.01.2021 tarih ve 2018/210 Esas-2020/363 Karar sayılı ek kararının kaldırılmasına, davacıların esasa ilişkin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1/b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

2. Bölge Adliye Mahkemesi 13.01.2023 tarihli ek kararı ile; HMK'nın 346/1 inci maddesi gereğince davacıların temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına ve 13.01.2023 tarihli ek kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili; istinaf başvuru dilekçesinde yer alan beyanlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davacılar vekili ek karara karşı; taraflar arasında akdedilen sözleşmede davalı dahil toplam 10 iş sahibinin müvekkil avukatların yaptığı masraflar ile takip ettikleri dava ve icra takipleri nedeniyle toplam borçtan dolayı müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, ilamın icrası nedeniyle yapılan kısmi tahsilatların öncelikle müvekkil avukatların yaptığı masraf ile vekalet ücretlerinden kaynaklanan alacaklarına mahsup edileceği açıkça kararlaştırıldığından, davalının sadece kendi hissesine düşen kısım yönünden değil, içinde bulunduğumuz zaman içinde dahi sözleşmedeki müştereken ve müteselsilen sorumluluğa ilişkin bahse konu hükümler nedeniyle toplam 10 iş sahibi yönünden sözleşme konusu ve dışındaki işler ile yaptıkları masraflardan kaynaklanan toplam 414.477,46 TL tutarındaki alacaklarından şimdiye kadar hapis hakkı kullanılan 234.905,16 TL'nin mahsubu halinde bakiye kalan 179.572,30 TL tutarındaki borçtan dahi sorumlu olduğunu, alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kısmi davada kesinlik sınırının dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenmesi gerektiği dikkate alındığından davanın reddine ilişkin kararın kesin nitelikte olmadığını beyan ederek temyiz isteminde bulunmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 163,164, 166 ve 174 üncü maddeleri.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 145 inci ve 176 ncı maddeleri.

3. Dairemizin 18.05.2021 tarih ve 2020/10306 E.- 2021/5013 K. sayılı ilamı.

3. Değerlendirme

1. Davacıların Bölge Adliye Mahkemesinin 13.01.2023 tarihli ek kararına karşı temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacıların fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle şimdilik 1.000,00 TL vekalet ücreti alacağının tahsili için eldeki davayı açtıkları, başka bir ifade ile davanın kısmi dava olarak açıldığı, davacıların istinaf başvuru dilekçesinde, temyiz dilekçesinde ve ek kararın temyizine dair dilekçelerinde; toplam 10 iş sahibi yönünden sözleşme konusu ve dışındaki işler ile yaptıkları masraflardan kaynaklanan toplam 414.477,46 TL tutarındaki alacaklarından şimdiye kadar hapis hakkı kullanılan 234.905,16 TL'nin mahsubu halinde bakiye kalan 179.572,30 TL tutarındaki borçtan dahi davalının sorumlu olduğunu beyan ettiği anlaşılmakla karara karşı temyiz yolu açık olup, davacıların ek karara yönelik temyiz isteminin kabulü ile ek kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.

2. Yukarıda yer verilen 6100 sayılı Kanun'un 145 inci maddesinde tarafların, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri, ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkemenin o delilin sonradan gösterilmesine izin verebileceği düzenlenmiştir.

Tarafların 6100 sayılı Kanun'da belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin kurala getirilen istisnanın, dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil bildirmeyen, ön inceleme aşamasında veya çıkarılacak davetiye üzerine delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafın tahkikat aşamasında delil bildirme hakının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir.

Bu kapsamda delilin sonradan sunulması, o delile daha önceden ulaşılamamasına ya da o delilin varlığı hakkında mazur görülebilir bir bilgisizliğe, bir engellemeye vs. dayanıyorsa mümkündür. Tarafın salt ihmalkârlığı, yeterince araştırmaması, davayı uzatma amacı, davayı önemsememesi, kötü niyeti gibi hususlarla o delili sunmaması hâlinde sonradan delil sunulması kabul edilemez, artık o delilden vazgeçmiş sayılır (Oğuz Atalay, Pekcanıtez Usûl Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul, 15. Bası, 2017, s.1760).

Somut olayda davacıların dava dilekçesinde açıkça davalı taraf ile hiç tanışmadıklarını ve aralarında herhangi bir sözleşme imzalanmadığını beyan ettikleri, davalının da aralarında sözleşme bulunmadığını savunduğu, yargılama sırasında ve ön inceleme duruşmasından sonra bu kez davacılar vekilinin imzası davalı tarafından kabul edilmeyen vekalet ücret sözleşmesini dosyaya sunduğu ve 09.09.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle dava sebeplerinin sunulan avukatlık ücret sözleşmesine göre ıslahını talep ettikleri, taraflar arasındaki dava konusu uyuşmazlığın çözümünde izlenecek yolu belirleyen ve davanın esasını oluşturacak nitelikteki avukatlık ücret sözleşmesine ulaşılamamasının nedeninin davacı tarafın salt ihmalkarlığı ve yeterince araştırmamasından kaynaklandığı, ayrıca daha öncesinde açıkça taraflar arasında sözleşme imzalanmadığının beyan edildiği, avukatın müvekkili ile imzalanan sözleşmeyi hatırlayamamış olmasının da hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve davacıların 09.09.2020 tarihli dilekçesinin 6100 sayılı Kanun'un 176 ncı maddesindeki ıslah şartlarını taşımadığı anlaşılmakla davacıların uyuşmazlığın avukatlık ücret sözleşmesine göre çözümlenmesi yönündeki temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

3. Avukatlık Kanunu'nun 166 ıncı maddesinde tanımlanan hapis hakkı, sadece vekalet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını “hapis hakkı” adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır. Aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten ve gerektiği durumlarda yapılacak hesaplaşmadan sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir. Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur. Nitekim, Avukatlık Kanununun 34 üncü maddesinde, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” hükmü, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43 üncü maddesinde de, “Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” hükmü bulunmaktadır.

Davacılar her ne kadar hapis hakkının sunulan avukatlık ücret sözleşmesinde yer alan hükümler gereği usulüne uygun şekilde kullanıldığını beyan etmişlerse de yukarıda yer verilen 2. bent gereği sonradan sunulan sözleşme hükümlerinin değerlendirmeye alınamayacağı belirtilmiş olup, 1136 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesine göre yapılan değerlendirmede davacıların hapis hakkını kanunun öngördüğü amaca uygun şekilde ve gereği gibi kullanmadığı, bu durumda azlin haklı olduğu anlaşılmakla davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

4. 1136 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesi ve Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihinde tamamlanmış işler karşılığında avukat ücrete hak kazanacak olup, davacıların vekil olarak takip ettiği Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2014/17622 Esas sayılı dosyasında 09.11.2015 ile 07.09.2017 tarihleri arasında peyderpey dosya borcunun tahsil edildiği, İcra Müdürlüğü tarafından 15.10.2017 tarihinde icra dosyası borçlusu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından dosyaya yatırılan fazla miktarın iade edildiği, bu durumda azil tarihi olan 03.11.2017 tarihinden önce dosyadaki alacak tamamen tahsil edilmekle, dosyanın azilden önce tamamlanmış işlerden olduğu ve davacı avukatların bu dosya yönünden akdi ve karşı yan vekalet ücretine hak kazanmış oldukları anlaşılmakla, Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2014/17622 Esas sayılı dosyası için de akdi ve karşı yan vekalet ücretlerinin hesaplanması ve davacıların uhdesinde tuttuğu miktarlarla karşılaştırmak suretiyle alacakları bulunup bulunmadığının tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, icra dosyası yönünden vekalet ücreti hesaplanmaksızın düzenlenen bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi 13.01.2023 tarihli ek kararının KALDIRILMASINA,

2. Davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

3. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

4. İlk Derece Mahkemesi kararının, değerlendirme bölümünün 4. nolu bendinde yazılı gerekçeyle BOZULMASINA,

17.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan V.           Üye                       Üye                     Üye                    Üye
Halil Özdemir      Dr. Adem Aslan     Battal Yılmaz       Hikmet Kanık      Muzaffer Gürkanlı