KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

SOMUT OLAYDA DAVACI TÜKETİCİ KONUMUNDA OLDUĞUNDAN SADECE DAVALININ TİCARİ DEFTER VE KAYITLARI İNCELENEREK KARAR VERİLMESİ YERİNDE DEĞİLDİR.

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2023/5136
Karar No      : 2024/4391

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       : 
Adana 2. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ                                 : 15.01.2021
SAYISI                                 : 2019/811 E., 2021/41 K.

Taraflar arasında istirdat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili, davalı şirketle 02.02.2007 tarihinde imzalamış olduğu bağımsız bölüm satışına dair sözleşme gereğince davalı firmanın müteahhitliğini üstlendiği Adana ili, Seyhan ilçesi, Kurttepe mahallesi, 62.9 ada, 10 nolu parseldeki inşaatın 6. Kat 12 nolu bağımsız bölümü 160.000,00 TL bedelle satın aldığını, 1.000,00 TL'sini peşin olarak ödediğini, 159.000,00 TL için ödeme tablosu çıkartıldığını, ödeme tablosunda yer alan ödemeler için bonolar imzaladığını, ödediği bonoların tarafınca teslim alındığını, bono ödemelerinde sıkıntılar ve gecikmeler yaşaması üzerine davalı firma yetkilileri tarafından 20.09.2008 tarihli belge imzalatıldığını, bu belgede geciken ödemelerden dolayı 20.000,00 TL vade farkı ödemesi gerektiği ve halen davalı şirkete de ödenmemiş 89.000,00 TL'lik bir borç bulunduğunun belirtildiğini, toplam borç miktarının 160.000,00 TL olduğu dikkate alındığında o tarihe kadar davalı firmaya yapılan ödeme miktarının 71.000,00 TL olduğunun anlaşıldığını, 02.01.2009 tarihinde davalı tarafça tekrar belge imzalatıldığını, bu belgede 43.243,00 TL vade farkı oluştuğu ve bunun 01.05.2010 tarihinde ödemesi gerektiği, %4'lük aylık vade farkı hususu ve iki adet bonoyu üst üste ödememesi halinde daire satış sözleşmesinin feshedilmiş olacağı ve sözleşmenin fesh olması halinde de bu ödemelerin cezai şart olarak davalıya ödeneceğinin belirtildiği ve davacının tüm haklardan feragat ettiğinin yazıldığını, davalı şirkete Adana 4. Noterliğinin 30.04.2014 tarihli ihtarnamesi keşide edilerek bağımsız bölümün tarafına satışına ve teslimine dair hakkaniyetin gerektirdiği koşullarda yeni şartların belirlenmesini, aksi takdirde sözleşmenin kendileri tarafından feshedilmiş sayılarak şimdiye kadar ödemiş olduğu 133.000,00 TL'nin taraflarına ödenmesini ihtaren bildirildiğini, davalı tarafından gönderilen cevabi ihtarname ile herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını bildirdiğini belirterek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile davalı firmaya yapılmış satış bedeline yönelik ödeme tutarı olan 133.000,00 TL'nin ödeme tarihi olmadığı takdirde temerrüt veya dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının 75.000,00 TL ödeme yaptığını, sözleşme geçersiz olduğundan 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının sözleşmeye göre vade tarihlerinde senetleri ödememesi üzerine yeni sözleşmeler yapıldığını bu nedenle senetlerin davacıya iade edildiğini, davacının hiçbir suretle gayrimenkul bedelini ödeme gayretine girmediğini, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 09.12.2015 tarihli ve 2014/1809 E., 2015/1167 K. sayılı kararıyla; sözleşmenin geçerli olduğu, 20.09.2008 tarihli belgeye göre davacının müteahhit firmaya 89.000,00 TL'lik borcu bulunduğunun belirtildiği, bu tarihe kadar davacının 71.000,00 TL ödeme yaptığının anlaşıldığı, 02.01.2009 tarihinde düzenlenen belgede eski senetler iade edilerek kalan borç için yeni senetlerin düzenlendiği anlaşılmış, davacı tarafça 01.02.2009, 02.03.2009, 01.04.2009, 01.05.2009, 01.06.2009, 01.07.2009, 01.08.2009 vadeli senetlerin aslının mahkemeye ibraz edildiği, ödediği senetlerin davacının elinde bulunduğu, 02.01.2009 tarihli listede belirtilen ve yeniden düzenlenen senetler yönünden 35.000,00 TL'lik kısmının da davacı tarafından ödendiği, davacının belgelere göre toplam ödemesinin 106.000,00 TL olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 106.000,00 TL'nin ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 06.06.2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı yasal süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 21.09.2017 tarihli ve 2016/8305 E., 2017/8432 K. sayılı ilamıyla; davalının davacının yaptığı ödemeler toplamının 75.000,00 TL olduğunu belirterek delil olarak ticari defterlerine dayandığı, hal böyle olunca davalıya ait ticari defter ve belgeler de incelenmek suretiyle konusunda uzman bilirkişiden taraf ve yargı denetimine açık, yapılan ödeme miktarlarını belirten rapor aldırılarak sonuca uygun karar verilmesi gerektiği belirtilerek Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya kapsamında aldırılan bilirkişi kök raporu ve ek raporunda, davalı tarafın defterlerinin kanun ve mevzuata uygun olarak tutulduğu ve TTK'nın 70 inci maddesince yaptırılması gereken açılış ve kapanış tasdik işleminin yaptırıldığı, davacı tarafından ödenen toplam 75.000,00 TL tutarın davalının yasal defterlerinde alınan sipariş avansı hesabına kaydedildiği, 2008/2009/2010 ve 2011 yıllarında bu tutarın değişmediği ve davalı şirketin, hesabına 75.000,00 TL olarak kaydedilmiş olduğu, davacı tarafın, bağımsız bölüm satışına dair, toplam 133.000,00 TL ödediği iddiasını ispatlayacak , elden ödemelerine kanıt olabilecek herhangi bir kayıt, dekont ya da herhangi bir evrağın dosya içerisinde bulunmadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 75.000,00 TL'nin ihtarname tebliğ tarihi olan 06.06.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin ilam başlığında kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; bilirkişilerin ek sözleşmelerin içeriklerini yanlış yorumladıklarını, 2007 yılında 49.000,00 TL ödeme yapıldığı tespitinin doğru olduğunu, ancak 2008 yılında yapılan ödemelerin eksik belirtildiğini, bilirkişi tarafından toplam 75.000,00 TL ödeme olduğu belirtmiş ise de 2008 yılının 11 ve 12. aylarında yapılan 26.000,00 TL'lik ödemelerin müvekkilinin zafiyetinden yararlanılarak 20.09.2008 tarihli belgenin imzalanmasından sonra yapıldığını, 20.09.2008 tarihli belgede müvekkilinin davalıya 89.000,00 TL borcu olduğunun belirtildiğini, 71.000,00 TL ödeme yapıldığının açıkça ortaya çıktığını, bilirkişinin ise 20.09.2008 tarihine kadar 49.000,00 TL tahsilat yapıldığını belirttiğini, oysa 20.09.2008 tarihinden önce 2008 yılı içinde önceden davalı şirkete imzalayıp teslim etmiş olduğu senetlerden 22.000,00 TL daha ödemiş olduğunu, bu durumu senet asıllarının müvekkilinde olmasından dolayı ispatlandığını, bu senetlerin bankaya ibraz edilerek geri alınmış senetler olduğunu, 02.01.2009 tarihli sözleşmenin müvekkilinin mağduriyetinden yararlanılarak tek yanlı hazırlanmış sözleşme olduğunu, bu belgeye göre bile belgede belirtilen 160.000,00 TL taşınmaz bedeli 20.000,00 TL vade farkı, 43.243,00 TL vade farkı toplamı 223.243,00 TL'ye borç ulaşmakta olup, davalıya halen 109.000,00 TL borcu olduğu belirtilerek yeniden senet düzenlenmiş olduğu ifade edildiğine göre aradaki fark olan 114.000,00 TL ödeme yapıldığının anlaşıldığını, davalı firmanın davacıdan elde ettiği paraların tamamını deftere kaydetmediğinin de buradan ortaya çıktığını, bu miktara sözleşmedeki ikrarlardan ortaya çıkmayan ancak aslı olduğu için ödendiği anlamına gelen 2009 vadeli senetler de eklendiğinde davacı tarafından yapılan ödemelerin tutarının toplam 133.000,00 TL'ye ulaştığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

2. Davalı vekili; sözleşmenin haklı nedenle feshedilip feshedilmediği, müvekkilinin cezai şart talebinde haklı olup olmadığının Mahkemece değerlendirilmediğini, davacının sözleşme ve eklerinde kararlaştırılan edimlere aykırı hareketi nedeniyle cezai şart ödemekle yükümlü olduğunu, sözleşmenin geçersiz olduğunu, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu yönündeki itirazlarının değerlendirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, bağımsız bölüm satışından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 222 nci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan Mahkeme kararında; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hakim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre; davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2. Ticari defterlerin ibrazı ve delil niteliği, HMK’nın 222 nci maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 1 inci fıkrasında mahkemenin, ticari davalarda tarafların ticarî defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebileceği ve aynı maddenin 2 nci fıkrasında ise ticarî defterlerin, ticarî davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerektiği düzenlenmiştir. Ticari defter kayıtları ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan tarafın, ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir (HMK m. 222/3).

3. Mahkemece, sadece davalının ticari defter ve kayıtları dikkate alınarak sonuca gidilmiş ise de; az yukarıda da belirtildiği üzere 6100 sayılı Kanun'un 222 nci maddesi uyarınca ticari defterlerin sahibi lehine tek başına delil olabilmesi için uyuşmazlıkta her iki tarafın da tacir olması gerekmekte olup, somut olayda ise davacı tüketici konumunda olduğundan sadece davalının ticari defter ve kayıtları incelenerek karar verilmesi yerinde değildir.

4. Bununla birlikte Mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamında davalıya ait ticari defter ve belgeler de incelenmek suretiyle alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen taraflar arasında düzenlenen sözleşmeler ve Mahkemeye sunulan senet asıllarının dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır.

5. Hal böyle olunca Mahkemece, taraflar arasında imzalanan tüm sözleşmeler ve davacının Mahkemeye teslim ettiği senet asılları da değerlendirilmek suretiyle sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

1. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine,

2. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,

1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde düzeltme yolu açık olmak üzere,

17.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan              Üye                 Üye                       Üye                   Üye
Battal Yılmaz      Filiz Pınarcı     Dr. Adem Aslan    Hikmet Kanık     Ferhan Temel