KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

SOMUT OLAYDA HER İKİ İMZA DA ŞİRKETİN KAŞELERİNİN ÜZERİNDE OLDUĞUNDAN BU İMZALAR TEMSİL OLUNAN ŞİRKET ADINA ATILMIŞTIR.

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2021/12-605 
KARAR NO   : 2022/1821

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                          :
 Ankara 10. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                                    : 10/02/2021
NUMARASI                            : 2020/579 - 2021/47
DAVACILAR/(BORÇLULAR) : 1- A.T. 
                                                  2- H.-S. Damper ve Hidrolik Mak. San. ve Tic. A.Ş. vekilleri Av. H.D.
DAVALI/(ALACAKLI)              : D. Metal Boru Profil San. ve Tic. A.Ş. vekili Av. E.Ç.

1. Taraflar arasındaki “borca itiraz” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Ankara 10. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen takibin iptaline ilişkin karar borçlu Ali T. vekili ile alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı borçlu Ali T. vekili ile alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlular İstemi:

4. Borçlular vekili itiraz dilekçesinde; müvekkilleri aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte, müvekkili Ali T.'ın takibe dayanak bonoyu şirketi temsilen imzaladığından şahsi sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkili şirket yönünden işlemiş ve işleyecek faize itiraz ettiğini belirterek müvekkili Ali T. yönünden icra takibinin iptaline ve takibe konu alacağın asgari %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, müvekkili şirket yönünden 233,90 TL işlemiş faizin iptaline ve asıl alacak için talep edilen yıllık %13,75 faiz oranının TCMB tarafından bildirilen %11 olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı Cevabı:

5. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; borçlu Ali T.'ın imzasına itiraz etmediğini, senet üzerine atılan ikinci imzanın aval sayılacağını ve borçlunun şahsen sorumlu olduğunu, faiz taleplerinde de hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek itirazın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Ankara 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 23.10.2013 tarihli ve 2013/958 E., 2013/1038 K. sayılı kararı ile; icra takibine dayanak senet üzerinde iki şirket kaşesi ve kaşe üzerine atılı iki imza bulunduğu, borçlu Ali T.'ın şirket yetkilisi olduğu ve şirket kaşesi üzerine atılan imzaya itiraz etmediği, şirket kaşesi üzerine Ali T.'ın yetkili sıfatı ile imza attığı, iki imzanın varlığının Ali T.'ın sorumlu olacağı anlamına gelmediği, takibe dayanak senede yönelik işlemiş faiz talebinde ve faiz oranında her hangi bir usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle, davanın (itirazın) Ali T. yönünden kabulü ile Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2013/11400 E. sayılı takip dosyasında Ali T. adına girişilen takibin iptaline, koşulları gerçekleşmediğinden inkâr tazminatı takdirine yer olmadığına, şirkete yönelik şikâyetin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu Ali T. vekili ve alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 25.03.2014 tarihli ve 2014/5764 E., 2014/8519 K. sayılı kararı ile;

“… 1- Borçlu Ali T.'ın temyiz itirazlarının incelenmesinde:

İİK'nun 169/a-6. maddesine göre; "Borçlunun itirazının icra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere; takip muvakkaten durdurulmuş ise bu itirazın reddi halinde borçlu, diğer tarafın isteği üzerine takip konusu alacağın (Değişik ibare: 02/07/2012-6352 S.K./34.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir."            

Somut olayda borçlu, takip konusu bonoyu, keşideci H.-S. Damper ve Hidrolik Mak San. Tic A.Ş. yetkili temsilcisi olarak imzaladığını ve şahsi bir borcu olmadığını itirazen ileri sürmüştür.

Borçlunun yukarıda özetlenen nitelikteki itirazı İİK'nun 169 ve 169/a maddeleri kapsamında borca itiraz olup, itiraz kabul edildiğine göre, mahkemece aynı Kanun'un 169/a-6. maddesi uyarınca borçlu lehine icra inkar tazminatına hükmetmek gerekirken, bu konudaki istemin reddine karar verilmesi isabetsizdir.

2- Alacaklının temyiz itirazlarına gelince:

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de

Borca itiraz hakkında İİK'nun 169/a maddesinin uygulanması gerekmekte olup, anılan maddenin 5. fıkrasında “İtirazın kabulü kararı ile takip durur” hükmü yer almaktadır. Mahkemece, borçlu Ali T.'ın borca itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca takibin durdurulması yerine, iptali yönünde hüküm tesisi de doğru bulunmamıştır…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Direnme Kararı:

 9. Ankara 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 04.02.2015 tarihli ve 2015/19 E., 2015/49 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçenin yanında, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) göre borçlu imzası bononun zorunlu unsurlarından olup, borçlunun sorumluluğu için tek bir imza atmasının yeterli olduğu, Yargıtayın son zamanlarda değişen içtihatları nedeni ile şirket yetkilisi tarafından atılan ikinci imzadan ötürü şirket yetkilisinin şahsi olarak sorumlu olmayacağının düşünüldüğü, hakkaniyete uygun olması nedeni ile Yargıtayın son içtihatları çerçevesinde Ali T.'ın sorumlu olmayacağı sonucuna varıldığı, Ali T.'ın itirazı üzerine takibin teminatsız durdurulduğu, durma kararı nedeniyle Ali T. hiç bir şekilde takipten ötürü zarara uğramadığından Ali T. lehine inkâr tazminatına hükmedilmesinin adalet duygusunu inciteceği, alacaklının süre gelen uygulamaları da dikkate alarak ikinci imzadan ötürü takip başlattığı, Yargıtayın değişen uygulamaları nedeniyle Ali T.'ın sorumluluğuna gidilmediği ve alacaklının kötü niyetli takip başlatmadığının açık olduğu, alacaklının alacağını tahsil edemediği gibi alacaklıya bono tutarının %20’si olan 62.090,08 TL'yi inkâr tazminatı olarak ödetmenin adalet duygusu ile bağdaşmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Birinci Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde borçlu Ali T. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı:

11. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca 09.04.2019 tarihli ve 2017/12-719 E., 2019/428 K. sayılı kararı ile;

“… Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmekte olup, bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.12.2017 tarihli ve 2017/8-1616 E., 2017/1707 K., 05.04.2017 tarihli ve 2017/19-909 E. 2017/622 K., 14.05.2014 tarihli ve 2013/9-1989 E., 2014/657 K., 05.10.2011 tarihli ve 2011/20-607 E.-604 K., 10.10.2012 tarihli ve 2012/9-851 E., 2012/705 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.

Bu nedenle yerel mahkemece direnme kararı verilmesi sırasında, önceki kararın hüküm fıkrasında yer alan ve temyiz edilmeyen kısım yönünden kesinleştiği belirtilerek karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğinden, bu hâliyle yerel mahkeme kararı yukarıda açıklanan ilkelere uygun olmayıp, ortada usulünce oluşturulmuş bir direnme kararının bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Hâl böyle olunca, mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 ve 298’inci maddeleri gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden sair temyiz itirazları incelenmeksizin direnme kararının usule ilişkin bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile direnme kararının usulden bozulmasına, bozma nedenine göre işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İkinci Direnme Kararı:

12. Ankara 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 10.02.2021 tarihli ve 2020/579 E., 2021/47 K. sayılı kararı ile; Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına uyulmasından sonra önceki gerekçe ile direnme kararı verilmiştir.

İkinci Direnme Kararının Temyizi :

13. Direnme kararı süresi içinde borçlu Ali T. vekili ile alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra takibine dayanak bonoyu düzenleyen şirketi temsilen imzaladığını ileri süren borçlunun, itirazının kabulü hâlinde alacaklı aleyhine kötü niyet tazminata hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A. Borçlu Ali T. vekilinin temyizi yönünden;

15. Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte borca itirazın düzenlendiği 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) “İtirazın İncelenmesi” başlıklı 169/a maddesinin 1. fıkrası;

“İcra mahkemesi hakimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hakim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hakimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir.” hükmünü içermekte;

Kötü niyet tazminatına ilişkin 6. fıkrasında ise:

“Borçlunun itirazının icra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere; takip muvakkaten durdurulmuş ise bu itirazın reddi halinde borçlu, diğer tarafın isteği üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar.” düzenlemesi yer almaktadır.

16. Bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki İİK'nın 169/a-6. maddesi gereğince borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için öncelikle itirazın “borcun olmadığı”, “itfa veya imhal edildiği” iddialarına dayalı olarak, esasa ilişkin nedenlerle kabul edilmesi; ardından da alacaklının takibinde kötü niyetli veya ağır kusurlu olması gerekir.

17. Borçlunun itirazının esasa ilişkin nedenlerle kabulüne karar veren icra mahkemesi, borçlunun talebi üzerine, aynı karar ile kötü niyeti veya kast veya ağır ihmali bulunan alacaklıyı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum eder. Burada kötü niyet ve ağır kusurun bir arada bulunması şart olmayıp, ikisinden birisinin bulunması yeterlidir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 794).

18. Bu aşamada belirtmek gerekir ki takibe dayanak bononun borçlusunun tüzel kişi olması hâlinde, yetki belgesinde tüzel kişiyi temsile yetkili şahısların bonoyu imzalamış olmasına ve usulünce kaşe basılmış olmasına dikkat edilmelidir. Bu durumda, bonodan doğan sorumluluk doğrudan doğruya temsil edilen tüzel kişiye ait olur. Yetkisiz imza hâlinin düzenlendiği TTK’nın 778. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bonolarda da uygulanması gereken aynı Kanun’un 678. maddesi “Temsile yetkili olmadığı hâlde bir kişinin temsilcisi sıfatıyla bir poliçeye imzasını koyan kişi, o poliçeden dolayı bizzat sorumludur; bu poliçeyi ödediği takdirde, temsil olunduğu kabul edilen kişinin haiz olabileceği haklara sahip olur. Yetkisini aşan temsilci için de hüküm böyledir.” şeklindedir.

19. Diğer taraftan avale ilişkin hükümler TTK’nın 778. maddesinin 3. fıkrası gereğince bonolar hakkında da uygulanır. TTK’nın 776. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi ile aynı Kanun’un 778. maddesinin atfı ile uygulanması gereken TTK’nın 701. maddesi birlikte değerlendirildiğinde bononun geçerli olması için tek imza yeterlidir ve senet ön yüzüne atılan ikinci imza aval şerhi sayılır. Ne var ki, poliçenin ön yüzüne düzenleyen tarafından iki imza atılmış olsa dahi, bu imzalar TTK’nın 700. maddesine göre aval olarak kabul edilemez. Ancak, keşideciden başka bir kişi tarafından aval veya benzeri sözler kullanılarak imzalanmışsa aval olarak sayılır.

20. Somut olayda ise; alacaklı vekili tarafından borçlular Ali T. ve H.-S. Damper ve Hidrolik Makinaları San. ve Tic. A.Ş. aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılmıştır. Borçlular vekili yasal süresinde icra mahkemesine başvurarak borçlu Ali T.’ın senedi şirketi temsilen imzaladığını, şahsi sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek borca itiraz etmiş ve alacağın asgari %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

21. Kazan Noterliğinin 08727 yevmiye numaralı ve 07.09.2005 tarihli imza sirkülerine göre, şirket adına yapılacak bilumum muamele ve akitlerde şirketi temsil etmek üzere yönetim kurulu üyelerine birinci derecede imza yetkisi verilmiştir. Şirket tarafından ve şirket adına düzenlenecek bütün belgelerin ve akdolunacak sözleşmelerin ve diğer bütün hukukî muamelelerin ve şirket adına menkul ve gayrimenkul alım ve satımında ve her türlü ahzu kabza işlemlerinde imzaların muteber olabilmesi için bunların şirketin resmî unvanı altında yönetim kurulu başkanı Ali T.’ın münferit ve tek imzası ile veya temsile yetkili üyelerden Yılmaz Şafak K. ile Efkan T.'ın müşterek imzasının bulunmasına karar verilmiştir.

22. Takibe dayanak bononun düzenleyen kısmında H.-S. Damper ve Hidrolik Makinaları San. ve Tic. A.Ş.’nin iki adet kaşesi bulunmaktadır. Borçlu Ali T. tarafından atılan her iki imza da şirketin kaşelerinin üzerinde olduğundan ilk derece mahkemesince de kabul edildiği üzere bu imzalar temsilcisi olduğu şirket adına atılmış olup, aval söz konusu değildir.

23. Alacaklı takibe dayanak bononun lehtarı olup, gerekli dikkat ve özeni göstermeden borçlu şirket ile birlikte Ali T. aleyhine başlattığı takipte ağır kusurludur. Bu durumda şahsen sorumluluğu bulunmadığından itirazı esasa ilişkin nedenlerle kabul edilen Ali T. lehine İİK’nın 169/a-6. maddesi uyarınca icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekir.

24. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

B. Alacaklı vekilinin temyizi yönünden;

25. İcra ve İflas Kanunu’nun 169/a maddesinin 5. fıkrası uyarınca borca itirazın kabulü kararı ile takip durur.

26. O hâlde borçlunun borca itirazının kabulü ile İİK’nın 169/a maddesinin 5. fıkrası uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmelidir.

27. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Borçlu Ali T. vekilinin temyiz itirazlarının (A) bendinde (§ 15-24) açıklanan nedenlerle, alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının (B) bendinde (§ 25- 27) açıklanan nedenlerle kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.