SOMUT OLAYDA İYİ NİYET KURALLARI GEREĞİNCE KEFALET SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN TBK 583 HÜKMÜNDEKİ ŞEKİL ŞARTLARI AYKIRILIĞINA DAYANILAMAZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/(19)11-356
KARAR NO : 2022/1160
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 30/10/2019
NUMARASI : 2019/177 - 2019/639
DAVACI : T.G. Bankası A.Ş. vekili Av. S.A.
DAVALI : A.T. vekili Av. H.D.
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili banka ile dava dışı G. Makina Ltd. Şti. arasındaki genel kredi sözleşmesini davalı Adem T.’nun müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine asıl borçlu ve davalı kefil ile dava dışı diğer kefil İsmail T. aleyhine Konya 5. İcra Müdürlüğünün 2014/62.9 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibine davalı tarafından itirazda bulunulması nedeniyle davalı hakkındaki icra takibinin durduğunu ileri sürerek davalının haksız itirazının iptali ile icra takibinin devamına ve davalı aleyhine alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili süresinde cevap dilekçesi sunmamış, 08.01.2015 havale tarihli beyan dilekçesinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 583 ve devamı maddeleri gereğince kredi sözleşmesine kefalet ile ilgili şekil şartlarının eksik olması nedeniyle müvekkilinin kefaletinin kesin hükümsüz olduğunu, zira kefalet sözleşmesindeki tarihin, kefalet miktarının, kefalet türünün belirtildiği kısımların müvekkilinin eli ürünü olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.03.2016 tarihli ve 2014/1210 E., 2016/206 K.sayılı kararı ile; 25.11.2015 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre, genel kredi sözleşmesinin kefalet ile ilgili 21. sayfasındaki 26.04.2013 şeklindeki kefalet tarihi, 400.000 TL şeklindeki kefalet tutarı ve kefilin adı-soyadı ve adresi bölümlerindeki yazıların davalının eli ürünü olmadığı, her ne kadar kefalet sözleşmesinde kefalet tarihi ve kefalet tutarı ile ilgili kısımları kefilin kendi el yazısı ile yazması Kanun’un aradığı şekil şartı ise de, takip ve dava konusu borcun kredi sözleşmesindeki 300.000 TL’lik limitin çok altında olduğu gibi davalının da kendi el yazısı ile sözleşmeye müteselsil kefil olduğunu kabul ettiği, sözleşmenin başlangıcında tarih ve limit bulunduğundan dava dışı asıl borçlu şirketin ortağı ile yöneticisi olan davalının şekil şartına sığınarak kefalet sözleşmesinin hükümsüzlüğünü dile getirmesinin iyi niyet kurallarına aykırı olacağı, Kanun kötü niyeti korumayacağından davalının şekil şartlarına yönelik savunmasına itibar edilmeyerek davalının kefaletinin hukuken geçerli olduğunun kabulü gerektiği, icra takibine konu borç ve fer’ileri yönünden (rakam olarak) davalı tarafın bir itirazı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, Konya 5. İcra Müdürlüğünün 2014/62.9 E. sayılı dosyasındaki davalının itirazının iptali ile icra takibinin kaldığı yerden devamına, kabul edilen 20.182,89TL’nin %20’si oranındaki 4.036,58TL icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 11.04.2017 tarihli ve 2016/9549 E., 2017/2962 K. sayılı kararı ile;
“… Dava genel kredi sözleşmesinden doğan alacağın kefaleti bulunan davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK 583.maddesinde kefaletin şekil yönünden geçerlilik şartları sayılmıştır. Buna göre ''kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini kendi kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi'' şarttır. Yanlar arasındaki 26.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesindeki davalı adına atılan kefalet imzasının geçerli olup olmadığının tespiti için yasanın aradığı şartlar yönünden inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış mahkeme kararının bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.10.2019 tarihli ve 2019/177 E., 2019/639 K. sayılı kararıile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 26.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı adına atılan kefalet imzasının geçerli olup olmadığının tespiti için TBK’nın 583. maddesinde belirtilen şartlar yönünden inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Eldeki dava; genel kredi sözleşmesine kefaletten kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılmış icra takibine yönelik itirazın iptali davası olup, mahkemece 25.11.2015 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre, genel kredi sözleşmesinin kefalet ile ilgili 21. sayfasındaki 26.04.2013 şeklindeki kefalet tarihi, 400.000 TL şeklindeki kefalet tutarı ve kefilin adı-soyadı ve adresi bölümlerindeki yazıların davalının eli ürünü olmadıkları, her ne kadar kefalet sözleşmesinde kefalet tarihi ve kefalet tutarı ile ilgili kısımları kefilin kendi el yazısı ile yazması Kanun’un aradığı şekil şartı ise de, takip ve dava konusu borcun kredi sözleşmesindeki 300.000 TL’lik limitin çok altında olduğu gibi davalı kendi el yazısı ile sözleşmeye müteselsil kefil olduğunu kabul ettiğinden ve sözleşmenin başlangıcında tarih ve limit bulunduğundan dava dışı asıl borçlu şirketin ortağı ile yöneticisi olan davalının şekil şartına sığınarak kefalet sözleşmesinin hükümsüzlüğünü dile getirmesinin iyi niyet kurallarına aykırı olacağı ve Kanun kötü niyeti korumayacağından davalının şekil şartlarına yönelik savunmasına itibar edilmeyerek davalının kefaletinin hukuken geçerli olduğunun kabulü gerektiği ve icra takibine konu borç ve fer’ileri yönünden (rakam olarak) davalı tarafın bir itirazı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
13. Kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine, karar Özel Dairece TBK’nın 583. maddesi belirtilmek suretiyle, taraflar arasındaki 26.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesindeki davalı adına atılan kefalet imzasının geçerli olup olmadığının tespiti için yasanın aradığı şartlar yönünden inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı belirtilerek bozulmuştur.
14. Halbuki mahkemece bu hususta bozmadan önce gerekli inceleme ve araştırma yapılmış, davalının iyi niyet kuralları gereğince kefalet sözleşmesine ilişkin olarak TBK’nın 583. maddesindeki şekil şartlarına aykırılığa dayanamayacağından bahisle davanın kabulüne karar vermiştir.
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; TBK’nın 583. maddesinde belirtilen şekil şartları geçerlilik şartı olduğundan mahkemece mutlak surette uyulması gerektiği belirtilerek direnme kararının bozulması gerektiği yönünde görüş bildirilmiş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
16. Hâl böyle olunca, mahkemece bozmadan önce TBK’nın 583. maddesi kapsamında gerekli araştırmalar yapılarak bu madde kapsamında değerlendirme yapıldığından, bu bakımdan direnme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmayıp, direnme kararı bu yönüyle yerindedir.
17. Ne var ki, mahkemenin bu inceleme ve değerlendirmeleri Özel Daire tarafından incelenip, değerlendirilmemiş; bozma eksik araştırma temeline dayandırılmıştır.
18. O hâlde, mahkemece TBK’nın 583. maddesinde belirtilen şekil şartları açısından yapılan inceleme ve değerlendirme yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Mahkemece TBK’nın 583. maddesindeki şekil şartları bakımından yapılan inceleme ve değerlendirmelerin incelenmesi için direnme kararı uygun bulunduğundan, daha önce incelenmemiş olan bu husus çerçevesinde temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.09.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 16’sı DİRENME UYGUN DAİREYE, 3’ü ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.
SOMUT OLAYDA İYİ NİYET KURALLARI GEREĞİNCE KEFALET SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN TBK 583 HÜKMÜNDEKİ ŞEKİL ŞARTLARI AYKIRILIĞINA DAYANILAMAZ.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/(19)11-356
KARAR NO : 2022/1160
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 30/10/2019
NUMARASI : 2019/177 - 2019/639
DAVACI : T.G. Bankası A.Ş. vekili Av. S.A.
DAVALI : A.T. vekili Av. H.D.
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili banka ile dava dışı G. Makina Ltd. Şti. arasındaki genel kredi sözleşmesini davalı Adem T.’nun müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine asıl borçlu ve davalı kefil ile dava dışı diğer kefil İsmail T. aleyhine Konya 5. İcra Müdürlüğünün 2014/62.9 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibine davalı tarafından itirazda bulunulması nedeniyle davalı hakkındaki icra takibinin durduğunu ileri sürerek davalının haksız itirazının iptali ile icra takibinin devamına ve davalı aleyhine alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili süresinde cevap dilekçesi sunmamış, 08.01.2015 havale tarihli beyan dilekçesinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 583 ve devamı maddeleri gereğince kredi sözleşmesine kefalet ile ilgili şekil şartlarının eksik olması nedeniyle müvekkilinin kefaletinin kesin hükümsüz olduğunu, zira kefalet sözleşmesindeki tarihin, kefalet miktarının, kefalet türünün belirtildiği kısımların müvekkilinin eli ürünü olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.03.2016 tarihli ve 2014/1210 E., 2016/206 K.sayılı kararı ile; 25.11.2015 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre, genel kredi sözleşmesinin kefalet ile ilgili 21. sayfasındaki 26.04.2013 şeklindeki kefalet tarihi, 400.000 TL şeklindeki kefalet tutarı ve kefilin adı-soyadı ve adresi bölümlerindeki yazıların davalının eli ürünü olmadığı, her ne kadar kefalet sözleşmesinde kefalet tarihi ve kefalet tutarı ile ilgili kısımları kefilin kendi el yazısı ile yazması Kanun’un aradığı şekil şartı ise de, takip ve dava konusu borcun kredi sözleşmesindeki 300.000 TL’lik limitin çok altında olduğu gibi davalının da kendi el yazısı ile sözleşmeye müteselsil kefil olduğunu kabul ettiği, sözleşmenin başlangıcında tarih ve limit bulunduğundan dava dışı asıl borçlu şirketin ortağı ile yöneticisi olan davalının şekil şartına sığınarak kefalet sözleşmesinin hükümsüzlüğünü dile getirmesinin iyi niyet kurallarına aykırı olacağı, Kanun kötü niyeti korumayacağından davalının şekil şartlarına yönelik savunmasına itibar edilmeyerek davalının kefaletinin hukuken geçerli olduğunun kabulü gerektiği, icra takibine konu borç ve fer’ileri yönünden (rakam olarak) davalı tarafın bir itirazı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, Konya 5. İcra Müdürlüğünün 2014/62.9 E. sayılı dosyasındaki davalının itirazının iptali ile icra takibinin kaldığı yerden devamına, kabul edilen 20.182,89TL’nin %20’si oranındaki 4.036,58TL icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 11.04.2017 tarihli ve 2016/9549 E., 2017/2962 K. sayılı kararı ile;
“… Dava genel kredi sözleşmesinden doğan alacağın kefaleti bulunan davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK 583.maddesinde kefaletin şekil yönünden geçerlilik şartları sayılmıştır. Buna göre ''kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini kendi kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi'' şarttır. Yanlar arasındaki 26.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesindeki davalı adına atılan kefalet imzasının geçerli olup olmadığının tespiti için yasanın aradığı şartlar yönünden inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış mahkeme kararının bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.10.2019 tarihli ve 2019/177 E., 2019/639 K. sayılı kararıile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 26.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı adına atılan kefalet imzasının geçerli olup olmadığının tespiti için TBK’nın 583. maddesinde belirtilen şartlar yönünden inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Eldeki dava; genel kredi sözleşmesine kefaletten kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılmış icra takibine yönelik itirazın iptali davası olup, mahkemece 25.11.2015 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre, genel kredi sözleşmesinin kefalet ile ilgili 21. sayfasındaki 26.04.2013 şeklindeki kefalet tarihi, 400.000 TL şeklindeki kefalet tutarı ve kefilin adı-soyadı ve adresi bölümlerindeki yazıların davalının eli ürünü olmadıkları, her ne kadar kefalet sözleşmesinde kefalet tarihi ve kefalet tutarı ile ilgili kısımları kefilin kendi el yazısı ile yazması Kanun’un aradığı şekil şartı ise de, takip ve dava konusu borcun kredi sözleşmesindeki 300.000 TL’lik limitin çok altında olduğu gibi davalı kendi el yazısı ile sözleşmeye müteselsil kefil olduğunu kabul ettiğinden ve sözleşmenin başlangıcında tarih ve limit bulunduğundan dava dışı asıl borçlu şirketin ortağı ile yöneticisi olan davalının şekil şartına sığınarak kefalet sözleşmesinin hükümsüzlüğünü dile getirmesinin iyi niyet kurallarına aykırı olacağı ve Kanun kötü niyeti korumayacağından davalının şekil şartlarına yönelik savunmasına itibar edilmeyerek davalının kefaletinin hukuken geçerli olduğunun kabulü gerektiği ve icra takibine konu borç ve fer’ileri yönünden (rakam olarak) davalı tarafın bir itirazı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
13. Kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine, karar Özel Dairece TBK’nın 583. maddesi belirtilmek suretiyle, taraflar arasındaki 26.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesindeki davalı adına atılan kefalet imzasının geçerli olup olmadığının tespiti için yasanın aradığı şartlar yönünden inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı belirtilerek bozulmuştur.
14. Halbuki mahkemece bu hususta bozmadan önce gerekli inceleme ve araştırma yapılmış, davalının iyi niyet kuralları gereğince kefalet sözleşmesine ilişkin olarak TBK’nın 583. maddesindeki şekil şartlarına aykırılığa dayanamayacağından bahisle davanın kabulüne karar vermiştir.
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; TBK’nın 583. maddesinde belirtilen şekil şartları geçerlilik şartı olduğundan mahkemece mutlak surette uyulması gerektiği belirtilerek direnme kararının bozulması gerektiği yönünde görüş bildirilmiş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
16. Hâl böyle olunca, mahkemece bozmadan önce TBK’nın 583. maddesi kapsamında gerekli araştırmalar yapılarak bu madde kapsamında değerlendirme yapıldığından, bu bakımdan direnme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmayıp, direnme kararı bu yönüyle yerindedir.
17. Ne var ki, mahkemenin bu inceleme ve değerlendirmeleri Özel Daire tarafından incelenip, değerlendirilmemiş; bozma eksik araştırma temeline dayandırılmıştır.
18. O hâlde, mahkemece TBK’nın 583. maddesinde belirtilen şekil şartları açısından yapılan inceleme ve değerlendirme yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Mahkemece TBK’nın 583. maddesindeki şekil şartları bakımından yapılan inceleme ve değerlendirmelerin incelenmesi için direnme kararı uygun bulunduğundan, daha önce incelenmemiş olan bu husus çerçevesinde temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.09.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 16’sı DİRENME UYGUN DAİREYE, 3’ü ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.