SOYBAĞI VE MİRAS HUKUKUNU İLGİLENDİREN NÜFUS DAVALARINDA İSPAT İÇİN SUNULAN DELİLLERLE YETİNİLMEYİP KİMLİKLENDİRME İÇİN DNA TESTİ YAPILMASI ZORUNLUDUR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2022/2-683
Karar No : 2023/832
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 23.03.2022
SAYISI : 2022/343 E., 2022/664 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 13.12.2021 tarihli ve 2021/5849 Esas,
2021/9441 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki nüfus kaydının düzeltilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın bir kısım davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı Nüfus Müdürlüğü tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı Nüfus Müdürlüğü temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı 30.01.2019 tarihli dava dilekçesinde; babaları Niyazi K. ile anneleri (ölü) Berrah K.'nın 1972 yılında evlendiklerini, bu evlilikten ortak dört çocuklarının olduğunu, ancak babalarının başka bir kadından olma davalı Mustafa K.'nın dünyaya geldiğini, bu çocuğun da nüfusta kendi annesinin üzerine kayıt edildiğini ileri sürerek Mustafa K.'nın nesebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ve ilgili Nüfus Müdürlüğü tarafından davaya cevap verilmemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03.03.2020 tarihli ve 2019/113 Esas, 2020/122 Karar sayılı kararı ile; davanın nüfus kütüğünde anne kaydının düzeltilmesi istemine ilişkin olduğu, sonucu itibariyle miras hukukunu yakından ilgilendirmesi nedeniyle verilecek karardan etkilenecek olan kişilerin davalı sıfatı ile davaya katılmaları gerektiği, bu kapsamda taraf teşkilinin sağlanması için davacıya iki kez "davalının öz annesi olduğunu iddia ettiği kişiyi" davaya dâhil etmek üzere kesin süre verildiği, verilen süre içerisinde davaya dahil edilmediği takdirde davanın usulden reddine karar verileceği hususunda gerekli ihtarın yapılmasına rağmen davacının, davalının öz annesi olduğunu iddia ettiği kişiyi davaya dahil etmediği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davacılar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 22.09.2020 tarihli ve 2020/1230 Esas, 2020/1268 Karar sayılı kararı ile; 4721 sayılı Kanun’un 282 nci maddesine göre çocuk ile ana arasında soybağının doğumla kurulacağının düzenleme altına alındığı, çünkü çocuğu doğuran kadının ana olduğu, dolayısıyla herhangi bir sebeple çocuğun kendisini doğuran kadının dışında bir başka kadının nüfus kütüğüne yazılmış olması hâlinde çocuk ile kadın arasında soybağı kurulduğu anlamına gelmeyeceği, aynı Kanun’un 36 ncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre kişisel durumun bu amaçla tutulan resmî sicil ile belirleneceğinin hüküm altına alındığı, nüfus kütüklerinde doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi için mahkemeden karar alınmasının zorunlu olduğu, zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davaların her türlü delil ile ispatlanabileceği, çünkü bu davalarda nüfus kaydının gerçek durumu yansıtmadığı gibi baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesinin söz konusu olduğu, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden ise davacının annesi Berrah ile babası Niyazi'nin 02.11.1972 tarihinde evlendikleri, davalının 24.07.1973 tarihinde baba Niyazi'nin beyanı üzerine 01.01.1966 doğumlu olarak nüfusa kaydedildiği, aynı tarihte yine Ertuğrul'un da 14.07.1973 doğumlu olarak kaydının yapıldığı, daha sonra sırasıyla Zeynel, Arzu ve Esra'nın da Niyazi ile Berrah'ın çocukları olarak nüfusa kayıt ettirildikleri, somut olayda davalı Mustafa’nın gerçekte annesinin kim olduğunun kayıt annesi olarak görünen Berrah’ın çocuğu olmadığı yönündeki iddia karşısında önem taşımadığı, diğer bir ifadeyle davalı Mustafa’nın gerçek annesinin kim olduğu yönündeki ispat külfetinin davacıya yüklenemeyeceği, aynı şekilde gerçek annenin belli olmamasının hatalı oluşturulan nüfus kaydının düzeltilmesine engel olmayacağı, davanın kabulü hâlinde Mustafa'nın annesi olarak görünen Berrah'ın nüfus sicilinden silinerek anne bakımından nüfus kütüğündeki bağın ortadan kalkacağı ve babası Niyazi hanesinde anne bağı olmadan kaydının devam edeceği, gerçek annenin kim olduğunun tespitinin eldeki davanın konusu olmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak dosya kapsamı itibariyle iddianın ispat edildiği gerekçesiyle davalı Mustafa’nın Berrah’ın çocuğu olmadığının tespitine ve Berrah K. üzerindeki kaydın iptaline karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde ilgili Nüfus Müdürlüğü temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... Davacılar dava dilekçesinde, davalı Mustafa K.'nın babalarının başka bir kadınla ilişkisinden olma çocuğu olduğu halde kendi annelerinin nüfusuna kaydedildiğini, bu yanlış nüfus kaydının düzeltilmesini talep etmişler; ilk derece mahkemesince, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacı tarafın istinaf kanun yoluna başvurması üzerine bölge adliye mahkemesince yapılan inceleme sonucunda; davacının istinaf talebinin davacı tanıklarının davacının babası Niyazi'nin iki evli olup davalı Mustafa'nın gayrı resmi eşinden olduğunu kanaat verici olarak açıklamış oldukları ve anne olarak görünen Berrah'ın yaklaşık 13 yaşındayken çocuk doğurmuş olması olağan hayat deneylerine aykırı olması nedeniyle istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile davalı Mustafa K.'nın annesinin Berrah K. olmadığının tespiti ile davalının annesi Berrah K. üzerindeki kaydının iptaline karar verilmiştir.Karar davalı nüfus müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106.maddesinde, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının veya yokluğunun tespit davası yolu ile mahkemeden istenebileceği, Türk Medeni Kanunu'nun 30. maddesinin 2. fıkrasında ise, nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durumun her türlü kayıtla ispat edileceği, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu 36.maddesinin 1/c bendine göre ise tespit davalarının, kaydın iptali veya düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil edeceği hükmünü içermektedir. Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi ve nüfus kayıtlarına yönelik tespit davaları kamu düzeni ile yakından ilgili olduğundan, mahkemelerin hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunmaktadır. Bu bakımdan hakim re'sen araştırma ilkesinin sonucu olarak kendiliğinden delil toplama yetkisine sahiptir.
Somut olayda, davalı Mustafa'nın annesinin Berrah olmadığı ileri sürüldüğüne göre, mahkemece, somut olaydaki iddia ile ilgili olarak tarafların toplanan delilleri ile birlikte DNA testi de yaptırılması ve DNA testi sonucu da gözetilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar vermesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir..."
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tanık beyanlarına göre davacıların babası olan Niyazi'nin iki evli olduğu ve davalının gayrı resmî eşinden doğduğunun anlaşıldığı, davalının da 30.04.2019 tarihli duruşmada "gerçek annesinin kendisi küçükken öldüğünü, kendisine 53 yıldır Berrah'ın annelik yaptığını ve onu anne bildiğini" beyan ettiği, dosyada mevcut zabıta soruşturmasında "davalının, babası Niyazi'nin gayrı resmî evliliğinden olduğunun" belirlendiği, nüfus kayıtlarının incelenmesinde davalının 01.01.1966 tarihinde, anne olarak görünen Berrah'ın ise 21.11.1952 tarihinde dünyaya geldiği, buna göre Berrah’ın 13 yaşında çocuk doğurmuş olmasının olağan hayat deneyimlerine aykırı olduğu, hâl böyle olunca DNA incelemesi yapılmasına gerek olmadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde ilgili Nüfus Müdürlüğü temsilcisince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
İlgili Nüfus Müdürlüğü temsilcisi temyiz dilekçesinde; nüfus kayıtlarının düzeltilmesi ve nüfus kayıtlarına yönelik tespit davalarının kamu düzeni ile yakından ilgili olduğunu, bu nedenle mahkemelerin hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunduğunu belirterek somut olayda davalı hakkında DNA testi yaptırılarak karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; nüfus kaydının düzeltilmesi amacıyla açılan eldeki davada, derece mahkemelerince toplanan delillerin yeterli olup olmadığı, toplanan delillerin yanında DNA incelemesi yapılmasının da gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 39 uncu maddesi,
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun (TMK) 35 ve 36 ncı maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
2. Anne ile çocuk arasındaki soybağı ilişkisi herhangi bir hükme veya irade açıklamasına gerek bulunmadan doğumla kendiliğinden kurulur. Yanlışlıkla veya bilinçli olarak çocuğun anasının, doğuran kadın yerine başka bir kadının gösterilmesi ve onu doğurmamış olan kadının üzerine kayıt edilmesi hâlinde dahi kayden anne olarak görünen bu kişi ile çocuk arasında bir soybağı ilişkisi kurulmuş olmaz.
3. Bilindiği üzere 4721 sayılı Kanun'un 39 uncu maddesi uyarınca mahkeme kararı olmadıkça, kişisel durum sicilinin hiçbir kaydında düzeltme yapılamaz. 5490 sayılı Kanun'un 46 ncı maddesindeki "yaş, ad, soyadı ve diğer kayıt düzeltme davaları…" ibaresi nazara alındığında, herhangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur. Bu hükme göre, anne adı nüfus kütüğüne gerçeğe aykırı olarak yazılmışsa, bu yanlışlığın düzeltilmesi uygulamadaki ifade ile nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile mümkündür.
3. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35 inci maddesi ile de "Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir" hükmü düzenleme altına alınmıştır. Aynı Kanun’un 36 ncı maddesine göre de; nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır.
4. Eldeki davada; davalı Mustafa K.'nın kayden annesi olarak görünen Berrah tarafından doğurulmadığı ileri sürülerek anne adının düzeltilmesi istemli dava açıldığı, İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesince de dosyada usuli bir eksiklik bulunmadığı ve toplanan delillere göre davanın ispat edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verildiği, Özel Dairenin ise toplanan delillerin yanında DNA incelemesinin de yapılması gerektiği gerekçesiyle hükmü bozduğu anlaşılmaktadır.
5. Bölge Adliye Mahkemesi kararında da isabetli şekilde belirtildiği gibi; davalıyı gerçekte doğuran kadının, kayden annesi olarak görünen kadın olmadığı ileri sürüldüğüne göre, davalının gerçek annesinin kim olduğu hususu uyuşmazlığın çözümüne etkili değildir. Bu tür davalarda davalının gerçek annesinin kim olduğunu ispat yükü davacıya yüklenemeyeceği gibi gerçek annenin belli olmaması da hatalı oluşturulan nüfus kaydının düzeltilmesine engel değildir. Mahkemece davacı iddiası doğrultusunda yapılan yargılama sonunda; davalının annesinin kayden anne olarak görünen kadın olmadığının tespit edilmesi hâlinde nüfus kütüğünde kayıt annesi olarak görünen kişinin nüfus sicilinden çıkartılması yoluyla anne bakımından nüfus kütüğündeki bağ ortadan kalkacak ve baba hanesinde anne bağı olmadan kaydı devam edecektir. Gerçek annenin kim olduğunun tespiti, davalının veya gerçek annenin açacağı dava sonucu belirlenebilecek olup eldeki davanın konusu değildir. Dolayısıyla taraf teşkili sağlanmadığı gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmesi doğru değildir.
6. Kamu düzeni ile ilgili bulunan davalarda hakim, istemle bağlı kalmayarak kendiliğinden yapacağı araştırma ile elde edeceği sonuçlara göre karar vermek zorundadır. Zira nüfus kayıtlarındaki düzeltme istemine ilişkin davalarda mahkemelerin hiç bir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicili oluşturmak zorunluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle hâkim, bu tür davalarda doğru sonucun elde edilmesi için tüm maddi olguları resen araştırmalı, bilimsel çalışmaların ulaştığı bütün olanaklardan yararlanmalıdır.
7. Belirtmek gerekir ki tüm canlılarda genetik kodu içeren DNA konusunda yapılan araştırma ve incelemeler de çağımızın en önemli bilimsel gelişmelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Gen teknolojisinde yaşanan bu gelişmeler, hukuku da kaçınılmaz bir şekilde etkilemiş ve bu teknoloji sayesinde uyuşmazlık konusu olan bazı maddi vakıaların güvenilir şekilde aydınlatılması olanaklı hâle gelmiştir.
8. Günümüz tıp teknolojisi ile
bir bireye ait kalıntılar ile muhtemel aile bireylerinin DNA'sı kıyaslanarak kimliklendirme gerçekleştirilebilmektedir.
9. Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, soybağını ve miras hukukunu ilgilendirmeyen nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda mahkemece tüm delillerin toplanması ve tanıkların dinlenmesinden sonra dahi sonuca ulaşılamaması hâlinde DNA incelemesi yaptırılması gerekirken, soybağı ve miras hukukunu ilgilendiren nüfus davalarında davanın ispatı için sunulan delillerle yetinilmeyip, kimliklendirme için DNA testi yapılması zorunludur.
10. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
11. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Nüfus Müdürlüğü temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
20.09.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
SOYBAĞI VE MİRAS HUKUKUNU İLGİLENDİREN NÜFUS DAVALARINDA İSPAT İÇİN SUNULAN DELİLLERLE YETİNİLMEYİP KİMLİKLENDİRME İÇİN DNA TESTİ YAPILMASI ZORUNLUDUR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2022/2-683
Karar No : 2023/832
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 23.03.2022
SAYISI : 2022/343 E., 2022/664 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 13.12.2021 tarihli ve 2021/5849 Esas,
2021/9441 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki nüfus kaydının düzeltilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın bir kısım davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı Nüfus Müdürlüğü tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı Nüfus Müdürlüğü temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı 30.01.2019 tarihli dava dilekçesinde; babaları Niyazi K. ile anneleri (ölü) Berrah K.'nın 1972 yılında evlendiklerini, bu evlilikten ortak dört çocuklarının olduğunu, ancak babalarının başka bir kadından olma davalı Mustafa K.'nın dünyaya geldiğini, bu çocuğun da nüfusta kendi annesinin üzerine kayıt edildiğini ileri sürerek Mustafa K.'nın nesebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ve ilgili Nüfus Müdürlüğü tarafından davaya cevap verilmemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03.03.2020 tarihli ve 2019/113 Esas, 2020/122 Karar sayılı kararı ile; davanın nüfus kütüğünde anne kaydının düzeltilmesi istemine ilişkin olduğu, sonucu itibariyle miras hukukunu yakından ilgilendirmesi nedeniyle verilecek karardan etkilenecek olan kişilerin davalı sıfatı ile davaya katılmaları gerektiği, bu kapsamda taraf teşkilinin sağlanması için davacıya iki kez "davalının öz annesi olduğunu iddia ettiği kişiyi" davaya dâhil etmek üzere kesin süre verildiği, verilen süre içerisinde davaya dahil edilmediği takdirde davanın usulden reddine karar verileceği hususunda gerekli ihtarın yapılmasına rağmen davacının, davalının öz annesi olduğunu iddia ettiği kişiyi davaya dahil etmediği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davacılar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 22.09.2020 tarihli ve 2020/1230 Esas, 2020/1268 Karar sayılı kararı ile; 4721 sayılı Kanun’un 282 nci maddesine göre çocuk ile ana arasında soybağının doğumla kurulacağının düzenleme altına alındığı, çünkü çocuğu doğuran kadının ana olduğu, dolayısıyla herhangi bir sebeple çocuğun kendisini doğuran kadının dışında bir başka kadının nüfus kütüğüne yazılmış olması hâlinde çocuk ile kadın arasında soybağı kurulduğu anlamına gelmeyeceği, aynı Kanun’un 36 ncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre kişisel durumun bu amaçla tutulan resmî sicil ile belirleneceğinin hüküm altına alındığı, nüfus kütüklerinde doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi için mahkemeden karar alınmasının zorunlu olduğu, zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davaların her türlü delil ile ispatlanabileceği, çünkü bu davalarda nüfus kaydının gerçek durumu yansıtmadığı gibi baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesinin söz konusu olduğu, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden ise davacının annesi Berrah ile babası Niyazi'nin 02.11.1972 tarihinde evlendikleri, davalının 24.07.1973 tarihinde baba Niyazi'nin beyanı üzerine 01.01.1966 doğumlu olarak nüfusa kaydedildiği, aynı tarihte yine Ertuğrul'un da 14.07.1973 doğumlu olarak kaydının yapıldığı, daha sonra sırasıyla Zeynel, Arzu ve Esra'nın da Niyazi ile Berrah'ın çocukları olarak nüfusa kayıt ettirildikleri, somut olayda davalı Mustafa’nın gerçekte annesinin kim olduğunun kayıt annesi olarak görünen Berrah’ın çocuğu olmadığı yönündeki iddia karşısında önem taşımadığı, diğer bir ifadeyle davalı Mustafa’nın gerçek annesinin kim olduğu yönündeki ispat külfetinin davacıya yüklenemeyeceği, aynı şekilde gerçek annenin belli olmamasının hatalı oluşturulan nüfus kaydının düzeltilmesine engel olmayacağı, davanın kabulü hâlinde Mustafa'nın annesi olarak görünen Berrah'ın nüfus sicilinden silinerek anne bakımından nüfus kütüğündeki bağın ortadan kalkacağı ve babası Niyazi hanesinde anne bağı olmadan kaydının devam edeceği, gerçek annenin kim olduğunun tespitinin eldeki davanın konusu olmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak dosya kapsamı itibariyle iddianın ispat edildiği gerekçesiyle davalı Mustafa’nın Berrah’ın çocuğu olmadığının tespitine ve Berrah K. üzerindeki kaydın iptaline karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde ilgili Nüfus Müdürlüğü temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... Davacılar dava dilekçesinde, davalı Mustafa K.'nın babalarının başka bir kadınla ilişkisinden olma çocuğu olduğu halde kendi annelerinin nüfusuna kaydedildiğini, bu yanlış nüfus kaydının düzeltilmesini talep etmişler; ilk derece mahkemesince, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacı tarafın istinaf kanun yoluna başvurması üzerine bölge adliye mahkemesince yapılan inceleme sonucunda; davacının istinaf talebinin davacı tanıklarının davacının babası Niyazi'nin iki evli olup davalı Mustafa'nın gayrı resmi eşinden olduğunu kanaat verici olarak açıklamış oldukları ve anne olarak görünen Berrah'ın yaklaşık 13 yaşındayken çocuk doğurmuş olması olağan hayat deneylerine aykırı olması nedeniyle istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile davalı Mustafa K.'nın annesinin Berrah K. olmadığının tespiti ile davalının annesi Berrah K. üzerindeki kaydının iptaline karar verilmiştir.Karar davalı nüfus müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106.maddesinde, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının veya yokluğunun tespit davası yolu ile mahkemeden istenebileceği, Türk Medeni Kanunu'nun 30. maddesinin 2. fıkrasında ise, nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durumun her türlü kayıtla ispat edileceği, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu 36.maddesinin 1/c bendine göre ise tespit davalarının, kaydın iptali veya düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil edeceği hükmünü içermektedir. Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi ve nüfus kayıtlarına yönelik tespit davaları kamu düzeni ile yakından ilgili olduğundan, mahkemelerin hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunmaktadır. Bu bakımdan hakim re'sen araştırma ilkesinin sonucu olarak kendiliğinden delil toplama yetkisine sahiptir.
Somut olayda, davalı Mustafa'nın annesinin Berrah olmadığı ileri sürüldüğüne göre, mahkemece, somut olaydaki iddia ile ilgili olarak tarafların toplanan delilleri ile birlikte DNA testi de yaptırılması ve DNA testi sonucu da gözetilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar vermesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir..."
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tanık beyanlarına göre davacıların babası olan Niyazi'nin iki evli olduğu ve davalının gayrı resmî eşinden doğduğunun anlaşıldığı, davalının da 30.04.2019 tarihli duruşmada "gerçek annesinin kendisi küçükken öldüğünü, kendisine 53 yıldır Berrah'ın annelik yaptığını ve onu anne bildiğini" beyan ettiği, dosyada mevcut zabıta soruşturmasında "davalının, babası Niyazi'nin gayrı resmî evliliğinden olduğunun" belirlendiği, nüfus kayıtlarının incelenmesinde davalının 01.01.1966 tarihinde, anne olarak görünen Berrah'ın ise 21.11.1952 tarihinde dünyaya geldiği, buna göre Berrah’ın 13 yaşında çocuk doğurmuş olmasının olağan hayat deneyimlerine aykırı olduğu, hâl böyle olunca DNA incelemesi yapılmasına gerek olmadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde ilgili Nüfus Müdürlüğü temsilcisince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
İlgili Nüfus Müdürlüğü temsilcisi temyiz dilekçesinde; nüfus kayıtlarının düzeltilmesi ve nüfus kayıtlarına yönelik tespit davalarının kamu düzeni ile yakından ilgili olduğunu, bu nedenle mahkemelerin hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunduğunu belirterek somut olayda davalı hakkında DNA testi yaptırılarak karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; nüfus kaydının düzeltilmesi amacıyla açılan eldeki davada, derece mahkemelerince toplanan delillerin yeterli olup olmadığı, toplanan delillerin yanında DNA incelemesi yapılmasının da gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 39 uncu maddesi,
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun (TMK) 35 ve 36 ncı maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
2. Anne ile çocuk arasındaki soybağı ilişkisi herhangi bir hükme veya irade açıklamasına gerek bulunmadan doğumla kendiliğinden kurulur. Yanlışlıkla veya bilinçli olarak çocuğun anasının, doğuran kadın yerine başka bir kadının gösterilmesi ve onu doğurmamış olan kadının üzerine kayıt edilmesi hâlinde dahi kayden anne olarak görünen bu kişi ile çocuk arasında bir soybağı ilişkisi kurulmuş olmaz.
3. Bilindiği üzere 4721 sayılı Kanun'un 39 uncu maddesi uyarınca mahkeme kararı olmadıkça, kişisel durum sicilinin hiçbir kaydında düzeltme yapılamaz. 5490 sayılı Kanun'un 46 ncı maddesindeki "yaş, ad, soyadı ve diğer kayıt düzeltme davaları…" ibaresi nazara alındığında, herhangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur. Bu hükme göre, anne adı nüfus kütüğüne gerçeğe aykırı olarak yazılmışsa, bu yanlışlığın düzeltilmesi uygulamadaki ifade ile nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile mümkündür.
3. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35 inci maddesi ile de "Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir" hükmü düzenleme altına alınmıştır. Aynı Kanun’un 36 ncı maddesine göre de; nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır.
4. Eldeki davada; davalı Mustafa K.'nın kayden annesi olarak görünen Berrah tarafından doğurulmadığı ileri sürülerek anne adının düzeltilmesi istemli dava açıldığı, İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesince de dosyada usuli bir eksiklik bulunmadığı ve toplanan delillere göre davanın ispat edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verildiği, Özel Dairenin ise toplanan delillerin yanında DNA incelemesinin de yapılması gerektiği gerekçesiyle hükmü bozduğu anlaşılmaktadır.
5. Bölge Adliye Mahkemesi kararında da isabetli şekilde belirtildiği gibi; davalıyı gerçekte doğuran kadının, kayden annesi olarak görünen kadın olmadığı ileri sürüldüğüne göre, davalının gerçek annesinin kim olduğu hususu uyuşmazlığın çözümüne etkili değildir. Bu tür davalarda davalının gerçek annesinin kim olduğunu ispat yükü davacıya yüklenemeyeceği gibi gerçek annenin belli olmaması da hatalı oluşturulan nüfus kaydının düzeltilmesine engel değildir. Mahkemece davacı iddiası doğrultusunda yapılan yargılama sonunda; davalının annesinin kayden anne olarak görünen kadın olmadığının tespit edilmesi hâlinde nüfus kütüğünde kayıt annesi olarak görünen kişinin nüfus sicilinden çıkartılması yoluyla anne bakımından nüfus kütüğündeki bağ ortadan kalkacak ve baba hanesinde anne bağı olmadan kaydı devam edecektir. Gerçek annenin kim olduğunun tespiti, davalının veya gerçek annenin açacağı dava sonucu belirlenebilecek olup eldeki davanın konusu değildir. Dolayısıyla taraf teşkili sağlanmadığı gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmesi doğru değildir.
6. Kamu düzeni ile ilgili bulunan davalarda hakim, istemle bağlı kalmayarak kendiliğinden yapacağı araştırma ile elde edeceği sonuçlara göre karar vermek zorundadır. Zira nüfus kayıtlarındaki düzeltme istemine ilişkin davalarda mahkemelerin hiç bir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicili oluşturmak zorunluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle hâkim, bu tür davalarda doğru sonucun elde edilmesi için tüm maddi olguları resen araştırmalı, bilimsel çalışmaların ulaştığı bütün olanaklardan yararlanmalıdır.
7. Belirtmek gerekir ki tüm canlılarda genetik kodu içeren DNA konusunda yapılan araştırma ve incelemeler de çağımızın en önemli bilimsel gelişmelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Gen teknolojisinde yaşanan bu gelişmeler, hukuku da kaçınılmaz bir şekilde etkilemiş ve bu teknoloji sayesinde uyuşmazlık konusu olan bazı maddi vakıaların güvenilir şekilde aydınlatılması olanaklı hâle gelmiştir.
8. Günümüz tıp teknolojisi ile
bir bireye ait kalıntılar ile muhtemel aile bireylerinin DNA'sı kıyaslanarak kimliklendirme gerçekleştirilebilmektedir.
9. Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, soybağını ve miras hukukunu ilgilendirmeyen nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda mahkemece tüm delillerin toplanması ve tanıkların dinlenmesinden sonra dahi sonuca ulaşılamaması hâlinde DNA incelemesi yaptırılması gerekirken, soybağı ve miras hukukunu ilgilendiren nüfus davalarında davanın ispatı için sunulan delillerle yetinilmeyip, kimliklendirme için DNA testi yapılması zorunludur.
10. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
11. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Nüfus Müdürlüğü temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
20.09.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.