KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

TAHKİM ŞARTI SÖZLEŞMEDEN DOĞAN UYUŞMAZLIKLAR İÇİN GEÇERLİ OLUP TEMEL İLİŞKİDEN BAĞIMSIZ MUNZAM ZARAR TALEPLERİNİ KAPSAMADIĞINDAN UYUŞMAZLIĞIN ÇÖZÜMÜNDE GENEL MAHKEMELER YETKİLİDİR.

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2024/1071
Karar No      : 2025/1519

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       : 
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
TARİHİ                                 : 28.12.2023
SAYISI                                 : 2023/22 E., 2023/16 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.03.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belirtilen tarihte gelen davacı vekili Avukat O.S.D. ile davalı vekilleri Avukat M.Ç., Avukat Ö.U.'nın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi heyetçe zorunlu görüldüğünden Yargıtay Kanunu'nun 24/1 maddesi ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 21/3 maddesi gereğince görüşmenin 11.03.2025 tarihine bırakılması uygun görülerek Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davacı şirket ile davalı avukat arasında 28.04.2020 tarihli tahkim-danışmanlık hizmet sözleşmesi imzalandığını, yapılan karşılıklı anlaşma ile vekalet ilişkisinin sonlandırılmasına karar verildiğini, 24.07.2020 tarihinde davalı tarafın vekillikten azledildiğini, akabinde davalı tarafça İstanbul Tahkim Merkezine yapılan başvuru neticesinde 02.03.2021 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, kararın Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2021/3145 E. sayılı dosyası ile 03.03.2021 tarihinde icra takibine konu edildiğini, kararın iptali için Ankara Bölge Adliye Mahkemesine açtıkları davanın reddine karar verilip onandığı, 09.03.2021 tarihinde İcra Müdürlüğüne sundukları 1.223.656,75 TL değerinde teminat mektubunun davalı tarafa ödenebilir hale geldiğinden, İcra Müdürlüğü tarafından 29.03.2022 tarihinde davalıya ödendiğini, davalı tarafça bu kez, şirketin temerrüde düştüğü zaman ile tahsil tarihi arasında ekonomik şartların olağanüstü seviyede değiştiği gerekçesi ile zarara uğranıldığı iddia edilerek 28.04.2020 tarihli sözleşmede yer alan tahkim şartı gereğince 12.12.2022 tarihinde İstanbul Tahkim Merkezinde munzam zarar talepli dava açıldığını, 26.07.2023 tarihli hakem kararının usul ve esas bakımından hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu hakkında tahkim sözleşmesi bulunmadığını, bu yöndeki itirazları hakkında hakem tarafından 10.04.2023 tarihli verilen tahkim yetki itirazının reddi kararının hatalı olduğunu, tahkim yargılaması esnasında, şirketin hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, hakemin tüm takdir hakkını davalı lehine değerlendirdiğini, tarafların menfaat ve yararlarını eşit şekilde gözetmediğini, tarafların eşitliği ilkesine riayet edilmediğini, hatalı gerekçe oluşturulduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere soyut ispat yöntemine göre hesaplama yapılacaksa, ifa tarihinin 29.03.2022 davalının tahsil tarihi değil, paranın tahsil edilebilir olduğu 10.12.2021 tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini, paranın ödenmediği dönemde kendilerinin menfaat sağlaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davalının parasına iki yıl sonra kavuşmasında kendilerine atfı kabul bir kusur bulunmadığını, yargı makamlarının faaliyetlerini hızlandırma yetki ve sorumluluklarının bulunmadığını, kararın kamu düzenine ve sürpriz karar yasağı ilkesine aykırı olduğunu, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin de kararda yok sayıldığını belirterek, İstanbul Tahkim Merkezinin 26.07.2023 tarihli ve 2022/850 sayılı Hakem Kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; alacağın tahkim kaydı içeren temel vekalet ilişkisinden kaynaklandığını, bu nedenle tahkim kaydının geçerli ve hakemin yetkili olduğunu, munzam zararın bağımsız olduğunu, ancak bunun alacaktan bağımsız değil, takip usulüne ilişkin farklılıktan kaynaklandığını, asıl borçtan ayrı da talep edilip ileri sürülebileceğini, TBK 122. maddesi gereğince munzam zarar için temerrüt şart olduğundan temerrüt şartına bağlı bir talebin asıl borç ve bunun bağlı olduğu sözleşmeden ayrı tutulmasının düşünülemeyeceğini, tahkime konu munzam zarar talebinin temeldeki sözleşme ile kayıt altına alınan vekalet ilişkisinden kaynaklandığını, hukuki dinlenilme hakkının yerine getirildiğini, tüm iddia ve itirazlar verildikten sonra karar verildiğini, kamu düzenine aykırılık bulunmadığını, kararın sürpriz karar yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tahkime konu uyuşmazlığın, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri avukatlık sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle tahkime elverişli olduğu, yine tahkim yargılamasında ve karar içeriğinde kamu düzenini ihlal eden bir husus tespit edilmediğinden, kararın kamu düzenine de aykırı olmadığı, hakemin hukuku doğru uygulayıp uygulamadığı, başka bir ifade ile kararın pozitif hukuk kurallarına göre isabetli olup olmadığı, bir iptal sebebi olmadığından, iş bu davada da inceleme kapsamı dışında kaldığı, tahkim davasına konu olan hususun munzam zarardan kaynaklanması, munzam zararın taraflar arasındaki temel ilişkiden doğan para borcundan kaynaklanması, dolayısıyla temel ilişkiden bağımsız olmaması, temerrüdün oluşmasına bağlı bir talebin asıl borç ve bunun bağlı olduğu sözleşmeden ayrı düşünülemeyecek olması dikkate alındığında, hakemin, davacının yetki itirazını reddetmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 439. maddesi gereğince, somut olayda gerek davacı tarafından ileri sürülen, gerekse resen dikkate alınacak olan, 23/07/2023 tarihli ve 2022/850 Esas sayılı İstanbul Tahkim Merkezi Hakem kararının iptaline ilişkin nedenler mevcut olmadığından, hakem kararının iptaline ilişkin davanın reddine karar verilmiş; karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz yoluna başvurmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; taraflar arasında, uyuşmazlık konusu hakkında tahkim sözleşmesi bulunmadığını, tahkim anlaşması bulunmadığından öncelikle tahkim yolunun caiz olmadığını, davalının sözleşmenin haksız feshedildiği gerekçesiyle tahkim yargılamasına başvurarak yargılama neticesinde müvekkil şirketin davalı tarafa 949.519,66 TL'yi temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödemesine karar verildiğini, 29.03.2022 tarihinde bedeli tahsil ettiğini, davanın konusu ise tahkim kararına konu alacağın zamanında ödenmediği iddiasıyla oluştuğu iddia edilen zarar olduğunu, sözleşmede düzenlenen alacaklarından tamamen bağımsız olup tazminat davası niteliğinde bulunduğunu, dava konusu zarar iddiasının evveliyatında taraflar arasında sözleşmeden doğan bir uyuşmazlık bulunması, davalının başvurusunun konusunun evvelki uyuşmazlıkta çözümlenmiş olan para alacağının geç tahsiline dayanmakta olması, somut uyuşmazlıkta talep olunan aşkın zarar isteminin sözleşmeye dayandığı yahut ferisi olduğu şeklinde değerlendirilemeyeceğini, müvekkilinin asıl sözleşmenin hazırlanmasında ortaya koyduğu tahkim iradesi, ücret sözleşmesinin şartlarının, hüküm ve koşullarının giderilmesine yönelik olup bunun dışında davacının aradaki hukuki ilişkiyle bağımlı ya da bağımsız nitelikteki tüm hak iddialarına ilişkin açık bir iradesini içermediğini, Hakemin, yargılama sırasında taraflara savunma ve beyanlarını sunması için eşit süre tanımayarak adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini, duruşma yerinin belirlenmesi aşamasında ilkelere aykırı davrandığını, Hakemin, itiraz ve beyanlarını incelemediğini, kararın kamu düzenine ve sürpriz karar yasağı ilkesine aykırı olduğunu, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin de kararda yok sayıldığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, Hakem Kararının 6100 sayılı HMK'nın 439. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.

HMK’nın 439. maddesinde yer alan düzenlemeye göre, hakem kararlarına karşı yalnız iptal davası açılabilecektir. Aynı maddenin devamında da iptal sebepleri tek tek sayılmıştır. Hakem kararının iptali davalarında iptal sebepleri tahdidi olarak sayıldığından, kararın esası yönünden hukuka uygun ve yerinde olup olmadığının incelenmesi mümkün değildir. Yargıtay içtihatları ile de hakem kararının esasının, yerinde olup olmadığının, hakemlerin hukuku doğru uygulayıp uygulamadığı gibi hususların hakem kararının iptali davalarında inceleme konusu yapılamayacağı kabul edilmektedir.

Uyuşmazlıkta tahkim yargılamasına başvurulabilmesi için taraflar arasında tahkim koşulu içeren bir sözleşmenin veya ayrı bir tahkim sözleşmesinin bulunması gerekir. Tahkim yargılamasının temelini oluşturan tahkim sözleşmesi, taraflar arasındaki sözleşmenin bir koşulu ya da ayrı bir sözleşme ile yazılı biçimde yapılabilir. Tahkim şartı veya anlaşmasının geçerli olabilmesi için tarafların, tahkim iradesini açıkladıkları tahkim şartı ya da sözleşmede tartışma ve karışıklığa neden olmayacak biçimde açık ve kesin olarak belirtmiş olmaları zorunludur. Taraflar sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların tümünün tahkim yoluyla çözülebileceğini kararlaştırabilecekleri gibi sadece bir bölümünün tahkim yoluyla çözülebileceğini de kararlaştırabilirler.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 412/1 maddesinde; “Tahkim sözleşmesi, tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmadır.” şeklinde düzenleme yer almıştır. Düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı tahkime götürmek istedikleri hususundaki iradeleri karşılıklı olarak açık ve kesin olmalıdır. Tahkim sözleşmesinde uyuşmazlık açıkça belirlenmelidir.

Aynı Kanun'un 439. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde de; “Hakem veya hakem kurulunun, hukuka aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduğuna karar verdiği” ifadelerine yer verilerek hakemin yetkisiz olmasına rağmen yetkili olduğuna karar vermesi halinde hakem kararının iptal edilebileceği düzenlenmiştir.

Somut uyuşmazlıkta; taraflar arasında 28.04.2020 tarihli tahkim-danışmanlık hizmet sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin (5.2) maddesinde; "İş bu sözleşmede hüküm olmayan konularda Avukatlık kanunu ve sair meri mevzuat hükümleri caridir. Taraflar arasında Sözleşme sebebiyle herhangi bir uyuşmazlık çıktığı takdirde uyuşmazlık İstanbul Tahkim Merkezi (İTM) kuralları uyarınca atanacak tek bir hakem marifetiyle nihai olarak çözüme kavuşturulacaktır. Tahkim yeri Ankara, dili Türkçe olacaktır. Hakem, uyuşmazlık bildirimin yapılmasını müteakip 30 gün içinde tarafların ortak iradesiyle alınamadığı durumda İTM Divanı tarafından atanır. Hakem kararı nihaidir." şeklinde düzenlemenin yer aldığı, taraflar arasında azil sebebiyle vekalet ücreti alacağı hususunda uyuşmazlık çıktığı, İstanbul Tahkim Merkezinde dava açıldığı, hakem tarafından kısmen kabul kararı verildiği, karara karşı davacı M.N. Enerji Üretim A.Ş. tarafından hakem kararının iptali istemiyle dava açıldığı, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, 10.12.2021 tarihinde davanın reddine karar dair verilen kararın onanarak kesinleştiği, bu kez davalı avukat tarafından munzam zararının tahsili için tahkime başvurulduğu, hakem tarafından 23.07.2023 tarihinde davanın kısmen kabulü ile, 719.775,40 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddin karar verildiği anlaşılmıştır.

Temyize konu tahkim yargılamasında davalı şirket tarafından hakemin yetkisine itiraz edilmiş ve hakem; yetki itirazı ile ilgili 10.04.2023 tarihli ara kararıyla; munzam zararın, taraflar arasındaki temel ilişkinden doğan para borcunun uzantısı niteliğinde olduğu, taraflar arasındaki temel ilişkinden bağımsız olmadığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmesinin (5.2.) maddesi kapsamında olduğu değerlendirildiğinden tahkim yetki itirazının reddine karar verilmiştir.

Munzam zarar (Aşkın zarar) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesinde; "Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder." şeklinde düzenlenmiş olup munzam zarar asıl temel ilişkiden bağımsızdır (HGK 05.2.2014 tarihli 2013/19-201 E.,2014/58 K. sayılı ilamı).

Öyle ki munzam zarar temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar geçecek zaman içinde artarak devam eden yeni bir borçtur. Asıl borcun kaynağı haksız fiil, sebepsiz zenginleşme veya sözleşme olduğu halde, bu borcun hukuki sebebi asıl alacağın temerrüte uğraması gibi hukuka aykırılıktır.

Yasa koyucu tarafından borçlunun temerrütü sonucu para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklının bu yönden uğradığı zararının her zaman temerrüt faizi ile karşılanamayacağı düşünülerek anılan yasal düzenleme hükmü getirilmiştir.

Yukarıdaki bentlerde ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere; taraflarca tahkim sözleşmesi yapılırken tahkime konu yapılacak uyuşmazlığın belirli olması yani uyuşmazlığın hangi hukuki işlemden kaynaklandığının taraflarca bilinmesi gerekir. Belirli bir uyuşmazlık olmadan tahkim sözleşmesinin yapılması mümkün olmayacaktır. Tahkim sözleşmesinde belirlilik ilkesi esastır. Taraflar, aralarındaki uyuşmazlık ile ilgili yargılama devam ederken, önceden yapılmış tahkim sözleşmesi olmasa dahi tahkim yoluna gitme konusunda anlaşma sağlayabilirler. Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında imzalanan 28.04.2020 tarihli sözleşmede yer alan tahkim şartı yalnızca sözleşmeden doğan uyuşmazlıklar için geçerli olup temel ilişkiden bağımsız olan ve esas olarak Borçlar Kanunundan kaynaklanan munzam zarar taleplerini kapsamadığından uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemeler yetkilidir.

Hal böyle olunca Mahkemece; 6100 sayılı Kanun'un 439/1 maddesinin (ç) bendi gereğince, hakemin yetkisiz olmasına rağmen yetkili olduğuna karar vermesi nedeniyle, hakem kararının iptale karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi davacı yararına BOZULMASINA,

28.000,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

11.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan               Üye                 Üye                     Üye                     Üye 
Battal Yılmaz      Filiz Pınarcı      Hikmet Kanık      Ferhan Temel      Osman Kiper