
TAKİBE İTİRAZ EDİLMESİNE RAĞMEN KESİNLEŞMEMİŞ BİR TAKİPTE HACZİN KABUL EDİLEREK TAKİBİN DURMASI YERİNE BORÇLUNUN HACİZLE KARŞI KARŞIYA KALMASI MANEVÎ TAZMİNATI GEREKTİRİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/4-14
Karar No : 2025/363
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07.04.2014
SAYISI : 2014/74 E., 2014/139 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 02.12.20213 tarihli ve 2013/743 Esas,
2013/18916 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılardan A. A.Ş. tarafından abonelik sözleşmesi gereği müvekkili aleyhine İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2009/153.6 Esas sayılı dosyası ile ilâmsız icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin müvekkiline 24.07.2009 tarihinde tebliğ edildiğini ve müvekkilinin ödeme emrine süresi içerisinde 31.07.2009 tarihinde itiraz ettiğini, yapılan bu itirazın kaldırılmasına ya da takibin iptal edilmesine karar verilmeden evinde 19.12.2009 tarihinde hacze gelindiğini, müvekkilinin kanser hastası olan eşinin üzülmemesi için ve komşulara rezil olmamak düşüncesiyle ödeme taahhüdünde bulunduğunu, yapılan araştırmada ise icra dosyasının yok olduğunun anlaşıldığını, kaim dosyanın yönetmelik hükümlerine aykırı ve eksik olarak oluşturulduğunu, takibin durduğu bilinmesine rağmen haciz işlemi uygulandığını, icra müdürlüğünün ise ödeme emrine yapmış olduğu itirazı UYAP'a kaydetmemesi sebebiyle kusurlu bulunduğunu ileri sürerek haksız haciz nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı Abdurrahman Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacının telefon fatura borcunu ödememesi nedeniyle aleyhine icra takibi başlatıldığını, haciz tatbikinden önce icra dosyasında ve UYAP sisteminde itiraz dilekçesi verildiğini gösterir kayıt olmaması üzerine haciz talebinin kabul edildiğini, davacının böyle bir borcu olmadığı yönünde herhangi bir beyanının da bulunmadığını, haciz esnasında da davacının borca itiraz ettiğini bildirmediğini, diğer yandan manevi tazminat şartlarının oluşmadığını, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı T.C. Adalet Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde; davaya bakmakta idari yargının görevli olduğunu, esas yönünden de yapılan haciz işlemi nedeniyle davacının zararının olmadığını, yapılan hatanın fark edilmesi üzerine takibin durdurulduğunu, manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gibi talep edilen manevi tazminat miktarının da fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
7. Davalı A. İletişim Hizmetleri A.Ş vekiline usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmamıştır.
İlk Derece Mahkemesinin Kararı
8. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2012 tarihli ve 2010/27 Esas, 2012/409 Karar sayılı kararı ile; İcra Müdürlüğünün kayıp olan bir icra dosyasında gerekli araştırmayı yapmaksızın alacaklı vekili tarafından tanzim edilen bir dosyaya dayanmasının yeterli olmadığı, itiraza ilişkin dilekçeleri sadece dosyada saklamak yerine UYAP sistemine kaydetmek suretiyle oradan da teyit aldıktan sonra takibin kesinleşip kesinleşmediği hususunu belirlemesi gerekirken bunlardan imtina ederek alacaklı vekilinin tanzim ettiği dosya üzerinden takibin kesinleştiği kanaatiyle haciz ve muhafaza tatbiki yönünde karar tesis etmesi nedeniyle kusurlu olduğu, vekili marifetiyle icra takibine itiraz eden davacının henüz kesinleşmemiş takip nedeniyle evinde haciz ve muhafaza işlemi başlatılması üzerine manevi yönden zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 2.500,00 TL manevi tazminatın 19.12.2009 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
10. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 02.12.2013 tarihli ve 2013/743 Esas, 2013/18916 Karar sayılı kararı ile;
“… Dosya kapsamından; davalılardan A. İletişim Hizmetleri A.Ş. tarafından davacı aleyhine İzmir 1. İcra Müdürlüğü'nün 2009/153.6 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlu tarafından bu dosyaya yapılan itiraz üzerine alacaklı A. İletişim Hizmetleri A.Ş. tarafından açılan itirazın iptali davasının İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/557 Esas, 2012/330 Karar sayılı dava dosyası ile görüldüğü, davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu hüküm taraflara tebliğ edilmiş ve taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Davacı aleyhine başlatılan icra takibine davacının yapmış olduğu itirazın iptaline karar verilmiştir. Bir başka ifadeyle davacının, davalılardan A. İletişim A.Ş.'ye takip tarihi itibariyla borçlu olduğu kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olmuştur. Bu durumda davacının evinde yapılan haczin haksız olduğundan söz edilemez. Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddine karar vermek gerekirken, kısmen kabulü doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı
11. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.04.2014 tarihli ve 2014/74 Esas, 2014/139 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
12. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalılardan T. Mobil İletişim Hizmetleri A.Ş. (Eski Ünvanı: A. İletişim Hizmetleri A.Ş.) tarafından davacı aleyhine yapılan takip ile bu takibe dayalı olarak yapılan haciz sebebiyle davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Görülmekte olan davanın hukuksal dayanağı haksız fiildir. Bu nedenle, haksız fiil kavramı ile bu hukuki müessesenin kanunî düzenlemeleri üzerinde durulmasında yarar vardır.
15. Haksız fiilden doğan borçlar; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 41 ilâ 60 [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 49 ilâ 76] maddeleri arasında düzenlenmiştir.
16. Olay tarihinde yürürlükte bulunan BK’nın “Mesuliyet şeraiti” başlıklı 41. maddesinde;
“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.
Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur.” hükmü yer almaktadır.
17. Yargılama sırasında 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın “Sorumluluk” başlıklı 49. maddesinde de; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür” düzenlemesi mevcuttur.
18. Haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Bir haksız fiil sonucu zarara uğrayan kimse, uğradığı zararın tazminini bu haksız fiilden sorumlu olan kimseden veya kimselerden talep edebilir.
19. Manevi zarar ise, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiştir.
20. Borçlar Kanunu’nun (TBK’nın) haksız fiile ilişkin hükümlerinin uygulanabilmesi için ilk olarak saldırının hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka uygun bir eylem, bu maddenin uygulanmasına imkân vermez. İkinci koşul ise kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusursuz sorumluluk hâlleri hariç kusurunun bulunması gerekir. Kişilik hakkı zedelenenin ayrıca manevi zarara uğramış olması gerekirken hukuka aykırı saldırı ile manevi zarar arasında uygun illiyet bağı da bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda haksız fiilin varlığından söz edilemez (Turgut,Uygur: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt 1, 2012, s. 452-454).
21. Bu açıklamalar ışığında kural olarak haksız haciz uygulanması nedeniyle aleyhine haciz uygulanan kişi manevi tazminat isteminde bulunabilir. Bilerek veya ağır kusurlu olarak dayanağı olan olay yanlış biçimde gösterilerek hak kötüye kullanılmış olursa eylem hukuka aykırı olur ve bu kapsamda manevi tazminata hükmedilebilir.
22. Somut uyuşmazlıkta; davalılardan A. İletişim Hizmetleri A.Ş. tarafından davacı aleyhine İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2009/153.6 Esas sayılı dosyası ile ilâmsız icra takibi başlatıldığı, davacı vekili tarafından yedi günlük itiraz süresi içerisinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin icra dosyasının içerisine konulmadığı, icra dairesi tarafından takibin durdurulmasına ilişkin bir karar verilmediği, takip henüz kesinleşmemesine rağmen 18.12.2009 tarihinde davacının evinde haciz işlemi uygulandığı, davalı tarafından daha sonra açılan itirazın iptali davasında İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/557 Esas, 2012/330 Karar sayılı dosyasında davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
23. Dosya içerisinde yer alan bilgilerden haczin yapıldığı tarihte takibin henüz kesinleşmediği, davacı borçlunun itirazına rağmen takibin durdurulmasına karar verilmediği, icra müdürlüğünün kesinleşmemiş bir takipte alacaklı tarafın haciz talebini kabul ettiği, davacı borçlunun, aleyhine başlatılan bir icra takibinde itiraz ederek takibin durmasını sağlamasına rağmen haciz işlemi ile karşı karşıya kaldığı, her ne kadar daha sonra mahkemece borçlunun itirazının iptaline karar verilmiş ise de haciz tarihi itibariyle yapılan haczin haksız olduğu sonucuna varılmıştır.
24. Bu durumda bilerek, kötüniyetli ve ağır kusurlu şekilde haksız hacze sebebiyet veren davalının manevi tazminattan sorumlu tutulması gerekmektedir.
25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının takip tarihi itibariyle borçlu olduğunun kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olduğu, davacının evinde yapılan haczin haksız olmadığı, bu nedenle direnme kararının yerinde olmadığı ve hükmün bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
26. Hâl böyle olunca; haksız hacze dayalı olarak kişilik hakları saldırıya uğrayan davacının manevi tazminat talep edebileceğini kabul eden direnme kararı yerindedir.
27. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre tazminat miktarı yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme uygun bulunduğundan davalılar vekillerinin zarar miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmü atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
28.05.2025 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 17’si DİRENME UYGUN DAİREYE, 8’i ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.
TAKİBE İTİRAZ EDİLMESİNE RAĞMEN KESİNLEŞMEMİŞ BİR TAKİPTE HACZİN KABUL EDİLEREK TAKİBİN DURMASI YERİNE BORÇLUNUN HACİZLE KARŞI KARŞIYA KALMASI MANEVÎ TAZMİNATI GEREKTİRİR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/4-14
Karar No : 2025/363
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07.04.2014
SAYISI : 2014/74 E., 2014/139 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 02.12.20213 tarihli ve 2013/743 Esas,
2013/18916 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılardan A. A.Ş. tarafından abonelik sözleşmesi gereği müvekkili aleyhine İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2009/153.6 Esas sayılı dosyası ile ilâmsız icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin müvekkiline 24.07.2009 tarihinde tebliğ edildiğini ve müvekkilinin ödeme emrine süresi içerisinde 31.07.2009 tarihinde itiraz ettiğini, yapılan bu itirazın kaldırılmasına ya da takibin iptal edilmesine karar verilmeden evinde 19.12.2009 tarihinde hacze gelindiğini, müvekkilinin kanser hastası olan eşinin üzülmemesi için ve komşulara rezil olmamak düşüncesiyle ödeme taahhüdünde bulunduğunu, yapılan araştırmada ise icra dosyasının yok olduğunun anlaşıldığını, kaim dosyanın yönetmelik hükümlerine aykırı ve eksik olarak oluşturulduğunu, takibin durduğu bilinmesine rağmen haciz işlemi uygulandığını, icra müdürlüğünün ise ödeme emrine yapmış olduğu itirazı UYAP'a kaydetmemesi sebebiyle kusurlu bulunduğunu ileri sürerek haksız haciz nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı Abdurrahman Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacının telefon fatura borcunu ödememesi nedeniyle aleyhine icra takibi başlatıldığını, haciz tatbikinden önce icra dosyasında ve UYAP sisteminde itiraz dilekçesi verildiğini gösterir kayıt olmaması üzerine haciz talebinin kabul edildiğini, davacının böyle bir borcu olmadığı yönünde herhangi bir beyanının da bulunmadığını, haciz esnasında da davacının borca itiraz ettiğini bildirmediğini, diğer yandan manevi tazminat şartlarının oluşmadığını, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı T.C. Adalet Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde; davaya bakmakta idari yargının görevli olduğunu, esas yönünden de yapılan haciz işlemi nedeniyle davacının zararının olmadığını, yapılan hatanın fark edilmesi üzerine takibin durdurulduğunu, manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gibi talep edilen manevi tazminat miktarının da fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
7. Davalı A. İletişim Hizmetleri A.Ş vekiline usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmamıştır.
İlk Derece Mahkemesinin Kararı
8. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2012 tarihli ve 2010/27 Esas, 2012/409 Karar sayılı kararı ile; İcra Müdürlüğünün kayıp olan bir icra dosyasında gerekli araştırmayı yapmaksızın alacaklı vekili tarafından tanzim edilen bir dosyaya dayanmasının yeterli olmadığı, itiraza ilişkin dilekçeleri sadece dosyada saklamak yerine UYAP sistemine kaydetmek suretiyle oradan da teyit aldıktan sonra takibin kesinleşip kesinleşmediği hususunu belirlemesi gerekirken bunlardan imtina ederek alacaklı vekilinin tanzim ettiği dosya üzerinden takibin kesinleştiği kanaatiyle haciz ve muhafaza tatbiki yönünde karar tesis etmesi nedeniyle kusurlu olduğu, vekili marifetiyle icra takibine itiraz eden davacının henüz kesinleşmemiş takip nedeniyle evinde haciz ve muhafaza işlemi başlatılması üzerine manevi yönden zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 2.500,00 TL manevi tazminatın 19.12.2009 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
10. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 02.12.2013 tarihli ve 2013/743 Esas, 2013/18916 Karar sayılı kararı ile;
“… Dosya kapsamından; davalılardan A. İletişim Hizmetleri A.Ş. tarafından davacı aleyhine İzmir 1. İcra Müdürlüğü'nün 2009/153.6 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlu tarafından bu dosyaya yapılan itiraz üzerine alacaklı A. İletişim Hizmetleri A.Ş. tarafından açılan itirazın iptali davasının İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/557 Esas, 2012/330 Karar sayılı dava dosyası ile görüldüğü, davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu hüküm taraflara tebliğ edilmiş ve taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Davacı aleyhine başlatılan icra takibine davacının yapmış olduğu itirazın iptaline karar verilmiştir. Bir başka ifadeyle davacının, davalılardan A. İletişim A.Ş.'ye takip tarihi itibariyla borçlu olduğu kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olmuştur. Bu durumda davacının evinde yapılan haczin haksız olduğundan söz edilemez. Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddine karar vermek gerekirken, kısmen kabulü doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı
11. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.04.2014 tarihli ve 2014/74 Esas, 2014/139 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
12. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalılardan T. Mobil İletişim Hizmetleri A.Ş. (Eski Ünvanı: A. İletişim Hizmetleri A.Ş.) tarafından davacı aleyhine yapılan takip ile bu takibe dayalı olarak yapılan haciz sebebiyle davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Görülmekte olan davanın hukuksal dayanağı haksız fiildir. Bu nedenle, haksız fiil kavramı ile bu hukuki müessesenin kanunî düzenlemeleri üzerinde durulmasında yarar vardır.
15. Haksız fiilden doğan borçlar; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 41 ilâ 60 [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 49 ilâ 76] maddeleri arasında düzenlenmiştir.
16. Olay tarihinde yürürlükte bulunan BK’nın “Mesuliyet şeraiti” başlıklı 41. maddesinde;
“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.
Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur.” hükmü yer almaktadır.
17. Yargılama sırasında 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın “Sorumluluk” başlıklı 49. maddesinde de; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür” düzenlemesi mevcuttur.
18. Haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Bir haksız fiil sonucu zarara uğrayan kimse, uğradığı zararın tazminini bu haksız fiilden sorumlu olan kimseden veya kimselerden talep edebilir.
19. Manevi zarar ise, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiştir.
20. Borçlar Kanunu’nun (TBK’nın) haksız fiile ilişkin hükümlerinin uygulanabilmesi için ilk olarak saldırının hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka uygun bir eylem, bu maddenin uygulanmasına imkân vermez. İkinci koşul ise kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusursuz sorumluluk hâlleri hariç kusurunun bulunması gerekir. Kişilik hakkı zedelenenin ayrıca manevi zarara uğramış olması gerekirken hukuka aykırı saldırı ile manevi zarar arasında uygun illiyet bağı da bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda haksız fiilin varlığından söz edilemez (Turgut,Uygur: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt 1, 2012, s. 452-454).
21. Bu açıklamalar ışığında kural olarak haksız haciz uygulanması nedeniyle aleyhine haciz uygulanan kişi manevi tazminat isteminde bulunabilir. Bilerek veya ağır kusurlu olarak dayanağı olan olay yanlış biçimde gösterilerek hak kötüye kullanılmış olursa eylem hukuka aykırı olur ve bu kapsamda manevi tazminata hükmedilebilir.
22. Somut uyuşmazlıkta; davalılardan A. İletişim Hizmetleri A.Ş. tarafından davacı aleyhine İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2009/153.6 Esas sayılı dosyası ile ilâmsız icra takibi başlatıldığı, davacı vekili tarafından yedi günlük itiraz süresi içerisinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin icra dosyasının içerisine konulmadığı, icra dairesi tarafından takibin durdurulmasına ilişkin bir karar verilmediği, takip henüz kesinleşmemesine rağmen 18.12.2009 tarihinde davacının evinde haciz işlemi uygulandığı, davalı tarafından daha sonra açılan itirazın iptali davasında İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/557 Esas, 2012/330 Karar sayılı dosyasında davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
23. Dosya içerisinde yer alan bilgilerden haczin yapıldığı tarihte takibin henüz kesinleşmediği, davacı borçlunun itirazına rağmen takibin durdurulmasına karar verilmediği, icra müdürlüğünün kesinleşmemiş bir takipte alacaklı tarafın haciz talebini kabul ettiği, davacı borçlunun, aleyhine başlatılan bir icra takibinde itiraz ederek takibin durmasını sağlamasına rağmen haciz işlemi ile karşı karşıya kaldığı, her ne kadar daha sonra mahkemece borçlunun itirazının iptaline karar verilmiş ise de haciz tarihi itibariyle yapılan haczin haksız olduğu sonucuna varılmıştır.
24. Bu durumda bilerek, kötüniyetli ve ağır kusurlu şekilde haksız hacze sebebiyet veren davalının manevi tazminattan sorumlu tutulması gerekmektedir.
25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının takip tarihi itibariyle borçlu olduğunun kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olduğu, davacının evinde yapılan haczin haksız olmadığı, bu nedenle direnme kararının yerinde olmadığı ve hükmün bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
26. Hâl böyle olunca; haksız hacze dayalı olarak kişilik hakları saldırıya uğrayan davacının manevi tazminat talep edebileceğini kabul eden direnme kararı yerindedir.
27. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre tazminat miktarı yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme uygun bulunduğundan davalılar vekillerinin zarar miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmü atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
28.05.2025 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 17’si DİRENME UYGUN DAİREYE, 8’i ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.